1. sayfa (Toplam 2 sayfa)
Kasumikage Efsanesi.

Gönderilme zamanı:
05 Eki 2014, 03:15
gönderen Kasumikage Shikibanzo
Kasumikage Efsanesi
Not: Bu hikaye Shikibanzo'nun babası olan eski Kiri ninjası Kasumikage Yamamoto'nun hayatını anlatacaktır. Kasumikage klanına bağlı, Kirigakure'nin 5 efsane ninjasından biri iken her şeyini yavaşça kaybedip Kusagakure'de emekli ve geçmişinden kaçmakta olan bir ninjanın hikayesi. Kardeşini, dostlarını ve sahip olduğu her şeyi geride bırakışı.
Giriş
Her zamanki gibi güzel bir güne uyanmıştı Shikibanzo. Her sabah alışkanlık olarak istemsiz şekilde yaptığı ''Uyanınca kafayı pencereden çıkartıp temiz havadan derin bir nefes çekme'' seansının en mükemmel noktasındaydı. Daha bir gün önce görev gereği köy sınırları dışında zengin bir köylüye korumalık yapıyordu. Görev küçük bir haydut çetesinin adamın karavanına saldırması dışında gayet kolaydı. Hoş haydutlarda Shikibanzo ve takımını çok zorlamamış, onları kolaylıkla alt etmişler ve görevi başarı ile bitirerek paralarını almışlardı. Bunun verdiği gurur ve yeni günün insan vücuduna kazandırdığı geçici enerji ile temiz havayı dolasıya içine çekiyordu. Evlerinin çok mükemmel bir manzarası yoktu ancak o pencereden dışarı bakmak Shikibanzo'ya tarif edemeyeceği bir zevk veriyordu...
Gününe böylesi güzel ve enerjik bir şekilde başlamışken, aniden kulaklarına dolan rüzgar sesini kesmesi ile işittiği küçük bir tartışmaya kulak kesilmişti. Gözlerini açıp evlerinin önünden gelen sesin olduğu noktaya doğru odaklandığında tartışanların babası Kasumikage Yamamoto ve annesi Kasumikage Sencha olduğunu farketmişti. Çok denk geldiği bir durum olmadığı için aniden şaşırmış ve kulaklarını dahada kabartmıştı. Her ne kadar esen rüzgar yüzünden çok fazla şey işitememiş olsa da duyabildiği 3 kelime onun dikkatini ve merakını fazlası ile çekmiş, aniden odasından çıkarak annesi ile babasının yanına gitmesine sebebiyet vermişti. ''Geçmiş'' , ''Yalan'' ve ''Neden?''...
Zaten normal hayatında meraklı birisi olan Shikibanzo için bu üç kelime çok şey ima etmekteydi. Neden geçmiş aniden mevzu bahis olmuştu. Normalde annesi ve babası geçmiş hakkında konuşmaz, özellikle babası Yamamoto bu konuda çok gergindir. Konusu açıldığında ya da Shikibanzo bir soru sorduğunda konuyu değiştirir, herhangi bi ısrar durumunda ise sinirlenirdi. Sencha ise bu konuda Yamamoto'nun huyunu bildiği için suyuna gider ve konuyu pek açmazdı. Yalan ise Yamamoto ve Sencha gibi uyumlu iki insan arasında konu olmamalıydı. Shikibanzo'nun bildiği kadarı ile birbirlerine dürüst olan ebevenynleri vardı ve bu konu ile gurur duyuyordu. Akademi yıllarında ismi ile dalga geçen çocuklara karşı en büyük kozu annesi ve babasının çok örnek insanlar olmasıydı. Sanki bir anda hayatında küçük bir değişim yaşamıştı. İçinde büyümekte olan büyük soru işaretleri ile tartışmakta olan anne babasının yanına vardığında aniden Yamamoto ve Sencha duraklamış ve Shikibanzo'ya bakarak seslerini alçaltmşlardı. ''İstersen bu gereksiz konuyu kapatalım Sencha.'' demişti Yamamoto, Shikibanzo'nun meraklı suratını gördükten sonra. Sencha ise söyleyecek çok şeyi varmış gibi durmasına rağmen kelimelerini yutmuş ve '' Hayır Yamamoto. En az benim kadar oğlununda geçmişini ve neden böyle olduğunu bilmeye hakkı var.'' demiş ve ''Ben gidiyorum. Her zaman oğlun ile daha yakın oldun. En azından onunla bir şeyler paylaş ve kendini rahatlat. Üstünde taşımaktan sıkıldığın bir yük var gibi yaşaman beni çok üzüyor.'' diye ekleyerek Yamamoto'nun dudağına güzel bir öpücük kondurmuştu. Ardından Shikibanzo'nun alnına bir öpücük kondurarak ''Hadi baba oğlu biraz dertleşin bakalım'' diyerek çantasını almış ve evden dışarı çıkmıştı...
Sencha evden çıkıp kapıyı kapattıktan sonraki ilk 10 saniye Yamamoto ile Shikibanzo arasında zerre diyalog gerçekleşmemişti. Shikibanzo ''Hadi baba ne derdin varsa anlat. Annemin senin için üzülmesi benimde üzülmeme sebep oluyor.'' demese büyük ihtimale uzun süre aralarında bir konuşma olmayacaktı. ''İyiyim ben. Ayrıca bi derdim olsa zaten anlatırım. Ailemden neden sorunlarımı saklayayım.''. Lafı bittikten sonra aniden mutfağa yönelmişti Yamamoto. Dolaptan bayadır sakladığı sake şişesini çıkarmış, bardağın yarısına kadar doldurduktan sonra ''Sahiden iyiyim Shikibanzo.'' diyerek odasına yönelmişti. Normalde çok alkol kullanan bir adam değilken gündüz vakti sake içmeye başlıyor oluşu elbet Shikibanzo'nun dikkatini çekmişti. Kafasındaki merak duygusu dahada artarken ''Baba! Eğer bana içini bunaltan sıkıntıyı şu anda anlatmaz isen yemin ediyorum ki... yemin ediyorum ki!... Sana bir shinobi olarak tüm güvenimi kaybederim!'' demişti. Yamamoto daha önce Shikibanzo ile hiç bu denli ciddi bir tartışmaya girmediği için biraz afallamıştı ancak aynı zamanda pes etmişti. Neden içindeki sıkıntıyı gidermeye çalışmasın ki... Nede olsa oğlu ile dertleşmek her zaman bi baba için rahatlatıcı olmuştur. Shikibanzo'yu omuzlarından itekleyerek yavaşça salona götürüp koltuğa oturttuğunda arkadaki yemek masasına dayalı tahta sandalyelerden birisini çekmiş ve onun tam karşısında oturmuştu...
''Oğlum. Beni her zaman Kusa köyünden emekli bir shinobi sandın ancak aslında ben eski ve başarılı bir Kirigakure shinobisiyim. Artık her ne kadar o köy ile bağlantım kalmamış olsa da geçmişimden kaçamam. Eğer dinlemek istersen zamanının parmakla gösterilen shinobilerinden biri olan Kasumikage klan lideri Yamamoto'nun, canından çok sevdiği kardeşi Rufus'un, bazen ailesindeki her üyeden daha yakın gördüğü iki dostu Kitsune ve Sora Maru'nun uzun ve bi o kadar hüzünlü hikayesini anlatmak isterim. Zaman zaman canını sıkacak, bazen mutluluktan kendini kaybedeceksin ve beni bi o kadar rahatlatacaksın.''
Yamamoto'nun sözleri bittiğinde Shikibanzo olduğu yerde donakalmıştı. Babasının geçmişte büyük bir ninja olduğunu öğrenmesi bir yana, hikayenin detaylarını öğrenecek olması gözlerini seyirtmeye yetmişti. Hafif titrek bir şekilde ''E-EVET!!'' dediğinde ise Yamamoto daha sonradan ''Kasumikage Efsanesi.'' diye anılacak hikayesini anlatmaya başlamıştı.
Re: Kasumikage Efsanesi.

Gönderilme zamanı:
05 Eki 2014, 04:13
gönderen Kasumikage Shikibanzo
Bölüm 1: Standart Ninja Yamamoto!
Akdemiden yeni mezun olmuş ve genin olarak Kirigakure'de çok farklı olacağını umduğu bir sabaha uyanmıştı genç ninja. Yataktan fırladığı gibi 14 yaşında olmanın verdiği enerji ile banyoya girmiş, Hızlıca duşunu almış, geçen geceden hazırladığı kıyafetlerini giyerek Kirigakure alınbandını boynuna bağlamıştı. Alın bandını taktığı gibi suratına büyük bir gülümseme yerleşmişti. Kardeşi olan küçük kız odasına girip gelen sesler ile ilgili şikayet ettiğinde bile istemsiz bir şekilde özür dilemiş ve evin alt katına doğru koşmaya başlamıştı. Alt kata indiğinde ilk olarak babası Kasumikage Shiki'yi gören genç genin, babasının karşısında gururla durmuş ve yorum yapmasını ister gibi poz vermeye başlamıştı. Shiki ise oğlunun bu komik tavrını gördüğünde gülmeden duramamış ve genç Yamamoto'nun kafasını okşayarak kahvaltı yapması için mutfağa yönlendirmişti...
Kahvaltı masası her zaman ailenin alışık olduğu türdendi. Yamamoto, kardeşi Rufus, annesi Sencha ve babası Shiki. Normal bir şekilde kahvaltılarına başlamışlardı ancak garip olan bir şeyler vardı. Normalde gayet sessiz ve sakin olacak yapılan sabah kahvaltısı aniden kapılarının açılması ve evin içine dalan iki kişi ile sakinliğini yitirmişti. Yan evlerinde oturan kuzenleri Hiwatari ve Shishi evlerinde annelerinin hazırladığı bi kahvaltı olmadığı için Yamamoto'ların evine gelmişti. Shishi, Yamamoto ile yaşıt olduğundan dolayı her zaman en iyi arkadaşı olmuştu. Hiwatari ise onlardan hem yaşça hem rütbece büyük olduğu için zıpır üçlünün abisi rölündeydi. Boş zamanlarında her zaman onlarla ilgilenir ve çalıştırırdı. Yamamoto ve Shishi'nin genin olmalarında çok payı vardı. Şimdide Rufus'u akademi final sınavlarına hazırlıyordu. Klan içerisindeki herkes ona güvenirdi. Başarılı, güçlü ve güvenilirdi...
Aniden kalabalıklaşan kahvaltı sofrası herkesin yemeği bitirmesi ile yavaşça toplanmaya başlamıştı. Shiki sofrayı toparlayan karısı Sencha'ya yardım ediyor, Shishi ve Yamamoto kenarda son kontrollerini yapıyor, Hiwatari onlara az sonra akademiye giderek ilk shinobi takımları ile tanışacakları için tavsiyelerde bulunuyordu. Rufus ise arkada koltuğa oturmuş elindeki yılanlarla ilgili olan kitabı okuyor ve bi yandan da Shishi ile Yamamoto'ya hafif kıskanç bakışlar atıyordu. Her ne kadar oda ileride shinobi olacak olsada şu anda abisi ve kuzenlerini kıskanması normaldi. Genede Yamamoto bunu farketmiş ve Rufus'un yanına giderek onun moralini yerine getirecek ve üzülmemesi sağlayacak bi konuşma yapmıştı. Evde tamamen küçük bir bayram havası hakimken artık yavaş yavaş evden ayrılma vakti gelmişti. Shiki ve Sencha oğullarına ve oğulları gibi gördükleri yeğenlerine bol şans dilerlerken Hiwatari onlara akademiye kadar eşlik etmeye karar vermişti...
Yol boyunca üçlü arasında büyük konuşmalar geçiyordu. Bir chuunin olan Hiwatari her zaman Shishi ve Yamamoto'ya örnek olmuştu. Hatta yakın zamanda Jounin olma ihtimali olduğu için zaten köye gücünü ve güvenilirliğini kanıtlamış durumdaydı. Aynı onun gibi olmak istedikleri için Shishi ve Yamamoto'nun takımları ile ilk günü çok önemliydi. Olabildiğince Hiwatari'den tavsiye alıyor ve ninjutsu çalışmak için zorluyorlardı. Hiwatari'de onları çok fazla kırmayı sevmediği için durmadan söz veriyor ve ajandasındaki neredeyse tüm boşlukları kuzeni ve kardeşi için kapatıyordu. Yaklaşık 20 dakikalık eğlenceli ve heyecanlı yürüyüşün ardından ise akademiye varmışlardı. Shishi ve Yamamoto hemen önden koşarak kapıda asılı takım listelerine bakarlarken birden büyük kahkahalar atmaya başlamışlardı. Aynı takımdalardı ve bu durum onları çok mutlu etmişti. Hiwatari zaten aynı takımda olacaklarını tahmin edebiliyordu. Onların jenerasyonunda başka Kasumikage yoktu ve Mizukage özellikle her Kasumikage'yi aynı takıma koyardı. Bu yüzden merakla takım liderinin ve 3. üyenin isimlerini okumaya çalışıyordu...
Kirigakure Takım 3;
- Takım lideri; Yamashita Shun
- Kasumikage Yamamoto
- Kasumikage Shishi
- Sora Maru
Re: Kasumikage Efsanesi.

Gönderilme zamanı:
05 Eki 2014, 20:18
gönderen Kasumikage Shikibanzo
Bölüm 2: Sora Maru
Hiwatari kardeşi Shishi ve kuzeni Yamaoto'nun yetenekli jounin Yamashita Shun'un eğitimine geçtiği için mutluydu. Kendisini bizzat tanır ve saygı duyardı. O her ne kadar işin akademik ve ciddi kısmı ile ilgilense de Shishi ve Yamamoto işin aynı takımda olmalarından kaynaklı olan eğlenceli kısmı ile ilgileniyorlardı. Hiwatari bu durum karşısında biraz sinirlenmiş ve ciddi bir ifade takınarak Yamamoto ile Shishi'ye nasihat vermeye başlamıştı. Onlar ise hala işin eğlence kısmında oldukları için Hiwatari'yi duymamazlıktan gelmiş, bunun sonucunda ise kafalarına güzel birer yumruk yiyerek akademinin içine girmişlerdi. Hiwatari gitmeleri gereken sınıfın önüne kadar onlara eşlik etmişti. Sınıfın önüne geldiklerinde ise büyük bir abi edası ile gençlerin omuzlarını tutmuş ve başarılar dileyerek akademinin kapısına doğru arkasına bakmadan ilerlemeye başlamıştı. Onları Yamashita Shun'a emanet ettiği için gözü geride kalmayacaktı nede olsa...
İki genç Kasumikage sınıfa girdiklerinde içeride onları bekleyen siyah saçlı, bayık gözlü, somurtuk bir surata sahip diyebileceğimiz bir genç genin vardı. Onun Sora Maru olduğunu hemen o anda anlamışlardı. Onların aksine Maru'nun suratında günün heyecanı yoktu. Sanki gayet normal bir olaymış gibi sınıfa gelmiş ve takım arkadaşlarını beklemeye koyulmuştu.Odadaki kimsenin ileride Maru ile Yamamoto'nun kardeşten yakın arkadaş olacakları akıllarına gelmiyordu. Aralarındaki kısa selamlaşmadan sonra Yamamoto'nun Maru hakkındaki ilk düşünceleri soğuk ve arkadaş olmaya değmeyecek biri olduğuydu. Maru'nunda aksini düşündüğünü belliydi ki aralarında başka bir konuşma geçmemişti. Yamamoto, Shishi ile muhabbet ediyor, Maru ise elinden geldiğince onları dinlemeye çalışıyordu. 15 dakikalık gecikmenin ardından jounin Yamashita Shun sınıfa girdiğinde ise resmi olarak bir takım olmuş sayılırlardı...
Aralarında geçen ilk yarım saatlik konuşma tamamen birbirlerini tanımak ile alakalıydı. Herkes hobilerini, sevdiği ve sevmediği şeyleri anlatarak takım olmanın gereklerinden biri olan ''birbirini tanıma'' ilkesini yerine getiriyordu. Garip olan ise Maru ve Yamamoto konuşmaya devam ettikçe birbirlerine daha fazla ısınıyorlardı. Shishi'nin yaptığı salak esprilere beraber gülüyor, arada birbirleri arasında küçük şakalar yapıyorlardı. Gelecek hakkında ne beklentisi olmayan bu iki genç için Kirigakure Takım 3 tam olarak 2 yıl boyunca hiç ayrılmayacak gibiydi. Sanki sonsuza kadar beraber kalacaklar ve mükemmel ninjalar olarak Kirigakure'yi temsil edeceklerdi...
İki yıl sonra Kirigakure Takım 3 olarak son görevlerine çıkmak üzerelerdi. Hiç kimsenin bundan haberi olmasa da Yamamoto, Maru, Shishi ve takım kaptanı Shun görev için son hazırlıklarını yapıyordu. Shishi hala bir genin olsada Maru ve Yamamoto chuunin sınavını başarı ile geçerek chuunin olmuşlardı. Kuzenleri Hiwatari ise başarılı bir jounin olmuş, sınırdışı görevlere yollanmıştı. Aile içerisinde büyük sorumluluk sahibi olmaya başlamıştı Yamamoto. Hem Shishi'nin eğitimine yardım etmeye başlamış, hemde klan tekniklerinde ustalaşmaya çalışıyordu. Kasumikage klanının Kirigakure'nin en güçlü klanlarından biri olmasının sebebi elbetteki sahip oldukları kekkei genkai idi. Derilerinin altındaki özel hücreler sayesinde kendi klanlarına özel bir zehir üretebiliyorlardı. Bununlada kalmayıp o zehre çakraları ile şekil verip, gerekirse sertleştirip zırh gibi kullanabiliyor ya da çeşitli silahlara dönüştürebiliyorlardı. Yamamoto'nun babası Shiki klan lideri olduğu için elbette Yamamoto'nun üstüne büyük bir yük düşüyordu. Güçlenmeli ve klanının başına geçmeliydi. Yoksa Shiki'nin oğlu olarak sorumluluklarını yerine getiremezdi...
Takımın görevi basitti. Gençlik hevesi ile köyden gizli bir jutsu parşomeni çalan bir grup genç kiri ninjasını yakalayıp geri götüreceklerdi. 2 genin ve 1 chuunin'den oluşan grubu yakalamaları zor olamazdı. Maru ve Yamamoto tek başlarına bile halledebilir gibi gözüküyordu dışarıdan bakınca bu basit görev. Tüm hazırlıklar tamamlandığında Kiri Takım 3 hızla ellerindeki ip uçları ile köy dışında kaçak grubu bulma işlemlerine başlamışlardı. Görev hakkındaki tek üzücü olay kovaladıkları grubun bir üyesinin Shun-sensei'in kardeşi olmasıydı. Onun için üzülüyordu üç genç shinobi. Anlayabiliyorlardı kişi için kardeşinin suçlu olması ve onu yakalamak zorunda olmanın verdiği baskı ve hüznü. Bu yüzden görevlerine daha ilgi duymaya başlamışlardı. Bu görevi başarı ile bitirip Shun-sensei'lerini üzerindeki yükten kurtarmalılardı. Onun öğrencileri olarak yapabilecekleri en büyük yardım bu olurdu...
Güneş batarken ardında tepelerin sonunda bulmuşlardı kaçak grubu takım 3. Shun'un öğrencilerine görevden öncede tembihlediği kurallar doğrultusunda kimse o gruba saldırmayacaktı. Shun gidip mantık çerçevesi içinde onlarla konuşacak, sonra hepsini alarak köye döneceklerdi. Bu yüzden ne Shishi ne Maru ne de Yamamoto ellerine kunai bile almadan karşılarına dikilmişti kaçak grubun. Shun ise kardeşinin önderliğinde olan grupla konuşmak için öne çıkarak kardeşine doğru yürümeye başlamıştı. O kardeşine yürüdükçe kardeşi ona doğru geliyor ve Shun'un söylediği bütün sözleri tersleyerek küfürler savuruyordu. Neler yaşadıklarını Kiri takım 3'e üye hiç kimse bilmiyordu Shun dışında. Bu yüzden 3 gencin kafalarındaki soru işaretleri artıyordu. Shun ile kardeşi iki grubun tam ortasında karşı karşıya kaldıklarında ise herkes heyecanlanmıştı denebilir. Yamamoto'nun içinde kötü bir his göreve çıktıklarından beri vardı. Nedendir bilinmez sanki görevde birşeyler ters gidecek gibi hissediyordu. Shun kardeşine gayet ılımlı bir şeyler anlatmaya çalışırken kardeşinin ona cebinden çıkardığı kunaiyi saplaması ile hisleri doğru çıkmıştı...
Shun göğsüne saplanan kunai sayesinde oluşan yaradan akan kanlar eşliğinde yere kapaklanırken Shishi ve Yamamoto olayın şokunu üstlerinden atamamış ve oldukları yere çivilenmişlerdi. Shishi'nin elleri titriyor, Yamamoto'nun ise alnında soğuk terler boşalıyordu. Sensei'lerinin karşılarında kardeşi tarafından ağır derece sayılabilecek bir şekilde yaralandığını görmek onların beklemediği ve alışkın olmadığı bir durumdu. İlk defa o anda ninja olmanın ciddiyeti ile karşılaşmışlar ve ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Eğer Maru aralarında ilk şoku atlatıp düşmana saldıran kişi olmasa belki orada ölebilirlerdi bile...
O gün Maru 2 genin ve Shun'un kardeşi olan chuunin'i çok sağlam pataklamıştı. Shun kendi öz kardeşi tarafından kalbine aldığı yara ile hayatını kaybetmişti. Kirigakure Takım 3 dağılmış. Yamamoto ve Shishi uzun süre kendilerinden utanarak gezmişlerdi köyde. Maru ise Yamamoto'nun aşırı saygı duyduğu ve uzun süre saygı duymaya devam edeceği bir arkadaşa dönüşmüştü...
Re: Kasumikage Efsanesi.

Gönderilme zamanı:
06 Eki 2014, 03:30
gönderen Kasumikage Shikibanzo
Bölüm 3: Kitsune
Kirigakure Takım 3'ün dağılmasının üzerinden 4 ay geçmişti. Yamamoto artık Maru ile çok yakın arkadaştı. Shishi halen genin, Yamamoto ise kendini geliştirmeye çalışan bir chuunindi. O 4 ay önceki facia ile sonuçlanmış görevden beri Yamamoto bizzat Hiwatari ile eğitim yapıyordu. Zaten babası Shiki ve annesi Sencha görevdeki başarısızlığı için ondan umudu kesmiş gibi davranışlarda bulunuyorlardı. Hatta Shiki bizzat Yamamoto'ya giderek klan liderliği için uygun olmadığı söyleyerek genç adamın uzun süre kendisini odasına kapatmasına sebebiyet vermişti. Sencha, Shiki'ye göre daha ılımlı olsa da Yamamoto ile wakizashi antrenmanları yapmanın dışında hiçbir şey yapmıyordu. Yamamoto'da bu durumun farkında olacak ki annesi ile babasından ümidi keserek kuzeni Hiwatari'den onu eğitmesini istemişti. Hiwatari ise Yamamoto'yu en az kardeşi Shishi kadar çok sevdiği için kıramamış ve yanına almıştı. Yamamoto'nun küçük kardeşi Rufus ise yeni akademiden mezun olup genin olduğu için onlarla beraber takılmaya başlamıştı. Mizukage tarafından resmi bir şekilde onaylanmasalarda Hiwatari liderliğinde Yamamoto, Shishi ve Rufus'un bulunduğu küçük bir Kasumikage takımına dönüşmüşlerdi...
Neredeyse her gün buluşuyordu Kasumikage takımı. Resmi bi şekilde böyle anılmasalar da kendilerini böyle çağırmaktan zevk alıyorlardı. Hiwatari liderliğinde ninjutsu taijutsu ve genjutsu çalışıyorlardı. Ek olarak Yamamoto boş zamanlarında annesi ile wakizashi antrenmanları yapıyordu. Günler günleri, haftalar haftaları ve aylar ayları aynı bu tempo ile takip ederken gene bir gün ormanda kamp kurmuş yaktıkları ateşin çevresinde birbirlerine hikayeler anlatıyordu dörtlü. Özellikle Hiwatari kendin küçük olan akrabalarına korku hikayeleri anlatıp onları korkutmayı çok severdi. Bu yüzden ne zaman ormanda kamp yapsalar elbet Rufus, Yamamoto ve Shishi korku içerisinde beraber uyumak zorunda kalırlardı. Gene böyle olan bir gecenin sonunda 3 küçük Kasumikage korku içinde çadırlarına giderlerken Hiwatari onları durdurmuş, Rufus'u kollarından tutup kendine doğru çektiği gibi Yamamoto ile Shishi'ye dönerek bu gece ormanda tek başlarına kalacaklarını, ellerindeki bütün erzak ve çadırları alıp Rufus ile eve döneceğini söylemişti. Kendisi her ne kadar onları çok sevsede eniştesi Kasumikage Shiki ona böyle bir emir vermişti ve ona karşı gelemezdi. Bu yüzden tüm eşyaları alıp Rufus ile ormandan eve dönüş yoluna geçtiğinde Yamamoto ile Shishi suratlarında çok komik ve ablak bir ifade ile ormanın ortasında duruyorlardı...
İlk şoku atlattıklarında hemen bi ateş yakmayı başarmıştı ikili, karanlık ormanın ortasında. İşin içine Hiwatari'den dinledikleri korkunç hikayelerde girince sahiden korkunç bir hal almıştı gece. En hafif seslere bile korkmaya başlamışlardı. Durmadan çevreyi kontrol ediyorlar, tek başlarına durmaya korktukları için işemeye bile beraber gidiyorlardı. Shishi arada çalıların arasından onlara bakan bir çift mavi göz olduğunu söylese de Yamamoto buna kulak asmıyor ve halüsinasyon gördüğünü söyleyerek onu bu saçma iddiadan vazgeçirmeye çalışıyordu. Gece bir türlü geçmek bilmiyor, saat henüz gece 2'yi gösteriyordu. İkili yavaşça sönmeye başlamış ateşin arasında korkulu ve sıkkın bir şekilde oturmuş çıkan kıvılcımları izliyordu...
''Vay be! Uzun zamandır ormanda kaybolmuyordum''
İkiside hafif kalın bir sesin konuştuğunu duymuştu ancak korkularından kaynaklı olarak tepki verememişlerdi. Kaskatı kesilmiş birbirlerine doğru titreyerek kafalarını döndürdüklerinde aralarında mavi beyaz tüylere sahip normal boyutlarından biraz daha büyük olan bir tilki gördüklerinde çığlığı basmışlardı. Gerisi bilindik bir komedi. Korkudan çevrede koşmaya başlayan iki avanak, sebep olduğu durum hakkında bir bilgisi olmayan tilki ve hızını alamayıp ateşinde sönmesinden kaynaklı olarak karanlık ormanda kaybolmaları...
''Ne yani ormanda kayboldunuz ve hikaye bitti mi?''
Babasının sakesinin bittiğini görünce hemen yenisini doldurmak için yerinden kalkıp dinlemeyi kesmişti Shikibanzo. Babasının hikayesinin devam etmesini istediği için hızlıca mutfağa koşmuş ve bankonun üzerinden kaptığı gibi sake şişesini babasına götürmüştü. Yamamoto oğlunun bu heyecanı karşısında hafif gülmeden duramamıştı. Bardağına sakesini tekrardan doldururken hikayeyi devam ettirmeye başlamıştı bile...
''Aslında devamını kısa kesmek istiyorum. Zira çok hatırlamayı istediğim anılar değil Shikibanzo. O tilkinin adı Kitsune. Shishi ile kaybolduğumuz ormanda yaşayan bir grup konuşabilen ve ninjutsu kullanabilen mavi tilki ırkına mensup. Kendisi ile ilk başta biraz düşman gibi takılmış olsakta sonradan benim kuchiyosem olmuştu. Onun sayesinde kaç kez ölümden döndüm anlatamam. Ancak dediğim gibi özellikle Kitsune ile ilgili anıları çok fazla anlatmak istemiyorum. Beni tahmin edebileceğinden daha çok üzüyor.''
Babasının sözleri bittiğinde Kitsune'nin ölmüş olduğunu anlamıştı Shikibanzo. Küçük bir çocuk bile bunu anlayabilirdi. Bu yüzden lafa girmemiş ve dinlemeye devam etmişti. Yeni doldurduğu sakesinden büyükçe bir yudum aldığında Yamamoto;
''Şimdi yavaşça asıl bölümlere geçmeye başlıyorum. İlk büyük kayıplar ve Yamamoto'nun altın çağı!''
Re: Kasumikage Efsanesi.

Gönderilme zamanı:
08 Eki 2014, 03:51
gönderen Kasumikage Shikibanzo
Bölüm 4: Gerçekle Yüzleşmek
Yamamoto'nun Kitsune ile tanışmasının üzerinden 2 sene geçmişti. Artık Jounin olmasına az kaldığı söylenen ve ailesinin gurur duymaya başladığı bir chuunin idi. Sahip olduğu suiton elementinin yanı sıra kekkei genkai'si olan dokuton'u da yavaş yavaş ustalıkla kullanmaya başlıyordu. Kuzeni Shishi halen genin olmasına rağmen yaşının getirdiği tecrübe ile diğerlerinin arasından sıyrılıyordu ancak henüz hiçbir chuunin sınavını geçememişti. Rufus ise başarılı bir Genin olmasının yanı sıra bir sonraki chuunin sınavını geçeceğine emin olan sağlam bir kunoichi'ye dönüşmüştü. Büyük kuzen Hiwatari'nin düzenli olarak sınır dışı görevlere gidiyor oluşu sebebi ile artık Yamamoto ve tayfasının eğitimi ile ilgilenemiyordu. Üçlü daha çok Kitsune ve Kasumikage Shiki ile antrenman yapıyor, arada Kasumikage Sencha'dan wakizashi, katana ve tantou kullanım dersleri alıyorlardı. Yamamoto ortağı Kitsune ile çok güzel bir dövüş tekniği geliştirmişti. Kitsune'nin de suiton elementini kullanıyor olması ile güçleri kat be kat artmıştı. Yaşıtları arasında çok neredeyse hiç kuchiyose'ye sahip olan olmaması Yamamoto'nun dahada kendine ve Kitsune'ye güven duymasına sebep oluyordu...
Döndükleri görevin raporunu Mizukage'ye iletiyordu Yamamoto, güneş yavaş yavaş Kiri'yi karanlığa bırakırken. Kitsune ile beraber kaçak shinobileri yakalama görevini başarı ile yerine getirmişlerdi. Sorunsuz bir şekilde görev raporunu Mizukage'ye vermiş, Kage binasından çıkarak köyün kuzeyindeki klan merkezlerine doğru yola çıkmıştı. Kitsune görev esnasında fazla yorulduğu için onu geri yollamıştı. Bu yüzden tek başına yürüyor ve çevreyi izleye izleye pek acelesi olmadan yoluna devam ediyordu. Sabahtan beri bir şey yememiş olduğunu farkettiğinde adımları birden o çok sevdiği dangocuya yönelmişti bile. Küçüklüğünden beri gerek annesi yapmış olsun gerek dışarıda yemiş olsun dango her zaman en sevdiği atıştırmalık olmuştu. Hem eve varana kadar yolda yemesi kolay olacaktı. Dükkana girip o çok sevdiği dangolardan 4 çubuk almış ve dışarı çıkıp eve doğru tekrar harekete geçmişti. Köyde çok kalabalık ya da gürültü yoktu. Hava kararmaya başladığı için herkes yemek masalarına gömülmüştü büyük ihtimalle. Yamamoto'nun yavaş yavaş kararan sokakta görebildiği tek insan karşısından gelen kardeşi Rufus'tu...
Rufus'u burada görmeyi pek planlamıyordu. Normalde kendisi bu saatlerde annesinin zoru ile ona ev işlerinde yardım ederdi. Bi sorun mu var acaba? diye düşünmüştü hemen. Kardeşine bunu sorduğunda soğuk bir şekilde hayır cevabını alması ile hem sakinleşmiş hem de daha kuşkucu olmaya başlamıştı. Rufus ona soğuk davranmazdı, ya birşey olmuştu ya da Rufus annesi ile kavga etmek gibi gereksiz bir şey yaparak moralini bozmuştu. Kafasında bunca şey dolanırken bunları Rufus'a çaktırmak istememişti. Zaten ne oldu ise klan merkezine gittiğinde öğrenecekti. Ayrıca en fazla ne olabilirdi ki...
Klan merkezinin kapısına geldiklerinde nöbet sırası onda olan Kasumikage üyesi Rufus ve Yamamoto'ya üzgün bir şekilde bakıyordu. Yamamoto bunu ilk başta adamın yorgunluğuna vermiş olsa da evlerine gidene kadar karşılaştıkları herkes onlara böyle bakıyordu. Yamamoto hala ne olduğunu anlamıyorken artık dayanamayarak kardeşi Rufus'a dönmüş ve kızgın bir şekilde ne oldu ise anlatmasını istemişti. Rufus ise bu istek karşısında soğukkanlılığını korumaya devam ederek, kendi evlerine değil Shishi ile Hiwatari'nin evine gitmesini istemişti. Shishi ve Hiwatari'nin annesi ve babası 7 yıl önce vefat etmişlerdi. Bu olaydan sonra Hiwatari kendini tamamen kardeşine ve güçlü bir ninja olma ilkesine adamıştı. Yamamoto normalde onların evine gitmezdi çünkü kendileri her zaman Yamamoto'ların evinde olurdu. Bu sebeple Rufus onlara gitmesini söyleyince Yamamoto'nun aklında hoş olmayan düşünceler canlanmaya başlamıştı...
Rufus ile konuşmasının üzerinden sadece 20 saniye geçmiş ve son hızda Shishi'lerin evine yürüyordu Yamamoto. Yer yer koşmaya başlıyor sonra gerçekten kaçmak ister gibi yavaşlıyordu. Aklında ise sadece tek bir düşünce vardı; Kuzeni Shishi'nin başına bir şey gelmişti. Hiwatari bunca zamandır sınır dışında olduğu için Shishi kendini eğitmeye daha da takıntılı hale gelmişti. Büyük ihtimalle antrenman falan yaparken ya da başkalarına meydan okurken başına bir şey gelmişti. Ama sadece başına bir şey gelmiş olsa Rufus bunu bana söylerdi... ya... ya ÖLDÜYSE!!...
Aklına gelen kötü düşünceler ile yürümeyi kesip son hız koşmaya başlamıştı Yamamoto. Peşinden gelmekte olan Rufus ile Shishi'nin evine vardığında kapıyı ölümüne yumruklamaya ve kendini kötü birşey olmadığına inandırmaya çalışmıştı. 10 saniye süren kapı çalma olayından sonra, kapı yavaşça açılmış ve Yamamoto üzgün bir ifade ile kafasını kapıyı açan kişiye doğru kaldırdığında kendisine boş gözlerle bakan Shishi'yi görmüştü. Shishi ölmemişti, gayet kanlı ve canlı olarak ona bakıyor ve içeri girmesini bekliyordu. Yamamoto ilk şoku atlattığında gözlerinden süzülen bi kaç damla yaş ile Shishi'ye sarılmıştı. Onu gördüğüne çok mutlu olduğuna dair şeyler söylerken Shishi hiç bir kelime söylemiyor ve hareket etmiyordu. Yamamoto yavaşça bi aksilik olduğunu farkettiğinde Shishi'ye sarılmayı bırakmış ve evin içine bakmaya başlamıştı. Babası, annesi ve Kasumikage klan heyeti üyeleri ile klan heyeti başkanı Kasumikage Renatra içeride duruyordu. Yamamoto'nun içeri girdiğini görünce Renatra hızlı adımlarla onun yanına gelmişti. Bu yaşlı ve güçlü görünümlü Kasumikage, Yamamoto'yu her zaman çok sevmişti. Shiki ile çocukluk arkadaşı oldukları için Yamamoto'yu kendi oğlu gibi görürdü. Kendi çocuklarını bi görevde kaybedince bu duygusu daha da artmıştı. Yamamoto'nun yanına gelip onu kollarının arasına almış ve o cümleyi söylemişti...
''Yamamoto, sınır dışındaki bir görev esnasında kuzenin Hiwatari hayatını kaybetti... Onurlu bir Kirigakure shinobisi olarak...''
Yamamoto hayatı boyunca abi olarak gördüğü kişiyi kaybettiğini öğrenmişti. İlk başta kendisi için üzülüyordu ancak sonra aklına Shishi'nin durumu gelmişti. Annesi ve babası olmayan birinin hayatta kalan son aile üyesini kaybetmesi. Şimdi Shishi'nin suratındaki ifadesizliğe anlam verebiliyordu... Rufus'un ona olayı anlatamama sebebini. Yamamoto ilk defa bu kadar yakın olduğu birisini kaybediyordu. Artık ne ona antrenmanlarında yardım edecek bir manevi abisi vardı, ne de büyük kuzenim diyebileceği birisi. Klanın dahisi olarak anılan ve çocukluğundan beri saygı duyduğu kişi Kasumikage Hiwatari ölmüştü...
O günden sonra Shishi, Yamamoto'ların evine taşınmıştı. Artık shinobi olmak ile ilgilenmiyordu. Chuunin sınavlarını ciddiye almıyor ve hiç antrenman yapmıyordu. Neredeyse her günü elinde fotoğraf albümleri ile yatağında geçiriyor ve durmadan ağlıyordu. Ne Yamamoto ne Rufus ne de bi başkası ile konuşuyordu... İlk zamanlarda çok zor gelsede bi süre sonra Yamamoto ve Rufus olayı kabullenmiş ve Shishi'yi kendi iç yaşamına terk etmişlerdi. Kasumikage üçlüsü uzun süre bir araya gelmeyecek bir şekilde dağılmıştı. Yamamoto ise hayatın en büyük gerçeklerinden biri olan ''ölüm'' kavramı ile beklemediği bir anda, beklemediği bir şekilde tanışmıştı...
Re: Kasumikage Efsanesi.

Gönderilme zamanı:
22 Nis 2015, 15:47
gönderen Kasumikage Shikibanzo
Bölüm 5: Yeni Birliktelikler
Hiwatari'nin ölümünün üzerinden geçen zamanlar klan merkezindeki havanın eski haline dönmesini sağlamaya başlamıştı. Genç Kasumikage'nin görev esnasında hayatını kaybetmesi başta kardeşi Shishi olmak üzere tüm klanı hüzne boğsa da, zamanın durdurulamaz gücü ile insanlar teker teker eski hayatlarına geri dönmeye başlamıştı. Shishi ise tüm bu kalabalığın aksine asla içindeki üzüntüden kurtulamamış ve kendini eve kapatmaya devam eder halde, sadece yemek yemek için birileri ile görüşür hale gelmişti. Yamamoto ve Rufus her ne kadar kuzenlerinin bu durumu için üzülüyor olsalar da, yapacakları en iyi şeyin onu kendi haline bırakmak olduğunu biliyorlardı. Daha önce denedikleri yollar pek sonuç vermemiş ve Shishi'yi sosyal hayata döndürememişlerdi. Onu ne kadar çok sevseler de Shishi'nin yaşadığı şoku atlatamayacağının bilincindeydiler...
Ormanda yaptıkları rutin antrenmandan sonra evlerine doğru yürüyüşe geçmişti Yamamoto ve Rufus. Rufus'un da aynı abisi Yamamoto gibi dokuton elementinde ustalaşıyor olması mutlu ediyordu Yamamoto'yu. Hayatı boyunca hep kardeşine iyi bir örnek olmak istiyordu. Hiwatari'nin ölümünden sonra klanın ''başarılı shinobi'' rütbesinin ona geçmesi ise üstündeki yükü biraz arttırsa bile, o bundan mutlu idi. Böylece klan konseyinin övgüsünü kazanıyor. Görevlerde daha başarılı oluyor ve bunların yanı sıra düzenli bir çalışma ve güçlenme isteği oluşuyordu üzerinde Yamamoto'nun. İşte bu yüzden düzenli olarak Rufus ile antrenmana gidiyordu. İşte bu yüzden şu anda Kirigakure köyünün meydanında beraber yürüyerek evlerinin yolunu tutmuşlardı. İşte bu yüzden karşılarında Shishi bir grup genç ile kavga ediyordu... Bir dakika... NE!
Rufus ilk başta gördüğü manzara karşısında şoka uğramış olsa da, Yamamoto hemen olayın olduğu yere koşmuştu bile. Shishi 3 genç Kirigakure shinobisi ile yumruk yumruğa dövüşüyor ve pek başarılı bir performans sergilemiyordu. Yamamoto araya girip onları ayırmasa durumu daha da kötü hale gelebilirdi büyük ihtimalle. Yediği sayısı belirsiz yumruklar yüzünden suratı kan içinde kalmış olan Shishi'yi çekmişti önce kavga ortamından Yamamoto. Ensesinden tuttuğu gibi kendine doğru çekmiş ve yere oturmasını sağlamıştı kuzeninin. Her ne kadar kalkmak için çabalasa da Rufus'un omuzlarından tutması ile bunu da başaramamıştı Shishi. Sinirliydi. Kavganın sebebi her ne ise Shishi'nin kudurmasına sebep olmuştu. Ancak o an sinir katsayısı en yüksek kişi Shishi değildi. Shishi'yi döven 3 kişiye doğru yürürken ''Ne oluyor lan burda!'' diye bağıran Yamamoto'nun gerginlik seviyesi çevredeki herkes tarafından çok net anlaşılır vaziyette idi...
3 kişilik grup Yamamoto'nun onlara attığı her adımda başlarına kötü bir şey geleceğini biliyordu. Bu yüzden hızlı davranmışlar ve aralarından bir tanesi konuşmaya başlamıştı. ''Bekle lütfen!'' eli ile yerden yatan Shishi'yi işaret ederek; ''Sana tek taraflı bir kavga imiş gibi gözükebilir ancak, arkadaşın bize durduk yere saldırdı. Biz sadece sınır dışı göreve giden shinobilerin ölümü üzerine eleştirel bir sohbet gerçekleştiriyordu. Tek yaptığımız buydu. Sonrasında ise bu de... arkadaşın bağırarak bize saldırdı. Ne olduğu bile anlamayamadık ama kendimizi korumamız gerekiyordu''...
Adamın konuşması bittiği gibi suçun Shishi'de olduğunu idrak etmişti Yamamoto. Basit bir şekilde ''Gidin.'' diyebilmişti adamlara sadece. Sonrasında ise yerde halen kalkmak için kuduran Shishi'ye doğru yönelmişti. Kan içindeki suratı daha fazla kan ihtiyacı duyuyormuşcasına yırtınıyordu Shishi. Sanki birilerini dövmek değil de, dayak yemek istiyormuş gibiydi. Yamamoto, kuzeninin nasıl bir ruh hali içinde olduğunu anlayabilmişti o anda. Rufus da anlamış olacaktı ki sanki aynı şeyi düşünüyormuşçasına bakışmıştı abisi ile...
''Çat!''
Kuzeni Yamamoto'dan yediği tokat ile şoka uğramıştı Shishi. Olduğu yere çakılmış ve hareket edemez bir halde yere bakmaya başlamıştı. Yamamoto tam konuşmaya başlayacakken ise büyük bir çeviklik ile Rufus'un elinden kurtulmuş. Ağladığını saklamayan surat ifadesi ile Yamamoto'ya bakarak koşmaya başlamıştı. Rufus hemen kalkarak kovalamak istemişti Shishi'yi, ancak Yamamoto'nun onu tutması ile bunu yapmaması gerektiğini anlamıştı. ''Zaten klan merkezine doğru koşuyor. Konuşmanın devamını gece hallederiz kardeşim.'' Yamamoto da, Rufus da çok üzülmüştü Shishi'yi bu halde görünce. O eski enerji dolu, komik çocuk gitmiş ve yerine tam zıttı olan birisi gelmişti. Eski günlere dönebilmeyi çok istiyorlardı. Ancak bu asla gerçekleşmeyecekti...
''Moto! Rufus! Bende sizi arıyordum.''
Arkalarından gelen tanıdık ses ile irkilmişti iki kardeş. Sesin geldiği yöne döndüklerinde ise dostları Sora Maru ile karşılaşmışlardı. En son Hiwatari'nin cenazesinde karşılaştıkları Maru, o günden beri Yamamoto için araştırma yapıyordu. Mizukage'den izinli olarak gerçekleşen bu araştırmanın amacı ise Hiwatari'nin katillerinin bulunması içindi. Bir Kasumikage olarak örnek aldığı akrabasının ölümü cezasız kalmamalıydı. O katiller bulunacak ve intikam alınacaktı. Kimse Kasumikage'ler ile savaşıp, zararsız kurtulamazdı...
''Bir bilgi buldum. Hiwatari'nin üzerinde çalıştığı son görev ile ilgili bilgileri incelediğimde enteresan bir şey ile karşılaştım. Kendisi bir shinobi grubunu inceliyormuş. Daha doğrusu kaçak shinobilerden oluşan bu 4 kişilik grubu çökertmek için haklarında bilgi toplamaya çalışıyormuş. Büyük ihtimalle casusluk yaparken içlerinden birisi ile karşılaştı ve bu da onun ölümüne sebep oldu. Cesedin ilk bulunduğu yer ve çevresini araştırdığımda sahiden de bir üsse benzer yapı ile karşılaştım. Bir süre önce boşaltılmış olduğu belli olsa da içeride bulduğum şey bize gereken kanıtı verdi diyebilirim.''
Maru konuşmayı bitirdiğinde Yamamoto ile Rufus küçük dillerini yutmak üzerelerdi. Böyle bir araştırma yapması onları çok mutlu etmişti. Suratlarında oluşan anlık gülümsemeyi ise aynı az önce oluşturduğu hız ile silecekti Maru...
''Üssün içinde sizin zehrinizin aynılarından buldum. Tek farkı ile kıpkırmızı olmaları idi. Büyük ihtimalle onu kan sanarak üstünde pek durmamışlar. Ancak bu sizin dokuton elementiniz ile yarattığınız zehrin aynısıydı. Kısacası kimi aradığımızı biliyorsunuz Rufus, Yamamoto.''
Birbirlerine bakmakta olan 3 shinobi de durumun farkındaydı. Aradıkları kişi tek birisi olabilirdi. Uzun zaman önce köyden kaçmış ve Kasumikage klanının itibarı üzerindeki kara leke. Klanın ona bahşettiği dokuton elementini kötü amaçlar ile kullanan tek shinobi. Genlerinde ki farklılık sebebi ile klan zehrinin rengi kırmızı olan kunoichi...
''Kasumikage Chi!''
Re: Kasumikage Efsanesi.

Gönderilme zamanı:
23 Nis 2015, 01:21
gönderen Kasumikage Shikibanzo
Bölüm 6: Görev: Chi'yi bul!
''Kasumikage Chi mi? Oda kim baba?''
Shikibanzo'nun sorusu ile kaybolduğu düşlerinden çekilmişti Yamamoto. Shikibanzo o anda hikayenin pekte güzel şekilde ilerlemiyor olduğunu anlamıştı. Belki babasına zarar veriyordu bunları tekrar hatırlatarak, ancak öğrenmek istiyordu. Babasının geçmişini, klanını, atalarını...
''Kasumikage Chi değerli ve bir o kadar da güçlü bir shinobi idi Shikibanzo. Klan içerisinde kendisine Kasumikage'nin akan kanı derlerdi. Ancak zamanla güç hırsına yenik düştü ve köyü arkasında bırakarak kaçak bir shinobi oldu. O andan sonra kimse onun hakkında konuşmadı. Ne klan konseyi ne de ailesi. Kasumikage kayıtlarından silindi ve klan içerisinde bir kara leke olmasına bile izin verilmedi. Ancak Maru sayesinde bulduğumuz kanıt Chi'nin bir şekilde Hiwatari'nin ölümü ile ilgisi olduğunu gösterdi. Bu yüzden onu bulmamız gerekiyordu. İntikam için onu bulmalıydık!''
Güneşin ilk ışıkları ile beraber Kirigakure güzel bir güne uyanıyordu. Dükkanlar kepenklerini açıyor. Genç akademi öğrencileri evlerinden annelerinin öpücükleri ile uğurlanarak akademinin yolunu tutuyordu. Gayet normal başlayan günün tek farklı kısmı ise köy kapısında toplanan 6 kişilik gruptu...
Köy kapısında dışarı çıkmak için hazır bekleyen 4 Kasumikage vardı. Yamamoto, Shini, Illia ve Shishi. Arkalarında ise onların uğurlamak için bekleyen Rufus ile Maru...
Görevleri basit gibi gözükse de zor bir görev olduğunun hepsi bilincindeydi. Kasumikage Chi sahiden güçlü bir kunoichi idi. Klan gücü olan dokuton'u çok etkin bir şekilde kullanıyordu. Ayrıca diğer tüm klan üyelerinin aksine kullandığı zehir kan kırmızısı idi. Bu yüzden dün gece yapılan klan toplantısında aramaya 4 kişinin katılması uygun görülmüştü. Kuzeninin intikamı için yanıp tutuşan genç Kasumikage Yamamoto, ablasının yıllar önce işlediği suçlar yüzünden zor bir hayat yaşayan ve öz ablasına bir ders vermek isteyen Kasumikage Shini, klan üyeleri arasında güç bakımından olmasa bile kişiliği ve nazikliği ile nam salmış, ayrıca son 1.5 aydır Yamamoto ile sevgili olan Kasumikage Illia ve son olarak her ne kadar konsey karşı çıksa da Kasumikage Shiki'nin özel izni ile göreve dahil olan Shishi...
''Kendinize dikkat ediyor ve görevi tehlikeye atacak hamlelerden kaçınıyorsunuz. Görev her ne kadar sizin klan geçmişinizle alakalı olsa da Kirigakure'yi de ilgilendiriyor. Yani aptalca işler yapmayın ve tehlike altında iseniz kaçın!''
Maru başından beri bu görev için araştırma yaptığı için bir bakıma kendini sorumlu hissediyordu. Klandan olmasa bile klan içinde saygı gören sayılı shinobilerden oluşu onu bu konuma getirmişti. Dostu Yamamoto'nun sırt çantasını sırtına geçirmesine yardım ederken bir yandan uyarılarını yapıyordu...
Rufus ise Illia ile özel bir sohbet içerisinde idi. Abisini rahatlıkla emanet edebileceği tek grup üyesi Illia'ydı. Bu yüzden ona özel olarak abisine dikkat etmesini söylemiş. Illia ise sevecen bir yüz ifadesi ile ''Asla sevgilimin başına birşey gelmesine izin vermem Rufus-chan.'' demişti...
O anda herkes mutlu gözükse de Shishi ile Shini arasındaki muhabbet ortamı gerecek seviyede idi. Birisi ablasını cezalandırmak için bu göreve çıkıyordu. Diğeri ise abisinin katilini yakalamak için. Her türlü aileleri karşı karşıya getiren bir görevdi bu. Bu yüzden daha dikkatli olunmalıydı. Çünkü yapılacak yanlış hatalar göreve duyguların karışmasına yol açacak ve tehlikeli bir hal alacaktı...
Yaklaşık 1 saat sonra grup çoktan köyden ayrılmış ve Maru'nun bulduğu sığınağa doğru yol almaya başlamıştı. Grup içindeki gerilim sıfırdı. Yamamoto sevgilisi Illia ile cilveleşiyor. Shini, Shishi'nin içini rahatlatabilecek şeyler hakkında konuşmaya özen gösteriyordu. Güçlü bir shinobi idi Shini. Aynı ablası gibi kırmızı saçları vardı. Omzuna kadar inen saçları kendisini havalı göstermenin yanı sıra utandığı bir yarasının kapanmasını da sağlıyordu. Ablasının köyden kaçtığı gün onu durdurmaya çalışırken bir gözünü kaybetmişti Shini. Bu yüzden saçı her zaman sağ gözünü kapatacak şekilde duruyordu. O yaradan utanıyordu ve gözükmesini istemiyordu...
Grup Maru'nun bahsettiği sığınağa vardıklarında hemen dağılarak araştırmaya başlamışlardı. Çok büyük olmayan sığınak doton kullanıcısı bir shinobi tarafından oluşturulmuştu. Pek ışık almıyordu ve duvarlarda savaş izlerine benzeyen kesikler vardı. Bir katana ya da benzer bir keskin alet tarafından yapıldığı belli olan kesikler içeride savaş olmuş olduğunu doğruluyordu. Zaten köydeki raporlarda da bunlar doğrulanmıştı. Ancak Maru kadar dikkatli olmayan shinobiler mağaranın bazı yerlerinde bulunan kırmızı sıvıyı kan sanmışlardı. Ancak bu doğru değildi. O sıvı sahiden de Kasumikage Chi'nin kullandığı dokuton elementinden gelen kızıl zehirdi. Shini'nin doğrulaması ile beraber Illia çantasından çıkardığı küçük şişeye doldurmuştu zehri hiç beklemeden. Yanlarında bulunmasının iyi olacağını düşünüyordu büyük ihtimalle. Shishi ise bir kenara geçmiş sessiz bir şekilde olan biteni izliyordu. Abisinin öldürüldüğü yerde bulunmak içini çok sıkmıştı. Duyguları fazla geliyordu...
Grup içeride bulunacak başka bir şey olmadığından emin olduğunda mağaradan çıkmışlardı. İçerideki karanlığa gözleri alıştığı için çıktıkları anda hepsi beraber gözlerini kısmış ve güneşe alışmaya çalışmışlardı. Bu kısa mola anı daha sürecekti ki Shini'nin ani uyarısı ile hepsi dikkat kesilmiş, gözleri ışıktan biraz acısa bile pür dikkat çevreye bakmaya başlamışlardı...
''Dikkatli olun! İzleniyoruz.''
Shini sensör tipi shinobi olduğu için sözleri fazlası ile güvenilirdi. Çevrede öylesine birini hissetmiş olsa ortalığı böyle ayağa kaldırmazdı.
''Doton çakralı bir shinobi seziyorum. Büyük ihtimalle yarattığı sığınağı yok etmeye gelmiş. İlerideki ağaçların orada. Biraz daha yaklaşırsa yakalayabiliriz.''
Sözlerini bitirdiği gibi grup içinde sessizlik hakim olmaya başlamıştı. Herkes grup lideri olan Yamamoto'dan gelecek komutu bekliyordu. Yaklaşmakta olan shinobinin aradıkları kişi olup olmadığı bile kesin değildi. Genede bu şansı değerlendirmeliydiler. Yamamoto'nun emri ile hepsi hedefe koşmaya başlamıştı. Kunailer ellere alınmış, katanalar çekilmişti. Hiwatari için bu görev başarılı olmalıydı...
Re: Kasumikage Efsanesi.

Gönderilme zamanı:
24 Nis 2015, 02:38
gönderen Kasumikage Shikibanzo
Bölüm 7: Çarpışmadan Önceki Son Gece
Babasının heyecanla sürmekte olan anılarını dinlemeye kendini kaptırmıştı Shikibanzo. Bu yüzden Yamamoto aniden sözlerini kesip oturduğu yerden kalkınca ne olduğunu şaşırmıştı. Heyecanla, ayağa kalkan babasına ''Eee! Devamı nerede baba?'' diyivermişti. Yamamoto ise suratına büyük bir gülümseme yerleştirerek ''Sakin ol Shikibanzo. Tuvalete gitmem gerekiyor. İçtiğim sakenin vücuttan çıkması lazım.'' diye karşılık vermişti oğluna. Baba-oğul karşılıklı bir kahkaha patlatmışlardı. Yamamoto tuvaletin yolunu tutarken Shikibanzo oturduğu yerde babasının dönmesini ve hikayesine devam etmesini bekliyordu...
''Beyler konuşmanız bitti mi bilmiyorum ancak eve dönmem gerekti.''
Shikibanzo duyduğu tanıdık ses ile yerinden doğruluvermişti. Tahmin ettiği gibi gelen kişi annesi Sencha idi. Elinde bir sürü torba ile kapının önünde zar zor ayakta durur haldeydi alımlı bayan. Shikibanzo hemen annesine yardım amacı ile yanına gitmiş ve taşıdığı torbaları bir bir elinden almıştı annesinin. Oğlu ile gurur duyarmışçasına bir bakış atmakla yetinmişti Sencha. Zaten Shikibanzo'nun ona karşı hissettiği duyguları bildiğinden emindi. Shikibanzo alışveriş torbalarını mutfağa taşırken Yamamoto tuvaletten çıkmış ve küçücük mutfak içinde gereksiz bir kalabalık oluşmasına sebebiyet vermişti.
''Ah aslında halen konuşmaya devam ediyorduk hayatım. Ancak şimdi sana git ve bizi yalnız bırak diyemem. Sonra devam edebiliriz.''
Babasının bu sözleri karşısında Shikibanzo'nun biraz morali bozulmuştu. Hikayenin devamını aşırı derecede çok merak ediyor ve hemen dinlemek istiyordu. Bi bakıma kendini kötü bir evlat olarak düşünmüştü. Çünkü ciddi anlamda annesinin evden gitmesini istiyordu şu anda. Bu yüzden annesine karşı olabilecek tüm çekingenliğini kenara atarak lafa girmişti...
''Aslında anne. Eğer senin için sorun olmayacak ise babam ile biraz daha konuşmak isterim. Hali ile yalnız.''
Shikinbanzo'nun sözleri bittiği gibi küçücük mutfakta bir ölüm sessizliği hüküm sürmeye başlamıştı. Sessizliği bozan ise Sencha'nın hem ılımlı hem de bir o kadar olgun ses tonu olmuştu...
''O zaman ben beylerimi tekrar yalnız bırakayım. Hem bizim kızlarla dışarıda yemek yeme planımız vardı. Sayenizde ona katılabilirim.''
Yamamoto o an sanki tekrar Sencha'ya aşık olmuşcasına ablak ablak sevgili eşinin suratına bakakalmıştı. Sencha'nın gelip kendisinin alnına kondurduğu küçük ama aşk dolu öpücük karşısında ise suratında oluşan tebessümü engelleyememiş ve eşine teşekkür ederek arkadaşları ile olan yemeğinde iyi eğlenceler dilemişti...
Sencha'nın evden ayrılması ile Yamamoto ve Shikibanzo sohbetlerine devam edebileceklerdi. Shikibanzo'nun aklına o sırada babasının bu anıları neden annesinden sakladığı gelmişti doğal olarak. Genede sormamıştı bu durum hakkındaki detayları babasına. Lakin soracak olursa heyecanlı hikayenin devamını dinlemesinde aksama olacaktı. Merakı yüzünden merakına yenik düşmüştü. İki duvar arasında sıkışmıştı benliği. Genede kurtarmıştı kendisini merak akıntısından. Çünkü Yamamoto murfakta oturduğu sandalyeden hikayesini devam ettirmeye başlamıştı bile. Torbaların içinden Sencha'nın aldıklarını çıkaran Shikibanzo ise işini bir kenara bırakmıştı bile. Pür dikkat babasını dinliyordu... Kasumikage Yamamoto'yu...
''Çok detaya inmeyeceğim Shikibanzo. Mağara kenarında Shini sayesinde fark ettiğimiz ve büyük bir hız ile etkisiz hale getirdiğimiz adam aslında aradığımız kişi değil, aradıklarımızla küçük bir bağlantısı olan zavallı bir shinobi idi. Chi ve grubu o sığınağı arkalarında bıraktıklarını fark ettiklerinde bu herife bir miktar ödeme yapmış ve o sığınağı yok etmelerini söylemişti. Ancak adam görevini yerine getiremeden bizim tarafımızdan yakalanmış ve çok sıkı olmayan ağzı hemen ötmeye başlamıştı. Chi'nin 3 kişi ile birlikte Pankiji köyünde bir handa kalmakta olduğunu söylemişti. Hatta çoktan orada ayrılmış olabileceklerini de eklemişti sözlerinde. Hızlı olmalıydık. Chi ve bahsedilen 3 shinobiyi yakalamalı ve gereken cezayı vermeliydik.''
Pankiji köyüne çok yakın bir yerde kamp kurmuştu Kasumikage takımı. Ellerinde yeterli bilgi vardı. Yarın güneşin ilk ışıkları ile köydeki tek hanı ziyaret edecekler ve avlarını bulmayı umacaklardı. Chi'nin yanında 3 kişi ile dolaşıyor olması kaderin bir oyunu idi adeta. Tam eşit sayıda eşleşmeye sahiplerdi. Illia, Yamamoto, Shini ve Shishi, Chi ve takımına karşı savaşacaklardı...
Yaktıkları ateşin çevresinde yarın için plan yapıyordu takım. Chi ve diğerlerinin handa oldukları bilgilerine sahip olsalar bile, genede hanı öylece basamazlardı. Orası birinin mülkü idi ve takımın bu tür şeylere yetkisi yoktu. Bu yüzden ilk başta Illia ve Yamamoto'nun kuchiyosesi Kitsune hana gideceklerdi. Han sahibi ya da herhangi bir çalışandan bilgi alarak Chi'nin orada olduklarını doğruladıklarında ise planın ikinci aşamasına geçeceklerdi.
''Şimdi herkes yarın için güzel bir şekilde dinlensin. Uzun bir gün olacak. İlk nöbeti Kitsune ve ben alacağız. Köy çıkışı buradan gözüktüğü için düzenli nöbetçi bulunduralım. Her saat aralığında yer değiştiririz. Benden sonra sıra sende Shini.''
Yamamoto'nun sözleri bittiğinde grubun diğer üyeleri uyku tulumlarına geçmiş ve uykularına hazırlık yapmaya başlamışlardı. Shishi dışında herkesin içi rahat durumdaydı. Shishi ise kan çanağına dönmüş gözleri ve suratından silemediği cani gülümsemesi ile heyecanla yarını bekliyordu. Abisinin katilini paramparça etme duygusu tüm vücudunu ele geçiriyordu.
Re: Kasumikage Efsanesi.

Gönderilme zamanı:
24 Nis 2015, 20:51
gönderen Kasumikage Shikibanzo
Bölüm 8: Kızıl Zırhlı Kadın
''Haydi uyanın vakit geldi!''
Mavi tilkinin gür sesi ile tüm grup üyelerinin gözleri açılmıştı bir anda. Herkes ayrı bir heyecan duygusuna sahipti. Shishi intikam arzusu ile dolup taşmış, Yamamoto adaletin yerini bulması için her şeyi yapmaya hazır, Shini ablası ile son bir kez hesaplaşmak istiyordu. Grup içinde sadece Illia'nın Chi ile kişisel bir problemi yoktu. Bu yüzden hana ilk gidecek kişinin kendisi olması onu rahatlatıyordu. Diğerlerine göre daha soğukkanlı bir şekilde görevi üzerinde durabilirdi.
''Orada dikkatli olmanı istiyorum Illia. Eğer tehlikeli bir duruma düşersen hemen geri çekilecek ve bizim gelmemizi bekleyeceksin. Olası tehlike anında Kitsune'yi orada bırakabilirsin. Düşmanı biraz tutmayı başaracaktır. Sonrasında ise ters kuchiyose ile yanımıza dönecektir.''
Sevdiği kişi mevzubahis olduğunda çok geriliyordu Yamamoto. Fazla evhamlı hale geliyor ve ince düşünmeye başlıyordu. Illia farkındaydı bunun. Bu yüzden sadece dediklerini onaylıyor ve Yamamoto'nun içinin rahat etmesini sağlıyordu...
''Dert etme Yamamoto. Ben yanında olduğum sürece sevgiline zarar gelmez.''
Kitsune her zamanki gibi alaycı ses tonu ile takılmıştı Yamamoto'ya. Aralarındaki güçlü bağ buna izin verecek kadar esnekleşebiliyordu. Güvenecek kimsesi kalmasa bile yanında Kitsune olmuştu bunca zaman boyunca Yamamoto'nun. Arkadaş ya da dost kavramları onunla arasındaki ilişkiyi tanımlamak için zayıf kalıyorlardı.
Son hazırlıklarda bittiğinde Kitsune ve Illia yola çıkmaya hazırlardı. Illia gitmeden önce Yamamoto'nun dudaklarına küçük bir öpücük kondurmuş. Shishi'ye içini ferah tutmasını söylemiş ve ilk adımını atması ile beraber rahat bir ses tonu ile ''Bana şans dileyin.'' demişti. Attığı her adım ile gruptan uzaklaşıp Pankiji köyüne yaklaşırken grubun heyecan seviyesi tavan yapmış bir seviyede idi...
Panjiki köyü diğer çevre köylere göre daha küçük ve az nüfüslu bir köydü. Ana geçim kaynağı ticaret olan köy, üzerinde bulunduğu ticaret yolları sayesinde düzenli bir esnaf kalabalığına sahipti. Ürünlerden az biraz aldıkları vergi ile ayakta kalıyorlar. Eğer satıcının verecek parası yok ise, ticaretini yaptığı ürünlerin birazına el koyarak kendileri için kullanıyorlardı. Köyün ortasında çok büyük olmayan bir bina vardı. Orada köyü yöneten kişi bulunuyor ve toplanan vergiler götürülüyordu. Geri kalan binaların %90'ı ise dükkanlardan oluşuyordu. Çok fazla gelen geçen nüfüsa sahip olan köyde herkes uğramak isteyeceği bir dükkan buluyordu. Zaten bu yüzden köyde sadece bir tane han vardı. Çünkü köye gelenler köyde kalmak yada geceyi geçirmek için değil, daha çok alışveriş için gelip çok kısa süre kalıyorlardı. Bazı durumlarda köyde kalması gereken kişiler olacağı gerçeği düşünülerek ise bu orta boyutlu han inşa edilmişti. Çok büyük olmayan binanın sadece tek girişi vardı. İçinde ise 25 tane odaya sahipti. Han sahibinin odası ve mutfak ile beraber bu oda sayısı 27'ye yükseliyordu.
''Ops! Pardon hanfendi sizi fark etmemişim!''
Ani çarpışmanın etkisi ile şaşırmış ve gerilmişti Illia. Tam hana girmek için kapıya doğru ilerlerken kapıdan çıkan ve önüne pek dikkat etmeyen mavi saçlı 19-20 yaşlarındaki gencin ona çarpması ile ne olduğunu şaşırmış ve kıç üstü yere düşmüştü.
''İzin verin ayağa kalkmanıza yardım edeyim.''
Mavi saçlı gencin onu istemeyerek yere düşürmesinden kaynaklı olarak sinirlenmemişti Illia. Aksine kendi haline gülerek gencin elini tutmuş ve ayağa kalkmıştı. ''Afedersiniz. Ben de önüme pek dikkat etmiyordum. İzninizle hana gireceğim. İyi günler dilerim.'' Sözleri bittiğinde mavi saçlı eleman sadece gülmekte yetinerek iyi günler dilercesine kafasını eğmiş ve yanında ayrılmıştı Illia'nın...
Hanın kapısını açarak içeri ilk adımını attığında hiçte beklediği gibi bir manzara ile karşılaşmamıştı Illia. Karşısında görmeyi beklediği han sahibi veya bir müşteri topluluğu idi, ancak tek gördüğü koca holde tek başına olduğu idi. Tamamen terk edilmiş gibi duran handa biraz korkunç bir hava esiyordu adeta. Hanın içine doğru ilerlemeye başlamıştı Illia ve Kitsune. Resepsiyon, mutfak ve alt kattaki odaları incelemeleri bittiğinde bulabildikleri tek şey koca bir hiç idi. İyice kıl kapmaya başlamışlardı bu sessizlikten. Her boş bir odaya girişlerinde daha da geriliyorlar ve sinirleniyorlardı. Tüm odaları aramayı sonlandırdıklarında ise tüm atraksiyonun boşa olduğunu anlamışlardı.
''Kitsune! Yamamoto ve diğerlerinin yanına dön. Burada hiç bir şey olmadığı bildir. Bende yavaş yavaş yanınıza gelirim.''
Illia konuşmayı bitirdiğinde Kitsune ''Tamamdır Illia. Köy kapısında buluşalım.'' demiş ve ters kuchiyose yaparak bir duman patlaması ile yok olmuştu. Şimdi koca holde tek başına ayakta dikiliyordu Illia. Hiç bir kanıt bulamamışlar ve boşa kürek çekmişlerdi. Han içinde bırak Kasumikage Chi'yi. Her hangi birisi ile karşılaşamamıştı bile...
''Ah öyle üzgün üzgün dikilme karşımda genç Kasumikage. Az önce yanındaki köpek sağolsun takımının nerede olduğunu öğrendik.''
Duyduğu ses ile irkilerek hemen karşısına bakmıştı Illia. Refleks olarak kunaisini eline alacaktı ki yaşadığı şok yüzünden olduğu yere sabitlenmişti. Karşısında 3 kişi duruyordu. Bir tanesi hafif grileşmiş saçları ve alımlı yüz hatları ile gayet çekici duran bir kadın, diğeri tepesi kırmızı yanları siyah olan garip şekilli saçı ve takmakta olduğu en az saçları kadar garip kırmızı gözlüğü ile enteresan bir görünüşe sahip bir adam... Sonuncusu ise kırmızı saçları ile aynı tonda kıyafetler giyen, kırmızı ruju ve kırmızı şapkası ile tamamen o kendini o renge kaptırmış gibi duran Kasumikage Chi idi...
''Korkma hemen. Bizim peşimize düşen sizdiniz. O yüzden cezanıza katlanmanız gerek.''
Kendinden emin ve sakin bir ses tonu ile konuşmaya devam ediyordu Chi. Illia ise yaşadığı şoku atlatarak kunaisini eline almış, savunma pozisyonunda dinliyordu Chi'yi. Olası bir savaşta bu üç kişiye karşı bir şey yapamayacağından emindi. Yamamoto ve diğerleri ise onu köy kapısında bekledikleri için buraya gelmeyeceklerdi. Belki Illia'yı ortalıkta görmeyince ters birşeyler olup hana yönelebilirlerdi, ancak o zaman çok geç olabilirdi...
''Kasumikage'nin akan kanı. Sizinle burada karşılaşmak bir şeref. Ancak üzülerek belirtmeliyim ki klana uygun olmayan davranışlarınızın cezalandır...''
Illia zaman kazanmak için Chi ile konuşmayı planlamıştı ancak Chi'nin onu dinlemek gibi bir planı yoktu. Genç kız sakince konuşmaya devam ederken yaptığı shunshin no jutsu ile Illia'nın dibinde bitmiş, onu kolundan kavradığı gibi savurarak duvara fırlatmıştı. Çarpmanın şiddeti ile bir an bilincini kaybeder gibi olsa da kendisini hızlıca toparlamıştı Illia. Konuşarak bir yere varamayacağını anlaması ile tüm kekkei genkaisini devreye sokmuştu. Klan zehri derisini kaplarken çarkası ile zehri sertleştiriyor ve kendisine doğal bir zırh oluşturuyordu. Burada yenilemezdi. Chi'yi yenecek güce sahip olmadığı bilse bile diğerleri gelene kadar onu oyalamalıydı.
''Amegai, Yamikaze! Siz Shigemura ile buluşun ve takımın geri kalanını halledin. Bu güzel kızı ben hallederim.''
Chi durumunda memnundu. Yerde yatmakta olan Illia'ya doğru emin adımlar ve öldürme amacı ile yürüyordu. Amegai ve Yamikaze ise Chi'nin sözleri bittiği gibi handan ayrılmışlardı. Illia biraz rahatlamıştı bu durum karşısında. 3'e karşı 1 olmak gözünü fazlası ile korkutmuştu. Şimdi Chi'yi yenemeyecek bile olsa onu oyalayabilecekti. En azından bunu yapmalıydı...
''Kasumikage'nin akan kanı. Bakalım sahiden kan dökerken ne hissedeceksin!''
Az önce çarptığı duvardan destek alarak üstüne doğru zıplamıştı Chi'nin. Kunaisini emin bir şekilde kızıl kadına savururken Chi'nin tek yaptığı sağ kolunu savunma amaçlı olarak kaldırmak olmuştu. Illia'nın kunasi Chi'nin koluna çarptığında hiç beklenen bir etki yaratmamıştı. Sanki bir zırha çarpmışcasına geri sektirmişti Illia'yı Chi. Havada yaptığı manevra ile yere sabit bir iniş yapan Illia, Tekrar Chi'ye baktığında kadının kıyafetinin üst kısmını çıkarmış olduğunu görmüştü.
''Nasıl olsa bizi burada kimse görmeyecek genç hanım. Biraz rahatlamanın zararı olmaz.''
Sözleri bittiğinde kıyafetinin alt kısmını da çıkararak çırılçıplak dikilmeye başlamıştı Chi. Bembeyaz teni, ince ve kıvrımlı vücut yapısı her erkeği elde edebilecek gibi duruyordu.
''Bana neden Kasumikage'nin akan kanı dediklerini sana göstereyim.''
Konuşmasının sonlanması ile bembeyaz teni yer yer kırmızılaşmaya başlamıştı Chi'nin. Yaklaşık 5 saniye sonra tüm vücudu kan renginde olan klan zehri ile kaplanmıştı. Çakrasını kullanarak zehri sertleştirdiğinde ise az önceki çıplak kadın yok olmuş, yerine kırmızı zırhlı bir savaşçı gelmişti. Ellerini Illia'ya doğru uzatarak ''Dokuton: Doku Senbon No Jutsu.'' demişti sakin bir şekilde Chi. Tam o anda ellerinden hedefe doğru fırlamaya başlayan sayısız kızıl senbon Illia'yı delik deşik etmek için havayı keserek ilerliyorlardı...
Olayın şokunu atlatarak kunaisi ile gelen senbonları engellemeye başlamıştı Illia. Falza efor sarfediyor ve düşünmek için kendisine zaman ayıramıyordu bile. Çünkü o an savunmayı ikinci plana atacak olsa delik deşik olarak can verecekti. Hatta bu ihtimali düşünmesi bile omzuna saplanan bir senbon ile cezalandırılmıştı. Omzundaki acı ile oluşan ani duraksama yüzünden daha da büyük bir cezaya maruz kalmıştı. Karnına 4, sol bacağına 3 tane olmak üzere 7 senbonun daha vücuduna saplanması ile beraber büyük bir korku kaplamıştı vücudunu.
Jutsusunu durduran Chi emin adımlarla Illia'ya doğru yürürken kız ölüm korkusu yüzünden ağlamaya başlamıştı bile.
Re: Kasumikage Efsanesi.

Gönderilme zamanı:
24 Nis 2015, 23:57
gönderen Kasumikage Shikibanzo
Bölüm 9: Tek Taraflı Karşılaşma
Diz çökmüş çaresiz bir şekilde ölümünü bekliyordu Illia. Kendini zehirden zırhla kaplamış olsa bile Chi'nin fırlattığı senbonlardan zırhını geçerek derisine saplanmış ve hareket kabiliyetini azaltmışlardı. Gözlerinden yaşlar boşalırken, Chi suratında tatmin olmuş bir gülümseme ile ona doğru ilerliyordu. Elini zarifçe yana doğru sallayarak zehirden bir kılıç oluşturmuştu tek hamlede. Klan gücü olan Dokuton'u ne denli iyi kullanabildiğini kanıtlamak istemişcesine bir tavrı vardı. Zarif, kadınsı ve güçlü...
Tek hamlede oluşturduğu kızıl zehir kılıcı önünde diz çökmüş halde duran Illia'ya uzatmıştı acırcasına. Boynuna dayanmıştı kılıcın genç kızın. Illia artık kendini tutamaz halde hıçkıra hıçkıra ağlarken, Chi soğukkanlılığını koruyarak;
''Üzgünüm güzelim. Yanlış hatuna çattın.''
demiş ve Illia'nın kafasını tek hamlede vücudundan ayırmıştı. Genç kızın kafası vücudundan kopmuş halde zeminle birleştiğinde ise karşı atak vakti gelmişti. Yere çarptığı gibi zehire dönüşerek yok olan kafayı aynı hızda zehre dönüşerek yok olan vücut izlemişti. Chi o anda neler olduğunu anlamış ve gerçek Illia'yı bulmak için çevresine bakmaya başlamıştı. Illia ise planını daha dövüşün başından beri sürdürüyor, Chi'nin onu hafife almasını cezalandırmayı bekliyordu. Chi'nin yaşadığı anlık şaşkınlıktan faydalanarak ona doğru koşmaya başlamıştı. Elindeki kunaisi ile kızıl zırhlı kadının o güzel suratına kesik açmak için saldırısını gerçekleştirmişti...
Her ne kadar Chi'yi gafil avlamış olsa da tecrübeli kadın Illia'nın süpriz atağından küçük bir sıyrık ile kurtulmuştu. Çenesinden yanağına kadar uzanan küçük ancak iz bırakacak bir sıyrık ile.
''Seni küçük orospu! Nasıl benim güzel suratıma bunu yaparsın!''
Aldığı yaranın verdiği sinirle Illia'ya doğru hücüma geçmişti hiç beklemeden. Illia ise Chi'ye yeteri kadar hasar verememesinin üzgünlüğünü bir kenara atarak gelen saldırıları savuşturmaya başlamıştı. Chi oluşturmuş olduğu kızıl zehir kılıcı ile Illia'ya saldırıyor. Illia ise ustalıkla gelen darbeleri kunaisi ile engelliyor, kıvraklığını kullanarak eğiliyor, zıplıyor ve yara almadan dövüşü sürdürüyordu. Genede farkında olduğu bir gerçek vardı Illia'nın. Eğer dövüş uzarsa avantajını kaybedecekti...
Chi'nin ona savurduğu kılıç darbesinden geri zıplayarak kurtulmuştu. Aralarında rahat edeceği uzaklığı oluşturunca ise el mühürlerine başlamıştı. Chi ise jutsu yapmasına izin vermek istemiyordu Illia'nın. Hızla ona koşmaya başlamıştı ancak, Illia mühürleri çoktan bitirmişti bile...
''Dokuton: Kasumi Hebi No Jutsu!''
Genç kızın kolları zehirden oluşmuş yılanlara dönüşürken Chi biraz duraksamıştı. Her ne kadar güçlü olduğunu bilse de, böylesi bir düşmana düşünmeden saldıracak kadar kör değildi. Illia ise en sevdiği jutsusunu aktive etmiş olmanın mutluluğunu yaşıyordu. Ayaklarında çakra toplamış ve tüm gücü ile Chi'ye atılmıştı...
Dövüş artık daha farklı bir şekilde ilerliyordu. Illia oluşturduğu yılandan kollar ile normal shinobilerin aksine çok farklı ve estetik bir dövüş stili gerçekleştiriyordu. Chi ise hem Illia'nın saldırılarını savuşturuyor, hem de kıza zarar verebilmek için an kolluyordu. Genede farkında olduğu bir şey vardı; Hafife aldığı bu genç kız, dövüşü kontrol ediyordu. İstediği zaman Chi'yi köşeye sıkıştırıyor, istediği zaman dinlenebileceği şekilde dövüşü rahatlatıyordu. Chi farkındaydı. Eğer biraz daha vakir harcarsa beklemediği bir zarara uğrayabilirdi. Bu yüzden hemen harekete geçmeliydi.
''Dokuton: Doku Bunshin No Jutsu!''
Kızıl zırhını oluşturan zehirler yere dökülerek iki adet klon oluşturmuşlardı. Chi ise tekrardan çıplak kalmış ve tüm ihtişamı ile Illia'dan uzaklaşmaya başlamıştı yavaş adımlar ile. Dövüş tamamen dokuton kullanımına dönüşmüş ve bu küçük kızın ona üstün gelmesi Chi'yi çok sinirlendirmişti. Dövüşe hemen son verecekti. Kız belki de ondan daha güçlüydü. Ama daha tecrübeli değildi...
Illia savunmasız kalan Chi'yi hemen durdurmak istiyordu. Klonların farkındaydı ancak hızını kullanarak onları geçebileceğinden emindi. Yakalamaları gereken kadın karşısında savunmasız onu bekliyordu. Kendine engel olamayarak ona doğru koşmaya başladığında aslında bunun bir yem olduğunun farkında bile değildi.
Chi'nin klonları enteresan bir şekilde, koşmakta olan Illia'yı durdurmaya çalışmamışlardı. Aksine Illia iki klonun arasından hızla geçtiği gibi kızın tam arkasında olacak şekilde sıralanmışlardı. Chi ise tam o sırada suratına zafer gülümsemesini yerleştirmişti. Illia ise tam o anda kaybettiğinin farkına varmıştı.
''Doku Bakuha!!''
Chi'nin iki klonu Illia tam aralarından geçtiği gibi şiddetli bir şekilde patlamışlardı. Chi'ye doğru koşmakta olan Illia ise patlamanın etkisi ile Chi'ye doğru savrulmuştu. Tamamen savunmasız ve sırtında ağır bir acı ile. Chi için dövüşün geri kalanı tek taraflı bir işkenceye dönüşmüştü. Öncelikle kendisine doğru savrulan Illia'yı yakalamış, yakaladığı gibi zaman kaybetmeden yere çakmıştı. Sırt üstü yere kapaklandığı gibi suratına üst üste yumruklar yemeye başlamıştı Illia. Ne yapacağını bilmiyordu. Ailesi, Yamamoto ve yaşamı geçiyordu gözünün önünden. Başarısız olmuştu. Kendine fazla güvenmiş ve cezasını çekmişti...
Illia bilincini yitirmesine rağmen onu yumruklamaya devam ediyordu Chi. Onu zorlayan kişinin böyle şirin bir kız olması sinirlendirmişti onu. Yumruk atmaktan sıkıldığı zaman kızın pembe saçlarını eline doluyor ve koparabildiği kadarını koparmaya çalışıyordu. Bazen hızını alamayarak ayağa kalkıyor ve genç kızın vücudunu tekmelemeye başlıyordu. Illia'nın güzel yüzü artım tanınmayacak hale geldiğinde, vücudu morluk ve yaralarla dolduğunda ise durdurmuştu kendisini Chi. Kızı özellikle öldürmek istememişti. Ceza olarak yaşamasına izin verecek ve bu anıları hafızasına kazıyacaktı...
Illia'nın baygın ve tanınmayacak hale gelmiş vücudunu orada bırakarak çıkardığı giysilerini giymeye başlamıştı Kasumikage'nin akan kanı. Takım arkadaşları ile buluşmayı ve durum kontrolü yapmayı istiyordu. Planlarını devreye sokmalıydılar. Han kapısına doğru döndüğünde tekrar sinirlenmesinin sebebi de buydu. Bu sefer başka bir rakip belirmişti karşısında. Sarı saçları, titreyen vücudu, kan çanağına dönmüş gözleri ve derin nefes alış verişleri ile Kasumikage Shishi karşısındaydı. Henüz karşısındaki çocuğun geçenlerde öldürdüğü kişinin kardeşi olduğunu bilmiyordu.
Ancak Shishi karşısındakini kim olduğundan adı gibi emindi...