Cennet'in Güneyi

Moderatör: Game Master

Cennet'in Güneyi

Mesajgönderen Jinryu Mao tarih 24 Eyl 2014, 22:30

Hayat zordur, herkes için ayrı ayrı. Her varlığın kendine göre sorunları ve bunlara karşı bir savunma mekanizması vardır. İnsanın sorunu ise savunma mekanizmasının sorunun kaynağı olmasıdır elbette. Açgözlülük, zalimlik sadece insana özgü özelliklerdir; hırs ve merhamet de. İnsan sadece zıtlıklara bir denge sağlayabildiği zaman gerçek erdeme ulaşabilir.- Tzu-san

"Ben niye buradan hiç bir kelime anlamadım?" diye bağıracak gibi oldu bir an Mao. Sonra durup sessizce ders çalışan kız kardeşine fısıldadı aynı cümleyi yavaşça. Büyük abisi kaya taşımaktan yorgun düşmüş halde taştan ranzanın altında uyuyordu. Loş bir ışık duvara tutturulmuş sarı lambalardan çıkıp beyaz toprak rengindeki dar odayı güneş turuncusu bir renge boyuyor ve duvardan geliyor olmasına karşın çocukların kocaman gölgelerini üretmiyordu. Babası gerçekten başarılı bir mimardı ve yaptığı en güzel evi içinde yaşayacak ailesi için yapmıştı elbette.

Küçük kız kardeşiyle göz göze gelmişken duvarın beyazını annesinin nasıl boyadığını hatırladı; o, yepyeni temizlenmiş taş zeminde tabiri caizse ayak altında dolanırken annesi bir eliyle hamile karnını tutup bir yandan elindeki boya fırçasıyla yukarılara ulaşmak için parmak uçlarına yükseliyordu. Gözleri yaşarırken annesinin terlikle kıçını kıpkırmızı yaptığı zamanları bile özlediğini fark etti ve kafasını azıcık sallayarak kardeşinin cümlesini yarısından başlayarak da olsa dinlemeye karar verdi; "...demem o ki abi, sırf yeşil gözleri ve açık renk saçları var diye Zen'ci kızlarla takılıp o felsefi kitaplardan almamalısın. Hem hiç bir şey anlamıyorsun, hem de babam görürse çok kızar biliyorsun. Ayrıca shinobi kariyerini de düşün, yüksek yerlere çıkmak için fişlenmemen gerekir.".

"Çok biliyon sen." diyerek atladı ranzadan aşağı Mao. Yüzünde hınzır bir gülümseme vardı, gözlerindeyse parlak bir bakış; parlaklık annesini hatırladığında oluşmuş olsa da bütün kardeşlerinde annesini görmek ona güç veriyordu. Ailenin en küçük kızıydı Mio ve annesinin mantıklı düşünce huyunu almıştı. Şimdiden aile işlerinin yöneticisi veya bir diplomat olabilecek yeteneğe sahipti. Tek sorun kırılgan olmasıydı, annesinin hamileyken bile-ki hamile olmadığı zamanları hatırlamak Mao için zordu- her işi yapabilmesini sağlayan azim Mao'ya geçmişti. Gülümsemesi dişlerini gösterecek şekilde büyürken kız kardeşinin gözleri de korkuyla büyüdü. Mao küçük kızın üstüne atlarken Mio'nun yapabileceği tek şey kitaplarını ve mürekkebini çalışma masasının kenarına itmek oldu, küçük kız gıdıklanırken dünyanın en sert tekmelerini atıyordu zira.

İkili eğlence Mao'nun ensesini sıkıca kavrayan el tarafından sona erdi. Ensesi kavranınca kedi yavrularıyla aynı tepkiyi veren Mao abisinin avcunun içinde en yakındaki minderli sandalyeye oturtulurken Mio kahkahasını yeni bitirebilmişti. "Ne var Takashi?" demesiyle beraber abisi konuşmaya başlamıştı elbette.

"Vaay, kim bu şanslı yeşil gözlü kız? Büyüdün de kızlara mı bakmaya başladın, dün o yüzden asılıyodun demek-"

Takashi'nin sözü koridorda duyduğu ayak sesleri yüzünden kesilmiş, bedeniyse hiç zaman kaybetmeden beş dakika önce yattığı yatağa atlamıştı birden. Mao asılmak terimi yüzünden, her ne kadar odadaki tek dişi sekiz yaşındaki kız kardeşi olsa da esmer teninin üstüne çıkan bir kızarmışlıkla kaplamıştı yüzünü. En yakınındaki taş kalemliği abisine fırlatırken kulaklarını düzensiz ayak seslerine vermiş ve gelenin iki kişi olduğunu anlamıştı. Taş odanın tahta kapısı sertçe açıldığında odaya ilk giren diğer abisi savaşta yaralanmış kambur bir asker gibi sendeleyerek diğerinin yattığı yatağa düşmüştü; komik ve anlaşılmayan bir dilde sayıp sövüyordu Ishigakure'nin taşlarına.

Ardından babası girdi odaya Mao'nun. Yüzünde alnından akan terle yeşeren gurur dolu bir gülümseme vardı, Arashi'nin de halinden anlaşıldığı gibi bütün gün çalışmışlardı, normaldi bu sevinç. Her işten dönüşü gibi çocuklarını sorguya çekip onlara günlerini soracaktı elbette, Mao'nun gözleri korkuyla kısılırken babasının konuşmadan önce çektiği nefesi yavaş çekimde izledi, kulağını kapatmak isterdi, ama altı senedir onlara annelik ve babalık yapan adamı üzmek istemiyordu. Kardeşlerinin hiç biri de üzmemişti şimdiye kadar babasını, babası da üzülmek için hiç sebep aramamıştı. Mao akademiye yazılmak istediği zaman üzülmüştü elbette, Mao bunun farkındaydı. Sonuçta babasının işlerine, özellikle taş işçiliğine en çok merakı olan oğluydu. Mao her ne kadar babasına yardım edeceği sözünü tuttuysa da, babası bir gün geri dönmeyeceğini biliyordu. Ya saçma bir görevde, hiç tanımadığı insanlar için ölecekti adamın oğlu, ya da bir gün vazgeçecekti, yahut ailesini unutması istenecekti. Ve Mao bunu yapardı, sadece ona kız kardeşlerini daha iyi koruyacağını söylenmesi yeterdi.

"Mio! Bugün ne yaptın, derslerine çalıştın mı? İşlerin başına geçip aile işimizi büyük şehirlere taşıyacaksın, unutma. Hem abilerin büyük ihtimalle serseri olur, onlara bakacak biri lazım, ablan aşçılığı daha çok seviyor nedense. Takashi, iyi oldun mu? Özür dilerim oğlum, salak işçiler çıkabiliyor arada. O taşın altında bir yerlerin kırılır diye çok korktum bilesin. Mao!.." bir an nefes aldı adam, çok çalıştığı zaman hep böyle fazladan heyecanlanıyordu. Gerçi hep heyecanlı, küçük şeyleri fazla önemseyip abartan biri olmuştu. Çok konuşurdu, bazen boş konuşur, bazen de hiç olmayacak yerden çocuklarının ağzını açık bırakacak bilgelikte şeyler söylerdi. Bütün akrabaları onun hep böyle olduğundan yakınmış olsa da adamın beş çocuğu da babalarına hayran söylediği her kelimeyi dinlerlerdi. Mao'nun teyzesinin anlattığına göre çocuklarının durgun annesini tavlamak için o kadar fazla şebeklik yapmıştı ki bir süre sonra kadın pes etmişti. Ama en büyük abisi olayın aslını anlatmıştı zaten kardeşlerine, annesi ne zaman babası heyecanlansa onu kendi haline bırakmıştı delidir ne yapsa yeridir hesabı. Zaten Mao'nun teyzesi her şeyi çok abartırdı, ona göre çocukların anneleri babasının her gece hiç durmadan sevişmek istemesi yüzünden, yorgunluktan ölmüştü. Küçükken duyduğu çığlıklardan ve inlemelerden dolayı olsa gerek buna inanmıştı Mao, tabi ki kuşlar ve böcekler hakkında konuşmadan önceydi bu, babasının annesine her gece zarar verdiği falan yoktu.

"Ne diyordum, MAO!" diye konuşmaya devam etti babası fazla ısınan beyninin ön lobunu soğutmayı başardıktan sonra; "Çok güzel bir iş geldi, başkentten büyük bir inşaat şirketi geldi- daha doğrusu Rüzgar Ülkesinin Sunagakure'sinden başkente gitmişler, başkent de demiş ki bizde şöyle bir köy var en iyi taşları taş işçilerini orada bulursunuz. Adamlar büyük bir proje üzerinde çalışıyorlarmış, taş örneklerine ve ustalara ihtiyaçları varmış. Bu yüzden bir kafile göndermişler ama yolda saldıran haydutlar görevlendirilen taş ustasını öldürmüş, kafilenin kalanı da işte düşünmüş biz hazır araba var buradan götürelim. Bizim köye gelmişler ama bizimkiler size koruma vermeyiz demişler, zaten karavan korumalarını da köye almamışlar. Bizden Mishi-san var tanırsın taş ustası, onu ve en iyi taşçılarımı gönderdim, ama biliyorsun haydutlar var ve Mishi'yi de atamam öyle haydutların arasına. O yüzden seni gönderdim, hem benim adıma anlaşmaları yaparsın falan. Beğenirlerse bizden dışarı baya bir satış olacak, bakarsın biz de taşınırız." adam bir an durdu, nefes almak için durmamıştı. İş teklifinin hevesiyle önemli bir şeyi unutmuştu ve onu hatırlamıştı şimdi. Mao bir Ishigakure shinobisiydi iş için "taşınması" olanaksızdı. Taşınmayacaklardı. Mao'dan ayrılmak gibi bir seçenek yoktu elbette. "Yani en fazla ben ve abinler bir kaç ay gidip geliriz, ama kafileyi senin götürmen lazım. Hazır tatilde gibisin, yolda öğretmenlik sınavlarına hazırlanman da engellenmez. Yeni yerler de görürsün."

"Gideriz baba." dedi Mao gülümseyerek. "Ama para alırım haberin olsun." dedi dişlerini gösterek ve gülümsedi ardından.
En son Jinryu Mao tarafından 01 Eki 2014, 18:24 tarihinde düzenlendi, toplamda 2 kere düzenlendi.
Resim
The supreme vice is shallowness.
O. Wilde

föşik cynic

Künye
İsim: Jinryu Mao
Yaş: 17
Cinsiyet: Erkek
Element: Doton
Seviye: C
Ürtbe: Chuunin
Alım Gücü: 3 - Düşük Gelirli/5

Profil
Güç:7
Çeviklik:6
Kondisyon:5
Potansiyel:3
Varlık:4
Zeka:5


Ninjutsu
Kebudan no Jutsu, C Rank
Kullanıcı kısa bir el mührü dizisinin ardından ağzından toz çıkartmaya başlar. Bu tozun içinde büyükçe taş parçaları bulunur. Toz, tazyikli bir şekilde ağızdan çıkar ve kullanıcının önünde bulunan herkes bu tozdan etkilenir. Tozun içinde bulunan ufak taşlar rakiplere çarpar, derilerini sıyırır ve görüş mesafesini düşürür. Göz gibi hassas dokulara zarar verir.

Moguragakure no Jutsu, C Rank
Orta seviyede bir el mührü dizisinin ardından kullanıcı tekniği aktif eder. Kullanıcı teknik sayesinde yerde ancak bir vücudun sığabileceği kadar bir delik açar ve oradan yerin altına girer. Kullanıcının yerin altına girmesinin ardından ise bu delik kapanır ve kullanıcı tamamen yer altında kalır. Yer altında olan kullanıcı bu katmanda ilerleyerek kendini gizleyebilir. Öte yandan zemindeki hareketleri sezebilen kullanıcı sürpriz ataklar gerçekleştirme imkanına sahip olur. Kullanıcı yer altında istediği mesafede gidebilir ve istediği derinliğe inebilir. Ne var ki bunun sınırı da kullanıcının kullandığı chakra ile doğru orantılı olarak artmaktadır.

Tsuchiganji no Jutsu, D Rank
Kullanıcı ellerini yere koyar ve chakrasını yüzeye yaymaya başlar. 150 metre civarında, hareket eden herkesin yerleri tespit edilebilir, ancak bu tespit aşırı keskin değildir, kabaca yön tayinine yarar. Dokunulan yüzeyden daha aşağıda veya daha yukarıda bulunan kişiler bu teknik ile tespit edilemez. Teknik açık kaldığı sürece chakra yer.


Taijutsu
Juudaichi Stili B Rank
Oukashou, C Rank
Kullanıcı chakrasını yoğurur ve elinde toplar. Ardından yumruğunu savurarak hamlesini yapar ve yumruk hedefe isabet ettiği anda chakra dışarı salınır. Bu şekilde, kullanıcının yumruğunun yıkıcı gücü aşırı derecede artar. Bu tekniğe yakalanan rakip metrelerce yuvarlanabilir. Teknik ile ince duvarlar kırılabilir.

Beceri Listesi
Meishou-dou, D-Rank
Juudaichi 3

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Korumalı Gözlük[Yüksek Kalite]
Metal Eldivenler ve El-Ayak Bilek Koruyucuları
Toshiki'nin Modifikasyonu;
Her iki eldivenin parmak eklem boğumlarına rivetler eklenmiştir. Bunlar paslanmaz ve yerlerinden çıkmaz. Yumruların hasar potansiyelini arttırır, delici özelliktedir.

İkili sis Bombası Paketi
Kullanıcı avatarı
Jinryu Mao
 
Mesajlar: 122
Kayıt: 09 Eyl 2014, 14:53

Re: Cennet'in Güneyi

Mesajgönderen Jinryu Mao tarih 27 Eyl 2014, 20:33

Tabi ya, öğretmenlik sınavları... Mao, akademi boyunca öğrendiği şeylerin sorulacağını düşünmüştü hep şu Akademi Öğretmenliği Sınavlarında, sonuçta öğretmenlerin öğreteceği şeyleri bilmesi yeterlidir, öyle değil mi?

"Öyle değil şaşkın!" demişti yeşil gözlü kız gülerek. Mao'nun saflığı her zaman alay konusu olmuştu, ama ilk kez birilerinin hoşuna gidiyordu. Koyu sarı dalgalı saçlarının vücudunun ön tarafına düşen kısmı güldüğü zaman ışıkla dans ediyordu, ya da Mao kızın ciğerlerinin hızlı hareketinin sonucunu öyle abartmayı seviyordu. Çiçekçinin kızıyla ilk bu yüzden karşılaşmıştı zaten, rutin bir devriyede Ishi'nin çevresinde bodur ağaçlar ve otumsu bitkilerle dolu tepeleri gezerken duydukları yardım çığlığına koşmuştu takımıyla beraber. Takım lideri Gyaro- manchu sakallı uzun boylu ve ince bir jounin'di- çığlığın geldiği noktadan gelen sesleri önceden duymuş ve önden gitmişti. Büyükçe, üzerindeki kocaman yarıklardan kökler fışkıran bir kayanın arkasına vardıklarında iki gennin'in öğretmeni çoktan eşkıyaları kovalamaya başlamış ve kayanın dibinde zor durumda olan kafileye öğrencilerinin arkadan gelmekte olduğunu haber etmişti bile.

Kafile eşkıyalara teslim olup mallarını ve büyük ihtimalle aralarından bir kaçını vermeyi reddedince çatışma başlamış ve silahlı eşkıya grubu kazanmıştı belli ki. Mao ve takım arkadaşı Zhu'nun yaşlarında bir kız göğsünden paslı bir bıçakla yaralanmıştı ve yaşlı bir adam boğazındaki kesikten olsa gerek, ölmüştü. Mao hiç düşünmeden kızı alırken kızın babası olduğu belli olan adamı sorguya tutmuş ve eşkıyaların sayısını öğrenmişti. Zhu, Mao'nun bir şey söylemesini beklemeden sayıca üstün eşkıyaları kovalamaya giden öğretmenlerinin peşinden giderken Mao altı kişilik kafileye ölen eşkıyaların silahlarını alıp hızla köye yönelmelerini söylemiş ve var gücüyle kollarının arasında ölmek üzere olan koyu sarı saçlı kızı köye götürmüştü. Olay, genç shinobiler ve öğretmenleri Gyaro hasar almadan çözülmüş, eşkıyalardan hayatta kalanlar zindanlara atılmış, Mao'nun kurtardığı kız sağ ciğerinde büyükçe bir yarayla da olsa ayağa kalkmıştı. Adı Saen'di, kitap okumayı, bir şeyleri düzeltmeyi severdi. O gün birbirlerini tanıdıkları günden bugüne Mao'ya her buluştukları zaman bir kitabı anlatır, sonra hiç bir şey anlamayan çocuğa açıklama yapardı bütün gün. Mao, her cümlesiyle ilgili ters bir argüman sunardı, sunardı ama hiç bir zaman savunmazdı. Kızın kendi düşüncesini savunurken aldığı ciddi tavır, o sürekli dalga geçilen çocuğun söylediklerinin ciddiye alınması Mao'yu her zaman mutlu etmişti, zira Mao hiç bir zaman düşünerek cümle kurmamıştı.

İnsanların sınıflara ayrılması, ülkelerin ne üdüğü belirsiz sebeplerden çıkan savaşlarına geniş kültürler ve sınırsız beceri saklayan saklı köylerin katılıp birbirlerini öldürmesi, Shinobiler ve askerlerin gelen emirleri hiç sorgulamaması, insanların kara parçasının her yerinde düzensiz bir kaos halinde yaşaması. Saen bunların hepsinden şikayetçiydi, Mao hiç bir zaman bu kadar derinlemesine düşünmemişti. Saen nihai düzenin herkesin iç huzuruna ermesinde buluyordu, inanç, onları oluşturan her şeye yönelmeliydi. İnsan, Bund-sennin gibi dünyayla bir olacak kadar arınmış olamasa bile dünyayla bir olmalıydı.

Efsane bahsederdi köy kütüphanesindeki eski görünen parşömende, saklı köylerden bile eski zamanlarda Ninjutsu'da ustalaşmış bir keşiş vardı Bund adında. Keşişin ağzından yazılmış bir yazıt bulmuştu büyük bir ağacın dibinde parşömenin yazarı, söylediğine göre;
Yol yürüdüm, savunmasızlara saldıran haydutlar gördüm, yaktım.
Yol yürüdüm, haydutların yaktığı köyleri gördüm, suyla söndürdüm.
Yol yürüdüm, boğulmuş insanlar gördüm, toprağın altına gömdüm.
Yol yürüdüm, hastalık gördüm, havayla temizledim.
Yol yürüdüm, hastalıktan sağ kalan fakir insanlar gördüm, savaşmayı öğrettim.
Yol yürüdüm, savaşmayı bilen insanlar gördüm, başladığım yere geri döndüm.
Ağaç dibine oturdum, savaşmayı unuttum.

Parşömen yazıtın yazarının taşın altına adını kazıdıktan sonra hiç bir yerde görülmediğinden bahsediyordu sonra. Mao hiç bir zaman anlamamıştı, saçmaydı. Savaşmayı unutmak savunmasız kalmaktı. Muhtemelen Bund-sennin bir haydut tarafından öldürülmüş ve bütün parası çalınmıştı. Mao dövüşmeyi bilmese kardeşlerini nasıl korurdu ki?

"Saen, ben Rüzgar Ülkesi'ne yola çıkıyorum." dedi Mao, yolculuğunu dramatize ederek. Yalan söylemeyecekti elbette, sadece o açıklama yapana kadar Saen'in yüzündeki hüznü görmek istemişti. Bir shinobi için daha büyük bir ülkeye uzun yol demek, önemli bir görev demekti. Önemli görevler de tehlikeli olurdu elbette. Mao, gördüğü tek gerçek sevgiyi ailesinden gördüğünü düşünmüştü hep. Chuunin olduktan sonra ne Zhu'yu görmüştü ne de Gyaro-sensei'sini, onlar onu hiç görmek istememişti belli ki, bir tebrik bile gelmemişti. Kızın yaşaran yeşil gözlerine bakarken ilk kez sevildiğini hissetti, ardından kendine kızdı bir anda gözlerden akan yaşı gördüğünde kendisi mutlu olmuştu elbette kızın onu kaybetme korkusuyla hüzünlenmekten, ama bunun için onun ağlamasına izin vermek? Hemen annesinin ölmeden abilerinden biri için ördüğü kazakla yanaklarını sildi kızın, ardından şimdi gereksiz olduğunu düşündüğü dramayı bitirerek taş götüreceklerini söyledi geniş bir gülümsemeyle. Saen için hep geniş gülümsemesi gerekiyordu, yoksa dalga geçtiğini düşünürdü Saen hep. Mao bütün öğleden sonrasında yolunun iyi geçmesi için dilekler almıştı kızdan, ardından yanağa tek bir öpücük. Bir köy çocuğu için güzel bir başarıydı elbette, ama Mao için azdı. Abileri zaten onu tecrübe kazanacağı okullara götürmüştü bile.

Ertesi gün, yolculuk günüydü.
dipnot: Yola çıkaramadım yine ya la.
En son Jinryu Mao tarafından 01 Eki 2014, 18:25 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Resim
The supreme vice is shallowness.
O. Wilde

föşik cynic

Künye
İsim: Jinryu Mao
Yaş: 17
Cinsiyet: Erkek
Element: Doton
Seviye: C
Ürtbe: Chuunin
Alım Gücü: 3 - Düşük Gelirli/5

Profil
Güç:7
Çeviklik:6
Kondisyon:5
Potansiyel:3
Varlık:4
Zeka:5


Ninjutsu
Kebudan no Jutsu, C Rank
Kullanıcı kısa bir el mührü dizisinin ardından ağzından toz çıkartmaya başlar. Bu tozun içinde büyükçe taş parçaları bulunur. Toz, tazyikli bir şekilde ağızdan çıkar ve kullanıcının önünde bulunan herkes bu tozdan etkilenir. Tozun içinde bulunan ufak taşlar rakiplere çarpar, derilerini sıyırır ve görüş mesafesini düşürür. Göz gibi hassas dokulara zarar verir.

Moguragakure no Jutsu, C Rank
Orta seviyede bir el mührü dizisinin ardından kullanıcı tekniği aktif eder. Kullanıcı teknik sayesinde yerde ancak bir vücudun sığabileceği kadar bir delik açar ve oradan yerin altına girer. Kullanıcının yerin altına girmesinin ardından ise bu delik kapanır ve kullanıcı tamamen yer altında kalır. Yer altında olan kullanıcı bu katmanda ilerleyerek kendini gizleyebilir. Öte yandan zemindeki hareketleri sezebilen kullanıcı sürpriz ataklar gerçekleştirme imkanına sahip olur. Kullanıcı yer altında istediği mesafede gidebilir ve istediği derinliğe inebilir. Ne var ki bunun sınırı da kullanıcının kullandığı chakra ile doğru orantılı olarak artmaktadır.

Tsuchiganji no Jutsu, D Rank
Kullanıcı ellerini yere koyar ve chakrasını yüzeye yaymaya başlar. 150 metre civarında, hareket eden herkesin yerleri tespit edilebilir, ancak bu tespit aşırı keskin değildir, kabaca yön tayinine yarar. Dokunulan yüzeyden daha aşağıda veya daha yukarıda bulunan kişiler bu teknik ile tespit edilemez. Teknik açık kaldığı sürece chakra yer.


Taijutsu
Juudaichi Stili B Rank
Oukashou, C Rank
Kullanıcı chakrasını yoğurur ve elinde toplar. Ardından yumruğunu savurarak hamlesini yapar ve yumruk hedefe isabet ettiği anda chakra dışarı salınır. Bu şekilde, kullanıcının yumruğunun yıkıcı gücü aşırı derecede artar. Bu tekniğe yakalanan rakip metrelerce yuvarlanabilir. Teknik ile ince duvarlar kırılabilir.

Beceri Listesi
Meishou-dou, D-Rank
Juudaichi 3

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Korumalı Gözlük[Yüksek Kalite]
Metal Eldivenler ve El-Ayak Bilek Koruyucuları
Toshiki'nin Modifikasyonu;
Her iki eldivenin parmak eklem boğumlarına rivetler eklenmiştir. Bunlar paslanmaz ve yerlerinden çıkmaz. Yumruların hasar potansiyelini arttırır, delici özelliktedir.

İkili sis Bombası Paketi
Kullanıcı avatarı
Jinryu Mao
 
Mesajlar: 122
Kayıt: 09 Eyl 2014, 14:53

Re: Cennet'in Güneyi

Mesajgönderen Jinryu Mao tarih 29 Eyl 2014, 17:50

Yolculuk sabahı erkenden uyanmıştı bütün ev elbette, Mao'nun babası Darou sabah kahvaltısı için ekmek almaya çıkmış, dönerken taş ustası Mishi-san'ı da yanında getirmişti kahvaltıya. Yedi kişilik yer sofrası kuru soğan ve gürültü kokuyordu, biraz da karışık baharatlarla yapılmış ve yağlı ekmeği banarak yenen zahter elbette. Zahter kokusunu burnuna çekmeye ve gürültüyü kafasının içinde bastırmaya çalışıyordu Mao, gece boyunca Saen'in ona verdiği kitaplardan birini okumuş ve bir hayli geç uyumuştu zira. En büyük abisi Mio'ya Ishi-chou binasının maliye departmanındaki insanlardan bahsediyor, Mao'nun bir küçüğüyle büyüğü babaları hakkında kendi aralarında espri yapıp gülüşüyordu. Darou ise Mishi'yle çok ateşli bir konuşmaya girmiş, zavallı taş ustasının bütün meslek hayatı boyunca öğrendiği incelikleri ona kahvaltı masasında tekrar anlatmaya başlamıştı. Daha büyük bir köyle ticaret demek, ülkenin tümünde tanınmak demekti, ülkenin tümünde tanınmak da elbette bütün ülkelerde tanınmaktı. Darou'nun kafasındaysa bu şöhretin tek bir sonucu vardı; bütün çocukları için güzel bir yaşam ve bölüşmesi çok kolay olacak koca bir miras.

Kahvaltı masası üzerinden çekirge sürüsü geçmiş gibi boşaldığı anda evin iki küçük kızı çömlek yiyen çekirge ordusunu çağırmış gibi masayı toplamış, ardından Takashi,Mao'nun abisi, yer masasını tek eliyle kaldırıp mutfaktaki yerine götürmüştü. Geride kalan insanlar, bitki çaylarını bitirdikten sonra kalkıp birbirlerine sarılmaya başladılar bir anda. Mao bir kaç kez boğulmadan, küçük kardeşinin yetmeyen boyu yüzünden de böbrek yetmezliğinden kurtulduktan sonra babasının son talimatlarını uzun uzadıya dinlemiş ve yola çıkacağı diğer insanlarla tanışmak için aşiret gibi babasının arkasına dizilen ailesi ve Mishi-san'la beraber köy kapısına yola çıkmıştı.

Dıştan bir kale girişi gibi görünen köy kapısı, içeride bir sanat eseriydi adeta; Yoringa Goya ustanın ve çıraklarının şaheserleri iki tarafta da şemsiye gibi gölge yapan ağaçların arasına dizilmiş, rüzgarın içinden yumuşakça estiği köy kapısıysa barış zamanının tüm ihtişamıyla açıktı. Kapının iç tarafındaki oymalar ve taş işçiliğinden hep bahsederdi Mao'nun babası, zira çıraklık zamanında Goya ustanın en yaşlı kalfası yaptırmıştı aralarında kendisinin de bulunduğu çıraklara o oymaları. Mao, kapıyı bin kere görmüş olsa da yine gözünü alamamış ve daha önce görmediğine emin olduğu oymalara dikmişti gözünü.

Ejderha mı yoksa yılan mı olduğunu anlamaya çalıştığı rölyefe gözünü diken Mao'yu uyandıran kişi onunla beraber arkadan yürüyen Mishi-san oldu; "Senin gibi chuunin'ler için havuz partisi düzenlenmiş Mao, babana kızmış olmalısın seni yeni arkadaşlar edineceğin bir şeyden mahrum edip benimle işe gönderdiği için. Ama kızma adama, biliyorsun onun tek isteği sen ve kardeşlerinin rahat yaşaması.". Havuz partisi gibi bir şeyin olduğunu bile yeni duyan Mao, dalgınlığını üzerinden attıktan yaklaşık beş saniye sonra gülümsemişti öğüt vermek isteyen yaşlı adama dönüp. Adamın çekik gözleri ve diplerde bembeyaz olan gri saçları vardı, dörtgen simasının ker kenarını sakal ve saç kaplamış, kaşları şakaklarına kadar uzamış ve saçlarıyla birleşmişti. Sakalının çenesine gelen orta kısmı saçlarının dibi gibi beyazdı ve kimsesiz büyüdüğünü belli edecek şekilde azdı dudaklarının iki tarafındaki gülümseme izleri. Babasının küçüklük arkadaşı ve aynı zamanda dedesinin ikinci çırağı olan adam, bir bakıma Mao'nun amcası sayılırdı. Babası binalarda ne kadar iyiyse, Mishi-san'da taş işçiliğinde o kadar iyiydi. Mao ondan çok şey öğrenmişti elbette. "Mishi Amca, adamı döverler burda ya. Havuzun başında da dövmezler, kızlar var ya. Sonradan sonradan çekip kenarda döverler bir de. Ayrıca bana göre değil havuz işi, Kuzuryu-gawa'da Takashi sağolsun akıntıya ters yüzmek zorunda kaldım bir gün, dört gün yatmak zorunda kaldım üstüne. Ayrıca Chizuru oradaysa yine kavga çıkarırım, olmaz."

Mao'nun cümlesinin sonunu yaşlı adamın kahkahası doldurmuştu, arkada kalan ikili adımları hızlandırırken Mishi-san Mao'ya göz kırpmış ve ardından önde babasıyla iş konuşan Takashi'nin ayağına arkadan çelme takmıştı. Takashi yere yaklaştığı tökezlemenin ardından Mishi'ye atar yaparken, Darou en küçük oğlunu ensesinin dibinden kavrayıp öne çekmiş ve kapıda bekleyen Sunagakure kafilesine tanıştırmak için konuşmaya başlamıştı; "Oğlum Mao, kendisi bir shinobi ve aynı zamanda kalfamdır, kendisi taş ustası Mishi-san'la beraber size eşlik edecek. Mishi-san da arkada... sanırım... ortanca oğluma taş işleme konusunda bir kaç tiyo veriyor. Mi-Mishi... Şu çocuğu boğmayı bırakır mısın lütfen?" derken gülümsemesini engelleyemiyordu kalın kaşlı kel adam.

Kafileden Mao'ya elini ilk uzatan kişi; yaşlı, bıyıkları yukarı doğru kıvrık bir adam oldu; "Ben Yadou Dao genç adam;" dedi uzun boylu ve esmer tenli adam Mao'nun elini kırarcasına bir samimiyet ve büyük bir gülümsemeyle sıkarken. Uzun kollu cübbesinden açılan bileğinde renksiz dövmeler vardı bir kaç tane. Mao dövmelerin desenini çözmeye çalışırken konuşmaya devam etti Yadou Dao; "...arkamdaki iki genç adam oğullarım Dan ve Dab; uzakta duran kızıl saçlı adamsa kaybettiğimiz taş ustamızın kardeşi Ashi-san, kendisi senin de anlayabileceğin gibi yasta, bir ara baş sağlığı dilersen güzel olur. Her ne kadar kafilenin geri kalanı, kervan koruyucularıyla kapının hemen dışında kalmak zorunda kalsa da neyse ki Ishi-chou kervan korumalarının lideri Getsu-san'ı içeri aldı.". Yaşlı adam Mao'nun elini bırakırken birden başka bir adam belirdi önünde, adamın saçları Darou'nunki gibi kel olsa da üstünde kırmızı boyayla boyanmış şerit şeklinde dövmeler vardı. Serin sabah havasında kapının önündeki çoğu kişinin aksine vücudunun her yerinden fışkıran sarı kılları ve beyaz göğüs kaslarını gösteren bolca bir tunik giymişti. Genç görünen adam ya silah kullanmıyordu, ya da silahları kendisiyle beraber köye gelemeyecek kadar keskindi. Beyaz tenli adam Mao'nun önünde eğildikten sonra Ishi'de yapıldığı gibi elini uzattı ve el sıkışırken kendini tanıtmaya başladı; "Ben Oujichi Getsu genç adam, ben de bir zamanlar senin gibi bir shinobi'ydim, bir kılıç ustası çırağı aynı zamanda. Yanlış seçimler yaparak, buralara kadar geldim. Çok yer gördüm elbette ama, çok arkadaş kaybettim. Umarım sen benim hatalarımı yapmazsın." derken sesi titreyen adamın gözleri kızarmış ve parlamaya başlamıştı. Rüzgar hemencecik yaşaran gözü tekrar kuruturken Mao'nun zamanında Kirigakure'li olduğunu anladığı beyaz tenli adam Yadou Dao-san'ın yaptığı gibi büyük bir gülümsemeyle genç shinobinin elini bırakmış ve kafiledeki diğer herkesin yaptığı gibi son kez Mao'nun babasının elini sıkarak kapıya doğru yönelmişti. Kafilenin ardından Mishi-san ailenin bütün üyeleriyle sarışmış, Darou'dan son kez bütün taş ustalığı inceliklerini dinlemiş ve kapıdaki görevlilere selam vererek kafileye katılmıştı. Herkesin ardından Mao, içinde yeni yerleri görme heyecanı ve aynı zamanda ailesinden ve Saen'den ayrı kalacağı günleri suratına yansıtmamaya çalışırken bütün kardeşleriyle sarılmış ve babasının taş ustalığından gelen kaslı kollarıyla kemiklerini kırmasına izin vermişti.

Kafileye katılırken kapıda görev yapan eski sınıf arkadaşlarının "Hayırdır Mao?" sorusuna "İş için Saklı Kum'a gideceğim." demiş ve son kez üç yüz altmış derece dönerek babasına ve dört kardeşine selam vermişti. Köyün kapısından çıkarken rüzgar bu sefer de arkasından gelmiş ve ceketini havalandırmıştı.

"İşte şimdi kuğul oldum. Keşke Saen de ceketimin kuğul dalgalanmasını görebilseydi."
En son Jinryu Mao tarafından 01 Eki 2014, 18:25 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Resim
The supreme vice is shallowness.
O. Wilde

föşik cynic

Künye
İsim: Jinryu Mao
Yaş: 17
Cinsiyet: Erkek
Element: Doton
Seviye: C
Ürtbe: Chuunin
Alım Gücü: 3 - Düşük Gelirli/5

Profil
Güç:7
Çeviklik:6
Kondisyon:5
Potansiyel:3
Varlık:4
Zeka:5


Ninjutsu
Kebudan no Jutsu, C Rank
Kullanıcı kısa bir el mührü dizisinin ardından ağzından toz çıkartmaya başlar. Bu tozun içinde büyükçe taş parçaları bulunur. Toz, tazyikli bir şekilde ağızdan çıkar ve kullanıcının önünde bulunan herkes bu tozdan etkilenir. Tozun içinde bulunan ufak taşlar rakiplere çarpar, derilerini sıyırır ve görüş mesafesini düşürür. Göz gibi hassas dokulara zarar verir.

Moguragakure no Jutsu, C Rank
Orta seviyede bir el mührü dizisinin ardından kullanıcı tekniği aktif eder. Kullanıcı teknik sayesinde yerde ancak bir vücudun sığabileceği kadar bir delik açar ve oradan yerin altına girer. Kullanıcının yerin altına girmesinin ardından ise bu delik kapanır ve kullanıcı tamamen yer altında kalır. Yer altında olan kullanıcı bu katmanda ilerleyerek kendini gizleyebilir. Öte yandan zemindeki hareketleri sezebilen kullanıcı sürpriz ataklar gerçekleştirme imkanına sahip olur. Kullanıcı yer altında istediği mesafede gidebilir ve istediği derinliğe inebilir. Ne var ki bunun sınırı da kullanıcının kullandığı chakra ile doğru orantılı olarak artmaktadır.

Tsuchiganji no Jutsu, D Rank
Kullanıcı ellerini yere koyar ve chakrasını yüzeye yaymaya başlar. 150 metre civarında, hareket eden herkesin yerleri tespit edilebilir, ancak bu tespit aşırı keskin değildir, kabaca yön tayinine yarar. Dokunulan yüzeyden daha aşağıda veya daha yukarıda bulunan kişiler bu teknik ile tespit edilemez. Teknik açık kaldığı sürece chakra yer.


Taijutsu
Juudaichi Stili B Rank
Oukashou, C Rank
Kullanıcı chakrasını yoğurur ve elinde toplar. Ardından yumruğunu savurarak hamlesini yapar ve yumruk hedefe isabet ettiği anda chakra dışarı salınır. Bu şekilde, kullanıcının yumruğunun yıkıcı gücü aşırı derecede artar. Bu tekniğe yakalanan rakip metrelerce yuvarlanabilir. Teknik ile ince duvarlar kırılabilir.

Beceri Listesi
Meishou-dou, D-Rank
Juudaichi 3

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Korumalı Gözlük[Yüksek Kalite]
Metal Eldivenler ve El-Ayak Bilek Koruyucuları
Toshiki'nin Modifikasyonu;
Her iki eldivenin parmak eklem boğumlarına rivetler eklenmiştir. Bunlar paslanmaz ve yerlerinden çıkmaz. Yumruların hasar potansiyelini arttırır, delici özelliktedir.

İkili sis Bombası Paketi
Kullanıcı avatarı
Jinryu Mao
 
Mesajlar: 122
Kayıt: 09 Eyl 2014, 14:53

Re: Cennet'in Güneyi

Mesajgönderen Jinryu Mao tarih 01 Eki 2014, 18:24

Günün birinde, küçük bir kasabada önemsiz bir kız yaşarmış. Bu kız o kadar önemsiz ve güçsüzmüş ki, kimse ona kibar davranmaz, herkes canını yakmak istermiş. Küçük kızın saçını çeker, ayağına çelme takar, tırnaklarını söker, avuç içlerinden duvara çiviler, sevdiklerini katlederlermiş ve küçük kız bunun karşısında ağlamaktan başka yapacak hiç bir şey bulamazmış. Bir gün bu siyah saçlı küçük kız, ona yapılan bütün bu eziyetlerden bıkmış ve hayatında ilk kez bir şey hissetmiş göğsünden boğazına gelen, cesaretmiş bu. Ona yapılan onca eziyetten kurtulmanın yolunu bulmuş küçük kız bu cesaretle; köşede, güneşin ulaştığı tek köşede duran kör bıçağı almış ve hiç beklemeden, korkmadan, kaybedecek hiç bir şeyi olmadığının bilincinde boğazına saplamış. Hiç bir şey olmamış, tekrar denemiş küçük kız, yine hiç bir şey olmamış; tekrar, tekrar, tekrar ve tekrar. Küçük kız boğazına kör bıçağı her sapladığında ona zarar veren insanlar ölmüş. Küçük kız korkusuzca ölümü çağırmış, ölüm ise ona hizmet etmeyi seçmiş. O gün bugündür, ölüm hep küçük kıza ve onun yolunda yürüyenlere hizmet etmiş. Bugün bile kızın yolunda yürüyenler bütün dünyayı gezer ve korkusuzca ölürler, tekrar ve tekrar. Onlar her öldüğünde başkaları da ölür, ve ölümün varlığı her yerde hissedilir bütün soğukluğuyla.

"Vaay! Küçük kız da haklıymış ama be!" dedi Mao gece yanan kamp ateşinin ışığında açılabildiğine açılmış gözlerle yaşlı adam Dao'ya. Kızarmış tavşan etini Ateş Ülkesi şarabıyla yutan eski shinobi Getsu'ysa genç shinobi'ye katılmayan gözlerle bakmıştı; "Ölüm, ölümü getirir. evlat, tek bir cümle, ama her şeyi açıklıyor. Sen bunun üzerine düşünürken ben de Saklı Sis'in eski bir hikayesini anlatayım, müsaadenizle Dao-san.". Yaşlı adamın başıyla onaylamasıyla beyaz tenli karavan koruması başladı hikayesini anlatmaya;

Günün birinde bir avcı, Saklı Sis'in kocaman ağaçlı ormanında avlandıktan sonra -artık şansına küssün- eli boş eve doğru yola çıkmış. Adam yol boyunca, ormana ve ormandaki her şeye sövmüş. Aynı zamanda beynindeki başarısızlık hissini bastırmak için başını öne eğip derin düşüncelere dalmış. Saatler geçmiş, güneş kararmaya ve Sis'in sisleri yoğunlaşmaya, görüş alanını bir hayli azaltmaya başlamış. Kurt ulumalarını duyduğu gibi koşar adımlarla köye gittiğini düşündüğü yolunda devam ederken daha önce hiç görmediği bir kulübe görmüş, ve kurtlara yem olmakla kulübede yaşayanlardan yardım istemek arasında verebileceği en yavaş kararı verip kulübenin kapısında bulmuş kendini. Kapı ilk tıklatmasında aralanmış ve sahipsiz kulübe bütün karanlığıyla kendini avcıya sunmuş adeta. Avcı aceleyle kulübeye girdikten sonra kapıyı kapatmış ve karanlıkta yakabileceği bir şeyler aramış, eline geçen bir mumu yaktıktan sonra üstü toz kaplı olduğu belli olan yatağa uzanmış ve mum ışığında kulübeyi incelemeye başlamış; bir iki sandalye, sarılmış bir halı, kulübenin içinde küçük bir mutfak, yerde bir kaç kitap ve kulübenin ahşap duvarına asılı resimler... Sanattan da anlarmış ya bu avcı, hepsi portre olan resimlere bakıp bakıp kendi kendine resimleri yapan adamın ne kadar yetenekli olduğunu; ama bu kadar gerçekçi çizerken sanat yapmak uğruna bütün organların yerlerini karıştırmasının yeteneğine yazık olduğunu düşünerek uyuya kalmış.
Sabah olduğunda etrafına bakınmış ve resimlere bir de gün ışığında bakmak için gözünü duvara dikmiş, çerçevelerin içinde hafif sisli ormanı görmüş sadece, bütün çerçeveler kulübenin pencerelerinden başka bir şey değilmiş.


"Ormanda böyle şeyler de anlatılmaz ki evladım." demişti Mishi yaşlılıktan kemikleri titreyen yaşlı bir adam edasıyla. Chibu'ya yarım günlük mesafede, Taş Ülkesi'nin vadilerinden birinin içinde geceyi geçirmek için kamp kurmuştu kafile. Saklı Taş'tan beri ufak bir saldırı dışında sorunsuz gelmişlerdi bulundukları yere, beyinsizce kafileye saldıran üç haydut kimse ne olduğunu anlamadan Getsu-san tarafından resmen biçilmiş; sürpriz(!) saldırı için bekleyen bir dördüncüyse Mao'nun tek yumruğuyla kıçını yerde bulmuş ve sıkıca bağlanıp Chibu'ya kadar kafileye eşlik etmek için at arabalarından birinin arkasına tıkılmıştı. Onun dışında Dao-san'ın büyük oğlu Dab; soğuk algınlığına yakalanmış bir şekilde kamp ateşinin dibinde uzanmaktaydı. Korku hikayeleri fikri Dan'den çıkmış ve Getsu-san'ın anlattığı hikayeyle son bulmuştu bir anda. Kamp ateşinin başındaki herkes ölümüne esniyordu, ama kimse uyuyup kendini kabuslara teslim edecek ilk kişi olma cesaretini gösteremiyordu... Ortamdaki sessizliği kılıcına dayanıp uyuya kalan Getsu'nun horlaması bozdu, Ardından bütün kafile çadırlarına çekilirken Mao ve iki kişi gün boyunca uyumanın bedelini bekçilik yaparak ödeyeceklerdi elbette.

Yolun ondan sonrası belki de en rahat kısmıydı, Chibu'da sadece bir kaç saat ticaret yapıp Asakura geçidine geçmişler; geçidin tam ortasında kalan hanın yanında bir gece geçirdikten sonra Rüzgar Ülkesi'nin ovalarına -ve ovanın üstünde kilometrelerce uzaktan bile görülebilen kasabalarına- merhaba demişlerdi. Yol, çölün başlangıcına kadar kolaydı elbette. Sıcak hava ve tipi gibi esen kumlu çöl rüzgarının içine giren kafile Mao'nun "Abi biz ne yapıyoruz, öleceğiz!" çığlıklarıyla yankılanıyordu başlarda belki, ama sonrasında Mishi genç shinobiyi sakinleştirmiş ve Dao-san'ın Sunagakure'li olduğunu, çölün içinde en güvenli yoldan gittiklerini söylemişti. Günün tam aksine buz gibi soğuk bir gecenin ardından, rüzgarlar yeni esmeye başlarken üstü kapatılamamış bir kubbeyi andıran duvarları karşılamıştı kafileyi Saklı Kum'un...
Resim
The supreme vice is shallowness.
O. Wilde

föşik cynic

Künye
İsim: Jinryu Mao
Yaş: 17
Cinsiyet: Erkek
Element: Doton
Seviye: C
Ürtbe: Chuunin
Alım Gücü: 3 - Düşük Gelirli/5

Profil
Güç:7
Çeviklik:6
Kondisyon:5
Potansiyel:3
Varlık:4
Zeka:5


Ninjutsu
Kebudan no Jutsu, C Rank
Kullanıcı kısa bir el mührü dizisinin ardından ağzından toz çıkartmaya başlar. Bu tozun içinde büyükçe taş parçaları bulunur. Toz, tazyikli bir şekilde ağızdan çıkar ve kullanıcının önünde bulunan herkes bu tozdan etkilenir. Tozun içinde bulunan ufak taşlar rakiplere çarpar, derilerini sıyırır ve görüş mesafesini düşürür. Göz gibi hassas dokulara zarar verir.

Moguragakure no Jutsu, C Rank
Orta seviyede bir el mührü dizisinin ardından kullanıcı tekniği aktif eder. Kullanıcı teknik sayesinde yerde ancak bir vücudun sığabileceği kadar bir delik açar ve oradan yerin altına girer. Kullanıcının yerin altına girmesinin ardından ise bu delik kapanır ve kullanıcı tamamen yer altında kalır. Yer altında olan kullanıcı bu katmanda ilerleyerek kendini gizleyebilir. Öte yandan zemindeki hareketleri sezebilen kullanıcı sürpriz ataklar gerçekleştirme imkanına sahip olur. Kullanıcı yer altında istediği mesafede gidebilir ve istediği derinliğe inebilir. Ne var ki bunun sınırı da kullanıcının kullandığı chakra ile doğru orantılı olarak artmaktadır.

Tsuchiganji no Jutsu, D Rank
Kullanıcı ellerini yere koyar ve chakrasını yüzeye yaymaya başlar. 150 metre civarında, hareket eden herkesin yerleri tespit edilebilir, ancak bu tespit aşırı keskin değildir, kabaca yön tayinine yarar. Dokunulan yüzeyden daha aşağıda veya daha yukarıda bulunan kişiler bu teknik ile tespit edilemez. Teknik açık kaldığı sürece chakra yer.


Taijutsu
Juudaichi Stili B Rank
Oukashou, C Rank
Kullanıcı chakrasını yoğurur ve elinde toplar. Ardından yumruğunu savurarak hamlesini yapar ve yumruk hedefe isabet ettiği anda chakra dışarı salınır. Bu şekilde, kullanıcının yumruğunun yıkıcı gücü aşırı derecede artar. Bu tekniğe yakalanan rakip metrelerce yuvarlanabilir. Teknik ile ince duvarlar kırılabilir.

Beceri Listesi
Meishou-dou, D-Rank
Juudaichi 3

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Korumalı Gözlük[Yüksek Kalite]
Metal Eldivenler ve El-Ayak Bilek Koruyucuları
Toshiki'nin Modifikasyonu;
Her iki eldivenin parmak eklem boğumlarına rivetler eklenmiştir. Bunlar paslanmaz ve yerlerinden çıkmaz. Yumruların hasar potansiyelini arttırır, delici özelliktedir.

İkili sis Bombası Paketi
Kullanıcı avatarı
Jinryu Mao
 
Mesajlar: 122
Kayıt: 09 Eyl 2014, 14:53

Re: Cennet'in Güneyi

Mesajgönderen GM - Naruto tarih 08 Eki 2014, 22:54

Hava beklenildiğinden daha sıcak. Sanki sabahın köründe tavada pişirilen bir yumurta gibi hissediyorsun kervanın ortasında. Sana verilen, havayı geçirecek kadar ince, ancak güneşi durduracak kadar sık dokunmuş örtü 2 gündür kafanın üstünde, ancak artık bıktıracak noktaya gelmiş durumda bu durum. Ishigakure'nin havası bu kadar sıcak olmuyor genelde, vadinin ortasında olduğundan arada bir esen rüzgâr ortamı serinletiyor. Ancak burada öyle bir şey yok. Esmiyor anacığım, esmiyor. Ah şindi Ishigakure meydanından bir dondurma kapıp, meydana çöküp yemek vardı, ah...

Ama bu kervan kendini götürmeyecek vesselam.

Uzaktan heybetli duvarlar karşılıyor dizi yaklaştıkça, narin ancak kalın kum fırtılanarının ardından yavaş yavaş kendini gösteriyorlar. Yüzmetrelerce yükseklikteki kahverengi taştan çembersel bir duvar, uzaktan bir kubbeyi andırsa da, yaklaştıkça bunun daha çok bir silindir olduğunu anlıyorsun. Dao'nun sizi soktuğu güvenli yoldan çıkıp, ana yola giriş yapıyorsunuz. Saklı Kum'a yaklaştıkça, sağda ve soldaki kum tepelerinin altında kalmış eski heykellere gözün çarpıyor. devasa heykeller... Heykelin suradı bile sizin kafileden bir kaç kat daha büyük. Yitip gitmiş bir medeniyetin artıkları. Kiminisinin burku kırılmış, kimisinin gözlerinde bir zamanlar bulunan değerli taşlar çıkarılmış. Bir Ishigakure'li olarak imreniyor, hatta biraz seviniyorsun bile. Zira bunları çıkartabilecek kadar engin sanat vizyonuna sahip olan bir medeniyet, elbette sizi kulusu kölesi yapardı zanaatkârlıkta. Ancak şimdi ise, kısmen tam tersi.

Devasa duvarın ortasındaki -duvarın boyutuna göre- ufacık bir yarık gözüne çarpıyor siz yaklaştıkça. Yarığın genişliği 50 metre kadar, 5-6 tane kervan aynı anda şehre giriş çıkış yapabiliyor. Önceden uyarıldığın gibi, alınbandını saklıyor ve hiç bir durumda çıkarmamayı aklının bir köşesine not ediyorsun. Savaş durumu yok, ancak diğer köyler, başka Shonobi'leri köylerinde görmeyi sevmezler. Gereksiz dikkat çekerler. Böylesi en hayırlısı diye düşünüyorsun.

Yarığa yaklaştıkça, giriş kapısında içeri giren kervanları kontrol eden bir grup shinobi ile karşılaşıyorsunuz. Sizin giyim tarzınızdan çok uzaklar. Kafalarına sardıkları beyaz örtüler, giydikleri nispeten ince ancak pratik giysileri ile, ne kadar iyi organize olduklarını gösteriyorlar. Kervan kısa bir sürede inceleniyor üstünkörü, göz göze geldiğin bir kaç shinobi ile selamlaşıyorsunuz, ardından köy sizi karşılıyor.

Dipnot: Alınbandını nereye sakladığını not et, ayrıca buraya kadar bir RP alayım. Ardından şehri tasvir edeceğim, sonra seni şehre salacağım genç adam.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
Kullanıcı avatarı
GM - Naruto
Game Master
Game Master
 
Mesajlar: 2208
Kayıt: 09 Tem 2014, 22:21

Re: Cennet'in Güneyi

Mesajgönderen Jinryu Mao tarih 09 Eki 2014, 16:39

Not: Abi yine uzun oldu ya.

"Mishi-amca, biz niye bu kadar sap geldik buraya?" gibi bir soru sormak gelmişti Mao'nun içinden bir anda. Sıcak; beynini haşlamış ve suyunu Mao'nun ağzından salya şeklinde akıtmaya başlamıştı. Akan salya bile buharlaşmadan önce gencin çatlamış dudaklarını ıslatamıyordu ki! Mao toprağın kum oluşu gibi çatlaya çatlaya parçalanmış dudaklarının en üst tabakasını sökmekle geçiriyordu zamanını, kafasının üstündeki yatak örtüsü gençte her ne kadar uyuma isteği uyandırmış olsa yatak örtüsünün dış kısmı her değişinde ellerini yakıyordu. Korumalı gözlüğünü alınbandının altına indirip gözlerine takmış; ardından peçesinin ön kısmını kafasının üst kısmına katlayıp etrafı izlemeye başlamıştı.

Uzaklarda, şimdiye kadar gördüklerinden hayli yüksek bir kum tepesi var gibiydi. Mishi ve Oujichi Getsu, Mao'nun yanındaki arabada etrafından dolaşmanın günler alabileceğini tartışırken kumların arasındaki yolda sallanan araba zemininde şogi oynuyorlardı. Getsu, bir zamanlar tek başına şogi oynayan çok zeki bir akrabası olduğunda bahsedip durmuştu yol boyunca; şogi'yi fazla ciddiye alan Mishi de Asakura Geçidi'nin ortasındaki handa gördüğü el yapımı seti uzun pazarlıklar sonucunda almış ve Kiri'li eski shinobiyi savaşa davet etmişti. Neyse ki Mao'nun Mishi-amcası, artık babasının anlattığı belalı Mishi değildi; öyle olsaydı kafile savrulan küfürlerden uyuyamazdı hiç her halde. Mao, Yadou Dao'nun oğlu Dan'e yaklaşıp karşıdaki tepeyi nasıl geçmeyi planladıklarını sormaya karar vermişti; üstünde durduğu eşeği, kumda gidebileceği en hızlı şekilde ileri sürüp Dan'e ulaştığı anda genç adamın gözleri Mao'nun alnındaki banda takılıp büyümüştü; "Onu bir yere sakla Mao-san, bizimkilere saklı köylerden birine uğrayacağımızı söylemedik; tabi shinobi getireceğimizi de. Savaşta olmasak da sen askeri güçsün, ve askeri güçler başka askeri güçleri sevmez." demişti Dan bir öğretmen edasıyla.

"Saklı Kum'a yakın zamanda ulaşacağımızdan şüpheliyim Dan-san." dedi Mao aynı tatlı resmiyetle; her genç erkek gibi Dao-san'ın oğullarıyla çoktan kaynaşmışlar, Chibu'da içki masası kurup kadın sohbeti yapmışlardı elbette, ama yine de isim ekleri saygının önemli bir göstergesiydi belli ki Kum'da. "Baksana şu tepeye, aşmamız bu kum tipisinde günler sürebilir.". İkilinin konuşmasına şahit olan küçük kardeş Yadou Dab'ın kahkahası Mishi'nin taşlara okuduğu belayı bile kesmiş, ardından Yadou Dao'nun yaşlı ancak gür sesi doldurmuştu Mao'nun kulaklarını; "O kum tepesi Sunagakure evlat. Dikkatli bakarsan arkamıza aldığımız güneşe rağmen koyu; pişmiş kum. Kum dediğime bakma, en az sizin kayalarınız kadar serttir. Zaten kalınlığını köye girerken fark edersin. Alın bandını sakla demek istemiyorum elbette, barış zamanı kimsenin kurmak istemediği bir cümle bu. O yüzden kimsenin göremeyeceği bir yere koy.".

Mao, yaşlı adamı dinleyip çıkardığı uzun kuşaklı alınbandını karnında yüksekte duran kemerinin altına, çıplak beline bağlamıştı. Metal kısmı çükünün üstünde, kasık bölgesini koruyordu adeta. Normalde bunu yapsa kısır kalmaktan korkardı elbette, ama ısınmış metale dokunan kanı da ısınmış bedeninin her yerine aynı ısıyı göndermişti. Ona şaşkınlıkla bakan, kafilenin yakınındaki kısmına dönüp; "Ne? Kimsenin çükümü açıp bakacak hali yok ki, oradan akıllıca yer var mı?" demeyi ihmal etmemişti. Ensesinin üst kısmına hafifçe şaplak atıp yanına yaklaşan yaşlı kervan lideri parmağıyla yolun iki kenarındaki yükseltileri göstermişti Mao'ya. Başta ne oldukları pek belli olmasa da daha dikkatli bakan Mao; "Lanet tepeler tepe değil! HEYKEL! MISHI AMCA! VAY DEDESİNİN..!" diye bağırabilmişti kumun hassas(!) gözlerine kaçmasını engelleyen gözlüğünün ardından gördüğü heykellere. Devasa heykeller kumulların altından çıkıyor, bir rüzgarla tekrar gömülüyordu. Bir rüzgar kocaman bir eli ortaya çıkarmıştı, bir diğeri gözü oyuk bir adamı-çirkin de olsa adamdı-, Mao'nun güneşten korunmak için üstüne örttüğü örtüyü uçurmak için canını dişine takmış gibi sert esen bir diğeri de resmen Suna'nın duvarları kadar yüksek bir bedenin yıkık torsosunu.

Mao etrafı izleyip açık ağzına giren kumları temizlemek için tükürmeyi akıl ettiğinde kapı işlevi gördüğünü düşündüğü yarığa gelmişti. Uzaktan sıçan deliği gibi görünen yarık, genç shinobinin kafasına YARIK olarak yazmasına sebep olacak kadar genişti. Kafile tek şerit olsa, ancak duvarın kalınlığına ulaşabilirdi. Yarığın genişliğiyse zaten üç dört kafileyi alabilecek gibiydi. Yarığın gölgesinde, dışarıdan içeriye doğru esen rüzgardan olduğu anlaşılan serin bir hava hakimdi. Kapıda, Ishi'deki gibi görevli shinobiler vardı; kervanı bekledikleri Dao-san'a yaklaşıp yolda yazdığı rapora göz atmaları, hal hatır sormalarından belliydi elbette. Kervan saçlarını korumak için bezleri değişik şekillerde kafalarına geçirmiş, uzun ama rüzgarda rahat dalgalandığından Mao'nun ince olduğunu düşündüğü kıyafetler giymiş bir kaç shinobi tarafından taranmış ardından geçiş izni verilmişti. Onlar içeri geçerken yerlerine dönen shinobilere, kafilenin kalanı gibi "Kolay gelsin beyler!" diye kolay görevler diledikten sonra Mishi'ye dönüp "Umarım içerde daha az kum vardır." demişti. Yaşlı adam çocuğa hak vermişti; özellikle kumla kaplı suratını ve çatlamış dudaklarını gördüğünde. Mao, Saklı Kum'un kızlarını şöyle iyice süzecekti çekik gözlerinin izin verdiği miktarda.
Resim
The supreme vice is shallowness.
O. Wilde

föşik cynic

Künye
İsim: Jinryu Mao
Yaş: 17
Cinsiyet: Erkek
Element: Doton
Seviye: C
Ürtbe: Chuunin
Alım Gücü: 3 - Düşük Gelirli/5

Profil
Güç:7
Çeviklik:6
Kondisyon:5
Potansiyel:3
Varlık:4
Zeka:5


Ninjutsu
Kebudan no Jutsu, C Rank
Kullanıcı kısa bir el mührü dizisinin ardından ağzından toz çıkartmaya başlar. Bu tozun içinde büyükçe taş parçaları bulunur. Toz, tazyikli bir şekilde ağızdan çıkar ve kullanıcının önünde bulunan herkes bu tozdan etkilenir. Tozun içinde bulunan ufak taşlar rakiplere çarpar, derilerini sıyırır ve görüş mesafesini düşürür. Göz gibi hassas dokulara zarar verir.

Moguragakure no Jutsu, C Rank
Orta seviyede bir el mührü dizisinin ardından kullanıcı tekniği aktif eder. Kullanıcı teknik sayesinde yerde ancak bir vücudun sığabileceği kadar bir delik açar ve oradan yerin altına girer. Kullanıcının yerin altına girmesinin ardından ise bu delik kapanır ve kullanıcı tamamen yer altında kalır. Yer altında olan kullanıcı bu katmanda ilerleyerek kendini gizleyebilir. Öte yandan zemindeki hareketleri sezebilen kullanıcı sürpriz ataklar gerçekleştirme imkanına sahip olur. Kullanıcı yer altında istediği mesafede gidebilir ve istediği derinliğe inebilir. Ne var ki bunun sınırı da kullanıcının kullandığı chakra ile doğru orantılı olarak artmaktadır.

Tsuchiganji no Jutsu, D Rank
Kullanıcı ellerini yere koyar ve chakrasını yüzeye yaymaya başlar. 150 metre civarında, hareket eden herkesin yerleri tespit edilebilir, ancak bu tespit aşırı keskin değildir, kabaca yön tayinine yarar. Dokunulan yüzeyden daha aşağıda veya daha yukarıda bulunan kişiler bu teknik ile tespit edilemez. Teknik açık kaldığı sürece chakra yer.


Taijutsu
Juudaichi Stili B Rank
Oukashou, C Rank
Kullanıcı chakrasını yoğurur ve elinde toplar. Ardından yumruğunu savurarak hamlesini yapar ve yumruk hedefe isabet ettiği anda chakra dışarı salınır. Bu şekilde, kullanıcının yumruğunun yıkıcı gücü aşırı derecede artar. Bu tekniğe yakalanan rakip metrelerce yuvarlanabilir. Teknik ile ince duvarlar kırılabilir.

Beceri Listesi
Meishou-dou, D-Rank
Juudaichi 3

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Korumalı Gözlük[Yüksek Kalite]
Metal Eldivenler ve El-Ayak Bilek Koruyucuları
Toshiki'nin Modifikasyonu;
Her iki eldivenin parmak eklem boğumlarına rivetler eklenmiştir. Bunlar paslanmaz ve yerlerinden çıkmaz. Yumruların hasar potansiyelini arttırır, delici özelliktedir.

İkili sis Bombası Paketi
Kullanıcı avatarı
Jinryu Mao
 
Mesajlar: 122
Kayıt: 09 Eyl 2014, 14:53

Re: Cennet'in Güneyi

Mesajgönderen GM - Naruto tarih 11 Eki 2014, 02:28

Duvarın boyutuna göre dar sayılabilinecek devasa geçitten (?) geçtikten sonra, sizi Saklı Kum karşılıyor. Bu yarık direk olarak bir anayola bağlanıyor, kervan da durmadan bu anayolu takip ederek ilerlemeye başlıyor. Kum fırtınası içeride yok, bu yüzden kapüşonunu çıkartıyor ve etrafını izlemeye başlıyorsun.

Her yer sarı ve kahverengi. Sizin köyünüzden bile. Siz en azından bir yeşilliğin içerisinde bulunsanız da Saklı Kum, kocaman bir çölün ortasında ve çevrede vaha bile yok. Evler genelde köyün her yerinde 6-7 katlı ve silindirik yapıda, çevredeki elektrik kablolarının çokluğundan gelişmiş bir yaşam tarzını seziyorsun. Sizin köyünüz gibi parsel parsel bir yapılaşma yok, evlerin silindirik olması da sokakların hep kıvır kıvır olmasına sebep açmış. Her yer inişli ve çıkışlı, bir sokak kıvrılarak yükselirken bir tanesi iniyor, bir başkası düz giderken aniden 2'ye ayrılıyor. Takip etmek senin için gerçekten zor. Çevredeki dükkânlara göz gezdiriyorsun. Ana yoll, genel olarak yiyecek türevi dükkanlarla dolu, ancak uzaktan bir kaç kervansaray sezebiliyorsun. Burası insan kaynıyor.

Sivillerin hemen hemen bir çoğu, kafasına beyaz eşarplar bağlamış ve sıcak güneşten bu şekilde korunmaktalar. Genelde onlar da kahverengi tonlarını tercih etmekteler, ancak cübbelerden ziyade ince tuniklerin üzerine kolsuz gömlek giymekteler. Genelde ferah bir giyim tarzı hâkim buraya. Çevrede çok sayıda shinobi var, sizin köyünüzün devriyeye ayırmaya adayamacağı kadar hem de. Yüksek nüfus, yüksek askeri güç demek. Her bir noktadan izleniyorsunuz her ihtimale karşı. Hiç bir şey, devriyelerden kaçmıyor. Siviller bunu farketmese de, iyi bir iş çıkardıkları kesin Saklı Kum'un.

Çatıda, bir anlığına, kalın, kahverengi cübbeli birisini görüyorsun, kapüşonunun altındaki yüzü tamamen beyaz sargılarla kaplı. Cübbenin genişliğinden başka bir yerini görememektesin, ancak tam (olmayan) gözlerini sana diktiğinden eminsin. Ardından ani bir Shunshin hamlesi ile kayboluyor, bu hareketi takip edemiyorsun bile. Bunun üzerinde çok fazla düşünemeden, kervan duruyor bir yerde.

Sana malları indireceklerini, 4-5 saat kadar da bir boş vaktin olduğunu söylüyorlar. Köyü istediğin kadar gezebileceğini, ancak başını derde sokmama konusunda temkinli olmanı da söylemeden geçmiyorlar.

Büyükçe bir kervansarayın önündesiniz. Birazdan araba sensiz yoluna devam edecek, gerekli yerlerde ticaret yapılacak, ardından buraya gelecek. Dao ve Mishi senle gelmeyecek.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
Kullanıcı avatarı
GM - Naruto
Game Master
Game Master
 
Mesajlar: 2208
Kayıt: 09 Tem 2014, 22:21

Re: Cennet'in Güneyi

Mesajgönderen Jinryu Mao tarih 11 Eki 2014, 19:23

"Abi burası nasıl bir yer?!""Saen'in şu Saklı Yaprak'tan mektuplaştığı çocuğu bulup döverim falan diyordum da, bu üç büyük köy... Harbiden büyük derdine yanayım." diye bir iç çığlık attı Mao. Gözleri binalara ve sokaklara takılıydı delikanlının. Gözlüğünü çıkarıp boynuna indirmişti çoktan, hassas gözlerine giren kum tepesi kadar toz yoktu artık. "Bu ne anasını satayım, şu köşede bekle diyecek köşe yok!"; lanet olası köyün neredeyse her binası silindir şeklinde yükseliyordu, binaların rengi Ishigakure'den daha açıktı; kumlardan olduğundan olsa gerek. "Bunlardan babama bahsetmem lazım, belki bu silindir binalar yeni bir çığır aça- HAYIR! ALTIGEN BİNALAR!"

Mao aynı mallıkla etrafına bakarken antenlere gözü ilişmişti, demirden, bildiğin radyo dalgası çeken antenler! Ciddi ciddi televizyon ve radyo var gibiydi herkesin evinde. Neden Ishigakure fakir bir yer olmak zorundaydı ki, neden fakirdi Mao'giller. Yukarısı daha ilgisini çektiğinden, Mishi'nin konuşmalarını dinlememişti. Antenleri inceleyip, biraz altlarındaki bilboard tarzı reklamlara takılan gözü, bir anda çatının birinin tepesinde bir silhüet görmüştü. Bol kıyafeti, duvarın kırdığı hafif çöl rüzgarında yavaşça dalgalanıyordu. Belki yukarı bakmasa, hatta baksa bile shinobi olmasa fark etmeyeceği bir renkti kahverengi bu toprak rengi köyde. Adamın suratıysa... Tek kelimeyle korkunçtu. Filmlerde gördüğü canavarlardan birine benziyordu adamın yüzü-hah, Ameliyattan Sonra-; tamamen sargılara sarılmıştı, bu kadar uzaktan adamın yüzünün hiç bir hattını göremiyordu; göremese bile, gözlerinin normal yerlerinde olduğunu var sayınca tam olarak onların arabaya baktığını anlayabiliyordu Mao. Hayır, tam olarak Mao'ya bakıyorlardı; Mao'nun uzaktaki figürle uzun bir süre göz göze bakıştığını-ki bu korkunçtu- anlaması ancak figürün birden kaybolmasıyla gerçekleşebilmişti.

"Lan, A.N.B.U. muydu ki o? Büyük ihtimalle, zaten koduğumun şehri shinobi ceketli insan kaynıyor. Gerçi shinobidir zaten hepsi, sonuçta bizden kat kat büyük bir köy; geçen savaşlarda neden o kadar ezik düştüğümüzü anlıyorum şimdi resmen anasını satayım. Barışa en çok ihtiyacı olan bizlermişiz, Saen'e de hak veriyorum. Saen savaşın sadece küçük insanların ve küçük şehirlerin zararına olduğunu söylerdi, bu yüzden herkesin eşit olacağı bir dünyayı savundu hep zaten ya. Bana ne abi, ben herkesi eşit yaparım yine birileri diğerini ezmeye başlar."

Mao'nun düşünceleri arasında kervan varmıştı, Mao yük yüklerken Mishi yanına gelmiş; "De hayde, senin işin kalmadı. Gez biraz büyük şehir gör evlat." demişti, "Ama unutma, en fazla dört beş saat dediğim gibi?". Mao "Ne ara dedin?" demeye kalmadan adamın son yarım saattir konuştuğunu hatırlamış ve dayak yememek için bunu dile getirmemişti elbette. Büyük yer görmek ha? Eğlenceli olmalıydı. Önlerinde durdukları yerin adını aklına kazırken saçlarını elleriyle düzeltmiş; ardından kalabalığın içine doğru atılmıştı delikanlı shinobi. "Kaybolacağım, ben bu kafayla bu kalabalıkta kesin kaybolurum." sözlerini kendisine tekrarlarken, babasının küçükken çarşıda onu kaybettiği zamanları hatırlamıştı. Her boka ilgi duyduğundan uzun süre ağzında salyayla bakıp kalan Mao'yu çekiştirmez, bebe Mao etrafa bakmakla oyalanırken babası gezmeye devam eder; oyuncağın illüzyonundan kurtulan Mao, kaybolduğunu anlardı. Ne kadar uzun sürerse sürsün, sonunda babasını bulurdu ama. Uzun sürerdi sadece, çok uzun. Etrafa bakarak yürüyordu, biraz meraktan da olsa silhüeti gördüğü binanın oralara yönelmişti; yine de yoldan çok etraftaki kızlara bakmaktı planı. Nereye gideceği belli olmazdı...
Resim
The supreme vice is shallowness.
O. Wilde

föşik cynic

Künye
İsim: Jinryu Mao
Yaş: 17
Cinsiyet: Erkek
Element: Doton
Seviye: C
Ürtbe: Chuunin
Alım Gücü: 3 - Düşük Gelirli/5

Profil
Güç:7
Çeviklik:6
Kondisyon:5
Potansiyel:3
Varlık:4
Zeka:5


Ninjutsu
Kebudan no Jutsu, C Rank
Kullanıcı kısa bir el mührü dizisinin ardından ağzından toz çıkartmaya başlar. Bu tozun içinde büyükçe taş parçaları bulunur. Toz, tazyikli bir şekilde ağızdan çıkar ve kullanıcının önünde bulunan herkes bu tozdan etkilenir. Tozun içinde bulunan ufak taşlar rakiplere çarpar, derilerini sıyırır ve görüş mesafesini düşürür. Göz gibi hassas dokulara zarar verir.

Moguragakure no Jutsu, C Rank
Orta seviyede bir el mührü dizisinin ardından kullanıcı tekniği aktif eder. Kullanıcı teknik sayesinde yerde ancak bir vücudun sığabileceği kadar bir delik açar ve oradan yerin altına girer. Kullanıcının yerin altına girmesinin ardından ise bu delik kapanır ve kullanıcı tamamen yer altında kalır. Yer altında olan kullanıcı bu katmanda ilerleyerek kendini gizleyebilir. Öte yandan zemindeki hareketleri sezebilen kullanıcı sürpriz ataklar gerçekleştirme imkanına sahip olur. Kullanıcı yer altında istediği mesafede gidebilir ve istediği derinliğe inebilir. Ne var ki bunun sınırı da kullanıcının kullandığı chakra ile doğru orantılı olarak artmaktadır.

Tsuchiganji no Jutsu, D Rank
Kullanıcı ellerini yere koyar ve chakrasını yüzeye yaymaya başlar. 150 metre civarında, hareket eden herkesin yerleri tespit edilebilir, ancak bu tespit aşırı keskin değildir, kabaca yön tayinine yarar. Dokunulan yüzeyden daha aşağıda veya daha yukarıda bulunan kişiler bu teknik ile tespit edilemez. Teknik açık kaldığı sürece chakra yer.


Taijutsu
Juudaichi Stili B Rank
Oukashou, C Rank
Kullanıcı chakrasını yoğurur ve elinde toplar. Ardından yumruğunu savurarak hamlesini yapar ve yumruk hedefe isabet ettiği anda chakra dışarı salınır. Bu şekilde, kullanıcının yumruğunun yıkıcı gücü aşırı derecede artar. Bu tekniğe yakalanan rakip metrelerce yuvarlanabilir. Teknik ile ince duvarlar kırılabilir.

Beceri Listesi
Meishou-dou, D-Rank
Juudaichi 3

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Korumalı Gözlük[Yüksek Kalite]
Metal Eldivenler ve El-Ayak Bilek Koruyucuları
Toshiki'nin Modifikasyonu;
Her iki eldivenin parmak eklem boğumlarına rivetler eklenmiştir. Bunlar paslanmaz ve yerlerinden çıkmaz. Yumruların hasar potansiyelini arttırır, delici özelliktedir.

İkili sis Bombası Paketi
Kullanıcı avatarı
Jinryu Mao
 
Mesajlar: 122
Kayıt: 09 Eyl 2014, 14:53

Re: Cennet'in Güneyi

Mesajgönderen GM - Naruto tarih 12 Eki 2014, 12:39

Kalabalığın arasına karışıyorsun, anayoldan elemanı gördüğün binanın civarına doğru yürüyorsun. Yolda da kızları kesmeyi deniyorsun. Giyimleri gayet farklı, sizin köydeki gibi çok rahat giyinemiyorlar havadan mütevellit. Yanmamak ve kızarmamak için genelde tüm vücutlarını kapatan ince şeyler gitmekteler, kapüşon takmakta, veya eşarp tarzı bir şey geçirmekteler kafalarına. Çekiciliklerini tartamıyorsun, alışmadığın bir şey olduğundan.

Binanın oraya varıyorsun. 8 katlı. İlk katında bir ramenci var. Karnın da guruldamıyor değil biraz, yoldan geldiğinden mütevellit. İçeriye seğirtiyorsun yavaşça. Ramenci çok büyük değil, bir duvar boyunca uzanan geniş bir tezgâh var, bu tezgâhın önünde de tabureler. Taburelerden birine oturuyor ve siparişini veriyorsun, ardından beklemeye başlıyorsun. Yanındaki sandalyeler de doluyor, bir grup shinobi gelince. Usulca yemeğini yemeye başlıyorsun.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
Kullanıcı avatarı
GM - Naruto
Game Master
Game Master
 
Mesajlar: 2208
Kayıt: 09 Tem 2014, 22:21

Re: Cennet'in Güneyi

Mesajgönderen Jinryu Mao tarih 12 Eki 2014, 13:50

"Bu ne abi, neden herkes bol giyiniyor?! Kızların sadece yüz güzelliklerine bakabiliyorum! Lanet olsun, nerde Ishi'nin dantelli üniformaları?!" diye düşünürken bir anda Sunagakure'den kız alsa ne olacağını düşünmeye başlamıştı. Aldığı kız shinobi olsa, ikisi hangi köyde yaşayacaktı? Mao bu kalabalık, karışık ve kuru yere taşınmak istemezdi. Ne yapacaktı, divane aşık gibi yollarda dolaşıp bir kızın sebebine Suna'larda mı kalacaktı? Hayır, ailesini koruması lazımdı elbette. Ayrıca Ishi'de de yaşamıştı bunu ki iyice inceleyemeden güzel olduğuna karar verdiği bir kız, erkek çıkmıştı. Daha kalabalık yerde bu şans daha fazlaydı. Hem Suna'dan kız alsa çeyiz falan, çok işti.

Derken, tepesindeki reklam tabelasından tanıdığı binanın dibine varmıştı bile. Mao, shinobilerle ilgili bir şey beklemiyordu elbette; ama bir ramen dükkanı da beklediği söylenemezdi. Mao'nun aksine midesi bu fırsatı bekliyor gibi guruldamıştı, öyle ki cebinde telsiz olsa onun titreşimi sanar, açıp Alo derdi. Neyse ki köyce fakirlerdi Ishi'liler. "Bizim mahalledeki Dombili abi'nin dükkana benziyor." diye ev özlemini yemekle dile getirip ramencinin taburelerinden birine oturmuştu; "Bana bir kızarmış ramen verirsen abi, tavuk suyunda haşla ama lütfen." demişti delikanlı ama samimi bir dille adama. Burada insanların nasıl konuştuğunu bilmiyordu, kalabalık bir yerdi ama Suna, adamın onu yabancılayacağını sanmıyordu.

Etrafını izlerken yanına oturan bir grup shinobiyi dinlemeye koyuldu; kim kime çakmış, takımdaki tek kızı resmen sırayla becermişler, Takui'lerin arsada su kuyusu bulunmuş gibi Mao'yu alakadar etmeyecek saçma konuşmalardı. Yine de Mao bir anlığına Gennin takımında üç erkek olmalarına lanet okumuştu. Köyde shinobi yokmuş gibi iki kişilerdi öğretmenlerinin dışında. "Zaten kız olsa bizi Tzu'yla birbirimize düşürürdü hep." diye kendini avutmuştu Mao. O sırada gelen kızarmış ramen'i yerken adamdan bir bardak da su istemişti. Hava lanet kadar sıcaktı ve sıcak bir şey yemek kaç gündür yollarda perişan çocuğun kuruyup gitmesine sebep olabilirdi.

Yemeğini bitirdikten sonra önünden alınan tabağın tezgahta bıraktığı nem lekesine bakıp "Şimdi ne bok yesem." diye düşünmeye başlamıştı. Buralarda hiç bir şeyin fiyatını bilmiyordu ama, daha pahalı olacağına emin gibiydi. Bu yüzden bunun yerine para harcamadan zaman geçirebileceği bir şeyler düşünmeye başlamıştı. Tabureden ramenin parasını verdikten sonra bir gülümsemeyle kalkarken aklına bir şey gelmişti bile; "Sahafın birine gidip korku hikayelerine bakacağım, buralar çok kalabalık, sahaflar küçük su birikintisindeki iribaşlar kadar doludur. Dönüş yolunda Getsu-san'ı altına sıçırtmazsam adam değilim." dedikten sonra iribaşlar hakkında yaptığı söz sanatına taktı kafayı; "Hep Saen'in okuttuğu kitaplar." diye yakınırken birden aklına kız geldi; "Lan, sahaftan da şöyle Saen'lik güzel bir iki kitap alsam da Saen'e götürsem. Vay anasını, o Konoha'dan mektup gönderen piçin de üç adım önüne geçerim.".

Çoktan ramenciden uzaklaşmış, şehrin içinde sokaklarda ve ara sokaklarda kitaplardan içi görünmeyen tozlu kapaklı bir sahaf aramaya başlamıştı bile. Ara sokaklarda yankesici ve normal kesicilerle karşılaşmasının olası olduğundan haberi olduğu için gerekmedikçe kullanmıyordu o yolları, Suna kalabalıktı ve kalabalık demek suç demek olabilirdi. Tabi bir de işin gurur yapıp adamları Oukashou'yla dağıtma yönü vardı ki; verdiği zarardan dolayı Mao'nun götünden kanla istihbarat alırlardı... Çok fazla polisiye okuyordu. Çok.
Resim
The supreme vice is shallowness.
O. Wilde

föşik cynic

Künye
İsim: Jinryu Mao
Yaş: 17
Cinsiyet: Erkek
Element: Doton
Seviye: C
Ürtbe: Chuunin
Alım Gücü: 3 - Düşük Gelirli/5

Profil
Güç:7
Çeviklik:6
Kondisyon:5
Potansiyel:3
Varlık:4
Zeka:5


Ninjutsu
Kebudan no Jutsu, C Rank
Kullanıcı kısa bir el mührü dizisinin ardından ağzından toz çıkartmaya başlar. Bu tozun içinde büyükçe taş parçaları bulunur. Toz, tazyikli bir şekilde ağızdan çıkar ve kullanıcının önünde bulunan herkes bu tozdan etkilenir. Tozun içinde bulunan ufak taşlar rakiplere çarpar, derilerini sıyırır ve görüş mesafesini düşürür. Göz gibi hassas dokulara zarar verir.

Moguragakure no Jutsu, C Rank
Orta seviyede bir el mührü dizisinin ardından kullanıcı tekniği aktif eder. Kullanıcı teknik sayesinde yerde ancak bir vücudun sığabileceği kadar bir delik açar ve oradan yerin altına girer. Kullanıcının yerin altına girmesinin ardından ise bu delik kapanır ve kullanıcı tamamen yer altında kalır. Yer altında olan kullanıcı bu katmanda ilerleyerek kendini gizleyebilir. Öte yandan zemindeki hareketleri sezebilen kullanıcı sürpriz ataklar gerçekleştirme imkanına sahip olur. Kullanıcı yer altında istediği mesafede gidebilir ve istediği derinliğe inebilir. Ne var ki bunun sınırı da kullanıcının kullandığı chakra ile doğru orantılı olarak artmaktadır.

Tsuchiganji no Jutsu, D Rank
Kullanıcı ellerini yere koyar ve chakrasını yüzeye yaymaya başlar. 150 metre civarında, hareket eden herkesin yerleri tespit edilebilir, ancak bu tespit aşırı keskin değildir, kabaca yön tayinine yarar. Dokunulan yüzeyden daha aşağıda veya daha yukarıda bulunan kişiler bu teknik ile tespit edilemez. Teknik açık kaldığı sürece chakra yer.


Taijutsu
Juudaichi Stili B Rank
Oukashou, C Rank
Kullanıcı chakrasını yoğurur ve elinde toplar. Ardından yumruğunu savurarak hamlesini yapar ve yumruk hedefe isabet ettiği anda chakra dışarı salınır. Bu şekilde, kullanıcının yumruğunun yıkıcı gücü aşırı derecede artar. Bu tekniğe yakalanan rakip metrelerce yuvarlanabilir. Teknik ile ince duvarlar kırılabilir.

Beceri Listesi
Meishou-dou, D-Rank
Juudaichi 3

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Korumalı Gözlük[Yüksek Kalite]
Metal Eldivenler ve El-Ayak Bilek Koruyucuları
Toshiki'nin Modifikasyonu;
Her iki eldivenin parmak eklem boğumlarına rivetler eklenmiştir. Bunlar paslanmaz ve yerlerinden çıkmaz. Yumruların hasar potansiyelini arttırır, delici özelliktedir.

İkili sis Bombası Paketi
Kullanıcı avatarı
Jinryu Mao
 
Mesajlar: 122
Kayıt: 09 Eyl 2014, 14:53

Sonraki

Dön Role Play Arşivleri

Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir

cron