Yıllarca planını yaptığımız, uzun bir süreden beri sabırsız bir şekilde beklediğimiz gün sonunda gelip çatmıştı. Bugün sabah yataklarımızdan kalktığımızda hiç bir şeyin bu kadar kolay olacağını düşünmemiştik. Ancak içimizde acayip bir kıpırtı vardı. Bunun heyecan olduğunu kimse inkar edemez. Uzun uğraşlar sonucunda amacına ulaşabilmek her kafa yapısından insana aynı şevki verir. Özellikle işler sandığınızdan daha kolay bir hal aldığında aldığınız haz muhteşemdir.
İşte biz iki çocukluk arkadaşı shinobi bu duygular içerisinde Yahiko ormanında, Amegakure'yi arkamızda bırakmış bir şekilde ilerlemekteydik. İkimizinde suratında hafif bir tebessüm vardı. Hiroya'nın suratına bakmıyordum ancak olduğuna neredeyse emindim. Bu kadar net konuşmamın sebebi ikimizinde insan olması. Her neyse bunların pek de bir önemi yok. Günün anlam önemini kısaca özetlemek gerekirse; nefret ettiğimiz Amegakure köyünden, nefret ettiğimiz shinobi dünyası sistemini çökertmek için kaçtık. Şimdi ise yeni uzun yolumuzda ilk adımlarımızı atıyorduk.
İkimizinde ağzından henüz tek bir kelime bile çıkmamıştı. Ben ise dostum Hiro'ya... Dostum Hiro... Hmm... Gerçekten böyle düşünmeye mi başladım? Köyden benim için bir arkadaştı, aynı fikirlere sahip olduğumuz bir arkadaş. Ancak şimdi aynı yola baş koymuş yoldaşlarız. Bu yüzden sanırım artık o benim için yakın bir dost. Zaferim de dahil her şeyimi paylaşacağım bir dost, Hiro. Ona dönmüş ve "Başardık, ha yoldaş? İlk adımlarımız bunlar. Benimle aynı heyecan ve mutluluğu paylaşıyor musun?" diyeceğim.