Handan çıkışları pek bi şenlikli olmuştu, insanların onları uğurlayışları çok hoşuna gitmişti Kouki'nin. Bu dağınık han, burada geçirdikleri kısa süre zarfında ilerleyen zamanlarda isteyerek vakit geçireceği bir yere dönüşmüştü. Evindeki pesimist ortamdan kaçmak, görevlerin yada bilimum shinobi işlerinin yorgunluğunu atmak için kullanabileceği tatlı bir liman. Adamların yüzüne baktıkça onunda yüzünde hafif bir tebessüm oluşuyordu. İnsanları mutlu etmeyi her zaman sevmişti Kouki, birinin yüzündeki gülümsemenin sebebi olmak çok hoş bir histi. Bu işçilerin ne düşündüğünü az çok tahmin edebiliyordu. Nikko ve Kouki baş başa, mutlu sıcacık bir aile tablosu. Belki yanlarında bir iki çocuk. Çocukları düşününce bir titreme gelmişti kıza. Gözlerinin önünde kısa bir hayaller dizisi belirdi. Çırılçıplak iki beden, Kouki'nin yatağının üzerindeydi. İniltiler bağırışlar çağırışlar. Kendini gördü, sonra üzerindeki Nikko'yu. Çocuğa dokununca bile gerilen kız bu hayalle resmen allak bullak olmuştu, Nikko'yla sevişmek, bunun hayali bile kızın midesini bulandırdı. Sonra başka bir, aynanın karşısında kendisine bakıyordu, şişmiş, karnına kadar gelmiş göbeği vardı. Daha sonra hastahane, sancılı bir doğum. Kucağında tuttuğu bir bebek. Bembeyaz kesilmişti Kouki. İğrenen gözlerle Nikko'ya bakıyordu.
Ruhsuz Ru, başıyla Kouki'nin söylediklerini onaylamıştı, böylece 3 kişilik ekip söylenen yere doğru harekete koyulmuştu. Kouki ise gördüğü görüntülerin hala etkisi altındaydı. O baştaki şoku atmıştı tabi ki, mide bulantısı yada o biçim şeyler yoktu. Ama yinede böyle bir şeyin olma ihtimalini düşünmeden edemiyordu. Babasının yine allem edip kallem edip bu ikisini bir torun yapmaya zorlamasından ve başarılı olmasından çekiniyordu. Bundandı ikide bir aptal aptal Nikko'ya bakıp bakıp durması.
Kouki hayal dünyasından çıkaran Nikko olmuştu. Bir anda Ru'ya hırlaması kızın tüm dikkatini oraya çekmişti. Nikko çocuğu sorgulamaya başlamıştı. Ru çocuğu pek takmıyor gibiydi, o rahat, sinir bozucu havasını koruyordu. Üstüne üstlük bildiğin dalga geçercesine bakıyordu Nikko'ya. Kouki çocuğun bu hareketine ufaktan ayar olmuştu çaktırmasada. Nikko'nun böyle bir muamele görmesi hoşuna gitmemişti. Belki Ru'ya onunda sinir oluşundan dolayıydı, belki tanıdığı birine bu şekilde davranılmasındandı, belkide az önce handa yaşadıkları hafif romantik olaydan ötürüydü. Kim bilir ? Ru, adamın infazını yada tutuklamasını talep etmişti. Bunu duyunca Kouki'nin yüzünde de tıpkı Ru daki gibi alaycı bir gülümseme belirdi. Obura şu an ellerindeki en sağlam izdi, onu öldürmek yada tutuklamak bu izi kurutmak olurdu. Eğer adam yanlış bilgi verdiyse, tekrar bulur bu sefer daha sert yöntemlerle konuşturulurdu. Ru'nun bunu düşünememesi normaldi, yeni yetme bir shinobiydi sonuçta. Araya girmeden çocuğun konuşmasının devamını dinlemeye koyuldu. Sepia'nın da evleneceğini, onlara bir hediye işinden dolayı tanıdığını iddaa ediyordu Ru. Kouki, çocuğun sesinde yalan söylediğini işaret eden bir iz göremiyordu. Hatta çocuğun anlattıkça daha da açıldığı faktörü vardı. Harcanan para da bayağı fazlaydı. Şöyle bir tartınca doğru olması muhtemeldi çocuğun söylediklerinin. Nikko lafa girmeden lafa girme ihtiyacı hissetti Kouki, gerilen ortamı birazcık yumuşatmak için. " Ru-san. Shinobi olarak bizim her türlü seçeneği düşünmemiz gerekiyor. Sizde bir shinobisiniz bilirsiniz bu işleri, şüpheli gözüken her şeyi takip etmek gerekir. İlerleyen yıllarda sizde bizim gibi bir sürü absürt olayla karşılaşınca bize hak verirsiniz. Obura konusuna gelirsek. Eğer isterseniz adamı handan çıkartıp getirebilirim, tutuklarız. Fakat öldüremeyiz, çünkü elimizdeki en sağlam bilgi kaynağı şu an o. Hem ayrıca adam nereden bilsin o yüzüğün sizin ailenize ait olduğunu ? Parasını kazanmaya çalışan biri sadece, en azından ben böyle gözlemledim. Sırf bu yüzden adamı öldüremeyiz ya. " Daha sonra gözleriyle ikisinide süzdükten sonra, " Bitirdiyseniz gidebiliriz." dedi. Hala kapatmadığı Teishi no Jutsu sayesinde Ru'yu hızlıca etkileyip bu tartışmaya son vermek istiyordu, bunu becerdiği taktirde jutsuyu kapatacaktı.