İsim: Kamiwaza Kageri
Yaş: 19
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.88
Kilo: 75
Köy: Nikkougakure
Fraksiyon: Taiyou
Element: Katon
Seviye: C-Rank
Rütbe: Chuunin
Portre
Görünüm
Koyu menekşe rengindeki saçları ve mor gözleriyle Kageri, muhtemelen, hak etmediği bir dikkat çekiciliğe sahiptir. İnsanların olmasını beklediği gibi, stereotip, bir askeri görünüme sahip değildir. Olsa olsa beklentilerin tam olarak zıttıdır. Zaten keskin yüz hatları ve alışılagelmedik derecede soluk olan teniyle, Kageri'nin, buralardan olmadığı ve-veya- buraya uyum sağlayamadığının çok açık bir delilidir. Evet, hak etmediği bir dikkat çekiciliğe sahiptir Kageri. Belki de hak etmek istemeyebileceği...
Uzun boylu ve leylek bacaklı olan bu delikanlı; genelde giyimiyle de insanları şaşırtmayı başarır. Çetin hava şartları olan bir dağda yaşamış olmanın verdiği özgüven(?) ile, çoğu insanın kat kat kıyafetle bile yaşama çabası verdiği havalarda; oldukça ince ve tek kat kıyafetler tercih eder. Fakat tüm bu kamu fikrini bir kenara bırakacak olursak... Kageri her zaman aksiyona hazır bir görüntü çizmektedir. Kızınızı vereceğiniz kadar derli toplu, efendi, olamasa da; hayatın onun karşısına her türlü ilginçliği, her zaman getirebileceğini iyi öğrenmiştir. Bu nedenle ekipmanları her zaman yanındadır. Belki kusursuz bir Shinobi, kusursuz bir Nikkougakure'li değildir ama; arlanmaz bir maceracıdır bizim delikanlı. Yada... Öyle görünmeyi seviyordur?
Kişilik
İnanmayı severdi, bizim Kageri. Kendisinden daha büyük bir şeylerin olduğuna, tanrılara ve şeytanlara, mucizelere ve sihire... İnanmak isterdi, göğün altında yatan o ateşe... Bu sevgi, korkudan veya çaresizlikten gelmezdi. Kendisinden daha büyük bir şeylerin onu koruyacağına bel bağlamazdı, hayır efendim! Sadece... Sadece hayatın bu kadar anlamsız veya basit, sayılarla ve çizgilerle açıklayabileceğimiz bir yer olmasına karşıydı. Bazen sadece gözlerini kapatır ve bilmediği şeylerin, ne kadar güzel olabileceğini hayal ederdi. Ne vardı orada acaba? Oralara gidebilecek miydi? Kendisini kabul edecekler miydi? Hiç sormazdı kendine, gerçek mi, diye. Gerçekti zaten, gerçek! Sadece, puslu bir göğün altında yatıyordu; hepsi bu! Umutsuzluğa düşse de, sinirlense de... İnanmamak onun için bir seçenek değildi. Hayır, bizim Kageri oğlan inanmıyordu. Sadece sıfır anından beri, inanmak isteyen bir delikanlıydı. Ve o kadar uzun süredir inanmak istiyordu ki, en başta bunun bir 'istek' olduğunu bile unutmuş gitmişti. Yıllar yılı geçmiş, hayatını, kan ve savaş ile kazanan biri olmuş olsa da... Evdeki en sevdiği koltuğuna uzanıp, göğün ardındakini düşlerdi. Neden düşlemesin ki?
İnsan dünyasına ait olmayan her, ama her, şeye duyduğu takıntısını bir kenara bırakırsak... Fena adamda değildir, bizim Kageri. Eğlenilecek zaman geldiğinde, ki bu zamanlar altından bile daha nadirdi, hiç kaçırmaz; tadını çıkartırdı. Kimi zaman, soğuk bir çatı katında gözlerini kapatır ve gökyüzünün sesini dinlerdi, öylece, saatlerce... Kimi zaman ise, arkadaşlarıyla ve sevdikleriyle, saatleri saatler eder; en koyu sohbetlerden, en büyük içki sofralarından kalkardı. Yani demem o ki... Kıyak adamdır, bizim Kageri oğlan. Eğlenilecek yerde eğlenir, içilecek yerde içer, sevişilecek yerde sevişir. Herkes gibi... Fakat herkesten farklı olarak, bir shinobiydi aynı zamanda. Duygularını kontrol altında tutmalıydı, ne olursa olsun, nerede olursa olsun...
Bu düstur, onun savunma stratejisinin ilk basamağıydı; suratındaki alaylı bir bakış... Zaten halihazırda takıntılı bir adam olan Kageri için, tüm duygularını bir kutuya kilitlemek zor ve marifetli bir işti. Onun yerine, esas niyetini ve duygularını belli etmemek için, sarkastik bir dil ve alay dolu bir bakış; yeterince iş görürdü. Yeter ki Kageri'nin savunması aşılamasın... Kalbindekileri herkese açmayı sevmezdi, bizimki... Shinobi olsun yada olmasın!..
Fakat kimse mükemmel değildir, aynı bizim genç delikanlınında olmadığı gibi... Fazlasıyla takıntılı ve sivri dilli olan Kageri, yabancı insanlara karşı fazlasıyla markyavel bir tavır takınır. Kendi gizli istek ve amaçlarına ters düşen işler yapmadığı gibi, sıklıkla, çevresindeki yabancıları kendi çıkarlarına göre manipüle eder. Bu manipulasyon ufak bir beyaz yalan olabileceği gibi, büyük bir dümen çevirmeye de çalışabilir. Ki tam olarak da bu davranışı, kendisini kısa süre için zindanda mahkum edilmesine de yol açmıştır.
Özgeçmiş
Kageri'nin öyküsü, Gün Işığı ülkesinde yer alan bir garip dağ ile başlamıştır; Hajime Dağı. Pek çoklarının sandığının aksine, bir avuç insan olsa dahi, birileri yaşamaktaydı o dağda. En başta Kageri'nin ailesi ve diğerleri...
Belki dağa olan ulaşımın zorluğundan, belki de dağın 'stratejik' bir öneminin olmamasından ötürü; dağda yaşayan insanlar dışarıdaki hayattan tamamen sterilize olmuşlardır. Dışarıdan neredeyse hiç göç almadıkları gibi, insanların birbirine olan bağlılıklarından dolayı da dışarıya göç vermezler. Burada yaşayan aileler, ne geleneksel klan kadar büyüktür; ne de güçlüdür. Ancak, çetin şartlar, az insan sayısı ve kısıtlı yaşam alanı insanları bir araya toplamayı başarmıştır. Bir süre sonra ise, hayatta kalabilmek için verilen mücadele, yerini, sıcak ve geniş bir aile ilişkisine bırakmıştır. Burada yaşayan kimseyi, birlikte yaşamanın getirdiği zorluklar yüzünden, yakındığını duyamazdınız. İnsanların istisnasız bir biçimde birbirine bağlandığı topraklardı burası, birbirine önem verdiği ve kolladığı...
Dağdaki kısıtlı yaşam bölgeleri nedeniyle, her bölgede üç yada dört aile yaşamaktadır, aynı Kamiwaza'lar gibi... Onların ne dikkat çekici yetenekleri, ne de kanlı bir geçmişleri vardır. Hemen hemen Hajime dağındaki tüm ailelerde olduğu gibi, tam olarak ne zaman bu dağa geldikleri büyük bir muammadır. Neden hala burada, bu zorluğa katlandıkları, bir diğer muammadır tabii. Fakat bu insanlar hakkındaki en ilginç bilgi ise, istisnasız hepsinin, sıra dışı olaylara duyduğu tutkudur. İstisnasız her Kamiwaza, sıra dışı öyküler anlatılarak büyütülmüştür, aklınıza ne gelirse!.. Ozanların büyülü masallarıyla gözlerini açarlar, koca-karı efsaneleriyle gözlerini kapatırlardı. Bu sadece Kamiwaza'ların bir özelliği değildi aslında. Bu, bölgede yaşayan herkesin büyük bir tutkusuydu. Kamiwaza'lar içinse, bu bir saplantıydı. Bir türlü geçmeyen bir kaşıntı, misali... Aslında bunu pek fazla insan sormasa da, neden dağda yaşayan insanların mistisizme bu kadar saplantılı olduğu bir muammaydı. Bu saplantılı insanlardan çıkan, en objektif, fikir ise atalarının buraya yüksek dağ tepelerinde yaşayan Tengu ve benzeri doğaüstü varlığa ulaşma hırsıydı. Fakat kimse atalarının bunu ne kadar başardığını bilmiyordu. En azından, bunun bir faydasını gören olmamıştı, şu ana dek...
Bir o kadar şaşalı ve göz kamaştırıcı kahramanlık hikayelerinden, karanlık varlıklar tarafından işkence edildiğini anlatan yaşlı (ve muhtemelen biraz çatlak) insanlara; mağaralardaki gizemli çizimlerden, gece çıkan puslu seslere kadar... Çocuklar böyle bir öykü zinciri içinde büyür giderdi. Kageri'de onlardan farklı değildi elbet. Nesilden nesile aktarılan, bu el değmemiş geleneğin bir parçasıydı o da. Anlatılan her hikayeyi ilgiyle dinlemiş, ozanların ses verdiği destanlara hayran kalmıştı. Zaten her şeye böyle başlamıştı, Kageri. Kendi insanlarının ona aktardığı kültürden kana kana içmişti. Ta ki, tüm bu mistisizmin ona yetmediği ana dek... Dağın ona sunabildiği olanakların, onun takıntısına yetmediği ana dek...
Aslında, bu dağdan pek fazla insan ayrılmazdı. Buraya gelenlere pek iyi gözle bakmadıkları gibi, buradan gidenlere de aynı davranışı sergilerlerdi. Kim onları suçlayabilir ki? Burada hayatta kalmak için, birbirinize tutunmalıydınız. Bir kişi bile işini eksik yaparsa, kış şartlarına nasıl dayanırlardı? Fakat dedik ya, deli kanı diye... Kageri'de kendini kaptırmıştı bu hikayelere, öykülere... Bir insan bir dağı nasıl sevebilirse, o da öyle seviyordu elbet. Bir dağdan çok, bir aile olarak görüyordu; herkesi ve hepsini... Fakat araştırmalı ve görmeliydi! Bu hikayelerin hepsinin doğru olduğundan hiç şüphesi yoktu, gerçekten! Ancak kendisi de görmeli ve teyit etmeliydi. Bir şeyleri tek başına yapabilecek yaşa geldiğindeyse, dağdan inmeye karar verdi.
Kageri, dağdan inmeden önceki gün, tüm o insanlara bir söz verdi: Her "Yeni Yıl Günü"nde ailesinin ve arkadaşlarının arasına tekrar dönecek ve onlarla yıl boyunca karşılaştığı fantastik öyküleri anlatacaktı! Kageri'nin, halk tebaası arasındaki, yeni misyonu buydu artık; kültür ateşini canlı tutmak... Her ne kadar, Kageri dağı terk ettiği andan itibaren, onu eskisi kadar 'kendilerinden' görmeseler ve görmeyecek olsalar da... Kageri artık sevilmeyecek olduğunu bilse de, misyonunu sürdürecekti.
Bunun üzerine Nikkougakure'ye gitti Kageri. Dışarıdan birisiydi o, daha önce büyük insan toplulukları görmemiş birisi... Fakat bir şeyler öğrenmeye duyduğu tutku, hele hele doğaüstü olaylarla alakalı olan, Nikkougakure tarafından takdir edildi. Onu da aralarına kabul ettiler ve Kageri'de kendisine gösterilen nezaketin yüzünü kara çıkarmadı. Elinden geldiğince çabuk ve başarılı bir şekilde, akademiyi bitirip, onlardan birisi oldu; Nikkougakure'nin koruyucularından bir tanesi...
Motivasyon
Doğaüstü: Fantastik canavarlar, doğaüstü varlıklar, imkansız olaylar, tuhaf söylentiler, masalsı güçler... Ve daha niceleri! Kageri, her türlü fantastik-mitolojik olaya/ögeye saplantı boyutunda bir tutku duymaktadır. Bu, Kageri'nin içinde -muhtemelen- asla sönmeyecek bir alev gibidir. Kendisi tek bir fantastik olayı görmeyi, elde etmeyi yeterli bulmaz. O, nefes aldığı süre boyunca bulunabilecek yeni bir doğaüstü olayın olduğunu ve olabileceğine inanır. Uzun lafın kısası... Doğaüstü olaylar, Kageri'yi yataktan kaldıran ve güne hazırlayan yegane motivasyonudur. Uzun ve yorucu yolculuğuna, çıkış nedeni ve hedefidir.
Komplikasyon
Takıntı: Mucizeler, efsanevi güçler, olmaması gereken yaratıklar, kutsal varlıklar, mitolojik kahramanlar... Kageri'yi harekete geçiren tüm bu ögeler, aynı zamanda, onun en büyük lanetidir de! Doğaüstü olaylara, hikayelere duyduğu aşk; bir noktadan sonra, onun için bir saplantıdır. Gerçek hayatın üzerindeki herhangi bir olgu, Kageri'nin takıntısını beslemek için yeterlidir. O an ne yapıyor olursa olsun, saplantısının peşinden koşacak ve duyduğu şeylerin kaynağını araştıracaktır.
Profil
Güç: 2
Çeviklik: 3
Kondisyon: 8
Potansiyel: 9
Varlık: 3
Zeka: 5