Bu bana hak mı?

Her şeyden sonra, içimdeki bu nefret ve öfkenin bir açıklaması olacaktı.
Ne yapabilirdim ki ben daha? Herkesi kurtarmak için çabalarken bütün çabalarımın hiçe sayıldığını görünce ne yapmam gerekiyordu? Oturup ağlamak bana göre değildi. Bütün bunlara bir açıklama getirmeliydim. En azından bir süre içimi rahatlatacak bir açıklama her şeye çare olabilirdi. İşte benim açıklamam da bir kuklacı olmuştu. Dünya üzerinde çevremde bulunan insanları kontrol edip benim hayatımı mahveden bir insan. Babamın ve takım kaptanımın ölümünden sorumlu tutabileceğim tek kişi oydu. Sevdiğim bu iki insanı kuklalarıyla öldürüp benim hayatımı zindana çevirmekten zevka alıyordu. Baktı ki artık onun farkındayım, annemi de elimden almanın anlamsız olduğunun farkına vardı. Çünkü onu elimden aldığında hiçbir şey hissetmeyeceğimi biliyordu. Yapabileceğim şeyler kısıtlıydı. Hayatıma devam edip keyfime bakmaktan başka bir yol göremiyordum. Evet, bunu bu deftere bir başkası yazsaydı belki çok pis dalga geçerdim ama odamdayken zaaflarımdan kimsenin haberi olamaz. Bu rahatlığa sahip olduğum sürece odamda istediğimi yapabilirim herhalde. En azından odamı gözetleyip benimle dalga geçebilecek birilerinin olmadığını biliyorum. Annemin ise yıllardır odama ayak basma cesaretinin olmadığını bildiğim için anlatamayacak kadar rahatım bu odada.
Belki de bu odadan asla çıkmamalıyım. Bütün hayatımı bu ufacık odada geçirerek kuklacının işine çomak sokarım. Ama bir insan nereye kadar hapiste kalmaya tahammül edebilir ki? Bunu küçükken çok denemiştim. Kendimi hayattan soyutlayıp odamda vakit geçirdiğim çok olmuştu. Özellikle bunu babam öldükten sonra yapmıştım. Yani daha küçük yaşta karanlıkta yaşamanın ne demek olduğunu öğrenmiştim. Bütün bu karanlığı içime hapsedip hayatıma devam etmesini de. Bu yüzden ilerlemek benim için hiçbir sıkıntı çıkarmıyordu ama nereye kadar ilerleyebilirdim ki? Nerede tökezleyip kuklacının eline düşeceğimm diye korkmaktan yorulmaya başladım. Ya bir insana karşı iyi hisler beslersem? Ya o da elimden alınırsa? Bu yüzden insanlardan nefret ediyormuş gibi rol yapmaktan da yoruldum. Gerçi o rol biraz gerçeğe kaymaya başlamış olabilir ama umurumda mı? Yoruldum. Çok yoruldum. Nefes almaktan, düşünmekten, çaba göstermekten yoruldum. Bu yüzden artık saçmalıklara katlanacak gücü kendimde göremiyorum.
Ne yapabilirdim ki ben daha? Herkesi kurtarmak için çabalarken bütün çabalarımın hiçe sayıldığını görünce ne yapmam gerekiyordu? Oturup ağlamak bana göre değildi. Bütün bunlara bir açıklama getirmeliydim. En azından bir süre içimi rahatlatacak bir açıklama her şeye çare olabilirdi. İşte benim açıklamam da bir kuklacı olmuştu. Dünya üzerinde çevremde bulunan insanları kontrol edip benim hayatımı mahveden bir insan. Babamın ve takım kaptanımın ölümünden sorumlu tutabileceğim tek kişi oydu. Sevdiğim bu iki insanı kuklalarıyla öldürüp benim hayatımı zindana çevirmekten zevka alıyordu. Baktı ki artık onun farkındayım, annemi de elimden almanın anlamsız olduğunun farkına vardı. Çünkü onu elimden aldığında hiçbir şey hissetmeyeceğimi biliyordu. Yapabileceğim şeyler kısıtlıydı. Hayatıma devam edip keyfime bakmaktan başka bir yol göremiyordum. Evet, bunu bu deftere bir başkası yazsaydı belki çok pis dalga geçerdim ama odamdayken zaaflarımdan kimsenin haberi olamaz. Bu rahatlığa sahip olduğum sürece odamda istediğimi yapabilirim herhalde. En azından odamı gözetleyip benimle dalga geçebilecek birilerinin olmadığını biliyorum. Annemin ise yıllardır odama ayak basma cesaretinin olmadığını bildiğim için anlatamayacak kadar rahatım bu odada.
Belki de bu odadan asla çıkmamalıyım. Bütün hayatımı bu ufacık odada geçirerek kuklacının işine çomak sokarım. Ama bir insan nereye kadar hapiste kalmaya tahammül edebilir ki? Bunu küçükken çok denemiştim. Kendimi hayattan soyutlayıp odamda vakit geçirdiğim çok olmuştu. Özellikle bunu babam öldükten sonra yapmıştım. Yani daha küçük yaşta karanlıkta yaşamanın ne demek olduğunu öğrenmiştim. Bütün bu karanlığı içime hapsedip hayatıma devam etmesini de. Bu yüzden ilerlemek benim için hiçbir sıkıntı çıkarmıyordu ama nereye kadar ilerleyebilirdim ki? Nerede tökezleyip kuklacının eline düşeceğimm diye korkmaktan yorulmaya başladım. Ya bir insana karşı iyi hisler beslersem? Ya o da elimden alınırsa? Bu yüzden insanlardan nefret ediyormuş gibi rol yapmaktan da yoruldum. Gerçi o rol biraz gerçeğe kaymaya başlamış olabilir ama umurumda mı? Yoruldum. Çok yoruldum. Nefes almaktan, düşünmekten, çaba göstermekten yoruldum. Bu yüzden artık saçmalıklara katlanacak gücü kendimde göremiyorum.