Shiomiya Kiyo
Shiomiya Akemi
Shiranui Kanaye
Kokuryu Taoreta
Fushihara Kensei
Ben gene hangi ara olmamam gereken bir yerde buldum kendimi? Tamam boyum 155cm ama, BU AKADEMİ BEBELERİ İLE YANYANA OTURTULUP BANA DERS ANLATABİLECEĞİNİZ ANLAMINA GELMİYOR!
Durun açıklayayım…
Burası neresi biliyor musunuz? Bizim köyü çevreleyen değerli Kushina’nın köye, köyün akademisine en yakın etekleri. Belki de serbestçe dolaşmaya iznimizin olduğu tek kısımları yani. Gerçi, derslerini inatla açık havada işleyen akademi bebeleri yüzünden bu kısımlarda bile özgürce dolaşamıyoruz ama, onlara da hak veriyorum şimdi. Köyün iklimi sağolsun Kasım ortasında olmamıza rağmen götümüz hala terliyor gündüz vakti, eh bu bebeler de kapalı sınıflarda kalmak istemiyor haklı olarak.
Ben ise sınıflara salça olmamaya çalışıp, gidebildiğim en uzak noktalarda avare avare dolanıyordum. Taijutsu çalışmak, ne bileyim yatıp kafa dinlemek gibi hayırlı bir amacım olsaydı en azından değil mi? Yok, ille de tutturdum kurbağa yakalayacağım, olsa olsa Kushina’da vardır burada kurbağa diye. Aradım taradım, kurbağa falan bulamadım, acaba geçen çıkan yangında mı yandı hepsi? Belki de hiç yoktular. Kurbağa bulamadığım gibi bir de acaip çişim geldi. Burada çiçek bile koparmak yasaktır, peki… İşemek de yasak mı ki?
Çişi geldi mi bir an önce yapmazsa stres olan insanlardanım maalesef. Hem milletin, özellikle devriyecilerin göremeyeceği bir yer bulmaya, hem de çişimi tutmaya çalışırken gereksiz bir stres yaptım o yüzden. Bir de şu bebelerin oradan bir acaip gürültü geliyor, kahkaha falan atıyorlar, cozutmuşlar duyabiliyorum. Sanırım sadece bir ders grubundan geliyor bu sesler, hangi grubun yanından arkasından geçtiysem sessiz sakin dersleriyle ilgileniyorlardı halbuki. “DERS ÇALIŞIN DERS, AMINA KODUKLARIM!” diye gürültü kaynağına doğru çemkirdim. Çemkirmemle de sesler kesildi. Beş, bilemediniz altı saniye kadar artık sesin gelmediği yön ile bakışmış, işeyecek yer aramaya devam etmek istemiştim ki, o yönden bir karartı bana doğru gelmeye başladı. Hayır öyle hayvan gibi hızla üstüme üstüme gelmiyordu. Hızında bir anne azarlaması vardı, fakat cinsiyeti anne olmaya ne yazık ki uygun değildi. Sert adımlarına dikleştirdiği omuzları ve sımsıkı kapattığı kalça hizasındaki yumrukları eşlik ediyordu.
Kavanoz dibi gözlükler…
“SHIOMIYA!”
Belki de aylardır yıkanmamış iğrenç saçlar…
“HEM DERSTEN KAÇIYORSUN!”
Artık grileşmiş gereksiz bir beyaz önlük…
“HEM DE ARKADAŞLARINI MI AZARLIYORSUN?”
“NOJIRI SENSEI?!”
LAN BU ADAMIN BURADA NE İŞİ VAR? Kafayı yedi diye emekli etmemişler miydi bunu? Yoksa o kızları elliyor diye miydi? Bilmiyorum ama şu an ne burada ders veriyor olması lazım, ne de beni sürüklüyor olması. Büyüğümdür diye laf da edemedim ama orospu gibi yapıştı yakama sürüklemeye başladı beni geldiği yöne. “SEN-Sensei! Lan acıyo! Sensei nereye be! ABİ DUR!” Diye çırpınıyorum ama yok, adam dinlemiyor arkadaş. Ben söylendikçe o da dersten kaçmış olmamdan, genjutsudan, yoklamadan bahsediyor, aileme şikayet etmekle tehdit ediyor. Koydu kafaya oturtacak beni bu bebelerin yanına; “SENSEI!!!”
“SENSEI MEZUN OLMAYI GEÇTİM, BEN CHUUNİN OLALI YILLAR OLUYOR, AYIIBOLUYOOOOAMA AH VURMA TAMAM!” Yedim bir de üstüne tekmeyi iyi mi? İşeyeceğim diye geldiğim noktaya bakın. Bebeler kıkırdamayı, gülmemeye çalışmayı fallan geçmiş haşince hem bana hem adama gülüyorlar. Beni bir kenara bırakırsanız aslında adamın düşmüş olduğu durum üzücü. Acaba evde yatıyor, hemşiresinin götüne elliyor olması gereken bu zavallı deli adam neden burada bu bebelere makara ediyordu kendini? Bilmiyorum. Bildiğim tek bir şey var, o da şu an arkamdan iki de bir “Pssst, pssst!” yapan bebeyi Sensei falan dinlemeden yatırıp sikeceğim. “NE VAR AMINAKOYAA-Aaa, Akemi.”
Bir bu eksikti, küçük kardeşim; Shiomiya Akemi. Öküzün önde gideni, topuz yaptığı saçlarıyla çerçevelediği sevimli suratına aldanmamanız gereken, küfürbaz düzenbaz Akemi. Orospu Akemi. Geçen benden cukkaladığı yirmiliği hala geri ödememiş olan Akemi. Düşe düşe bunun sınıfına üştüm iyi mi? Emekleye emekleye yanına gittim. Yanına yerleştikten sonra da, konuşmaya başlamadan önce, aşırı acılı conconların genjutsuyu alt etmekte ne kadar başarılı olduğunu saçmalayan zavallı adama şöyle bir baktım.
“Burada neler olduğunu anlatmadan önce rica etsem benim şu yirmiliği öder misin artık?”
“Bedava anlatmam. Ya para bende kalır, ya ek ödeme yaparsın.”
“Her türlü param sende kalıyor yani.”
Ulan. Sigara alacak param da kalmadı ama şu an seçim yapmam gerekiyor. Para mı? Dedikodu mu? Para mı? Dedikodu mu?
Dedikodu wins.
“İyi lan anlat hadi!” Dememle bu anı iple çekiyormuş gibi tek solukta anlatmaya başladı.
“Son genjutsu sınavında toplu kopya çektik!!”
“Eeee?”
“Ama yanlış kopyayı çekmişiz, topluca kaldık ehe!!!”
“…”
“Tsurumi Sensei de ceza olarak Nojiri Sensei’ye havale etti bizi topluca!!!”
“Akemi… Bu adamın evde ölüyor olması lazım, ben mezun olduktan sona emekli ettiler bu adamı delirdi diye.”
“İşte ceza kısmı bu oluyor zaten. Hem sabahtan beri Genjutsu’ya Giriş’i anlatıyor…”
“Kasımın ortasındayız…”
“Evet, kasımın ortasındayız ve aşırı yalan yanlış anlatılan Genjutsu’ya Girişi dinliyoruz, hem de sınıfın yakınlarından geçen herkesi zorla oturtup ders dinletiyor, tek kurban sen değilsin yani..”
İşaret parmağıyla, grubun ön kısmında oturan öküzleri işaret etti. İlk oturduğumda sinirden fark etmemiş olmalıyım zira bu hayvanları fark etmemek mümkün değil diğer çocuklarla olan boy farklarından. HANİ BENİ FARK ETMEZSİNİZ DOĞAL OLARAK AMA BUNLARI GÖRMENİZ LAZIM. Birbirlerinin götlerinin dibinde oturan, biri bağrı açık, öbürü alabildiğine turuncu saçlı iki öküz. Birkaç çocuk uzaklarında ise bir başka öküz; gene turuncu kafalı ama bir önceki öküz kadar değil, gözlükleri de var bunun. Onun gene az uzağında bağrı yanık orta yaşlı bir adam, alnına bağladığı beyaz halattan anlıyorum ki bir balıkçı bu.
“Lan balıkçı ne ayak?”
“İşte onu da aldı derse.”
“O da öğreniyor, ne güzel.”
Bağrı açıkla turuncuya geri çevirdim gözlerimi. Dikkatimi hakediyorlar zira bunlarla çözülmemiş, durun bir dakika, aslında tam olarak başlamamış bir meselemiz var. Haberleri yok belki ama, bunlar benim derinlerde bir yerde belalılarım. O günden beri pek siklememiş, üstüne düşmemiştim bu konunun amma kader bizi burada birleştirdiğine göre artık ilgi ve şefkat göstermeliyim bu ikiliye. Evet, bağrı açık olan; havuz partisinde Nishi’me sarılan gavat. Diğer domates ise gün boyunca kevaşe gibi Nishi’min peşinde dolanmış olan diğer gavat. Nishi, karşı cinse ilgi duymadığını açıklamış olmasaydı belki bir iki sataşma ile unutabilirdim ama bu ikili ne yazık ki benim için potansiyel birer rakip.
“Akki, kağıt kalem!”
“Yok.”
“Nası’ yok?”
“Yok işte.”
Bir süre anlamsızca bakıştık kardeşimle. Sonra ellerimle iki yanağından tutup kendime çektim, alnından, yanaklarından öptüm.
“Helal kardeşime. *şlops* Canım, *şlop*, gurur kaynağım benim! *Muah!* Abisinin gülü!”
Karı okula defter kalem getirmiyor olaya bakar mısınız? Sonra Akemi neden sınıfta kaldı, sonra Kiyo neden adam gibi ders çalıştırmıyor. EVDE YEDİ ÇOCUK VAR BU SÜBYANIN DERSLERİ NEDEN BANA İTELENİYOR? Neyse. Öndeki çocuğu ayağımla dürtüp ondan istedim kağıdı kalemi ama veremeyeceğini söyleyip sanki vebalıymışım gibi bir iki göt uzaklaştırdı kendini bizden. Ben devreye girmeden, Akemi çocuğun kulağına eğildi; “Abim çocukları sikmekten zevk alıyooor~”
Gözlerim kocaman olmuştu ama Akemi’nin sado-mazoşist yöntemi ile kağıda kaleme de kavuşmuştum. Birkaç nefes alış veriş sonrası şoku atlatıp, çocuğa öyle bir şeyin gerçek olmadığını söyleyip, yazı yazmaya başladım. Başladım fakat her bulmacada olduğu gibi beyim ağrımaya çoktan başlamıştı, bana kalırsa yazı yazmak da bir bulmaca ve böylesine acı verici olmamalı. Uzun uğraşlarım sonrası yazacağımı bitirip kağıdı şöyle bir kendimden uzaklaştırarak eserime baktım ve sırıttım. Böyle bir laf sokma bir daha yapılamaz bence, gene zekiliğim üstümde, kami beni kahretmesin! Kağıdı düzgünce katlayıp, öndeki öküzlere attım sırıtışımı bozmadan. Göt göte oturmuş olan öküzlerin tam arasında düşerek ikisinin de dikkatini çekti notum.
L@N!!!
BAY BaqRI AÇIKH W€ ORO$pu KIzILI!!
SiİİizZZ DhAHA AQADEMY öqrenCHİSİ MİYdniz LAaaaaAAAA?!
Zaaa
xdD
Kiyo.
Bari çişimi yapsaydım. Allahsız sensei..