Bobu Rosu Malikanesi

[Shiki Nishiyama]

Out: Köy meydanında konu açarak beni yalnızlığımdan kurtaran Daichirō Nai'ye teşekkürler.
Bu konu da diğer kişileri beklemeden hızlı hızlı ilerleyelim diye havuzdan ayrı açılmıştır.
Kiyo'nun önceki mesajı da budur.

---

Başladım içkilerin olduğu yere doğru ilerlemeye. Bu sırada arkamdan da ayak sesleri duydum. Hana'dır diye düşünüyordum. Lütfen aniden üstüme atlama, lütfen aniden üstüme atlama diye düşüne düşüne ilerliyordum ama birden Kiyo'nun ani sesi ile hafiften havaya zıpladım. AMINA KOYAYIM YA! Yeterince sarhoş değilim hala tırsıyorum hareketlerden. Bana bağırarak uzun zamandır fazla içmediğimizi falan söyledi. Yani çok sağolsun, kenarda köşede oturacağım dediğim havuz partisinde her zaman olduğu gibi göz önündeydim sayesinde. Bu benden önce standa koştu ve görmemiş gibi şişeleri toplamaya başladı. "Tam bir çingene amına kodumun." dedim sinirli sinirli ama gene de durdum yanında. Hiç üstünde ne olduğuna bakmadan bardağıma doldurdum bir içeceği ve kafama dikmeye çalıştım. Fakat tat ve sertlik hiç beklemediğim bir şekildeydi. İstediğim gibi shot çekemeyip, belli etmemek için içime içime öksürdüm. Kolaymış la bu. Ben de siyah alkol ne diyorum... Yeni bardak almam gerekiyor.

Ben yeni bardak alıp Kiyo sanki öküzlük yapmıyormuş gibi davranırken çocuk beni tam zayıf noktamdan vurmasın mı? "Gosuto..." diye tekrar ettim sessizce. Sonra da dönüp yüzüne baktım çocuğun. Gözlerinin içine... Tabi şimdi siz anlamamışsınızdır ne bok olduğunu. Gosuto-sama lakabını kendi kendime takmış durumdayım. Çocukluktan kalma bir olay yani. Eskiden hırsızlık yapardım. Bir nevi hobi, bir nevi alışkanlıktı benim için. Ishigakure'nin zengin kısmının evlerine girip çıkardım. Ailem kesinlikle fakir bir aile değil. Ben sadece yapabileceğimi bildiğim için girip yağmalardım insanların evlerini. Ki zaten sonra Daichou beni özel görevlere yollayıp köylüleri kurtarmıştı. Şimdi ise psikolojik problemlerim son raddeye geldiğinden paranoyaklığım ile kendimi eve kapatmış durumdayım. Yani beynim, başkalarının evine girip bir şeyler çalabileceğim kadar boş bırakmıyor beni.

Kafamı kaldırıp köşke şöyle bir baktım. "Gerçekten güzel..." Bu sırada Kiyo da yanımdan ayrılıp köşkün arka taraflarına doğru gitti. Ben de götünden bana gülümseyen kurbağalarla bakıştım bir süre. Ulan Kiyo! Senin ananı avradını emesen arkadaşı... Of arkadaşım. OF ARKADAŞIM OF! Kiyo gözden kaybolunca elimi standa attım. Alkollü olduğuna emin olduğum bir şişeden içecek doldurdum bu sefer. Yanıma da iki meme geldi böyle büyüğünden. "Shiki-kun?" Ulan bunlar da full şikikun diyorlar bana ailecek. Memeler Hana'nın yani. "Teşekkürler koruduğun için. Bu çocuğu da sevmiyorsun sanırım. Aslında... Seni tanımak isterim." dedi utana sıkıla. Güzel kız bu bak. Bence Kiyo'yu siktir etmek için buna kaymalıyım. Bardağı çat diye dikip gözlerine baktım kızın. "Nedir bu çektiğim senden? Derdin hiç bitmiyor... Yediğin darbelere bak, bu da mı sana yetmiyor be gönüüül?" LAN BEN BİR ANDA EFKARLANMAYAYIM MI? Ağlar gibi oldum ağlayamadım tabi gene. Kıza sarılıverdim. Anlayacağınız ben gene, her alkol aldığımdaki gibi içimdeki sevgi isteyen ve içinde dolup taşan sevgisini etrafa saçan adama dönüşmüştüm. Bu sırada içimden "Her çiçekten bal alırsın, her gördüğünle kalırsın, sen kendini ne sanırsın? Belki bir gün uslanırsın gönüüül!" çalıyordu. Dışarıda da bangarang... Lan bu şarkı resmen bana yazılmış ya. Uslan artık deli, divane gönül!

---

Bok gibi bir şekilde efkarlanıp kıza şarkı sözü söyleyerek başlattığım bu konuşmanın sonu, havuzun kenarında Hana'ya dert anlatmam ile devam etmişti. Ben bir kaç daha bardağı kafama diktiğimden direkt sapıtmış ve Hana'ya gay olduğumu falan bile anlatmıştım. Sonra da korkup başkasına söylemesin diye genjutsu uygulamıştım kıza. Alkollü olduğumdan chakram mallaşmış ve biraz fazla kaçırmıştım hatta. Bu yüzden Hana cidden saklayacaktı sırrımı. Üstelik genjutsu uygulamadan önce bile Hana benim duygularımı açıkça konuşmamdan etkilenmiş, üstelik gay olduğum için iyice üstüme düşmüştü. "Ne yani, çocuk senden hoşlandığını söyledi ve onu red mi ettin?" Kafamı salladım olumlu anlamda. Kızın yanında oturmuş yere, havuzdan çıkan birinin bıraktığı su izlerine bakıyordum. Terliğinin altındaki şekli çıkarmaya çalışıyordum aynı zamanda da. "Ve şimdi de başkasına sakso çektiği için bu hale mi geldin Shiki-kun! O zaman neden reddettin ki?" diye çok mantıklı bir soru sordu.
"Ben ondan bu kadar hoşlandığımı bile bilmiyordum ki!"
"Ama şimdi biliyorsun! Yani git konuş!"
"Olmaz!"
"Niyeymiş?"
"Sakso diyorum Hana-san! Başkasına sakso çeken adama niye gidip onu sevdiğimi söyleyeyim. O kadar da düşmedim."
"Aaa... Doğru bak onu düşünmemiştim."
"Üstelik... Hiç doğru bir ilişki değil. Ben bu konuyla hiç barışık değilim."
"Ne kadar zor olduğunu anlayabiliyorum Shiki-kun ama bence bunu yeterince gizleyerek gerçekleştirebilirsiniz. İnsanların bilmesine gerek yok. Üstelik düşünüyorum da, madem böyle bir geçmişiniz var neden Kiyo yanımıza gelip üstümü örttü ki?"
"Hiç bir fikrim yok."
"Seninle konuşmak istiyor gibi. İçki standına giderken de yanına geldi değil mi?"
Dönüp kıza baktım. Doğru söylüyordu. Kiyo beni unutup başkasına gittiyse, neden tekrar yanıma gelmek istesin ki? "Haklısın Hana-san... Peki şimdi düşünürsek, beni başkaları ile birlikte olarak unutmaya çalıştıysa ve tekrar döndüyse..."
"Yani unutamamış! EVET! GİDİP KONUŞMALISIN!"
"Konuşmalıyım değil mi?"
Kafasını salladı. Ben de bir köşkün arkasına, bir de Hana'ya baktım son bir kez daha. "Bana şans dile." dedikten sonra kalktım. "İYİ ŞANSLAR!"

Köşkün arkasından, mutfak tarafından içeri girdim. Sonra da tabi ki el mühürlerimi yapıp ayak seslerimi yok ettim. Alışkanlık bu bir nevi. Artık otomatikman yapılıyor bir eve girerken bu teknik. İlerlemeye başladım sonra evde. Bir sağa bir sola bakıyorum. Evdeki sikik sikik dekorasyona iğreniyorum falan derken Kiyo'nun anırarak şarkı söylemesini duydum. Baktım oturmuş koridorda cips yiyor bira içiyor. Yaklaştım arkasından açtım benim elektrikli tekniği. Şu etrafına elektrik veren işte. Gittim çocuğun arkasından, işaret parmağımla boynuna, şöyle tam emilecek yerine pıt diye dokundum. Sonra da kapattım tekniği. "Naber?"

[Shiomiya Kiyo]

"Sana diyorum be heyo heyo, senin bu aşkııın uzayıp gidiyooğ... Evet heykelcik, alnındaki penis sana çok yakıştı. Artık onunla yaşayacaksın. Onu sev, onu koru, ona iyi bak. Bak ki büyüsün, dallanıp budaklansın, meyve versin, yeni yeni peniscikler üretsin. İlerleyen günlerde özellikle kontrol etmeye geleceğim hala alnında duruyor mu diye. Durmuyorsa, tekrar çizeceğim, ucuna da kelebek kondurmayı ihtimal etmeyeceğim." Aşırı yüksek yaratıcılığım ile bezediğim heykeli yanlamasına bacaklarımın dibine geri bıraktım. Geçen süre zarfı boyunca, Rosu'nun sikik koridorunu iyice dağıtmış, halıya bira dökmüş, azıcık da hönküre hönküre ağlamıştım.

"Kesin o turuncu çocukla da, o kızla da sevişiyor. Acaba nasıl sevişiyordur şu an? Havuzun içinde sevişiyordur belki. Veya şezlongda. Şezlongda sırtı acıyabilir ama misyoner yaparsa acımaz sanırım. Ama yok yok, dizleri acır öyle. Acımasın hiç bir yeri lan, kıyamam. Kıyamam mı? Lan cidden sevişiyorsa, ANASINI BİLE AĞLATIRIM BENCE ONUN!" Sevişiyor mu sevişmiyor mu diye düşünürken mutfağa gitmiş, yeni bir şişe ile cips almış, koridora tekrar geri dönmüştüm. Azıcık cips yedikten sonra biraz daha böğürüp ağlarım diye düşünüyordum ki, tam ensemde, bütün tüylerimi diken diken ederek beni havaya zıplatan bir şey hissettim. Normalde benim doğru dürüst tüyüm çıkmıyor, siz hayal edin nasıl huylandım artık.

"ANANSKİ O NE LAN! Lan? Shiki...."

Bu sikik, gelmiş arkama kadar fark etmemişim, sikik tekniklerinden biriyle basmış gene elektriği, sikik sikik dikiliyordu arkamda. Tamam, "köşk de pek güzelmiş" dedim, "gideyim tek başıma takılayım orada" dedim, resmen "gel benimle buluş orada, sevişiriz belki" dedim de, insan böyle mi gelir lan? Şopara bak! "Naber?" Diyor bir de bana, belli kendisi oldukça iyi! Ben de havuzun ortasında balinlesem iyi olurdum sanırım.

"Naber? Naber mi diyon la sen bana? İyiyim demedim mi az önce? Hamamın ortasında sik gibi bırakılmama, evden kovulacak kadar içiyor olmama, hoşlandığım insanın başka götlerle fingirdeşiyor olmasını izlememe rağmen, oldukça iyiyim! Godoşum çünkü ben, takmıyorum böyle şeyleri!" Kahverengi bira şişesini oldukça abartılı bir hareketle kafama dikip büyük bir yudum aldım. Hem bira ısındığı için, hem de artist artist davrandığım için bu yudum midemi bulandırmıştı. Lan, sabah açtım ben, bir ara bayaaaaaaağı bir doydum, sonra onları kustum! Şimdi gene açım, daha doğrusu midemdeki tek şey alkol ve biraz cips! Sıfıra sıfır, elde var sıfır anlayacağınız. Yüzümü buruşturarak midemi ovaladım.

"Hay babanın bacağına... Böyle sap gibi mi geldin sen? Bari sigara getirseydin, siktiğimin havuzuna binlerce erkek gelmiş ama kimsede sigara yok. Hayır, param olsa gidip meydan iki dakika alırım bir büfeden, kimseye de tenezzül etmem de... Param yok lan..."

[Shiki Nishiyama]

Elektriği vermem ile bu mal tırsmış küfretmişti. Yaa, gör bak Kiyo bey. Bana yaptığında neler hissediyorum gör hepsini. Seni pezevenk, seni kaltak... Bir de atarlanıyor... Her zaman Kiyo'nun bu davranışına hayran olduğumu belirtiyorum ama gerçekten çok özeniyorum. Baksana başına bir sürü olay gelmiş, bir çok kez beni düşünmüş olduğunu anlayabiliyorum ve bu durumu çekinmeden dile getirebiliyor. Ben olsam utanıp terslerdim sadece. Ki zaten fark ettiyseniz yanıma geldiğinde de laf etmiştim sadece. Eminim benim yerimde Kiyo olsa herkesin bakmasını siklemeyip sakso olayını yüzüme vururdu. Kendisinin godoş olduğunu söyleyip kafasına birayı dikince tek kaşımı kaldırıp sırıttım. Dediğim gibi, alkollüyüm... Normal Shiki değilim şuan, gülümseyebiliyorum yani.

Bu böyle mal mal konuşmaya başladı. Sigara kullanmadığımı biliyordu, zaten bu son söylediği sözler deminki söylediklerini kapatmak içindi. Bu yüzden umursamadım şu sigara muhabbetini ve kendimi bırakıp yere oturdum. Sonra da pis pis sırıtarak yüzüne baktım. Belki hamamdaki dalga geçtiğim yüz ile aynı gülümseme olabilirdi bu, ama bu sefer gerçekti. Rol yapmıyordum... Sakso olayına hiç girmek istemiyorum. Onu tüm dediklerim bittikten sonraya saklamayı planlıyorum. Bu arada şöyle bir betimleyeyim etrafı. Koridorun ortasında oturuyoruz. Ben Kiyo'nun solundayım ve baya da bir yakınında oturuyorum.

Sağ elimi kaldırıp çenesinden kendime çevirdim bunun yüzünü. Sonra da parmaklarımı yanağına götürüp biraz sıkıştırdım, dudakları meydana çıktı. Anlatabildim mi duruşu bilmiyorum ama gözünüzün önüne bir şeyler gelmiştir. "Kendini acı çekiyor mu sanıyorsun ha? Hiç benim tarafımdan düşünmeye çalıştın mı peki? Seni delice isterken, öylece bırakabilmek kolay mıydı sence? O kadar salaksın ki Kiyo... Sonunu hiç düşünmüyorsun. İkimiz birlikte olursak ne olacak? Herkes bizi dışlayacak, nefret edecek. Ben zaten o durumdayım, seni de bu hayata çekeceğimi mi düşünüyorsun? Eğer seni seviyorsam çekmemeliyim zaten! Etrafımda dolaşarak, dikkatimi çekerek bunu daha çok zorlaştırıyorsun. Aslında tuvalette seni sakso çektikten sonra gördüğümde, unutabileceğime emin olmuştum. Bu üzüntü ile seni daha çok sevemeyeceğimi düşünmüştüm ama sen ne yaptın? Yanıma gelip bana tekrar umut verdin." Ulan sakso olayına girmeyecektim ama ağzıma ne gelirse söylüyorum amına koyayım kendimi tutamadım. Kiyo itiraz etmeye kalktı bu lafımdan sonra ama sol elimin işaret parmağını kaldırıp dudaklarına koydum sus anlamında. Daha cümlemi bitiremedim ki! O kadar açılmışım durdurmasın...

"Görevden sonra gidip Kokuryu ile içtim, tüm gece sadece seni konuştum... Geçen gece abim ve kız kardeşim geldi ve onlara bile söyledim. Şimdi ise Hana'ya anlattım. Beni en yakından tanıyan kişi sensin Kiyo, sence ben böyle bir insan mıyım? Konuşmak istiyordun değil mi? Olayı sonuca vardırmak istiyordun değil mi? O zaman işte duygularım bunlar. Seni seviyorum ama birlikte olmamız konusuna da aşırı derecede karşıyım. Gerizekalı bir fahişe gibi davranmayı kes artık." Sonra da nefes alıp düşünceli bir şekilde "Sarhoş olduğumun da farkındasındır." dedikten sonra ya allah deyip döndüm buna ve çenesini tuttuğum elimle kendime çekip öptüm dudaklarını. Aslında kafamda sadece minik bir öpücük olacaktı da ben durduramadım kendimi. Durmak da istemedim açıkçası, abandım buna. Bir süre kendimi kaybettim diyelim, bir an durumumu düşünmek zorunda kaldığımda fark ettim ki ben çocuğu yatırmışım hala öpüyorum. Bırakayım nefes alsın dedim ama yani durduramıyorum kendimi. Tenine dokunmak, öpmek istiyorum sürekli. Boynunu emmerek ellerimle vücudunu okşuyorum falan. Sağ elimi de iyice abartıp kurbağalı mayonun içine soktum ben, poposunu kavrayayım diye. Anlayacağınız tecavüz ediyorum bebeyi, sanki demin hiç birlikte olmayalım dememişim gibi. Ulan ama o kadar güzel bir duygu ki lan!

[Shiomiya Kiyo]

Ben burada sigara diyorum herif sikik sikik sırıtıyor! Sevgili adayım olmasa yumruğu geçirmiştim ağzına. Delikanlı ve yağız bir erkek, sevgili adaylarına vurmamalıdır. O yüzden sinirli sinirli yere oturmayı tercih etmiştim ki, o da yanıma, sol tarafıma oturdu, suratında hala aynı sikik sırıtışı ile. Ve hiç beklemediğim bir şey yaptı, eliyle çük kadar suratımdan tuttuğu gibi çekiverdi beni kendi suratına doğru.

Yahu, insan bu kadar özleyebilir mi böyle basit bir dokunuşu? Aslında dışarıdan oldukça sinir bozucu görünüyor olmalıydı, yine de düşünsenize bir; suratımın baygın bakışlı balıklar gibi görünmesine sebep olsa da, eli suratıma değdi lan! Hemen heyecan yapıp, "Domal!" dese domalacak kıvama gelmemeliyim ama, hamamdaki gibi bir piçlik peşinde olabilir. Sonra konuşmaya başladı bu ama konuştukça karnımda iyice bir şeyler fokurduyor! İnsanlardan çekindiği, bana zarar vermek istemediği için benimle birlikte olmak istemediğini söyledi ki, sanırım duyuğum en mantıksız şeydi bu. Shiki gibi bir herif insanlardan çekiniyor ha... Tuvalette sakso çekmeme atarlanmış bir de. LAN! TUVALETTE SAKSO FALAN ÇEKMEDİM Kİ BEN?! Ulan Shiki, sana çok pis laflar hazırladım!

Konuşmaya çabaladım fakat konuşturmadı beni. Ya şimdi... Şeytan diyor git şımarık bebeler gibi depin altta kalma, da neyse, bitirsin lafını bakalım. Gitmiş turuncu kafalı sikiğe, sikiğin kuzenine, abisine bacısına falan herkese yaymış herif oynaştığımızı. Abi, sen nasıl bir çelişkisin, hem insanlardan çekiniyorum de hem de git 58745 kişiye yay. İçimde kaynayan şey sinire dönüştü, öyle bir büyüdü, öyle bir büyüdü ki, Shiki'nin büzdüğü dudaklarımın arasından alev üflesem yeridir.

Sonra da, bana "Seni seviyorum" dedi...

Aslında cümlesine devam etmişti ama içimdeki öfkenin gürültülü şekilde sönmesinden dolayı duyamadım. Üstelik beni öpmeye de başlamıştı! İyi ya da kötü bir tepki vermek istiyordum, ama vücudum o kadar uyuşmuştu ki... Ellerinin tenimde gezmesine de, beni kollarıyla sarıp yere yatırmasına da tepki veremedim. Kalbim gümbür gümbür atıyordu ve, nefessiz kalmaya başladığımda ancak uyuşukluğumdan kurtulabildim. Beynim "Lan itsene şunu, boğulup öleceksin!" dese de ellerim boynunu ve vücudunu okşayarak karşılık veriyordu sadece. Dudakları dudaklarımdan ayrılıp boynuma indi, o sırada fark ettim ki bunun eli benim götümde. Vay arkadaş kestaneyi çizdirme yoluna doğru gidiyorum sanırsam, ama engel de olamıyorum ki! Olmak istemiyorum!... Kesik kesin inlemeye de başlamıştım aptal fahişeler gibi. Bacaklarımı beline dolayıp bunu iyice kendime yaklaştırdım ben... Çenesinden de tutarak suratını suratıma çektim, deminkinden de hızlı öpmeye başladım.

Sonra ne oldu tam emin değilim, o an ki halimde beni kimse durduramazdı ama ben durdum. Durdum ve bunu da durmaya zorladım.

"Dur... Lan DUR ÇIKARTTIRMA BANA TAKONAGI'Yİ GENE! Demin ben seni nasıl dinlediysem, sen de beni dinlemek zorundasın. Ve hayır, geçen sefer ki gibi sikiklik de yapmayacaksın."

Pozisyonu bozmadan, ki sanırım ciddi meseleleri konuşmak için en garip poz buydu, derin bir nefes aldım. Gözlerimi gözlerine dikerek konuşmaya başladım;

"Birincisi... Ölsem umurlarında olmayacağım insanların ne düşündüğü çok sikimde mi? Sence BEN öyle bir insan mıyım, tanımadın mı beni hiç? Beni öyle bir hayata çekemeyeceğini söylüyorsun ama, ben zaten öyle bir hayat yaşıyorum ve biliyorsun ki bu durumu yaratan benim. Ben... Ben sonumu düşünüyorum, sonum senle olsun istiyorum Nishiyama, seninle olmak istiyorum, sen de benimle olmak istiyorsun! Hal böyleyken yavşaklık yapmanın lüzumu yok!"

Tekrar bir derin nefes aldım.

"İkincisi... Şu an götümü ellemiş olmanı ve benim evde solo takılmalarımı saymazsak, cinsel anlamda aktivitem sıfır. O yüzden ne saksosundan bahsettiğini anlamadım. Ama eminim ki gereksiz, paranoya nöbetlerinden biriyle alakalıdır bu dediğin şey de..."

Tekrar ve son kez, derin bir nefes daha aldım...

"Üçüncüsü... Ben oldukça ayığım."

Dedim ve kendime çekerek tekrar öpmeye başladım...

[Shiki Nishiyama]

Ben tecavüz ettiğimi düşünüyordum ama meğer rıza varmış. Ki zaten eğer statlarımıza bakarsanız Kiyo'yu tecavüz edemeyeceğimi görürsünüz. Ancak hareketsiz bırakıp yapabilirim ama o da zor iş... Ezer geçer bu boyuna bakmayın. Neyse işte ne diyordum... Heh ben bunun boynun emip vücudunu okşuyordum tamam mı? Çocuk da tuttu benim kafayı yüzüne doğru çekti öpmeye başladı. Bacaklarını da belime doladı. Üstüne çıkmış öpüyordum çocuğu anlayacağınız. Resmen yiyorum çocuğun dudaklarını. Yani şöyle diyeyim size, hamamdaki olaydan beri dudaklarının tadını, hissini falan özlemişim. O kadar çok düşünüp hayalini kurdum ki, kalbim küt küt atıyor ve tüm vücudum uyarılmış durumda. Tabi alkolün de etkisi ile durduramıyorum kendimi.

Sonra Kiyo durdu nedense. Ben duramadım tabi öyle hemen, yüzünü çevirdi başka yöne, yanağını falan öptüm ama bağırıp azarladı biraz. Bir de ittirince durmak zorunda kaldım. Şöyle hafiften üstünden kalktım tabi pozisyonu bozmadan... Başladı bu konuşmaya. Milleti önemsemediğini söyledi. Evet, Kiyo'yu tanıyorum ve etrafı önemsemediğini biliyorum. Ben önemsiyorum ama. İnsanların ona bakıp kötü konuşmasını istemem. Sonunun benimle olmasını falan söyledi. Ulan Kiyo, yapma böyle amına koyayım. Sarhoşum diyorum duygularıma hakim olamıyorum diyorum. Size şöyle söyleyeyim, günün ilk başında ağlayasım geldi de ağlayamadım dedim ya. Ağladığım zamanı hatırlayamıyorum dedim ya... İşte onun nedeni ben sadece sarhoşken ağlayabiliyorum amına koyayım. Sonra da unutuyorum ağladığımı. Ulan Kiyo'nun beni sevdiğini, benimle olmak istediğini falan duyunca tabi içimden bir titreme geldi. Gözlerim acımaya başladı. Yaşlar yavaşça geliyor böyle... Öyle üzüntüden hüngür hüngür ağlama olayı değil. Hangi duygunun bu göz yaşlarını getirdiğini de bilmiyorum ama sanırım Kiyo'nun beni sevip kabullenmesinden tahrik olmuş olabilirim. Zaten hayatta tek istediğim şey bunlar değil mi? Kabul görmek, sevilmek ve güven... Kiyo'da 3'ü de var. "Ulan, ben seni nasıl üzebiliyorum ya." dedim gülümseyerek. Bu sırada da gözümden ilk damla yaş aktı, Kiyo'nun yanağına düştü. Cümlelerini bitirip beni tekrar kendine çektiğinde de onu öperken bulabildiğim bir zamanda, kesik kesik "Seni... Seni seviyorum Kiyo." dedim. Şuan o kadar özgür hissediyorum ki kendimi. Tüm duygularımı açıklayabiliyorum.

Şimdi gel gelelim o garip paragrafa... Kiyo beni öpmeye başlayınca tabi ki cevap verdim hareketlerine. Çocukla resmen bir olasım var diyeyim size. Zaten dudaklarını bırakınca direkt ya yanağına ya boynuna gidiyorum otomatikman. Beni en çok hissedebileceği, en çok hoşuna gidecek yerlerine dokunup emmeye çalışıyorum. Benim onu hissettiğim gibi onun da beni hissetmesini istiyorum falan derken ben sanırım baya bir sapıttım. Kasıklarımı onunkilere falan bastırıyorum. Ulan sarhoşum diyorum bak. Alkol bardakta durduğu gibi durmuyor. Önünü alamıyorum. Normal Nishi bu hallere bile gelmez diyeyim ben size. Üstelik çocuk öyle de konuşunca... Üstelik ben tahrik de olunca... Bobu Rosu'nun evini aşkımıza şahit ettim. İlk olarak hızla Kiyo'yu kaldırıp duvardan duvara sevişerek gidip koltuk mudur, yatak mıdır bir yere attım. Çocuk engellemiyor yani. İçimde bir yerlerde biri "Kiyo durdur beni." dese de vücudum durmuyor, durmak istemiyor. Hatta şöyle diyeyim, Kiyo beni durdurmak istese baya dövmek zorunda kalır. Neyse işte ben bunu attım yatağa, sonra üstüne çıkıp öpmeye devam ettim, bu sırada da benim şortu indirdim. Onun kurbağalıyı da falan derkennn.... Öhöhöhöhmömhömhöhm...

18+ betimleme yapmaya utandım şimdi bir sürü kişi okuycak falan. Bakarım okuyan sayısı az, otururup delice betimlerim belki, laylereley.

---

Delice bir baş ağrısı ile uyandım. "Ananıavradınısikeyimlan." diye sövdüm başımdaki o feci ağrıya. Gözlerimi de açıyorum ama acıyor yani ışıktan. Manyakça akşamdan kalmayım. Off.... Yattığım yerden kalktım leş bir vaziyette. Baktım çıplağım amına koyayım. Üstümü de örtmemişim. Noluyor lan! Başımdaki ağrıya rağmen etrafıma odaklanayım dedim. Bir yatak odasındayım, böyle dandik bir şey. Yere baktım mayo var. Oha lan havuz partisi vardı! Ne oldu lan acaba? Kimle yattım lan ben? Evi de tanımıyorum yani bakınıyorum kimse de yok. Neyse, kalktım yataktan giydim mayomu tekrar. Tabi ben bu kafayla havluyu unuttum sanırım havuzda. Sikeyim ya.

Evin her yerini dolaştım, kimse yok. Kapıya baktım üstüme kitlenmemiş. Bi sik anlamadım yani olaydan. Gidip elimi yüzümü yıkadım. Saçı başı dağıtmışız, onu toparladım falan. Umarım bizim evden çok uzak yerde değilimdir diye düşünerek çıkıyordum ki birden aklıma evden bir şeyler aşırmak geldi. Hemen mutfağa dalıp tabak, çatal, kaşık, bıçak falan aşırdım. Bir de bardak aldım. Evde yaşayan kişi tek kalıyor sanırım. Tek almış her şeyden. İşte ben böyle bir şeyler aşırıp siktir oldum gittim. Kapıyı da kapatmadım amına koyayım. Dışarı çıkınca tabi ki Ishi'nin siktiriboktan güneşi gözlerimi acıttı. Baş ağrısı, görme sorunları, milletin mayolu ve elimde tabak çanak taşıdığım halime bakması ile geçen bir yoldu yani. Bu sırada da düşündüm dün neler oldu diye ama en son Hana'yla dertleştiğimi hatırlıyorum. O da cidden hayal meyal yani. Tekniği yaparken biraz chakram yardımcı olmuş beynime... Sonrasını ise hiç hatırlamıyorum! Kimin evindeydim amına koyayım? AIDS falan olmayayım da.

[Shiomiya Kiyo]

Açıkçası, konuşmamdan sonra gene siktir olup gideceğini düşünmüştüm, neyse ki korkum yersiz çıktı. Sanki bana dev bir orman meyveli sakız vermişler, "Al bunu, bitince yenisini vereceğiz!" demişler, o derece mutluyum lan şu an! Yer ve zaman aşırı derecede boktan da olsa, sevdiğim insanın kollarındayım. Hemen kız tribine bağladım farkındayım da, ben ilk defa sevdiğime kavuşuyorum, gelmeyin üstüme! Öyle bir özlemle öpüyor, tenine dokunuyorum ki, köyün toprağının yağmura duyduğu özlem benimki yanında hiç kalır... Bir de nefes nefese, gene "Seni seviyorum." demesin mi? Şu an bir yerinden katana çıkarıp götümü kesse ve eve götürse ses etmem, o derece bıraktım kendimi artık kendisine...

Biri içeri girer mi, girse kalp krizi geçirip ölür mü umursamadan, öyle bir heyecanla öpüp dudaklarını ısırıyordum. Kendime çekmeme gerek kalmamıştı çünkü baya baya dayıyordu zaten. İtiraf etmeliyim ki, bu durum oldukça tahrik edici olsa da, garipti... Yine de ellerimi boynuna dolamamı, saçlarını okşamamı, hatta saçındaki o lanet tokayı çıkarıp saçlarını açmamı engellememiş, hatta aksine tekrar inlememe sebep olmuştu. Saçlarını açtıktan hemen sonra beni hızla kucağına alıp kalktı. Bacaklarım hala beline dolalı olduğu için ondan biraz yüksekte kalmıştım, zaten normal bir durumda Shiki'nin baş hizasını geçebilmemin bir yolu olamazdı. Neyse, beni kaldırdığı gibi ilk olarak sağımızdaki duvara sırtımı sert bir şekilde dayadı. Kafamı çarptığım bir duvar süsü, artık ne boksa, omzuma çarparak düştü. Duvardan geri çekip koridor boyunca ilerlemeye başladı. Nereye gidiyorduk bilmiyorum ve artan gürültümüze bakılırsa onun da bildiğinden emin değilim. Zaten denk geldiği ilk yumuşak zemine beni attı, attığı gibi de mayosunu çıkardı. Ve tabii ki, beni de çıplak bırakmasına itiraz etmedim.

Sonrası... Tabii ki de bencillik yaparak, "milli" oluşumun detaylarını sadece kendime saklayacağım. Sadece şunu söyleyeyim, oldukça acı verici bir şekilde başladı ve neyse ki öyle devam etmedi!

---

-Shiomiya Kiyo-san!
-..n..nhre?
-Shiomiya Kiyo-san!!
-Neee...?
-SHIOMIYA-KIYO-SAN!! AÇIN KAPIYI LÜTFEN!
-NE VAR AMK KARISI, NE!?

Öfleye pöfleye sikik yatağımdan kalktım ve kapıya yöneldim. Kapının hemen dibine astığım, yamuk yumuk duran saatimden ve camdan girmeyen ışıktan anladığım kadarıyla saat sabahın beşi idi. Evet, beş. Koca, sikik bir beş! "Lan ne var karga daha bokunu yemeden, ne bu telaş?!" diye söylenirken tam kapıyı açıyordum ki, LAN DONUM YOK! Gerisin geri yatağıma dönüp, dibindeki dolaptan uzun bir eşofman altı aldım. Shiki hala eşek gibi yatıyordu. LAN, SHIKI VAR YATAĞIMDA! Hem de o kadar gürültüye uyanmamış pezevenk. Neyse ki, "Haaa, doğru ya, sexs, heheh..." diye şoku atlatmıştım üstümden. Tekrar kapıya yöneldim ve öfleyip pöfleyen amk karısına kapıyı açtım. Göt kadar bir bebe çıktı karşıma, ne yalan söyleyeyim velet de olsa benden kısa insanlarla konuşurken gereksiz özgüven patlaması yaşıyorum. "Söyle gülüm, söyle çiçeğim, ne bok yemeye geldin?" Diye atarlandım. Kızın dediğine göre Daichou denen at yarrağı bizim takımı çağırıyormuş, lan tövbe, deli mi sikti bu herifi? "Tamam, bir yarım saate gelirim, hade yürü git sen." diye kışkışladıktan sonra içeri geçtim ve yatağıma oturdum.

Şerefsiz herif ne güzel uyuyordu... Hani derler ya, "uyandırmaya kıyamadım" diye, aynen öyle oldu işte. Uyandırmak yerine yüzünü kapatan güzel saçlarını çektim önce, tek parmağımla yanağını okşayıp o yanağı öptüm. Bu arada saçlarını topladığı lastiğini çıkardığımda da öyle fırlatıp atmamıştım, bileğime takmıştım. Yaa, böyle de romantik bir delikanlıyız biz. Lan bendeki triplere bakar mısınız, sanki o beni değil ben onu becerdim, öyle sahiplendim. Biz buraya nasıl geldik bu arada? Gayet, normal, yürüyerek. Bobu Rosu'nun sikik köşkünde sıkılınca buraya gelme kararı almıştık. Benim tek odalı evime. Her neyse, kalkıp her zamanki klasik görev kıyafetimi giydim. Basit bir siyah atlet, siyah pantolon ve yeşil chuunin yeleğim. Sonra chuunin yeleğini çıkardım ama, siyah atletin daha sexy ve asi durduğunu düşünerek. Çantamı ve diğer ıvır zıvırımı da hallettikten sonra evimden çıktım ve Daichou'ya küfrede küfrede yola koyuldum.





Ve le fin