Deminden beri ne çok ulan lafı geçti beh... Ayıları kıskandıran gücümle üstümdeki kişiyi fırlatmış, dağlara taşlara uçurmuştum ancak tişörtümü çıkardığımda kendisinin dağlardan taşlardan geri dönebildiğini görmüştüm. Ne saçmaladığımı bilmiyorum, muhtemelen adamın uçarken karnımdaki bebeğime takılan ayağı kafa yaptı. Bir anlığına bağırsağımı falan da beraberinde götürecek sandım. Ölüm gibi bir şeydi ama kimse ölmedi anlıyor musunuz? Üstelik, deminden beri deli dana gibi üstümde depinen adam... Ru'ydu be. "Lan..." diye mırıldandım mini geleneğimi bozmayarak. Karnımdaki bıçak, Ru'nun şu an sırtımdan atmış olduğu bıçağın yanında hiçti artık benim için. Hem, pantolonu da yıkatırım Kouki'ye, işi ne.
Şimdi, müstakbel nişanlımın da umduğu gibi yakın dövüşte iyi bir performans sergilemem, başta Kouki olmak üzere buradaki herkesi etkilemem lazım. Zaten, kanla kaplı adonisim şu an karizmaya baya artı değer veriyor bence, hem dediğim gibi o kadar da taijutsu çalışmışız akademinin ter ve testesteron kokan salonlarında. Biraz hakkını verelim. Şimdilik taktik maktik yok taktiğime devam edeceğim ve hızlıca ileri doğru sıçrayıp havaya zıplayacağım. Ardından, kendi etrafımda sağdan sola dönerek bebenin kafasına sağ ayağımın topuğuyla güzel bir uçan tekme geçirmeye çalışacağım. Bunu yaparken mutlaka "LAN SARI!" diye bağıracağım bir kere. Bu saldırım bloklansa da tekmelerle saldırmaya devam edeceğim. Başarısız olacağımı düşünmüyorum zira antrenman ayağına eski takım arkadaşımın kafasına da geçirmiştim böyle. Sonra başka köye taşındı çocuk. Hem, benim karın kaslarım kadar bacaklarım da seksidir. Ve seksi olan şeyler başarısız olmaz.
Motivasyon Olabileceğinin en iyisi! Nikko, terk edilmiş sahipsiz bir çocuk olarak yetimhanede başlayan hayatıyla bazı insanların gözünde dipteki bir insan olarak görülüyor olabilir. Varlıklı bir aile tarafından bakımının üstlenilmesi, ayrımcılığa maruz kalmak yerine ayrımcılık yapacak pozisyona gelebilmesi, üstüne üstlük bu ailenin kızına layık görülmesi gibi durumlar ise, Nikko'ya göre dipte başlasa bile her zaman yukarı çıkabileceğinin birer göstergesidir. Bu yüzden Nikko, işini her zaman doğru yapmak ister, açık vermemeye, bocalamamaya çalışır. Bir gün adından epey söz ettirecek güçlü bir shinobi olacağının inancıyla yaşar.
Kouki ; Hedeflediğin doğrultuda koşmaya başlıyorsun. Senin karşı koşuna karşı, iki Mori pek bir değişiklik yapmıyor. Kopya Mori senin pozisyon değiştirmenden ötürü sana çapraz bir koşu yapmaya başlıyor sadece. Uygun mesafeye geldiğinde, ki bu ağaçların arasındaki Mori ile aranda bulunan 15-20 metrelik bir aralık oluyor, önce kazıklarını kopya Mori'ye yönlendiriyorsun. Kopya Mori kafasını kaldırarak üzerine gelen kazıklara bakıyor. İki kazığı tam olarak vücuduna yiyor ve karga formunda dağılıyor. Tekrar oluşması ise.. Gerçekleşmiyor. Kargalar uçarak kayboluyor. Kopya Mori'ye yolladığın kazıklarla işin bittiğinde kunaini fırlatmak için diğerine çeviriyorsun bakışlarını.
Mori'yi görüyorsun. Bir ağacı geçiyor. Koştuğu yeri hesaplayarak kunaini fırlatmaya hazırlanıyorsun. Tekrar bir ağacın arkasına giriyor. Ancak çıkmıyor. Gözden kayboluyor bir nevi. Arkasında durduğunu düşündüğün ağaçla arandaki mesafe 10 metre kadar. Kunaiyi bir ağaca fırlatmak saçma olacağından bu hamlenden vazgeçiyor ve kazıklarını ağacın arkasına yöneltiyorsun. İki kazık ağacın arkasına güçlü bir şekilde iniyor. Ses yok. Tekniğini devam ettirmen mümkün.
Nikko ; Aldığın gazla birlikte sıçrayarak ileriye atılıyorsun. Zihnindeki coşku devasa boyularda olsa da vücudun buna tam olarak uyum sağlayamıyor. İleriye atlayıp kendi çevrede dönmeye başlamadan hemen önce, az önceki acı dalgası tekrar vücudunu vuruyor. Havada yaşadığın bu durum seni çok çok kısa bir anlığına sarsıyor, tekmeni istediğin ivme ile sallamanı engelliyor bu da. Tekmenin sertliğinin yanında, hedef olarak da savsak bir tekme oluyor. Ru ön aşağı doğru eğilerek rahat bir şekilde kurtuluyor bundan. Ayağın yere temas ettiği anda, Ru sol elindeki kunaiyi aşağıdan yukarı savurarak doğruluyor. Hafifçe geriye çekilere bu saldırıdan kaçıyorsun, tam olarak bu anda, Ru'nun senden daha seri olduğunu açıkça anlıyorsun. Sen henüz tam olarak doğrulamamışken, sağdan bir yumruk geçirmeyi deniyor. Yumruğu gördüğünde çoktan hissedeceğin acıya kendini hazırlamış oluyorsun, ancak vücudun senden hızlı davranarak, sol elinin dışıyla bu yumruğu bloklamanı sağlıyor. Ortaya çıkan kısa duraklamada ise, Ru'nun karın bölgesine sert bir diz darbesi geçirmeye çalışıyorsun kendinden biraz olsun uzaklaştırmak, üzerindeki baskıyı atmak için. Ru karın bölgesini geri çekmeye çalışsada darbeyi kısmen yiyor, senden 3-4 adım geriye hafif bir şekilde savruluyor. Suratında hala aynı gülümseme, aynı sinir bozucu tip...
Sen seri hareketlerine devam etmek için ilk adımını attığın anda, Ru elindeki kunaiyi bırakarak seri bir şekilde mühürlere başlıyor ve 4-5 adım kadar geriye sıçrıyor. Birşeylere hazırlandığının doğal olarak farkındasın, ek olarak Ru'nun vücut duruşuna bakarak yapabildiğin bir tahmin ise, Ru'nun aynı zamanda ikinci bir sıçramaya da hazırlandığı.
Saplı kunainin vücuduna verdiği acıyı fazla fazla hissetmeye başlıyorsun. Hareketlerini kısıtlıyor, kaybettiğin kan da azımsanmayacak derecede, Ru'nun üzerinden yuvarlanırken temas etmesi muhtemelen yaranın genişliğini arttırmış durumda.
Hmm... Tabi bize ustalar hoplamayı zıplamayı momentumu saçmalatmayı öğretiyorlar ama bunları karnınıza kunai saplıyken yapıp yapamayacağınıza dair bir fikir vermiyorlar. Muhteşem uçan tekmem başarısız olmuştu, hem nişanlımın önünde. Görüp görmedi mi, gördüyse "Vay salak." dedi mi, hiçbir fikrim yok. Düşünmeye, kontrol etmeye de ne yazık ki zamanım yok, hatta o kadar acele işler peşindeyim ki vücudum benden emir almadan hareket etmeye başladı. Neyse ki, oturup kıçımı kaşımak yerine hayatımı kurtarmak gibi mantıklı hareketler yapıyor, canım vücudum benim.
Bu velet istediği kadar benden hızlı olsun, benim gözümdeki velet, dün ki velet, sarı velet imajlarını ne yazık ki bozamayacak. Zaten, çükümü kesmeye de çalıştı deli manyak, ben buna nasıl hayranlık duyayım, nasıl korkayım bundan? Bu acilen imha edilmesi gereken bir kımıl zararlısı. Bir üretim hatası. Biyolojik bir silah bile olabilir bu velet var ya bu velet. Neyseki, attığım dizle biraz olsun uzaklaştırdım manyağı kendimden de biraz rahatladım.
Dermişim. Bok rahatladım. Böyle durumda rahatlama mı olur lan? Nişanlım az ötede kapışırken, karşımda teknik basan sırıtgan bir oçe varken neyin rahatlaması bu? Ru el mühürleriyle uğraşa dururken attığım adımın hemen ardından tora mührünü aktif ederek Kawarimi yapmayı deneyeceğim. Yer değiştirmek için obje aramaya vaktim olmadığı için, tekniğin vicdanına kalıyorum burada. Kendisi artık bir şeyler bulur. Adama daha mühür yaptığı için de, mühürleri bitmeden kawarimimin başarısısz olup olmadığını anlamış olurum, nasıl olsa tek mühürle yapıyorum. Başarı olmayıp bulamadıysa da hareketimi en yakın ağaç dalına atlayıp kaçarak tamamlamam gerekli. Çektiğim acı nedeniyle ikinci seçeneğim beni zorlayacak ancak, çocuğun hedef alanından kaçıp çıkmam da lazım. O yüzden bunu yapabilmeye odaklanmam önemli.
Ağaca çıkarsam, ve çıkmak çocuğun tekniğinden kaçmama yetmeyecek gibiyse, başka bir agaca daha sıçrayacağım. Böyle böyle çocuğun tekniğini savuşturana kadar daldan dala atlamam lazım bekar oğlan çocukları gibi. Bunu yaparken, yaram biraz, ne birazı, epey sorun çıkarabilir bana, farkındayım. Ancak dediğim gibi, buna odaklanmam ve dayanmam gerekli. Çcuğun tekniğinden tamamen kurtulunca bulunduğum ağaçtan çocuğun üzerine atlayacağım ve Mi mührü ile Jintei tekniğimi aktif hale getireceğim. Yeterli olduğunu düşündüğüm menzile girince yılanları çocuğa gönderecek ve çocuğu sarmaya çalışacağım. Saramaz isem, tekniğim sonlanana kadar yılanlarımla çocuğa saldıracağım.
Motivasyon Olabileceğinin en iyisi! Nikko, terk edilmiş sahipsiz bir çocuk olarak yetimhanede başlayan hayatıyla bazı insanların gözünde dipteki bir insan olarak görülüyor olabilir. Varlıklı bir aile tarafından bakımının üstlenilmesi, ayrımcılığa maruz kalmak yerine ayrımcılık yapacak pozisyona gelebilmesi, üstüne üstlük bu ailenin kızına layık görülmesi gibi durumlar ise, Nikko'ya göre dipte başlasa bile her zaman yukarı çıkabileceğinin birer göstergesidir. Bu yüzden Nikko, işini her zaman doğru yapmak ister, açık vermemeye, bocalamamaya çalışır. Bir gün adından epey söz ettirecek güçlü bir shinobi olacağının inancıyla yaşar.
Uygun mesafeye geldiğini hissettiğinde kazıklarını göndermişti kargalardan oluşan kopya Mori'ye. Kız, üstüne üstüne gelen kazıklardan kaçamamıştı, çaresizce yukarıya bakarken iki kazık bedenini deşip geçmişti. Tatmin edici bir his. Vücudu tekrar kargalara dönüştüğünde, tekrar Mori'ye dönüşeceğinden çekiniyordu, hatta kazıklarını hazırlamıştı bile. Muhtemelen yine iki üç adım ötesinde oluşacağını bildiğinden kazıkları oraya yollayacaktı. Ama buna gerek kalmamıştı, kargalar uçarak kaybolmuştu. Şimdi diğer Mori'ye konsantre olması, tüm dikkatini oraya kanalize etmesi daha kolay olacaktı. Elindeki kunaiyi hazırladı fırlatmak için. Bu kunai esas planının hayata geçmesine yardımcı olması için kullanacağı bir basamaktı sadece. Kızın zıplamasını, sağa sola atlamasını umuyordu. İkinci bir manevrayı yapamadan kazıklamaktı hedefi.
Kız bir ağacı geçti. Kouki de bu sırada zihninde küçük hesaplar yaparak kızın koşuyoluna göndermeye hazırlanıyordu. Mori bu sırada bir ağacın daha arkasına girmişti. Ağaçtan çıktığını görür görmez atacaktı kunaiyi! Ama kızdan bir iz yoktu, sanki o ağacın arkasına girdiğinde buhar olup uçup gitmişti. Kouki de kunaiyi fırlatmaktan vazgeçmişti. Zaten kısıtlı olan ekipmanını boş yere harcamaması gerekiyordu. Bunun yerine kazıklarıyla saldırı yapmayı tercih etti. Gönderdiği kazıklar ağacın arkasında bir yere saplanmıştı. Mori olup olmadığı meçhuldü. Fakat kıza isabet ettirseydi, acı içinde inleyişini duyacağı düşüncesindeydi. Ses solukta olmayınca kazıkları boş zemine sapladığını düşündü. Hazırladığı el mühürleriyle bir ilgisi olabilirdi bu ortadan kayboluşun.
El hareketlerini durdurdu ve tekniğini bitirdi. Çakrasını boş yere harcayıp gereksiz enerji kaybından kaçınmak için. Mori problemi hala devam ediyordu, her an bir yerden çıkıp tekrar saldırıya teşebbüs edebilirdi. Bunu beklemeyecekti Kouki, kurt tarafından avlanmayı bekleyen kuzu olmayacaktı. İkinci bir ihtimal, kazıkların saplandığı ağaçtan başlayarak kızın peşine düşmek olabilirdi. Eğer Nikko olmasaydı bunu yapardı muhtemelen, onu yalnız bırakmak istemedi. Ayrıca kızın amacı onu ormanın derinliklerine bir tür klonla çekip Nikko'ya saldırmak, ondan sonrada ormandaki Kouki'yi avlamak olabilirdi. Hayır, kesinlikle ayrılmayacaklardı. Mori'nin yokluğunu fırsat bilip Ru'ya saldıracaktı. Nikko'ya küçük bir avantaj sağlayarak oradaki dövüşün hızlıca bitirebilirdi. Bu amaçla sağ tarafına döndü, az önce olduğu yere bakıyordu. Ru'nun bir takım el mühürleri yaptığını bir teknik hazırlığında olduğunu görebiliyordu. Az önce yaptığı yay gibi koşuyu tekrar yapacaktı, bu sefer Ru'ya doğru. Kendisini zorlayıp biraz daha hızlı koşacaktı, koşarken el mühürlerine başlayıp, mesafeyi hızlıca kapatıp tahmini 10-12 metrelik bir menzile girdiğinde Kuroshiki'yi aktifleştirecek ve Ru'nun görüşünü bozacaktı. Gözlerindeki bulanıklık, görüş kaybının Nikko'ya yakın dövüşte avantaj sağlamasını dilemekten başka şansı yoktu.
Kouki için herkes eşittir, en fakirinden en zenginine her insan aynı şartlarda yargılanmalıdır. Kouki gücünü bu amaç için kullanmaktan çekinmez. Ezilenin her daim yanında olmayı kendine amaç bilmiştir. Güçsüzleri ve masumları hedef alan avcıları kendine av bilmiştir.
Nikko ; Tora mührünü yaparak chakrana odaklanıyorsun. Sen mühürü yaptığın anda, Ru iki elini hızla yana açıp tekrar çarpıyor. Güneş. Bir güneşin yanındaymışsın gibi. Ru abartı derecede parlıyor. Önce gözlerin kararıyor, ardından sen kapatarak görüşünü sıfırlıyorsun. Ancak bu ışık parlaması tekniğini engellemiyor. Bir anda, bulunduğun yer de hislerin de değişiyor. Gözlerini açıyorsun. Görüşün ilk 15-20 saniye tamamen karanlık.. Ardından görüşün yavaşça yerine geriyor. Hala herşeyin üstünde, siyah beyaz parazitler görüyorsun. Yine de dövüşten kopmamak için başını ağacın arkasından uzatıyorsun. Ru hala parlıyor. Sanki güneşi arkasına almış, sanki güneşi içine emmiş gibi... Ve Ru sen onu gördükten bir saniye sonra ileri fırlıyor. Ru'nun fırladığı doğrultuda birini daha görüyorsun. Görüşün hala düzelmediği için net bir tanım yapmak zor ama içten içe bunun Kouki olduğunu biliyorsun. Seni karnından bıçaklayan Ru'nun sıradaki hedefi nişanlın oluyor. Sen ise adam akıllı göremiyorsun bile..
Kouki ; Kızı bir kenara bırakarak Ru'ya odaklanıyorsun. Hızla ona doğru oval bir koşu yapıyorsun. Aynı zamanda el mühürlerine de başlıyorsun Kuroshiki için. Fakat bir anda, mühürlerinin son aşamalarına geldiğinde, Ru büyük bir güçle parlıyor. Anlık olarak gözlerini kapatıyor ve kayarak duruyorsun. Ki istediğin mesafeye de gelmiş oluyorsun zaten. Gözlerin kapalı bir şekilde tamamlıyorsun tekniğini. Tek elini gözüne siper ederek açıyorsun. Ru adeta bir güneş gibi parlıyor. Ona bakmakta bu mesafede dahi zorluk çekiyorsun. Nikko'nun yerinde ise, iple bağlanmış bir kalas yığını bulunmakta. Ru kafasını sağa sola çeviriyor hızlıca. Karşı karşıya geliyorsunuz ve Ru, yerinde hafifçe sallandıktan sonra üzerine doğru süratle koşuyor. Yaklaştıkça parlaklık artıyor, parlaklık arttıkça elini gözünün önünden çekmen de zorlaşıyor. Güneşle arandaki mesafenin kapanması 3-4 saniyeye bakıyor. En fazla...
Gözlerin güneşle mücadele ederken, kulaklarına yüksek bir ses ulaşıyor. Karga sesleri. Gak gak... Ormanın içinde yankılanıyor ancak nereden geldiğini çok iyi biliyorsun. Sırtını döndüğün taraf...
Nikko ve Kouki arasındaki mesafe 20 metre civarı. Ru da direk olarak Kouki'ye ivmelenmekte. Nikko'nun görüşü hala fazlasıyla bozuk.
Hızlı, biraz daha hızlı. Ellerinin ve ayaklarının aynı anda, daha da hızlı hareket etmesi gerekiyordu. Şu çocuk el mühürlerini bitirip tekniğini Nikko'nun üzerine kusmadan yetişmek zorunda hissediyordu kendisini. Nikko daha fazla zarar görmeden. Bir anda böyle anaç bir tavır takınması her zaman yaşadığı bir şey değildi, hele hele söz konusu Nikko olunca. Genelde başını belaya soktuğu zaman kıs kıs güler "oh olsun" çekerdi Kouki. Şimdiyse ölmemesi için canını dişine takmıştı, ne olursa olsun aynı tastan yemek yediği, aynı evi paylaştığı birinin ölümünü görmek istemiyordu. Yoksa Nikko'ya özel değildi bu durum, onu çok düşündüğünden çok önemsediğinden değil. Başka bir yerde başka bir şekilde Nikko ölse, üzülür müydü onu bile bilmiyordu, bir başkası Nikko'nun cesedini kollarında taşıyarak köye getirse kafasını çevirip başka bir yere bakabilirdi ama o cesedi Kouki taşırsa... Buna izin veremezdi. El mühürlerini tamamladı.
Tam mühürleri tamamladığında, Ru da tamamlamıştı. Yoksa durduk yere, bir anda parıldamazdı ya bir insan ? Hemde bu kadar kuvvetli bir şekilde. Bu manzara karşısında koşusunu kayarak durdurmuştu gözlerinide kapatmıştı. Tekniğini de gözleri kapalı bitirebilmişti zaten. Kunai'yi tutmadığı eliyle gözlerine siper ederek açabilmişti. Gördüğünden hiç hoşlanmamıştı, hemde hiç. Çocuğa bakmakta zorlanıyordu, hemde bu kadar uzaklıktayken. Dibindeki Nikko'yu tahmin bile edemiyordu. Bu kadar karanlık bir ortamda aniden böyle bir parlaklığa maruz kalmak. Fazlasıyla yerinde kullanılmış bir teknikti bu. Hızlıca Nikko'ya baktı. En azından oradan iyi haber gelmişti. Gördüğü kütük-kalas, çocuğun Kawarimi yapıp kaçtığının habercisiydi. Aynı şeyler maalesef Kouki için söylenemezdi. Bir ampul gibi parlasada kendisine doğru döndüğünü anlamıştı. Eh en azından Nikko'ya biraz vakit kazandırmayı başarabilmişti. Sadece bakamadığı biriyle nasıl dövüşeceğini çözmesi lazımdı. Partneri ortaya çıkana kadar oyalaması falan filan. Ancak bunu, söylediği kadar basit yapamayacağını biliyordu. Kouki, genjutsusuyla Ru'nun görüşünü biraz bulanıklaştırmayı başarabilmişti belki, biraz şans ve telaşla da olsa, ama o çocuk bunun kat kat daha etkilisini yapabiliyordu. Çocuğa bakamıyordu bir kere!
Kouki, henüz, Nikkougakure'ye yol yapan, üstüne güneş gibi doğan bir ampul gibi parlayan Ru'yu çözemeden ikinci bir problem filizlenmişti. Gak gak öten kargalar belkide bu zamana kadar hiç şimdiki kadar rahatsız edici olmamıştı. Ormanın içinden geliyordu ses, nereden geldiğini ise adı gibi biliyordu. Savaş başladığından beri bir türlü avantajı ele geçirememişlerdi. Basit hamlelerle durumu kurtarmaya yönelikti bulabildiği çözümler. Şimdide yapabileceği şey pek farklı değildi. En azından Ru parlamasını bitirene kadar. Elinde tuttuğu kunai'yi üstüne koşan Ru'ya fırlatacaktı. Bu kadar yakından isabet ettirmesi lazımdı, hedef almadan direk ışık kaynağının ortasına bir yerlerine atacaktı. Sonrada tıpkı Nikko'nun yaptığı gibi Kawarimi atacaktı. İlk önce Nikko'nun bıraktığı kütüklere, orası olmazsa atabileceği başka bir yere. Eh oda olmazsa ormandan uzağa taklalar atarak kaçmaya çalışacaktı.
Kouki için herkes eşittir, en fakirinden en zenginine her insan aynı şartlarda yargılanmalıdır. Kouki gücünü bu amaç için kullanmaktan çekinmez. Ezilenin her daim yanında olmayı kendine amaç bilmiştir. Güçsüzleri ve masumları hedef alan avcıları kendine av bilmiştir.
Ben görevini yapmaya çalışan masum bir chuuninim, Kami-sama'nın bana garezi ne ya? Bebeden tiksinirken inatla gözüme gözüme sokuyor ya, ağlıcam ya. Sarı bebe iyice sarardı. O kadar sarardı ki parlamaya başladı. Evet, tam da kawarimi basmışken oldu bu, demek ki yanlış hesaplamışım. Olsun, 2'ye 2 ekleyip -1 bula bula başlamıştım matematiğe de, şaşırmıyorum o yüzden. Kendimi yolladığım yerde, sanırsan bir ağacın dibinde, gerçekten far görmüş bir tavşan gibi bakıştım etrafla bir kaç saniyeliğine. Aydınlanma geçmişti ancak her şey hala kımıl kımıl ediyordu. Anlık şoktan, içgüdüsel olarak arkama, Ru'ya bakmamla çıktım. Hala çipil çipil eden gözlerimle, veleti izlemeye başladım.
Bebe resmen güneşin üzerine oturup onu içine almış, şimdi de onu ağzından çıkarmaya çalışıyordu. Bunu yaparken de etrafa ışık kusuyor, zaten şenlenmiş olan ortalığın iyice anasını dağıtıyordu. Hayır, bir de yerinde de durmuyor ki bebe, ileride birine atlıyordu. Başarısız olsaydım muhtemelen benim üzerime atlıyor olacaktı ama şu an şanssız kişi muh-... Bir saniye lan, benim karıyı yalnız bıraktım ben bu deli bebeyle amına koyayım.
Nişanlıma atlattırmam seni sarı bebe. Kami-sama'ya şükürler olsun ki yumurtayı kıramayacak kadar aptal değiliz. Bu çocuk normal şartlar altında böyle voltajı kaçmış ampül gibi parlayamayacağına göre genjutsu basmış olabileceğini düşünüyorum. Böyle ise şu sarı bebenin yanında aydınlıkta oturacağıma karanlığa atlarım daha iyidir. "Lanet olası sarı bebe." diye mırıldanarak Ru'ya doğru atıldım ve elimi karnımdaki kunaiye atıp, onu yarı yolda çıkardım. Evet, canım acıyacaktı epey, hatta yeterince acı çekmezsem elimi de biraz içeri atacaktım. Manyak bir orospu çocuğu olabilirim ama mazoşist olup olmadığımı henüz bana keşfettiren biri çıkmadı. Bunu, genjutsuya karşı şu an yapabileceğim başka bir şey olmadığı için yapıyorum. Üstelik karnımdakini çıkarmakla hem beleş bir kunai elde etmiş olacak, hem de artık yaramı pek tuttuğunu düşünmediğim, hareketlerimi engelleyen bu şeyden kurtulmuş olacaktım. Eğer kendime çektirdiğim acı jutsuyu kırarsa, bozuk olan görüşüm beeeeellllki çat diye düzelmeyecekti ancak, Ru'nun üzerine koşturmakta olduğum için tekrar da bozulmayacaktı en azından.
Çocuğa iyice yaklaşmışken son bir kez "Lanet olası zengin, sarı pis bebe." diye mırıldanıp, hatta söylenip, tekrar havaya sıçrayacaktım. Biraz önce başarısız olduğum tekme denememi tekrar edecek. kafa göz girişmeye çalışacaktım. Yani zaten olay çığrından çıkmışken ortalığı iyice çingene pazarına döndürecektim ama olsundu. Delikanlılık ve shinobilik karnın yarıkken de sevgiline atlamaya çalışan sarı bebelere kafa göz dalmayı gerektirir.
Motivasyon Olabileceğinin en iyisi! Nikko, terk edilmiş sahipsiz bir çocuk olarak yetimhanede başlayan hayatıyla bazı insanların gözünde dipteki bir insan olarak görülüyor olabilir. Varlıklı bir aile tarafından bakımının üstlenilmesi, ayrımcılığa maruz kalmak yerine ayrımcılık yapacak pozisyona gelebilmesi, üstüne üstlük bu ailenin kızına layık görülmesi gibi durumlar ise, Nikko'ya göre dipte başlasa bile her zaman yukarı çıkabileceğinin birer göstergesidir. Bu yüzden Nikko, işini her zaman doğru yapmak ister, açık vermemeye, bocalamamaya çalışır. Bir gün adından epey söz ettirecek güçlü bir shinobi olacağının inancıyla yaşar.
Kouki; Elindeki kunaiyi ışık kaynağının ortasına doğru fırlatıyorsun. Kunai uçuşunu tamamlarken, gözlerin neredeyse tamamen kısık halde kawarimi için hazırlanıyorsun. Ru kendisinin sağ, senin sol çaprazına doğru sıçrıyor bu anda. Sıçradığı yerde bir ağacın gövdesine yapıştığını, buradan güç alarak üzerine doğru ivmelendiğini görüyorsun. Ardından parlaklık senin için kısa bir anlığına son buluyor. Az önce Nikko'nun kullandığı yığınla yer değiştiriyorsun. Bakışların arkana, az önce bulunduğun yere dönüyor. Ru senin olduğun kısıma bir nevi düşerek yerde 1-2 kez yuvarlanıyor ve tekrar ayağa kalkıyor. Parlak silüetin sol omzunda, göğsünün hemen üstünde saplı kunaiyi rahatlıkla ayırt edebiliyorsun. Farkettiğin diğer şey ise, Ru'nun arkasında, ağaçların arasından üzerinize doğru hücum eden karga sürüsü ve Mori oluyor. Mori yine bir mühür serisi sıralıyor. Ru'nun parlaklığı nedeniyle kızı zar zor görebiliyorsun denebilir. Kargalarsa direk olarak üzerine hücum ediyor. Yerinde sabit durman durumunda sürünün içinde kalman çok olası.
Nikko; Karıncalı görüşünü umursamadan bulunduğun ağacın arkasından fırlıyorsun ileri. Elin ise saplı kunaiyi çıkarıyor. Anlık olarak vücuduna yüklenen acı, saplanmasında çektiğinden daha beter oluyor. Attığın hızlı adımlar yalpalıyor, görüşün kapıldığın genjutsudan bağımsız olarak bulanıklaşıyor. 2-3 saniyede adımlarının kontrolünü ele geçirebiliyorsun. Bu sırada Ru'nun ayaklandığını görüyorsun. Parlamayan Ru. Genjutsunun etkisiniden kurtulduğunu net olarak farkedebiliyorsun. Karıncalanmalar da bu aralıkta yok oluyor. Ancak vücudunda seni cezbeden bir sıcaklık da yayılıyor. Yarandan boşalan kanları hissedebiliyorsun. Etrafından akıp giden kargalarsa ortamı tam olarak istediğin şeye dönüştürüyor, çingene pazarı.
Yeni bir tekme denemesi. Bu bir öncekinden daha sönük oluyor. Havada vücudunu çevirerek elde ettiğin ivmenle tekmeni güçlendirmeye çalışıyorsun. Ru yine öncekine benzer bir hamle ile eğilerek tekmenden kurtuluyor. Ru'nun omzuna saplı kunai henüz onu engellemiyor. İlk tekmenden sonra zemine yerleşiyor ve hamlelerine devam ediyorsun. İkinci bir tekmeni iki elinin dışıyla blokluyor. Yumruklarından kaçmak için sadece sağa sola çekilmesi yetiyor. Mori'yi görüyorsun. Ru'nun arkasında, direk olarak üzerinize koşuyor.
Hamlelerin normale göre fazla yavaş. Ancak Ru'nun üzerinde de belirgin bir yavaşlık olduğunu hissedebiliyorsun. Attığın yumruğu önce izleyip tanımlıyor, ardından savunma hamlesini yapıyor. Tekmelerin de aynı şekilde. Ru nokta atışı savunmalar yapmak yerine, daha çok hedeflediğin yeri komple kurtaracak garanti pozisyonlar alıyor. Belki tereddüt belki de omzundaki saplı kunai. Bunu ayırt edebilecek halde değilsin. Ancak henüz karşı atak yapmış değil. Seni endişeye düşüren şey, Ru'nun arkasından ikinize doğru yaklaşan Mori oluyor.
Yaptığı kawarimi ile maruz kaldığı muazzam parlaklıktan kısa süreliğine kurtulmuş, en azından nefes alacak bir zaman aralığı yaratabilmişti kendisine. Bu sırada Ru'nun saldırısını savuşturmayı başarmış, üstüne çocuğa zarar verebilmeyi de başarmıştı. Bir kaç saniye önce Kouki'nin bulunduğu yere düşmüştü Ru, muhtemelen kunaiden aldığı yaraydı havada dengesinin bozulup yere çakılmasını sağlayan. Dövüş başladığından beri belki de ilk kez bir şeyler yolunda gitmişti. Bu küçük rahatlık kısa sürmüştü pek tabi ki, çocuğun arkasından hücum eden karga sürüsü ve sürünün ardından gelen Mori, yine el mühürleri yaparak. Ampul gibi parlayan Ru'ya rağmen görebilmişti bunları. Kızı görünce de sessizce "Şıllık." diye mırıldanmıştı. Üstelik o "şıllık" bütün kargaları kızın üstüne üstüne yolluyordu. Sanki, benim erkeğimden uzak dur, bu bizim ikimizin arasında bir savaş diyorcasına. Fakat Kouki'nin erkeğinin durumu iyi değildi, yaralıydı. Böyle savaşmaya devam edebilir miydi ? Edebilirse ne kadar devam edebilirdi ? Bayılmadan, yada kan kaybından ölmeden bu savaşın bitmesi gerekiyordu artık. Sadece görevi başarıyla tamamlamak için değildi bu düşünceler, Nikko'nun da daha fazla zarar görmesini istemiyordu artık.
Daha fazla hareketsiz kalamazdı, kargalar tarafından etrafı sarılabilirdi. Sonrasında ne olacağını kestiremiyordu. Kargalar belki sadece sıradan türdaşları gibi gagalarıyla saldırırlardı, yada kız bu siyah kuşların içine katon çakrası entegre edip patlamalarını sağlayabilirdi. Gagalama , patlama yada bambaşka bir şey, Kouki'nin kuşların içinde kalıp ne olacağını görmeye hevesi yoktu. Soluna doğru koşmaya başladı o yüzden. Bir şeyler yapıp bu savaşın sonucunu belirlemeliydi. Hızlıca Mori'nin dibine sokulup kızı çıplak dövüşe yönlendirmeyi düşündü. Savaşın başından beri Ninjutsu kullanan Mori'nin taijutsuda o kadar iyi olmadığını düşünüyordu, ama kendisi de pek iyi değildi ki yakın dövüşte. Yetenekler hakkında kumar oynamamayı seçti. Kendi genjutsusuyla kızın ninjutsusunu kapıştırmayı daha makul bulmuştu. Tekrardan el mühürlerine başladı. Koşarken el mühürlerini yapacak, mühürlerin bitişine doğru, normalde hiç yapmayacağı bir şeyi yapacaktı. " HEY YALAK! SANA DİYORUM RU OROSPUSU! BİR DAHA Kİ KUNAİYİ ÖYLE BİR YERİNE SOKACAĞIM Kİ, ÜSTÜNE OTURAMAYACAKSIN!"böyle sokak orospusu gibi bağırıp iki düşmanının da dikkatini üzerine çekmek istiyordu. Sadece bir kaç saniyelik bir bakıştı tüm isteği. Zaten üzerine üzerine gelen Mori'nin ona baktığını varsayıyordu, amaç Ru'yu çekmekti tuzağına. Mühürlerini bitirdikten sonra koşusunu durdurmayıp Rishuu'yu yapacak ve direk hedeflerine kazıkları gönderecekti, eğer olurda Nikko'da yakalanırsa genjutsuya tabi ki onu kazıklamaktan kaçınacaktı. Tekniğini yaparken, el hareketlerini sol koluyla yapacak, boşta kalan eliylede bir kunai çıkarmak için elini çantasına götürecekti.
Kouki için herkes eşittir, en fakirinden en zenginine her insan aynı şartlarda yargılanmalıdır. Kouki gücünü bu amaç için kullanmaktan çekinmez. Ezilenin her daim yanında olmayı kendine amaç bilmiştir. Güçsüzleri ve masumları hedef alan avcıları kendine av bilmiştir.
Kami-sama'ya şükürler olsun ki bu karnımızdan ilk kunai çıkarışımız değil. Sonuncu da olmayacak diye umuyorum. Genjutsudan kurtulayım derken kaybettiğin kanı arttırarak gözlerimin iyice içine ettim ama, kendimi mayışıklığa bırakıp su koyvermek yerine toparladım adımlarımı hemence. Hem sarı bebe de parlamayı kesmişti. Ru'dan ve kendimden kendime zarar almayı başarabilmiş olsam da son bir deneme daha yapmalıydım.
Tekmelerim adeta tanrıdan 8 gün gecikmeli cevaplar alarak ulaşıyordu Ru'ya ve istediğim verimi vermiyordu haliyle. Hem çocuk defansına iyice abanmaya başlamıştı, hem de ben çükü tutmuştum. Bilmiyorum bizim jouninler bu halde kafa göz dalmaya çalıştığımı izlese ağlar başarı ödülü verip alnımdan ve dudaklarımdan öperdi bence. Zira hepsi ibnenin önde gideni. Bize gidin hırsız yakalayın dediler hırsız bizden yardım isteyen adamın oğlu çıktı amına koyayım. Ishigakure'li sanatçılardan bile böyle trajik eserler çıkamaz bence. Ru'ya bir sokamadığım yetmiyormuş gibi arkadan da bir çingene geliyordu üstüme üstüme. Etrafta uçuşup duran embesil kargalar da cabası. Kouki? Bilmiyorum. Daha doğrusu bilmiyorum: Gelinimi yedirmem dedim gelin beni yedi sanırım diyecek gibiyken kız hayallerimdeki kadına dönüşüp avaz avaz küfür etmeye başlamıştı. Ru'nun arkasına, kıza doğru elimde tuttuğum kunaiyi fırlattım o sırada. Düzeltiyorum, benim olmayan, Ru orospusunun bana soktuğu, beleş kunaiyi fırlattım. Para ödemem buna. Ardından Kouki Ru'nun dikkatini azıcık olsun dağıtırsa, kendime bu kavganın son saniyelerini veriyorum buradan itibaren.
Çocuk bir yamuk yapmasın diye azıcık eğilip çantamdan patlayıcı parşömen çıkaracağım.
"Nikko kaçar!" diye bağırıp, çocuğun bacağına veya yere tam altına yapıştırmaya çalışacağım, çakramı verip.
Yapıştırayım ya da yapıştıramayayım, her halükarda kawarimi basacağım "Ru kaşar!" diye bağırıp. Az önceki Kouki'yle beraber orospu ettiğimiz kütüklere değil ama. Onu es geçip, rastgele bir şeye gitmeyi umuyorum. Uzaklara, sarı bebelerin olmadığı ağaç arkalarına.
Ardından da yapıştırdıysam parşömeni patlatacağım işte, gebersin it. Yapıştıramadıysam da da tekrar dövüşe girmekle falan uğraşacak halim yok. Kaçıp götümü kurtaracağım.
Motivasyon Olabileceğinin en iyisi! Nikko, terk edilmiş sahipsiz bir çocuk olarak yetimhanede başlayan hayatıyla bazı insanların gözünde dipteki bir insan olarak görülüyor olabilir. Varlıklı bir aile tarafından bakımının üstlenilmesi, ayrımcılığa maruz kalmak yerine ayrımcılık yapacak pozisyona gelebilmesi, üstüne üstlük bu ailenin kızına layık görülmesi gibi durumlar ise, Nikko'ya göre dipte başlasa bile her zaman yukarı çıkabileceğinin birer göstergesidir. Bu yüzden Nikko, işini her zaman doğru yapmak ister, açık vermemeye, bocalamamaya çalışır. Bir gün adından epey söz ettirecek güçlü bir shinobi olacağının inancıyla yaşar.