1. sayfa (Toplam 1 sayfa)
Sabah Esintisi

Gönderilme zamanı:
07 Tem 2015, 00:36
gönderen Yuuto Akane
Beklentiler daima üzer derler. Sahiden de öyle midir? Benim hayattan beklentim, artık beni daha fazla beklenti içine sokmaması herhalde... Elimi havaya kaldırdığımda ve ona baktığımda göremiyorum. Güneş öyle bir vuruyor ki sanki elim hiç yokmuş gibi... Görmediğim için hissedemiyordum da. Sadece güneşin ışıklarını ve gözlerimdeki parıltıyı hissedebiliyordum. Ama sağ elim yoktu. Hiç olmamıştı ve bunun eksikliğini çekmemiştim. Bunun insanda ürpertici hisler oluşturacağını düşünsemde hemen geçen şeylerdi bunlar. Çünkü elimi aşağı, dizlerimin üstüne indirdiğim an düzeliyordu. Elim yeniden varolmuş ve ben hiç o az önceki saçma düşünceleri düşünmemişim gibi. Şimdi de aynısı oldu işte.
Depresyonlu halimi acınası bulsam da içimden bir ses bu halimi kabullenmem gerektiğini söylüyordu. Yapacak en küçük bir işin olmayışı da canıma tak etmiyor değildi. Derken bu düşünceler eşliğinde elim ceplerime gitti. Yanıma her zaman olduğu gibi aynı zamanda, aynı saatte aynı şekilde yaklaşan seyyar satıcı her zamanki kahvaltımı hazırlamış bankın üstüne bırakmıştı. Bende aynı şekilde ücretini uzattım. Banktaki kahvaltımı pakedinden çıkarır çıkarmaz satıcı uzaklaşmaya başlamıştı. Her zamanki menümden biraz farklıydı. Bugün muzlu süt yerine portakal suyu içiyordum. Ancak geri kalanlar aynısındandı, fıstık ezmeli sandwich, kaşarlı poğaça ve bir muz. Şu sıralar dikkat ettiğim tek şey kahvaltıydı zaten. Onu da evimde değil, dışarıda yiyordum. Ailemden uzakta olmak, farklı bir yaşam sürmek beni zorlamamıştı ancak her gün farklı hissetmemi sağlıyordu. Nedense her gün uyandığımda acaba bugün nasıl hissedeceğim diye sorgulamaya başlamıştım ve hayırlısı neyse o olsun diyip geçiştiriyordum. Çünkü bu karar verilmesi gereken bir karardı. Hedeflerim vardı. Artık büyümüştüm. 20 yaşındaydım. Buna ek olarak bir Chuunindim ve daha yakışıklıydım.. Ah evet! İşin en önemli kısmı da zaten bu!
İlk olarak kaşarlı poğaçamı yemeye başladım bu sırada da düşünüyordum. Düşünmeye hep şu an olduğu gibi boş vaktim kalmıyordu. Defansif Doton teknikleri ile ilgili bir araştırmam vardı. Üstünde yoğunlaşacaktım fakat tüm bu düşüncelere daha başlayamadan veda etmiştim. Evet... O gelmişti.. Aynı saatte, aynı yerde! Sapsarı saçları, mas mavi gözleri! Bebek gibiydi! Aklım başımdan gitmiş, onun yanına konmuştu. Kalbim deliler gibi atıyordu. Elimdeki poğaçanın bittiğini anlayamayacak kadar şaşmış kalmıştım. Kendimi tutmam yersizdi daha fazla. Yerimden doğruldum, Önce sağa baktım, sonra da sola. Tam önümde duruyordu. Ona doğru koşar adım ilerledim. Sadece onu düşünüyordum, sadece onu. Ona odaklanmıştım! Bu sefer olacaktı. Onunla konuşma fırsatı bulacaktım. Bu cesareti kendimde bulacaktım. Bunu yapamazsam kendime shinobi de diyemezdim! Derin bir nefes aldım, gözlerinin direk içine baktım.
"Günaydınlar efendim! Düşündüm de son zamanlarda hep burada takılıyorsunuz. Ee haliyle ben de sizi hep görüyorum. Bir merhaba demezsem ayıp etmiş olurum diye düşündüm!" Bu şekilde bir başlangıç yapmak... Bana yakışmıştı doğrusu. Tam gaz devam ettim:
"İsmim Yuuto Akane!"
Re: Sabah Esintisi

Gönderilme zamanı:
07 Tem 2015, 01:01
gönderen Yuuto Akane
"Size de merhaba Akane-kun. İsmim Yashi. Pardon ama güzel bir kitap okuyordum. Şimdi kaldığım yerden devam etmek istiyorum, iyi günler."
Hay dilim kopaydı.. Hay ayaklarım su toplayaydı.. Hay beynim patlayaydı da konuşmayaydım ulan! Bu kızlar beni öldürecek! Ne yapalım yani anlamıyorum ki? Canım sıkkın, değişiklik arıyorum. Duygusal eksiklik hissediyorum. Bu doğal değil mi lan? Gittim hoşlandığım bi kıza yürüdüm, en azından insanı bir biçimde yaptım lan bunu! Yok arkadaş insanlık kalmamış. Heh kitapmış! Bak bana bak nah kitap sana. Tuttuğumu koparmadan gitmiyorum lan! O kız bana bakacak!
"Vay be! Umm.. Bende kitap okuyordum en son. Yani evdeyken. Şu an okumuyorum tabi ehehe.. Genelde evimde okurum. Bu arada tek yaşıyorum. Ev genelde boş yani. Ev boşken kitap okuyorum ben. Yani ev boşken sadece kitap okumuyorum tabi..." Abi noluyor ya, yine kaptırdım gidiyorum. Bu gidiş iyiye mi yoksa kötüye mi gidiyor hiç çözemedim ama yardıralım derim ben. Artık geri dönüş yok gibi. "Ne kitabı okuyorsunuz peki siz?" Sonunda insan gibi konuşabilmiştim. İnsani bir cümle kurmuştum. Ev muhabbetine erken girişim yüzünden kızın yüzünde oluşan o abuk ifade katlanılamaz biçimde rahatsız ediciydi. Kendimi abaza gibi hissetmiştim.. Abaza mıydım?
Kız hala yüzüme bakıyordu. Gözünü kitaba bir saniye götürdü ve kapattı. Ardından ellerini dizlerinde birleştirdi. Manzarayı görüp olayı kavramam çok geç olmamıştı. "Aşk seninle güzel adlı bir kitap. Nişanlım doğum günümde hediye etti." Sözleri dilinden düşerken parmağındaki yüzüğü farketmem bir olmuştu. İlk baş geriye doğru bir adım, sonrasında aynı klasik ortamı terk ediş sözleri... "Nişanlın demek! Vay canına, güzel bir hediye. Okudukça onu hatırla! Bu arada benim gizli bir göreve falan çıkmam lazım. Gizli olduğundan ben bile ne zaman göreve çıkacağımı bilmiyorum! Neyse kendine iyi bak, görüşürüz!"
Uzaklaştığım an arkama bir an olsun dönüp bakayım demedim. Kız nişanlıymış ulan.. Oldukça da gençti. Gözünü kitaptan bir an olsun ayırıp bana bakmadı. Eminim nişanlandığına pişmandır. Ben kaçar mıyım ha? Bankıma manidar bir göz atıp popomu onunla buluşturdum. Ve tekrar arkama yaslandım. Kahvaltıma devam edecektim. Ardından bu sabah avını geride bırakıp biraz turlayacaktım. Can sıkıntımı alacak herhangi bir şey yapacaktım işte. Belki Rai amcaya yardım ederdim, belki de dedeme uğrayıp muhabbet ederdim. Ama bugünlük bu kadar av yeterliydi...
Re: Sabah Esintisi

Gönderilme zamanı:
09 Tem 2015, 13:17
gönderen Yuuto Akane
"Komik olma! Sen ve aşçılık ha?" Dedikten sonra arkasına yaslandı. Pofuduk koltuğuna bir güzel gömüldü Rai amca. Beni dikkatli gözlerle süzerken o gözler merak içinde kıpraşmaya başlamıştı. Ne söyleyeceğimi merak ediyordu. Onu ikna edecek bir şeyin geleceğini beklediği her halinden belliydi zaten.
"Yaparım ya ne olucak! Bugünlük sen rahatına bak, mutfağıda bana bırak! Ne olur ossan?!" Diyebilmiştim bende. Biraz cebimi doldurmak biraz da günümü geçirmek için yapıyordum bunu. Rai amca hastalığı nedeniyle her gün zorlanarak çalışıyordu. Bunun bilincindeydim. O bu dünyadan göçene kadar ona edebildiğim kadar yardım edersem bu bana kar kalırdı. Ayrıca çok değer verdiğim bir dostum olduğu için bunu istiyordum.
Rai amca bana baktı. Sigarasını derince tüttürüp tekrar konuştu. "Evlat, mutfağımı soymayacak olsan dükkanı sana bırakmaz mıydım? Ayrıca gelen bayan müşterilere de sarkıyorsun. Buna izin vere.." Derken bir nefes aldı. Rahatsızdı bugün. Bunu farkedebilmiştim. Konuşmasını bitirmeden ben söz aldım. "Amca tamam sen nasıl istersen yemek çalmak yok, kızlara sulanmak yok. Burda seni düşünüyorum! Çok para da istemem ya valla bak! Hadi git evine dinlen biraz hadi. Bana bırak sen işleri." Üzüntülüydüm, hüzünlüydüm aslında. Rai amcanın hastalığı gün geçtikçe ilerliyordu. Yaşı 70 olmuştu. Bana bakıyordu. Gözlerinde bir ışıltı vardı. Beni süzerken tekrar söz aldı. Sözleri de bakışları gibi duygu yüklüydü. "Sana baktığımda babanı, dedeni görüyorum evlat. Sevgi dolusun, iyilik dolusun. Bana yoldaş olduğun için teşekkürler. Öhöhö, öhö.. Dükkan sana emanet, gidip biraz dinleneyim ben. Akşama dönerim!"
Ossan çıktığı andan itibaren içimde bir boşluk oluşmuştu. Çok değişik hissetmiştim. En iyi arkadaşının sana güvenmesi gibi güzel bir his gerçekten de gününün güzel geçmesini sağlayabilirdi. O yüzden bu yorucu günü de çok rahat atlatacaktım. Elime mutfak eldivenlerini taktım, önlüğümü bağladım. İşe koyulma vaktiydi. Akşama kadar dükkan bendeydi ve biraz olsun elime para geçecekti. Bu da iyidir aslında...
Re: Sabah Esintisi

Gönderilme zamanı:
09 Tem 2015, 13:32
gönderen Yuuto Akane
"Akane-saaan! Masa 4'e her zamanki gibi bir ramen!"
"Her zamanki gibi ne lan! Sanki 10 senedir çalışıyorum burda!?
"Karabiber yok, sakın koyma!"
Ölüyorum ya.. Bugünün bu kadar yoğun geçeceğini kim bilebilirdi. Tek başımaydım koskoca mutfakta. O kadar çok sipariş birikmişti ki.. Hangi birine yetişeceğim ulan... Ah be ossan! Senin için nelere katlanıyorum gör halimi bak. Sıra bir sonraki önemli siparişe geldiğinde, eldiven değiştirme gereği duymuştum. Ellerim su toplayacaktı yorgunluktan. Hızlıca rameni hazırlamaya başladım. Ne demişti ya? Bol karabiberli miydi? Aynen bol bol karabiberli! Umarım doğrudur. Doğru olmasa da arada kaynamış deriz ne olacak yani! Önümdeki karabiberi ramenin üstüne boşalttım. Ardından rameni tepsiye yerleştirip garsonu çağırdım. "Siparişler hazıııır!"
Rai Amca gideli bayağı olmuştu. Dönmesi gereken saat de gelmişti. Sipariş yoğunluğu azaldığından biraz mutfağı toplamak en doğrusuydu. Tam işe koyulacakken bir ses işittim. Biri beni çağırıyordu. "Akane-kun, köy devriyesi kapının önünde. Ve sanırım... Üzgünüm.." Garson 12 yaşında bir çocuktu. Gözleri kızarmıştı. Önemli bir şey olduğu her halinden belliydi. Kapıya doğru tüm hızımla atıldım. Köyden chuuninler vardı. Yanlarına gittiğimde kaptan olan Toshi ile konuştum. "Noluyor beyler? Sorun nedir?" Toshi'nin yüzü düşmüştü. Bana bakıp konuşmakta güçlük çekti.
"Akane-kun. nasıl söylenir bu bilemedim. Rai-san evinin bahçesinde bulunmuş. Ve o... Başın sağolsun Akane-kun."
Ossan.. Sen öldün mü? Beni bıraktın mı?
Re: Sabah Esintisi

Gönderilme zamanı:
09 Tem 2015, 13:51
gönderen Yuuto Akane
Kendimde miydim ben? Kendimi hissedemiyordum. Etrafımda bir sürü insan toplanmıştı. Hepsinin bana hanımevladı gözüyle bakmasına izin veremezdim. Gözlerim ağlamak istiyordu. Gözyaşlarıma izin veremezdim. Önlüğümü çıkardım. Kapının hemen önüne fırlattım. Rai-san'ın evine doğru koşar adım ilerlemeye başladım. İleride bir köşe vardı. Orayı döner dönmez ise depar atmaya başlamıştım. Tek istediğim şey bunun kocaman bir yalan olmasıydı. Bu bir şaka olmalıydı. İnanmak, kendimi buna inandırmak istemiyordum. Çünkü, ilk defa bir dostum beni bırakıp gidiyordu... Ben buna hiç alışık değildim.
Rai amcanın evinin önüne geldiğim an sağlık ekipleri oraya toplanmıştı. Oraya doğru koştum. Avazım çıktığı kadar bağırdım. "Heeeey! Ossan nerde? Rai Amca nerde?" Biraz bakındıktan sonra ise Rai-san'ı bir sedyede taşıdıklarını gördüm. Oraya doğru koştum. Tam o sırada bir medic-nin yanıma geldi. Benim bu dehşete kapılmış halime acımış olsa gerek, bana açıklamalar yapmaya başlamıştı. "Kalp krizi geçirmiş Akane-kun. Bizim haber alıp buraya gelişimİz bir hayli geç oldu. Kurtaramadık. Başın sağolsun.." Ona tekrar baktım. Kalbim acı içindeydi. Hiç bir şey düşünmeye mecalim kalmamıştı zaten. Olduğum yere çöktüm. Kafamı ellerimin arasına aldım. Sonu gelmez bir kabusun içindeymişim gibiydi. Her şey beni üzmeye programlanmıştı. Kapkara bir gün geçiriyordum.
Aklımda sürekli Ossan'ın bana söylediği son sözler vardı. İlginç olan ise, benim o sözlerin hepsini harfi harfine hatırlamam olacaktı ki. Belki de hayatımda duyduğum en dostane, en sadakat dolu sözlerdi. Onun benim için önemi büyüktü. Ossan'a güzel bir veda edebilmiştim aslında. O da son zamanlarında oldukça mutluydu. Ama yine de bu.. Bu benim üzülmemi, kahrolmamı erteleyecek bir şey değildi. Şimdi ne olacak düşünceleri etrafımı sarmalamışken. Omzuma dokunan bir el hissettim. Her zaman ki gibi, oldukça ağır. Yumuşak bir ses tonu ile babam: "Akane, kalk hadi. Eve git. Ben hallederim." Ayağa kalktım. Zorlanmıştım. Ancak babamın karşısında bu denli güçsüz duramazdım. Beni böyle düşünmemeliydi. Yasımı sonra tutabilirdim. Babam böyle görünmemi istemezdi. Gözyaşlarımı sildim. Yine beni bu durumdan kurtaran babam olmuştu. Her durum da bu kadar güçlü ve dayanıklıydı. Ossan da babamın çok iyi bir dostuydu. Ne kadar üzüntülü olduğunu tahmin bile edemiyordum. Ancak şu an konuşulacak bir şey olmadığını da biliyordum. Babama hiç bir şey diyemedim. Sadece kafamı sallayabildim. Onayladım. Ardından arkama son kez baktım. Ossan ile arkadaşlığımız bu evde başlamıştı. Ne var ki, yine bu evde bitti...