Yukishiro Sasaki

Künye
İsim: Yukishiro Sasaki
Yaş: 17
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.78 m
Kilo: 73 kg
Köy: Kusagakure
Element: Katon
Seviye: C-Rank
Rütbe: Chuunin
Portre
Görünüm:
Kısa yada uzun sayılamayacak uzunluklarda pembe saçları vardır. Boynunda daima taktığı kareli bir atkı ve üstünde sürekli olarak giydiği pantolon ve yelek vardır. Dizinin bir kaç santim altına kadar inen beyaz bir pantolonu bulunmaktadır. Kıyafetleri iyi kumaşlardan olmasına karşın boynundaki atkı bir paçavrayı andırabilir bir şekilde yıpranmıştır. Üstüne giydiği kolsuz yeleğin içineyse hiç bir şey giymez. Pantolonunu kağmak içinse peştemali andıran bir parça kumaş daha kullanır, bu şekilde kendisini rahat hissetmektedir.
Kollarında bir kaç tane yara izi bulunmaktadır, bu küçük yaralar zamanında düzgün bakılmadığı için deri artıkları ve o artıkların geri kesilmesi nedeniyle iz bırakmışlardır. Yaralar genelde omzunda ve sırtında belirgin şekilde görülmektedir.
Sağ dudağının yanı sola göre biraz daha açıktır ve bazı durumlarda konuşurken onun canını yakar. Hafif bir yara izi görülebilir.
Kişilik:
Üvey evlat olmanın verdiği baskı ile yaşayan bir gençtir Sasaki, ailesindeki herkesin altın sarısı saçlarına karşın kendinin toz pembe saçları olması ailesiyle bir yerlere gittiklerinde üçüncü şahıslar gözünde dışlanmasına sebep vermektedir. Bunun yanı sıra başka bir köyden olması nedeniyle yaşadığı yere tam olarak bağlanamadığını hissetmektedir daha doğrusu insanların bunu çocukluğu zamanında diretilmiş bir yargı olmasından dolayı kabullenmiştir ancak kardeşinin ona olan güvenini boşa çıkartmamak için köye kendini kabul ettirmeyi bir şekilde amaçlamıştır ve bu köye tam anlamıyla aşıktır.
Yüksek mevkilerden görevleri yaparken bile kendi içerisinde bir kaç kere sorgulamaktadır. İnsanlara yardım etmeyi seven doğası görevler nedeniyle kirleniyormuş gibi hissetmesi bir yana yaptıklarının doğruluğunu sürekli olarak sorgulamaktadır.
İnsanlara kendini ne kadar göstermeye çalışsa da kendi başına olduğu zamanlarda duygusuz ve üzgün bir çocuktan başka bir şey değildir Sasaki. Geçmişte yaşadıklarının kendi başına kaldığında etkisi çok fazladır. Sürekli olarak kendini yalnız hissetmesine sebep olur ve belirli şeylere karşı isteğini kaybeder söz konusu olan ailesi veya yakın arkadaşları değilse. Ailesi ve yakın arkadaşlarına karşı özellikle de küçük erkek kardeşine opsesif derecede bağlıdır ve öncelikleri her zaman onlardır. Bu opsesiflik boynuna sürekli taktığı atkı için de geçerlidir, kendinin mahremi olarak görmektedir.
Sasaki'nin taşır fobisi vardır, canlı tabanı olmayan her türlü taşıt onun midesini bulandırır; fazla tireşimde de aynı etkiyi sağlar onun üzerinde.
Geceleri rahat uyuması pek mümkün değildir ancak bazı gördüğü şeylere alışık olması nedeniyle morali bozuk ve yorgun uyanır; ancak bazı rüyaları katlanılmaz olabilir ve bunlar uykusunu bitiren imgelerdir, gecenin bir yarısında uyandırabilir ve gecesini sabaha karıştırmasına sebep olur.
Özgeçmiş:
Takatsuki Sasami adı ile dünyaya geldim sonra olan şeyler yüzünden ismim Sasaki ailem Yukishito ailesi oldu. Bir şekil oldu bunlar ancak sonunda hala canlıyım nefes alabiliyorum ellerim tutuyor. Bir şeyler başarabileceğim gibi bir his var.
Gerçek ailem Kaya ülkesindeki küçük bir vadi kasabasında yaşamaktaydı, ticaret ile uğraşırlardı. Dağların eteklerinde yetişen ıtırı alkolde bekletirler sonrasında bunları presleyip bir kaç galonluk depolara doldururlardı. Sonra bunları at arabalarına yükleyip küçük kız kardeşim ve beni de yanı başlarına oturtup diğer köylere götürürlerdi, oralardan kürkler talk pudraları ve besin ürünleri alırlardı. Kardeşim Mikaho ve ben bu işi yapacağız gibi görünüyordu büyüdüğümüzde ancak benim yapmak istediğim başka şeyler vardı. Yerel shinobilerden yardım isteyip kendimi korurduk yada bazı bölgelerde zaten gerekli koruma ulusumuz tarafından sağlanırdı ancak ailem bir kaç defa bu yollarda saldırıya uğraşmıştı.
Yüzleri peçe ile kapatılmış bir kaç kişiydi ellerinde kılıçlar vardı, genelde haydutlar bu şekilde saldırırlardı bize. Elimizdekinin parfüm için esans olduğunu söylediğimizde bizi bırakırlardı ancak kürk gibi değeri herkesçe bilinen bir şey varsa annem arkaya zıplar bize sarılırdı. Kardeşim ve benim başımı tutar göğüslerine bastırırdı, ben ağlayan kardeşimin ve boynun yaptığı kavisin arasından dışarıda olan biteni izlerdim. Babam biraz tartaklanırdı at arabamızın bir kısmı kırılırdı etraftaki her şey alınırdı, paramız yemeğimiz. Şansımız varsa atımıza dokunmazlardı. Bu gibi olaylar yüzünden yolda ğek fazla bir şey yemezdik ancak bir yere vardığımızda krallar gibi yaşardık, en azından bir yerde durmak benim için öyleydi. Sıcak bi oda titremeyen bir yatak, kurutulmuş et dışında yemekler ne kadar güzel!
Yıllar geçmeye başladı ben biraz daha büyüdüm, arbada oturmak sanki büyük çocuğun hakkıymış gibi bi hava kazandım ve küçük kardeşimi annemlerden gizli yürütmeye başladım. Küçük çocuk acımasızlığıydı biraz ancak bir iki dakika yürüdükten sonra nefesinin değişimi alnını silişini gördükten sonra onu kaldırır yanıma koyardım. Günlerimiz bu şekilde geçiyordu kış ayı geldiği için yazın almış olduğumuz kürkleri satmak için çıktığımızda ben yine onu yürümesi için aşağıya indirmiştim, o yürürken yere takıldı ben annemlere bağırdım, durdular onu yerine oturttular ancak beni iyi bir azarladılar. Sonra yürüme sırası bana gelmişti... Üzgün bi şekilde indim oradan yürümeye başladım, ayaklarım ağrıdı; yürüdüm dizlerim titredi; yürüdüm nefesim kesilmeye başladı. Anneme seslendiğimde "Erkek değil misin yürü!" dendi. Yürüdüm, sonta bir çamura takıldım, yağmur yağmaya başlamıştı. Annemlere seslendim ama durmadılar, küçük kardeşimse onu yürüttüğüm için derin bi uykuya dalmıştı. Küçük bedeni dayanamamış. Annemler uzaklaşırken ben ayağımı daha doğrusu ayakkabımı kurtarmaya çalışmıştım ama en sonunda vazgeçmiştim.
Sonra peşlerinden koştum çamurlu keçi yolunda, bi ayağım çıplak bitmiş bir şekilde yürürken arabamızı buldum. Kardeşim annemin kucağındaydı babamın kafasınaysa bir kılıç yaslanmıştı. Onu öldürmek istiyorlardı. Parayı babam verdi ancak başka bir şey saklıyorlarsa diye onu öldürdüler. Boynunu bir yandan öteki yana kestiler, çok fazla kan çıktı. Kardeşim annemin göğüsüne basılmıştı ancak yağmura karışmış kan babamın boynundan annemin omuzlarına sıçradı, suyla aktı; annemin omzundan göğüslerine aktı, kardeşimin yüzü kırmızıya bulandı ağzına gelen tat yüzünden anneme sarılmaktan çıkıp at arabasına dayanıp derin derin nefes alırken babamı görünce kustu. Haydutlardan birisi saçından tuttu annemden daha fazla para istedi, annem olmayan parayı veremedi. Onunda boynunu kestiler. Ben dizlerimin üstüne çöktüm. Ellerim titredi, dizlerim yüreğim.
Annem kendini kaybetti, beni arıyamıyordu gözleri. Ben anneme elleri giderken bir taş buldum adamlardan uzun boylu olana fırlattım. Adam beni göremed, yıkılmış at arabasının arkasında kaldım. Annemin üstüne geri giderken yerimden koştum ona vurmak için ama vuramadım. Adama koşarken uzun kollarıyla beni midemden kavradı ve yere çaldı. Ayağıyla bedenimi yere bastırdı. Zar zor nefes alırken kunaiyi ağzıma soktu.
Bu rüyayı gördüğümde sadece basit bi uyku hapı istiyorum. Kırmızı ruj rengi olanlardan yada denizdeki mavi taşlara benzeyenlerden. Ağzına attığında eriyenlerden, yada direk yutulanlardan. O anı hayal edince söylediğim bir şey vardı.
Ölmeme on dakika.
Ağzınıza bir kunai sokulmuşken düşünebildiğiniz fazla bir şey yoktur. Sadece öleceğinize kanaat getirmiş olursunuz. Dilinizi ve yanaklarınızı yaralar ama bunu fark etmezsiniz.
Ölmeme dokuz dakika.
Ağzım mı kanıyor yoksa bu aldığım demirimsi tat kunai yüzünden mi. Yanaklarım acıyor diye dilimle yana itmeye çalışıyorum ancak o zaman da canımın kat be kat fazla acıdığını hissediyorum.
Ölmeme sekiz dakika.
Dilimden vaz geçip belki de dişlerimi kullanmam gerekirdi.
Yedi dakika.
Dişlerimi her sıkıştırışımda ağzıma babam ve kardeşimin kanlarının tatları geliyor, iğrenç bir gıcırtı var bunu yapmak istemiyorum.
Altı dakika.
Adam daha çok canım acısın diye bıçağı ağzımda döndürüyor, galiba yanağımın birazı kesildi.
Beş dakika.
Kesinlikle öleceğim değil mi? Yanağımı biraz daha kesti, bu seferki tat benim kanım. Yağmur suyu her yanaımdan süzülüşünde canımı yakıyor. Neden bunlar oluyor neden!?
Dört dakika.
Adamlardan birisi aynı şeyi anneme yapıyorlar. Birisi gidelim buradan diye bağırıyor ötekine.
Üç dakika.
Adamlar kavga etmeye başladı, annem bunu fırsat bilip harket ettiğinde saçından tuttu. Çocukları öldürmek onları tanrının huzurunda kirletirmiş.
İki dakika.
Bir kaç saniye önce biri diğerinin suratına vurdu yüzünü gördüm, bizi kesinlikle öldüreceklerini göslerdiler. Başımı tutan adam parmaklarıyla sıkıca kavradı.
Bir dakika.
Annemin kafasını kesip attılar. Bıçak ağzımın kenarını kesiyor. Toprak yolun çamuru iyice artmış. Sel geliyor galiba. Ayaklarım iyice çamura gömülüyor. Yağmur yüzünden her yerim ıslandı. Uykum var, artık ölmemin vakti gelmiş gibi. Ölmek istemezcesine kalbim atıyor. Nefesim hızlanıyor. Kalbim canımık acıtıyor, ellerim uyuştu nefesim soğudu.
Son.
Adamlar beni bir başıma bıraktı. Annem babam ve kardeşimin cesedinin yanında. Küçük bir çocuğum çıkaramayacağı bir yolda kaldım. Ölmüş olmalıydım. Hangi tanrı çocuğa zulüm toprağına eker. Yorgundum. Bunu her gün rüyamda görüyorum canımı yakıyor...
Ailemse beni kasabada buldular. Bayılmışım, bir kaç ay yatakta kalmışım. Bedenim güçsüz düşmüş, yaralarım varmış. Herkes öleceğimi düşünmüş. Yeni ailemde önceki gibi tüccar. Soy isimleri Yukihime. Kardeşiminki ve benimki farklı, annemizin soy ismini aldık. Akademiye gittik, genin oduk, sonrasında chuunin. Şimdiyse gelecekte ne olacak diye bekliyorum. Bundan sonra sevdiklerimi korumak istiyorum...
Amaç: Ailesini korumak ve köyün onu kabul ettiğini hissetmek. Günü geldiğinde kendi ailesini kurmak.
Eksiklikler:
Kötü İmgeler ve Görüntüler; Sasaki ailesini kaybettiği geceyi tam olarka hatırlayamamaktadır ancak o güne ve kardeşine dair imgeleri görebilmektedir.
Fobi; geçmişten gelen anılar nedeniyle Sasaki hiç bir taşıta rahat binemez midesi bulanır.
Yabancı; Sasaki başka bir köyde doğup belli bir yaşa gelmiştir, bu nedenle kendini hiç kimsenin kabul etmediğini düşünür.
Profil
Güç: 6
Çeviklik: 5
Kondisyon: 5
Potansiyel: 6
Varlık: 4
Zeka: 4
İsim: Yukishiro Sasaki
Yaş: 17
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.78 m
Kilo: 73 kg
Köy: Kusagakure
Element: Katon
Seviye: C-Rank
Rütbe: Chuunin
Portre
Görünüm:
Kısa yada uzun sayılamayacak uzunluklarda pembe saçları vardır. Boynunda daima taktığı kareli bir atkı ve üstünde sürekli olarak giydiği pantolon ve yelek vardır. Dizinin bir kaç santim altına kadar inen beyaz bir pantolonu bulunmaktadır. Kıyafetleri iyi kumaşlardan olmasına karşın boynundaki atkı bir paçavrayı andırabilir bir şekilde yıpranmıştır. Üstüne giydiği kolsuz yeleğin içineyse hiç bir şey giymez. Pantolonunu kağmak içinse peştemali andıran bir parça kumaş daha kullanır, bu şekilde kendisini rahat hissetmektedir.
Kollarında bir kaç tane yara izi bulunmaktadır, bu küçük yaralar zamanında düzgün bakılmadığı için deri artıkları ve o artıkların geri kesilmesi nedeniyle iz bırakmışlardır. Yaralar genelde omzunda ve sırtında belirgin şekilde görülmektedir.
Sağ dudağının yanı sola göre biraz daha açıktır ve bazı durumlarda konuşurken onun canını yakar. Hafif bir yara izi görülebilir.
Kişilik:
Üvey evlat olmanın verdiği baskı ile yaşayan bir gençtir Sasaki, ailesindeki herkesin altın sarısı saçlarına karşın kendinin toz pembe saçları olması ailesiyle bir yerlere gittiklerinde üçüncü şahıslar gözünde dışlanmasına sebep vermektedir. Bunun yanı sıra başka bir köyden olması nedeniyle yaşadığı yere tam olarak bağlanamadığını hissetmektedir daha doğrusu insanların bunu çocukluğu zamanında diretilmiş bir yargı olmasından dolayı kabullenmiştir ancak kardeşinin ona olan güvenini boşa çıkartmamak için köye kendini kabul ettirmeyi bir şekilde amaçlamıştır ve bu köye tam anlamıyla aşıktır.
Yüksek mevkilerden görevleri yaparken bile kendi içerisinde bir kaç kere sorgulamaktadır. İnsanlara yardım etmeyi seven doğası görevler nedeniyle kirleniyormuş gibi hissetmesi bir yana yaptıklarının doğruluğunu sürekli olarak sorgulamaktadır.
İnsanlara kendini ne kadar göstermeye çalışsa da kendi başına olduğu zamanlarda duygusuz ve üzgün bir çocuktan başka bir şey değildir Sasaki. Geçmişte yaşadıklarının kendi başına kaldığında etkisi çok fazladır. Sürekli olarak kendini yalnız hissetmesine sebep olur ve belirli şeylere karşı isteğini kaybeder söz konusu olan ailesi veya yakın arkadaşları değilse. Ailesi ve yakın arkadaşlarına karşı özellikle de küçük erkek kardeşine opsesif derecede bağlıdır ve öncelikleri her zaman onlardır. Bu opsesiflik boynuna sürekli taktığı atkı için de geçerlidir, kendinin mahremi olarak görmektedir.
Sasaki'nin taşır fobisi vardır, canlı tabanı olmayan her türlü taşıt onun midesini bulandırır; fazla tireşimde de aynı etkiyi sağlar onun üzerinde.
Geceleri rahat uyuması pek mümkün değildir ancak bazı gördüğü şeylere alışık olması nedeniyle morali bozuk ve yorgun uyanır; ancak bazı rüyaları katlanılmaz olabilir ve bunlar uykusunu bitiren imgelerdir, gecenin bir yarısında uyandırabilir ve gecesini sabaha karıştırmasına sebep olur.
Özgeçmiş:
Takatsuki Sasami adı ile dünyaya geldim sonra olan şeyler yüzünden ismim Sasaki ailem Yukishito ailesi oldu. Bir şekil oldu bunlar ancak sonunda hala canlıyım nefes alabiliyorum ellerim tutuyor. Bir şeyler başarabileceğim gibi bir his var.
Gerçek ailem Kaya ülkesindeki küçük bir vadi kasabasında yaşamaktaydı, ticaret ile uğraşırlardı. Dağların eteklerinde yetişen ıtırı alkolde bekletirler sonrasında bunları presleyip bir kaç galonluk depolara doldururlardı. Sonra bunları at arabalarına yükleyip küçük kız kardeşim ve beni de yanı başlarına oturtup diğer köylere götürürlerdi, oralardan kürkler talk pudraları ve besin ürünleri alırlardı. Kardeşim Mikaho ve ben bu işi yapacağız gibi görünüyordu büyüdüğümüzde ancak benim yapmak istediğim başka şeyler vardı. Yerel shinobilerden yardım isteyip kendimi korurduk yada bazı bölgelerde zaten gerekli koruma ulusumuz tarafından sağlanırdı ancak ailem bir kaç defa bu yollarda saldırıya uğraşmıştı.
Yüzleri peçe ile kapatılmış bir kaç kişiydi ellerinde kılıçlar vardı, genelde haydutlar bu şekilde saldırırlardı bize. Elimizdekinin parfüm için esans olduğunu söylediğimizde bizi bırakırlardı ancak kürk gibi değeri herkesçe bilinen bir şey varsa annem arkaya zıplar bize sarılırdı. Kardeşim ve benim başımı tutar göğüslerine bastırırdı, ben ağlayan kardeşimin ve boynun yaptığı kavisin arasından dışarıda olan biteni izlerdim. Babam biraz tartaklanırdı at arabamızın bir kısmı kırılırdı etraftaki her şey alınırdı, paramız yemeğimiz. Şansımız varsa atımıza dokunmazlardı. Bu gibi olaylar yüzünden yolda ğek fazla bir şey yemezdik ancak bir yere vardığımızda krallar gibi yaşardık, en azından bir yerde durmak benim için öyleydi. Sıcak bi oda titremeyen bir yatak, kurutulmuş et dışında yemekler ne kadar güzel!
Yıllar geçmeye başladı ben biraz daha büyüdüm, arbada oturmak sanki büyük çocuğun hakkıymış gibi bi hava kazandım ve küçük kardeşimi annemlerden gizli yürütmeye başladım. Küçük çocuk acımasızlığıydı biraz ancak bir iki dakika yürüdükten sonra nefesinin değişimi alnını silişini gördükten sonra onu kaldırır yanıma koyardım. Günlerimiz bu şekilde geçiyordu kış ayı geldiği için yazın almış olduğumuz kürkleri satmak için çıktığımızda ben yine onu yürümesi için aşağıya indirmiştim, o yürürken yere takıldı ben annemlere bağırdım, durdular onu yerine oturttular ancak beni iyi bir azarladılar. Sonra yürüme sırası bana gelmişti... Üzgün bi şekilde indim oradan yürümeye başladım, ayaklarım ağrıdı; yürüdüm dizlerim titredi; yürüdüm nefesim kesilmeye başladı. Anneme seslendiğimde "Erkek değil misin yürü!" dendi. Yürüdüm, sonta bir çamura takıldım, yağmur yağmaya başlamıştı. Annemlere seslendim ama durmadılar, küçük kardeşimse onu yürüttüğüm için derin bi uykuya dalmıştı. Küçük bedeni dayanamamış. Annemler uzaklaşırken ben ayağımı daha doğrusu ayakkabımı kurtarmaya çalışmıştım ama en sonunda vazgeçmiştim.
Sonra peşlerinden koştum çamurlu keçi yolunda, bi ayağım çıplak bitmiş bir şekilde yürürken arabamızı buldum. Kardeşim annemin kucağındaydı babamın kafasınaysa bir kılıç yaslanmıştı. Onu öldürmek istiyorlardı. Parayı babam verdi ancak başka bir şey saklıyorlarsa diye onu öldürdüler. Boynunu bir yandan öteki yana kestiler, çok fazla kan çıktı. Kardeşim annemin göğüsüne basılmıştı ancak yağmura karışmış kan babamın boynundan annemin omuzlarına sıçradı, suyla aktı; annemin omzundan göğüslerine aktı, kardeşimin yüzü kırmızıya bulandı ağzına gelen tat yüzünden anneme sarılmaktan çıkıp at arabasına dayanıp derin derin nefes alırken babamı görünce kustu. Haydutlardan birisi saçından tuttu annemden daha fazla para istedi, annem olmayan parayı veremedi. Onunda boynunu kestiler. Ben dizlerimin üstüne çöktüm. Ellerim titredi, dizlerim yüreğim.
Annem kendini kaybetti, beni arıyamıyordu gözleri. Ben anneme elleri giderken bir taş buldum adamlardan uzun boylu olana fırlattım. Adam beni göremed, yıkılmış at arabasının arkasında kaldım. Annemin üstüne geri giderken yerimden koştum ona vurmak için ama vuramadım. Adama koşarken uzun kollarıyla beni midemden kavradı ve yere çaldı. Ayağıyla bedenimi yere bastırdı. Zar zor nefes alırken kunaiyi ağzıma soktu.
Bu rüyayı gördüğümde sadece basit bi uyku hapı istiyorum. Kırmızı ruj rengi olanlardan yada denizdeki mavi taşlara benzeyenlerden. Ağzına attığında eriyenlerden, yada direk yutulanlardan. O anı hayal edince söylediğim bir şey vardı.
Ölmeme on dakika.
Ağzınıza bir kunai sokulmuşken düşünebildiğiniz fazla bir şey yoktur. Sadece öleceğinize kanaat getirmiş olursunuz. Dilinizi ve yanaklarınızı yaralar ama bunu fark etmezsiniz.
Ölmeme dokuz dakika.
Ağzım mı kanıyor yoksa bu aldığım demirimsi tat kunai yüzünden mi. Yanaklarım acıyor diye dilimle yana itmeye çalışıyorum ancak o zaman da canımın kat be kat fazla acıdığını hissediyorum.
Ölmeme sekiz dakika.
Dilimden vaz geçip belki de dişlerimi kullanmam gerekirdi.
Yedi dakika.
Dişlerimi her sıkıştırışımda ağzıma babam ve kardeşimin kanlarının tatları geliyor, iğrenç bir gıcırtı var bunu yapmak istemiyorum.
Altı dakika.
Adam daha çok canım acısın diye bıçağı ağzımda döndürüyor, galiba yanağımın birazı kesildi.
Beş dakika.
Kesinlikle öleceğim değil mi? Yanağımı biraz daha kesti, bu seferki tat benim kanım. Yağmur suyu her yanaımdan süzülüşünde canımı yakıyor. Neden bunlar oluyor neden!?
Dört dakika.
Adamlardan birisi aynı şeyi anneme yapıyorlar. Birisi gidelim buradan diye bağırıyor ötekine.
Üç dakika.
Adamlar kavga etmeye başladı, annem bunu fırsat bilip harket ettiğinde saçından tuttu. Çocukları öldürmek onları tanrının huzurunda kirletirmiş.
İki dakika.
Bir kaç saniye önce biri diğerinin suratına vurdu yüzünü gördüm, bizi kesinlikle öldüreceklerini göslerdiler. Başımı tutan adam parmaklarıyla sıkıca kavradı.
Bir dakika.
Annemin kafasını kesip attılar. Bıçak ağzımın kenarını kesiyor. Toprak yolun çamuru iyice artmış. Sel geliyor galiba. Ayaklarım iyice çamura gömülüyor. Yağmur yüzünden her yerim ıslandı. Uykum var, artık ölmemin vakti gelmiş gibi. Ölmek istemezcesine kalbim atıyor. Nefesim hızlanıyor. Kalbim canımık acıtıyor, ellerim uyuştu nefesim soğudu.
Son.
Adamlar beni bir başıma bıraktı. Annem babam ve kardeşimin cesedinin yanında. Küçük bir çocuğum çıkaramayacağı bir yolda kaldım. Ölmüş olmalıydım. Hangi tanrı çocuğa zulüm toprağına eker. Yorgundum. Bunu her gün rüyamda görüyorum canımı yakıyor...
Ailemse beni kasabada buldular. Bayılmışım, bir kaç ay yatakta kalmışım. Bedenim güçsüz düşmüş, yaralarım varmış. Herkes öleceğimi düşünmüş. Yeni ailemde önceki gibi tüccar. Soy isimleri Yukihime. Kardeşiminki ve benimki farklı, annemizin soy ismini aldık. Akademiye gittik, genin oduk, sonrasında chuunin. Şimdiyse gelecekte ne olacak diye bekliyorum. Bundan sonra sevdiklerimi korumak istiyorum...
Amaç: Ailesini korumak ve köyün onu kabul ettiğini hissetmek. Günü geldiğinde kendi ailesini kurmak.
Eksiklikler:
Kötü İmgeler ve Görüntüler; Sasaki ailesini kaybettiği geceyi tam olarka hatırlayamamaktadır ancak o güne ve kardeşine dair imgeleri görebilmektedir.
Fobi; geçmişten gelen anılar nedeniyle Sasaki hiç bir taşıta rahat binemez midesi bulanır.
Yabancı; Sasaki başka bir köyde doğup belli bir yaşa gelmiştir, bu nedenle kendini hiç kimsenin kabul etmediğini düşünür.
Profil
Güç: 6
Çeviklik: 5
Kondisyon: 5
Potansiyel: 6
Varlık: 4
Zeka: 4