[Kusa] Baskın

[GM - Naruto]

Gecenin körü sayılabilecek bir saatte evlerinizin, odalarınızın kapıları kırılacakmış gibi vurularak yataklarınızdan kaldırılıyorsunuz. Hiezu Ormanı'nda tanınmış bir kaçağın görüldüğü ve yakalama emrinin size verildiği söyleniyor. Ormanın gideceğiniz yerini noktasal olarak bilmeseniz de kabataslak bir şekilde anlatılanları hatırlıyorsunuz.

Kazuko Mifune, Darai Osui, Midori Sora
Konu için oyuncuların pasiflik süresi 48 saattir. Ormanın girişinde birbirinizle buluştuğunuzu kabul ediyorum.

[Kazuko Mifune]

Ulen... Bu saatte insan uyanır mı? Rahat bir gece geçirmek istemiştim sadece, ama olmuyor işte. Her gün bir şey, her gün bir olay var. Şerefsiz herif, kapıyı kırırmışcasına vurarak uyandırmıştı beni. Bizim kankiler Sora ile Osui'de bana eşlik edecekti galiba. İşte kapıyı açtıktan sonra adam seri bir şekilde görevi anlattı fakat ben bir poh anlamamıştım. Yemin ediyorum, öyle bir uykum vardı ki sol kolumun geri geldiğini sanıp kapıyı ilk sol kolumla açmaya çalışmıştım. O derece uykum vardı.

Yavaş yavaş uykum açılınca adamın dediklerini kavramıştım. Adamlara bizimkilerin acaba nasıl gelecek diye merak ediyordum. Son buluşmamızda biri boklu diğeri de gud boy(iyi çocuk) denilebilecek tipteydiler. Aslında Sora'nın savaşı sevmemesini falan haklı buluyordum. Lakin, savaşa hayır diyerek savaşmak biraz garip bir şeydi. Benim bildiğim bu tip insanlar dağa taşa kaçıp tek başlarına insanlıktan ve shinobilikten uzak bir yerlerde yaşarlardı. İnsanlara ayak uyduramazlar, barışçıl olmazlar. Hatta ve hatta, shinobilerden nefret edebilecek seviyelere bile gelebilirlerdi. Bu çocuk farklıydı, hem davranışları olsun, hemde sevecenliği olsun insanları hem seviyordu, hemde bağrına basıyordu. Irkçı değildi diyebilirim. Osui'ye gelirsek, doğadaki bütün pisliklerin birleşiminden oluşmuş gibi... Bunda cingen bağışıklığı var. Ne kadar kir, pislik içinde gezse de nasıl hastalanmıyor anlamıyorum. Aslında Sora'nın Otonashi Düzlükleri gezmesinden doğayı sevdiğini varsayarsak Osui'yle iyi bir dost olabilirlerdi. Benide sayarsak, onları ağır abileri olaraktan onlara yardım edebilirdim. Onlarda bana sol kolum olurdu tabiki ehehe...

Bizimkileri yavaş yavaş beklemeye devam ediyordum. İlk ben geldiğimden canım sıkılmıştı, onları da benim gibi ağır bir şekilde uyandırdıklarını düşünüyorum. Yapacak bir şey yok! Kusa'nın ağır kuralları olduğunu ve işkencelerinin meşhur olduğunu düşünürsek bu bile az kalırdı. Gün gelir de bir gün doğru düzgün biri başa geçer de şu saçma sapan işkenceleri kaldırır umarım. İnsanların sırf köyden kaçmaya çalıştı diye işkence görmesi saçmalığın daliskasından başka bir şey değil bence...

Neyse... Görüşümü belirtmekten vazgeçip etrafı bakınayım dedim. Hiezu Ormanı'nın başında olduğumuzdan her tarafın ağaç dolu olduğunu görebiliyordum. İçlerinde shinobilerin devriye gezdiğini, ama ormanın o kadar çok tehlikeli olmadığını duymuştum. Buralardan bile değişik otları görebiliyordum, bazı ailelerin bahçelerinin olduğunu da duymuştum. Buralarda değerli otlarla ticaret yapıldığıyla alakalı bir takım dedikodular vardı. Beni çok germese de bir gün shinobiliği bırakıp para biriktirdikten sonra buradan bir bahçe almayı düşünüyorum. Benden de ne iyi çiftçi olur dimi ahahaha...!

[Midori Sora]

Durun vurmayın kodumun kapısına. Geldim lan geldim, ölüyor musunuz mübarekler ? Sabahın bu saatinde ne çalıyonuz kapımı. İnsafsız mısınız lan?


Sabahın erken saatinde kapım sanki kırılıyor gibiydi. Yemin ediyorum 30 derecelik bir eğilme var lan kapıda. Ulan bir sabahçık rahat bırakın be. Neyse kıyafetlerimi giyerek görevimi dinlemeye başlamıştım. Vay efendim baskın basanınmış yok efendim adamı suç üstünde yakalayacakmışız, halledilirdi bütün bunlar öğlene doğru. Öğlen olsa olmaz mı? Hı? Hiç mi olmaz? Sabah sabah ne kırıyorsun kapımı insafsız. Anlayabildiğim kadarıyla Osui ve Mifune bana eşlik edecekti.

Hımm onlarla geçen Otonashi düzlüklerinde karşılaşmıştık. Hatırladığım kadarıyla Osui pislik içinde gezen ama samimi bir insandı. Mifune ise grubun "abilik" statüsünü kapmaya çalışan çapkın, tek kollu bir şeydi. İkisi de iyi adamlardı bence. Samimi, sıcak insanlardı. Onlarla göreve çıkmak eğlenceli olacaktı bence. Onlara gittikçe kanım kaynıyordu. Evet bence güzel sıcak bir grup olacaktık.

Uykulu bir şekilde deri çizmelerimi giyerek dışarı çıkmıştım. Hiezu ormanına doğru tempolu bir ıslık tutturarak yürüyordum. Kusagakurenin havası sabahları bir başka güzel be. Doğanın içinde binlerce ses geliyordu ve bu gerçekten çok hoş bir melodi oluşturuyordu. İnsanlar gürültü yapmayınca ne kadar da güzel oluyor bu yer.
İşte Hiezu ormanının girişi. Oha lan orada birisi bekliyor. Oooo bu bizim mifune lan. Koşarak yanına gidip Osui yok mu? Bu arada nasılsın? diye sorularımı sıralamıştım. Laflamak her zaman iyidir. Sonuçta daha Osui'yi bekleyeceğiz, azıcık uykumuz açılsın.

[Darai Osui]

Osui çok erken hatta bir önceki güne bir hayli geç denebilecek bir saatte odasına izinsizce ve aceleyle dalan annesi tarafından uyandırılmıştı. İçeri dalan ve Osui'yi uyandıran annesiydi çünkü kendisini uyandırmak için gelen şinobiler Osui'nin odasına koku yüzünden yaklaşamamışlardı. Doğal olarak Osui'nin uyanışı da kaba saba, zor değil annesinin hafif endişeli ve yumuşak sesiyle olmuştu.

İçerki odaya girdiğinde ise yüzleri duvar gibi olan iki şinobi vardı. Osui onları gördüğünde kendi yüzü de birden ciddileşmiş ve onları dinlemeye başlamıştı. Sadece birkaç suçluya bir baskın düzenleyecekler, bla bla bla... Görevde üç kişi olacaklar bla bla bla... Kulağını karıştırırken tek duyabildiği bu cümlelerdi. Daha sonra çıkan kulak kirini kıyafetinin üstüne silip göreve hazır hale gelmişti.

Görevi yaparken yanında olacak kişiler baya bir tanıdıktı. Daha geçen gün tanışıp görüştüğü kişilerdi. Biri Onunla neredeyse aynı sevgi anlayışına sahip olan Mifune -ki kendisi ona olan saygısından ötürü Mifune-san diye hitap eder- tek kollu şinobi, diğeri ise gıcık etmenin çok zevk verdiği daha ağır başlı ve inek olan Sora'ydı. Şimdiden sabırsızlanıyordu Osui. Sora'yı biraz daha pisletip gıcık etmek için sabırsızlanıyordu. Sırf bu yüzden burnuna ve pek tabii sümüklerine uygun zaman gelene kadar dokunmayacaktı.

Buluşma noktasına giderken ise biraz gecikmişti Osui. Bunun nedeni sokak ortasında gördüğü yarısı ısırılmış, üstüne toz ve başka şeyler bulaşmış olan dondurmaydı. Onu görünce kendisine hakim olamayıp eline almıştı. Onla yaptığı ilk şey ise deneydi. Evet deney. Dondurmanın burnuna sığıp sığmadığını denemiş fakat başının milim girişini saymazsak başarısız olmuştu. Burnuna sokamayınca onu bir köşede oturup yemeye başlamıştı pislik çocuk.

Dondurma bitince gitmişti buluşma yerine. Sora ve Mifune-san'ın çoktan gelip onu beklediklerini görünce hemen yola çıkmak üzere onların yanına gitmişti. Ormanda yürürlerken önce çaktırmadan Sora'nın yanına yaklaşacak sonrada burnundan çıkardığı sümüğü onun omzuna silecekti.

[GM - Naruto]

Üçünüzün de Hiezu Ormanı’nın başlangıcı sayılacak noktada toplanması ile göreviniz resmen başlamış oluyor. Bu başlangıcı yapan bir diğer şey ise, Osui’nin Sora’nın omzuna sürdüğü sümük oluyor. Hiçbir şeyden haberi olmayan Sora, sümüklü omzu ile mutlu bir şekilde ilerlemeye başlarken, hepinizin aklına görevle ilgili size söylenen bilgiler gelmeye başlıyor.

Aradığınız adamın ismi Saburo Taniguchi olduğu ilk aklınıza gelen şey oluyor. Dolayısıyla da hemen kafanızda bir erkek profili canlanmaya başlıyor. Bunun ardından ise Taniguchi isimli kaçağın yüzünü doldurmaya başlıyorsunuz. Bu işlemi yaparken de birçok insanın yapacağı gibi ilk olarak saçları yerleştiriyorsunuz. Size verilen bilgiye göre sarı, omuzlarına kadar saçları olan Taniguchi’nin, küçük, ancak etkili bakan gözleri olduğunu anımsıyorsunuz. Bunu ve yine size tarif edilen burun ve ağzı yapısını da yerleştirmenizin ardından, Taniguchi’nin yüzüne ait son özelliği, yani bebeksi görünümünü ekliyorsunuz. Tüm bunların eklenmesi ile gözünüzde canlanan kişinin bir kaçaktan ziyade ünlü bir insan olması gerektiğine kanaat getiriyorsunuz. Bu sebeple kaçak denince akıllara gelen, kirli, pasaklı ve kötü kokan insan imajı kafanızda zedeleniyor. Her ne kadar günümüzün kaçaklarının da kendine has bir tarzı ve karizması olsa da, Taniguchi bariz bir şekilde bunların dışında bir karizmaya sahip görünüyor.

Tüm bu düşüncelerin esas sebebi, elinize tutuşturulan ve Taniguchi’ye ait olan resme güvenmiyor oluşunuz oluyor. Zira sizinle irtibata geçen shinobi, ilk olarak Taniguchi’yi fiziksel olarak tanımlamış ve sonrasında resmini vermiş olduğu için, kafanızda iki ayrı Taniguchi profili çizilmiyor değil. Çünkü neresinden bakarsanız bakın, Taniguchi’nin resimdeki hali, anlatımların bile üstünde güzel görünüyor. Bir erkek güzeli olarak bile tarif edilmesi mümkün. Bu yüzden hepiniz de, biraz da inanamayarak, Taniguchi’nin resmine birer kez daha bakıyorsunuz. Ancak ne kadar bakarsanız bakın, Taniguchi gözünü pislik bir kaçak olarak görünmüyor.

Saburo Tanuguchi'nin Görünümü

İlerlemenizin ilk dakikaları Taniguchi’nin fiziksel cazibesi ile sonlanırken, görünürde herhangi bir devriye görevlisine henüz rast gelmemiş oluşunuz dikkatinizden kaçmıyor. Her ne kadar Osui bunu fark etmiyor olsa da, o da diğer takım arkadaşlarının fark etmediği bazı şeyleri görebiliyor. Bunların başında ise, geçtiğiniz yerler üzerinde en güzel dışkılanabilecek mekanı bulan kişi Osui oluyor. Aslında bu tespit ettiği mekan “normal” insanlar için ideal bir yer olsa da, Osui için aynısını söylemek mümkün değil. Zira yolun ortasına yapmak varken, kuytu köşelerde bunu yapmanın bir anlamı yok onun için. Bunun dışında Osui takım arkadaşlarının aksine çürümüş yaprakların kokusunu da son derece net bir şekilde alabilmekte. Her ne kadar koku alma duyusu diğer insanlardan farklı olmasa da, pisliği çeken yapısı sayesinde, insanların temizlerken midesinin kalkmasına neden olan çürümüş yapraklar Osui için Taniguchi’den çok daha çekici geliyor.

Ormanının içinde ilerlemenizin şu dakikalarında, giriş yaptığınız yer gözünüzün göremeyeceği bir uzaklıkta bulunuyor. Zaten sık ağaçlar bir insanın kaybolması için gerekli tüm zemini hazırlamış olsa da, buranın çocukları olan sizler için çok da karışık bir durum söz konusu değil. Zaten zamanında buralarda devriye gezmiş olduğunuz için de ormanı aşağı yukarı bildiğiniz söylenebilir. Tabi bu ormanın tehlikesiz olduğu anlamına gelmemekte, hele ki size bir kaçağın bu ormanda bir yerde olduğu istihbaratı gelmişken…

[Midori Sora]

Hepimiz bir şekilde hiezu ormanında toplanmıştık. Ne derlerdi? Ah evet Baskın basanındır, erken kalkan yol alır falan. Sabahın köründe Hiezu ormanının serinliğinde Mifune ile buluşmuştuk. Osuinin de gelmesiyle yola çıkmaya hazırdık.

Aradığımız adam Saburo Taniguchi isimli bir şahıstı. Bebeksi yüzü ve dikkat çekici görünümüyle kaçak olamayacak bir adam gibi duruyordu ama kaderin önümüze neler sunacağını biz seçemeyiz. Sonuçta aradığımız adam bir kaçak ona güzel yüzünden dolayı müsamaha gösteremeyiz. Aslında bizle iletişime geçen shinobi önce adamı tanımlamış ardından resmini vermişti. Bence oldukça değişik bir durumdu. Sonuçta resmi varsa neden adamı tekrardan açıklayasın ki? Ama şimdi itiraf edelim resimdeki adam erkek güzeli denebilecek güzellikte. Acaba bu adamı köyde neden hiç duymadım?


Yolculuğumuzda hiç devriye görmemiş olmamız benim dikkatimi çekmişti. Acaba bu devriyeler önemli bir görev için mi buradan ayrıldı? Eskiden ben de buralarda devriye gezerdim. Hiç de ayrılmamı gerektirecek olaya rastlamamıştım. Ama dedikleri gibi günler arkamızdan devriliyorlar ve biz yaşlanıyoruz. Orman genel olarak sakin ve güvenli dursa da ara sıra tehlikeli şeyleri gizleyebiliyor. Avımızı mesela.

Takım arkadaşlarımla yoluma devam edecek ve etrafı kolaçan etmeey devam edecektim.

out: Kalitesiz oldu ama kısıtlı vaktim vardı.

[Darai Osui]

Arkadaşlarıyla beraber Ormanın içlerine doğru ileleyen Osui bir yandan da yeni yeni kendine gelmeye başlıyor ve yavaş yavaş görev hakkında jonninlerin anlattıkları şeyleri de düşünmeye başlamıştı. Sarı saçlar, Eşeğinki kadar güzel gözler mükemmel ağız, mükemmel burun, bebeksi surat. Böyle bir erkeğin olması imkansızdı Osui'ye göre. Ta ki kaçağın resmine bakıncaya kadar. Resmi gördükten sonra ise resimdeki erken güzeli hakkında daha farklı düşünmeye başlamıştı. Nede olsa kendisi Kusagakure'nin pislik şinobisiydi. Daha doğrusu o öyle olmayı istiyordu. Herkesin ondan iğrenecek olmasını düşündüğünde suratındaki gülüşe engel olamıyordu.

O erkek güzeli Taniguchi'nin suratını gerçekten pisletecekti. Bunu yapmak için öncelikle Sora'nın omzuna koyduğu sümüğü ona çaktırmadan omzundan alacak ve ağzına atacaktı. Yutmayacaktı ama. Ağzında bu sümük ile oynayıp iyice ıslattıktan sonra Taniguchi ile karşılaştıkları ilk anda suratına tüm gücüyle tükürecekti.

Bu arada geçtikleri bölge de çok dikkat çekici gelmişti. Her ne kadar kendisi geldiği gibi bu iş için özel yer gözetmeksizin olduğu yerde pantolunu indirip yere bırakıyor bile olsa başkaları için burası tam olarak kka yapılacak bölgeydi. Kendisinin yoktu fakat o yinede arkadaşlarına soracaktı. "Kakası olan varmı? Varsa burası yapmak için çok müsait bir yer bence"

[Kazuko Mifune]

Birlikte ormana doğru ilerliyorduk. Aradığımız adam gelmişti, sarı saçlıydı ve baya güzeldi. Bu nasıl bir şey lan? Kadına benziyordu bildiğin. Şimdi biz bu erkek güzelini mi yakalayacaktık? Tipini gördükçe gülesim geliyordu.

Evet... Erkek güzeline göz gezdirdikten sonra sıra geldi bizimkilere. Etrafta devriyelerin olmadığını görünce bizimkilerin tepkilerini çok merak ediyordum, fakat bir ses soluk çıkmamış gibiydi. İlk şüphelensem de erkenden konuşmak istemiyordum bununla ilgili.

Bizimkiler birlikte takıldıktan sonra Osui bir anda kakadan bahsetmişti. Gülmek için kendimi zor tutuyordum. Şuracık yere mi sıçacaktı harbiden. Güldürmüştü. Bende ona doğru güleryüzlü bir şekilde bakarak,''Senin ağzına sıçsak olmaz mı? Hem hoşlanırsın.'' diyecektim. Sonra da patlatacaktım kahkahayı.


Out:Dandik yazdığımı biliyorum, sebebi geç yazmamdır.

[GM - Naruto]

Hiezu Ormanı içerisindeki ilerlemeniz Osui ve Mifune arasındaki dışkı muhabbeti ile devam ederken yanınıza bir shinobinin gelmesi ile tekrar ciddi bir şekle bürünüyor yüzleriniz. Tabi Osui ağzında Sora’nın omzundan aldığı sümük parçası olduğu için kendini pek içinde bulunduğunuz ortama veremese de, sümüğün enfes tadını göz ardı etmeye çalışarak yanınıza gelen shinobiye yöneliyor.

Hemen hemen 1.70 boylarında olan, uzun sarı saçları ve epey güzel yüzü olan bir bayan shinobi sizin yanınıza vardığı anda başı ile yarı resmi bir selam veriyor. Selamının ardından ise hemen kendini tanıtmaya koyuluyor ve ipeksi bir ses tonu ile isminin Tomita Ema olduğunu söylüyor. Hemen ardından “Sanırım sizler denetçilersiniz. Bu yüzden hemen konuya giriyorum.” diyor ve kafasını ormana çevirirken “Şu ana kadar ölen 7 kişi var. Ancak hiçbirinin üstünde en ufak bir darp izi yok. Bu da katilin tek bir kişi olduğunu söylüyor. Ayrıca sanki ona hiç dokunmadan bunu yapmış gibi.” diyor. Onca ölüm haberi ve detayı verirken sesinde tek bir titreme bile olmayan kunoichinin bu durumlarla çok haşır neşir olduğu anlaşılıyor olsa da, sizler bu güzel kunoichinin iç dünyasına yönelmekten ziyade onun söylediklerine kafa yormaya çalışıyorsunuz. Tabi bu pek de kolay olmuyor, zira kadın konuşmasını sürdürürken, Osui bile ilk kez bir güzelliği takdir ederek sadece kadını dinliyor. Bakışları üçünüzü de durmadan taraya Ema “Son ceset buradan yaklaşık 500 metre uzaklıkta. Cesetler arasında lokasyon olarak bir bağlantı olabileceği üzerinde durmuş olsam da, cesetlerin pozisyonları hiçbir anlam ifade etmiyor. Spontane işlenmiş cinayetler gibi diyebilirim.” diyor. Ema bir kez daha kendisi için bir nefes arası verdikten sonra “Sormak istediğiniz bir şeyler varsa, bunu en yakın cesede doğru giderken cevaplamak iyi olacaktır. Fazla zamanımız yok ne de olsa.” diyor, yine ipeksi fakat biraz da emir içeren bir tını ile.

[Midori Sora]

Hiezu ormanındaki yürüyüşümüz iğrenç şeyler hakkınad konuşarak geçiyordu. Bu kadar iğrenç olur muydu bir shinobi? Pisliğin vücut bulmuş haliydi Osui. Sanki tüm iğrenç şeylere karşı bir çekim duyuyordu. Acaba osui küçükken pislikle ilgili bir şeyler mi yaşamıştı ? Yaşadıkları yüzünden mi bu çocuk bu haldeydi? Yazık, oysa ki koruduğu insanları yani köyünü tiksindirmeyecek bir shinobi olabilirdi. Onlar sohbet ederken ve ben de düşünürken önümüzde bir shinobi silueti görünüyordu. Yaklaştıkça şeklini görebilmiştik. Yaklaşık1.70 boylarında olan uzun sarı saçlı bayan bir shinobiydi. Yaklaştıkça yüzünün güzelliği de meydana çıkıyordu.

Yanımıza geldiğinde başıya bir selam çakmıştı. Adının Ema olduğunu da söylemişti ve hemen durum raporuna girişmişti. 7 ölü. ÜZerinde darp izi olmayan 7 ölü. Erkek güzeli bir herifin böyle şeyler yapacağı kimin aklına gelir? Ulan ben de yakışıklı sayılırım ama düzinelerce insanı katledebilirim. Hoş, benim öldürdüğüm kişiler yıldırım dövmelerine sahip olur. Demek ki yüz güzelliği ile nasıl bir karakterinin olduğu alakalı şeyler değilmiş. Cesetler birbirleriyle bağlantılı değilmiş sanırım. Ne kadar cani bir insandı acaba bu adam? Yolunu temizleyerek ilerliyor gibi görünüyordu. Cesetlerin konumlarına göre nereden başlıyor ve nereye doğru gidiyor bu adam? Bir de cesetlerin nasıl öldüğünü düşünüyorsunuz?