1. sayfa (Toplam 1 sayfa)
Trajedik Beden

Gönderilme zamanı:
20 Mar 2016, 20:44
gönderen Wakahisa Yuudai
Out:
İtalik yazılar geçmişi, düz yazılar şimdiki zamanı anlatır.
Hastanede yoğun bakımda iken bir inancının olması ne kadar da zor, değil mi ? Kendine gelip de "Olsun, Tanrı beni kurtarır, iyi günler getirir." diyemiyorsun. Kalbinin atışını duyduğunda ne kadar şanslı olduğunu anlayabiliyorsun. Yaraların iyileştiğinde mutlu oluyorsun. Ama aynaya baktığında, yüzünün bir parçasının senden alındığını görüyorsun. Sağa doğru baktığında, bir şey görmüyorsun. Kolunun yokluğu ve yüzünün dağılmış hali, Tanrı'nın bir cezası gibi geliyor. Tanrı eğer var ise, Tanrı'nın ne kadar cani, ne kadar kötü bir yaratık olduğunu düşünüyorsun. Düşüncelerinde boğulurken, çoğu felsefi akım aklına geliyor. İnanmak istediğin şeye inanmak yerine, kendini başka düşüncelere gitmeye zorluyorsun. Sonra da, ana felsefeni hatırlayıp gücünü, inancını, klanını sorguluyorsun. Gökyüzüne baktığında, aynı yağmur, aynı bulutlar. Sokağa bakıyorsun, aynı ışıklar, aynı topluluk, aynı hüzün. Hastanenin içine göz atıyorsun, hüzün artışı yüksek, depresif insanlar dolu, acının getirdiği duyguları ortaya çıkarmış bir topluluğun içindesin. Bu topluluktan çıkmak istiyorsun, ama çıkamıyorsun. Eninde sonunda geri dönüyorsun. Tanrı'nın, ya da herhangi bir insanın senden götürdüklerine bakıyorsun. Uzun bir süre element kullanamayacaksın, insanların sana olan bakış açıları değişecek. "Wakahisa klanı bu mu ?" gibi sözler duyacaksın. Bunların hepsini kendine hazırlamalısın Yuudai. Çünkü sen bir Wakahisa'sın, ve Wakahisa'lar pes etmez. Belki de, kendimle konuşmak yerine biraz hava almalıyım.Yağmur damlaları elimde süzülürken, eski anılarım gözümün önünde canlanıyor. Çocukken yağmurda oyun oynamayı çok severdim. Kuzenlerimle her gün oyun oynardık. O zamanlar, sağ elimde süzülen yağmuru da hissedebiliyordum. Ama artık hiçbir şey hissetmiyorum. Kolumu kaldıramıyorum, çünkü o kol artık yok. Sargı beziyle sarılmış dirseğime bakıp o dirseğe bağlı olan geçmişi hatırlıyorum. Artık katanamı tutmak için tek bir ele sahibim. O eli kaybetmemek için elimden geleni yapacağım. Hayatımda bir dönüm noktası oluştu. Ben, artık eski ben değilim. Bir yılan derisini atar ya, ondan farkım yok artık. Ama o deri çıkarken, bazı parçaları da götürdü.
Görevin üstünden bir hafta geçti. Hastaneden taburcu olduğum günden beri, babamın zamanında verdiği sözü tutmasını sağlıyorum. Bana Kendou stilini öğretmesini sağladım. Hala gelişiyorum bu konuda. Ayrıca, Chakra kontrolünün önemini farkettim. Bu nedenle yine babamın beni çalıştırmasını istedim. Görevden sonraki hafta içinde iyi bir gelişme gösterdiğimi düşünüyorum. Babam, Wakahisa klanının tasarımcılarının bana bir maske tasarlayacağını söyledi. Bunu özel olarak ben istedim. Şimdilik normalde taktığım pelerinin kapşonlu versiyonuyla geziyorum. En azından iyi hissetmemi sağlıyor, Ame havasına da uygun. Evden çıkıp biraz hava almanın vakti geldi.
Klan bölgesinden çıkıp Amegakure'de bulunan normal konutlardan meydana çıkan yolda ilerlemeye başladım. Biraz karnımı doyuracağım sanırım. Bu soğuk havada sıcak bir ramen iyi gelir mesela. Tam da meydana çıkacakken sağ tarafımda bir çöplük gördüm. Çöplükte ise hiç orada olacağını düşünmeyeceğim, Süper Elit Chuunin Yabuko yatıyor. Yanına gittim ve gülümsedim. Ama bu, mutlu olduğumu belirten bir gülümseme değil. Çektiğim acıları tek bir gülümsemeye aktarmaya çalışıyorum. Ona oldukça yakınlaştım ve konuşmaya başladım.
"Kenzan benden bunu aldı, ya da attığın parşömen de diyebiliriz. Peki senden ne aldı, Yabuko ?" Sonra da içtiği içkiye, ve bulunduğu duruma baktım.
"Pek de bir şey almamış anlaşılan, süper elit chuunin." Kin beslemeyi sevmem, o yüzden sohbet etmek iyidir.
Re: Trajedik Beden

Gönderilme zamanı:
21 Mar 2016, 02:26
gönderen Yukimura Yabuko
Alkol pek çok şeye sebebiyet verir, insanı arsızlaştırdığı bir gerçek. Arsızlığın kazandığı bu dünyada benim benimsediğim dövüş tarzı ile kazanmayı denemiştim. Ne pahasınaydı? Korkularımla yüzleşmem gereken bir karanlık seline beni atması için miydi her şey? Karanlıkta korkuyorum, herkes korkar. Çocukken kamp ateşinin etrafında korunduğumu düşünüp kendi yarattığım canavarlardan sığınacak bir yerde olduğumu hayal eder gibi şu anda da arsızlığa sarılmış bir şekilde hiç bir yerdeydim. Ruhum kendini bitirirken, nefesim yağmur yüzünden soğuyan havada belli belirsiz beyaz izler çıkarıp kaçıyordu.
Ölümün sebebini ve görevlerin mantığını düşünmeden duramıyorum, insanlara umut verecek birisi olmamı dilemişti annem ancak bunu başaramadım. Babamsa yol gösterecek bir arif olmamı hayal etmişti ancak gelin görün ki bundan da çok uzağım. Kirie'nin söylediği gibiyim aynı, içimdeki canavarı bazen salıyorum ve gücümle sarhoş olmaya çalışıyorum. Bedeninim sarhoşluğuyla kendimi bastırıp geriye itmeye çalışıyorum, kendi yarattığım alev girdabında boğuluyorum. Kendim güçlü değilim, iç güdülerim güçlü. Ona verdiğim sözü tutup koruyacak bir güçte olamadım.
Üstüne oturduğum çöp poşetlerinin arasından içkimi çıkarıp üstüne düşmüş bir kaç parça yosun parçasını silkeleyip attıktan sonra derin bir nefes alıp verdim. İçine düşen yağmur damlaları tadını biraz bozmuş, yumuşatmış olsa da hala damağımdan akıp giderken nefes borunu yakışını hissedebiliyordum. Ben kazanmıştım ancak pek çok şeyi de kaybetmiştim. Kolum biraz kesilmişti ancak basit bir acıya karşılık kapatabilmiştim, birilerini öldürmek bu kadar kolay mıydı? Bunu kolaylaştırmamız için eğitilmiştik ancak kendi arkadaşlarımızın ve görevimizin zarar görmesi konusunda kimse bizlere bir şey söylememişti. Belki büyük bir savaş göremedik ancak görmediğimiz savaşlar nedeniyle kendimizle savaşmaktayız, mideme giden alkol gibi zihnimi bulandıracak pek çok sorunun oluşmasına sebep oldu. Gerçeğin gerçek olduğundan bile emin değilken, yaptıklarımızın ne için olduğunu bilmezken sonuçlarını çekmek için shinobi oluyoruz.
İçkimden bir yudum daha aldıktan sonra uzun zamandır görmediğim bir hayalet tepemde durmuş bana gülüyordu. Ona yaptıklarımı yüzüme vuruyordu, bilerek yapmamıştım... Ben her şeyi düzgün yaptığımı sanıyordum, onları kurtarmak için yaptığımı... Neden böyle olduğunu bilemiyorum, hayat her daim bu kadar acımasız olmasa belki bizim de shinobi olmamız gerekmeyecekti ve onun yüzü, sargılı kolu eskisi gibi olacaktı. Olacakları düşünmek gerçekten daha çok kopmama neden olurken alkolün de etkisiyle orada duran hayaleti bir süre unutmuştum bile.
Bana yaptığı kinaye miydi yoksa dediği gibi her zaman olduğum gibi miydim, hiç bir şey değişmemişti gerçekten hayatımda. Onunkinde değişenleri göz önüne alınca benim sadece içtiğim içki değişmişti, derin nefeslerim değişmişti. Her zamanki gibi çöplüğümün efendisiydim, belki de değildim. Söylediklerine cevap için Yuu-chan'a bakıp biraz daha içtikten sonra ağzımı elimin tersiyle silip gözlerimi korumak için elimi alnımda siper ettikten sonra "Ne aldı sence Yuu-chan. Koruyamayan bir süper elit chuunin olmaz; artık sadece elit chuunin kaldı." dedikten sonra bir yudum daha almak için içkimi kaldırmıştım ki az ötede sokağın karşısında yürüyen başka bir hayaleti görmüştüm ve ona "Peki senden ne aldı Asaicchi!?" diye bağırmıştım.
Re: Trajedik Beden

Gönderilme zamanı:
22 Mar 2016, 00:04
gönderen Kiichi Asai
Sisler bulvarında ki ölmek için bırakılan ağaç gibiydim. Beni Kasablanka'ya götürecek gemiyi arıyordum yağmurdan şehrin sokaklarında. Ruhsuzluk ile bütünleşmiş kabuslarım derinleşmişti. Daha farkında değildim hasta olduğumun. Normal olmanın hasta toplumun içinde hastalık kabul edildiğinin de farkında değildim böylece. Sigara içmek istiyordum ama cebimde bir tek akşamı geçirebilecek kadar yemek param vardı. Alsam bile içmek için kuru bir köşeye ihtiyacım vardı. En kuru köşede de en azından elektrik tellerinin arasından akan su damlaları rahatsız ediyordu rahatlama seansımı.
Bir sokaktan diğerine, bir insanın omzundan başkasının omzuna. Pinball makinelerin durmadan seken ve bir yerlere çarpan top gibiydim kalabalık arasında. Bir haftadır boş beleş geziyordum ve ne zamandan beride uykuya dalmamıştım. Her göz kırpışımda bir iğne saplanıyordu gözümün tam ortasında. O anki ölüm isteğimi üç yüzden fazla kelime ile bile ifade edebilirdim bir zamanlar yaşamış bir insanın da yaptığı gibi.
Orası benim burası senin kaybetmiştim kendimi kalabalığın arasında. Köyün hangi kesmindeydim bir fikrim yoktu. Önüme bile bakmıyordum aslında. Kapüşonumu gözlerimin önüne kadar çekmiş sadece adımın attığım zemini görebiliyordum. Tüm kalabalık gibi bende bir hayalettim bu anda. İnsanların ölümünün karanlık lambasının ışığındaki yolu takip ediyordum. Fakat bir ses beni fani dünyaya geri çağırıyordu. İsmimi haykıran tanıdık bir ses duyuyordum. Başta bakmak istemedim beynim uzaklaş ve devam et diyordu yoluna. Ama boynumu biraz kaldırdım ve sokağın köşesinde ufak bir yer tutmuş çöplüğün önünde iki kişi görüyordum birinin olmayan kolu diğerinin de turuncu saçları belli ediyorlardı kim olduklarını. Aklım bir kere daha devreye girmiş uzaklaş buradan, yoluna devam et diye çıkışıyordu geçenkinden daha da şiddetli bir şekilde. Ama bedenim tekrar ihanet etti bir dalganın önüne çekilen bir set gibi ilerledim kalabalığın arasından. Tam karşısında dikildim turuncu saçlı Yabuko'nun önümde. Yanımda da diğeri vardı. Kolsuz olan Yuu mu neydi adı aklımda yer edinecek kadar yer tutmamış demek ki.
Bana bakan boş suratlara bir ayna gibi dikmiştim gözlerimi aynı ifadesizlikle. Konuşmam gerekiyordu büyük ihtimalle. Bana yöneltilen bir soru vardı sonuçta. Yabancıydım aralarında ki konuşmaya ama tahmin edebiliyordum az buçuk sorunun ne ile alakalı olduğunu. ''Umudumu'' diye ipeksi bir sesle cevap verdim. Birkaç saniye sonra da ''Bir yılan zehri gibi vücuduma işlemiş zehri aldı.'' şeklinde ilave edecektim konuşmama. Ve köşenin biraz daha içerisine girip duvara yaslanacaktım bütün ağırlığım ve yorgunluğuma
Re: Trajedik Beden

Gönderilme zamanı:
22 Mar 2016, 01:14
gönderen Wakahisa Yuudai
Ve yine, üç garip ruhun oluşturduğu mükemmel takım aynı yerde buluştu. Durumumuz gerçekten çok acı. Birimiz kafayı bulup o ünlü gülümsemesini siliyor, biri umutsuzluğun içinde boğuluyor. Ben ise vücudumu kaybediyorum. Aslında kimsenin hüzün içinde kalması umurumda değil, ama acıktığım için şu yağmurlu havanın verdiği acı dolu hissi küçük bir konuşmayla gidermek en mantıklısı olacak. "Eee, umutsuzluk, vücut parçaları, süperlik... Açıkçası, yaşıyoruz ve en önemlisi de bu. Ne bu hüzün ? İyimser olmak şu zamanda en iyisidir. Sağ kolum gitti, solağım. Sağlak olsaydım Yabuko bana yemek yediriyor olurdu herhalde. Yani arkadaşlar, hep sessiz takıldığımı biliyorum ama üzülmek bir işe yaramayacak. O yüzden bir şeyler yapalım."
Sosyalleşmek o kadar garip ki, kaçıp gidesim var. Bu ikisini önceden tanıyor olmasam muhattap bile olmam. Görevde tanıştık, ama ikisiyle de özel anlarımız oldu. Onlardan çekineceğim bir şey yok. Zaten aralarından biri kolumun gitmesine sebep olduğu için bana borcu bile olduğu söylenebilir. Ninjutsu kullanamamanın ne demek olduğunu bilmiyor, çünkü onunki kullanamamak değil kullanmamak. Çöplüğün ters tarafı olan sokağa döndüm ve arkama baktım. Karnım guruldadığı için hemen konuştum. "Aç mısınız ? Acıktıysanız ramenci hemen sağa dönünce." Şu havada sıcacık bir ramen gerçekten de iyi gider. Umarım gelirler. Gelmezlerse de gideceğim zaten. İçkili Yabuko büyük ihtimalle gelmeyeceği için, bu soruyu sorarken Asai'nin gözlerinin içine bakıyordum ki asıl ona sorduğumu anlasın.
Sorumu sorduktan sonra sokağa doğru yavaş adımlar atmaya başladım. Zaten gelecek olurlarsa beni takip ederler. Gelmemeleri de oldukça garip olur. Kim sıcak bir rameni sevmez ki ? Ame-chou'yu bile çağırsam bu teklifi reddetmez. En iyisi şöyle güzel bir ziyafet çekip eskiye dayanan acılarımızı unutmak ve biraz eğlenmek. Yabuko da gelirse gerçekten çok mutlu olurum. Asai de tabii ki ortama renk katar. İçki içmem ama yine de eğlenirim. Bakalım ne olacak.
Re: Trajedik Beden

Gönderilme zamanı:
23 Mar 2016, 18:34
gönderen Kiichi Asai
Kelimelerin ağzımdan dökülmesi ile birlikte bitmek bilmeyen bir sohbete dahil olacağımı da biliyordum. Biri bir şeyler diyecek öteki şunu diyecek beriki bunu diyecek falan filan... Uzay zamanın dışına çıkan bir konuşma süreci gerçekleşecek ve bunu bitirmesini bilen biri yoksa da yaşamlarımız bitine kadar da devam edecek.
Gözlerimle ikisini de inceliyor ve bacaklarımı dayandığım duvara biraz daha ağırlığımı vermek için kırıyordum. Biri oturduğu çöplerin arasında demleniyor diğeri ise boş kolu ve yaralı yüzü ile hesap sorar gibi dikiliyordu. Yüzündeki yanık izleri suratına bakarken insanın korkmasına sebep oluyordu. Merak ediyordu içinden insan nasıl bir şey diye. Detaylarını incelemek en yakın açıdan bakmak istiyordu ama ya incelerken fark edilirsem diye de asıl korku sarıyordu. O yakalanmanın verdiği utanç tüm vücudu kapladıktan sonra yavaşça dışa etkilerini gösterecekti. Kızaran yüz, bükülen boyun ve kaçan gözler.
Garip bir şekilde Yuudai, hesap soran havasını bozmuş ve nasihat veren savaş gazisi amca moduna girmişti. Devir yaşamak devri gibi iç açması gereken şeyler söylüyordu ama ben ''arkadaş'' kelimesine takılmıştım. Sadece kendimin duyabileceği bir sesle de ''Arkadaş mı?'' diye de homurdanmıştım. Yabancı bir kavramdı benim için. Yabancı bir kelime de aynı zamanda. Kendim ağzımdan çıktığında bile bana ait gelmeyen yapmacık bir kelime.
Sonradan da ramen mamen filan deyip arkasını dönüp uzaklaşmıştı. Bizi istediği ama muhtaç olmadığı gösteren basit bir numaraydı bu sadece. Belki gelmediğimizi görse köşeyi döndükten sonra ramen olan fikrini evinin yatak odası haline getirirdi. Ama bir nevi bir borç bilmiştim kendime şu andan itibaren bu meseleyi. Bir kereliğine mahsus bile olsa görebilirdim nelerin olabileceğini. Hem beleş yemekte var gibi duruyordu. ''Heeeeey!!'' Biraz cırtlayan sesimle durması için bağırmış ve tüm dünyanın bakışlarını benim üzerine çevirdiği düşüncesinden sonrada da kafamı eğip ''Bekle'' diye eklemiştim. Sonra da arkasından yürümeye başladım.
Re: Trajedik Beden

Gönderilme zamanı:
24 Mar 2016, 14:28
gönderen Yukimura Yabuko
Bedene gelen zarar telafi edilebilir mi? Belki bir kaç jutsu ile aradaki o boyutu kapatacak bir uzuv yaratımı yapılabilir. Ne kadar düşünmesi korkunç olsa bile, belki başka bir insandan çalabiliriz! Onun kolunu keser Yuu-chan'a takarız! Yoo, hayır böyle bir şey imkansız... Asai-cchi'ninse umudu gitmişti söylediğine göre, kalbinin olduğu yerin daha derinlerine işlemiş olan. Bir malubiyet insanlarda bu denli yara açabiliyor, ne kadar garip. Benim güç hırsım süperliğimi elimden almış olsa da, Asai-cchi'nin dış görünüşüne bakarak umut dolu olmadığını her halinden söyleyebilirdim. Eskiden umut dolu muydu? Bunu da bilemiyorum.
Hepimizin hayatı kendine göre zorlaşmıştı, bunun temel sebebi bendim. Kazanmak uğruna yok saydığım değerlerim ve kapadığım gözlerimdi sebebi. Şimdiyse önceden yaptığım şeyin aynısını yapıyorum. Gözlerimi gerçeklerden kaçırmak için yine başka yerlere sığınıyorum. Yapmam gerekenin bu olmadığını bilmeme rağmen kendi doğasından kaçan bir yaratık gibi her şeyi boş vermiş sığınacak bir omuz arıyorum. Eskiden sahip olduklarımı unutup, bana dövüşmeyi öğreten keşiş gibi dünyaya gözlerimi kapamaya çalışıyorum. Biliyorum bu ben değilim ancak yaptığım hataları geri alamam.
Tepemden gelip ruhumu delen o bakışlar altında diyecek hiç bir şeyim yoktu, imza gülüşüm ya da takma lakaplarımın hepsi gitmişti. Hırslarım zihnimin karanlığına gömülmüş, isteklerimse ruhumu terk etmişti. Kayıp ruhum yine tutunacak bir şeyler ararken her ne kadar garip gelse de arkadaş adı altında çağırılıp bir yere davet edilmiştim. Şaka yollu da olsa benim yaptığım hatanın ceremesini çeken adamın gözlerinin içine bakmaya ve onu takip etmeye zorlanıyordum. Ben ki çöplüklerin fatihi, bedenen değil ancak zihnen mağlup olmuştum. Sağlıklı bir zihin olmadan beden ölmeye yakındır. Bunu bilsem de kayıp zihnimi daha da kaybetmek için bir yudum daha aldım. Zihnime işleyen acı tadı iyice kazıdım. Kaybetmek böyle hissettiriyordu işte, başarısızlığın tadı buydu.
İleriden onlar giderken arkadan tek görebildiğim şey gidişleri olmuştu, bu üzücüydü benim için. Herkes gider kelimesinin tanımını görüyordum. Arkadaşlar ve eski yoldaşlar; sevilen ve sevilmeyen herkes gider. Sonunda yalnızlık ve açlık kalır. Takip etmek zorundasın. Ben de sessizce bir yandan içerek takip ettim onları.
Re: Trajedik Beden

Gönderilme zamanı:
27 Mar 2016, 00:28
gönderen Wakahisa Yuudai
Hayat, shinobilik, köyler, jutsular, güç, popülerite, mutluluk.. Bunların hepsine 'nedir' sorusu sorulabilir. Hepsi yoruma dayanan sorular olur. Benim de kendimce yorumlarım var. Ama insanlarla aramda bir fark var. Onlar düşünür, yorumlarını söylerler. Ben de düşünürüm, ama umurumda olmaz. Olayların gidişatını insanlar belirler. Bu kavramların ortaya çıkmasını sağlayanlar da insanlar. Ben de bir insanım, o yüzden kendi gidişatımı kendim belirleyeceğim. Önüme çıkanlar yok olacak, arkamda kalanlar da ezilmeye mahkum olacak. Benim bir amacım var ve o amaç dışında umursadığım bir değer yok, klanım dışında. Yanımda güvenerek taşıyacağım tek şey klanım, ve gözümün önündeki tek şey de Hiro'yu öldüren soysuz. Arkadaşım dediğim insanlar tembelleşip omuzlarını bana yaslarlarsa gözlerinin içlerine bakarak ölümlerini izlerim, çünkü umurumda değiller. Birini kaybederim, yenisi gelir. Ne önemi var ki ? Burada kral benim. Krala boyun eğecek olanlar da benim yardımıma koşanlar. Kralı kızdıranın kellesi gider. Ama önce sıcak sıcak ramen yemek lazım, acıktım.
Arkama baktığımda farkettim ki Asai de Yabuko da benim peşimde. Dediğim gibi sokaktan sağa döndüm ve ramencinin önüne çıktım. Kapıyı yavaşça açtım. İçeride arkadan çok tanıdık gelen birini gördüm. Birden bağırmaya başladı, sarhoş olduğu da hareketlerinden belliydi. "LAAAN ! BİZ WAKAHİSA KLANI OLARAK AMEGAKURE'NİN EN SADIK KLANLARINDAN BİRİYİZDİR ! SEN KİMSİN BE PEZEVENK !" Wakahisa Ronin, kendisi amcam olur. Wakahisa klanının içki yasağını kıran tek kişi diyebiliriz. Ben de onun sır ortağıyım. Klanımı önemsediğim bir gerçek, anca sanırım bir istisna var, o da amcam. Sıralı sandalyelerden birine oturdum, amcam da bana seslendi. "Ah, Yuudai hoşgeldin ! İçer misin bir bardak ?" Kafamı hayır şeklinde salladıktan sonra arkama baktım. Yabuko ve Asai'nin de oturmasını beklemeden siparişleri verdim. "3 tane Kitakata Ramen istiyorum." Bunu dedikten sonra arkama döndüm. "Şöyle geçin isterseniz. Amcamın kusuruna bakmayın."