Oyuncular: Izumi Katsuo, Kazuko Mifune, Midori Sora ve Darai Osui
Pasiflik Süresi: 48 Saat
Mifune, Sora ve Osui Üçlü Bela ile birlikte kervansarayın içine giriyor. Grubun önünde Mifune ve Okawa bulunmaktayken, geri kalanlar onların arkasından içeriye giriş yapıyor. Kervansarayın içi tamamen boş bir durumdayken, içeride sadece elinde büyükçe bir temizlik sopası ile duran kadını görebiliyorsunuz. Kadın size şaşkın bir şekilde bakmasının ardından “Üzgünüm, yiyecek bir şeyimiz kalmadı. Ayrıca boş odamız da bulunmuyor.” diyor. Bu esnada hemen arkanızdaki kapıda ufak bir gıcırdama oluyor ve içeriye gülümseyen suratıyla yaşlı adam giriyor. Sizden daha şaşkın bir şekilde etrafa bakan yaşlı adam sanki kimseyi göremeyince büyük bir üzüntüye kapılıyor. Kafasını biraz öne doğru eğerken de ufak adımlarla Osui’nin yanına geliyor. Bir elini Osui’nin omzuna atan adam “Mogu hendugu!” diyor sıkılmış bir ses tonuyla. Yaşlı adamın ne dediğini elbette anlayamıyorsunuz ve Osui dışında diğerleri de adamın dediğine pek aldırmıyor. Bu ana kadar görmezden geldiğiniz adamın şu anda ne dediğini anlamaya çalışmak sizin pek de ilginizi çeken bir şey değil zaten. Okawa bu anda hepinizi görebileceği bir yere geçerken “Diğer kervansaraylara geçelim.” diyor sinirli bir ifade ile. Tam bu anda da Tsuda kıkırdamaya başlıyor, ancak Aoki dirseği ile Tsuda’nın karın boşluğuna doğru vurunca, Tsuda kıkırdamasını kesiyor. Hepiniz arkanızı dönüp kapıdan çıkmak için harekete geçtiğinizde yaşlı adam tam da kapının önünde duruyor ve iki kolunu yere paralel şekilde açarak “Nano!” diyor heyecanlı bir şekilde. Tabi bu sırada kafasını da durmadan sağa ve sola çeviren adamın bu tavrına bir anlam veremiyorsunuz. Tsuda ise adama birkaç adım atarak “Kenara çekilsene be adam!” diyor. Ancak yaşlı adam onu görmezden gelirken, az önceki kelimesini tekrar etmeye başlıyor. Tsuda adama biraz daha sesini yükselterek çekilmesini söylediğinde ise, yaşlı adamın ağzından büyük bir gürültü ile hepinizi şok edecek bir kelime çıkıyor: “Miura!”
Aynı sıralarda, kervansarayın bir odasında…
Gecenin karanlığını ve odanın sessizliğini yaran cümleleri duyduğu anda Miura yatakta doğruluyor. Katsuo’nun sözleri üzerine bakışları aynı donukluğu korurken, yüzünde sinsi bir gülümseme yayılıyor. Sanki Katsuo ile geçirdiği her vakit daha da kana susamışlığını arttırıyor gibi görünüyor Miura’nın. Her ne kadar bunu gizlemeye çalışıyor olsa da, insanın acizliğine yenilip içindeki bu susamışlığı dışarıya yansıtıyor donuk suratlı kadın. Ne var ki bu yansıtmadan hiç de pişman durmayan, hatta bu duyguyu yaşadığı her an daha da yaşama isteği ile doluyor gibi görünen Miura, yine de gözlerindeki donukluktan taviz vermiyor. Katsuo’nun sorusuna bu ifadesi bile cevap olarak yetiyorken, Miura yine de ifadesini açıklama gereği duyuyor. Kısık sesi ona ayrı bir hava katarken “Bu seçenek çok daha işimize gelir, öyle değil mi? Ne kadar kan dökülürse, iş hırsızlıktan çıkıp güzel bir katliama döner.” diyor. Gözlerini tavana devirip kendini hızla yatağa bırakırken, odanın içi bir kez daha sessizliğe bürünüyor. Söylenecek birçok söz olmasına rağmen, sessizlik en büyük yakınlaştırıcı oluyor.
Ne Katsuo ne de Miura ne kadar zamanın geçtiğinin farkına varmıyor. İkisi de her an öldürmeye hazır birer ok gibi duruyorlar. Biri yatağında, diğeri ise oturduğu yerde fırlatılmayı beklerken, ilk hamle bir ses olarak geliyor. Katsuo’ya yabancı bir erkek sesi Miura’nın ismini haykırırken, içinden ufak bir kıskançlık geçmiyor değil. Sadece kendisine sakladığı bir şeyi, tanımadığı başka biriyle paylaşmaya mecbur kılınmış hissi içinde huzursuzluğa yol açarken, Miura yatağından hızla fırlıyor ve keskin gözlerle Katsuo’ya bakarken “Şimdi işler daha ilginçleşti.” diyor sadece. Fakat o anda Katsuo, Miura’nın yüzünde daha önce hiç görmediği bir susamışlığı fark ediyor. Ne kadar kan çıkarsa çıksın, giderilemeyecek bir susamışlık…
“Miura!” diye bağıran yaşlı adamın sesi kulaklarınızı tırmalarken, bu Mifune, Sora ve Osui için en az rahatsız edici durum oluyor. Yaşlı adamın Miura’nın ismini bağırıyor olması, hele ki bir yabancının bunu yapıyor olması, tamamen bir anlamsızlık silsilesini de beraberinde getiriyor. Yaşlı adama en yakın duran kişi olarak Tsuda ellerini kulaklarına götürürken “Bağırmayı kes de Miura’yı nereden tanıyorsun onu söyle!” diye bağırıyor. Ancak onun sesi, yaşlı adamın sesinin yanında sadece bir fısıltı olarak kalıyor. Nefesi tükenmek bilmeyen adam haykırışına devam ederken, Okawa tamamen bir anlamsızlığın içinde “Neler oluyor?” demekle yetiniyor sadece.
Katsuo Miura’nın arkasından hızla odadan çıkarken, Miura’nın isminin haykırıldığını hala duyuyor olmaktan dolayı huysuzlanmaya başlıyor. Sesin tınısı sıradan bir insanı yok edecek kadar rahatsız edici olsa da, bir erkeğin Miura’nın ismini bu şekilde haykırıyor olması Katsuo’ya giderek daha fazla koymaya başlıyor. Merdivenleri ikişer ikişer inen Miura’nın hemen ardında duran Katsuo, Miura’dan bir açıklama beklerken, içinde birazdan yüzleşeceği adamı da öldürme isteği ile yanıp tutuşuyor. Kısa bir süre sonra aşağı kata vardıklarında ise, Miura’nın ismini yaşlı, kirli pasaklı bir adamın haykırıyor olması biraz rahatlatıcı bir hava oluşturuyor. Ancak yine de onu öldürme isteği hala geçmiş değil. Zira Miura’yı gördüğü anda tüm sesi kısılan adamın gözlerindeki büyük mutluluk, bu yaşlı adamın Miura ile arasındaki en büyük engel olduğunu ortaya koyuyor.
Yaşlı adamın sesinin birden kısılması ve gözlerini sabit bir noktaya dikerek büyük bir heyecanla bakması Mifune, Sora ve Osui’nin de dikkatini çekiyor. Üçlü Bela ile birlikte tüm bakışlar adamın baktığı yöne yöneldiğinde ise karşılarında Miura ve yanında bir adam görmeleri ile vücutlarında ciddi bir adrenalin patlaması yaşanıyor. O anda hızla Miura’nın üstüne atlayıp kadını yok etme isteği ile yanan bedenler, Miura’nın donuk ifadesi ile daha da bir yangın yerine dönüşüyor. Yaşlı adam Mifune, Sora ve Osui’nin bulunduğu grubu yarıp geçerken, doğruca Miura’ya doğru hareket ediyor. Miura’nın hemen yanına geldiğinde ise tek dizi üstüne çöküyor ve sadece Miura’nın ismini zikretmekle yetiniyor. Miura ise adamın omzuna bir elini koyduktan sonra sanki adamdan ziyade, karşındaki Üçlü Bela, Mifune, Sora ve Osui ile konuşur gibi “Yanımdaki kişi Katsuo… En güvendiğim adamlarımdan birisi. Bizden olanlara zarar vermeyen, ama karşında olanlara acımayan cinsten bir insan.” diyor. Bu cümlesi ile karşısındaki gruba gözdağı vermeye çalıştığı belli olan Miura gruptaki herkese tek tek bakarken, bakışları birden Aoki üstünde kalıyor. Bir tebessüm ile taçlandırdığı bu bakışlarının ardından ise “Aoki… Benim küçüğüm…” diyor her ne kadar sevgi dolu olarak nitelendirilemeyecek olsa da, Aoki’yi sevdiğini belli eden bir şekilde. Tam bu anda da Aoki, tıpkı yaşlı adam gibi grubu yarıp Miura’nın yanına koşuyor hızla. Aynen yaşlı adam gibi Miura’nın önünde diz çökerken, Miura Aoki’nin saçlarını karıştırıyor hala daha bakışlarını karşındaki insanlar üzerinde sabit tutarken.
Katsuo grubuna katılan iki yeni elemanla her zamankinden daha güçlü hissediyor kendisini. Yeni gelen iki kişinin Miura ile daha önce tanışmış olduğunu her ne kadar anlamış olsa da, kendisinin onlar gibi diz çökmeden Miura’nın grubuna katılmış olduğunu hatırladığında, karşındaki adamlar için pek de iyi duygular beslememeye başlıyor. Tam bu sırada Miura “Yaşlı Bo’nun ismimi söylemiş olmasına bakılırsa, sizler beni arıyorsunuz. Ancak dilerseniz bu kervansaraya zarar vermeden dışarıya çıkalım. Daha sonra sizi seve seve öldürürüz. Öyle değil mi Katsuo?” diye sırıtıyor. Psikolojik olarak üstünlüğü sağlamış olmasından memnun görünen Miura’ya cevabı Okawa veriyor. Ancak Miura’dan ziyade Aoki’ye “Neden?” diye soruyor Okawa. Aoki ise o sevimli bakışlarından ve yüzünden taviz vermeden “Çünkü beni anneme götürecek!” diyor sevinçli bir şekilde. Okawa “Annemiz öldü! Bunu biliyorsun Aoki!” dese de Aoki “Annemin nasıl öldüğünü biliyorum. Onu sen tutuyordun ve Tsuda da kunaisi ile deşiyordu!” diye bağırıyor. Okawa bu anda geçmişteki yaşananlara gömülürken Tsuda öne çıkıyor ve “Annemizin bize yaptıklarını sen de biliyorsun Aoki!” diye haykırıyor. Ancak cevap Aoki’den değil, Miura’dan geliyor. Aoki’nin başının üstüne elini koyan Miura “Dışarıya çıkalım!” diyor bu sefer nazik olmayan bir şekilde. Tam bu esnada da Aoki “Miura-sama… Tsuda’yı ben öldürmek istiyorum!” diyor alev gibi yanan bakışları ile. Miura ise donuk bir şekilde “Nasıl istersen…” diyor sadece.
Her iki grubun da dışarıya çıkmasının ardından, savaş baltaları çekiliyor! İki grup aralarında 15 metrelik bir mesafe ile durmaktalar. Miura’nın grubundan Aoki kendisine Tsuda’yı hedef olarak seçmişken, Tsuda da Aoki ile eşleşmiş durumda. Yaşlı adam ise Okawa’yı hedef almış bulunmakta. Bu dörtlü hızla birbirlerine doğru harekete geçerken, esas dövüşün döneceği noktadan da ayrılmış durumdalar. Bu dörtlü esas dövüşün döneceği yere uzak bir yere doğru hareket ederken, Miura “Biz de başlayalım!” diyor ve hemen ardından Katsuo’ya “İstediğini al, gerisini bana bırak.” diyor oldukça mutlu bir şekilde. Dövüşeceğiniz ortam tamamen çimlerle kaplı bir alan ve ağaç bulunmamakta. Öte yandan kaya, taş gibi cisimlerin olduğunu söylemek de güç. Ortam Kawarimi’ye pek de uygun sayılmaz yani.
Out: Dostlar, dövüş için kafamdaki plan Miura vs. 2 Oyuncu ve Katsuo vs. Bir Oyuncu şeklide. Öbür türlü hem karışıklık olacağını hem de hamlelerin iyi yansıtılamayacağını veyahut benim bu hamleleri istediğiniz şekilde anlayamayacağımı düşünüyorum. Dolayısıyla dövüşü bu formatta yaparsak işimizi daha kolay olur kanısındayım. Ancak seçim yine de size kalmış durumda. Bu formatın dışında bir şekilde strateji yapabilirsiniz.