Hey sen! Masum çocuk!

Çocuk yere düşürdüğü meyveleri hızlıca aldı ve elleri titreye titreye sepetine geri koydu. Korkmuş gözleriyle önünde giden iyi giyimli adama ve oğluna bakıyordu. Az önce yaptığı hatayı görmemiş olmalarını umuyordu. Kirlenmiş yüzünün her yerinden okunuyordu ne kadar korktuğu. Beti benzi atmıştı çocuğun. Bu denli korkmasının sebebi neydi diye düşündü Asuka. Dayak yemekten mi korkuyordu ? Yada hasta bir ailesi vardı ve karnını doyurmak için bu adamın meyvelerini beli kırılana kadar taşımak zorundaydı. Belki nedenini bilmiyordu bu durumun ama suçlusunu kesinlikle tanıyordu. Yıllardır düşlerinde ve düşüncelerinde savaştığı düşmanı ne kadar kuvvetli olduğunu bir kez daha çarpıyordu acımasız gerçeği tokat gibi Asuka'nın yüzüne. Her yerde. Buraya özellikle gelmemişti. Sadece biraz yürümek istemişti. Kafasını kurcalayan sorularından uzaklaşmak, sistemle olan savaşını biraz rafa kaldırmak. Fakat bu tam anlamıyla imkansız bir şeydi. Bu ayrımcılık her yerdeydi. Şu anda durduğu yerde ise soylular bariz bir şekilde "biz sizden üstünüz" mesajını gönderiyordu bu mahalleye. Yıkık dökük evlerin, bezgin insanların olduğu bu yerin hemen üzerinde merdiven gibi kazınmış dağların üstündeki soyluların evleri bulunuyordu. Bir kaç gün önce görevde bayıltıldıkları yerdi burası. O zaman çaresiz hissetmişti. Bu insanlarsa her zaman çaresizdi.
Gözlerini çocuktan alamıyordu. Elinden bir şey gelememesi onu daha da sinirlendiriyordu. Uzaktan izlemek, üç maymunu oynamak mide bulandırıcı bir korkak davranışıydı. Bir kaç ay önce olsa Asuka o çocuğun sırtından o yükü alırdı. Lakin abisi içeri alındıktan beri köyde mimlenmiş gibiydi. Başını belaya sokmamak için ekstra tedbirli davranıyordu. Bu durum daha da öfkelenmesine neden oluyordu. Otoriteye, köye karşı büyük bir sinir besliyordu içinde. Her an patlamaya hazır bir volkan gibi dolanıyordu ortalıkta. Dışarıdan çok sakin ve sessiz bir insan tablosu çizsede esas fırtına düşüncelerinde kopuyordu. Hele şu çocuğu gördükçe daha da şiddetleniyordu fırtınası.
Ellerini istemsizce yumruk yapıp kapatıyordu. Daha sonra tekrar açıyor ve tekrar kapatıyordu. Kendi kendine stresini atmaya çalışıyor birazcıkta olsa sakinleşmeye çalışıyordu. Nefes alışverişini kontrol altında tutuyor ve adamın üzerine yürümemek için yalvarıyordu bacaklarına. Ancak gözleri kesinlikle dinlemiyordu zihninden gelen emirleri. Ateş saçan gözleri adamın gözlerine kilitlenmişti. Nefretini oradan kusuyordu. Sadece bakışmak hoşuna gitmesede elinden sadece ama sadece bu geliyordu.
Gözlerini çocuktan alamıyordu. Elinden bir şey gelememesi onu daha da sinirlendiriyordu. Uzaktan izlemek, üç maymunu oynamak mide bulandırıcı bir korkak davranışıydı. Bir kaç ay önce olsa Asuka o çocuğun sırtından o yükü alırdı. Lakin abisi içeri alındıktan beri köyde mimlenmiş gibiydi. Başını belaya sokmamak için ekstra tedbirli davranıyordu. Bu durum daha da öfkelenmesine neden oluyordu. Otoriteye, köye karşı büyük bir sinir besliyordu içinde. Her an patlamaya hazır bir volkan gibi dolanıyordu ortalıkta. Dışarıdan çok sakin ve sessiz bir insan tablosu çizsede esas fırtına düşüncelerinde kopuyordu. Hele şu çocuğu gördükçe daha da şiddetleniyordu fırtınası.
Ellerini istemsizce yumruk yapıp kapatıyordu. Daha sonra tekrar açıyor ve tekrar kapatıyordu. Kendi kendine stresini atmaya çalışıyor birazcıkta olsa sakinleşmeye çalışıyordu. Nefes alışverişini kontrol altında tutuyor ve adamın üzerine yürümemek için yalvarıyordu bacaklarına. Ancak gözleri kesinlikle dinlemiyordu zihninden gelen emirleri. Ateş saçan gözleri adamın gözlerine kilitlenmişti. Nefretini oradan kusuyordu. Sadece bakışmak hoşuna gitmesede elinden sadece ama sadece bu geliyordu.