1. sayfa (Toplam 2 sayfa)

...Diğerinin Paranoyası.

MesajGönderilme zamanı: 18 Mar 2015, 03:18
gönderen Shiomiya Kiyo
Banyo yapmak konusunda bir profesyonel sayılırım. İster gece olsun ister gündüz, içine girip yayılabileceğim bir küvet olduğu sürece, saatlerce takılabilirmişim gibi geliyor bana. Üstelik bu keyfi daha da arttıracak köpüktür, şampuandır falan için deli gibi para harcar/harcatırken de hiç acımıyorum. Neye acıyorum asıl biliyor musunuz? Daha yeni hazırlayıp içine girdiğim karpuz kokulu sıcak banyoyu, yatak odamızdan gelen bağırtı sesleri yüzünden bıraktığıma acıyorum. Kaymamaya çalışarak donumu kıçıma geçirdiğim gibi, ne olur ne olmaz, sert bi cisim olsun yanımda diye şampuanı aldım elime. Kaptırdım şıpıdik bir şekilde odaya doğru. Birlikte yaşamaya başladığımızdan beri duvardaki saate bile diklendiğini gördüm ama benim olan bir şeye saldıracağını tahmin etmemiştim doğrusu. Odaya girdiğimde gördüğüm manzara… Tarif edilemez derecede kalp kırıcı ve şok ediciydi.

Benim… Değerli Ganta-chan’imin kafası yerde, bacağı ise Nishi’min dişleri arasındaydı. Eskiden sevimli karnını şişkin tutma görevini üstlenen pamuklar ise odanın her yerinde uçuşuyordu!

Nishi’yi koruma amacıyla yanımda getirdiğim karpuz aromalı şampuan pamukların arasından vınlayarak Nishi’ye doğru ilerledi önce. Ne yazık ki kafası yerine duvarla buluşmayı tercih etti ve her yere turuncu saçma sapan lekeler yaydı. Dizlerimin üstünde kayarak Ganta’mdan kalan son artıklara ilerledim “Hayır… Olamaz…” diye mırıldana mırıldana. Elime aldığım şapşal yeşil surata birkaç saniye baktıktan sonra, “GANTA-CHAN’İ ÖLDÜRMÜŞSÜN!!!” diye bağırıp, koşarak odadan çıktım. Az önce terk ettiğim banyoya kapattım kendimi tekrar. Elimde Ganta’mın son artıkları varken elbette suya geri girme isteğim kalmamıştı. Bıraktım nazikçe parçaları bir kenara. Ayaklarımı yere tepe tepe, ağlayarak giydim lavabonun yanına bıraktığım katlı kıyafetleri. Ağlama seslerimi saklama gibi bir amacım olmadığı gibi, yeşil tişörtü kafamdan geçirmemle Nishi’ye sövmeye de başlamıştım “NE YAPTI Kİ O SANA? EN SEVDİĞİMDİ VE MASUMDU!” diye. Pantolonu ve çoraplarımı da geçirdikten sonra aynanın önünde duran parfümü delice üstüme boca ettim. Banyoyu parfümle tamamlama amacım vardı bile diyebiliriz, sinirimi şişeden çıkarmaya çalıştığım için basma yeri fırladı gitti bir yerlere. “BOK YE NISHI! BOK YE BOK YE BOK YE!” diye, kurbağama yaptığı bütün yakıştırmalara atarımı yapıştırıp attım kendimi kapının önüne, çektim dizlerimi kendime. Bir de dikerim diyor amına koduğum ya! “SEN ÖNCE KENDİ GÖTÜNÜ DİK!”

“Kiyo?” diyor, “ANAN!” diyorum. “Çıkacak mısın?” diyor, “ANAN ÇIKSIN!” diyorum derken atışmalar iyice azaldı ve ben artık taş zeminde oturmaktan sıkıldım. Saçım suyla buluşamamıştı o yüzden kurutmama zaten gerek yoktu. Yavaşça tekrar kalktım ve Ganta’nın parçalarını bıraktığım yerden aldım. Kapıyı açtığımda evin mimarisinden dolayı ilk olarak mutfak tezgahı görünüyordu. Nishi ise bu tezgahlara sik gibi yaslanmış, elinde bir cisimle… Ney o? Benim eski evin anahtarı değil mi? Kurbağa şeklinde olan? Onunla dikiliyordu. Neden atmamış ki? Atmamasını geçtim, şu an gözüme gözüme sokarak beni yumuşatacağını mı düşünüyor? Gözlerimi anahtardan alıp Nishi’ye çevirdim, birkaç saniye bekledikten sonra “Embesil am hoşafı.” deyip, tezgahların yakınında duran masaya geçtim. Nishi de çok beklemeden karşıma oturdu elbette.

Böyle mal gibi, yarak gibi konuşmadan etmeden oturduk biz epey. Yalnız, vakit geçtikçe üzerimde hissettiğim bakışları daha da bir batmaya başlıyor adamın. İnadım kırılmasın diye önümdeki kurbağa parçalarına bakıp iç geçiriyorum iki de bir ama yok, çok rahatsız oluyorum. Niye kürt gibi dikti gözlerini bana bu? En rahatsızından ortam yaratmışız başka yöne baksa ya? En son böyle sırf bakışlarıyla beni rahatsız ettiğinde aldı eline merdivenin altındaki kazmayı, çıktı bahçeye altında yatır aradı. Yapma dedim, etme eyleme diye inledim dinletemedim, sikti attı, kırdı güzelim bahçeyi. ZATEN ÇÜK KADAR YERE BAHÇE DEMEYE BİN ŞAHİT İSTER! Neyse… Biraz daha böyle nazar etmesine izin verirsem “O kurbağayla sevişiyordun değil mi her gece?” diye üzerime atlayabilir bence. Hem, zaten 39 tane daha kurbağam var değil mi? Ergen piçliği bırakıp alttan almalıyım. Zaten paniğe kapıldığı için istemeden yapmamış mı? Özrünü de diledi ki Nishi siksen özür dilemez. Orospu karı gibi uzatıyorum sanırım şu an. Daha fazla abartıp herifi iyice yersiz şüpheye sokmanın alemi yok. Elimdeki parçaları masaya bırakıp kaldırdım kafamı ve baktım Nishi’me. Ne kadar en sevdiğim kurbağam olsa da kendisinden önemli olamayacağını söylemek için ağzımı açmıştım ki, o da bir şeyler demek istercesine ağzını açınca söz hakkını ona verdim. Herhalde tekrar özür dileyecek canını yediğim diye düşünürken, yüzlerce, binlerce kelime arasından “Parfüm mü sıktın sen?” olanları seçti diye diye.

Sabırla çenemi kendime çekip, alt dudağımı ısırmaya başladım sinirden. Gözlerimi de kısarak bakmaya başladım. Bir süre ne desem, nerden girsem de sövsem, hatta dövsem mi diye düşündüm. “Seni… Lanet olası çingene amı…” dedikten sonra hızla ayağa kalktım. “GİDİYORUM BEN!” diye tıslayarak, ekipmanlarımı ve içinde kimliğimin de bulunduğu cüzdanımı aramaya koyuldum. Taşındığımızdan beri belli başlı bir yere koymuyordum bunları aslında, çoğu eşya gibi bunlar da darmadağınıktılar ve bu sefer dış kapının kenarındaki komidinin üstünde duruyorlardı. Çantayı belime, cüzdanı götüme… öhöm göt cebime yerleştirdikten sonra, nereye gittiğimi soran adama dönüp gözlerimi iyice bir kıstım. Bildiğin kem göz atıyorum, düşünüyorum ne diyeyim? Alttan alayım derken parfümümü sorup gene gereksiz paranoya yapan bir adama daha ne diyebilirim? Elbette uslu bir bebiş olup “Bir yiri gitmiyirim işkim yiv illi dirs çilişip gilcim” diyecek değilim. Ganta’nın intikamını almak için, iyice dellendirip, iyice şüpheye sokmak için “ŞEYTAN ÇIKARTMAYA GİDİYORUM AMINA KOYAYIM!” dedim. Flaş görmüş panda gibi büyüdü gözleri, ne şeytanı olduğunu sorarken. Sırf “AM ŞEYTANI! BU KOKUDAN NEFRET EDİYORLAR PARFÜMÜ DE O YÜZDEN SIKTIM” dedim diye bug’a girdi herif ve hem keyfim kaçtı, hem yaptığıma pişman oldum. Sözel olarak hiçbir tepki vermedi, eğdi kafasını kalakaldı öyle. Hey Kami-sama sen bana sabır ver. Derin bir nefes alıp verdikten sonra “Şaka yapıyorum lan!” dedim. Açtım kapıyı, attım bir adımımı araya...

“Kurbağa kankalarımla konuşmaya gidiyorum, akşam gelirim.” Dedim ve çarptım çıktım dışarı.

Re: ...Diğerinin Paranoyası.

MesajGönderilme zamanı: 18 Mar 2015, 04:32
gönderen Shiki Nishiyama
Kapalı konu
Konuk oyuncu Kiyo'ya teşekkürlerimi sunuyorum. Bu benim başlığımdır ayıqs.


"Sikik bir kurbağa bile benden önemli amına koyayım!"
Elimde iğne salak kurbağanın kolunu dikerken yanımda çığlık çığlığa bağıran kuşla konuşuyordum. En ilginci, ben konuşunca susuyor, ben lafımı bitirince resmen cevap vermek için ötüyordu. Bu kuştan da hiç hoşlanmadım aslında ben. Camdan girdi eve biz de kalsın bari yaptık ama belki de şekil değiştirmiş bir shinobi? Ne bileceğiz? Dedim Kiyo aslında tanımadığımız kuşu almasa mıydık? Tanıyorum ki papağan bu dedi. İletişim kopukluğumuzu sikeyim. Ishigakure'de ne arıyorsa bu yavşak. Kesin yolda Ishi kargaları sikmiştir, zar zor sığınmıştır bize. Dır dır ötmese iyi bebe.

"Neden saklıyor ki yani, sanki deli diye dalga geçeceğim! Ulan asıl deli benim en iyi ben anlarım onu!"
İğneyi o kadar sinirle soktum ki geldi elime battı. Zaten sinirliyim. Canımda yanınca gidip sağı solu tekmeleyesim geldi. Zar zor tuttum kendimi. Agresifleşmemeye çalışıyorum. Sinirlerime hakim olmam gerek. Kiyo için bunu yapmalı- NİYE YAPIYORUM ULAN? BEYEFENDİ NELER YAŞADIĞINI ANLATMAYA LÜTFETMİYOR BANA! NEDEN ÇABALIYORUM? Niye kendimi durduruyorum? Sinirle ayağa kalktım. Mal kurbağanın kafası düştü yere. Tüm sinirimle o kafaya bir tekme atmışım ki, uçtu gitti eblek surat. Karşı duvardan sekip evin bir köşesine uçtu. Kuş da zaten bağırıyordu benim bu ani hareketimden sonra daha da bağırmaya başladı.

"LAN SUS AĞZINI YÜZÜNÜ SİKERİM SENİN DE!" diye buna da atar yaptım. O daha da bağırarak cevap verdi. "Sus lan! SUSSANA SİKİK! SUSAMINIIRZINISİKTİĞİM!" Sinirden ne düşündüm bilmiyorum ama elimde Rai no Te ile kuşu hedeflediğimi fark edince durdurdum kendimi. Kaşlarımı çatıp alt dudağımı acıtana kadar ısırıp indirdim elimi. İşte bu yüzden çabalamam gerekiyor. İşte bu yüzden durduruyorum kendimi. Ayaklarımı yere vura vura gidip aldım kurbağanın kafasını odanın diğer yanından. "Özür dilerim Ganta." dedikten sonra kuşa da döndüm. Artık bağırmıyordu. "Özür dilerim kuş."

Sessiz sessiz yere oturup dikmeye devam ettim. Kafamda sürekli Kiyo'nun nereye gittiği, o parfümü neden sıktığı falan geziyor. Lan yoksa... OF TÖVBE TÖVBE DÜŞÜNME NISHI! Offf... "YA BAŞKASI VARSA?" diye patladım bir anda. Aldım kurbağanın gözüne soktum iğneyi bir de ben. Ulan var ya çok tehlikeli adamım bence ben. Kiyo başına dert alıyor. Sakin olmalıyım. Nefes al... Nefes ver... "Ne bu şeytan? Am şeytanı... Abi o kadar beni aldatıyor gibi duruyor ki." Şeytan eşittir kadın. Am dediği de kadın zaten. Kiyo'nun benden önce erkeklerden hoşlanan bir bebe olduğunu sanmıyorum. Yoksa ben böyle gerizekalılık yaptığım için o orospunun kollarına mı gitti? Of, en değerli şeyimi de bir kadına kaptırırsam herhalde dünyadaki tüm kadınları öldürene kadar durmam ben. ŞEYTAN ÇIKARMA NE DEMEK? Kadını çıkaramaz. Peki ya buna kaldırma dersek olabilir bak. Cidden bir şifre var burada. Bul beni diyor. Yeni ev falan çok ciddileşti durum aldattığımı yakala ayrılalım diyor. Of, bir fena oldum ben.

Kaldırdım elimdeki kurbağayı bakmak için. Bir de o zaman iç çektim. Orospu papağan da kahkaha atar gibi öttü. Ulan kafasını götüne dikmişim resmen ya! Bacağını da kafasına geçirmişim. Embesildi, sakat olmuş. Tabi Kiyo düşünmekten dikkat mi kaldı. Koydum yana kurbağayı. Bacaklarımı kendime çekip duvara yaslandım. Ne yapsam? Abi ben burada deliririm. 4 duvar arasında şüpheli düşüncelerle yaşamak kadar kötü bir şey yok. Ağlamak istiyorum ağlayamıyorum. Göğsümde oturan kocaman bir göt var ve nefes alırken acıtıyor. Gerizekalı liseliler gibi oldum yemin ediyorum. Aşk bu mu lan? Cidden çok kötü bir şeymiş sevdiğiniz kişinin sizi kırması. O kadar aciz hissediyorum ki kendimi. Neden dış etmenlere bu kadar bağlandım diyorum. Kiyo'dan istesem de kurtulamıyorum. Bir şey oluyor gene çekiyor kendine beni.

Biraz böyle durduktan sonra yerden destek alarak kalktım. "Papağan, ben gidiyorum! Burada böyle düşüne düşüne kafayı yiyeceğim. Hatta, sen de geliyorsun amına koyayım." diyerek gidip evde ip buldum. Bu malın ayağına bağladım, diğer ucunu da koluma bağladım. "Aldatıyorsa şahit ol. Tek başıma yapamam kuş, dayanamam herhalde. Tut beni atara gelirsem canını yakmayayım." O BENİM CANIMI YAKSIN AMA SORUN YOK! İyice arabeskleştim. Yakında koluma jilet atarım diye umut ediyorum. Her neyse otumu bokumu toplayıp, shinobi çantamı da götüme takarak çıktım evden ben. Çıktım ama nereye gideceğim? Şeytan. Şeytan denince ilk aklıma din falan geliyor. Ishigakure'de ibadet evi var mı lan? Daha önce böyle bir şey aramak gibi bir düşüncem olmamıştı. Şimdi şeytanın karı olduğunu düşünürsek ve sinirden o karının orospu olduğunu düşündüğüm için Ishi keranesine de gidebilirim. Oralara gidip şeytanlı bir şeyler arayabilirim. Of arkadaş, paranoyaklık başa bela ciddi ciddi. Daha neden şüpheleneceğimi bilmiyorum. Kafamdaki tek şey burada dönen bir şeyler olduğu ve bulmam gerektiği. Sürekli böyle oluyor.

Kaç aydır birlikteyiz ve birlikte yaşamaya başlamışız ama ben Kiyo'ya bir kere bile inancı ile ilgili bir şey sormadım. Şahsen ben inançlı bir insanımdır ama öyle gereklilikmiş, ibadetmiş falan o tür şeyleri yerine getiren biri değilim. O da benle Kami arasında. Kimsenin inancına kimse karışamaz. Karışamaz ama Kiyo'yu şeytana taptırmam arkadaşım! Yani tamam şuan öyle bir şey yok ama ne bileyim. En iyisi ben Ishigakure'deki ibadethaneleri mal mal gezeyim. Din adamlarına sorayım şeytani ayinleri, nasıl şeytan çıkarılır, acaba bunu şifre olarak kullanan birileri var mıdır falan. Ne de olsa akıl akıldan üstündür.


Papağan da öylesine bir evcil hayvan diye aldım, özelliği falan yok o yüzden sorun olmaz diye düşünüyorum. Eğer sorun oluyorsa sallayın onu gitsin.

Re: ...Diğerinin Paranoyası.

MesajGönderilme zamanı: 26 Mar 2015, 20:29
gönderen GM - Naruto
Yardırıyorsun geniş meydanda, sabah sabah. Millet işinde gücünde, dükkân açıyor birileri, birileri de kahvaltı ediyor unlu mamüllerin birinde. Devriyeler dağılıyor, shinobinin teki esniyor falan. Sen ise transit geçiyorsun buradan, bir ibadethane, bir tapınak arayışı içerisindesin.

Genel olarak kıtada bir shinto inanışı hakim. Çok fazla bir bilgin yok lâkin genel olarak "kami" adı verilen tanrısal varlıklara tapınma üzerine kurulu bir din. Genel olarak ritüel bazlı, genelde bir çok durum için çeşitli ritüellere ve ibadetlere sahip. Her bir tanrıya adanmış ufak Shinto türbeleri ve mabetleri kıtanın bir çok yerine dağılmış durumda. Bir kaç tanesini Ishigakure'de gördüğünü hatırlıyorsun. Hatta meydanın arka taraflarına bağlanan yerlerine doğru bir tane olması lazım. Oraya yönleniyorsun çok düşünmeden.

Ayrıca bir de bir buddhist kesimin olduğunun bilincindesin, fakat shinto kadar nüfuz etmemiş durumda halka.

Düşündüğün yere vardığında, 2 evin arasına kurulu, ufak bir bahçe karşılıyor seni. Sınırlarını diğer evlerin duvarları belirliyor, hatta diğer evlerin arasında sıkışmış bir hali var. Girişi bir torii şeklinde. Toriinin üst kısmındaki bir plakette "Jouzoya-in" yazmakta. Gramer olarak "-in" ekinin gelmesi, burasının bir shinto türbesi olduğunu belli etmekte. Bahçenin ortasında ufak bir honden bulunmakta, ona doğru ilerleyen patikanın sağında ve solunda çeşitli ağaçlar bulunuyor.

Re: ...Diğerinin Paranoyası.

MesajGönderilme zamanı: 29 Mar 2015, 04:12
gönderen Shiki Nishiyama
Nasıl.
Beni.
Aldatmış.
Olabilir?
Tamam belki de aldatmadı. Hatta belki de değil, aldatmadı. Paranoya yapıyorum. Yaptığımı biliyorum. AMA BUNA ENGEL OLAMIYORUM! Güzel bir Ishi gününde meydandan geçiyorum. Millet birbirine selam verip günaydın diyor ama şuan bu anın zevkini çıkaracak durumunda değilim. Bu durumdan nefret ediyorum. Olan güzel şeyleri düşünmek yerine kafamda yarattığım hayallere kapılıyorum. Gereksiz şeylerden şüphe duyuyorum ve bu durumlarda çok agresif oluyorum. Cidden önüme biri çıksa kavga çıkaracak durumdayım. Aynı geçen Ueno'nun evinde olan gibi. Bir anda saçımı kesmesi ile sinirim tepeme çıkmıştı ve bildiğin evi yakmayı düşünmüştüm. O sırada tepemizde açık olan ampule elektrik şoku atmak için falan plan kurduğumu hatırlıyorum. Kiyo'yu azarladığım aklıma geldi de... Of... Bu tür sinir krizlerini hatırladıkça daralıyorum. Bu gün dışarı çıkmadan önce kuşu kızartmaya kalkmam da bunlardan biri sayılır mı? Bence sayılır.

Düşünüyorum da... Bir erkekle ilişkinin olması gerçekten rezil bir durum. Kendimden nefret ediyorum. Neden herkes gibi kadınlardan hoşlanamıyorum ki? Bir kadın sadece erkeklerle seni aldatabilirken, bir erkek seni iki cinsle de aldatabilir. Herkes düşman. Şuradaki shinobiler Kiyo ile sevişmiş olabilir. Meyve seçen kadın da... Hatta şuradaki silah satan herif bile! Kiyo sarhoş olduğunda öpmüştü beni değil mi? Başka bir sarhoş gününde bir şeyler yapmış olabilir. Neden olmasın? Durduk yere silahçı ile Kiyo'yu münasebet halinde hayal edince elimle burnumun üst kısmını ovmaya başladım.
"Ama sen... Anlaşmayı bozdun."
Kiyo'nun kızarmış bir şekilde o herifin altında olması...
"Ama sen... Bu garibi çok yordun."
Öyle bir şey olmadığını biliyorum.
"Ama sende şeytan tüyü var."
Belki de bir kadını o...
"Kahretsin!"
Yeter! Kiyo'yu başkaları ile sevişirken hayal etmek istemiyorum artık!

Benim bu Kiyo'yu birinin yatağında basmak için çıktığım gezi de artık başka bir amaca hizmet ediyor sanırım. Kendime bir kurtuluş yolu bulmalıyım. Madem şeytan, şifre falan diyerek ibadethane aramaya kalktık. Bari kendime de yararım olsun. Ciddi ciddi din konusunun üstüne gidebilirim. Dindar biri olmadığımı söylemiştim. Şuana kadar bu konuda araştırma bile yapmadım. Peki ya din konusu benim iç huzurumu sağlarsa? Eğer gerçekten böyle bir şey olursa çok mutlu olurum. Benim bildiğim meydanın yakınlarında Shinto tapınağı mıdır nedir, bir şeyin olduğunu biliyorum. Hiç gidip bakmadım. Buna rağmen Ishigakure'nin çevre planlaması o kadar başarılı ki, sanki bizzat ben koymuşum buraya gibi buldum bu tapınağı. Daha önce ilgimi çekmemesinin nedeni minicik bir yer olmasıymış demek ki.

İki tane taş binanın arasından milli park gibi göz kırptı burası bana. Ben de boş boş girişteki acayip geleneksel yapıya baktım ilk olarak. Koluma bağlı olan kuş "Vay amına koyayım." tarzında öttü. "Ulan bir 'Şeytan' kelimesinden nerelere geldik iyi mi?" diye mırıldandım ben de. Döndüm papağana "Çok ses çıkarma madem. Şimdi millet tapınıyor falandır, rahatsız etmeyelim." dedikten sonra yürüdüm toriiye doğru. Bu sırada gözüm üstteki yazıyla buluştu. Jouzoya-in. Jouzoya ne demek acaba?

Toriinin altından geçtikten sonra yürüdüğüm patika içimdeki rahatsızlığı dindirdi gibi geldi bir an. Belki de yaydıkları oksijen kafa yaptı. Bilmiyorum. Pek sokağa çıkmamamın yanında, dışarı çıktığımda ortama bakıp oradan zevk de almam ben. Daha çok kendi düşüncelerime odaklı yaşıyorum. Şuan ilk defa böyle tanrılı falan bir ortamda bulunduğum için çevremi inceliyorum ve aslında iyiymiş lan. Burası tabi o kadar büyük bir yer olmadığı için yürüdüğüm yol da çabucak bitti ve küçük bir bina çıktı karşıma. Gene oldukça geleneksel bir şekilde inşa edilmiş bir yerdi burası. Bizim evler tek tip ve taştan falanlar. Bu tür yerler oldukça egzotik geliyor bana. Biraz bakıştık biz bu binayla sonra bir adım attım içeri girerim diye düşünüp ama diğer adımı atamadım.

Birden tüm şüphelerimi unutup böyle rahatlamamdan, şüphe duydum. Evet, bunu fark edince kendimden bir kez daha nefret ettim. Ben iyileşebileceğimi düşünmüyorum. Gerçekten olacak gibi değil. Şüphelerimden kurtulmak istiyorum ama kurtulunca da neden kurtuldum diye düşünüyorum. Bu şekilde delireceğimden eminim. Ne biliyoruz? Belki de böyle bir ibadethane yok. Şuan birilerinin tuzağındayım. Attığım adımı geri çekip, üç adım geriledim. İçeri girmek istemiyorum. Girmekten vazgeçip sağa doğru gidip bahçenin bir köşesine attım kendimi. İçeriden biri çıkana kadar burada bekleyeyim madem. İçeri girersem kendimi çok tehlikede hissedeceğim. Eve geri gidersem de sanki fırsat tepmiş gibi olacak. En iyisi dışarıda oturmak. Derin bir nefes alıp mantıklı düşünmeye çalıştım otururken. Bir aralar yolda rahatça yürüdüğümü hatırlıyorum. Artık neden olmuyor? Git gide bu düşünceler artıyor beynimde. 30 yaşında bir odaya kilitlenmiş bulmak istemiyorum kendimi. Şüpheler yüzünden çevresindeki herkese zarar vermiş bir deli olmaktan korkuyorum. En kötü yanı da, durumumu biliyorum. Düşüncelerimin boş kuruntular olduğunu da biliyorum ama bir kenara atamıyorum. Evime Ishi-chou'nun bir operasyon düzenlemeyeceğini biliyorum ama gene de evin altına bir kaçış tüneli kazmazsam yatakta rahat uyuyamıyorum. Üstelik öylesine içi boş şüpheler de değil. Demek istediğim, kimseye gerçekten güvenemediğim için oluyor bunlar. Bir Kiyo diyordum ama şu halime bak. Beni aldattığını düşündüğüm için çıktım yollara. Ona bile güvenemiyorum.

Re: ...Diğerinin Paranoyası.

MesajGönderilme zamanı: 30 Mar 2015, 21:42
gönderen GM - Naruto
Yürüdüğün ufak patikada aniden durup kendini çimlere, bir ağacın altına atıveriyorsun. Sırtını ağaca yaslamaya çalışırken birden boşa düşüp kalıyorsun! Acaba ağaç da mı yok... Fakat var. Sadece etrafına çok bakarken oryantasyonunu kaybedip boşluğa sırtını vermişsin.

Ya da bir dakika.

Sen o kadar da gerizekalı, mal, dengesiz ve aptal, andaval, hayvan değilsin. Bir ağacı ıskalamayacak kadar da beyin var sende.

Ağaç yer değiştirmiş olabilir. Hatta Genjutsu içindeyken böyle beyin ancuklaması yaşayıp olan şeyler çarpılıyor ya, o olmuş olabilir ve beynin ağacın olan yerinden bir kaç otuz santim yan tarafa kaydığını düşünüp, senin yere çarpacağını hesaplayıp, öyle bir his yollamış olabilir! Ya şu anda hala evden çıkakamış bir halde, ağzından köpükler çıkararak kriz geçiriyorsan? Ya bunu yapanlar Kiyo'ya kayıyorsa şu an?

Abov.

Re: ...Diğerinin Paranoyası.

MesajGönderilme zamanı: 02 Nis 2015, 01:12
gönderen Shiki Nishiyama
Tam oturdum çimlerin üstüne. Ağacın tekine yaslanıcam. Kendime küfretmeye devam edeceğim derken birden boşluğa yaslanıp yere düştüm. İki saniye içinde bir adrenalin partisi verdi vücudum. Hiç de sevmem bu duyguyu. Sol kolum ile tekrar doğrulurken sağ elimi de kalbimin üstüne getirdim. Korkuyla atıyor. Bu aralar bolca yaşadığım bir durum ne yazık ki. Onu bunu bırak da ben neden ağacı ıskaladım lan? Yani övünmek gibi olmasın pek deliği tutturamamak gibi bir problemim olmadı. Koskoca ağacı da ıskalayacak halim yok herhalde. Dikkatim götüme kaçtı desem, ne bileyim beyinsiz olduğumu düşünmüyorum o kadar da... Gene sıcak basınca dişlerimi sıktım. Sanırım bir sinir krizi daha geliyor çünkü amına koyayım evden her dışarı çıktığımda genjutsu yiyorum artık iyice müptelası oldum! İlk şu "Sikseler bi yere gidemezsin" tekniği, sonra da "Kolunu bacağını zevkine kesek de ağla" tekniği... Şimdi de "AĞAÇ KAYDIRMA" no jutsu mu yiyorum? Ulan "Acaba şuan evde götümü parmaklıyor olmayayım?" diye düşüne düşüne ben hiç mi iyi yol kat edemeyeceğim bu paranoyaklıktan? Lan acaba evden dışarı çıkamadım mı cidden? Götümü parmaklayıp yatıyorum yerlerde herhalde. Kiyo'yu sikiyorlar gözümün önünde belki. BELKİ DE KIYO YAPTI BU TEKNİĞİ? Nishi sakin ol. Lütfen sakin ol amına koyayım ya! Ne demek ağaca yaslandın sandın da yaslanamadın? SİZ BENLE TAŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞAK MI GEÇİYORSUNUZ? Burada psikolojim bozuk, bir huzur ortamı arıyorum! Millet gelmiş Nishi'ye genjutsu yapıp iyice delirtelim diye uğraşıyor. Yav ben cidden bir bok yapmayacağım. Önemli biri de değilim! Cidden bak söz veriyorum önemli bir şey görürsem de susacağım kendime saklayacağım. Çıkın beynimin içinden, kesin şu genjutsuları! Söz verdim lan orospular!

Artık sinirden mi diyeyim, iyice delirdiğimden mi diyeyim bilmiyorum ama 30 saniye içinde kendine ne kadar zarar verebilirsin yarışması yapsalar birinci olurdum herhalde. İlk tora mühürünü yapıp Yusubi no Jutsu'yu yapacağım kontrolsüz bir şekilde. YAK CANIMI ELEKTRİK ÇAKRAM! Artık sana da nasıl güveneceksem amına koyayım. En son Rai no Te çalışmadıydı. Kendi chakrama bile güvenemiyorum nasıl bir hayat bu Kami-sama. Kami-sama demişken, oraya da geleceğim ama ilk şu durumdan bir emin olayım. Bu tekniği de ilk defa kullanıyorum. Sanırım sinirlerin arasındaki elektriğikle ilgili bir saçmalıktı. Şimdi vücudumu genjutsuya uyaracağım derken sikim kalkmasın da... Neyse, bu tekniği yaptıktan sonra etrafıma bakındım ama emin olamadım. Bir de chakra akışımı kapatıp açsam dedim. Onu da yaptım ama ulan ya bu kadar basit bir teknik değilse bu ağaç kaydırma diye düşünmeden edemediğim için kunaimi alıp kolumu falan çizeceğim. İyice emo ergenlere bağladım. Ne zaman genjutsuya kapıldığımı düşünsem kendimi yaralamaktan vazgeçmeliyim sanırım. İlk seferinde elimi yarmıştım, hala izi var. Omzumda da Kiyo'nun az kan akıt dediğimde çotank diye geçirdiği kunainin izi var. Kinci piç. Şimdiki emin olamadığım bir durum olduğu için için kunaiyi saplamaya korktuğumdan sadece bir iki çizik atabilirim sanırım. AAAA KİKİKİKİ! Gene sinirlerim tepeme bindi! Biri bana chakra aktarsın!

Tüm bu yaptıklarımdan sonra ayağa kalkıp şu binanın içine gireceğim. Girmeyeyim dedim, güvenli değil dedim ama amına koyayım dışarısı daha tehlikeli! Tabi elinde bir kunai, kendini kesmiş, dövmeli, saçının bir tarafını kazıtmış, psikopat bir herif pek hoş manzara olmasa gerek. Gene de şuan bu durumu sikleyecek değilim. Yardıma ihtiyacım var. Hem de her konuda! Eh, her konuda değil be. Sekste iyiyim, genjutsu yapmakta da iyiyim, Akıl sağlığım ve şu yakalanmış olabileceğim genjutsu konusunda! Genjutsucuyu genjutsuya tutmak ne ironik lan. Neyse içeri girince ne diyeceğimi düşünmediğim için sinirden "Kimse Kiyo'yu sikemez ulan! ÇAKRA GÖNDERİN BANA!" derim. Sonra da özür dilerim herhalde ama benim dışımda kimse sikemez cidden. İzin vermem! Nishi bir bak kendine. Bak nasıl bir sorunlusun. Nasıl bir dengesizsin. Sana Ishıgakure neden genin emanet etmedi anlarsın herhalde artık. Her neyse, içeride kim bilmiyorum ama içeri daldıktan sonra etrafıma bakınıp ona göre davranırım sanırım.

Re: ...Diğerinin Paranoyası.

MesajGönderilme zamanı: 08 Nis 2015, 01:02
gönderen GM - Naruto
Kendine elantriği bastıktan sonra emin oluyorsun ki Genjutsu'da falan değilsin. Sadece kısa bir süreliğine mala bağlamışsın. Bir sıkıntı yok, arada gelir giderler sana. 2 civata eksiğin var milletten, nolacak.

Ayağı kalkıyorsun ve yürüyorsun hondene doğru. Sunağı geçerek az sayıdaki merdivenleri aşıyorsun. Avludan içeri dalarken ise, hani dangalaksın dedim ya, aynı o sebepten mütevellit bağırıveriyorsun. Bağırman bittiği anda, biri TAŞŞAKLARINA sertçe vuruyor!

"Ananskim!" diye iki büklüm, taşaklarını tutarak öne doğru eğiliyorsun. Belin bükülüyor yani 90 derece. Domalıyorsun kısaca. Donun olmasa göt yanakların açılacak. Yerde sabun misali. Her neyse.

Bir yaşlı eleman var önünde, kısa boylu, tıfıl bir dede. "İçerde bağırma lan sikik! İbadethane burası!!" Gözünü biraz kaldırıp baktığında TAŞŞŞAKLARINA kapalı bir tessen ile vurduğunu anlıyorsun.

Eleman harbi tıfıl, ufacık bişey. böyle yere eğilmişken meme uçlarına falan geliyorsun elemanın. O da zaten beli bükmüş durumda. Böyle karşılıklı bükük belle bakışıyorsunuz birbirinize. Eleman kel. ama tertemiz kel. Gözleri o kadar kısık ki gözlerini göremiyorsun. Üzerinde siyah bir hakama var, ayağında ise hasır sandalet, beyaz da bir çorap.

Re: ...Diğerinin Paranoyası.

MesajGönderilme zamanı: 13 Nis 2015, 00:55
gönderen Shiki Nishiyama
Kapalı konu
Vizeler falan, özür diliyorum pasiflik için.


Hah! Tam tahmin ettiğim gibi! İçerisi gerçekten de tehlikeliymiş. Ben içeri girip bağırdığımda kasıklarıma yediğim darbe ile iki büklüm oldum. Tüm bu acı, değerli bölgemden beynime doğru hücum etti ve vücudumun diğer her yeri uyuştu. Sadece sikim ve ben kaldık yani. Acıya dayanmak için dişlerimi birbirine kenetledim. Bu sırada da memelerine eğilmiş olduğum ve tahminlerime göre demin apış arama elindeki yelpaze ile vuran herif buranın bir ibadethane olduğunu ve burada bağırılmaması gerektiğini söyledi. Sikik dedi bu sırada bana. "Küfür serbest ama galiba." dedim duruşumu bozmadan. Sesim delice kısık çıktı.

Kendimi zorlayarak doğrulmak zorunda kaldım. Öyle domalmış bir vaziyette durursam yoldan geçen biri 'oo burada bedava göt var' diyerek sokuşmaya falan çalışabilir diye düşündüm sanırım. Dünya'nın en cool insanı olarak gözlerimi kapatıp kaşlarımı çattım ve sağ elim ile alnımı ovmaya başladım. Sanki kameralara poz veriyormuş gibi bir poz oldu tabi ki bu. Bu şekilde 4-5 saniye bekledim küçük Nishi ağlamayı bıraksın, beni de üzüntüye boğmasın diye. Katlanılabilir bir acıya dönüşünce karşımdaki cüce keltoşa "Tişikkirlir-" dedim helyum yutmuş gibi. "Öhöm, yani teşekkür ederim. Gerçekten de genjutsuda değilmişim ossan." Her türlü genjutsu, genjutsu parçası, genjutsucuk vb. bu acı ile bozulmuştur yemin ediyorum. Ulan işesem acır mı? Bi tuvalete falan gidip baksa mıydım?

Şöyle bir baktım emmiye. Kel kafalı, çük kadar boylu, kambur, kör falan bir de sanırım. Kendini dine verip bu hale geliyorsan yok ben almayayım. Alnımı ovaladığım elimi indirip herifin gözlerinin önünde salladım acaba bir tepki verecek mi diye. Belki de herif kördü ve ben anırarak buraya gelince vurabildi bana. Hatta çüküme vurmak istemiyordu ama bahtsız bir adam olduğumdan oraya denk geldi. Sol elimi de adamın mükemmel pürüzsüz kel kafasına götürüp şöyle bir okşadım. Belime geliyor zaten adam. Kafasını kaldırıp yüzüme de bakamaz o kambur sırtı ile. "Geçmiş olsun. Doğuştan mı körsünüz yoksa din mi yaptı sizi böyle?" diyerek sağ elimi de keline koyup iyice ovalamaya başladım. "Bazı keşişlerin güneşe bakarak kendilerini kör ettiklerini ve bu şekilde zevke falan geldiklerini okumuştum. Bu kel de ibadetin parçası mı? Çok hoşmuş." Keli yeterince okşadığımı düşününce kollarımı bağladım ve bir adım geriye atarak etrafa bakmaya başladım. "İç huzurumu bulmaya gelmiştim ben." Belamı buldum ne yazık ki. "Kiyo'yu da bulsam hiç fena olmaz. Ne yapılıyor burada, tanrıyı falan mı arıyorsunuz?"

Re: ...Diğerinin Paranoyası.

MesajGönderilme zamanı: 18 Nis 2015, 20:10
gönderen GM - Naruto
"Taşşak mı geçiyon evvvvlaaadııım..." diyor tıfıl dede, sen onun kafasını okşarken. Elindeki kapalı tessen ile yavaaaaaaşça, senin elini kafandan çekiyor. Tessen'in ne kadar acıttığını tattığından fazla zorlamıyorsun sende. Dede ardından tessen'i açıyor ve yelpaze formuna getiriyor, sallamaya başlıyor kendine. "Biz burada ibadet ediyoruz."

Yoldan çekiliyor ve içeri girmene izin veriyor. İçerisi çok büyük değil, hani 10 metreye 10 metre bir alan düşün. Yer tatami, girmek için ayakkabılarını çıkarman gerek. Duvarlarda parşömenlere çizilmiş çeşitli resimler var, bunların genelini dağ ve Oni resimleri oluşturuyor. Odanın ortasında ise kocaman, beyaz bir kaya var. İşlenmemiş mermer parçası gibi duruyor. Çevresi süslenmiş bir platformun üzerinde sergilenmekte. Çevresinde tütsüler falan yanıyor.

"Gireceksen ayakkabılarını çıkar. Ne istemiştin şindi sen adam akıllı tekrar söyle."

Aklına ufak bir şey geliyor, burası köy yönetimi tarafından resmi bir bina olarak geçiyor ve eğer bu ufak dede seni şikayet ederse falan, bir fırt çekiverirler makattan. Zaten senin gibi manyak giyinen başka birisi yok, en ufak bir tasvirde anlarlar yani.

Re: ...Diğerinin Paranoyası.

MesajGönderilme zamanı: 22 Nis 2015, 03:54
gönderen Shiki Nishiyama
Adamın dediği üzerine ayakkabılarımı topuklarına basarak çıkardım ve içeri girdim. Kapıyı arkamdan kapatıp koluma bağladığım ve deminden beri ani hareketlerimden korkup bunalıma girmiş kuşun ipini de çözdüm. Madem ibadet yeri, hayvanlar da ibadet edebilir bence. Minicik bir yer burası da... Sağa sola bakınarak içeride bir tur attım ilk. Ardından ortadaki garip taşı inceleyerek konuşmaya başladım.

"Ossan, ben bayağı rahatsız bir adamım biliyon mu?" diye söze başladım. "Demin taşşaklarıma vurarak beynime beynime acı bastığın için genjutsuda değiliz, rahat rahat konuşuyorum. Bu gün dışarı çıkmamın tek nedeni, sevgilimin beni aldatmasından şüphelenmemdi. Aldatmayacağını biliyorum ama şüphelenmeden edemiyorum."
Biraz susup boş boş duvarın tekine baktım.
"Yani aldatmıyordur ama parfüm falan sıktı."
"Normalde sıkmaz."
"Yani aldatabilir."
"Umarım aldatmıyordur. "

Celallenip döndüm karşımdaki kel adama tekrardan "GÖRDÜN MÜ OSSAN?!" diye anırdıktan sonra bağırdığımı fark edip sessizce "Özür dilerim." dedim. Ardından da çöktüm olduğum yere. Taşın etrafında bir yerlere oturma iznim var sanırım.
"Bayadır bu şüphelerin gitmesini bekliyorum ama gitmiyorlar. Sadece sevgili konusunda değil bir de. Daha da kötüsü, köy de bunun farkında sanırım. Bir iki ay önce dengesizim diye genin takımı verilmedi. Aslında evden Kiyo'yu suç üstü yakalamaya çıkmıştım ama..." Bacaklarımı önümde birleştirip dizlerime sarıldım mutsuz bir şekilde. "Sence bu din olayları iç huzurumu sağlamama yardım edebilir mi? Yoksa, umutsuz vaka mıyım?"

Daha önce Kiyo'ya bile bu şüphelerimi açık açık anlatmamıştım. Yani tabi ki Kiyo delicesine paranoyak olduğumu biliyor. Herkes yemeden yemeğe başlamadığımı, sürekli kaçış planları yaptığımı, yeni tanıştığım kişilere adımı farklı söylediğimi görüyor. Fakat hiç bir zaman oturup bu konu hakkında ciddi ciddi konuşmadık. Kiyo bu durumu kişiliğim olduğu için kabulleniyor gibi duruyor. Aynı insanların gay olduğumu kabullenmesi gibi. Burada kötü olan ne diyecek olursanız, insanların beni kabullenmesi sikimde bile değil. Benim için önemli olan kendi kendimi kabullenebilmem ve bunu yapamıyorum. Kiyo ile mutlu olabilirim evet, ama her yakışıklı erkek gördüğümde kötü düşüncelere kapılmak içimde bir yerlerde onu aldatma potansiyelim olduğunu gösteriyor. Bunu isteyerek de yapmıyorum. Şüphelerim de aynı şekilde. İnsanlar şüpheci biri olduğumu kabullenebilirler ama içim içimi yerken nasıl rahat olabilirim?