Vurma kamçıyı, vu-vurmasana lan! Pezevenk çekiyoruz ya işte sabanı ne kamçılıyorsun! Atacağım kayışları başlayacağım kayışlara o olacak en son. Bahsettiğimiz adam da babam lan! Düşündüm de… babamın kıllı götüne hiç mi hiç meraklı değilim. Eşek herif hala kamçı kaldırıyor ya!
“Sikeceğim senin o olmayan beynini! Vurmasana lan! Çekiyoruz işte!”
Böyle bağırıyorum ama gerçek anlamda da kızamıyorum şerefsize. Atam sonuçta herif. Yine de götün biri olduğu gerçeğini değiştirmiyor!
Bu köyün yetkilileri nerede ulan!? Sigortasız işçi çalıştırılıyor diye olaylar olaylar biz burada köleyiz, kamçıyla idare ediliyoruz sesini çıkaran yok. Bu arada sigortasız işçi çalıştırmayı eziklermiş gibi oldum ama o da çok önemli bir problemimizdir. İşten çıkmadan 1 ay önce ihbar edeceksin bunları. Hem adam tüm sigortasız işçilerin sigortasını ödemek zorunda kalıyor hem de cezasını alıyor. Sen de işten çıkacağın için atılma tehlikesi yaşamıyorsun. Babam öyle diyor yani.
Dur azık mazık moruğu kandırıp ara verdirteyim de ayrıntılı konuşacağız. “Yoruldum ben. Anam turşu kavurması yapmıştı. Hadi atıştıralım biraz.” Bizimki turşu kavurmasına dayanamaz. Aslında adam yemeğe dayanamıyor lan. İçli köfteye falan da dayanamıyor. Ama nasıl sıçıyorsa kilo denen bir şey yok herifte. Bize de geçmiştir belki. Şimdilik pek belli etmiyor ama bir ihtimal. İyi işte. Hehehe… Geleneklere bağlı kalarak bir de yemekten sonra iyi bir uyku çekeriz. Çok iyi vallahi.
Teklifime ilgisini saklayamayan atam teklifimi kabul etti. Böylece bir ağacın gölgesine oturup başladık yemeye. Bizimki bana göre iştahsız kalıyor. O yüzden çoğunu ben yedim. İşi de ben yapıyorum, bir zahmet ben yiyeyim çoğunu! Yemek bitti mi ver sırtını ağaca, kapa gözlerini, hafif hafif esen rüzgarı hissederek uykuya dal. İşte uykuya dalma aşamasında da memleket meselelerini konuşacağız. Meşgul bir insan olduğum için sadece o zamanı ayırabildim. Güzel güzel betimlediğim şeyleri de yaptım bu arada. Konuşalım bakalım.
Arkadaş açık konuşayım, ben kendimi temiz, mert biri olarak tanımlarım. Tabi temizin, mertin tanımları da tarafımdan yorumlandı. Neyse işte, ben burada kamçılanıp saban çekerken milletin yüzüne yalan söyleyen herifler niye dünyanın parasını kazanıyor? Asıl olay yalan söylemek mi yani? E sanki millet farkında değil politikacının yalancı olduğunun. Peki niye hala bu kavaslara destek çıkıyorlar? Bizim ihtilallerimiz, toplum sözleşmelerimiz falan yok mu? Yok herhalde, tarih bilgimi yokladım da hiç aklıma gelmedi. Yenilik dediğin halk eliyle olmalı! Ne diyordum ulan ben? Tarih falan deyince karıştı yine.
Hah, evet, millet niye hala bu kavaslara saygı duyuyor da zavallı Ko’cuk buralarda sürünüyor diyordum. Salacaksın halkı çayıra, çobanı da çoban köpeğini de alacaksın başlarından. Kim nedir o zaman ortaya çıkar. Tabi konu kim nedir değil. İşte herkes kendi halinde takılsın falan yani. Kanun nizam olmasın. Başkası tarafından yağmalanmak, bir umut diyerek aptalı oynayıp kendi ellerimizle mallarımızı aslında hiç bizimle alakası olmayan birine vermekten iyidir.
“Daha derin ve objektif düşünmelisin. Peki ya ulusu refaha götürecek ve tek amacı bu olan bir lider çıkarsa karşına? Tabi halka da o lideri görecek göz lazım. Dediklerinin çoğunda haklısın ama yanıldığın konu, yalan söyleyebilmek ve insanlar söylediklerinin yalan olduğunu bilse bile inanmalarını sağlamak bir eksiklikten ziyade yetenektir. Hoş, insanlar söylediklerinin gerçek olmadığını biliyorsa zaten yalan söylemiş olmazsın. Çünkü söyleyememiş ki. Söyleyebilse millet gerçek sanardı, o zaman yalan olurdu. Beni de saçmalattın!”
“Saçma için saçmalattın! Rarara! Zaten ninja köyünde politika olayı pek geçmiyor ki. Pazusu kalın, geniş, sert olan hem siyasi hem de askeri güç bakımından üstün oluyor. Mecaz konuşuyorum ha. Pazu derken dövüş gücü anlamında. Yine kafan karışır senin. Bir de enflasyonla falan uğraştığımızı düşünsene. O zaman ortalık karışırdı işte.”
Bir dakika… Kim lan bu!?