
Daha fazla, her zaman daha fazlası.. Bütün dünyayı istiyor, sonrasında bir dünya daha... O ebedi kral değil, ebedi tanrı olmak istiyordu. İstekleri hiç bitmezdi!
-Dünya ebedi değildi, bir başlangıcı vardı. Nihayetinde sonu da olacak bir yerin gerçekten ebedi bir tanrıya ihtiyacı var mıydı?
Aldığın her nefes
Attığın her adım
Parıldar Güneş, parıldar!
İçtiğin su, yediğin lokma
Şükret nimetler için tanrına!
Yıl: E.Ö. 45:
Kral Einrud Luthoria topraklarını keşfedip buraya akınlar düzenlemeden önce burada yaşayan bir halk vardı. Şu an Yüce Einrud Krallığında yaşanan her anı, yenilen her yemek, içilen her su hatta söylenen her söz.. Birer hırsızlıktan ibaret.
"-Yıllarca bekledik. Yine bekleriz... Biz göremesek, bizim torunlarımız görür. Onlar göremezse yıllar sonraki çocuklarımız görür. Vatanımızı geri alacağız, gerçek sahibine teslim edeceğiz. Biz, bugün bu küçük mağarada kurulan Dehşet İblisleri tarikayız. Efendimizi geri getirmek uğruna canımızı vermekten büyük onur duyarız!.. Savaşın kıvılcımını yakacak, hakettiğimizi alacağız. Kan gövdeyi götürecek, kaos ve çılgınlık topraklarınızın her bir karışına hakim olacak! Ama şafak söktüğünde tahtımızı almış ve sahibine geri vermiş olacağız.
Çok Yaşa Yüce LUTHOR! Çok Yaşa İBLİS KRAL!"
Karanlığın Habercisi
Theme song:
İnsanlık 300 Yıl öncesinde büyük bir felaket yaşadı. Vatanın kazanılmasının ardından insanlığın girdiği en büyük savaş olan bu tufan "Kara Dehşet" ismiyle anıldı. Başkent Drakkoris, saatler içinde yok edilirken binlerce insan canından oldu. Kraliyet ordusu dağılmış, ilerleyen düşmanlara karşı biçare duruma gelmişti. Düşmanlara? Düşman demek daha doğru olurdu. Çünkü bir anda nereden geldiği belli olmayan bir gölge tüm şehri yerle bir etmeye yetmişti. Tapınak rahiplerinin "Kurokage" adıyla bildiği ve o günden itibaren tüm insanlığın aklına kazıdığı bu yaratık, kitaplarda şöyle tasvir edilir;

"Gökyüzünde uçtuğu an, çığlığını tattığınız an, karanlık kokan nefesini soluduğunuz an.. Bu dünya ile vedalaşmanız gerekir."
Kara Dehşet savaşı patlak verdikten kısa süre sonra İnsanlık "İttifak" adında bir yapılanma kurmuştu. Bu yapılanmanın kurucusu ise İttifak Tarihindeki ilk Paladin: "Ike Yatsu" isimli bir şövalyeydi. Kurokage ortaya çıkıp Başkent Drakkoris'i yerle bir ettiğinde rotasını batıya yöneltmişti. Halk ve ordu yenik ve bitap halde batıya akın akın giderken kara nefesli bu felaket ejderhasının onları batıya doğru takip edip yok etmesi elde kalan son senaryo idi. İttifak'ın bel bağladığı her şövalye ve her büyücü teker teker onun karşısında yenik düşmüştü. İnsanlık tüm umutlarını, fakirler ekmeğini, çocuklar umutlarını, kral tacını.. Hepsini bu dünya ile yok olacak toprağa gömmüş ve ölümü bekler olmuştu. Karanlığın Ejderhası bu dünyayı yakıp yutacaktı. Çünkü onun görevi buydu. Herkesin bir görevi vardı. İnsanlığın görevi burada yenilmekti. Ancak Ike Yatsu buna inanmayanlar arasındaydı. Onun görevi farklıydı. O "Umut Lordu" idi. O İttifak kurucusuydu ve insanlığın yaşayan en yüce savaşçısıydı. Herkesin gözü onu aradı. Karanlık çöktüğünde, Kara Ejderin çığlıkları her yeri kapladığında, onun karşısında duranlar teker teker yere düştüğünde, herkesin aklına o geldi. Neredeydi? Bu dünya, bu krallık yanıp kül olurken Yatsu neredeydi?
Umudun Kanatları: Yatsu

Kapkara bir yol vardı önünde. Köprü attığı her adımda sallanıyor, o ise hiç aldırış etmiyordu. Önünde duran iki iskelet ona karşı harekete geçmişti. Birisi elindeki kılıcı ona savurmuştu. Diğeri ise köprüyü olan gücüyle sallamaya. Hiç birini önemsemedi. Yüzüne metanetli ifadesini takınıp kanatlarını bir kez çırptı. Çıkan ses, bir meleğin gülümsemesi, bir şelalenin tüm berraklığıyla akışı gibiydi. Temiz, duru... Çırptığı kanatları ışık saçarak karşısında kim varsa küle çevirdi. O ise ilerlemeye devam etti... Karanlık bir kulenin içine girdi. Biraz yürüdü. Nereye gideceğini çok iyi biliyordu. Yol onu karanlığın merkezine, kaynağına götürecekti. Tüm bu kopan tufan'ın sorumlusuna. Onu bulup yok edecekti. Görevi buydu.
Çok geçmeden kulenin merkezine girdi. Kıpkırmızı bir ışık tüm salonu kaplamıştı. Dehşet dolu sesler kulağına doluyordu. Ama bunların hiç birini önemsemedi. Hedefi karşısında duruyordu. İblis Kral Luthor'un ta kendisi!
"Ben de seni bekliyordum, Paladin." Arkası dönük, kara bir zırh içindeydi. 3 Metreye yakın boyu ve dev gibi bir cüssesi vardı. Yatsu elini kılıcına attı, kanatlarını çırptı.
"Her insan ölümü bu kadar arzuyla beklemez, Luthor." dedi. Gözlerini kamaştıran bu karanlığa sert bakışlar attı. "Yanılıyorsun!" dedi kara şövalye. Ardından yüzünü Yatsu'ya döndü. "İnsanlar ölümlüdür, tanrılar değil." aldığı cevap karşısında hiç duraksamayan kahraman tüm gücüyle kılıcını kınından çekti ve İblis Krala doğru ilerlemeye başladı.
"O zaman bugün bir tanrının düştüğü gün olacak." Altın rengi kanatlarını hızla çırparak havalandı. Kılıcını ve kalkanını havaya kaldırarak bağırdı:
"Ben, Paladin Ike Yatsu! Krallığım ve bağlı olduğum Yüce İttifak adına seni ölümle cezalandırıyorum!"
Şaşırmamıştı karanlık zırh içinde duran ruhun sahibi. Daha önce pek çok kez ölmüştü. İlk kez biri ölümle cezalandırmaya çalışmıyordu onu. Karşısındaki melek siluetindeki savaşçı hiç ölmemişti. Ona ölümü tattıracak gücü kendinde buluyordu. Kendinde dünyanın en büyük gücü saklıydı. Onu elde edip efsanevi kara ejderi bile çağırmıştı. Bu kadar ilerledikten sonra burada yenilmeyecekti. Sırtından devasa, kızıl kıvılcımlar eşliğinde parlayan baltasını çıkardı. Zırhından kara kıvılcımlar çıkan Luthor elini Yatsuya doğrulttu ve avucunu açtı. Çıkan kızıl ışık tüm parıltısıyla karanlık kuleyi doldurmuştu. Gözlerine inanamayan ve şaşıran Yatsu'nun şaşkınlığı çabucak geçti. Kaşlarını çattı, içi tekrar nefretle doldu. Kara Lord'un avucundaki kızıl elmasa tekrar tekrar baktı. Onun yok olmuş olması gerekiyordu. Yıllar önce kaybolan bu değerli eşya hem bir krallığı dünyadan silebilecek kadar korkunç, hem de dünyayı yok olmaktan kurtarabilecek kadar güçlüydü. Paladin o an kesinlikle idrak etti. Kara zırhlı şövalyeyi burada yenip "Dehşetin Kalbi" dedikleri elması ele geçirecekti. O elması kullanarak Kurokage'yi yenebilir, krallığını kurtarabilirdi. Tüm planı buydu. Bunu yaparken hayatını ortaya koyuyordu. Tüm inancı, cesareti ve bağlılığıyla birlikte kılıcını kara şövalyeye savurdu.
Luthor, kendisine havada bir kartal gibi fırlayan savaşçıya baktı. Baltasını iki eliyle kavrayıp havaya sıçradı. İki büyük güç tüm benliklerini ve iradelerini çarpıştırdılar. Luthor ışık saçan kanatlarıyla kendisine kılıcını savuran paladinin küçümsenmeyecek bir rakip olduğunu biliyordu. Ama kaybetmeyecekti. Ondan daha güçlüydü. O bir tanrıydı! Baltasını o kadar hiddetle savuruyordu ki, paladin Yatsunun kalkanını çatlatmayı başarmıştı. Kitaplarda bu ikilinin savaşının tam 100 gün sürdüğü rivayet edilir. Duello sırasında karşılaştıkları kule yıkılmış ve çevredeki tüm yapılar harabeye dönmüştür. Yine rivayetlere göre Yatsu'nun kara lordu yenip elması ele geçirmesi şöyle olmuştur.
"Umut Lordu bitap düşmüştü. Karşısında duran karanlık git gide güçlenip onu yutmak üzere üstüne geliyordu. Her yolu denemişti. Ancak Luthor yenilmemişti. Onun bir tanrı olduğunu kabul etmiyor, direniyordu. Bu yolda ölümü göze almıştı. Luthor son hamlesini yapmak üzere, ona doğru koşmaya başlamış ve baltasını yukarıdan aşağı doğru onun üzerine savurmuştu. Paladin tam o anda üzerine gelen baltaya doğru fırlamış ve sol kolu ile karşılamıştı. Luthor'un baltası Yatsunun kolunu kesememiş, orda sıkışmış kalmıştı. Luthor tüm gücünü kullansada bir türlü baltasını tekrar eline alamamıştı. Yatsu'nun ise vücudundan alevler ve parıltılar yükseliyordu. Kara Lord dehşete düşmüştü. O an Yatsu kanatlarıyla göğe yükselmiş, müthiş bir hızla Luthorun üstüne inmişti. İnerken kılıcını İbliskralının kalbine saplamış ve elinden yuvarlanmakta olan kristali almıştı. Ardından yere yıkılan Yatsu, umutsuzluk içinde çırpınan Luthor'u izledi. Luthor çaresizdi. Yenilmişti. Neden olduğunu bilmediği bir güç yüzünden. Bir an gelmiş, kollarını, bacaklarını ve baltasını kullanamaz olmuştu. Yatsu ise paramparça olmuş kolu, yaralı yüzü ve güçlü ruhu ile karşısında duruyordu. Kara Lord ayağa kalkamadı, kendini yuvarlamaya başladı. Yatsu'nun ağzından şu kelimeler döküldü:
"Karanlığına gömül Luthor. Git ve bir daha geri gelme."Konuştuktan sonra sendeleyerek ona doğru ilerlemeye başladı. Luthor uçurumun kenarındaydı. Aşağıya baktı, dibi görünmez bir yarıktı. Ardından yanında dikilen Yatsu'ya baktı.
"Öleceksin Paladin, o kimseyi dinlemez. Onu bir defa çağırdıktan sonra kontrol edemezsin. Her şeyi yok edene kadar durmaz!" Gerçekleri zaten önceden bilen Yatsu şaşırmadı. Ölecekti, biliyordu. Ancak bu yolda her şeyini feda etmişti zaten. Tüm gücüyle Luthor'u tekmeleyerek uçurumdan aşağı yuvarladı. Kara Lord çığlıklar içinde düşerken bu kelimeleri söyledi:
"Ben bu kılıcı çektiğim an öleceğimi kabullenmiştim"
Kalan son gücüyle kanatlarını çırptı, göğe yükseldi. Gidiyordu, yetişmeye çalışıyordu. Halkını koruyabilecek güce erişmişti. Kurokage'yi durdurmalı ve ülkesine olan son görevi yerine getirmeliydi. Gökyüzü simsiyah bulutlarla kaplıyken onun geçtiği her yer aydınlanıyordu. Cebinden kristali çıkardı. Biraz göz gezdirdikten sonra hızını arttırdı.
Yüzünde huzur kaplı bir gülümseme vardı. Bu dünyayı son kez görüyordu. Bunun tadını çıkardı.
Umut Lordu, umut getiriyordu.
Göğe Yükseliş

Drakkorisliler, köylüler, orman insanları, kraliyet mensupları, askerler... Hepsi bir dağ ve göl yamacına sığınmış, felaketten kaçamayacaklarını anlamışlardı. Zira gökyüzünde onun yıldırımlarını, kıvılcımlarını ve sesini her an işitiyorlardı. İnsanlık Başkent Drakkoristen daha batıya koloniler kurmuş, yaralarını sarmaya çalışıyordu. Ancak nafileydi. Kara nefret mutlaka ortaya çıkıyor ve onları kasıp kavuruyordu. Büyücüler bir bariyer geliştirip koloniyi sarmıştı ancak kısa süre sonra Kurokage'nin kara alevlerine dayanacak bir bariyer olmadığını anladılar. Bir gece büyük bir ürpertiyle uyanan herkes kendini boşlukta buldu. Çünkü öldüğünü anlayamadan ölen insanlar vardı kolonide. Tüm gücüyle saldıran Ejderha her şeyi yok etmeye devam ediyordu. İttifak Şövalyeleri tüm güçlerini toplayıp savunmaya geçtiler. Nafileydi... İnsanlar saldıramadan ordularının yarısı telef olmuştu. İnanç kelimesi anlamını yitirmiş, basit bir terim olarak kalmıştı. Bu topraklar yaşama umudunu kaybetmişti. Her geçen dakika umudunu yitirenler, hayatını da yitirmeye başlamıştı. Ta ki şafak sökünceye kadar.
Görenler gözlerine inanamadı. Tekrar tekrar göğe baktılar. Bulutların içinden altın kanatlarıyla Kara Ejdere doğru saldıran bir siluet gördüler. Hep bir ağızdan onun adını bağıranlar oldu. Bu, Yatsuydu. Kurokage ile dakikalarca çarpışmıştı. İnanılmaz biçimde yaralı ve yorgundu. Onu bu haliyle yenemeyeceği aşikardı. Halkına baktı, ardından göğe. Cebinden çıkardığı kristali önüne, Kurokage'ye doğrulttu. Ve tüm hızıyla havalanmadan önce şunu söyledi:
"Şimdi, göğe yükselme zamanı.." Bu sözden sonra adeta kırmızı bir ışığa dönüşen Yatsu bir mermi gibi havalandı ve Kara Ejderin kalbine saplandı. Büyük bir ışık tufanı koptu. Bu müthiş patlama geçtikten sonra geriye kalanlar sadece ışıltılar ve küle dönmüş kemiklerdi. Teker teker eriyip havaya karıştılar. Yatsu, krallığı için kendi canını feda etmişti. Bu efsane hiç unutulmadı ve dilden dile dolaştı. Bu olay şu an bile, 300 yıl sonra bile hala unutulmamıştır. Einrud Krallığı o gün yeniden kurulmuş ve bugün tüm ihtişamı ile dikilmektedir. Paladin Yatsu'nun mirası olan ittifak ise hala varlığını sürdürmektedir. Kraliyet savaşta koloninin kurulduğu yere yeni bir başkent inşa etmiş, ismini de Yüksekşehir koymuştur. İttifak ise askeri ve dini merkez olarak ayakta durmakta, Yüksekşehirin batısında göğe uzanan bir kale olan Olegna Kalesinde varlığını sürdürmektedir.
İttifak kalesinin büyük kapısının üstünde İlk Paladin Yatsu'nun altın kanatlı heykeli bulunur ve şöyle yazar:
Karanlık, aydınlatılmak için var olmuştur!

Olegna Kalesi, ittifağın kalbi.
Ne demiştik.. Evet! Tanrılar ölmez... Belki onu bu dünyadan silebilirsiniz ama kalplerinizden ve temiz sandığınız ancak korkaklığın kol gezdiği ruhlarınızdan atabilir misiniz?
Benim olan dünyayı benden esirgediniz. Yıllarca! Ama benim tarafımda olanlar hep vardı. Hep bir kurtuluşum vardı. Geri dönüş zaman alabilirdi. Ama eninde sonunda hakkım olanı alacağım! Değersiz kalpleriniz, tacınız ve değer verdiğiniz her şey tekrar küle dönecek. Bu sefer kurtuluş yok. Yalnızca tanrının hükmü var!
Çok yakında, bizim olanı almak için geri döneceğiz. Daha güçlü, daha nefret dolu.

ÇOK YAŞA YÜCE LUTHOR!
Theme:
Merhaba! Luthoria tarafımdan yazılmış, hayali bir evren kurgulamasıdır. Okuduğunuz kurgu; evrenin başlangıcı, önemli olayları, ortamı ve genel durumu hakkında genel bilgi vermektedir. Bu kurgunun devamı, süregelen bir hikayesi ve sonu da mevcuttur. Fanfic bölümün canlanması amacıyla fragman niteliğindeki giriş kısmını buraya ekleme gereği duydum.
Keyifli okumalar dilerim!