Ishigakure'nin sonbaharı da sik gibi... Güneş tepede eşek gibi! Bulutlar var evet, ama yağmur yok. Çok çok az rüzgar var. Yani sonbahar sonbaharlığını bilmiyor bizim köyde. Geceleri de normalden daha soğuk ve biraz ıslağımsı geçiyor. Bu gece de dışarıya ev için bir kaç şey almaya çıktım. Sasaki'nin yolladığı o güzel atkıyı sardım boynuma. Yüzümde belli belirsiz bir gülümseme oluşturdu bu da. Bu en son mektubumdan sonra o kadar iyi şey oldu ki, şuan hayattan zevk alabildiğimi düşünüyorum. Dışarıya gidip elimde bir sürü hazır yemek ile geri döndüm. Döndüğümde de kapımda bir herif bekliyordu. Burası sizin eviniz mi diye sorduğunda
"Hayır." dedim. Tanımadığım insanlara evimi gösterecek değilim...
"Hadi ya, burada oturan kişiye bir paket iletmem gerekiyor da." dedi herif. Şöyle bir yüzüne baktım.
"Ne paketiymiş?" diye sordum. Bu da
"Ben Kusagakure'den geliyorum. Çocuğun biri buradaki arkadaşına hediye yollayacakmış da, benle yolladı." diye her şeyi anlattı. Yuh amına koyayım be!
"Ulan! Ishigakure burası, niye her boku anlatıyorsun. İti kopuğu var. Hem benim gibi tipli birine anlattıysan pardon ama bu saflıkta yakında yatırır sikerler seni emmi." diye çıkıştım herife. Kızardı bozardı falan. Ben de açtım benim evin kapısını
"Ver hadi ver, benim evin sahibi." dedikten sonra aldım paketi sonra da çarptım herifin yüzüne kapıyı. Getirdiğim yemekleri mutfağa koyup, kutuyu aldığım gibi salona geçip açtım içini.
İlk olarak elime bir fotoğraf geldi. Ulan pembe kafasını öptüğüm, kocaman olmuş lan! Hiç değişmemiş yüz tipi, gülüşü falan ama tabi kocaman herif olmuş yani. Fotoğrafı yanıma bir yere atıp paketleri açtım. Üç tane kutu çıkmıştı içinden ve hepsinin içinde de kurabiyeler. Üstündeki notu okuyarak üçünü de yan yana dizdim. Yazdığına göre bu üç kutudaki kurabiyeler farklı farklı tatlara sahiplerdi. Acının kapağını açıp bir tane yedim ve bir kaç saniye sonra ağzımdan ateşler çıkararak mutfaktan ekmek almaya koştum yana yakıla! Allahsız ne biçim acı koymuş içine...
Sonra da mektubu aldım elime. Oturup okumaya başladım. Mektup Sasaki'nin mutsuzluğunu belli eden cümlelerle başlıyordu. Kardeşinin onu bırakacağını ve beni de çoktan kaybettiğini yazıyordu. Sonra da bir hikaye anlatıyordu. Bir ejderhanın hikayesini... Tüm mektubu okuduktan sonra bir süre durdum. İçimde çok ağır bir his oluşmuştu. Sasaki'nin duygularını görebiliyor, anlayabiliyordum. Peki bunu kelimelere dökebilecek miydim? Şuan mutlu bir durumda olduğumu söylemiştim değil mi? Benim uğraşma sebebim, Sasaki'ye verdiğim sözdü. Önceki mektubumda o da savaşırsa, ben de savaşacağım demiştim değil mi? Savaşıyordum. Bu yüzden Sasaki'ye de savaşması için yardım etmeliydim. Peki gerçekten yapması gereken bu muydu? Savaşmalı mıydı? Kaşlarımı çattım ve kalem kağıt bulmak için odama koştum. Mektup açlığımı tamamen unutturmuştu.
Selam,
İlk olarak şu gelen tüccar aptalın tekiydi. Paranoyak bir insan olduğumu söylememiş miydim sana? Eğer söylemediysem bilgin olsun, herif bu evde yaşayıp yaşamadığımı sorduğunda hayır dedim. Resmen geri yolluyordum adamı. Tanımadığım kişilere evimi söylemem. Anlayacağın, shinobilerle yollasan iyi olur. Her neyse, mektubunu okurken kendimi o kadar sana yakın hissettim ki, tahmin edemezsin. İlk mektubumu attığımda senden nefret ediyor; seninle konuşmayı, seni hatırlamayı bile istemiyordum. Fakat en son attığım mektuptan sonra bende ne kadar iz bıraktığını fark etmiş oldum. O mektupta, kendimle savaşacağımı söylemiştim, eğer sen de savaşmaya ve mutlu olmaya çalışırsan... Peki ya bu attığın mektup da ne böyle? Yoksa savaşmaktan vaz mı geçtin?
Kusagakure'li olmadığın için dışlanmanı çok normal karşılamalısın. İnsanlar farklıları dışlarlar. Dışlamalarının nedeni de onlardan korkmalarıdır bana göre. Ne yapacağını bilmiyorlar, sana güvenmiyorlar. Yanında tedirgin hissettikleri için uzak duruyorlar senden. Kendimi senin yerine koyduğumda sadece nefret besleyeceğim geliyor aklıma. Ejderha'nın neden sirke ayak uydurmaya çalıştığını anlayamıyorum. O bir ejderha değil mi? İçinde ne kadar özel olduğunu hissetmiyor mu yoksa? İnsanların ondan korkma nedenini fark etmiyor mu? O güçlü ve özgür olmayı hak ediyor. Mutlu olmayı hak ediyor! Eğer sirk onu mutlu edemeyecekse, mutlu olabileceği bir yere gitmeli. Buraya gelsen kabul edilir misin? Hiç bilmiyorum Sasaki. Ishigakure çok değişti. Buraya geldiğinde yeni bir sayfa açmış olursun. Yani Kusagakure'de açtığın bu sayfayı yeni baştan yaşarsın. Eğer kabul edilmek ve sevilmek istiyorsan, sirkte kalıp kendini göstermelisin. Eğer bu nefretten uzaklaşmak istiyorsan da insanları terk etmelisin. Seçim senin. İlk seçenek zor yol, ikincisi ise oldukça kolay. İkisi de mutluluğa giden bir yol olduğu için savaşmış oluyorsun, bu şekilde bana da ilham verirsin. Bundan sonra karşına zorluk çıktığında beni düşün olur mu?
Üstelik seni tanıyorum. İçinde insanlara yardım etmek, mutlu etmek isteyen birinin olduğuna eminim ve emin olduğum diğer şey ise tam olarak kendini gösterdiğinde insanların seni seveceği. Biraz zaman tanımalı ve köydeki insanlarla tanışmalısın. Peki yakıp yıkma konusu? Eğer yakıp yıkmaya başlarsan mutluluğundan caymış olursun. Çünkü benim burada bahsettiğim mutluluk, zevk ve ya öc ile alınan mutluluk değil. Temiz duygulardan bahsediyorum. Kendini kötülüğün eline bırakırsan bir daha hiç yakanı bırakmayacaktır. Bu üçüncü bir seçenek olmasının yanında, pes etmek demek de aynı zamanda.
Şimdi de kendime geleyim. Kurabiyelerden acı olanını yedim desem ne dersin? Olaylar karşısında sürekli senin Kusagakure'deki savaşını düşünüp ona göre hareket ediyorum. Normalde bazı olayları olmamış kabul edip, ortamdan kaçmaya çalışırdım. Kendimle karşı karşıya gelmekten korkuyordum, kendimi dizginlemekten hayatımı yaşayamaz hale gelmiştim. Şu kabul edilememe konusu var ya, işte o konuda seninle aynı şeyleri hissediyorum. Fakat senin etrafındaki kişiler sana bunu hissettiriyor. Ben ise bunu kendi kendime yapıyorum. Nasıl diye sorarsan, etrafımdaki kişileri geri ittiriyorum. Benimle yakın olmalarını engelliyorum ve bu da insanların benimle iyi bir ilişki kurmasını engelliyor. Eskiden de öyle miydim hatırlamıyorum ama çok dikkat çekiyorum. Hem görüntümden, hem de bilmediğim bir şeyden dolayı insanlar fazla ilgileniyor benimle. Ben ise hareketlerim ile onları kendimden uzaklaştırıyorum. Çünkü psikolojik bozukluklarım var ve beynim ile uğraşırken başka kimseyi çekecek durumda değilim. 2-3 senedir kendimi eve kapatmış durumdayım fakat gene de eve gelen giden oluyor. İnsanlar sürekli hayatıma girmeye çalışıyor, bu da beni daha paranoyak biri haline getiriyor.,
En son mektubumda sana bir söz verdim. Kendim ile savaşmak konusunda, hatırlıyorsan. O zamandan beri insanlara izin veriyorum. Çıktığım bir görevden sonra görevdeki bir adamla bir şeyler içmeye gittik. Sorunlu derecedeki kontrolcülüğümü bir kenara bırakıp adamın yanında sarhoş oldum. Normalde asla yapmam böyle bir şey. İnsanlara güvenmediğim için kendimi zayıf durumda yanlarında bırakmam ama görevde bir tersliğini görmediğim için deneyeyim dedim. Sonunu pek hatırlamıyorum ama oldukça eğlendim. Sabah baş ağrısı ile kendimi evin girişinde bulmasam daha iyiydi tabi ki... Sonra da şu Kiyo mevzusu var. Önceki mektupta görev arkadaşımla arayı bozdum demiştim ya. Nedenini de söylemeyeceğim demiştim. İşte o olay çözüldü. Çözülene kadar da 3 kişi ile bu sırrımı paylaştım. Birine genjutsu uygulayıp saklattırsam da diğer ikisi abim ve kız kardeşim. Abimi hatırlıyor musun bu arada? Çok selamı var. Neyse, bu yüzden sana anlatmakta da sorun görmüyorum. Ne de olsa uzaktasın, bir sorun olmaz.
Bunun için yeni bir paragrafa geçeyim. Ehm... Ben erkeklerden hoşlanıyorum. Hemen nefret etmeye başlama lütfen. Ben de bunu fark ettiğimde kendimden nefret etmiştim. Sonsuza kadar içimde saklayıp, kimseye hislerimi açmamaya çalıştım. Kendimi eve kitlediğimi de söyledim yukarıda. Şuana kadar bir çok kadın ile birlikte oldum ama bir erkeğe bakar gibi bakamadım hiç birine. Daha da derinine inmek istemiyorum bu konunun. Çünkü hala tam anlamı ile barışık değilim. Kiyo ile arayı bozma sebebim bu duyguma engel olamamam. Sanırım çocuğa karşı yüksek derecede duygusal şeyler hissediyorum. Daha önce kimseye hissetmediğim şeyler. Tabi ki bunu saklamaya çalıştım, tamamen içime atmaya karar vermiştim ama o gün dayanamadım. Üstelik Kiyo da biraz sarhoştu sanırım. Daha sonrasında ise uzak durayım ve unutayım diye çok çalıştım. Anlattığım herkes ise bana umut verdi nedense. Unutamadım. Sonrasında ise... Kiyo'yla bir partide rastlaştık. Bak uyarıyorum bundan sonrası biraz rahatsız edici.
Ben bunu partide görünce kendimi alkole verdim. Amacım beynimi uyuşturup bu kadar düşünmemi engellemekti tabi ki ama keşke içmeseymişim. Ben alkolü tabi ki çok kaçırdım. Zaten ağzıma alkol sürmem, sürdüğümde de bokunu çıkarmadan durmuyorum. Şey, ben sanırım çocuğu o gece tecavüz etmiş olabilirim. Uyandığımda herifin yatağında çıplaktım. Bu da kalkıp gitmiş. Hatırlamadığım için kızın teki ile yattığımı sanıp evden bir şeyler aşırıp kaçtım. Eskiden de birilerinin evine girerdik hatırlıyor musun? Ben hala evlerden bir şeyler aşırıyorum sorunlu olduğum için. İşte eve gittikten sonra bu çaldıklarımı geri istemek için geldi bana. O zaman anladım ne olup bittiğini. Baya başımdan aşağı kaynar sular döküldü... Üstelik herif sanırım pek sorun etmedi. O da istiyor olabilir ama hala kabullenemiyorum ki. Neyse buraya kadar iğrenmeyip, benden tiksinmeyip okumuş ve okumaya devam ediyorsan teşekkür ediyorum Sasaki, galiba her şey tatlıya bağlanıyor hayatımda. Biraz daha zamana ihtiyacım var sadece. Bu çözümlerin senin hayatında olması için duacıyım.
Bu mektubu mühürleyeceğim, eğer açık bir şekilde gelirse sonraki mektupta belirt, yolladığım kişiyi öldürmem gerekcek.
Sevgilerimle, Shiki Nishiyama.
Uzun oldu tabi bu, bu yüzden iki sayfa oldu. Neyse amına koyayım. Zaten yazıyı 2-3 günde yazdığım için olaylar gelişe gelişe anlatmış oldum Sasaki'ye. Duygularımı yazarken kendimden tiksinsem de bu yüzleşme olayının bir parçası bu. Neyse işte, bu sefer hediye yollamayacaktım. Sadece mektubun içine bir resim koyup, Kusagakure'ye göreve giden bir arkadaşa verdim bunu. Üstünü de mühürledim sapık gibi. Sasaki'nin sonraki mektubundaki cevaba göre herifin geleceği belli olacak. Haydi hayırlısı.