1. sayfa (Toplam 3 sayfa)
Kokusuz

Gönderilme zamanı:
01 Mar 2016, 13:24
gönderen Oujichi Tama
Yağmur yağışları artık daha seyrek olmaya başlamış, güneş genç kızın soluk bedenine daha sık dokunur olmuştu. Altı günlerini yola harcamış olsalar da iki genç shinobi olduklarından olsa gerek yoldan gelebilecek zorlukları atlatmış gibiydi. Belki Tama tek başına çıksa ufak sıkıntılarla karşılaşabilirdi ama Hyotaru, sağlığı korumak hakkında haddinden fazla bilgiye sahipti sonuçta. İnsanlar sadece Tama'nın ekipmanlarından bile etkilendiklerinden olsa gerek yol boyunca hiç sorun çıkarmamış, çıkarmaya meyilli olanlar da genç kızın sırt çantasının içinden fışkıran yel değirmeni shuriken'ini çok geç olmadan fark edebilmişti. Bu yüzden de genel olarak yolda yaşadıkları tek aksiyon birbirleriyle olan sohbetleriydi, Tama kendi hakkında pek bir şey konuşmak istemediğinden genelde kitaplardan ve yakın günlerinden konuşmuş; Hyotaru'nun kendi hakkında anlatacağı şeyleri de dikkatle dinleyip kendi zihnine atmıştı.
Sonunda takip ettikleri, çok kullanıldığı belli yol tepenin ardındaki yerleşim yerlerinin metal, koyu çatılarını gün yüzüne sermişti. Tepenin üstünden görünen, kasabanın kısmi manzarası Tama için tek kelimeyle çirkin görünüyordu nazikçe ışıklarını bulutlardan sokabilmiş güneşin altında. "Burası yağmur yağdığında daha güzel görünüyordur eminim." dedikten sonra Hyotaru'ya dönüp onun arka tarafına doğru yoldan çıkmayı, korulukların arasında ortalarda olmayan bir yerde el mührü serisini yapıp Magen: Henge uygulamayı planlıyordu. Bunu yaparken bir tüccardan ziyade parası olan bir yolcu kılığına girecekti, giyim tarzı olarak Amegakure'nin soylularının kullandığı bir kıyafet giymeyi; ardından da geleneksel bir kadın makyajı koydurmayı planlıyordu yüzüne. Sonuçta onu başkalarının gözüne Amegakure'nin köklü soylu ailelerinden biri gibi gösterecek bir görüntü hayal etmişti gözünde.
Tekniği uyguladıktan sonra tekrar Hyotaru'nun önüne çıkacak, etrafında bir dönerek; "Bakabilir misin Hyotaru-kun, bir hata yapmış mıyım?" diyerek gence tekniğinde eksik varsa bulmasını rica edecekti. Eğer teknik işe yaramışsa ikili zengin bir ailenin gezmek isteyen zengin kızı ve onun yanına koruma olarak verilmiş bir shinobiden ibaret olacaktı. En azından bu belli bir süre Tama'yı yormadan devam edebilecek, bu müddette Tsuji-sensei'nin bahsettiği adam için güzel bir yem oluşturacak ve en önemlisi Hyotaru'nun aksine Tama'nın her yerinden sarkan ve katil diye bağıran silahları ve ağız maskesini saklayacaktı. İkili bu süreyi soruşturmaya, bir kaç han gezmeye ve kalacak bir yer bulmaya dağıtıp adam hakkında bilgi aldıktan sonra gerçek birer yatakta dinlenmeye koyulabilirdi sonuçta. Tama ilüzyonuyla gülümseyerek bir elini öne doğru açtı ve Hyotaru'ya önden gitmesini rica etti. Bir han bulduklarında içeri girip güzel bir kahvaltı edeceklerdi önce. Yemek faslı kısa sürecek, ardından Tama salak bir heyecanla hancıya Takata Michizane adisinin ismini soracak; cümlelerden adamın ne iş yaptığını kavramaya çalışıp sanki biliyormuş gibi davranacaktı; "Şey, aslında biz normalde Rüzgar Ülkesi'ne yolculuk yapıyorduk ama; Takate Michizane ismini daha önce duydunuz mu? O yüzden mola vermeye karar verdik burada."
Re: Kokusuz

Gönderilme zamanı:
03 Mar 2016, 14:07
gönderen GM - Naruto
Hyotaru ile sabah buluşup yola çıkıyorsunuz. Hastaneden biraz uzaklaştığı için oldukça mutlu gözüküyor çocuk. Yolda sohbetlerde pek rahatsızlık çekmiyorsun. Hyotaru fazla soru soran biri değil, canı istediğinde de kendi hakkında bir şeyler anlatıyor. Hastanede başına gelen komik olayları anlatarak başlıyor konuşmaya ve yolun sonlarına doğru yanında rahat etmiş olacak ki biraz daha özel olaylara giriyor. Saya'nın Hyotaru'nun babası ile eskiden sevgili olduğunu, sonra adam Hyotaru'nun annesi ile evlenince olayın acısını Hyotaru'dan çıkardığını öğreniyorsun. Kadının Hyotaru'yu ailesine göstermemek için türlü bahaneler bulduğunu ve Saya'nın altında çalışmaya başlayalı neredeyse hiç bir zaman düzgün olarak evinde rahat rahat dinlenmediğini, sürekli ev ödevleri yaptığını söylüyor Hyotaru.
Sonunda Sakae'nin yakınlarına geldiğinizde Magen: Henge yapıyorsun. Hyotaru'ya gidip bir hata olup olmadığını sorduğunda çocuk canayakın birşekilde gülümseyip "Hata yok gibi gözüküyor Itachi-chan, ama normal halin daha güzeldi." diyor ve söylediği üstünde çok durulmaması için elini açtığın yöne doğru devam ediyor yola. Arkasından ilerliyorsun sen de. Hyotaru 'nun kıyafeti shinobi olduğunu belli ediyor doğal olarak. Dikkatli bakan biri belindeki ilk yardım çantasını görüp onun medic-nin olduğunu anlayacaktır. Bunun dışında özel olarak kullandığı bir silahı gözükmüyor üstünde.
Sabah Sakae kasabası normal günlerinden birinde, insanlar kendi hallerinde takılıyorlar. Sen biraz yüksek kalite giyindiğin için sokak çocukları tarafından oldukça dikkat çekiyorsun. Sürekli önüne çıkıp bir şeyler istiyorlar Hyotaru ise engel olmak yerine çocukları görmezden gelmeyi tercih ediyor. Zaten hemen bir han buluyorsunuz köyün giriş tarafında ve yemek yemek için içeri giriyorsunuz. Yemeğinizi yiyorsunuz ve tabi ki zengin bir müşteri gördüğü için hancı oldukça üstünüze düşüyor sizin. Sürekli yeni bir şeyler vermek için üsteliyor. Takate Michizane hakkında bir soru sorunca şaşırıyor ilk. Şöyle bir senin yüzüne, sonra da Hyotaru'nun yüzüne bakıyor. Hyotaru'nun üstüne başına da bakıyor artı olarak. Sonra tekrar sana dönüp "Duydum tabi ki hanımım. Sizin gibi bir hanımefendi onun için buralara kadar gelmiş, umarım sevgiliniz falan değildir. Yani bana düşmez ama, çok canınızı yakar o adam." diyor. Hyotaru bu laftan sonra istemsiz sırıtıyor bu yüzden kafasını başka yere çevirmek zorunda kalıyor. Hancı ise bunu önemsemeden "Doymadıysanız bir şeyler daha getirmemi ister miydiniz?" diye soruyor 5 dakikadır 3. kez.
Kokusuz

Gönderilme zamanı:
04 Mar 2016, 00:26
gönderen Oujichi Tama
Hyotaru'nun iltifatları Tama'yı rahatsız etmeyi bırakmış, alıştığından olsa gerek biraz da hoşuna gitmeye başlamıştı genç kızın. Ama akıllı bir erkek olsaydı şimdiki halini züğürt bir kunoichiden daha az çekici bulmazdı Tama büyük ihtimalle, sonuçta geleneksel adetlere göre yetiştirilmiş ve zengin bir kızı her paralel evrende kendisine tercih ederdi bir erkek olsaydı. Tama'da bir eşin isteyebileceği sadakat veya bir arkadaşın ihtiyaç duyacağı sıcaklık yoktu, akıllı bir insan Tama'nın sözlerine güvenmezdi; zira genç kız da kendi sözlerine hiç güvenmemişti. En başta da hayatta kalmakla yaşamak arasında gidip geldiği, hayatının nihai ikileminde.
Yola yeni çıktıklarında ona hala Itachi diye seslenmekte olan çocuğu uyarmayı düşünmüş olsa da Itachi ismini kullanmaya devam edebileceğini düşünmüştü birden, aklında hala köyün duvarları ve babasının izi ikilemi sürüyordu ve eğer köyden dışarı çıkarsa eski adını unutmayı seçebilirdi; belki çok ilerde eski günlere bir hediye olarak kullanmaya devam edebilirdi bu ismi. Köye henüz varmadan; "Hyotaru, ben hastayım; sen de benim sağlığımı gözetlemek için görevlendirilmiş ol." deyiverdi onlara doğru gelen iki sümüklü veledi gördüğünde. Sonuçta böyle bir görevi olması ikiliyi daha az korkunç bir ikili yapardı aradıkları tip için. Henge ile konuştuğu sesi büyük ihtimalle eskisinden daha ince bir tonda ve daha sakindi. Gerçekten nasıl bir fark olduğunu anlamak için o duvara karşı kulakla ağız arasına elleri bariyer yapıp konuşma taktiğini uygulaması gerekebilirdi ama, kendi sesi de çok fark etmezdi Tama için.
Sonunda buldukları handa gördüğü ilgi genç kızı her ne kadar rahat hissettirmiş olsa da, ikilinin ceplerindeki para miktarı çok yemelerini engelleyecekti; bu yüzden adam her geldiğinde, kendisi için yarım porsiyonun yeterli olduğunu tekrar edip daha çok yemek istememeye gayret göstermişti. Sonunda aklında saatler önce toparladığı cümleyi hancıya iletince hancı garip bir şekilde duyduğundan bahsetmiş, ardından Tama'yı sinir eden bir şekilde varsayımlarda bulunup kıza bir uyarı yapmıştı. Kendisine vereceği zarardan adama neydi sonuçta, belki gerçekten sevgilisiydi ve canını yakmasından hoşlanmıştı. İnsanların her şeyin onların gözünün görebildiğine göre güzel olmasını istemesi onu içten içe sinirlendirirken adama nazikçe; "Yo, hayır. Peki onu nerede bulabilirim ojisan?" diye sorusunu soracaktı. Sonuçta yemek masasının başında daha uzun süre kalmak istemiyordu, sorduğu sorunun ardından adam başka bir tavsiyede daha bulunmadan Miçizane'yi bulmalarında doğru düzgün bir cevap verebilirse eğer yemek için teşekkür edip bir oda tutmak istediğini belirtecekti, eğer adam yine işlere burnunu sokup Hyotaru'nun da aynı odada kalıp kalmayacağını sorarsa Doktorunun her an onun yakınında olması gerektiğinden bahsedip lafı geçiştirecek, aynı zamanda adama dedikodu şansı da vermemiş olacaktı. Handaki odalarına geçtikten belli bir süre sonra aynaya bakıp Henge'yi bozmayı planlıyordu Tama.
Böylelikle tekniğin geçen süreye kadar onu ne kadar yorduğunu görebilir ve buna göre bir plan yapabilirdi.
out: Magen: Henge'nin çakra harcaması konusunda pek bilgim olmadan böyle bir zaman-yorgunluk bağlantısı ölçmesinin iyi olacağını düşündüm Tama'nın. Olayın amacı ve tekrar dönüşmeden önce aynaya bakmasının sebebi, burada kalacakları süre boyunca verimli bir şekilde kullanabilmek tekniği.
Re: Kokusuz

Gönderilme zamanı:
06 Mar 2016, 11:41
gönderen GM - Naruto
Hancı sorduğun soruya fazla düşünmeden "Michizane'nin nerede gezeceği belli olmaz ama geceleri çoğunlukla tavernalarda takılır. Çevrede bir kaç tane var da, mutlaka orada olur gibi bir şey diyemem." diye cevap veriyor sana. Hyotaru kıkırdayınca ve sen de adamın söylediğinden rahatsız olmuş gibi gözükünce adam başka şeyler düşünmüş olacak ki oda isteğin konusunda en ufak bir soru sormadan iki kişilik bir odanın anahtarını teslim ediyor. Yemek masasından kalkıp üst kata, odanıza çıkıyorsunuz. Küçük dar bir oda burası. 2 kişilik bir yatak, 1 dolap, ince bir boy aynası var. Yatağın yanlarında da üstünde havlular bulunan komidinler var. Odada girdiğiniz kapı dışında başka bir kapı daha var. Bu da tahmin edebileceğiniz üzere küçük bir banyoya açılıyor. Aynaya gidip kendine bakıyor, tekniği de bozuyorsun. Magen: Henge chakra rezervlerinde pek bir sorun çıkarmamış gibi görünüyor. Oldukça dinç hissediyorsun kendini. Karnın da tok zaten. Sen aynaya bakarken de Hyotaru kendini arkanda duran yatağın üstüne bırakıyor. Kollarını kafasının arkasında bağlayıp derin bir nefes alıyor. Sonra da aynadan sana bakıp "Akşam tavernaları mı gezeceğiz yani?" diye soruyor.
Re: Kokusuz

Gönderilme zamanı:
06 Mar 2016, 14:26
gönderen Oujichi Tama
Bir bal arısı kovana uzanan eli sokarsa eğer, yavaşça ölmeye başlar. Zehri iki taraflıdır aslında, kendinden büyük bir şeyi korumak için kendinden büyük bir şeye saldırır ve sonucunda kendisi de ölür. Ama hiç bir bal arısı bu zehri bir silah olarak görmez, çünkü ona verilen iğneyi silah olarak görmek hayatını hiçe saymaktır ve her ne için savaşırsan savaş kendini silah olmak için feda edersen savaşı başından kaybetmiş olursun. Tama da elindeki zehri kullanmayı planlamıyordu, eğer zehre ihtiyacı olacaksa buraya hiç gelmemiş olmayı yeğlerdi. En azından şimdilik böyle düşünüyordu, kendini böyle şartlamıştı. Go tahtasında ona verilenden eksik oynamaktan ziyade- ki daha önce yapmadığı bir şey değildi- fazla taşla oynamayı reddediyordu yani. Zaten kendisi, benliği bütün taşlardı; fazladan taşları sahaya sürmese de o taşların onda olduğunu bilmek yeterdi. Hem, daha karşısındaki oyuncu taşlarını dizmemişti; önce onun taşları dizişini görmesi gerekiyordu. Ellerinin titrekliğini, taşların tahtaya çarparken çıkardığı sesleri de büyük ihtimalle bu akşam görecekti.
Kendini metaforlarından aldığında aynaya bakmayı bitirmişti, kasabaya gireli bir saate yakın bir süre olmuştu ve gecenin geri kalanına uygun planlar yapmayı da bununla beraber bitirmişti. Biraz önce giydiği yalancı deri Yahiko ormanının zehirli kurbağalarının parlak renkli derisi gibi uyarı teşkil edip, "Gözünden saklanmıyorum, çünkü senden korkmuyorum." diye bağırmıyordu. Yahut bir kamuflaj da değildi, özellikle bu akşam hiç bir şekilde bir kamuflaj olmayacaktı; üzerindeki sahte deri bir yemdi. Miçizane, Tama'nın sahte derisi gibi asil bir hanımın onu aramak için kokuşmuş tavernalara girdiğini bilecek ve kendi kendine böbürlenecekti. En azından hancının söylediklerine göre böyle güzel bir şans vardı ve belki de tam bu sayede Tama hiç soru sormadan Miçizane'nin kim olduğunu ve Tsuji-sensei'den nasıl para koparabildiğini anlayacaktı. Ağzı iyi laf yapan adamla çok konuşmayı bile planlamıyordu genç kız, söylediği hiç bir şeyi dinlememeye hazırdı; düşmanının zehrini görmezden gelecek ve sadece kendi planına odaklanacaktı. Kokusuz bir zehir gizli saklı çalışırdı, ama tatlı kokan bir zehir kendini kurbanına içirirdi er ya da geç.
"Evet," diye söze girdi genç kız çantasını açıp bir kitap çıkarırken; çocuğun yatakta uzanmış olmasına aldırmadan kapıyı kilitleyip onun yanına yatağa oturdu ve yatağın uzunluğu boyunca yaydı bacaklarını. Sırtını yatağın başlığına verip kitabı önüne açtı kaldığı yerden. "Akşam tavernalarda bana korumacı davranman gerekebilir, hoşnut değilmiş gibi de davranabilirsin." diye devam etti ardından gözlerini kısa bir süreliğine Hyotaru'ya çevirerek. Ardından kitaba döndürdü gözlerini Tama, biraz utançla göz teması kurmadan söyleyecekti çünkü bir sonraki sözünü; "Ve lütfen batırırsam bana yardım et olur mu?"
Re: Kokusuz

Gönderilme zamanı:
09 Mar 2016, 01:03
gönderen GM - Naruto
Hyotaru duruşunu bozmadan sadece kafasını çevirerek dinliyor seni. "Zaten boş boş dolaşmak için değil, yardım etmek için geldim buraya." dedikten sonra "Tekrar zengin-hasta kız ve onun kişisel doktoru rollerine mi gireceğiz?" diye planının tamamını öğrenmek için soru soruyor. Çocuk bir şey söylenmezse de ayak uydurabilen biri aslında ama aklındakileri önceden bilmesi sizin için daha sağlıklı olacak gibi.
Eğer Hyotaru ile odada akşama kadar özel bir şey yapmayacaksan, akşama ve handan çıktıktan sonrasına time skip atabilirsin. Eğer Henge ile çıkarsan hancının gülümseyerek yolcu ettiğini, eğer kendi görüntün ile çıkarsan da hancının seni umursamadan Hyotaru'yu yolcu ettiğini ve hanımının durumunu sorduğunu belirtebilirsin. Çevrede en gürültülü ve kalabalık yerler zaten tavernalar. Sakae kasabasında yaşayanlar belli bir saatten sonra evlerine girdikleri için çevrede çoğunlukla turist var. Kasabanın belli başlı merkezlerinin oldukça kalabalık ve gürültülü olması oraların eğlence mekanları olduğunu gösteriyor. Bu yüzden tavernaları ararken fazla zorlanmıyorsunuz.
Re: Kokusuz

Gönderilme zamanı:
09 Mar 2016, 01:31
gönderen Oujichi Tama
out: ilk paragraf kitaplı boş bişey onu geçebilirsiniz direk.
Ayın ona verdiği güçle, attığı çift taraflı yel değirmeni shurikenleri düşmanlarının arasından sekiyordu kadının. Platin saçları ay ışığını düşmanlarının gözlerine yansıtıp onları kör ederken yanına yaklaşmaya cesaret edenleri sadık bineği Kırıkdiş parçalıyordu. Geri kaçması gerekebilirdi, ama bunu yapmayacaktı; yanından toprağın kendisinin ruhu geçip düşmanlarının arasına daldığında kendisi de ay ışığını üzerine çekip saldırıya geçmişti Luna'nın. Ayın altında Kırıkdiş'le beraber adeta dans ediyor, düşmanlarının arasından seken shurikenleri de bu dansa eşlik ediyordu adeta. Narin, güzel ve acımasızdı; sonuçta bu savaştan bir kaçış yolu yoktu, vücudundaki zehir çok geçmeden ruhunu aya teslim etmesini gerektirecekti ve genç kadın toprağa veda etmek zorunda kalacaktı.
Havanın kararmasının üzerinden bir saat anca geçmişti genç kız kitabını bitirdiğinde, şehirde akşam yakılması gereken tüm ışıklar yanmıştı bile. Uzaktan müzik sesleri gelirken Amegakure'nin yağmurlarında kaybolan insan sesleri gençlerin kaldığı odaya kadar geliyordu Sakae kasabasında. Burası genç kızın büyüdüğü köyden daha kalabalıktı ve büyük ihtimalle insanları da hancı gibi sıcakkanlıydı. "Aynen, kılıktan bir süre çıkmamamız işleri daha kolay yapacak gibi. Açıkçası planım biraz da kendimi yem yapmak, zehri şerbete katmak." dediğini hatırladı hava kararmadan Hyotaru'ya. Sonra bir süre Tama'nın salak metaforuna gülmüşlerdi.
Genç kız ayaklandığında Hyotaru da onunla beraber ayaklanmıştı. Tama hafızasına kazıdığı görüntüyü bedenine ve etrafındaki insanların zihnine giymiş ve ilk sefer sorduğu gibi genç adama bir kusur olup olmadığını sormuştu. Aldığı cevap yeterliydi ve odada hiç bir şey unutmadığına emin olduğunda kapıyı açıp dışarı çıkmıştı. Çıkmadan önce etrafa son kez bakınırken Hyotaru'nun da önem verdiği bir şeyi içeride bırakmamasını tembihlemişti; "Hyotaru-kun, bir şey bırakma içeride. Buraya uğramadan geri dönebiliriz.".
Işıklarla bezenmiş kasabanın, her ne kadar Amegakure'deki kadar çirkin binalarla dolu da olsa, akşam daha güzel göründüğünü paylaşmak zorunda kalmıştı genç kız; "Amegakure'de çok fazla görünmüyor yıldızlar, burada da ışıklar engelliyor ama sanırım buna yakın görüntüleri vardı öyle değil mi?". Açtığı sohbetin devam etmesini umarak en gürültülü ve popüler tavernayı aramaya koyulmuştu ardından. Bulmanın zor olmayacağını umuyordu, içeri girdiklerinde yavaşça ve nazikçe görevlinin birine yanaşıp yumuşak bir tonda; "Afedersiniz, Takate Miçizane'yi nerede bulabilirim acaba?" diye soracaktı. Şanslıysa direk adam işaret edilirdi genç kıza, olmadı birileri adamın gerçekten ne iş yaptığını söyleyebilirdi. Eğer şanssızsa her zaman başka bir taverna veya soracak başka biri olacaktı elbette. Elinde adam hakkında isminden başka hiç bir bilgi olmadığını hatırladıysa da çok sorun etmiyordu bunu, Tama her kaba sığardı.
Re: Kokusuz

Gönderilme zamanı:
10 Mar 2016, 04:31
gönderen GM - Naruto
Birlikte Sakae'nin kalabalık ve ışıklı yollarına giriyorsunuz. Hyotaru dalgın dalgın kafasını kaldırıyor yukarıya doğru fakat dediğin gibi yıldızlar ışıkların rollerini çalması nedeni ile saklanmış durumdalar. Bu yüzden içini çekiyor ve tekrar önüne bakıyor çocuk.
"Yıldızlar bu ışıklar kadar abartılı değil, daha mütevaziler." diye cevap veriyor sorduğun soruya. Yürüdüğünüz yollar oldukça gürültülü. Aşırı sesli ve yapmacık kahkahalardan tut, çevredekileri kendi mekanlarına çekmeye çalışan kafe ve bar çalışanlarına herkesten ayrı bir ses çıkıyor. Amegakure de aslında oldukça sesli bir yer, ancak herkes kendi halinde olduğu için kalabalığın içinde yalnız kalınabiliyor. Burada ise sürekli muhattap olmanız gereken insanlar bulunuyor.
İlerlerken bir iki tavernayı es geçiyorsunuz. Hyotaru da senin gibi en kalabalığını arıyor gibi görünüyor ki bunların önünden geçerken en ufak bir şey demiyor. Sizi kendi mekanlarına davet eden 4 kişiyi de atlattıktan sonra en çok ses çıkan tavernayı buluyorsunuz. Buraya da davet eden biri var dışarıda ama siz direk içeri yürüyünce bir şey demeden sadece eli ile reverans yapıyor. Önden sen arkadan Hyotaru içeri giriyorsunuz. Loş bir ışık ile aydınlatılmaya çalışılmış bir ortam burası. Oldukça sıcak duruyor. Masalar birbirine yakın, herkes gülüyor. Bazı masalarda sadece kadınların oturduğunu ve kıkırdaştığını görünce kendiğini yalnız hissetmiyorsun. Tavernanın zemininden biraz daha yüksek olan bir platform var mekanın en sonunda. Yüksek bir sandalyeye oturmuş, elindeki gitarı ile kendi halinde bir şarkı söylüyor.
Kadının temsili resmi
Girişte sizi karşılayan adam ise tüm bu sıcak ortama tezat olarak ifadesiz bir şekilde duruyor. Pek bir karşılama hareketi de yapmıyor aslında. Sadece kapının yanında öylece dikiliyor. Sen de kibar bir şekilde aradığın kişinin adını söylüyorsun. Adam kafasını tavernanın içine doğru çeviriyor ve kafası ile tüm ortamın en kalabalık masasını gösteriyor. Bakarsan mekanın ortası sayılabilecek bir masa var burada ve bu masada 10'dan fazla kişi sandalyesini çekmiş bir biçimde oturuyor. İskambil oyunu oynuyor gibi gözüküyorlar. Tabi oturanların hepsi değil, 5 tanesi oynuyor. Diğerleri sadece yancı. Adamları sırası ile betimlemek gerekirse, size doğru bakan oldukça oturaklı ve sert tavırlı. Sağında oturan adam dev gibi ve kel. Onun sağındaki adam diğerlerinden daha genç, sürekli konuşuyor ve durup durup yanındaki kelin kafasını okşuyor. Onun sağındaki adam size tam sırtını döndüğü için yüzünü göremiyorsunuz ama kambur oturduğunu ve oturduğu yerde iyice küçüldüğünü görebiliyorsunuz. Son adam ise, konuşan gibi genç ama daha gizemli gözüküyor ve yüzünde pis bir sırıtış var. Çevrelerindekiler de sadece oturmuş izliyorlar masada olan biteni ve genç adamın dediklerine gülüyorlar. Kel olan sinirli gözüküyor. Michizane'nin hangisi olduğunu bilmiyorsun ama sorsan söylerler gibi.
Konuşkan olan adamın temsili resmi
Gizemli olan adamın temsili resmi
Re: Kokusuz

Gönderilme zamanı:
11 Mar 2016, 11:02
gönderen Oujichi Tama
Bingo! Sessizce reddettikleri bir kaç taverna görevlisinin ardından ikiliye en büyük görünen tavernaya bir görevli tarafından reveransla içeri alınmışlardı. Burası gerçekten kalabalıktı ve neredeyse bütün masalar doluydu. Bir kaç masada insanlar sadece sohbet ediyor olsa da çoğu masada içinde para olan bir şeyler oynanıyor gibiydi. Bu tür yerlerde çok enteresan bir şey değildi sonuçta bu, Toprak Ülkesi ve Yağmur Ülkesi arasında ufak da olsa bir para akışı sağlıyordu sadece Sakae'nin kumar masaları. Tsuji-sensei'nin bu masalarda ne işi olduğu hakkında pek bir bilgisi yoktu Tama'nın, ama işin bir kumar borcu olabileceğini de düşünmüştü; yine de sadece bununla sınırlı olmayacağını düşünüyordu olayın.
Gürültünün ortasında gelen müzik sesine ve müziği yapan kadına olan odağını yıkınca buraya ne için gelmiş olduğunu tekrar hatırlayıp onları içeri buyur eden görevlinin yanına gitmiş ve sorusunu sormuştu tatlı sesiyle. Genç kıza gösterilen masa daha önce de dikkatini çekmiş olan bir kumar masasıydı ve masada oturan kişilerden hangisinin Takata Miçizane olduğu belli değildi. "Teşekkürler." deyip adamın yanından ayrılırken Hyotaru'yu da kıyafetinden çekivermişti genç kız; bu "Hadi gel." demek değil "Bir şey olursa yardım et." demekten başka bir şey değildi zaten onu izleyen çocuğa.
Hyotaru yanında olmazsa ne kadar tehlikede olabileceğini düşünmeye başlamıştı, kalabalığın arasında salak gibi kalacak ve yaptığı işte başarısız olacaktı büyük ihtimalle. Shinji'nin aklını başına getirdiği gibi zihnini uyandıracak birilerine ihtiyacı vardı, zaten genç kızın Hyotaru'ya ve onun sıcakkanlı davranışlarına bu yüzden ihtiyacı vardı ve onu buraya çağırmasının tek sebebi de buydu. Hyotaru şimdilik onun veziriydi ve Tama planını uygularken onu koruyacaktı.
Sohbetin döndüğü masaya doğru yönelip boş bulduğu bir sandalyeye oturmak ve oyunu izlemek istiyordu şimdi, eğer boş bir sandalye yoksa Hyotaru'ya kendisi için de çekmesi için işaret verecekti. Sonuçta masaya oturup sohbeti dinleyecek, bu sırada onlara arkası dönük adamın da yüzünü görüp; diğerlerinin lafını dinleyip güldüğü adamın esprilerinin cidden komik olup olmadığını anlayacaktı. Masadan bir izleyici olarak kovulmadığı sürece, oyun bitene kadar Miçizane'nin hangisi olduğunu öğrenmeyi ve ne yaptığını da bununla beraber sohbet içinden cımbızlamayı düşünüyordu. Eğer analizini yapabilirse, oyunun sonunda planını da bu analize göre şekillendirecekti.
Re: Kokusuz

Gönderilme zamanı:
12 Mar 2016, 11:21
gönderen GM - Naruto
Masanın etrafında boş bir sandalye yok. Bu yüzden Hyotaru bir sandalye çekiyor oturman için ancak kendisi oturmuyor. Ellerini sandalyenin sırt kısmına koyup ayakta durmayı tercih ediyor. Tam yüzünü görmediğiniz adamın yanına oturuyorsunuz. Oturduğu yere pusmuş, biraz yaşlı, ince bir tip. Yüzünde ve vücut dilinde en ufak bir kendine güven yok. Kart çekme sırası ona geldiğinde utana utana uzanıp çekiyor kartını.
Bu sırada adamın keli ile oynadığını düşündüğün adamın aslında keli ile değil, adamın kel kafasının üstündeki bir tutamlık sarı saçla oynadığını fark ediyorsun. Adamın pala bıyıkları da sarı. Yani hayal edersen, eğer kel olmasaymış sırma gibi saçlı, yakışıklı bir adam olurmuş. Kaslı falan da bir şey. Şimdi üstüne sarı boya sürülmüş bir baş parmağa benziyor gerçekten. Bizim adam da "Kelinden kartlar yansıyor, bakarsam hile yapmış sayılır mıyım?" diyor şapşal şapşal gülerek. Etraftakiler iyice gülerken kel adamın kaşları hala çatık bir şekilde duruyor. Senin diğer tarafında oturan gizemli çocuk da gülmesini engellemeye çalışıyor ancak "Pfft..." diye bir ses çıkarmadan duramıyor. Masada tek gülmeyen kişi kel adam ve onun yanında oturan ağırbaşlı amca. Hatta amcanın bile bıyık altından güldüğünü görebiliyorsun. Espriyi yapan adam insanları güldürdüğü için gururlanıyor ve gülümseyerek masadakilere bakıyor. Yanındaki gizemli çocukta pek durmuyor gözleri ve ardından seninle buluşuyor. Açılan gözleri ve gülümsemesinin birden piçleşmesi 1 saniyesini almıyor ve hemen yüksek sesle "AH ŞUAN AKŞAM OLMASININ NEDENİNİ BULDUM GALİBA! GÜNEŞ HAVADA DEĞİL, BU MASAYA İŞTE TAM ŞURAYA GELMİŞ!" dedikten sonra silik adamın önünden eli ile seni gösteriyor. "Ah hanım efendi, sizi Güneş diye adlandırmam gerçekten çok doğru oldu, resmen yüreğime güneş gibi doğdunuz! Neden bulutların arkasına saklandığınızı artık daha iyi anlıyorum, çünkü nazar değermiş!" Masadaki herkes -gizemli çocuk dışında- dönüp sana bakıyor. Adamın cümlelerinden hoşlanıyorsun. Ancak gözler sana çevrilince biraz tedirginleşiyorsun. Bu sırada Hyotaru yüksek bir sesle boğazını temizliyor arkandan. Biraz korumacı olmasını söylediğini hatırlıyorsun. Adam sadece gözlerini hareketlendirerek Hyotaru'ya bakıyor. Tam o bakışı attığı anda gülümsemesi yok oluyor. Sonra tekrar sana dönüyor gözleri ve tabi ki gülümsemesi de geri geliyor. Gizemli çocuğun sırası olduğu için çocuk sağ, sana yakın olan kolunu uzatıyor ve bir kart çekiyor bu esnada.