Giderek büyüyen bir halüsinasyon nehrinde, zihin oyunlarının verdiği görsel şölenle sarsılıyor, korku, endişe ve küçük bir mutluluk zerresini hücrelerinde, kan akışında ve tüm bedeninde hissediyordu. Görebildiği her yer hareket ediyor, önünde uzanan ağaçların birbirlerine sarılmalarını olağan karşılıyordu; ki birkaç ağacın seviştiğini, aşkın ateşi ile birlikte kendinden geçtiğini dahi gözlemleyen iri gözleriyle masum fakat ürkütücü bir inceleme boyutuna girmişti. Bu boyuta aşina olduğunu söyleyebilirdi; fakat bunu söyleyebilmesi için, her birkaç saniyede bir geride kalan, unutup kaçırdığı düşüncelerini toparlayabilmesi gerekirdi. Odasındaydı. Pencereden dışarıya baktığı bu uzun yolculukta, ufukta görünen dağları seçebiliyor, seçtiği dağların okyanusu andırırcasına dalgalanışına tanık oluyordu. Tek başına olmaktan memnun, lakin aynı derecede ümitsizlik doluydu; o tüm zayıflıklarını karşısına alarak, cesaret isteyen bir yolculukta hayata bakıyordu. Sessiz bir oda, penceresinden içeriye esen meltem zerrecikleri ve yalnız başına girdiği derin düşünceler kimi zaman onu sarsıyordu; kendisini diğer insanlardan ayıran özelliklerini gözden geçirmeye başladığı ilk anda hastalıkları ve zayıflıkları suratına acı bir tokat halinde çakıyor, yine de yılmadan bu yolda ilerlemeyi ümit ediyordu. Bulutların morumsu bir renk alması çok sıradandı. Gökyüzünün de aynı mor renkte lakin biraz daha koyu bir tona sahip olduğunu gördükçe, belki de hiç bir şeyin, gördüğü, yanıldığı, ayırt edebildiği hiç bir şeyin yeniden eskisi gibi olamayacağını hissediyordu. Her seferinde bu hissiyatla karşılaşırdı; fakat her seferinde hayat sıradan akışına girmeyi başarır ve işlerini yapabileceği zihin yapısına erişirdi. O bunları hayatı görmek olarak betimliyordu. Daha önce uçmuştu, yine de bugün uçmak olağanüstü bir olay değildi. Evinin sarsıldığını, ahşap zeminde bulunan desenli kilimin içinden çıkan renkli solucanların duvarın kenarlarına girerek kaybolduğunu gördüğünde, yüzünde bir tebessüm oluştu; bu seferki diğerlerinden farklıydı, çevresi bir renk cümbüşünün içerisinde şekilden şekle girerken, tek istediği tüm acılarının geride kalmasıydı. İşte tam o sırada, zihninin bir güç tarafından kontrol edildiğini sezinledi; bu da yolculuğunun bir parçasıydı. O artık tecrübeliydi ve artık hiç bir olağanüstü, sıradanlık dışı olaya inanmaması gerektiğini biliyordu. Eğer ki bir kere inanmaya başlarsa, hayatına mal olabilecek bir döngünün içerisine girebilirdi. Yine de riske girmek gerekiyordu ve Mitsuko ise son birkaç saattir bu riskin altından kalkmaya çalışıyordu. Aldığı her nefes onu yaşatıyor, yediği küçük bir çilek parçasının yaşamını devam ettirdiğini görüyordu. Vücudu karıncalanıyor, onu zevkin doruklarına taşırken, ağzında kalan çilek tadının acılaştığını fark ediyordu. Tatlar, renkler ve sesler değişebilirdi. Bunu biliyordu. Yine de tüm bunların nasıl var olduğundan emin değildi. Zihnini kurcalayan sesler ona anlamsız fısıltılar, sözcükler söylese de, tüm bu ses yığınının içerisinde kendi iç dünyasını buluyor, seslerin sahiplerine birer ahmak olarak bakıyordu. Ayrıca sadece ahmakların zayıf doğduğunu biliyordu. Belki bu yaşamında belki de geçmiş yaşamlarından birisinde o da bir ahmaktı. Bu tanrının isteği olabilirdi, yine de her şey kontrol dışıydı. Henüz yolculuğunun daha uzun süreceğinin bilincinde son bir kez gözlerini kapattı. Oluşan renkli ve hareketli mantar imgesini inceledi. Kimi zaman haftalarca geçmeyen bu olağan dışı durumun etkisinde kalırdı; ki o bu sefer neden bir mantar gördüğünü bilmiyordu... Bu farklı bir yolculuktu, diğerlerinden eşsiz ve kesinlikle sıradan değil...
Ninjutsu (D-Rank) Kaon no Jutsu = 10 Gp (D-Rank) Karadagion no Jutsu = 10 Gp (C-Rank) Housenka no Jutsu = 15 Gp (B-Rank) Gouryuuka no Jutsu = 25 Gp (A-Rank) Genshihou = 35 Gp (S-Rank) Hotaru Sekiha = 135 Gp