gönderen GM - Naruto tarih 01 Şub 2015, 01:51
Sui tüm söylediklerini her zamanki tavrıyla, yani tamamen hareketsiz ve gözlerini senin gözlerine dikmiş bir şekilde dinliyor. Cümlelerin sonlandığında, kızın senin dediklerini anlayıp anlamadığını bırak, dinleyip dinlemediğine bile emin olamıyorsun. İçinde tutunduğun tek dal raporda yazanlar ve kızın az önceki öfke kırıntısı oluyor. Nefessiz bir donukluğun sonunda Sui "Fikirlerinizi anlıyor ve saygı duyuyorum efendim. Bunları kendime aşılamak için elimden geleni yapacağımdan emin olabilirsin." diyor. Ancak ardından bakışları iyice donuklaşıyor. Sanki bir an için gözlerindeki morluk yerini beyazlığa bırakıyor ve Sui "Ancak affınıza sığınarak söylemek isterim ki söyledikleriniz saçma. Ben bir shinobi olarak doğdum ve varlığımın amacı da bundan ibarettir. Ama elbette üstüm olan sizin sözlerinize uymak için tüm gayretimi sergileyeceğime yemin ederim." diyor. Hemen ardından ise "Dürüstlüğümü bağışlayacağınızı umuyorum efendim. Takımlara atanmadan önce eğitmenlerimiz kafamızdan geçenleri kaptanımıza söylememiz konusunda bizlere bir konuşma yapmıştı ve bu yüzden düşüncemi sizinle paylaştım. Ancak dilerseniz bu vakitten itibaren düşüncelerimi paylaşmayı kesebilirim efendim." diyor. Kızın bu cümleleri suratına defalarca tokat atıyor gibi aslında. Kendi düşüncelerini sırf söylemesi gerektiği tembihlendiği için söyleyen, inanmadığı bir düşünceyi uygulamaya koyacağını ileten ve hepsinden de öte, senin inandıklarını saçma olarak nitelendiren bu kız ile işinin pek de kolay olmayacağına ikna oluyorsun tamamen.
Sui'nin bu açık konuşmasının ardından kafanda kelimeler dolaşırken, birden kapının hemen yanındaki masadan bir gürültü kopuyor. Adamın biri hışıla ayağa kalkarken "Ne yapıyorsun sen, dikkat etsene!" diye bağırıyor. Bu bağırtıya cevap olarak ise, adamın cüssesinden göremediğim bir başka kişi cevap veriyor. Sesi son derece sakin çıkan kişi "Şemsiyemi gözüne sokmak istemedim ama soktum." diyor sanki cümlesini uzatabildiği kadar uzatmak istiyormuş gibi yavaş konuşurken. Fakat hemen ardından adam bir kez daha acı ile bağırıyor ve bu sefer yavaş konuşan kişi "Şemsiyemi karnınıza sokmak istemedim ama soktum. Ama asıl sokmak istediğim yer yine gözünüzdü." diyor. Tam bu esnada konuşan kişi adamın önünden geçiyor ve elinde kocaman bir şemsiye ile beliren Masaru'yu görüyorsun. Neredeyse kendinden bile büyü şemsiyesini çevirerek etrafına bakmaya başlayan Masaru'nun gözleri seninkiler ile buluşuyor ve hemen yanına doğru yürümeye başlıyor. Şemsiyesi neredeyse boyundan 20 cm. uzun olan Masaru tam yanınıza geldiğinde "Yağmur yağar diye düşündüm, evde bekledim biraz. Sonra oyun oynadım. Yağmur yağmadı, ama yağabilir bence. Yağsa aslında iyi olur, mikroplar kırılır. Kar mıydı o? Yağmurdur yağmur. Kar olsa mikropları kırmaz, dondurur. Ama yağmur kırabilir. Hani damlaya damlaya taşı bile kırıyor ya su, o hesap. Damlaya damlaya mikroplar kırılıveriyor." diyor ve hemen Sui'nin yanına oturuveriyor. Sui yüzündeki donukluktan taviz vermeden kendini yana kaydırırken "Yağmurdu, suydu derken susadık. Su içsem ya ben, lıkır lıkır... Ismarlarsan kıyak adamsındır, ısmarlamazsan küfür ederim suratına. Çok sağlam küfürlerim vardır. Edeyim mi bir tane?" diyor. Cümlelerini nefessiz bir şekilde sıralayan Masaru avel avel bakmaya başlıyor. Sen ise aklın hala yağmur mevzusunda kalmış gibi duruyorsun zira hava günlük güneşlik ve yağmur yağması için bir mucize olmasını gerektirecek bir hava hakim. Sui ise bakışlarını sana sabitlemiş bir şekilde, donuk ifadesi ile sana bakmakta.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.