1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

[IKG] Doğuş

MesajGönderilme zamanı: 13 Nis 2015, 20:56
gönderen Fushihara Kensei
Güneş o gün çok farklı doğmuştu.

Sabahın erken saatlerinde belkide kargalar ile beraber uyanıyordum. Güneşin ışıkları vuruyordu yüzüme. Sanki benden uyanmamı ve her şeyin başlangıcı olan bugüne hazırlıklı olmamı istiyordu. Gözlerimi açtığımda çok farklı bir güne uyandığımın farkındaydım. Sadece benim için değil, her şey için. Artık beklemenin bir anlamı yoktu. Yeni bir Ishigakure ve sonrasında yeni bir Dünya için ilk adımı atmalıydım. Aslında bu his doğduğum günden beri içimde bir yerlerde saklıydı. Sanki mühürlenmiş hislerin salındığı gündü bugün. Her şey için hazırlık yapıyordum. Bugüne ve bu saate kadar yaptığım çoğu şey içimde mühürlü olan hislerimin tepkimesiydi sadece. Ama artık daha fazla mühürlü kalmasının bir anlamı yok. Başlayacaktım, tüm azmimle ve planladığım şeyler ile başlayacaktım.

İlk olarak bu yolda benimle birlikte yanyana yürüyecek olan dostlarıma bu hissiyatımı aktarmalıydım. Dostum dediğime bakmayın sakın. Onlar beni tanımıyorlar bile. Sadece uzaktan gözlemledim hepsini. Akademide bulunduğum yıllar boyunca, benimle bu yolda ilerleyecek dostlarımı gördüm, tanıdım ve kararımı verdim. Bugün hepsi yeni bir güne uyanıyordu benimle ve Dünya ile birlikte.

Shiranui Keji
Sessiz, sakin, kendi halinde birisiydi her zaman. Akademide her zaman arka sıralarda oturup sigarasını içmek için fırsat kollardı. Çok yetenekli birisiydi, o sessizliğin altında yatan gerçekler beni çok meraklandırmıştı akademideyken. İlk önce Shiranui'yi seçmiştim aklımda dost olarak. Her zaman sessiz ve ağır başlı insanlardan korkacaksın derler. Shiranui'yi analiz ediyordum sürekli. Takibindeydim elbette. Evini, yerini, yurdunu biliyordum.

Erken saatlerde ilk önce Shiranui'ye mektup bırakacaktım. Evinin kapısına bir kunai ile saplayacaktım mektubu.

Shiranui Keji

Alevler kabuslarına girer her gece,
Unutamazsın bir şeyleri belkide,
Güneş şaha kalktığında,
Cevabı bulacaksın Kurobe Vadisinde..


Miyazono Akane
Bu kızda kendime benzettiğim bir özellik var. Kavga etmekten nefret ederdi. Ama gel görelim ki her zaman kavgayı kendisi başlatırdı ve ayıran kişi genelde ben olurdum. Kendisi beni hiç dikkate almadığı için tanımıyor. Onun hayatında sürekli geriden gözetleyen kişi oldum. Elbette o bunun farkında değil. Birde uyuşturucu kullanmasa hanım hanımcık bir kız..

Miyazono'nun evinin kapısına kunai ile bir mektup sapladım.

Miyazono Akane,

Esir olmuşsun bir maddeye,
Kurtaracağım seni tez vakitte,
Güneş zirveye ulaştığında,
Bekleyeceğim seni Kurobe Vadisinde..


Shiki Nishiyama
Akademideyken çok fazla dikkatleri üzerine çekerdi. Ishigakure'nin yükselişini görmek onu mutlu edebilecek bir şeydi her zaman. Her zaman kendi kendime şunu sormuşumdur: Acaba Ishigakure'nin yükselişinde onunda katkısı olursa ne kadar mutlu olacak? Ne kadar dikkat çekici birisi olsa da kimseye tam anlamıyla bağlanamamıştı. Her şeyi geçmişte bırakmak için bundan daha iyi bir zaman olamaz değil mi dostum?

Son olarak Nishi'nin evinin kapısına kunai ile bir mektup sapladım.

Shiki Nishiyama,

Ishigakure yükselecek tez vakitte,
Payın büyük olacak bu şanlı görevde,
Güneş zirveye ulaştığı vakit,
Bekleyecekler seni Kushina'nın sardığı vadide..


Resim

Bu saatten sonra neler olacağını göreceğiz bakalım. Kurobe Vadisine erkenden gidip büyük bir kayanın üzerine oturacaktım ve mektuplarımın amacına ulaşıp ulaşmadığını bekleyecektim. Gelen giden olacak mıydı? İşte bu en kritik anlardan biriydi benim için...

Re: [IKG] Doğuş

MesajGönderilme zamanı: 13 Nis 2015, 23:07
gönderen Miyazono Akane
Kafam yere eğik. Çıplak tenime değen su damlalarının hepsini hissediyorum. Çok soğuklar, fakat soğuk olmalarına rağmen bana huzur veriyorlar. Kalbim yerinden çıkmak istercesine atıyor. Derken ağzım kendiliğinden hareket etmeye başlıyor. Ağzımdan kelimeler çıkarken kafamda da garip bir melodi çalmaya başlıyor. Ağzımdan çıkan kelimeler ise şunlar oluyor;

İstersen bana ukala mukala de
El üstünde tutulmazsam, hep el kalırım
Pirensesler gibiydim ben baba evinde
özgürlüğüme gölgeyi hakaret sayarım!


Sabah kalktığımda dilime dolandı bu aptal şarkı. İğrenç bir şarkı olmasına rağmen söylemeden edemiyorum. Benim zaten yıkanırken şarkı söyleme gibi bir hobim var ama bu aptal şarkıyı istemsizce söylüyorum. Hayır, ben bu şarkıyı ne zaman dinlediğimi bile hatırlamıyorum. Dün gece kafam yine güzeldi, belki o zaman dinlemiş olabilirim. Ama bu kadar iğrenç bir şarkıyı kim söyleyebilir ki? Söyleyenin sesini de hatırlamıyorum, hatırlasam zaten gidip söyleyeni dövücem.

Bu kadar geyik yeter, bugün benim için kritik bir gün. Sabah erken saatlerde kapımın dışında bir not buldum. Bu not benim için büyük bir şok olmuştu. Biri benim uyuşturucuya bağımlı olduğumu öğrenmiş. Etrafımda uyuşturucu içtiğimi bilen insanlar fakat tanımadığım bir shinobinin bunu bilebileceğini hiç düşünmemiştim. Öğlen vaktinde beni Kurobe Vadisinde beklediğini yazmıştı. Ayrıca notu yazan shinobi beni kurtaracağını söylemişti. Kurtarmaktan kastı büyük ihtimalle öldürmektir. İçimde büyük bir korku var. Ölmek istemiyorum, hapse girmekte istemiyorum! Hapse girersem zaten ölürüm! Aaah~~ Ne berbat bir uyuşturucuyu içtim ben böyle! Şuana kadar yaşadığım en güzel kafayı yaşamama rağmen içtiğime pişmanım. 12 saat olayı gerçekten ağzıma sıçtı.

Duşta işim bittikten sonra doğruca yatağımın altındaki zuladan bir şırınga ve pembe nane aldım. Şırıngayı hazırladıktan sonra uyuşturucuyu kendime enjekte ettim. Artık ilk seferki kadar güzel rüyalar göremiyorum. Eskiden daha güzel rüyalar görüyordum uyuşturucuyu aldığımda. Eminim dozu arttırırsam daha güzel şeyler görebilirim fakat dozu arttırırsam uyuşturucuyu almam gereken saat azalır ve uyuşturucunun fiyatı artar. Buna hem maddi durumum izin vermez, hem de ben yapmam! 12 saat bile bana az geliyor bazen. Güneş tam tepede olduğunda ve gece yatmadan önce birer doz enjekte ediyorum kendime.

Uyuşturucunun etkisi hafifledikten sonra doğruca evden çıkıp Kurobe'ye doğru ilerlemeye başladım. Koşuyordum var gücümle. Geç kalırsam başıma bir şeyler geleceğinden korkuyordum. Birkaç dakikalık bir koşunun ardından Kurobe'ye varabilmiştim. Vadiye gelir gelmez gördüğüm ilk kişi büyük bir taşın üzerinde oturan gözlüklü bir adamdı. 6. hissim bana, beni buraya çağıran kişinin o olduğunu söylüyordu.

Elimde buruşturduğum kağıdı büyük kayanın üstünde oturan adama fırlatırken ağzımdan bir çift söz çıkıvermişti. "Ne istiyorsun benden?". Suratımda gayet ciddi bir ifade vardı ve içimdeki büyük korkuyu belli etmemeye çalışıyordum. Bütün odağımı karşımdaki adama vermiştim. Karşımdan gelecek herhangi bir saldırıyı karşılamaya hazırdım.

Re: [IKG] Doğuş

MesajGönderilme zamanı: 14 Nis 2015, 01:06
gönderen Shiki Nishiyama
"Kiyoo!!" diye bağırdım evin içine "Evi alalı daha kaç gün oldu, kapıya neden kunai saplıyorsun?" Neyse ki son dediğimi o kadar bağırmamıştım. Kunaiye bağlanmış not kağıdını aldığımda üstündeki yazının Kiyo'nun embesil harflerinin tam tersine, oldukça düzgün yazıldığını fark ettim. İçeride Kiyo'nun ne dediğimi anlamamış olmasını ve tekrar etmemi istemesini "Yok birşey, yok birşey." diyerek savuşturdum ve evin kapısını kapatıp bahçenin ortasına doğru ilerledim. Biri... Biri bana not yazmış? Üstünde adım yazıyor ve diyor ki... Ishigakure'nin yükselişinde benim payım olacakmış. Güneşin zirveye ulaştığı vakit... Gözlerimi kısıp kafamı gökyüzüne kaldırdım. 45 derece denilebilirdi sanırım. Bu notu kim yazdıysa hem zayıf noktamdan vurmuş, hem de aşırı korkutmayı başarmıştı. Kafamı indirip karşı eve baktım. Buraya taşındığımdan beri tek iyi anlaşabildiğim komşum olan Ken ile göz göze geldim. Bana göz kırpıp 'hayırdır' anlamında kafasını salladı. Omzumu silktim ona boş boş bakarken. Sonra da aniden gerisin geri döndüm ve koşarak evden shinobi çantamı aldım. "BEN DOLAŞMAYA ÇIKIYORUM KIYO!" dedikten sonra aynı hızda bahçeyi geçip sokağa geldim. Ken kendi bahçesinin çitlerine yaslamış, "Ne oldu lan birden? Deli mi sikti?" dedi sırıtarak. Bu sırada da kafası ile mahallenin şizofren bebesi Kazuaki'yi gösterdi. Aslında hızımı kesmeyip devam edecektim koşmaya ama bu laftan sonra durup çocuğa bakmak zorunda hissettim kendimi. Bu gerizekalı akademiyi falan bitirememiş olmasına rağmen millete chuuninim diyen bebeydi işte. İlk geldiğimizde 'meslektaşlarım gelmiş' falan ayaklarına yatmıştı. Buraya taşınmadan önce tüm mahallenin dosyasına baktığım için herifin shinobi olmadığını biliyordum. Pek siklemedik.
Kazuaki tahta kunai ile dünyanın en dandik Kidou duruşlarını sergilerken. "Aslında..." dedi Ken. Ses tonundan piç bir şey söyleyeceğini anlamıştım. "Gideri var." İster istemez Kazuaki'nin kıçına kaydı gözlerim. Önce hareketlerinden biçimini falan fark ettim, sonra da çıplak hayal ettim. "Tch... Kapa çeneni." dedim kafamı başka yöne çevirerek. Kızarmış olabilirim. Ken de kahkahayı koydu doğal olarak.
"Görüşürüz."
"Bye."
Hızlı adımlarla sokaktan çıktıktan sonra Kurobe Vadisine doğru yola çıktım. Ken ile olan bu geyiğimin nedeni, Ken'nin baya çapkın aktif bir gay olması ve ilk başta Kiyo'ya yazdığı için kavga çıkarmamdan sonra ettiğimiz sohbet. Çocuk benim kendim ile barışık halim denilebilir. Ben bu durumumdan götüm götüm kaçarken o benimsemiş ve oldukça da mutlu. Arada böyle saçma sapan konuşmalarımız oluyor.1-2 sene önce asla bu durumda olacağımı düşünmezdim. Stüdyo dairemde kendi kendime çeşitli kaçış planları kurup delirmeyi düşünüyordum.

Her neyse, şuan konu benim gay bir kaşar olmam değil. Beni Kurobe Vadisine çağıran kişinin kim olduğu. Belki de şuan çok feci bir tuzağa çekiliyorumdur. Bu düşünce ile köyün kapısından çıkarken chuuninlere eşek gibi tembihledim. Dedim eğer 4 saat içinde geri dönmezsem nolur bulmaya çıkın beni. Dediler güvende hissetmiyorsan yanına birini verelim. Yok amına koyayım genin miyim ben, kendimi koruyabilirim de ne olur ne olmaz dedim. Sonra da giriştim Kurobe'ye. Herkesin bildiği gibi, sorunlunun teki ormanı yakıp kaçmış olduğundan burası tamamen kül. Savaş alanı gibi. Acaba ne düşündü de yaktı? Belki de benim gibi sinir krizi geçirip milletin amına koymak istemiş, ancak ağaçları yakabilmiştir. Yazık be, o kadar senedir yaşıyorlardı. Biraz sağduyu olur insanda. Neyse böyle düşüne düşüne ilerledim ve sonunda bir kayanın üstüne oturmuş bir çocuk ve karşısında ona doğru yaklaşan bir kız gördüm. Bunları görür görmez yakındaki bir ağaç ölüsünün arkasına saklandım. Kız kedi gibi miyavlayarak bindin ni istiyisin sini girizikili yaptı. Öf, kızlardan nefret ediyorum ciddi ciddi. Sanırım bu kızı da çağırmış herif. Kim ki bunlar? Tanımıyorum ve belli yani bir bokluk var olayda.

Hadi madem! ATARA ATAR GİDERE GİDER ISHI ÇOCUĞUYUZ ŞEKLİMİZ YETER ULAN! Madem beni ve bu kızı tuzağa düşürmek istiyorsun ve ortama sen karar verdiğin için belli ki burası senin güçlü olduğun bir yer belli. O zaman bana da senin planlamadığın şeyleri yapmak düşer! Saklandığım yerden çıktığım gibi shunshin ile kızın arkasında bittim. Sol kolumu göğsüne dolayıp, evden çıktığımdan beri elimde duran o kunaiyi boynuna doladım. Tabi ki aniden bir hareket yapabileceği gerçeğini de göz önünde bulundurarak Dendou no Jutsuyu uygulamayı da unutmadım. Bu şekilde kıza hafif elektrik çarptırıp o ani hareketini yapmamasını sağlayacağım. Amacım tabi ki kıza zarar vermek değil. Altına sıçtırabilirim ama. Ehehe, komik olur. Belki de seksi olur bilemiyorum. "NOLUYO LAN BURADA?!" diye de hırlayacağım kayada oturan çocuğa. "T-tanışıyor muyuz? "

Re: [IKG] Doğuş

MesajGönderilme zamanı: 15 Nis 2015, 15:48
gönderen Fushihara Kensei
Davetler yerine ulaştığında, başlayacak büyük hareketlenme sonunda. Kaya'nın üstünde beklerken aklıma geninleri beklediğim an geldi. O zamanki tavırlarımla şuan ki tavırlarım bir değildi. 2 tane genin eğitmekle tüm Ishigakure'ye ses getirecek bir takım kurmak aynı şeyler değildi. Bunun bilincindeydim elbette. Şuan ise çok merak ettiğim bir konu vardı. Acaba nasıl tepki verecekler? Düşünsenize, bir sabah uyanıyorsunuz ve kapınıza saplanmış bir kunai görüyorsunuz. Kunai'de ise bir mektup sizi Kurobe Vadisine çağırıyor. Garip bir his, benim hissettiklerimle seçtiğim kişilerin hissettikleri aynı olmayacak haliyle.

Güneş yavaş yavaş tam tepemize geliyordu. İlk gördüğüm şey ise ağaçların arasından gelen bir kızdı. Anlaşılan Miyazono teklifimi göz ardı etmemiş. Ama neden koşuyor ki? Ya teklifimi çok sevdiği için koşarak geliyordu yada beni efsanevi klanlardan birinden zannettiği için korkuyordu. Yanıma geldiğinde ise 2. dediğimin daha mantıklı olduğu sonucuna varabiliyordum. Ona götürdüğüm mesajı buruşturup bana fırlatmıştı. Ardından ondan ne istediğimi sormuştu. “Öncelikle sakin olmanı istiyorum.” Demiştim.

Dedim demesine ama olaylar boka sarmıştı. Akademide dikkatleri üzerine çeken Nishi aynı şekilde burada da ilgiyi çekmişti. Shunshin ile Miyazono'nun arkasına fırlamıştı. Kızı etkisiz hale getirip haklı bir şekilde burada neler olduğunu sormuştu. Ardından ise tanışıp tanışmadığımızı soracaktı elbette.

Ayağa kalkmıştım yavaşça. Gayet sakin bir şekilde konuşacaktım. “İkinizde benimle tanışıyorsunuz fakat bir birinizle tanışmıyorsunuz.” Diyerek ucu kapalı bir şey söyleyecektim. Ardından, “Miyazono'yu bırakır mısın Nishi? Her şeyi anlatacağım bana güvenebilirsin. Eğer anlatmazsam ikimizi de öldürebilirsin.” Diyecektim. Tabi ki Miyazono'ya da pişkin pişkin sırıtacaktım. Kim durduk yere ölmek ister ki?