A Dostlar! :
Miyahara Miharu
Ne desem ben de bilmiyorum. Biraz çalkantılı bir ilişkimiz var. Eğer hala kopmadıysa tabi. Ben en iyisi kronolojik sırayla anlatayım başımızdan geçenleri.
İlk tanışmamız genin takımlarında oldu. O zamana kadar doğru düzgün arkadaşı olmayan benim için genin takımları iyi bir fırsattı. Başta pek samimi bir ilişkimiz olmadı. Ama herkes gibi beni terslemedi de. Bu bile benim için bir yenilikti. Ben de ışığı görünce aynı yoldan devam ettim. Sonuçta pek belli etmesek de iyi bir ilişkimiz oldu.
Takım falan derken geçti gitti günler. Chuunin olduk ve daha az görüşmeye başladık. En son, çıktığımız bir görevde görüştük ki zaten ipler de orada koptu. Kızı öldürmeye çalıştım... İyi ki öyle yeteneksiz bir shinobi değil de öldüremedim. Şimdi anlıyorum bir anlık sinirle hareket ettiğimi. Ama beni de anlayın, orada bir kadının hayatını kurtarmaya çalışıyoruz, ne halka ne adama söz geçirebiliyorum sen gel orada pis pis konuş. Kan beynime sıçradı. Sonuç olarak görev de başarısız oldu, kadın da öldü kadını rehin alan adam da ve önceki sonuçtan önemsiz olsa bile finale koyduğum dostluğumuz da bitti. O günü düşündükçe içim acıyor. Ama olan oldu.
Olanlarda benim de hatam vardı. Ama eğer gerçekten öyle düşünüyor, insanları umursamıyorsa, hala kararımın arkasındayım. Umarım kendini düzeltmeye çalışır. Sevdiğim bir arkadaşımı bu şekilde kaybetmek istemem. Eğer gelip özür dilerse yardımcı olmak için elimden geleni de yaparım. Ama ayağına gitmek gibi bir durumum yok. Halk değişimi kendi istemeli. Yani kendi değişmek istemediği sürece zorla ona yardım etmeye çalışmanın anlamı yok. Umarım düzeltirsin kendini...
Izumi Katsuo
Bu da öteki takım arkadaşım. Bu keratayı da severim ama bunun kafasını yaşamak yürek ister. Narsist olup da "Bir el atsana hacı, dünyanın lideri falan olacağım da." diye gezinen tek ademoğlu herhalde. Kendisi sayesinde narsisizm denen şeyi öğrendim ama. Bu gavat olmasaydı ben mezarda bile öyle bir kelime duymazdım. Hayatı biraz hayaller üzerine kurulu. Acilen süt içmeyi bırakıp çaya, kahveye falan geçmeli. Ama bu çocukta potansiyel var. Bir kere özgüven tavan adamda. Kendine güvenip çalıştıktan sonra gerisi gelir derler. Çalışırsa getirir bence.
Katsuş'u en son meydanda görmüştüm. Takımca meydanda karşılaşmamız iyi bir tesadüftü ama her bokta olduğu gibi bunu da kendisinin dünyanın kralı olması gerektiğine yorumladı ve bizi ordusuna davet etti. Bir sinirlendim buna. Bastım gittim! O zamandan beri de görmüyorum. Fazla da uzun zaman geçmedi aslında. Bunun da kendisine çeki düzen vermesi lazım. Bu gidişle anca kendi kendini siker. O kadar söyleyeyim.

Ne desem ben de bilmiyorum. Biraz çalkantılı bir ilişkimiz var. Eğer hala kopmadıysa tabi. Ben en iyisi kronolojik sırayla anlatayım başımızdan geçenleri.
İlk tanışmamız genin takımlarında oldu. O zamana kadar doğru düzgün arkadaşı olmayan benim için genin takımları iyi bir fırsattı. Başta pek samimi bir ilişkimiz olmadı. Ama herkes gibi beni terslemedi de. Bu bile benim için bir yenilikti. Ben de ışığı görünce aynı yoldan devam ettim. Sonuçta pek belli etmesek de iyi bir ilişkimiz oldu.
Takım falan derken geçti gitti günler. Chuunin olduk ve daha az görüşmeye başladık. En son, çıktığımız bir görevde görüştük ki zaten ipler de orada koptu. Kızı öldürmeye çalıştım... İyi ki öyle yeteneksiz bir shinobi değil de öldüremedim. Şimdi anlıyorum bir anlık sinirle hareket ettiğimi. Ama beni de anlayın, orada bir kadının hayatını kurtarmaya çalışıyoruz, ne halka ne adama söz geçirebiliyorum sen gel orada pis pis konuş. Kan beynime sıçradı. Sonuç olarak görev de başarısız oldu, kadın da öldü kadını rehin alan adam da ve önceki sonuçtan önemsiz olsa bile finale koyduğum dostluğumuz da bitti. O günü düşündükçe içim acıyor. Ama olan oldu.
Olanlarda benim de hatam vardı. Ama eğer gerçekten öyle düşünüyor, insanları umursamıyorsa, hala kararımın arkasındayım. Umarım kendini düzeltmeye çalışır. Sevdiğim bir arkadaşımı bu şekilde kaybetmek istemem. Eğer gelip özür dilerse yardımcı olmak için elimden geleni de yaparım. Ama ayağına gitmek gibi bir durumum yok. Halk değişimi kendi istemeli. Yani kendi değişmek istemediği sürece zorla ona yardım etmeye çalışmanın anlamı yok. Umarım düzeltirsin kendini...
Izumi Katsuo

Bu da öteki takım arkadaşım. Bu keratayı da severim ama bunun kafasını yaşamak yürek ister. Narsist olup da "Bir el atsana hacı, dünyanın lideri falan olacağım da." diye gezinen tek ademoğlu herhalde. Kendisi sayesinde narsisizm denen şeyi öğrendim ama. Bu gavat olmasaydı ben mezarda bile öyle bir kelime duymazdım. Hayatı biraz hayaller üzerine kurulu. Acilen süt içmeyi bırakıp çaya, kahveye falan geçmeli. Ama bu çocukta potansiyel var. Bir kere özgüven tavan adamda. Kendine güvenip çalıştıktan sonra gerisi gelir derler. Çalışırsa getirir bence.
Katsuş'u en son meydanda görmüştüm. Takımca meydanda karşılaşmamız iyi bir tesadüftü ama her bokta olduğu gibi bunu da kendisinin dünyanın kralı olması gerektiğine yorumladı ve bizi ordusuna davet etti. Bir sinirlendim buna. Bastım gittim! O zamandan beri de görmüyorum. Fazla da uzun zaman geçmedi aslında. Bunun da kendisine çeki düzen vermesi lazım. Bu gidişle anca kendi kendini siker. O kadar söyleyeyim.
Aile Be! :
Kon Sumitomo
Beni ben yapan adam olsa gerek babam. Atam be! Toprakla seks yapacak kadar tarım bilgisi, ilgisi olan, erkek çocuk için karısını ömrüne kadar siken, doğan erkek çocuğu da beğenmeyip ağzına sıçarcasına yaşatan atam! Ama atam işte, ne yaparsın. Bir jeton atmış içeceği bile almamış. Yine de bu kadar insanın karnı onun sayesinde doyuyor. Şaka maka aslında örnek alınacak birisi. Hem kendi karısına, çocuğuna hem de kendi anne babasına bakıyor. Evin reisi, otoriter insan.
Hep "Sen beni gençken görecektin!" der. Ne yalan söyleyeyim görmek isterdim. Düşünsene lan ben ailemin 13. çocuğuyum. Adam ne kadar yaşlı, yorgun... Sevmiyorum gibi durabilir ama örnek alıyorum aslında. Kişiliği hoş olmasa bile iş bilen birisi yani. Yani her ne kadar cimri, bencil, gösterişçi, para göz... neyse...
Başka özellikleri var ki beni benden alıyor. Onlara da değinmek istiyorum. Çalışkanlığı, sistemliliği ve kararlılığı beni her zaman hayran bırakmıştır. Bu özellikleri bir de tarım bilgisiyle birleşince ortaya toprağın halinden anlayan efsane bir çiftçi ortaya çıkıyor. Yıllarını bu sektöre verdi babam. Elden ayaktan kesilene kadar da devam edecekmiş. Sonra tek oğlu olarak mirasını ben devralacakmışım ve tarlaya ben bakacakmışım. Bu yüzden hep beni çalıştırıyormuş. Böyle bir babadan sonra beklentileri karşılamak zor olacak. Ama elimden geleni yapacağımdan emin olabilirsiniz! Ne kadar göt biri olsa da aslında adamın dibi!
Kon Namiko
Anam, çilekeş anam! Bu kadının kurtuluş biletiydim ben. Başta o da mutluydu ama benim hastalıklar ortaya çıktıkça o da kaldı öyle. Yeniden erkek doğurana kadar sikilme politikasına geçilecek diye bir tırstı ama öyle olmadı. Bu duruma sevindi o da tabi.
Bu kadının da durumu zor. Evde 12 tane kız var, kaynana var, aile reisi var. Kezbanlara söz geçirmek zor, reise, kaynanaya iş beğendirmek zor. Uğraşıp duruyor kadıncağız.
Aslında anamdan da pek bir ilgi göremedim. Hatta beni pek seviyor gibi de durmuyor. Ama anam be! 9 ay karnında taşıdı sonra da sıçtı beni! Besledi, büyüttü! Gel de sevme be! Benim gibi bebeği 9 ay taşımak için de bel lazım. Tabi babama dayanmak için de lazım. O konuda kendini ispatlamış biridir yani.
Bu kadının da sevdiğim özellikleri var tabi ki. Aslında tek özelliği var o da güzel yemek yapmak. Ama yeter de artar bile. Kadın dediğin yemek yapmasını bilecek arkadaş! Anamdan aşağı yemek yapan kadınla evlenmem ben. Boğaz önemli. Sonra ruslarla falan mücadele ediyoruz, neyse...
Kon Minabuchi
İşte adam gibi adam! 7 numaralı ablam olan Minabuchi cidden büyük insandır. 7 neden uğurlu sayım sanıyordunuz? Bu kızın hikayesi trajik başlasa da hayata dört kolla sarılıp kendini bir yerlere getirmeyi başardı. Hatta bizim evden bile kurtuldu lan! Anlatayım hemen.
Bizimkiler akraba evliliği midir nedir ablacığım kolsuz doğmuş. Büyütmesi falan zor olmuş, hep mücadele etmiş. Büyüyünce de açılmış ama. Ailedeki en güzel kızdır kendileri. Öteki kezbanlara benzemez. Bizim evde bile kitap okuyarak falan kültürlendi. Sonra resim sanatına merak sardı. Ayağıyla çizmeye başladı kız. Ama epey de çiziyor. En son tabloları ünlenmeye başlayınca ayrı eve çıktı. Bizim evde sanat olmaz zaten. Şu anda ressamlığa devam ediyor. Yüce insanlığı bu engelleri aşıp bir yerlere gelmesi değil sadece. Ayrıca bu yaptıklarını herkese umut olsun diye yaptığını söylüyor ve ne zaman bir sakat görse yardım ediyor. Şimdilerde köyün öteki ucunda bir dairede yaşıyor. Yemeğini, temizliğini yapan bir de kadın tutmuş, mutlu mutlu geçinip gidiyor. Bir de kedisi var. Arada bir giderim ziyaretine.
Bizim evde yaşarken de aramız iyiydi. Tek erkek kardeş ve shinobilik gibi bizim aile için ilginç bir mesleğe sahip olduğum için bana ilgiliydi. Başta sırf bunun için benimle sohbet ettiğini itiraf etti. Ama sonradan kişilik olarak da beni tutmuş ve olabildiğince ilişki kurmuş. Ben de aynısını yaptım. Abla diyebileceğim birisi varsa o da Minabuchi'dir. Örnek aldığım şahsiyetlerden de biridir. Bizim gibi aileden ressam çıktı ulan! Gel de örnek alma.
Aya
Kedi de mi aileden dediğinizi duyar gibiyim ama artık o da aileden biri. Ablamın resmini çizdiği ilk şeydir Aya. Sonra da bizim evde yaşamaya başladı. Ablam taşınınca da ona ev arkadaşı oldu. İyidir, iyi.
Başta bu aslında tığ gibiydi. Ama kısırlaştırınca götü büyüttü iyice. Tipi de tam "Bir şeyler ikram edeyim mi yavrum?" der gibi. Ama etmiyor ki! Eskiden epey oyuncuydu da şimdi sakinledi. Eve gelenlere bir sürtünüyor teker teker sonra yine kendi halinde takılıyor. Günde 2-3 kere oynatsan yeter. Hayat buna güzel yeminle. Ye, iç, oyna, sevil, sıç, uyu... Vallahi mis.
Bir de renkleri, desenleri özeldir bu kedinin ha. Boşuna resmini çizmedi ablam. Gri ve turuncu kafasından başlayıp tüm sırtını kaplar. Ama tam eşit dağılmışlardır. Turuncu sırtın sol kısmını kaplar gri de sol kısmını. Bakınca dünyada neler neler var diyor insan. Böyle değişik şeyler de hep bizi bulur zaten diyorum ben ama. Normal bir şeyimiz yok yeminle. Nasıl bir lanetse artık. Neyse, sonuç olarak iyi kedidir iyi.

Beni ben yapan adam olsa gerek babam. Atam be! Toprakla seks yapacak kadar tarım bilgisi, ilgisi olan, erkek çocuk için karısını ömrüne kadar siken, doğan erkek çocuğu da beğenmeyip ağzına sıçarcasına yaşatan atam! Ama atam işte, ne yaparsın. Bir jeton atmış içeceği bile almamış. Yine de bu kadar insanın karnı onun sayesinde doyuyor. Şaka maka aslında örnek alınacak birisi. Hem kendi karısına, çocuğuna hem de kendi anne babasına bakıyor. Evin reisi, otoriter insan.
Hep "Sen beni gençken görecektin!" der. Ne yalan söyleyeyim görmek isterdim. Düşünsene lan ben ailemin 13. çocuğuyum. Adam ne kadar yaşlı, yorgun... Sevmiyorum gibi durabilir ama örnek alıyorum aslında. Kişiliği hoş olmasa bile iş bilen birisi yani. Yani her ne kadar cimri, bencil, gösterişçi, para göz... neyse...
Başka özellikleri var ki beni benden alıyor. Onlara da değinmek istiyorum. Çalışkanlığı, sistemliliği ve kararlılığı beni her zaman hayran bırakmıştır. Bu özellikleri bir de tarım bilgisiyle birleşince ortaya toprağın halinden anlayan efsane bir çiftçi ortaya çıkıyor. Yıllarını bu sektöre verdi babam. Elden ayaktan kesilene kadar da devam edecekmiş. Sonra tek oğlu olarak mirasını ben devralacakmışım ve tarlaya ben bakacakmışım. Bu yüzden hep beni çalıştırıyormuş. Böyle bir babadan sonra beklentileri karşılamak zor olacak. Ama elimden geleni yapacağımdan emin olabilirsiniz! Ne kadar göt biri olsa da aslında adamın dibi!
Kon Namiko

Anam, çilekeş anam! Bu kadının kurtuluş biletiydim ben. Başta o da mutluydu ama benim hastalıklar ortaya çıktıkça o da kaldı öyle. Yeniden erkek doğurana kadar sikilme politikasına geçilecek diye bir tırstı ama öyle olmadı. Bu duruma sevindi o da tabi.
Bu kadının da durumu zor. Evde 12 tane kız var, kaynana var, aile reisi var. Kezbanlara söz geçirmek zor, reise, kaynanaya iş beğendirmek zor. Uğraşıp duruyor kadıncağız.
Aslında anamdan da pek bir ilgi göremedim. Hatta beni pek seviyor gibi de durmuyor. Ama anam be! 9 ay karnında taşıdı sonra da sıçtı beni! Besledi, büyüttü! Gel de sevme be! Benim gibi bebeği 9 ay taşımak için de bel lazım. Tabi babama dayanmak için de lazım. O konuda kendini ispatlamış biridir yani.
Bu kadının da sevdiğim özellikleri var tabi ki. Aslında tek özelliği var o da güzel yemek yapmak. Ama yeter de artar bile. Kadın dediğin yemek yapmasını bilecek arkadaş! Anamdan aşağı yemek yapan kadınla evlenmem ben. Boğaz önemli. Sonra ruslarla falan mücadele ediyoruz, neyse...

İşte adam gibi adam! 7 numaralı ablam olan Minabuchi cidden büyük insandır. 7 neden uğurlu sayım sanıyordunuz? Bu kızın hikayesi trajik başlasa da hayata dört kolla sarılıp kendini bir yerlere getirmeyi başardı. Hatta bizim evden bile kurtuldu lan! Anlatayım hemen.
Bizimkiler akraba evliliği midir nedir ablacığım kolsuz doğmuş. Büyütmesi falan zor olmuş, hep mücadele etmiş. Büyüyünce de açılmış ama. Ailedeki en güzel kızdır kendileri. Öteki kezbanlara benzemez. Bizim evde bile kitap okuyarak falan kültürlendi. Sonra resim sanatına merak sardı. Ayağıyla çizmeye başladı kız. Ama epey de çiziyor. En son tabloları ünlenmeye başlayınca ayrı eve çıktı. Bizim evde sanat olmaz zaten. Şu anda ressamlığa devam ediyor. Yüce insanlığı bu engelleri aşıp bir yerlere gelmesi değil sadece. Ayrıca bu yaptıklarını herkese umut olsun diye yaptığını söylüyor ve ne zaman bir sakat görse yardım ediyor. Şimdilerde köyün öteki ucunda bir dairede yaşıyor. Yemeğini, temizliğini yapan bir de kadın tutmuş, mutlu mutlu geçinip gidiyor. Bir de kedisi var. Arada bir giderim ziyaretine.
Bizim evde yaşarken de aramız iyiydi. Tek erkek kardeş ve shinobilik gibi bizim aile için ilginç bir mesleğe sahip olduğum için bana ilgiliydi. Başta sırf bunun için benimle sohbet ettiğini itiraf etti. Ama sonradan kişilik olarak da beni tutmuş ve olabildiğince ilişki kurmuş. Ben de aynısını yaptım. Abla diyebileceğim birisi varsa o da Minabuchi'dir. Örnek aldığım şahsiyetlerden de biridir. Bizim gibi aileden ressam çıktı ulan! Gel de örnek alma.

Kedi de mi aileden dediğinizi duyar gibiyim ama artık o da aileden biri. Ablamın resmini çizdiği ilk şeydir Aya. Sonra da bizim evde yaşamaya başladı. Ablam taşınınca da ona ev arkadaşı oldu. İyidir, iyi.
Başta bu aslında tığ gibiydi. Ama kısırlaştırınca götü büyüttü iyice. Tipi de tam "Bir şeyler ikram edeyim mi yavrum?" der gibi. Ama etmiyor ki! Eskiden epey oyuncuydu da şimdi sakinledi. Eve gelenlere bir sürtünüyor teker teker sonra yine kendi halinde takılıyor. Günde 2-3 kere oynatsan yeter. Hayat buna güzel yeminle. Ye, iç, oyna, sevil, sıç, uyu... Vallahi mis.
Bir de renkleri, desenleri özeldir bu kedinin ha. Boşuna resmini çizmedi ablam. Gri ve turuncu kafasından başlayıp tüm sırtını kaplar. Ama tam eşit dağılmışlardır. Turuncu sırtın sol kısmını kaplar gri de sol kısmını. Bakınca dünyada neler neler var diyor insan. Böyle değişik şeyler de hep bizi bulur zaten diyorum ben ama. Normal bir şeyimiz yok yeminle. Nasıl bir lanetse artık. Neyse, sonuç olarak iyi kedidir iyi.