1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

Görev Kodu: Beceriksiz

MesajGönderilme zamanı: 04 Şub 2016, 21:51
gönderen Shizawa Tatane
Bundan yaklaşık üç yıl önce, köye gidip gidip gelmelerim sırasında atandığım bir görevdi o.
Leş görevdi, ne rezil görevdi. Nefes aldığım için kendimden tiksindiğim o günü hatırladıkça, daha da çok soğuyorum oksijenden.

Kusa-Chou'nun lüks binasının önünden geçerken tekrar anımsamıştım. Kahretsin! Sanırım kesinlikle bir kez daha kimseye komut vermeyeceğimi kendime kanıtlamıştım o görevde. Görevdeki gençler. Ah! Sikeyim!



I. BÖLÜM- Görev Yolunda


Köyden yaklaşık üç gün mesafe uzaklıktaki Otewato Şehri'ndeki bir olayla ilgiliydi. Görev sırasında bizim köyden olmayan insanlar da bulunuyordu. Oradaki isimleri hiçbir zaman unutmayacağım. Hele o ikiliyi. Her neyse.

Gruplar, Otewato Şehri'ne geri dönmemek üzere gönderilmişti. Köyden bu kadar uzakta olmamın da sebebi buydu. Ishigakure, Amegakure ve Kusagakure'den üçer kişi bulunuyordu. Toplam dokuz kişilik gruba çok komik, durumu aşırı küçümseyen bir görev kodu verilmişti. "Görev Kodu: İntihar."

İntihar ile özetlemek, bu görevi sadece küçümsemek olurdu, fazlası değil. İntihar, görevin götürülerinin yanında hiçbir şeydi. Yani bu göreve katıldığım gün intihar edecek olsaydım kesinlikle şu anda çok daha güzel şeyler hissederdim. Sonuçta hiçbir şey hissedememek bile bu görev sonrasındakileri hissetmekten daha iyiydi.

Acaba onlara ne olmuştu? Yani diğerlerine.. Onların da benimle hemen hemen aynı durumda olduğunu düşünüyorum. Tehlikenin ne denli büyük olduğu bilinmediği için Chuunin düzeyinden harcanmalık üçer kişi göndermişti köy. Çöpler listesiydi bu, sorunlular listesi. Olmasa da olurlar listesi.

Sabaha karşıydı, güneş ışıkları yeni yeni Kusagakure gölgeleri arasına serpiliyordu ve biz, takım taklavat hazırlanmıştık. Ölüme gidiyorduk. Köyün şanlı alın bantlarına sıkı sıkıya sarılmış olanlar vardı, bir de benim gibi durumu dalgaya vurmak ve diğerlerini gevşetmek amacıyla hala şakacı davranmaya çalışanlar.

Kokuryu Taoreta. Taoreta denen bu herif de benim gibi dalgacının tekiydi. Görevi umursadığının yüzde biri kadar ölmeyi umursadığı söylenemezdi. Tam donanımlı bir shinobiydi, kişiliği kesinlikle bu iş içindi. Görevi bu kadar umursamasına karşın, rahat tavırları, kardeşi olduğunu söylediği yanındaki muhtemelen benden bir iki yaş kadar büyük olan çocuğu sakinleştirmeye epey bir yarıyordu.

Çocuk durgundu, pek konuşmayan sessiz sakin, kendi halinde birine benziyordu. Esasında Taoreta da öyleydi. Yolculuk sorunsuz bir şekilde geçiyordu, fakat bu aslında en büyük sorundu. Başımızda bir Jounin vardı, muhtemelen o da bizim gibi yeni yetmenin tekiydi. Jounin'in köyünde sevilmeyen bir adam olduğu, takım arkadaşlarını öldüren düşmanların tamamını yok ettiği söyleniyordu.

Alınbandı falan da takmıyordu zaten. Hangi köyden olduğu merak konusuydu. Takım arkadaşlarını öldüren düşmanları ne olursa olsun canlı yakalamaları gerekiyormuş ama adam hepsini hakladığı için hain ilan edilmiş. Sıkı adammış doğrusu, ben olsam muhtemelen ben de aynısını yapardım. Kısasa kısas prensibi işte.

Yol, yorucu olmaya başlamıştı. Büyük bir sessizlik ve gizlilik içerisinde bu kadar uzun bir yolu kat etmek hepimiz için sorundu. Nitekim, hiçbir tuzakla karşılaşmadan ya da doğrudan tuzağın içerisinde olacak şekilde, uzun uğraşlar sonucunda hedefimizde olan malikaneye ulaşmıştık.

Malikanedeki evrakları yok etmekti görevimiz. Ne evrağı olduğu söylenmemişti, fakat evrakları yok etmek pahasına kendimizi de içeride bırakabileceğimiz söylenmişti. Aslında, bunlar bize söylenirken başka seçeneğimiz yokmuş ya da mümkünse kendimizi içeride bırakmalıymışız gibi konuşuluyordu.

Malikane yakınına geldiğimizde, Jounin derin bir nefes alıp bize büyük bir kararlılıkla, el işaretleriyle talimat vermişti. Başımızla onaylayıp talimatları uygulamak üzere harekete koyulmuştuk.

Re: Görev Kodu: Beceriksiz

MesajGönderilme zamanı: 04 Şub 2016, 23:47
gönderen Shizawa Tatane
II. BÖLÜM- Düşman Göründü!


İkişerli dağılmıştık, beni adının Keji olduğunu öğrendiğim Ishigakure Chuunin'i ile birlikte kümelendirmişlerdi. Birlikte yavaşça çimenlerin üzerinden, bir çamur birikintisini geçip arka girişe yaklaşacaktık. Önden o gidecek şekilde yürüyorduk. Gizlenmek konusunda benden daha yetenekli olduğu aşikardı, kılıcı elindeydi, benim gibi.

Çevreyi gözlemleyerek ilerliyorduk. Tam çamur birikintisinin üzerinden geçecekti ki yakasından tutmuştum. Bu kadar kolay olmadığı aşikardı ve bu çevrede çamur olması anormal bir durumdu. Yerden minik bir taş alıp çamur birikintisinin içine atmamla, taşın tamamen yok olması bir olmuştu. Keji sırıtmıştı kafasını iki yana sallayarak, dikkatsizliğinden rahatsız olduğu belli oluyordu. Kenarından dolanarak bataklığı geçmiştik.

Bataklığın kenarından geçmiş, diğerlerinden epeyce uzaklaşmıştık. Diğerleri de, bizden ve birbirlerinden. Her şey takır takır işliyordu, ta ki birbirimiz arasındaki görüş mesafemiz yok olana kadar. Her şey, sorunsuz bir şekilde gitmeyecek gibiydi. Karanlıkta belli olmayan bir silüet vardı. Üzerinde siyah bir cübbe olduğunu çıkarabiliyordum.

Yüzünün bir kısmını aydınlatan şey, yapmış olduğu saldırı oldu. Birden ağzından fırlayan ateş ile, cübbeli, sesinden kadın olduğunu çıkardığım zatın
"Katon: Karyuu Endan!" deyişi bir olmuştu. Aramızda çok az bir mesafe vardı, "Doton: Doryu Shiki!" diyerek bir duvar çıkarmış, Keji'yi de kendimle birlikte eğiltmiştim ama nafileydi, duvar yavaşça parçalanmaya başlıyordu.

Duvarın hemen hemen yarısı parçalanmışken, Keji bana bakmış ve
"Buradan, kaçış şansın var mı?" demişti. Başımı yarı çapraz bir şekilde oynatıp, gözlerimi de döndürerek bir "Şöyle böyle, kısmen" tarzı cevap verdim. Ne yapacağına dair hiçbir fikrim yoktu ama Moguragakure no Jutsu'nun el mühürlerini hazırlamaya başlamıştım.

Birden Keji, kendisinden beklemediğim bir çeviklikle, ateş saldırısının ve adamın arkasına geçmiş,
"Fuuton: Fuujin no Jutsu!" deyivermişti. Ortalığa bir toz bulutu hakim olmuş, ateş saldırısını bastırıp, ittirmiş, rakibi de etkilemiş olacaktı ki, ben beni parçalamak üzere olan ateş ve rüzgar saldırılarından, zeminin altına girerek çoktan kurtulmuş, düşmanın ayağının altında bitmiştim.

Re: Görev Kodu: Beceriksiz

MesajGönderilme zamanı: 05 Şub 2016, 00:12
gönderen Shizawa Tatane
III. BÖLÜM- Karşı Saldırı, Beklenmedik Sürpriz!


Zeminin altından aniden kolumu çıkarıp, kadının bileğini kavramış, Keji'nin de kılıcına doğrulup saldırı için gelmekte olduğunu görmüştüm ama, kadının "Aptallar." diyerek sırıtışının nedenini anlamamız biraz geç olmuştu. Keji, adım attığı gibi kadın "Kyōryoku: Ikazuchiwana: Bunshin Bakuha!" demişti.

Keji adımını attığı anda etrafa elektrik akımları saçılmaya başlanmış, bir de üstüne kadın, daha doğrusu kadının klonu patlayarak devasa miktarlarda hasar saçılmıştı ki, ben sol kolumla tutmuş olduğum kadını bırakıp, sağ kolumla Keji'yi yakalayıp yerin altına çekmiştim. Alabileceğimiz en az hasarı almamıza rağmen, yarı yarıya harcanmıştık diyebilirdim.

Sadece üç teknik kullanarak, adım bile atmayarak bizi az daha tuz tanesi haline getiriyordu illet kadın! Klon patladıktan sonra, zeminden çıkmıştık. Henüz malikaneye yaklaşmadan dört teknik görmüştük ve bu dört tekniğin üçü tuzak, biri tuzak tetikleyicisiydi. Çok daha dikkatli olmamız gerekiyordu, çünkü artık düşman hakkımızda epeyce şey biliyordu.

Başta kullandığımız elementleri afişe etmiştik mesela. Bu bizim için büyük bir dezavantaj olacaktı. Üstelik rakibin birden fazla element kullanması da zorlayıcı faktörler arasındaydı. Teknikleri birbirleriyle ustaca kombine ediyorlardı.

Şu deminki patlama.. Teknik.. Bunshin Bakuha.. Bu tekniği bir kitapta okumuştum. Kullanım şartlarına göre kullanıcının klona yakın olması gerekiyordu. Yani fazla uzaklarda olamazdı. Bu hem iyi, hem kötü bir şeydi. Açıkçası, korkutucu bir kadın olduğunu söyleyebilirdim. Bilgiyi, Keji ile paylaşmamın ardından, Keji ıslık çalmıştı.

Islık çalmak? Yerimizi ne diye afişe etmişti bu salak herif?! İntihar görevinde bile huzur yoktu adama diye düşünedurayım, birden dibimizde Kokuryu Taoreta ve Jounin bitmişti. Durumdan bahsetmemizin ardından, Jounin tedirgin olmuş ve bir parmağını zemine yerleştirmişti.

Ne yaptığına dair hiçbir fikrim olmamasına karşın, bir şeyler yaptığı kesindi. O sırada Taoreta ve Keji'nin değişik şekillerde gözlerini kırpıp, bazı mimikler yaparak anlaştıklarını gördüm. Bana biri yapsaydı kesinlikle "Canın patates mi istiyor?" tarzı bir cevap verirdim. O derece çeşitliliği olan bir dil gibi görünüyordu fakat zerre bir şey anlamıyordum.

Re: Görev Kodu: Beceriksiz

MesajGönderilme zamanı: 05 Şub 2016, 00:27
gönderen Shizawa Tatane
IV. BÖLÜM- Lider Sensin!


Taoreta, Keji'ye baktı ve sol kaşını kaldırıp sağ kaşını indirerek, kafasını sağa kırıp, sağ gözünü kırpmıştı. Bakınca değil anlatınca bile yeterince karmaşık olan bu işaretin ardından Keji, Jounin'in yanına gitmişti. Taoreta bana bakıp, anlayacağım bir el işareti kodlamasıyla artık beraber yürüyeceklerini söylemişti.

Biraz rahatlamış, biraz da tedirgin olmuştum. Bunun nereden çıktığını bilmiyordum. Jounin, sonunda işi her neyse onu bitirmiş ve bizim yanımıza gelmişti. Suratında kötü bir ifade vardı, olumsuzdu.


"Küme 1 ve Küme 4'ten birer kişi yerde yatıyor, diğer ikisi ise birlikte yola çıkmışlar. Bize yaklaşık yüz metre uzaklıkta, kuzeybatı yönündeler. Diğer takım, binanın arka tarafına geçmiş. Bina çevresinde, bina harici on dört kişinin çakrasını seziyorum ve ne yazık ki bunlardan sadece sekizi bize ait. Dikkatli olun." demişti.

Hepimiz onaylamıştık ki, Jounin birden uzaklaşmaya yeltenmişti. Taoreta'nın onu durdurup "Hocam iyisin hoşsun da, biz ne yapacağız?" diye epey rahat bir tavırla sorusunu sorduğunu hatırlıyorum. Jounin birden gözlerimin içine bakmış ve "Şimdilik beyaz saçlıyı dinleyin, en aklı başında o gibi duruyor." diyerek okları bana doğrultmuş, hemen ardından kaybolmuştu.

Herif topu bana atıp kaçmıştı. Bu histen harbiden nefret ediyordum! Her seferinde o iğrenç liderlik vasfı bana kitleniyor, sonra benim yüzümden hatalar çıkıyor ve çoğu insanın canı yanıyordu. Sorun çoğu insanın canının yanmasında da değildi, benim onlara sahip çıkamamdaydı.

Yine de, birini başarısızlık sonrasında teselli etmektense başarısızlığın bana ait olmasını tercih ederdim. Şöyle bir elimizdekilere baktım. Üç kişiydik, rakiplerimizi inceleyecek olursak aramızda bir tür Genin Takımı- Jounin ilişkisi vardı.


"Yeri geldiğinde kendimizi feda etmemiz gereken bir an olabilir. Bunun için de hazırlıklarımızı yapmalıyız." dediğim anda, Keji'nin kıyafetinin yakasını aralayıp, içerisindeki vücuduna sarılı patlayıcı parşömenleri göstermesi bir olmuştu! Hayrete düşmüştüm, ölümü kabullenenin Taoreta olduğunu düşünmüştüm fakat o düpedüz Keji'ydi.

Hemen ardından, Taoreta sol kolundaki bandajı açmıştı ve damarlarının mavi kırmızı arası değişken bir renkte dönüp durduğunu fark etmiştim. Bunlar, onların kendilerince özel intihar teknikleri gibiydi. Benim elimde hiçbir şey yoktu, çok çaresiz hissetmiştim.

Neyse ki, elementim elveriyordu. Doton yardımıyla büyük bir tahribat oluşturarak kendimi infaz edebilirdim. Hazırlıklarını incelediğim arkadaşlara parmaklarımla komut vermeye başlamıştım. Keji'ye yukarıyı göstermiş, Taoreta'ya bir parmağımı döndürerek çevreyi kolaçan etmesinin işaretini vermiştim. Benim ise yerin altına gireceğimi göstermek amacıyla parmağımla aşağıyı göstermiştim.

Bir süre daha malikanenin yakınına yürümüştük, ardından ben bir kez daha tekniğimi uygulayarak zeminin altına girmiştim. Malikanenin bodrum katta bir deposu olduğunu fakat giriş kattan oraya iniş olmadığını söylemişlerdi. Bu iş için, biçilmiş kaftandım.

Keji çatının yakınında bir direğin tepesine çıkmış ve malikane yakınında bir yere Taoreta konuşlanmıştı. Jounin'in nerede olduğunu hala bilmiyorduk ve açıkçası Jounin'e de pek güvenemiyorduk. Görevi biz bize halletmek zorundaydık. Diğerlerini malikane etrafında göremiyorduk.

İki ihtimal vardı. Ya bizimkiler çok yeteneklilerdi ya da gerçekten feci satışa uğramıştık.

Re: Görev Kodu: Beceriksiz

MesajGönderilme zamanı: 05 Şub 2016, 23:27
gönderen Shizawa Tatane
V. BÖLÜM


Keji ve Taoreta benden bir işaret bekliyordu, ben diğerlerinden bir işaret bekliyordum, diğerleri Jounin'den bir işaret bekliyordu. Aramızda bir tür köprü oluşmuştu. Nihayet, bir işaret gelmişti. Ufak bir ışık hüzmesi görmüştüm ve Keji'ye hemen iniş komutu vermiştim.

Keji, bir takla ile camdan içeriye girmiş, büyük bir cam kırılma sesiyle birlikte düşmanların dikkatini yeterince dağıtmıştı. Ben hemen binanın zemin katına sızmış, zemin katın tavanına sıçramış ve ayaklarımı çakrayla sabitlemiştim. İlk çığlık sesi geldiği anda, Tekkai uygulayarak zemin katı yarmış, düşmanların yere yığılmasını sağlamıştım.


"JI!"

Bağırarak, Taoreta'nın da işareti almasını sağlamıştım. Taoreta içeriye girmiş ve
"Fuuton: Zanshuu no Jutsu" demişti tüm sükunetiyle. Ardından sadece "SAT" demiş ve bir el mührünü sabit tutmaya başlamıştı.

Üstüme bir ağırlık çökmüştü. Omuzlarımdan bastırılıyor gibiydim. Ayakta durmak için güç uyguluyordum ama nafileydi. Çok hasar görmüş de yorgunluktan ölmek üzereymişim gibi, yer beni çekiyordu sanki.

Sonunda dayanamayıp yere kapaklanmıştım. Taoreta hain miydi diye düşünüyordum ama olamazdı, "SAT" demişti. Kodladığımız gibi. Ben bunları düşünürken, birden Keji'nin etkilenmediğini, Taoreta'nın ise sabit durduğunu görmüştüm. Anlaşılmıştı.


"SU!"

demişti Keji. Ve rakipten iki kişiyi, muhtemelen öldürmüştü. Fakat Taoreta daha fazla devam ettiremeyecek gibi olmuştu, ben dahil herkes yavaş yavaş hareketlenmeye başlıyordu. Taoreta tekniği kesmişti. Ben, zemini bir kat daha kırmıştım.

Bodrum katın zemini kırıldığı gibi, büyük bir patlama olmuştu! Kör edici bir ışık yayılmıştı her yere, bir daha duyamayacağımı sanmıştım çıkan tiz sesin ardından. Basınç, derimi kademe kademe soyuyor, nefes almakta zorlanıyor, alıyorsam da kesik kesik alıyordum. Göz kapaklarım, istifalarını vermişlerdi. Sanırım, sanırım ölüyordum.

Nefes al Tatane, tekrar alamayabilirsin. Nefes al! Nefes al! Nefes al! Ne kadar denesem de olmuyordu, boğuluyordum. Gözlerim, kapanmıştı. Karanlık, sadece karanlık. Çok sessizdi. Yürüyor muydum? Kendimi hissetmiyordum. Benim gibi bir gece kuşu için bile, fazlasıyla.. Karanlıktı..