gönderen Shiranui Kanaye tarih 21 Kas 2014, 23:51
Brrrh, yoruldum gibime geliyor. Neden yoruldum onu da bilmiyorum. Psikolojik olsa gerek, psikolojik değilse bünyemi sikeyim zaten. Ha bu arada, sen yok musun Kouichi, fırsatını buldun yapıştırdın beni vebalının arkasına. Şu vebalı fikri de bayağı mantıklı geldi gözüme. Ben de diyorum yoksul, işçi, dertli bir abimiz. Adam ne kadar da realistik yaklaştı olaya. Sürrealist yapımı, portakallı ördekleri sikeyim.
Öte yandan, sana gelelim Bay Paytak. Ağzın kulaklarına vardı bakıyorum, ne o, istediklerin yapılınca istediğimiz gibi şekillendirebiliyor muyuz seni ? Oyun hamuru musun oğlum sen, kıvama gelince şekil alıyorsun ? Tüm doktorlar senin gibiyse sıçtık valla, hoş burası da bana düşmez. İyileştiriyorlar mı iyileştiriyorlar, zaten şu ana kadar pek doktorluk olmadım. Olduğumda da bilincim kapalıydı zaten. Hiçbirinin paytak paytak koşuşturmasını ve komik gözlüklerini görmedim, iyi ki de görmedim. Doktor demişken, hızımızı bayağı kısıtladığı konusunda Kouichi ile hemfikirizdir sanırım. Aslında, biraz eğlenmek hoş olabilir, bir doktora sigara ikram etmek. Ehehe. Sigara ikram edilebilen bir şey mi ki lan ? Pardon efendim, biraz akciğerlerinizi parçalamak ister miydiniz ? Bunu yapmanın farklı farklı yolları var tabii, yüksek taijutsu seviyesine sahip, tercihen kıdemli bir B-A Rank arası bir Jounin'e sataşmak mesela. Ya da çok tehlikeli bir missing-nin'e kafa atmak, duruma göre pandik falan da olabilir. Ya da ne bileyim, gidip Daichou'nun karşısında ukala ukala da konuşabilirsin. Acaba ilk ve son durum gerçekleşirse shinobi mezarlığına mı gömülüyoruz yoksa cesedimizi ortadan kaldırıyorlar mı ?
(Kanaye'nin kafasındaki odalardan bir tanesi açılır.)
Loş ışık ? Yine mi lan ? Acaba bu sefer kim gelecek ? Siyah olan mı, ya da beyaz olan ? Belki de sen gelirsin anne ? Baba ? Takashi ? Daichou ? Taoreta ?
Ha ? Kapı ? Üzerinde tırmık izleri olan, geçmişte işlemelerinin olduğu düşünülen simsiyah bir kapı. Kulpu biraz tozlanmış gibi, hatta genel itibariyle tozlanmış bu kapı. Üzerinde onyedi yazıyor. Onyedi, uğurlu sayım. Uğurlu sayım neden böyle kıytırık bir şeyin üstünde ? Pek hayra alamet değilmiş gibi geliyor. Şu ana kadar başıma iyi bir olay gelmedi ki zaten, bundan mı korkacağım, cık cık. Kapıyı hafifçe itip ileriye doğru giderken önümden geçen karakedi şüphe uyandırıcıydı, tam kapıyı hafifçe iteklemiştim ki bu sırada arkamdaki ışık czzzzzbıııffffppfh etmişti ve sonrasında gitmişti. Korkmam mı diyordum ben, o kısmı unutalım.
Hasssssssiktiiiir ? Kapının üstündeki numara onüç oldu lan! ''Kai !'' ''Kai !'' ''Kai !'' ''Kai !'' '' Kai !'' İşlemiyor, mühür bozuk galiba. Kim genjutsu yaptı ? Doktor ve vebalı herif hala yaşıyor mu ?
Burasııı, burası neresi ? Shi-shinobi mezarlığı mı ? Peki, peki benim burada ne işim var ? Düşünme, düşünme. Düşünmeden ilerlemeye devam et, sadece devam et, sonunda iyi ya da kötü, mutlaka bir tane daha kapı çıkıyor zaten. Kafam, kafamı kaldırma ihtiyacı duyuyorum. Etrafıma dizilmiş birkaç kişi var, bana yol açıyorlar. Kafamı kaldırmak zorunda hissediyorum, bunlar, bunlar köyümüzün ölmüş shinobileri ! Peki benim onların arasında ne işim var ?
Sadece basit bir kâbus olmalı, görev sırasında uyuklamak bana yakışmıyor. Adeta babamın adını lekeliyorum.Acaba rüyanın sonu ne olacak, bir de bunu bir falcıya yorumlatsam mı ki ? Tabiri ne acaba.. Yürümeye devam ederken, bir yerde duruyorum. Bir kadın silüeti var, bir mezarın başına oturmuş ve çiçek koyuyor. İyice yakınlaştıktan sonra kim olduğunu görebiliyor gibi oluyorum.
Anne ? Sen misin ? Neden mezarın başında oturuyorsun anne ? Sana çiçek getirmeyi mi unuttum ? Bu rüyanın anlamı bu mu yoksa ? Mezar taşında kimin adının yazdığını göremiyorum, fakat bu da tıpkı annem gibi zamanla netleşiyor. Gözlerimi kısıyorum ve seçerek okuyabilecek hale geliyorum. '' Shi-ra-nu-i Ka-na-ye'' Ben mi ? Yoksa bana geçmişteki bir atamızın ismi mi koyuldu ? Benim mezarlıkta ne işim var?! Ölmemiş olmam gerekiyor anne ! Ölmemeliyim, yaşamam gerekiyor, senin yerine de yaşamam gerekiyor. Silinmek istemiyorum anne, yok olmak istemiyorum. Mezara yaklaşıyorum, biraz tozlanmış. Tıpkı buraya girerken kullandığım illet kapı gibi. Mezar taşına dokunacağım, gerçekliğinden emin olmam gerekiyor. Rüya olup olmadığı arasında şüphedeyim, şüpheleniyorum ve haklıyım da. Mezar taşına doğru elimi uzatıyorum veeeeeeeeeee ;
Huh, aptalca rüyalar. Rüya mıydı yoksa kâbus muydu peki ? Nasıl olur da bir rüyadan hem nefret edebilir hem de hiç bitmesin isteyebilirim ki. Söz konusu annem olunca, her şey gerçek olabiliyor demek ki. Çok fazla ölüm hakkında kafamı yormamalıyım sanırım, doktor diyorduk değil mi, doktor. Kafam eğik bir şekilde yürüyorum hala, hiçbir şey değişmemiş gibi. Anlık bir şey miydi yoksa ben bunları yaşarken eş zamanlı olarak gerçekte de eşit süreli bir şeyler yaşanıyor muydu ? Soruları bir kenara bırakmam gerekiyordu, doktora sigara ikram edecektim, '' Pardon Bay Pay-''
Lan ? Burası neresi peki ? Doktor falan yoktu, yıkık dökük, hastalıktan kırılan, gündüz ile geceyi aynı anda yaşayarak adeta aydınlanma çemberinin amına koymuş bir yerde buluyorum kendimi. Acaba köye erkenden gelememiştik ve veba bizimle beraber herkese bulaşmış ve köy yok mu olmuştu ? Biz zombileşmiştik ve ben zombi olduktan bedenim vasıfsızca turlarken mezarlıkla ilgili rüyalar mı görüyordum ? Ya da bu bir tür rüyaydı ? Belki de, belki de gelecekten haberdi ? Neden ben seçilmiştim ki, gelecekten haber getirmek üzre ? Neden sadece benim üzerime oynanıyor bu bahis ? Hayır hayır, doğru at ben değilim, üzgünüm.
Önümdeki adam, aramızda yaklaşık on yirmi metrelik bir mesafe vardı, karanlıktan dolayı yüzünü göremiyordum, bir yandan da parlıyordu, dolayısıyla tamamiyle gölgede kalıyordu. Şafak söküyor gibiydi, güneş de yeni batıyor gibiydi. Öyle arada kalmış lakayt bir gökyüzü vardı işte. Bir dakika lan ? İkisi aynı olmuyor mu ki ? Fakat burada bundan daha önemli bir şey var ki, o da kısmen önümdeki adam. Bir çukur var ve adam çukura doğru giriyor. Sonrasında çukurdan çıkmıyor, çukurdan çıkmıyor, çukurdan çıkmıyor. Bir saniye, ÇUKURDAN ÇIKMIYOR ?!
Koşuyorum, koşuyorum ve koşuyorum. O adama ulaşmam gerekiyor, onu oradan çıkarmam gerekiyor. Bilinçaltım, şayet bu da senin bir oyununsa bir daha asla hiçbir şey düşünmeyeceğim. Aa bir saniye, bir önceki rüyadan olayın sonlandığı yerde bir şeye dokunarak kurtulmuştum, sanırsam yine bunu yapabilirim. Adamın kendini gömdüğü yere gidiyorum. Kendini gömmek, evet evet. Böyle saçma bir şeye daha demin şahit oldum. Uyanmak ümidiyle çömeliyorum ve toprağa dokunuyorum, fakat uyanamıyorum. Sanırsam burada takılı kaldım. Toprak biraz nemli ve eşelenmiş gibi, aynı zamanda kurak. Böyle taşı toprağı sikeyim, hatta böyle rüyayı sikeyim! Matruşka bebeği gibi iç içe geçmiş hepsi, birinden uyanıp diğerinde buluyorum kendimi. Ayağa kalkmak üzere doğruluyorum ki, birden omurilik soğanı ile kafam arasında sağlamca bir acı hissediyorum. Bilincimi kaybetmek üzereyken öne doğru düşüyorum ve düşerken, toprak tıpkı bir çukuru dolduran kum gibi iki taraflı olarak aşağıya doğru dökülüyor, sanki beni içine alacakmış gibi. Sertçe düşüyorum ve toprakla temas kuruyorum ki ;
Lan, benim rüyalarımla kim oynuyor ? Var mı rüya bekçisi falan ? Taytlı diş perisi, sen misin yoksa bu ? Adama neden bunları yaşatıyorsunuz ki ? Yine aynı yerdeyim, al işte. Şimdi karşıma ne çıkacak, katon kullanan semizotu falan mı ? Ya da katana kullanan bukalemunlar ? Çok daha hiddetli bir şekilde cebimden sıkarak bir sigara çıkarıyorum ve hızlıca yakıyorum. Derince bir nefes çekiyorum sigaramdan ve sonrasında gözlerimi kapatıp, kafamı kaldırıyorum. Yaklaşık bir iki saniye geçtikten sonra gözlerimi yavaşça açıyorum ve bir yandan dumanı üflüyorum. Ve başardım! Sonunda istediğim yerdeyim, şu illet ormanda.
Bir ara oturacağım, uzun uzun düşünüp bu rüyaların sebebini düşüneceğim. Aslında ikinci rüya, biraz tanıdık geliyor. Ah, evet evet. Shigure ve Asuka ile bir cesedi ararken hala yaşadığı umuduyla yine bu ormanda toprağı kazmıştım. Bende nasıl bir etki bırakmışsa artık. Yine de derin bir oh çekmek için çok erken, önümde duran doktor ve köylü adamı görmem mutluluğumu beşe katlıyor. Başından beri yapmak istediğim şeyi artık yapacağım, cebimden paketimi çıkarıp doktora uzatacağım ve '' İster misiniz ? '' diye soracağım. Bu adam benim gördüklerimin, hadi siktir et gördüklerimi yaşadıklarımın onda birini yaşasaydı tütünü içmez, yerdi. Her ne kadar reddedecek olduğunu bilsem de, yine de vereceği tepkiyi ve homurtularını, hayıflanmalarını görmek bende kalıcı bir mutluluğa sebep olacaktı keza bu doktoru unutacağımı pek sanmıyordum.
Out: İlk ''Inception''ı yaşattım karaktere hayırlı olsun.
Keji : Aslında en büyük hata, hatayı algıladığında geri dönmektir. Öyle ki, farkına vardığında, o hata artık senin doğrun olmuştur.
Künye : İsim: Shiranui Kanaye
Yaş[/colorm]: 18
[color=#0000BF]Cinsiyet: E
Element: Fuuton
Seviye: C Rank
Rütbe:Chuunin
Alım Gücü: 1.Seviye 0/10
Puanlar : Güç:5
Çeviklik:8
Kondisyon:4
Potansiyel:4
Varlık:4
Zeka:5
Ninjutsu : Fuuton
Fuujin no Jutsu - B Rank
Ninpou
Ayatsuito no Jutsu - D Rank
Shunshin no Jutsu - D Rank
Sanzengarasu no Jutsu - C Rank
Taijutsu : Stiller
Shinshouki Stili C Rank
Musatsu Stili C Rank
Teknikler
Kage Buyou, C Rank
Genjutsu : Yok, şimdilik.
Beceriler : Gizlenme-3
Wakizashi Kullanımı-3
Sakin kalma-2
Analiz etme-2
Eşyalar : Wakizashi(Kanlı)
KarasuMatara
Cynic'ten Özel Zippo