1. sayfa (Toplam 4 sayfa)

Kiralamalı mı Kiralamamalı mı?

MesajGönderilme zamanı: 09 Eki 2014, 22:47
gönderen Ueno Riko
Kiralamalı mı Kiralamamalı mı?

Resim & Resim & Resim

Re: Kiralamalı mı Kiralamamalı mı?

MesajGönderilme zamanı: 09 Eki 2014, 22:47
gönderen Ueno Riko
Derin bir of çekerek yapıştırdım odanın camına "Kiralık Oda" yazısını. Ardından odayı son bir kez şöylece süzdüm. Normalde burayı özel eşyalarımı koyduğum bir oda olarak kullanıyordum. Ama ben evde genellikle uyumayı tercih ettiğimden dolayı bu oda boş ve amaçsız bir şekilde evde yer işgal ediyordu. İki gün önce karar vermiştim kendime kiralık bir oda arkadaşı bulmaya. Her şey oldukça hızlı gelişmişti. Eşyalarımı kendi yatak odama taşımış, başkalarının çöp sayacağı ama benim için değerli olanların bir kısmını da içim titreyerek atmıştım. Odada zaten yatak vardı. Bir de küçük bir dolap alıp koymuştum fazladan. Bunu bir nebze de olsa, evde tek başımayken aklıma üşüşen garip düşüncelerden kurtulmak için yapıyordum. Kendimle yalnız kalmamak içindi her şey. Biraz da paraya ihtiyacım vardı ne yalan söyleyeyim. Şöyle bir ek gelir fena olmaz. Benim için, evime gelecek kişi de pek önemli değil şu sıralar. Kafamı dağıtabileceğim biri olsun yeter. Bir de eve yeterince ihtiyacı olsun, düzene ayak uydursun, çok dağıtmasın eşyaları, mutfakta tabağımın çanağımın yerini değiştirmesin, katil gibi şüpheli bir tipi olmasın yeter. En azından böyle bir insan bulabilirim değil mi? Gül kokulu yatak odama gidip bıraktım kendimi yatağıma. Abim yeni güller getirmişti. Zaten kiralamak istediğim odayı hep abim kullanıyordu son zamanlarda. Bak bunu hiç düşünmemiştim ama abimden kurtulmak için de iyi bahane oldu bu oda kiralama işi. Aaaah, nasıl da yorgunum. Şöyle birazcık kestirsem...

"Küt küt, tak tak tak!" Kaç saat veya kaç gün uyumuşum bilmiyorum ama gözümü açtığımda hava kararmıştı. Birisi alacaklı gibi kapıya vuruyordu. Tabi ben uyku sersemi, kalktığımda az biraz ödüm patladı. Ne olduğunu idrak etmem birkaç dakikamı aldı. Saatin bile kaç olduğuna bakamadan hızla kalktım yataktan, kapıya koştum. "Ne vuruyorsun kapıya öküz gibi!" Bir yandan bağırıyor, bir yandan da gözlerimi ovuşturuyordum. Ben böyle bağırarak kapıyı açtığımda karşımda oldukça kısa boylu, hatta benden bile kısa gibiydi, dağınık siyah saçları ve kahverengi gözleri olan, zayıf, yüzünde birkaç yara izi bulunan bir çocukla burun buruna geldim. Çocuk yüzünde mahcup bir gülümsemeyle bana bakıyordu. "Özür dilerim. Bir sorun mu var?" Çocuk benim yaşlarımda gibiydi. Ama benden daha çocuksu duruyordu. Çok da sevimliydi. Eline şeker verip, yanaklarını sıkıp, başını okşayasım gelmişti bir an. Kiralık odam için geldiğini belirtti. Ben de onu içeri davet ettim ve mutfağa gidip iki kahve yapıp geldim. Üstümdeki mahmurluk giderdi en azından kafeini alınca. "Yani odaya talipsin? Peki adın ne, necisin, ne işle meşgulsün, neden odamı kiralamak istiyorsun, biraz kendinden bahseder misin?"

Kahvemden bir yudum alıp çocuğu dinlemeye başlamadan önce oda için gerekli olan şartımı da peşin peşin dile getirdim. "Öncelikle, oda için 201 ryo istiyorum. 200 olmaz mutlaka 201 olacak. Ayrıca sakız kağıtları da istiyorum. Özellikle orman meyveli olanlardan. Ayrıca çitoslardan çıkan tasolardan da istiyorum. Ayrıca ayda üç kere mutfak alışverişini sen yaparsan süper olur. Alışverişin fiyatını ben karşılarım orası problem değil." Az önce bahsettiğim kişisel eşyalar, başkalarının çöp olarak gördüğü ama benim için önem taşıyanlardan bazıları bunlardı. Sakız kağıdı biriktirdiğim yoktu tabi onu biraz salladım. Denemek içindi ama taso biriktiriyordum. Alışverişe gitmekten de nefret ediyordum. Ayrıca tek sayılara da biraz takıntım var. Öyle diyeyim kısaca. Sonra bacak bacak üstüne atıp çocuğu dinlemeye koyuldum. Bakalım nasıl bir insan, şartlarıma ne diyecek? Öyle zart diye kabul edip bir yabancıyı odama yerleştirecek değilim. Dest-i İzdivaç programları gibi olmuştu bu da. "Odanızdan elektrik aldım ben." Ne düşünüyorum ya.

Re: Kiralamalı mı Kiralamamalı mı?

MesajGönderilme zamanı: 10 Eki 2014, 01:26
gönderen Shiomiya Kiyo
Bugün Nishi'de kaldığım beşinci gün. Aslında her şey düzgün gidiyor denilebilir. Benim ilk günden çocuğun üstüne başarısız bir atlama girişimim olduğunu, yanımda yatmaktan kaçındığını, kirimi pasağımı engellemek için aşırı derecede kastığımı ve en önemlisi, yaşadığım olaydan dolayı moralimin hala sikişlerde olduğunu saymazsak, makul bir ev arkadaşlığı yaşıyoruz. Yaşıyorduk mu demeliyim? Geçici olarak taşındım adamın evine, uzun süre eski gamsızlığımda olamayacağıma göre, yüzsüzlük yapıp bu süreyi uzatmanın alemi yok. Sanırım geçen gün nöbetten çıkarken gördüğüm "Kiralık Oda" ilanına başvuracağım.

"Sanırım" diyorum ama, gelmişim bile ilanın verildiği eve, kapıyı da yumrukluyorum! Nasıl dalmışsam artık, pek dalgın ve de durgunum bugünlerde... Öyle ki müstakbel ev sahibem kapıyı açarken çemkirdiğinde tepki vermeyi unuttum. Karşımda gözlerini ovuşturup esneyen figüre şöyle bir baktım. Ben koca memeli, koduğu gibi oturtur manyak bir teyze veya elli yaşlarında her türlü sapıklığı yapabilecek bir adam bekliyordum ama, boyu boyuma yakın bir kızcağız açtı kapıyı! Hem de benden bir iki santimetre uzun. Hiç şaşırmadım, bu köyde herkes benden uzun, bazı geninler bile. Sanırım yaşım geçmeden süt içip boy atmam lazım bir an evvel. Kapkara giyinmişti bu kız, anlam veremedim; köy zaten sıcak, neden bir de siyah giyinerek iyice sıcağı üstüne çeker ki bir insan? Nasıl süzmüşsem kızı, bir sorun olup olmadığını sordu. "Ah, şey... Oda. Kiralık olan." dedim sakince, gülümseyerek ve içeri davet edildim.

Oturma odasına geçip tekli koltuklardan birine oturdum. Ev sahibem de elinde iki bardakla yanıma geldi hemen zaten. Ben evi niye süzmedim lan? Keşke süzseydim, yanında şimdi sağık gibi etrafa bakmam hoş olmaz. Gerçi, çok da umurumda değil, odayı kiralasın yeter, evin kalanıyla çok da işim olacağını sanmıyorum. Eve gelir, odama girer, uyurum, kalkarım, odamdan çıkar, işe giderim. Oh mis, ne kebap, en zahmetsizinden oda işte. Yalnız gene düşüncelere dalmışım, kız neyin nesi olduğumu soruyormuş, duymamışım! "Kiyo... Shiomiya Kiyo. Shinobilik adı altında saçma evrakların getir götürünü yapıyor, bir aydır da gece devriyesinde anamı ağlatmalarına izin veriyorum." Neden odasını kiralamak mı istiyorum? Çok açık değil mi, kalacak bir yere ihtiyacım olduğu için! "Beş gün önce kız kardeşimi tuvaletimde, fazla doz uyuşturucudan kendi kusmuğunda boğulmuş bir şekilde bulduğum için evimden ayrıldım, geçici süreliğine sevgilimde kalıyorum, o sürenin de sonuna gelmiş bulunmaktayım. Çünkü cinsel kimliklerini yeni keşfetmiş birer homoseksüeliz ve hala tam anlamıyla alışamadık" Dersem çok mu açık sözlü olurum acaba? "Ev güneş almıyordu." Demekle yetindim. "Bir kaç gündür arkadaşımda kalıyorum ama, çok da uzun kalamam değil mi?" Omuz silkerek ekledim; "Kendi halinde, on altı, yakında on yedi olacak bir gencim işte, bir de bu aralar çok yorgunum!" Kahveden bir yudum aldım, lanet olsun ki şekerliymiş. Şekerli sevmem ki ben! Keşke söyleseydim.


"201 Ryo çok fazla, 199 diyelim şuna istersen. Ayrıca sakız kağıtlarını asla çöpe atmam, çok sakız çiğnediğim için cebimde taşırım her zaman, çıkarmam gerekirse sarayım diye. Tükürüklü olmalarını önemsemezsen bir kaç tane verebilirim. Çitos sevmem, tasosunu da vermem. Mutfak değil, banyo alışverişi yaparım. Eh, şartların neredeyse hepsini reddettiğime göre, gideyim ben en iyisi. Bu arada şekerli kahveden nefret ederim. Sen de şekeri kes, kanser hücreleri şekerle besleniyormuş!" diyerek kalktım yerimden. Lan ben ne sikime geldim buraya o zaman? Pazarlık denen şeyin bilgisi bana ulaşmamış sanırım. Kapıya doğru yönelmiştim ki, evden çıkmadan önce Nishi'ye not bıraktığımı, tüm eşyalarımın da şu an sırtımdaki çantada olduğu aklıma geldi. Lan ben yokken bu çocuk eve uğrayıp evden ayrıldığımı belirten notumu okuduysa, ben de üstüne tekrar eve gelirsem, rezil olmaz mıyım? Tanrı beni kahretmesin.

"TAMAMANLAŞTIK! HEMENYERLEŞEYİMBENOZAMAN! ODAMNEREDE!?" diyerek böğürdüm aniden dönerek.

Re: Kiralamalı mı Kiralamamalı mı?

MesajGönderilme zamanı: 10 Eki 2014, 20:17
gönderen Ueno Riko
Ev güneş almıyormuş. Yalana gel. Sanki böyle bir şeye inanırmışım gibi de utanmadan anlatıyor. Renk vermedim tabi ki. Yaklaşık benim yaşlarımdaymış. Yani büyük ihtimalle evde anasına babasına atar yapmıştır, ya kendi triplere girip evden kaçmıştır ya da kovulmuştur. Şimdi de başını sokacak bir yer arıyordur. Kesin böyledir. Ev alacak kadar para biriktirmeye çalışıyordur. Neyse en azından katil gibi şüpheli bir tip değildi. Kahvemi içince de yüzünü buruşturmuştu. Benim kahvem meşhurdur be! Starbucks böyle kahve yapamaz. Sinir oldum çocuğa iyi mi? Şartlarımı söyledikten sonra da kira için söylediğim bütün şartlarımdan nefret ettiğini ve şekerli kahvenin tadının berbat olduğu ile ilgili bir şeyler söylemişti sanırım. Demek o yüzden yüzünü buruşturmuştu. Sorsaymışım keşke kahveni nasıl alırdın diye. Uyku sersemiyim ya ben, ondan böyle oldu. Ya da umursamadım pek.

Madem odayı istemiyor, çocuğu kapıya kadar geçireyim diye ayaklanmıştım ki çocuk aniden arkasını dönerek hayvan gibi bağırdı. Tabi çocuk dibimde bağırınca, ben de uyku sersemi olunca ve kulaklarım ani yüksek sesten rahatsız olunca geçirdim tokadı aniden. Her şey bir saniyede gerçekleşmişti. Yani öyle pek kuvvetli sayılmam, sinek ısırığı gibi gelmiştir herhalde. Ne yapayım yani, öd denen bir şey var bizde. Kopunca tam kopuyor. Akıllısı beni bulmaz zaten! Niye istemem yan cebime koy tavırlarına giriyorsun ki arkadaşım? Sorunlu musun? "Pardon." Yaptığım şeyden pek de pişman değildim aslında. Pis pis sırıttım çocuğa. Pek gözüm tutmadı veledi ama sanırım bir şans verebilirim. Düzenli biriyse pek bir sorun çıkmaz aramızda. "Ben de kendimi tanıtayım bari. Adım Ueno. Senin gibi ben de shinobiyim. Odanı göstereyim. Beni takip et." Şu anda evin oturma odasının bulunduğu taraftaydık. Zaten hemen yan tarafta mutfak vardı ve oturma odası ile iç içeydi. Arada kapı yoktu. Küçük de bir yemek masası vardı kenarda, koltukların arkasında. Oturma odasının arka kısmında, üç kapı vardı. En baştaki benim odamın kapısı, yan taraftaki kiralık olan oda ve sonuncu kapı da banyoya açılıyordu. Yavaşça ortadaki kapıyı açtım ve peşimde çocukla odaya girdim. "İşte burası. Şimdilik sadece ufak bir masa, bir dolap ve yatak bulunuyor. Dolap küçük ama içi geniştir. Eşyaların sığar. Yatağın da gayet temiz. En son abim gelip kullanmıştı ama yastığı, yorganı filan yıkadım." Ardından cama gidip "Kiralık Oda" yazısını söktüm ve buruşturdum. "Sabahları güneş direkt buraya vuruyor. Rahatsız olmamak için yatarken perdeyi çekebilirsin. Bir de odalarımız arasındaki duvar çok ince. Umarım fazla horlamıyorsundur." Gözlerimi devirip odadan çıktım. "Gel evin diğer kısımlarını da göstereyim. Sonra yerleşirsin."

Hemen yan tarafta kendi odamın kapısının önünde durdum ama kapıyı açmadım. "Burası benim odam. Buraya girmen yasak. Yanlış anlama, sadece odama benden başkasının adım atmasına katlanamıyorum. Bu konuda biraz titizim. Ayrıca günde yaklaşık 14 saat kadar uyurum. Evde olduğum zamanlar genellikle uyuyorum. Odamın kapısını açıp, orada mıyım diye kontrol etmezsen çok memnun kalırım. Kısacası bu odaya girme." Orası benim gül kokulu mahremiyet alanım ve Sensei'm ile ilgili bazı sapıkça eşyalarım var. Abimi bile sokmuyorum ben o odaya. Ardından hemen arkamı dönüp sonuncu kapıya yöneldim ve sonuna kadar açtım. "Burası da küçük bir banyo." Ardından çaktırmadan çocuğu kokladım. Ekşi bir koku, bağımsızlığını ilan etmiş gibi yükseliyordu çocuktan. "İstediğin zaman duş alabilirsin. Çekinme." Son kelimelere biraz vurgu yaptım. Umarım anlamıştır ve evin havasını değiştirmeden önce güzel bir duş alır. Tanrım! Son olarak az önce oturduğumuz odaya girdim. "Burası fark ettiğin gibi oturma odası. Ben pek kullanmıyorum. Şurada da hemen dibinde mutfak var. Yemek yapmayı biliyorsan istediğin gibi kullanabilirsin. Bilmiyorsan ben zaten fazladan da yemek yapıp kenara köşeye koyuyorum. Çok fazla dolap yok mutfakta. Tek tek baka baka tabak, çanak, bardak yerlerini öğrenirsin. Tek ricam, neyi nereden aldıysan oraya geri koy. Kendime göre düzenledim, aradığım şeyi yerinde bulamayınca delleniyorum." Ardından derin bir nefes alıp çocuğun tepkisini görebilmek için gözlerine baktım. Sanırım buyurgan, suratsız ve çatlak biri olduğumu düşünüyordu. Gülümseyeyim en iyisi biraz. "İstediğin herhangi bir şey olursa sorabilirsin. İstersen sen git şimdi yerleş. Ben akşam yemeği yemedim henüz, bir şeyler atıştıracağım. Sen de ister misin?"

Re: Kiralamalı mı Kiralamamalı mı?

MesajGönderilme zamanı: 10 Eki 2014, 22:31
gönderen Shiomiya Kiyo
"Shinobi? Oh.." Hassiktir lan oradan, shinobi dediğin böyle mi tokat atar hiç? Kızın elini kaldırdığını, üzerime konduğunu falan gördüm ama, bir şey hissetmedim ki?! Dalga mı geçti acaba diye düşünmedim değil de, kız cidden tokat atamıyor sanırım. "Memnun oldum Ueno-san! Shinobi olduğuna emin misin?" Ev sahibemin arkasından müstakbel odama yürüdüm, bir masa, bir dolap, bir de yatak vardı ve beni ilgilendiren tek şey yataktı. Yatağı dolap olarak da, masa olarak da kullanabilirdim. Odayı bana tanıtırken, sürekli ne kadar kötü tokat attığı ile ilgili mızmızlanıp durdum, ama pek duymadı. Sürekli konuşuyor, konuşuyor ve de konuşuyordu. "Güneş iyidir, eski evime vurmuyordu zaten. Kemiklere iyi gelir, seni güçlendirir ve güzel tokat atmanı sağlar." Odasına girmememi ve yanlış anlamamam gerektiğini söyledi. Ne yanlış anlayacağım be, meraklı değilim boklu odasına! Eminim bir sürü bok püsür vardır odasında. Bir de on dört saat uyuyormuş, hayvan! "İşte çok uyumaktan tokat atamaz hale gelmişsin, bir iki antrenman yapsak süper tokat atarsın bence!"

Kendi odasının da kapısını geçtikten sonra banyoya geldi gezme sıramız. Bakın pasaklı olabilirim ama banyo yapmayı çok severim! Severim ama, sık yapamam. Şanssızlık diyelim, vaktini bulursam saatlerce çıkmam küvetten. Su bana huzur veren bir şey, sıcak ve köpüren bir su ise beni bulutların üstüne çıkarabilir. Ama dediğim gibi, ne yazık ki kendisiyle pek buluşamıyoruz. Gene öyle bir dönemden geçiyorum diyebilirim. En son üç gün önce, Nishi'min evinde çabucak bir duş aldım kendisi yokken ama, sabun delinmiş mi, yere düşen sabunu alsam Nishi arkamda belirir mi, cidden musluktan çıkma tehlikesi olan garip yaratıklar var mı diye düşünmekten, pek huzursuz geçmişti bu vakit. Şimdi ben bu kızın evinde banyo yaparsam, aynı huzursuzluğu gene yaşarım. Sabun delik mi diye dert etmem belki ama, evde bir kız var lan! Gelir, girer, görür beni, racona ters düşer. Ne de olsa başı bağlı bir delikanlıyım ben. Bu yüzden, "Ben... Banyo yapmak istediğimde genelde kaplıcaya giderim, teşekkürler! Sen de çok banyo yapma, kasları gevşetir, gücünü kaybetmene ve güzel tokat atamamana sebep olur!" dedim.

Oturma odasına gelmişti sıra. Oda ile birleşik halde bulunan mutfağı göstererek tabağın çanağın ıncığın cıncığın nerede olduğunu anlattı ama pek dinlemedim. Banane tabaktan çanaktan? Yemek varsa yerim, yoksa giderim hazır ramen yaparım veya aç yatarım, erkek adam düdüklü tencere ile uğraşmaz öyle! Ha çaydanlık varsa eyvallah, bitki çayı olmadan yapamam. "Bitki çayı var mı bu evde? Gerçi çantamda biraz ıhlamur var, arkadaşım sevmiyor diye aşırdım evindekileri." Dedim ama mırıltıdan öteye geçmediği için duymadı beni, yemek yiyeceğini, eşlik etmek isteyip istemediğimi sordu soruma cevap vermek yerine. Daha yeni kalkmadı mı bu kız? Tamam vakit çok ters de, neden gidip bir koşu falan yapmıyor? Ne bileyim, esneme egzersizi falan yapabilir. Hemen ne yemeği bu? Yemeği yiyecek, gene uykusu gelecek, gene yatacak. Sonra gene başarısız tokatlar atacak! Bu duruma müdahele etmeliyim! Kaşlarımı çatarak tam önüne geçtim ve yemeğe uzanmasını engelledim. Demin içtiği ve boşalmış olan kahve bardağını sol elime aldım. Havaya hafifçe fırlatarak, sağ elimle okkalı bir tokat attım bardağa! Bardak keskin bir "Vınn!" sesi çıkararak camdan dışarı fırladı, gözden kayboldu. Bir yirmi saniye kadar sonra acı bir "Ah!" sesi duyuldu; "BABANISİKEYİM! KİM ATTI LAN BU BARDAĞI?!"

"Ben sana yenisini alırım. UENO-SAN! SENDE CİDDİ BİR AZİMSİZLİK VE ANTRENMAN EKSİKLİĞİ PROBLEMİ SEZİYORUM! Öncelikle az önce attığın tokatın efektif olmayışından anladım bunu." Omuzlarından tutup oldukça kararlı bir şekilde suratımı suratına yaklaştırdım. "Sana benim yaptığım gibi tokat atmayı öğreteceğim. Baskın kolunu tamamen aç ve vücuduna doksan derecelik açıyla tut, sonra aniden dirseğinden kırarak bütün gücünde suratıma vur! Parmaklarını sakın kapatma. Vur bana Ueno-San! ACIT CANIMI, VUR BANA!"

Re: Kiralamalı mı Kiralamamalı mı?

MesajGönderilme zamanı: 10 Eki 2014, 23:12
gönderen Ueno Riko
Tokatına senin ben! Hay başlayacağım ya. Çocuk geldi resmen gözümün içine baka baka kahve fincanımı alıp, dışarıdaki bir herifin kafasına attı. Yani kafasına gelmiştir herhalde. Ardından omuzlarımdan tutarak beni çalıştıracağını, bana güzel yumruk atmasını öğreteceği ile ilgili bir şeyler zırvaladı. Sadece yüzüne mal mal bakmakla yetindim. "Sorunlu musun?" Çocukta seziyorum ben ağır bir mazoşistlik. Yani resmen canını acıtayım diye yalvarıyor. Canıma minnet! Kollarım pek güçlü olmayabilir ama takır takır çalışan sağlıklı bir zihnim var! "Canını acıtmamı mı istiyorsun? Sen bilirsin." Sadece ufak bir genjutsu tekniğiydi. Başka bir şey değildi. Zaten direkt olarak gözlerimin içine bakıyor olduğundan etki altına alması da kolay olacaktı. Bir, iki, üç ve hazır!

Shiomiya-san bir anda donuklaştı. Ellerini omuzlarımdan çekti. Bir iki adım geri attı. Ardından elini kaldırıp kendi kendisine okkalı bir tokat vurdu. Hatta vurduğu tokadın etkisiyle bir an için sendelemişti. Çektiği acının da etkisiyle genjutsu tekniğim an itibariyle son buldu. Tekniğin bitmesiyle birlikte öylece kalakaldı garibim. Ne olduğunu anlamamıştı tabi. Yüzünde beş parmağının da izi çıkmıştı. "Niye kendi kendine tokat attın ki şimdi Shiomiya-san? Çok garipsin. Ben canını acıtacaktım senin, değil mi?" Ardından gerindim gerindim ve bacaklarımdaki tüm güçle Shiomiya-san'ın, daha doğru her erkeğin, mühim bölgesi olan yere tekmeyi geçirdim. Çok güçlü vurmasam da acıdan kıvranıyor olmalıydı. Çünkü babamın bana dediğine göre orası çok hassasmış. "Ah, pardon. Yumruk kullanacaktım ben. Yanlışlıkla tekmeye sürçtüm. Kusuruma bakmazsın artık." Shiomiya-san yerde kıvranırken bana da iyi bir esneme gelmişti. Ağzımı kocaman kocaman açarak esnemiştim. "Benim iştahım kaçtı Shiomiya-san. Sen açsan mutfaktan atıştır. Ben yatmaya gidiyorum." Ardından odama gidip kapıyı da sertçe kapattım.

Hıçkırık sesleriyle kendime geldim. Rüya mı gördüm ben yine? Bazen böyle rüyamda sesler duyup gerçek sanıp uyanabiliyorum. Ama sesler gerçekten de gerçekti! Kulağımı duvara dayadım ve Shiomiya-san'ın odasından hıçkırık ve ağlama seslerinin geldiğini işittim. Attığım tekme yüzünden miydi? O kadar sert miydi ya? Üzülürüm bak şimdi. Yatağımda doğruldum ve pencereden dışarıya baktım. Güneş daha doğmamıştı ama birkaç saate doğacak gibiydi. Kalktım ve oda havalansın diye odamın camını açtım ve Shiomiya-san'ın kapısına geldim. Önce biraz tıklattım. Ses gelmeyince uyardım. "Shiomiya-san? İçeri giriyorum." Shiomiya-san yatağında oturuyordu. İçeri girdiğimi görünce apar topar gözlerini sildi ve yüzünü bana çevirdi. Kızarmış gözlerini ve ıslak kirpiklerini fark ettim. "Shiomiya-san! Ne oldu? Ağlıyor musun? Attığım tekme yüzünden mi? Canını acıttıysam özür dilerim. Ama sen kaşınmıştın orada. Canımı acıt diye bağırdın. Belki de acı çekmekten hoşlanıyorsundur diye düşündüm." Konuşmaya devam edecektim ama üzerimdeki pembe, tavşanlı pijamaları fark ettim. Sonra yüzüm kızardı ve utancım da boğazımı düğümleyip konuşmamı engelledi. Gitti işte karizmam. Rezillik.

Re: Kiralamalı mı Kiralamamalı mı?

MesajGönderilme zamanı: 10 Eki 2014, 23:53
gönderen Shiomiya Kiyo
En nefret ettiğim şeylerden ikisini yaşıyorum şu an. Bir; genjutsuya maruz kalmak, iki; kasıklarıma tekme yemek. Gerçi bunları seven mazoşistler var mıdır, bilemiyorum! Duyguları bir türlü sabit kalmayan, odak problemi yaşayan hiperaktif bir bebeyim, ne demeye genjutsu uygular insanlar bana? İki üç hafta önce bir görevde ANBU takımı tarafından uyutuldum, şimdi de bir kız kendi kendime tokat attırdı bana! Güzel tokat atıyorum ha, okkalı atıyorum, bunun için kendimi ödüllendireyim bir gün. "S-sen genjutsu t-tipi m-..." demeye kalmadan, tekmeyi de yemiştim işte yumurtalıklarıma. Ah güzel, canım yumurtalıklarım, sizler bu aralar çok darbe yediniz, kusura kalmayın. En yakın zamanda gönlünüzü alacağım. Ama şimdi bu kızla çözmem gereken bir mesele var. Ciddi olayım, korkutucu olayım ve üstüne gideyim! "BEN SANA BURADA GÜZEL TOKAT ATMAYI ÖĞRETEYİM, ANTRENMAN YAPALIM DİYORUM, KALKMIŞ BENİMLE DALGA GEÇİYORSUN! İŞTAH MI KALDI?! GÜZELİM KASIĞIMA NE VURUYORSUN ADİ KARI?!", tekrar omuzlarından tutmuş, ileri geri sallamıştım ama yok, karı siklemiyor, gevşek gevşek esniyor. "Duygularımla oynadın, ben odama gidiyorum! Böyle shinobilik olmaz olsun... Adi... Yavşak..." Sanırım çok güzel bir "Ev Sahibi - Kiracı" ilişkimiz olacak, hissedebiliyor, sabırsızlanıyorum!

"Şeytan diyor, aç Takonagi'yi, sok götüne, kıvransın pezevenk. Dişi falan demeden tekniğe teknikle dalmayanda kabahat." Sabahtan beri taşıdığım sırt çantamı yatağın üstüne fırlattım, nasıl da ağrımış belim! Geriye doğru güzelce gerindim, gerindim, bayağı bir gerindim. İnsan akrobatik olmaya görsün, gerindi mi tam geriniyor işte, hey yavrum hey. Neyse kendimi çok övdüm bugün! Yatağa, sırt çantamın yanına attım kendimi, üstümdeki siyah tişörtü ve siyah kapriyi çıkarıp, çantamdan bir şort çıkardım. Üzerime geçirip, battaniyenin altına girerek, kendimi uykunun kollarına bıraktım.

...Bunu bu saatte yapmak zorunda mıydım? Bir elimde çekiç, diğer elimde bir torba, oturdum yatağımda bebe gibi ağlıyorum. Bari ağladığım boşa gitmesin, bacım Kyou ile canım Nishi'me adayayım bu ağlayışı demiştim ki, adi karı içeri girdi. Uyarmıyor da. Uyardı mı lan yoksa? Uyarsa bile, ELİNİN HAMURUYLA ERKEĞİN ODASINA GİRMESİN, ADAM OLSUN ADAM! Pat diye dalınca torbayı tuttuğum elimle gözlerimi silmeye çalıştım. Ama durmuyor arkadaş, gözlerimden inatla yaş akıyor! "Evet canım acıyor, hem de çok pis. Ama senin yüzünden değil. Hala tekme diyorsun ya, hala tekme diyorsun!" Yaydan fırlamış gibi fırladım yataktan, kızın önünde bitiverdim. "SEN HİÇ YANLIŞ DUVARA ÇİVİ ÇAKTIN MI UENO-SAN?!" Kocaman olmuş gözlerine anlamamış bir şekilde baktım. Sonra jetonum düştü, paraşütlüdür de kendisi, geç iniyor. Sanırım kurduğum cümle, benim durumumda biri için düşünülürse, epey yanlış anlaşılabilecek bir cümleydi. "Şey, uykum kaçtı gece gece, madem artık burada yaşıyorum, en sevdiğim Myoboku posterimi asayım dedim, ÇİVİYİ YANLIŞ DUVARA GEÇİRDİM UENO-SAN! HEM DE İNCE DEDİĞİN ORTAK DUVARIMIZA!" Burnumu, kendimi bile iğrendirecek bir hız ve gürültü ile çekip konuşmaya devam ettim; "Neyse sonra olan oldu dedim, gideyim ıhlamur yapayım! Çıkardım çantamdan ıhlamur torbamı, mutfağa geçmeden güzelim kokusunu içime çekeyim demiştim, ACI BİBER ÇIKTI İÇİNDEN UENO-SAN! NASIL YAKTI GÖZLERİMİ ŞEREFSİZ, GEÇMİYOR AKMASI GÖZLERİMİN!" diyerek, torbayı kızın suratına yapıştırdım.

Re: Kiralamalı mı Kiralamamalı mı?

MesajGönderilme zamanı: 11 Eki 2014, 21:01
gönderen Ueno Riko
Shiomiya-san atar yapmıştı bana. Yani ben iyi niyetimle gelmiş, sabah sabah neden ağladığını öğrenmek için yanına geliyorum adam bana bağırıyor. Yüksek sesle konuşulmasından da nefret ederim. "Yanlış duvara çivi mi? Neden bahsediyorsun?" Boş boş yüzüne bakarken açıklamayı da vermişti Shiomiya-san. Poster asacakmış duvarıma. Benim duvarıma. GÜZEL DUVARIMA! Sen ne ayaksın diyemeden konu aniden neden ağladığı ile ilgili olarak ıhlamura ve oradan bibere geldi. Son hatırladığım şey ise yüzüme fırlayan koca acı biber poşetiydi. Tabii bu hareket ani olunca benim burnuma, gözüme, ağzıma, kısacası her bir yerime girdi bu lanet olasıca biber. Tıpkı Shiomiya-san gibi gözlerimden yaşlar boşandığı yetmezmiş gibi boğazımın acısıyla öksürüyor ve hapşırıyordum. "Kami-sama cezanı versin senin! Adi herif! Ne atıyorsun poşeti yüzüme? İnsan ev sahibine böyle mi davranır? Şerefsiz!" Öksürüklerimin arasından kesik kesik konuşabiliyordum. İntikam mı alıyordu şimdi bu bücür benden aklı sıra? Aslında, gayet de iyi almıştı intikamını yani.

Önümü göremeden, duvarlara kapılara çarpa çarpa kendimi zorla mutfağa attım. Musluğu açtığım gibi gözlerimi buz gibi suyla yıkamaya başladım. "Scoville biberi yer de tuvalete çıkmak zorunda kalırsın umarım!" söylenip duruyordum ama beni duyup duymadığından da emin değildim. Boğazımdaki acılığın geçmesi için süt içmem gerekiyordu. Evet çünkü sütte, biberin yağını temizleyip mideye indirebilen bir özellik var. Kesin bilgi, yayalım. Neyse işte. Ben açtım dolabı. Elimi sütün olduğu kısıma götürdüm. Ve ta-daaa! Elime gelen şey neydi bilin bakalım. BOŞLUK! Boğazım, dilim, damağım, solunum yollarım nasıl yanıyor siz düşünün artık. Çırpınıyorum resmen. Hızla odama gittim, cüzdanımı açtım, içinden 50 ryo kadar para çıkardım ve hiç umursamadan Shiomiya-san'ın odasına girdim. Kapıyı aniden "paat" diye açtım. Parayı suratına fırlattım. "Al şunu alışverişe çık. Süt yok. Süt al, ekmek al, yumurta al, zeytin al, kaşar peyniri al. Anladın mı?"

Attığım parayı hiç takmadı Shiomiya bozuntusu. Ne de uzun soyismi var arkadaş, telaffuzu da zor. Ne diyordum ben? Heh. Parayı aldı yatağın üstüne koydu. Boşverecekmişim alışverişi. Bizim antrenman yapmamız gerekiyormuş. Tutturdu antrenman diye. Abi ben genjutsucuyum. Yumruklara ihtiyacım yok ki. Anlamıyor mu bu sorunlu tip? Algı yolları mı tıkalı acaba? "İstemiyorum güçlü yumruk. De get hayde alışverişe!" Yok, kabul etmiyor başımın belası. Ben niye almıştım ki bu veledi eve, ta en başında? Neden yani? Daha bir gün bile olmadı ama şimdiden hayatımın içine etmeyi başardı. Akşam antrenman yapamadık, içinde kaldı herhalde. En sonunda iç çekip pes ettim. "İyi be tamam. Ama sadece bir seferlik. Sonra defolup gideceksin alışverişe." Birkaç dakika sonra kendimi salonda, Shiomiya-san'ın öne doğru uzattığı avuç içlerine yumruk atarken buldum. Her seferinde de "Olmadı! Daha sert. Kız gibi vurma!" gibi tepkiler alıyordum. Tekrar soruyorum. Ben bu çocuğu niye eve aldım ki?

Re: Kiralamalı mı Kiralamamalı mı?

MesajGönderilme zamanı: 12 Eki 2014, 15:47
gönderen Shiomiya Kiyo
Yaa, yersiniz suratınıza böyle biberli torbayı, küçük hanım! Yahu benim özelime ne karışıyorsun? Daha belki de altı saat bile olmadı tanışalı, ne odama dalıyorsun? KIZ KISMI DEDİĞİN; KIRAR BACAKLARINI OTURUR OTURDUĞU YERDE! BEKAR ADAMIN ODASINA GİRİLMEZ ÖYLE! Neden ağladığımı anlatacakmışım, peh! Erkekler ağlamaz, gözüne bir şey kaçar.

Kız bir de vıyaklıyor, bir vıyaklıyor, sanırsınız evde kedi kesiyorum. Şekli bozmadan acılı bir şekilde buzdolabına gitti ve boş raflara tecavüz etmeye başladı. "Ne yapıyo' bu nmnkym..." diye söylenerek kapıyı kapattım ancak, nanosaniye sonra tekrar pat diye açıldı! "Bak, bacım. Bacım diyorum bacımsın. Erkeğim sonuçta, ihtiyaçlarım var! Bir gün içeri böyle girdiğinde elim nahoş noktalarda olur, burnumu karıştırıyor olurum mesela, hoş olmaz, boşuna travma etkeni bunlar. Gel şurada anlaşalım, sen kapımı tıklatmadan, benden onay almadan girme bu odaya, he?" Dedim ancak siklenmiyorum! Almış eline paracıkları, alışveriş de alışveriş diyor! "EEEH, BU SAATTE NE ALIŞVERİŞİ LAN KARI!" Bir şeyler alacak olsam kendi paramla alırım, aha sigara paketime sıkıştırdığım yirmi kağıdım var, hayli hayli yeter! Parana mı kaldım! "Yahu hala yemek diyorsun ya! Kaşar peyniri ne? Full yağ, senin proteine ihtiyacın var, peynir seçimini Lor peynirinden yana kullanmalısın!" Aldım parasını attım yatağımın üstüne. Tanrı o yatağa başka şeyleri atmayı nasip etsin, mesela Nishi. Neyse, tuttum kolundan çektim salona sürüye sürüye, boyu boyuma yakın olduğu gibi kilosu da kiloma yakın. Sahipli olmasam, ayarı bozuk olmasa evlenilecek kız! "Gel senle biraz antrenman yapalım, kuşluk vakti anrenmanı gibisi yoktur! Ciğerleri açar. Sonra ben sana yağsız süt de alırım, yumurta da alırım, bir yumurta daha alırım, bir yumurta daha alırım. Yumurta önemli tabi. Lor peyniri alırım, tavuk alırım tahıllı eppek alırım! Seni ve diyetini adam etmek lazım, kas yapmak lazım kas Ueno-san! VUR BANA UENO-SAN!!! ACIT CANIMI!!" dedikten sonra ellerimi bileklerime doksan derece açı yapacak şekilde kıvırıp uzattım, kum torbası misali vursun diye.

A-aa, bu ne yahu? Yumruk mu atıyor, okşuyor mu belli değil! "BACIM AZ DÜZGÜN VUR! Er meydanında kız erkek demezler girişirler, genjutsu menjutsu işe yaramaz iyi partnerin yoksa. Benim görev arkadaşım da genjutsucu orada şey ediyorum.. Biliyorum." Yok, motive edemiyorum hatunu. Eriyip gider dövüş anında bu kız, yazık olacak çok yazık! "Aman tamam be, ne açmışsın, gidiyorum alışverişe tamam!" Tripli tripli odama geri dönüp parayı aldım yatağın üzerinden. Yirmi kağıdım bana kalsın, motivasyonu böyle eksik bir insana harcamaya değmez! Üstüme de yatmadan önce çıkardığım siyah tişörtü giydim, bu saatte sadece şortla çıkılmaz tabii. Sonra ne me lazım, hasta olurum, bu kız bana bakamaz. Elinden bir şey gelmez, daha yumruk atamıyor yumruk! Ayakkabı olduklarına artık isyan etmeye başlamış pis ayakkabılarımı giyip, kapıyı çarparak çıktım. Kulağıma çalınan düşme sesine bakılırsa, çarpma şiddeti duvarlardaki bir şeyi düşürdü yere.

Marketten elimde bolca yumurta ve bilimum diğer malzeme ile döndüm. Yumurta önemli tabi. Vurdum kapıya beklemeye başladım fakat, açan yok. Haydaa... Tanrı eve girmeyi nasip ederse ben bu kızdan bir yedek anahtar alayım. Gitsin yaptırsın, ev sahibi kimse o yaptırır anahtarı, di mi? Yalnız açsa iyi olacak, çişim geliyor sanırım. Tekrar vurdum kapıya, hala açan yok! Aldıklarımı nazikçe yere koyup, sabırla bir sigara yaktım kapının önünde söylene söylene. Bir elimle sigaramdan fırt çekip, diğer elimle kapıya vuruyorum. Her dakika da daha da şiddetleniyor vuruşum, söylenmelerim de desibelini arttırıyor. Sigaramın son fırtına geldiğimde artık kıza ağır küfürler ediyor, kapıyı kırmakla tehdit ediyordum. Sanırım tehdit etmekle kalmayıp, cidden kıracağım. Evet, bunu yapacağım!

Sigaramı atıp ucunu ezdikten sonra bir iki adım geri çekildim. Gerinip, okkalı bir tekme atmak için hazırladım vücudumu. Sayıyorum dışımdan da, ama ses yok, Seda hiç yok. Benden günah gitti, çektim bir bacağımı geri. Vurdum tekmeyi kapıya. Yani kıza. Yani bildiğiniz suratına. Şimdi reklamlar;

1- Ben tam tekmeyi attığım sırada o kapının açılma yüzdesi kaçtır?
2- Kapı açıldıysa tekmemin kızın suratına gelmesinin yüzdesi kaçtır?


Ben hesap adamı değilim, bana vur derler, vururum. Parçala derler, parçalarım. Kıvır derler kıvırmam, oynaklığın lüzumu yok. Sonuç olarak, asi ve hırçın tekmem kızın suratına geldi! Ah ulan, iyi güzel tekme atıyorum da, hocam hep derdi öyle her yerde tekme atma, bir kaza çıkar diye. Keşke dinleseydim. Bir de durduk yere ağaca falan Rasengan atıp duran bir bebe vardı, ona da derlerdi aynısını. Öldürdüler sanırım ağaç bırakmadı Kushina'da diye. Ruhu şad olsun hırçın bir çocuktu da sonu iyi olmadı. O değil de, kız yerde yatıyor! Ölmedi umarım, ölmemiştir değil mi? Kafaya yediği tek tekme ile ölecekse ölsün artık yaniiiiie de, ölmesin lan! Rasengancı çocuk gibi öldürürler mi beni de acaba, kız öldüyse? Ölmeyeyim lan! Daha çok gencim, hayatımın baharındayım, aşığım aşık! Ben ölürsem Nishi'm napar? Kesin başka erkeklerde beni arar götveren. Tövbeler olsun! Gittim yerde sereserpe yatan kızın yanına, omuzlarından tutup sarsmaya başladım. Erkek adam kıza el kaldırmaz dedik, gittik tekme attık kahretmesin ya!

"Ueno-san!! UENO-SAN! YEDİM BİR BOK, ÖLME GÖZÜNÜ SEVEYİM!"




Şey bu arada biz hamlelerimize falan baya karışıyoruz birbirimizin ama, Skype'ta anlaşarak yazdığımız şeyler hanyyyyy... (; Haberiniz ola.

Re: Kiralamalı mı Kiralamamalı mı?

MesajGönderilme zamanı: 12 Eki 2014, 19:26
gönderen Ueno Riko
Çabuk pes etti en azından. Saçma sapan bir antrenmandan kurtulmanın sevinciyle kendimi yandaki koltuğa atmıştım. Bu sorunlu da gitmiş, verdiğim paraları alıp alışverişe çıkmaya hazırlanmıştı. Odun herif, kapıyı kapatırken öyle bir hızla çarptı ki kapıya astığım süs yere düştü. "Öküz! Evi başımıza mı yıkacaksın?" diye bağırmıştım ama duymamıştı sanırım. O gittikten sonra derin bir oh çekip kıvrıldım oturduğum yere. Uykusunda boğmak istiyorum veledi! Bir insan bu kadar gıcık edilmemeli. Bir velet bu kadar sinir bozucu olmamalı. Yavaşça kalktım oturduğum yerden, boğazımda devam eden hafif acıyla birlikte bir kahve yaptım kendime. EN ŞEKERLİSİNDEN! Güzelim kahvemi içmiyor kahveyle aşk yaşıyordum sanki. Benim kahvem en güzeli! Hıh!

Daha kahveme yeterince aşık olamamıştım ki kapıyı çaldı ayarsız. Açmıyorum. Şimdi intikam sırası bende. Kalsın orada, o saatte. Pis. Nasıl da vuruyor ama bir görseniz. Böyle yer sarsılıyor sanki. Sonra bir de küfür etmeye başladı. Kapıyı filan kıracakmış. O derece. Ben de kıkır kıkır nasıl gülüyorum. İçtim içtim bitirdim kahvemi. Üstüne bir de ohh çektim. Acıdım çocuğa. Kalktım tam kapıyı açacaktım ki bir anda her şey karardı. Son hatırladığım şey elimi kapının koluna koyduğum ve kapıyı aralamamla birlikte yüzüme sert bir şey çarptığıydı. Yere yığıldığımı hatırlıyorum bir de. Sonrası karanlık. Kendime gelişim ise oldukça dramatikti. Omuzlarımdan hırslı hırslı sarsıyordu birisi beni. Deli gibi. Bir de garip bir koku tutuyordu bana. Kolonya mıydı alkol muydu neydi artık, sersem sepelek pek de anlamamıştım ne yalan söyleyeyim. Sonra beni sarsan öküzü gördüm. Zaten beyin travması geçirmişim ne sallıyorsun beşik gibi!

"Aaaah, başıııııım! Çok acıyooooor! Aaaaaaaa!" Bayağı bir yerlere attım kendimi. Acısı biraz dinmişti aslında ama nasıl abartıyorum göreceksiniz. "Buz getir banaaaaa! Öleceğiiim! Merhaba anneanne. Neden beni yanına, o güzel ışığa çağırıyorsun? Söylesene neden?" Tırstı galiba bu biraz. Gitti buz, merhem, banyodaki ilk yardım çantasında ne varsa getirdi. Banyodaki ilk yardım çantasını nereden bulmuş ki? Neyse bunu sorgulamak istemiyorum şu an. "S-Shiomiya-san. Dinle. Mezarımı Kushina Ormanı'nın derinliklerinde, sessiz bir yerde istiyorum tamam mı? Söz mü?" Sayıklıyorum böyle kendi kendime. Sonra dedim Riko sen salak mısın? Sustum doğruldum hafifçe yattığım yerden. Pis pis bakmaya başladım çocuğa karşı. Çüküne tekmeyi atmıştım ama belki de yetersizdi. Belki de kökten kesmem gerekiyordu ondaki bu fazlalığı. Masanın altından sakladığım makası buldum ve güler yüzle döndüm Shiomiya-san'a. "Kesebilir miyim? Tekmenin karşılığı olarak." Çok da tatlı gülümsüyordum hani.

Neyse sonra ben işin şakasını geçtim. Makas da zorla elimden alınmıştı zaten. Kesip kedilere atardım işte o gereksizliği. Ne olacaktı ki? Hayvanların karnı da doyardı. Neyse işte ben uzandım yüzükoyun koltuğa. Bacaklarımı da kaldırdım ergen kızlar gibi sallıyorum. Gerçi zaten ergen bir kızım ama neyse. "Hadi sohbet edelim Shiomiya-san. Mesela hmm... Sevdiğin kişinin adını söylesene."