
Evet, kapıma gelen ve beni partiye çağıran zavallı ötesi genine
"Yemek olacak mı?!" diye sorup olumlu cevap aldığımda yüz ifadem tam tamına buydu. Durun açıklayayım, geçtiğimiz günlerin çoğunu kafam kıyak, kendimi bilmez bir vaziyette, köyün bütün meyhanelerine sıçarak geçirmiş, hiç bir borcumu ödememiştim. Sonuç; eve gelen, hiç nazik bir dille yazılmamış kol gibi bir fatura, büyük bir baba-oğul kavgası ve benim kapı dışarı edilmem. Aslında ben kapı dışarı edilmedim, evi terk ettim! Hıh! Her neyse, annem, ablam, abim sağolsun, babama çaktırmadan bana yardımcı oldular da, borcun esnaf tarafından affedilmeme yetecek kısmını ödeyip çok boktan bir eve yerleştim. Neyse, benim gibi haşin ve olgun bir erkeğin yuvadan uçma vakti geçmişti zaten.
Ama tabi yemek yapanım yok, o yüzdendir ki kendimi kaybederek parti mekanına doğru koştum bedava yemek kısmını duyunca. Fakat genin
"ABEHÖY BEYAZ DON YASSAH DİYİRLER!" diye bağırınca yarı yolda eve dönmek, hala açılmamış bir sürü valiz ve kutu arasında giyilebilecek bir şey aramak zorunda kaldım. Sonunda çocukluğumdan kalma kurbağa desenli bir şort bulmuştum... Amk, bizim köyde girilebilecek bi su birikintisi yok ki neden almışlar bunu bana? Neyse ki, Tanrı bana ergenlikte uzayıp serpilme kutsamasını bahşetmediği için hala tüysüz bir velet gibiydim de küçük gelmemişti soktuğumun donu. Normali bunu havuzun olduğu mekanda giymektir ama ben vakit kazanmak adına donu evde giydim.
Yolda yeminle birinin
"ay anası babası yok mu bunun bi donla salmışlar sokağa" dediğini duydum, lan bu kadar mı kısayım?!! Hayır sadece donla ve şıpidik terlikle koşan bir erkek görünce, insan namusunu düşünür ona yönelik bağırır di mi? Sanane anamdan babamdan. Amcık. Neyse, söveceğim derken hızlıca geçmişti yol, tavsiye ederim uzun yola çıkan kişiler sövsün. Veya aşık olsun. Mesela bakın aşık oldum bir haftamın nasıl geçtiğine dair hafızamda bir halt yok, çok ilginç. Ama konumuz bu değil. Konumuz şimdi benim delicesine yiyeceğim yemekler. YÜCE RABBIM! ONLAR NASIL YEMEKLER! Kıymalı patatesler, nefis tavuklu börekler, zeytinyağlı sarmalar... Sarma? Bu ne lan? Bir tadayım bakayım.
Kendimden nefret edene kadar yedim, bir ara kendimi kusturup yer açıp biraz daha yemek yemeyi düşündüm, biraz daha nefret ettim kendimden. İnanır mısınız büfe koymuşlar buraya atıştırmalık ufak tefek şeyler için, orman meyveli sakız gördüm, almadım. Çünkü görmek İYİCE nefret ettirdi beni kendimden, o kendini biliyor yüzünden.. Evet, Shiki! Ulan Shiki! Shiki dedim de... Ulan etraf iyice dolmaya başladı, bir sakız ve reddedilmişlik yüzünden aniden depresifleşmemiş olmasaydım güzel de ortam olmuştu ha... Sonra aniden neşelendim çünkü biliyordum ki Shiki böyle ortamlara en son girecek insan. Sonra aniden şok oldum çünkü OHA SİKTİĞİMİN HERİFİNİN BURADA NE İŞİ VAR? HEM DE KIRMIZI DONLA?!
Böyle tansiyonum düştü mü desem, yükseldi mi desem, sinirlendim mi üzüldüm mü bilemedim. Kodumun herifi cidden buradaydı, hem de yanında biriyle, hem de uzun saçlı, hem de turuncu, hem de galiba kız. Sonra bi ara önünü dönünce anladım ki erkeğin teki. OLSUN DAHA KÖTÜ! Ben neyimin olduğunu şimdi anladım, benim kalbime öküz oturdu belli. Bak bak, bir de köşelere köşelere çekiyor koduğumun içigosunu. NE YAPACAKSINIZ ORDA?! Efenim siz alışıksınız zaten benim duygudan duyguya koşup götü başı dağıtmama, hem yemek sevinciyle coşup hem stres olup hem şok olunca, bir de karnım özerkliğini ilan etmişken ben kusmadan durur muyum? Ah yakınımda olsaydı da o içigo kılık turuncu saçlı köprüaltı serserisinin üstüne kussaydım, aaaahhh ahh! Ama tabi ne ona ne de başkasına ne de bir zemine kustum, hele havuza hiç! Efendi efendi tuvaletlere koştum.
Bir de kırmızı don giymiş ya...