1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

İz

MesajGönderilme zamanı: 20 Eyl 2014, 03:38
gönderen Uchiageru Sarubia
"Bu dünyada nasıl iz bırakırız? Toprağa batıp derin çukurlar yaratan ayak izlerimiz ile mi? Bir adama ya da kadına dokunuşumuzla mı? Düşmanlarımızda açtığımız yaralarla mı? Bunları her gün sorguluyor değilim. Ancak siz bir kez durup düşündünüz mü? İz bırakmanın anlamı nedir? Neden geride kendimizden bir parça bırakmaya ihtiyaç duyarız? Hatırlanmak için belki. Ancak bizi hatırlayacak biri olmasaydı... O zaman da bir iz bırakmaya bu kadar istekli olur muyduk? Siz belki olmazdınız. Belki şu an bile aklınızın ucundan geçmiyor olabilir böyle düşünceler. Ben de her gün zihnimi bunlarla meşgul etmiyorum. Ancak bir an geliyor; neredeyse her şeyin boşluğa düştüğü bir an. Benim zihnim o boşlukta bu düşüncelere sarılıyor. Bu dünyada olduğumu, bu dünyaya ait olduğumu hissedebilmeyi istiyorum. Aynalarda kendimi görebiliyorum. Baharda çiçekler bana da güzel kokuyor. Sizinle aynı dünyada, dünyanızda yaşayan biriyim ben de. Sizinle konuşur, sizi dinlerim. Ancak ben gerçekten bu dünyaya mı aitim? Ben de aynı toprağa basarken, aynı yağmurun altında ıslanırken, sizi benden ayıran nedir? Kendimi beğenmişliğim olsaydı bu sözler keşke. Ancak tam aksine, varlığımın geriye itilmişliği üzerine, kendime ve size bu soruları soruyorum. Ancak belki de başından beri yanlış kişiye soruyorum. Ya da yanlış cevapları arıyorum..."
Rüzgar düşen yaprakları beraberinde taşır. Ancak eşlik edişlerinden habersizdir. Kızgın bir nehir, üzerinden akıp geçtiği taşları hissedemez. Taşlar aşınıp kuma dönüşür, sert kayalar vadilere evrilir. Nehir geçtiği yolları çizer, kuruyup gittiğinde, geride bıraktığı izler ortaya çıkar. O nehir olmayı ister Sarubia. O taşlara dokunuyor olduğunu bilip hissedemezken, geride bir iz bırakmayı ister. Oradan geçtiğine bir kanıt. Bu dünyaya dokunabildiğine, istediğinde taşları yerinden oynatabildiğine bir kanıt ister.

Çirkin bir sesle uyanır. Uykusunu ve cevapsız sorularını bölen sesin sahibi, penceresinin kenarında dinlenmeye konmuş bir kargadır. Siyah gözleri, siyah tüyleriyle, kart sesiyle güzellik kavramından uzak. Penceresinde dinlendiği Sarubia'yı takmadan çevresine bakınır. Ardından bir çirkin çığlık daha ve kanatlarını açıp kendini boşluğa bırakır. Beraberinde Sarubia'nın düşünceleri de hatırlanamayan rahatsız edici bir rüya gibi bulanır, bilinçaltının sonsuzluğunda kaybolur. Uykudan sıyrılışı ile düşünceleri ana daha çok odaklanır.

"İnsanların uçmayı saplantı haline getirmeleri çok garip. Etraflarında hiçbir şey yokken doğal olarak hiçbir şey hissedemiyor olmalılar. Boşlukta süzülmenin verdiği garip his, karnınızda yer edinmiş yumru... İnsanlar gerçekten de garip hevesler ediniyorlar. Hissettiklerinin değerini bilememe belki de... Nafile arayışlar yüzünden insan beyni müthiş bir körlüğe düşmüş. Yine de önlerini gördüklerinden çok eminler."
Önyargılar ile boğuşan düşünceleri tek bir doğruyu işaret eder aslında. Sarubia da her insanoğlu gibi uçabilmeyi ister. Ancak o çocukluk rüyasında yüksek semalarda süzülenlerden olmamıştır. En yüksek noktadayken hızla yere düşüp korkuyla uykusundan uyandığı anıyla ister uçmayı. İçten içe bu sefer düşmek yerine, yerçekimine karşı gelebilmeyi arzular. Yine de bu hayalin ulaşılmazlığına leke sürmekten de kendini alıkoyamaz.

Karganın terk edip kendisine bıraktığı köşeden köyünü izlemeye koyulur. Ishigakure'nin etkileyici bir düzenle sıralanmış binaları, uyumla sıradanlığın çizgisinde seyretmektedir. Ancak Sarubia hayranlık besleyen taraftadır. Koyu kahve tonlarının hakim olduğu köyü, yeşillikler ile beraber doğal bir güzelliğe bürünmüş olarak görür. Bir yeri ancak barındırdığı insanları soldurabilir. Bu yüzden köyün çirkin kargalarına insanlardan daha fazla değer verebilir. Ancak bir yandan yaşadığı yeri mükemmel kılan mimari de yine insanların elinden çıkmadır.
"İyi ile kötünün dengesi insanoğlu için çok ayarsız kalmış. Ne tam sevdirir kendini ne de tamamen nefret ettirir. Yine iyi ve kötü sonuçların tek nedeni insanoğluna bulaşmış en illet hastalıktan gelir. Kendinden geriye bir iz bırakma isteği.. Pek çok kişi adının güzelle beraber anılmasını ister. Ancak yine pek azı buna ulaşabilir. Kilit nokta nerede? Doğru kararları almak mı? Hayır, hiç sanmıyorum. Doğru ve ya yanlışı içerisinde bulunduğumuz zamanda anlamamız mümkün değil. Sonuçları ancak geçmişe baktığımızda görebiliriz. Bu da hayatın başka bir laneti. Bu laneti dahi kırabilenler olduğunu duyuyorum. Mükemmel insanlar olmalılar. Mükemmellikle yaratılmış ve aynı mükemmellikle yaşamaya devam edebilmişler."

Günün devam edeceği gerçeğine adapte olamamış halde, oturduğu yerden sessiz düşüncelerini dinlemeye devam eder. Böylesi kalabalık düşüncelerle başladığı günleri hep çok boş geçirmiştir. Sanki günün geri kalanına saklaması gereken enerjiyi beyni harcamış gibi. Gerçek dünyaya dönmeye çalışır gibi gözlerini kırpıştırır. Köyün sakinliğinde dikkatini çekecek bir hareket arar. Ancak tek görebildiği çatılarda çirkin sesleriyle laklak eden kargalardır. Belki de gününü daha bilinçli geçirmesini sağlayacak şey, kargalar gibi boş da olsa karşılıklı bir muhabbet etmek olduğunu düşünür. Ancak bunun için görüşebileceği kimsenin olmadığını da fark eder. Son görevinin üzerinden epey bir zaman geçmiştir. Doğal olarak evden çıkma gereksinimi pek duymadan günlerini geçirmiştir Sarubia. Köy meydanındaki esnaflarla kuracağı minik bir diyaloğun dahi gereksinimi duyduğunu fark eder. Her ne kadar insanlardan uzak durmaya çalışsa da, insanlara ihtiyaç da duymaktadır.
Düşüncelerine tehlikeli bir yakınlaşmayla cevap verilir. Kargalardan biri sürüsüyle yaptığı muhabbeti bırakıp uçuşa geçer, hızla Sarubia'ya doğru süzülür. O daha ne olduğunu anlamadan önünde, pencerenin pervazına konar. Sarubia korkuyla yerinden sıçramıştır ancak penceresinden de ayrılmama kararını alır hızla.
"Burası bana ait. Paylaşmayı da istemiyorum aslında."
Karga çirkin sesiyle cevap verir. Yakından sandığı kadar rahatsız edici bir sesi olmadığını bile düşündürmüştür. Ancak Sarubia korkuyla karışık bir refleksle elini kargaya doğru sallar. Kuş birkaç zıplayışın ardından pes etmeye mahkumdur zaten. Ancak anlayışsız, çirkin insanın yanından ayrılmadan önce ona bir ders vermekten geri kalmaz. Orada olduğunu, o pervazın ona ait olduğunu göstermek adına gagasını sert taşa vurur. Geride kendinden bir iz bırakıp kanatlarını açar ve çirkin insandan uzaklaşır.