1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

Güzellik

MesajGönderilme zamanı: 22 Mar 2016, 22:37
gönderen Oujichi Tama
Maeda Tsukiyama; Baka'nın yavuklusu. Garip değil mi Baka gibi birinin kendini bir kıza kaptırması.

"Bir dakika!" diye normalde çıkaracağından daha yüksek bir ses tonuyla çığırmıştı Tama beyaz, uzun saçlı çocuğun suratına. Kitabı beraber okuyalım derken bir kaç saattir ağacın onları yağmurdan koruduğu devriye platformunda zaman öldürdükleri düşüncesi kızın aklından uçup gitmişti Shinji'nin okuduğu satırdan sonra. Genç kız da zihnindeki heyecan çığlığını durduramamış, dudaklarından zavallı çocuğun yüzüne döküvermişti. Saigo'nun kitabında ilk kez Baka'nın bir kadına ilgisinden bahsediliyordu ve Maeda Tsukiyama ismi Shunshin no Saigo'dan hızlı bir şekilde kızın zihninin koridorlarını yol etmişti. Babası daha önce annesinden hiç bahsetmemişti, ama Tsukiyama ismini daha önce defalarca zikretmişti genç kıza anlattığı masallarda. Genç kızın hafızası zikredilen isimle aralanırken Shinji'nin önünde donup kalmıştı; büyük göz bebekleri istemsizce gökyüzündeki kara bulutlara takılmıştı zira. Bulutlar mavinin her tonundaki kılıçlarını kınlarından çekip birbirine saldırırken Tama da örtüsünün altına saklanmış, babasının hikayesini tekrar anlatmasını beklemişti sessizce.

Sato, Goemon'la beraber çıktıkları görevi tamamlamış da olsalar; yakalanmışlardı. Saigo, bizim o sırada kaldığımız Mikura'ya haber getirdiğinde dizlerimin bağı çözülmüştü açıkçası. Şimdi gök gürüldeyince hatırladım işte bu hikayeyi, çünkü o gün de böyle gök gürüldüyordu. Hem bunun gibi, pencereleri kapatınca geçecek gibi bir gürüldeme de değildi bu; gürültü öyleydi ki o sıralarda kendimize ev bellediğimiz yerin iç kumaş duvarlarından bazıları yırtılmıştı gürültüden. Yakın zamanda Konoha'nın Sarutobi klanıyla, Kumogakure shinobilerinin çatıştığı haberini aldığımızdan çok da sürpriz gelmemişti bize. Sana anlatmıştım ya, yeterince güçlü Katon teknikleri bulutların doğasıyla oynayabilir; bir de işin içine Kumogakure'nin güçlü Raiton teknikleri girince gölün ortasından, çatışma olmayan bazı yerlerde yeri göğü inleten yıldırımlardan çıkan yangınları bile görebildik bu yağmurda.

Ben de işte senin gibi futon'umun içine girip saklanmayı düşündüm bir an, çünkü ilk kez go tahtasındaki yerimi kendim belirlemiyordum ve bu açıkçası benim için çok korkunç bir şeydi. Arkadaşlarım benden alınırken bu yağmurun içinde ne yapacağımı bile bilmiyordum. Ve sana bir şey söyleyeyim mi? Ben de zamanında gök gürültüsünden korkardım, belki de senden çok. En azından yağmur ıslak pantolonumu gizliyordu; Tsukiyama'ya rezil olmamış oldum yani.


Devamı, yoktu. Tama, babasının hikayesinin o kısmında çoktan uyuya kalmıştı büyük ihtimalle. Ya da şimdilik aklına gelen tek şey bu olmuştu ama bu Tsukiyama isminin onlarca hikayede her zikredilişinde babasını güldürdüğünü hiç anlamamıştı. Ama genelde bunu kadının Kabuki aktrisi olmasına bağlardı; sonuçta o yüz boyaları gerçekten gülünçtü. Gözlerini kara bulutlardan aldığında, zavallı Shinji kızın zihninde geçirdiği yolculuk hakkında hiç bir bilgiye sahip değildi ama en azından genç kız çocuğu çok bekletmemişti; "Fırtına geliyor, evde devam etsek?"

Mikura'ya vardığımda gerçek anlamda ayak bileklerimi hissedemiyordum. Zaten boğazıma takılan düğüm, yorgunluktan yutkunmamla birleştiğinde derdimi anlatmam baya bir zaman sürmüştü. Tsukiyama'nın getirdiği bardaktaki suyu görüp öksürmek aklıma gelmese bekli ciğerlerimdeki nemi atamayabilirdim; geç olsa da Amegakure shinobilerinin ağız maskelerini korkutucu görünmek için takmadıklarını anlamıştım ama, o bana yeterdi. Baka haberi aldığında, yüzü düşse de ne benim; ne de diğerlerinin hissettiği kadar düşkün hissediyor gibi görünmüyordu. Her ne kadar gördüğümüz şeylerin onu duygusuz birine dönüştürdüğünü söylese de herkes, o ana kadar hiç inanmamıştım. Ama Baka'nın değişmeyen ses tonu ve hemen duygusunu kaybeden yüzü beni o anlık, sadece o anlık buna inandırmıştı.

Neyse ki Baka beni kendisine olan inançsızlığımdan dolayı cezalandırmak için pek beklememiş ve çok geçmeden bir plan yapmıştı; aralarında Kaguya'ların da bulunduğu söylenen Kirigakure birliğinin elinden, Saklı Sis için çok önemli kekkei genkailere sahip olan iki adamı kaçırmak bizim gibi hayalperestlerin gücünün yeteceği bir şey değildi. Akıllı bir lider, amacını devam ettirebilmek için o ikisinden geri kalanları riske atmaz ve onların acı çekmemesi için dua ederdi; akıllı bir lider sadece yer değiştirip onların acı çekmemesi için dua ederdi. Başta Tadashige olmak üzere bir çok kişi bunları söylüyordu ve kelimelerin çıktığı dudak çiftlerinin sayısı gittikçe artıyordu, ben kendimde onlara karşı bir şey söyleme cesaretini bulamıyordum; çünkü tamamen haklılardı. Yapmak istediğimiz şeyler için hayatta kalmak zorundaydık, bir sonraki gün de savaşmak için.

O sırada Baka'nın sesi, gök gürültüsünü delip geçti; "Ben akıllı bir lider değilim, ama aramızdan birilerinin özgürlüklerini yitirmesine göz yumacaksak burada zaman kaybetmeyip köylerimize geri dönmemiz kendimiz için daha yararlı olacaktır. Ama yaptığımız işi kendimiz için, bencil kaygılar güderek yapmıyorsak bunu yapmaya devam edebilmek için yaşamak zorundayız. Bu yüzden savaşmaktan bulduğumuz boş dakikalarda içki içiyor, eğleniyor, şarkı söylüyor ve sevişiyoruz! Biz adalet için savaşan gezgin bir sirk veya bir mızıkacı bandosu değiliz, kendi hayatımızı kalan kısa saatlerde yaşıyoruz ki savaştığımız insanlardan farkımız; hayatın tadını alıp ona değer vermemiz olsun. Eğer hayatın güzelliğini unutursak, onu başkalarına vermek için kendimizden fedakarlık edemeyiz ve ben aramızdan hiç kimseye kim kimsenin hayatı zindan etmesine izin vermeyeceğim. Ben gidiyorum.. eğer aranızda gelmek isteyen varsa Goemon'un Sakae'ye yardım için gitmeden yarım bıraktığı Sake şişesinden benim gibi bir yudum alır ve peşimden gelir."


out: Konunun devamı Minami'de geçeceği için direk buraya attım, mesaj fazla uzayacağı için bağlamadan kestiğimden böyle bir not düşeyim istedim.

Re: Güzellik

MesajGönderilme zamanı: 23 Mar 2016, 13:01
gönderen Oujichi Tama
Çok geçmeden öğrendik ki Sato ve Goemon'u esir almış kişiler, Kirigakure'li shinobiler değil bir çeşit paralı shinobi örgütüymüş. Başta onları öldürmeden esir alacak bilgiye sahip tek grubun Kirigakure'li shinobiler olduğunu düşünmemiz yanlış değildi aslında; bahsettiğim soysuzlar çetesinin içinde de Sis'ten bir kaç kişi olmadan o bilgiye sahip olmaları ilginç olurdu ama. Ne yapacağımızı düşünürken Tsukiyama'nın aklına güzel bir plan geldi, bu bizim kaçaklar Sakae'de konuşlandıkları için kasabaya tüm girişleri kontrol ediyor olmalılardı ve bizim içeriye çatışarak girmemiz sadece bizi riske atar; bir de üstüne çatışma haberi pusuda bekleyen ve kasabayı almak isteyen diğer tüm birlikleri harekete geçirirdi.

Yani biz Sato'lar için kasabayı alsak bile kayıp vermeden çıkmak için yeterli zamanımız olmayabilirdi. Biz niye direk elimizi kolumuzu sallaya sallaya, havai fişek gibi jutsu kullana kullana girelimdi ki zaten; savaş devam ediyor olsa da bizde olduğu gibi hayat da devam ediyordu ve Sakae çatışma olmayan günlerde, yıkılmış binalara karşı yine yaşamını sürdürüyordu. Bizim gibi kabuki sergileyen bir grup da, şehre rahatça kabul edilirdi; hatta şehrin hakimlerine ücretsiz bir gösteri bile yapabilirdik. Sato'yu kendisininkine benzeyen beyaz suratlarımızla ziyaret edecek ve kaçıracaktık dalgamızı geçerek.


"Geçiyorum buraları. Sonuçta Sato'yu kurtardılar." derken Shinji'nin gözleri takıldı bir sonraki sayfaya ve Tama'ya özür dileyen bir bakış attıktan sonra devam etti babası Saigo'nun ağzından okumaya...

Baka henüz varmıştı, Sato'nun yaraları iyileşeli bir yarım saat kadar oldu sanırım. Tadashige de Goemon da yanında yoktu, zaten olmasını da beklemiyorduk; yine de hayatını tehlikeye attı. Yüzünün hali, içimde bütün burkukluk duygusunu aşan bir duygu oluşturmuştu. Sanırım, o an kurtaramadığımız insanlara karşı düşünebildiğim tek şeyi düşünmüştüm en yakın arkadaşıma karşı; Baka'ya ilk kez acımıştım.

Başarılı olmuştuk, kısmen. Sato ve Goemon'u kaçırmaya çalışırken baskın yemiştik ama. Baka bize yaralı Sato'yu kaçırmamızı söylerken Tadashige'yle kendisi de Goemon'u kaçırmaya uğraşacaktı. Yollarımızı ayırdık ve Baka'yla diğer ikisinin peşinden akın akın giden kaçakları izledik izimizi kaybettirdiğimizde. Tadashige ve Goemon'un arasında gönül ilişkisi olduğunu herkes biliyordu; Tadashige kaçamayacaklarını anlayınca Baka'yı tekniğiyle mühürlemiş ve saklamıştı, adamın mühürleri hala bir kaç ton solmuş teninde görünüyordu Baka'nın.

Goemon ve Tadashige'yi canlı canlı kaynatmışlardı. Söylenene göre Goemon her ne kadar Tadashige'yi üstte tutmaya çalışsa da başaramamış, ardından sevdiği insanı kazanın dibine çekip onun üzerine çıkmıştı sadece kafası kaynayan suyun üstünde kalacak şekilde; o andan sonraysa hiç bağırmamış ve sadece katillerinin yüzlerini izlemişti çatık kaşlarla. O gün Baka'nın içinden bir şeyler kaybetmesini engelleyen tek şey Tsukiyama olmuştu sanırım.


Babalarının maceraları çocuklara artık çok da önemli gelmiyordu, bunun gibi bir çok paragrafta Saigo; Baka ve Tsukiyama arasındaki ilişkiden bahsediyordu. Tsukiyama bir Kumogakure jounin'iydi ikilinin babalarının mızıka bandosuna katılmadan önce; söylenene göre müzikte, kabuki'de ve çizimde oldukça yetenekliydi. Klanının kekkei genkaisi olsa da kendini belli etmemek için elinden geleni yapardı; zira savaş zamanında bütün taraflar için önem teşkil ediyordu bu kandan gelen özel yetenekler. Gözleri ve saçları Baka'nınkilerin aksine kızıla kaçan renklerdi; ve gözleri yine Baka'nınkilerin aksine büyük ve açıktı. Ve Maeda Tsukiyama savaştan sonra hep Minami Şehri'ne yerleşip sanatını icra etmek istemişti.

Shinji'nin Tsukiyama hakkında kitapta arayacağı çok yer vardı daha, ama Tama çoktan ayaklanıp hazırlanmaya başlamıştı. Eğer annesi hala yaşıyorsa, onu bulmak istiyordu çok geç olmadan; kendisi için de, onun için de. Aklında artık kurduğu Go tahtasından çıkan duygusuz düşüncelere yer yoktu, taşlar öğütülüp göz yaşı bezlerine tuz olmuştu ve genç kızın fırtınanın altında bu yaşları serbest bırakması daha iyi olurdu. Shinji'ye teşekkür etti ve kendini Minami'ye doğru yola koydu.