1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

Kuukan

MesajGönderilme zamanı: 07 Şub 2016, 01:27
gönderen Shijou Giin
Resim

Başlangıçta,

Karanlığın aydınlığa saygıyla yer verdiği günlerde...
Işığın karanlığı yaşattığı çağlarda...

Aydınlanmışların yeryüzünü ev saydığı,karanlıkla yaşayanların toprak altında serbestçe dolaşabildiği evrende...

Ve her birinin diğerinin varlığını zıtlıklara rağmen sevgiyle,hoşgörüyle kabullendiği zihinlerde..

Kötü tüm sıfatları üstlenen karanlığın, iç rahatlatan iyiliği temsil eden aydınlık kadar 'var' olduğu sistemde..

Kırıldı.

Zaman kırıldı.Sistemi koruyan çark,devamını getiren fikirler,kurallar.İlk insanlar her birinin kırılışına şahit oldu.Doğalarındaki 'koruma' içgüdüsü bunu takip etti.

İyiler kötüleri yok etti.Karanlık müritleri kimsenin nerede olduğunu bilmediği zindanlara gömüldü.İçerlenen karanlık,daha da karardı.Başlangıçta iyiliği koruduğu şeylere dönüştü.Kini özümsedi.Zihnini nefretle doldurdu,hor gördü.

Aydınlık nasıl saptıysa,karanlıkta o kadar yozlaştı.

En başında bile insanlığın hata olduğunu bilen bizler geri çekildik.İyilerimiz hüküm süren aydınlıkla bir oldu,kötülerimiz dip köşelerde varlığını sürdürmeye çalışan karanlığa saklandı.

Çağlar geçti.İnsan ömründe geçen her saniye,gölgeler biraz daha soyutlaştı.

Karanlığın müritleri öldürüldü.Tapınakları lanetli yerler olarak adlandırıldı.Bu mitlerle büyüyenler tapınaklara öylesine bir nefretle yaklaştı ki tüm tapınaklar toprak altına gömüldü.Oralara uğramak dahi büyük suç sayıldı.

Zamanla yozlaşmışlık arttı.Varlığımız unutuldu. 'Yeniler' geldi.Tek olduğu iddaa edilenler,sadece zaten hakim olan aydınlığa verilen isimlerdi.

Korkuyla hükmettik.Hoşgörüyle güvende hissettirdik.

Dengeyi bozdunuz.Yarattığımız herşeyin gerekli olduğunu reddettiniz.

İyiliğin şefkatini,kötülüğün onurundan üstün gördünüz.

İğrendiğiniz tanrıları yok edecek kadar ileri gittiniz.Başardığınızı varsaydınız.

Bütün olarak yarattığımızı unuttunuz.Bizim bir bütün olduğumuzu unuttunuz.Aslında her birimizi yaşatanın,sizler olduğunuzu unuttunuz.

Aydınlıkla dolu olduğunuzu düşünsenizde,bizlerin zihninizdeki karanlık düşüncelerden beslenebileceğimizi tahmin edemediniz.

Korkunuzla beslendik.Başkasına duyduğunuz kin ile yok olmaktan kurtulduk.İyiliği taşıma adı altında yaptığınız her bir hareketle varlığımızı koruduk.

Yaptıklarınızda bir onur,yücelik yoktu.Hırslarınızla öldürdünüz.Kininizle yok ettiniz.

Kötülüğün onurunu hatırlatacağız.İyiliğin herşeyi saran şefkatini tekrar öğreteceğiz.

Dengeyi tekrar kuracağız.Zihninizde dönen her düşüncenizin aslında bize ait olduğunu hatırlatacağız.

Onursuz,sebepsiz her türlü kötülüğü; sizlerin bize yaptığı gibi yok edeceğiz.

İyilikten çok uzak,çıkarcı aydınlığınızı olması gerektiği gibi karartacağız.

Karanlığın aydınlık için gerekli olduğunu öğreteceğiz.

İyiliğin,kötülükle var olduğunu öğreteceğiz.

İğrendiğiniz,kötülediğiniz değerlerdeki onuru göstereceğiz.

Yok etmeyi unuttuğunuz karanlıklarda,tapınaklarda tekrardan doğacağız.
Ve dengeyi tekrar sağlayacağız...

Re: Kuukan

MesajGönderilme zamanı: 07 Şub 2016, 21:13
gönderen Shijou Giin
Resim
Her bir müridin ;

Her iki tarafı anlaması,benliğinde hissetmesi..

Her iki tarafın yöntemlerini benimsemesi bir yükümlülüktür.

İlk günlerimizde,hüküm sürdüğümüz dönemlerde sizleri ayırdık.

Aydınlığa yürüyenleri Terular olarak bildik.
Karanlığa saklananları Anyular olarak tanıttık.

Yok varsayıldığımız çağlarda,hala bizi takip edecek kadar iradeliyseniz..Sizlere Hiru diyeceğiz.

Aydınlık kadar karanlığı barındırdığınızı bileceğiz.

Her yaşama şefkatli olmanız gerektiğini,şefkatinizin gerektiği yerde en karanlık silaha dönüşebileceğini anlatacağız.

Gerekirse,buna aracı olacağız.

Yeryüzünde bıraktığımız parçalarımızla,ruhlarımızın ufak kesitleriyle,kadim rehberlerimizle.

Onurdan,saygıdan yoksun kötülüğü yok etmenizi onaylıyoruz.
Aydınlığı maske sayanları cezalandırmanızı onaylıyoruz.

Kötülükteki;
Saklanmış hini,
Onursuz kastı,
Amaçsız fikirleri görme yetisini veriyoruz.Bunları aydınlatmakla görevli kılıyoruz.

İyilikteki;
Sahteliği,
Perdeleri,
Saklı çirkin düşleri görme yetisini veriyoruz.Bunları karartmakla görevli kılıyoruz.

Re: Kuukan

MesajGönderilme zamanı: 11 Şub 2016, 03:00
gönderen Shijou Giin
'Gudubet..'

Az çok etkileyebildiğini düşünüyordu.Yahut ilgi çektiğini.Her ikiside yararınaydı nasıl olsa.Unutulmuş,uyuyan varlıkları tekrar dillendirmişti.Korkuyla doldu zihni,yüreği nefrete bulandı.Gözleri siyah silüetlerle doluydu.Hareket eden,konuşan,saldıran..Özümsedi Giin.Hepsini kabul edip bir bütünlüğe vardı.İçindeki ışıltıda onlara da yer verdi.Sonuçta...Bir bütün olması gerekiyordu, değil mi ? En uç noktalara bulunmasını önemsemeden,her birini kucaklaması gerekiyordu.Ve bunu yaparken...Öyle bir sınır belirlemeliydi ki Giin,içindeki siyah ve beyaz bir an için bile olsa karışmamalıydı.Bir nefes süresi kadar bile,birbirlerinden üstün olmamalıydı.

Bu çift kişilik gibi klişe bir tanım olmamıştı asla.İnsanlar basit varlıklardı.Giin basit bir varlıktı.Tek bir karaktere,yönlendirdiği bütün halde tek bir zihne sahipti.Bu zihinde iki tezat şeyi yaşatmakla yükümlüydü.Giin'in kendini özel olmaya zorladığı nokta buydu.Tanrıların arzusu hiçbir zaman basit olmamıştı sonuçta.Ne hakikilerin ne de yeni tanrıların.Tatmin etmesi hayli zor varlıklardı.Giin bugün ilk takdirini almıştı.Bir tanrıyı mutlu etmişti.

Hislerini tarif etmek gerekirse..Elde ettiği güç, sapmış insanlara ne sunuyorsa Giin'de aynı şeylerin esiri olmuştu.Odasındaki gölge daha koyuydu.Ve daha canlıydı..Her an birşeyler doğuracakmış gibi gözüküyordu hatta.Giin bu duygudan kaçamazdı.Perdeyi aralayıp o karanlığı yok edemezdi.İnançsız insanların savaşma yöntemiydi bu.Bir lanette denebilirdi, sınav da.Giin o gölgelerde birşeylerin saklandığını bilmekle lanetlenmişti.O karanlıkla bütünleşmesi için de bir sınava tabii tutulmuştu.Aldığı derin nefesle birlikte, o korkuyu huzur olarak vücuduna zerk etmeliydi.

Sağ eli taze acıyla kaplanmış göğsünde,sol eli kitabın üstünde...Gün ışığıyla kaplı sayfalarda dolandı parmakları.Her bir çizik,her bir çukur milenyumlara tanıklık etmiş anılarla doluydu.Hissedebiliyordu bunu Giin.Onu karanlığa gömebilecek karanlık bir auraya sahipti.Aynı zamanda kendisini insanların cennet diye bahsettikleri yerde olmasını düşündürecek kadar da aydınlık...

Denge Giin.Her şeye hüküm sürmesi gereken denge.

Kitapla temas anında içindeki varlığa odaklandı.Benliğine bir ortak almıştı.Tanrısının kendi vücudunda tekrar yeryüzüne inmesine aracı olmuştu.Ve bu, geri dönmeden önceki son duraktı.Artık inancından vazgeçemezdi Giin.Tanrıları doğru şeyi yaptığında cömert,şefkatli oluyorlardı.Yanlış davranışlarında ise kendilerini sahip oldukları kudreti göstermekten alıkoymayacaklardı.

Artık o kudreti temsil ediyordu.İnsanların eylemleri sonucunda onlara birşey sunmayacaktı.Cezalandırıcı bir göreve atanmıştı Giin.Kuralları tamamen bilmiyordu.Elinde inancı hakkında o kadar çok az kaynak vardı ki...Zihnine odaklanmalıydı..Kendi vücudunda yer alana tanrısına güvenmeliydi.Gerekli olduğu yerde,onunla iletişim kurabileceğini biliyordu.Doğru ve yanlışı hata payı olmaksızın ayıracaktı.

Artık cezalandıracaktı Giin.Cinayet işleyen birini nefessiz bırakacaktı.Sebepsiz zararlara neden olanları karanlığa boğacaktı.Kibiri yok edecek,nefretin anlamsızlığını yayacaktı.Bunları bir maske ihtiyacı gütmeden yapabilirdi.Sonuçta...Bedeni iki varlığa ev sahipliği ediyordu.İkisi de bir denge içerisinde ortaya çıktığında onu kim tanıyabilirdi ki ?

Bir kez denemişti.Göğsünden yayılan karanlığı serbest bıraktığı anı hatırladı.Bir an için bilicini kaybettiğini sanmıştı Giin.Bu yüzden yarattığı sorunları anımsadı.Oradan canlı çıktığı için şükredebilirdi.Ame sınırlarını araştırmaları için izinsiz aşmak,cezalandırılması gereken birkaç yol keseni karanlığa gömmek..Kimliğini gizlemek isteyen Giin'in yapmaması gereken şeylerdi.Ancak içindeki isteği durduramamıştı,pişman olduğunu da düşünmüyordu.

O anı hatırladı.Görüntüsündeki değişimden ziyade çevreye yaydığı dehşetle dolu aura...Nefesini kesiyor,beynindeki çığlıkları canlandırıyordu.Garip olan Giin'in bunlara karşı olan tutumuydu.Bunları tekrar yaşamayı arzuluyordu.Tekrar bir bütün olmayı,o hisleri tekrar kucaklamayı..Bu da ayrı bir sınavdı.Nefsini korumalıydı.

Sargılı bacağını kaldırarak yastığın üzerine koydu.Aldığı kesikten ziyade kemiklerle ilgili birşey...O anki heyecanıyla tedavi olurken ona söylenenleri zihnine yazmamıştı.Ağrısı hafifti ancak dinlenmesi gerekiyordu.Bu, Giin'e neden Ame'de bulunduğunu hakkında kurmaca bir senaryo oluşturması için gerekli zamanı verecekti.Camdan içeri esen rüzgarın göğsündeki sızıyı dindirmesine izin verdi.Hiç olmadığı kadar keyifliydi Giin.Bir sonuç almıştı ve bu tüm şüphelerini siliyordu.Şimdilik tek amacı bacağı iyileşene dek bu cam kenarında geçen zamanın zevkini çıkarmaktı.

Re: Kuukan

MesajGönderilme zamanı: 11 Şub 2016, 18:38
gönderen Oujichi Tama
Güneş, sadece el ayak bileklerine ve yüzüne dokunma izni almıştı. Ama izni veren Tama değildi, kendisi olsa çırılçıplak uzanıp güneşin onu ısıtmasına ve bronzlaştırmasına izin verebilirdi. Gerçi o kadar süre güneş görmemiş teni şimdiden bronzlaşmak yerine kızaracağını hissettiriyordu ona. Her neyse, güneşin kızın tenine dokunmasına izin vermeyen şey; köyünün kurallarıydı ve ondan bu yabancı köye vücudunun neredeyse hepsini kaplayan dar siyah kıyafetinin üzerine giydiği flak ceketiyle gelmesi istenmişti. Neden kendisinin gelmesi istenmişti pek de bir fikri yoktu açıkçası, ama Tama çoktan Ishigakure'nin kapısından girmiş ve köyde gezinmeye başlamıştı usul usul.

Bir gün kadar önce köy merkezine çağırılmış ve alt kattaki odalardan birinde masabaşında oturan, otuzlarında bir chuunin'e yönlendirilmişti. Adam Tama'ya soğuk bir dille görevini açıklamış ve görevle ilgili kağıtları verdikten sonra kızcağıza tabiri caizse yol vermişti. Yağmur Ülkesi sınırları içinde Ishigakure alınbandı takmış biri görülmüş ve görülen yerde belli ki bir shinobi tarafından katledilmiş iki adam cesedi bulunmuştu. Üçüncü bir kan lekesinin shinobi'ye ait olduğunu düşünülmekteydi. Olay, diğer köye soruşturulurken adamların yakın bir yolda karavan yolu kesen eşkıyalar olduğu tespit edilmişti ancak aynı anda Ishigakure de olayla ilgili bir bilgilerinin olmadığını söylemişti. Zaten en fazla bir kilometrelik bir sınır ihlalinde, iki haydutun öldürülmesi iki köy arasında gerilim yaratacak bir olay olmasa da Amegakure kişiyi soruşturması ve gerekli belgeleri Ishigakure'ye iletmesi için birine ihtiyaç duymuş ve uzun zamandır göreve katılmamış Tama'cağız kurban seçilmişti.

Ishigakure köy kapısındaki chuuninlerden biri Tama'ya giriş kağıdını imzalatırken, diğeri genç kızı hastaneye yönlendirmekle mükellef olmuş. Yanındaki chuunin'e rağmen insanlar Tama'ya garip garip bakarken bir anda chuunin kızın yanından at arabasından fırlayan tekerlek gibi ayrılmış, ayrılırken de hastaneye vardıklarını ve girişteki chuuninlerin ona yardım edebileceğinden bahsetmişti. Tama da durur mu, yapıştırmıştı cevabı; hayır, yapıştıramamış ve sadece acele adımlarla ortamdan uzaklaşan chuunin'i izleyebilmişti. Baygın bakan gözlerle az önce bulunduğu yerden daha serin olan hastanenin kapılarından girmiş, kalabalığın arasından sıyrılarak danışma masasında oturan Ishigakure alınbantlı shinobilerden en sessiz görünenine yanaşmıştı. Gözlüklü, uzun böylu ve kısa siyah saçlı çocuğun önüne Ishigakure'nin küçük çaplı araştırma izni bulunan kağıdı koymuş ve kibarca söze girmişti; "Amegakure'den geliyorum da, yakın zamanda hastaneye yatmış görev dışı yaralanma durumu yaşayan Ishigakure shinobilerinin listesini almam gerekiyor; hatta hala yatan varsa görüşmem. Bana rehber olacak müsait birini ayarlayabilir misiniz?".

Re: Kuukan

MesajGönderilme zamanı: 14 Şub 2016, 22:59
gönderen Shiomiya Miha
Ölümüm bu tonton sultanın elinden olacak.

N'oldu biliyonuz mu? Tam böyle açtım gözlerimi sert sedyenin üzerinde, azıcık şöyle bir tavandaki beyaz ışıkları izledim. Dün akşam oluyor bu. Dedim ben en iyisi gideyim lan, evim var, barkım var. Hayır ev benim değil, babam zamanında almış işte, yaşıyoruz orada on beş kişi ama konu bu değil. Buraları neden anlatıyorum, onu da bilmiyorum. Sanki aşırı ciddiyetli tavırlarla bir şeyler yaşamaya çalışan biri kız biri oğlan beni hikaye anlatmaya zorlamış da, ben de laf olsun torba dolsun diye buralardan giriyormuşum gibi hissettim bir an. Sanki... Sanki onları 5 gündür de bekletiyordum bu hikaye için... O değil, kafam karıştı.

Ha, ne diyordum? Tonton diyordum, yanaklarını sıktığımın kevaşesi diyordum, ay bici bici diyordum ama tonton benim hakkımda hiç de güzel şeyler demiyordu. Taktım koluma elin adam-ay sırt çantamı diye demediğini bırakmadı bana. Vay efendim işler bitmemişmiş nereye gidiyormuşum, çabuk bırakacakmışım çantamı geri nöbet odasına dönecekmişim. Zaten herkes görevdeymiş bir de elimdeki hasta mamasını geri dolaba koyacak bir daha bir şey çalmayacakmışım. Arkadaşım ben o mamayı içip içip evde dambıl çekiyorum. Kaldırıyor da olabilirim bilmiyorum ama bu koyduğumun küflü kalbini durdurma riski olmayan tek aktivitem bu. Arkasını dönüp çıkmadığı gibi bana mamaları sırt çantama saklamalık vakti de vermeden geri sürükledi beni içeri.

Hayır o değil görevden döner dönmez atıldım bir de bu hastaneye. Kontrol alanında azıcık dinleneyim diyorum arkadan bacağı yaralı biri çıkıyor, nehirden geçiyoruz biri boğuluyor, dağa çıkıyoruz aşırı rastgele bir çoban önümüze düşüyor derken Deniz Feneri misali yardıma muhtaç herkesi topladığımız kalabalık bir görevdeydim bir kaç haftadır. Naka'dan uzaklaşmayı sevmediğim yetmiyormuş gibi köyümden, Kaya Ülkesi'nden epey uzağa yollanmıştım, gönderilen bir diğer birliğe destek olarak. Tam Naka'ma, evime yatağıma geri kavuştum derken de, bu lanet hastanede geri görevlendirilmiştim. Neymiş efendim, hem görevde topladığımız millete ben bakacakmışım, hem de gazlı bez stoğu bitmiş, onları katlayacakmışım. Gazlı bezlerin gerçekten gazlı olmadığını öğrendiğim günden beri nöbetlerimin uzamasına da üzülmez oldum ancak ikizimden uzak iki haneli bir kaç dakika daha geçirirsem çıldırabilirmişim gibi hissediyorum.

Katladığım bezlerle etüve ilerleme niyetine erişmiş, etüvün olması gerektiği yerde olmadığını fark etmemle de niyetimi, danışmadaki hain sekreteri azarlamak doğrultusunda değiştirmiştim. "Gene mi etüvde patates haşladınız lan Natsugillerlen? OĞLUM BU BEZLERİ HEMEN STERİLİZE ETMEM LAZIM!" diyememiştim ya la, böğürememiştim. Hem "Ge-" dediğim anda ergenliğin getirisi olarak sesimi istemsiz çatallandırmış, bir iki öksürmüştüm. Hem de kafasını kelleştirmeye ant içmişçesine saçlarını sıkı sıkı toplamış beyaz bir hadun çoktan lafları dizme sırasını almıştı benden. Şey demişti, neydi? Yağmurlu diyarlar demişti, al bu da arama izni demişti. Rulo yapmamı ve bi yerlerime tıkmamı dilememişti neyse ki. Yaralı varmış bir tane bize lazım o, yap bir güzellik demişti. Öyle bir şeylerdi. "Valla bacım..." dememiştim çünkü hem valla ne demek bilmiyordum hem de bacım seviyesinde bir ucuzluğa henüz erişememiştim.

Şimdi bir oturup düşünmeliydim değil mi? Kolay kolay kendimi ve şu bacağı gondiklenmiş gizemli bebeyi teslim etmemeli, direnmeliydim. Öyle ucuza satmamalıydım köyümün bir shinobisini. O yüzden derin bir nefes almıştım "Haaa...." diyerekten. "402'de yatıyo' biri ya, al şunların yarısını yardım et de bana götüreyim seni odasına." demiştim. Çünkü... Çünkü ben... Katıksız bir orospu çocuğuydum ve dedikoduyu severdim. Hem karı arama izniyle falan fıstığıyla gelmiş ya la! Boyu omzuma hemen hemen yetişen kıza gazlı bezlerin yarısını uzatırken danışmadaki diğer bebeye de "Bak o etüvü iki saate hazır edin." diye tembihlemiş ve kızla beraber yola koyulmuştum. "Hastane hem çok karışık, hem değil, o yüzden ben geleyim senle." diye dördüncü kata giden yolu biraz olsun dolu geçirmeye çalışmıştım. 2 numaralı odanın kapı kolunu dirseğimle indirip, kapıyı da ayağımla ittirerek açarken "Hem sargı bezlerini değiştirecektim bu odanın, iyi denk geldi sayılır." diye içeri girmemize izin vermiştim.

Re: Kuukan

MesajGönderilme zamanı: 03 Mar 2016, 01:25
gönderen Shijou Giin
" Nerede doğduğumu bilmiyorum.Hafızam bu karanlık bir mağarada,cılız mum ışığının önünde başlıyor.Sonrası...Pek açık değil aslında.

Şuradaki koridorları hatırlıyorum.Elimi duvara yasladıkça ufalanan taşları.Nem denen şeye orada dokunabilir,sarılabilirsin.İnan bana.

Farklı bir hava var burada Giin.Her yerde ermişlerin ölülerini hissediyorum...Onların nefes aldığını duyuyorum.Ve ben onların saldığı havayı soludum.Ben bu şekilde oluştum.

Kendi anılarım yok.Kendi çocukluğum yok.Ancak binbir tane tarihim var benim.O ölüler ne yaşadıysa, her birini tekrar tekrar tecrübe ettim.

Yalan söylemiyorum, bunları asla sönmeyen o mum ışığının dibinde yaşadım.Karanlık beni o ışığa itti.Ona mecbur kıldı.

Zaman geçtikçe...Ne kadar olduğunu sorma..Konuşmaya başladılar.Önce ışık konuştu benimle ardından tüm tünelleri ele geçirmiş karanlık.

Delirdiğimi düşündüm Giin.Ne yapacağımı sordum.Nasıl çıkacağımı sordum.Önce başarmam gerektiğini söylediler.Eğer başarırsam karanlık tekrar geleceğini söyledi.Eğer başarırsam...Aydınlık beni kucaklayacağını söyledi.

Ama hiçbiri neyi başarmam gerektiğini söylemedi.

Sanırım bugün bitti.Senin gelişinle bitti.

Görevim buydu sanırım.Beynime zerk eden herşeyi karanlıkla gelip aydınlığa gidene bırakmak."


Esen rüzgar düşüncelerini harladı.Giin o hastalıklı,bitkin adamın göz kapaklarını kapadığı anı hatırlıyordu.Belki bir deliydi.Elinde tuttuğu şeyleri didikleyen birinin delirmesini garip karşılamazdı.Diğer ihtimalse söylediği herşeyin doğru olmasıydı.Buna da şaşırmazdı.Tanrıları bir insandan bunu isteyecek kadar çaresiz ve acımasız olabilirdi.Her iki şekilde bu hikaye mutlu sonla bitmişti.Asla tanıyamadığı o adamın ruhunu huzura kavuşturmuştu.Aydınlığın onu kucaklamış olmasını umdu.

Hafızasını biraz didikleyince...Kendisi de adamla aynı kaderi paylaşıyordu bir bakıma.O mağarada bir ritüeli gerçekleştirmek zorunda kalmıştı Giin.Adamın asla sönmediğini söylediği mumu söndürmüştü..Ve asla bitmeyecek gibi gözüken karanlığa bırakmıştı kendini.Orada ne yaşadığını bilmiyordu.Ne yaptığını, neyle karşılaştığını da.Her biri kaybolmadan önce bu hatıralarını yazmak isterdi.Yok olamayacak kadar değerli bir tarihti bu.

Düşüncelerden sıyrılırken kapı kolundaki sesi hissetti.İlk önce bakışları hareketlendi,sonra canını sakınırmışçasına elleri kitabı sakladı.Kapı önündeki silüetler kendini belli ettiğinde kitabı nasıl sakladığını anlamamıştı bile.Asabiyetini silemediği gözleri içeri giren iki kişiye kilitlendi.

Meha...Maha..Miha..Evet, Miha. Onunla ilgilenen görevli.Elindeki bez yığınına bakarken önce rahatladı.Sonrası içindeki endişe ve mimiklerinin bununla verdiği savaştan ibaretti.Amegakure alınbandı beklemediği birşeydi.Ve beklenmedik birşey için henüz hazır değildi Giin.

Ayağını hafifçe kıpırdatarak odağı oraya kaydırmaya çalıştı.Bu sırada ifadesiz tutmaya çalıştığı suratı Amegakure shinobisine dönüktü.Kucağına yığılmış ikinci bir bez kütlesi.Bilmemezlikten geleceği sebebin ona bu kadar çabuk ulaşması garipti.Bir Amegakure shinobisinin bu kadar rahat görüşme ayarlaması kadar hemde.

Kontrolü,baskınlığını kaybetmeyecekti.Çarşafın altındaki kitabın üzerine kolunu koyarak gizliliği garantiye almaya çalıştı. "Miha.Amegakure shinobisinin burada olma nedeni ne ?" İlk diyalogu görevliyle kurarak köy dışı bir shinobiyle konuşmaya hevesli olmadığını belli etmek istiyordu.

Re: Kuukan

MesajGönderilme zamanı: 06 Mar 2016, 17:47
gönderen Oujichi Tama
Yaralı genç, Tama'yı gördüğünde bir duygu değişikliği yaşamışsa da bunu pek belli etmemiş gibiydi. Kırmızı gözleri ve siyah saçlarıyla genç kız bir Uchiha olduğunu sanmıştı gencin, ama o bahsedilen işaretler yoktu gözlerinde. Ama sert çehresi ve Tama'nın zihninin içine bakmaya çalışan bakışlarının kötü ünlü Konoha ailesinin üyelerinden altta kalır bir tarafı yoktu. Hem, anlatılanlara göre bir Uchiha'ysa eğer iki eşkıya tarafından yaralanma ihtimali Konoha'nın bir Uchiha'nın diğer bir köyün elinde olmasına izin verme ihtimali kadar düşüktü.

"Teşekkürler, sanırım aradığım kişi bu." diye vurgusuz ve donuk bir sesle onu buraya getiren uzun boylu çocuğa gereksiz bir şükran belirtmişti Tama önce. Zira karşısındaki çocuk sanki aynı dili konuşmuyorlarmış gibi genç kızın orada bulunma sebebini köydaşına sormuş ve genç kızı en azından bir süreliğine aradan çıkarmaya çalışmıştı. "Sanırım yakın zamanda yanlışlıkla sınır ihlali yapıp Yağmur Ülkesi sınırlarına girmişsin, iki ülkede de faaliyet gösteren iki haydutu etkisiz hale getirirken yaralanmış ve buraya gelmişsin; doğru muyum?" diye gençle konuşmaya başlamıştı duygusuz ses tonunu daha arkadaş canlısı yapmaya çalışarak. "Bu yüzden de iki köy için de rapor almam gerekli senden, çok zamanını almayacak kısa bir konuşmayla."

İşler aslen hiç de o kadar basit değildi, yaralı shinobi eğer bu karşısındaki ise daha önce de görülmüştü Yağmur Ülkesi sınırları içinde. Sınır ihlali yaptığını bilmiyor olsa da, öldürdüğü eşkıyalar Toprak Ülkesi'nin derinlerinde isimlerini ayrı bir soyguna yazdırırken nöbet tutmuyorsa eğer Ishi shinobisinin orada bulunma sebebi eşkıyalar değildi. Tama önce kendine irrite olmuş gözlerle bakan gencin rahatlamasını ve olayı kendi istediği şekilde anlatmasını isteyecek, sonra açıklarından saldıracaktı. Köyden aldığı iş bu değildi, ancak sınırda aldığı ek bilgiler nedense genç kızı soruşturmaya devam etmeye yönlendiriyordu istemsizce. Görevini yapıp gitmek yerine zamanını ve yaşamını tehlikeye atıyor olabilirdi işin içinde gerçekten bir şeyler varsa. Gerçekten bir şeyler varsa... İşte genç kızı çocuğun üstüne gitmeye itecek tek şey bu meraktı, neden oradaydı, neden köyde rahatça oturmak varken bir görev olmasa da iki dandik eşkıyayı öldürmüştü ve neden gözleri genç kızın tüylerini bu kadar dikleştirecek bir şekilde bakıyordu.

Re: Kuukan

MesajGönderilme zamanı: 11 Mar 2016, 20:55
gönderen Shijou Giin
" Parmakları göz hizasında kilitlendi.

Karşısındaki iki haydutumsunun onursuzluğunu koklayabiliyordu.Taşıdıkları nefret ve hin ise bir an için kanını kaynattı.

Sabrı üstündeki kontrolü çoktan yitirmişti Giin.Aldığı her nefesle birlikte iradesindeki son kırıntıları harcıyordu.

"Onur duymalısınız."

Duymalılardı.İşlenen suç cezalandırmayı gerektiriyordu.Ve bu cezalandırma, Tanrı'nın eliyle yerini bulmalıydı.

Parmakları chakrayla doldu.Derisi karıncalanırken içten bir yanma hissetti.

Zemine yayılan gölgeleri özümsedi.Chakra ile kavrulan parmaklarını tırnaklarına kadar göğsüne batırdı.

Siyah rünler kızardı.Dolunaya kilitlenen gözlerini kararttı Giin.

Saldığı hastalıklı nefesle birlikte kendisini düşüncesizce ileri attı.

İlk defa yaşıyordu bu hissi..Tanrı'nın gölgesi olmaktan çok uzaktı.Daha çok bilinçsiz,vahşi bir hayvan gibiydi.

Ve bu hayvan hırsı nedeniyle birşeyi gözden kaçırmıştı. Ölü kocasını kucağında tutan,korkuyla açılan gözlerinden yaşlar salan kadını.

Daha en başından saklı kalma ilkesini çiğnemişti."


Amegakure kelimesini her andığında Giin'in kafasında mistik şeyler canlanıyordu.Bu orada yaşadıkları yahut bulduklarından dolayı değildi.Genel olarak coğrafyası,hava durumu vesaire.Karanlığın,gölgelerin her zaman birşeyleri gizlediğine inanıyordu.Ame'de ise karanlıktan bol ne vardı ki ?

Zaten araştırmalarını düşününce elde ettiği rota genelde Ame'ye çıkıyordu.Birazda seviyordu orayı.Ishi'de maruz kaldığı sıcak hava her zaman bir yorgunluk yüklüyordu üzerine.Burada doğmuş olmanında bir faydası yoktu.Loş hava Giin'i fazlasıyla rahatlatıyordu.

Şu anda bulunduğu ortamsa ne loştu ne de karanlık.Kurulan üçgende onu endişelendiren bir gerilim vardı.Giin'in gözleri Miha'dan ayrılmıyordu.Ancak bakışları daha farklı anlamlara kaymıştı.Sorgulama ifadesinden çıkmış,daha hin bir his salıyordu.Tüm belgeleri eksiksiz olsa dahi, bir Amegakureli bu denli şen şakrak ulaşmamalıydı odasına.

İfadesini değiştirmeden diğer shinobiye yöneldi.Hislerini yüzüne yansıtmadığından emindi.Fakat içindeki dalgalanmayı durduramıyordu Giin. Kadın konuşmuş olabilir miydi ? Tabii ki konuşmuştu.Normal bir insanın,herhangi bir yerde tecrübe edinemeyeceği şeyleri yaşamıştı.Ve bundan sağ çıkmıştı. Giin bir masumu öldüremezdi.Gizliliğini bozmak uğruna bile olsa,bu tüm kurallarına aykırıydı.

Kendi hatasıydı.Biri onu gerçek halinde görüyorsa,görmesi gereken son şeyde bu olmalıydı.Tanrıları gibi sürülmek istemiyorsa hayati bir önem taşıyordu bu.

Zihnen üstünlük kurmaktan çok uzaktı.Karşısındaki shinobinin soğukkanlılığını ses tonundan,bakışlarından anlayabiliyordu.Önemli olan neyi, ne kadar bildiğiydi. Giin'in daha önce de Ame'de bulunduğundan haberdar mıydı ?

Yahut gerçek formuna girdiğinde görüldüğünden ?

"Evet,doğru." Bakışlarının rahatsız edici etkisinden haberdardı.Ne var ki karşısındaki shinobi bundan etkilenecek birine benzemiyordu. "Boş vaktimde takip ettiğim birkaç olayı izledim.Bunlar beni Ame taraflarına yönlendirdi." Gerçekleri çarpıtarak olayı kendi lehine çekemezdi.Çünkü gerçekler, çarpıtılmaktan çok uzaktı.Yaşattığı iğrençliği, korkuyu neye çevirecekti ki.Bu yüzden yalanlar üzerinden gidecekti.Elinde sadece izin belgesi olan birinin, Giin'in köyden ayrıldığı ve geri döndüğü tarihi öğrenebileceğine ihtimal vermiyordu. Yandaki hemşire kılıklı çocuk boşboğazlık yapmadığı müddetçe...Gardı sağlamdı.

"Ame tarafı için endişe edecek birşey yok.İki haydut öldü,memnun olmalısınız."