Götümün, pek kadim dostum sıcak ve onun anası niteliğindeki güneş birlikteliğiyle pişirilmesi ve ardından zengin baharatlarla süslenerek evime dünyanın en güzel çiçeklerini kıskandıracak kokular yaymasıyla, osurdum, duyularım yavaştan kendine gelmeye başladı. “Neler oluyor?” diye düşünmeden edemedim. Bu acımtırak ekşi koku sıcağın da etkisiyle kendine devasa bir yayılma alanı bulmuştu. Hangi odaya gidersem gideyim peşimi bırakmıyor, çocukken kovalamaca oynadığım günleri hatırlatıyordu bir yandan da. Ben de böyle inatçı bir piçtim, kovalamaya başladığımın peşini bırakmazdım. Hala da öyle biriyim. KİMİN OSURUĞU BE, HELAL OLSUN SANA! KOCA YÜREKLİ OSURUK! EV SENİNDİR, AL TEPE TEPE KULLAN! KAZANDIN!
Adeta vahşi bir hayvanım, kendi bölgemi belli etmek için kokumu bıraktım evime. Tam benim gibi vahşi hayvanların yapacağı iş! Leopar desenli slip donumu da edindiğim zaman tam anlamıyla vahşi bir hayvan olacağım!
Tamam, tatavayı geç. Osuruğum tarafından evimden atıldığıma göre şimdi yapacak bir şey bulmam lazım. Ana! Hamaguchi Yamaguchi’yi ziyaret edeyim ya! Epeydir görmedim seksi ağabeyimi. AGAM BENİM BE! İyi vefasızlık yaptım ha. O kadar ekmeğini yedim şimdi hiç uğramıyorum. Gerçi meşgul adamık, shinobi, görev falan hani. O da verdiğim bu süreyi evlenip çoluk çocuğa karışmak için kullansın amk. Kaç yaşına geldi hala sap. YEĞEN İSTİYORUM BEN YEĞEN! Bizim, ben de rasta işini abimden çaldım, gibi rastaları olsun, babası gibi ayı olmasın, bu da benden büyük olursa bozulurum valla, benim gibi çilleri olsun falan. Dur gidip baskı yapayım abime. YEĞEEEEN!
En son Hamaguchi Daichi tarafından 03 Şub 2016, 17:48 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Eksiklikler/Özürler Insomnia: Daichi, doğuştan bu hastalığa sahiptir. Uyuyamadığı için hırsla dolu bir şekilde bir şeylerle uğraşmazken genelde uykulu ve dikkatsizdir. Takıntılılık: Daichi, boyu konusunda takıntılıdır. Boyuyla ilgili gerçek ona hatırlatıldığında hemen alnındaki damarlar belirginleşmeye başlar.
Abimin evi, çok affedersiniz, köyün zengin godoşlarının oturduğu yerde. Ben de bilmiyorum parayı nereden buldu ama bulmuş işte. Belki… belki abim de bir godoştur… HEM DE ZENGİN BİR GODOŞ! Belki… Yok lan, şaka ediyorum. O zengin godoşlardan birinin korumalığını yapmıştı bir ara, o işten epey iyi para kaldırdıydı. Sonra o parayı eski birikimleri ve benden aldığı borçla birleştirip ev aldı. Hikaye budur, godoşluk falan yok.
Ama şu bir gerçek ki yeğenimin öyle bir ortamda yetişmesini istemiyorum. GODOŞ FALAN OLAMAZ BENİM YEĞENİM! Yeğenim tabii ki spor ve sanat kurslarında hayatını sürdürecek. Yaşı gelince de akademiye başlayıp ortalığın anasını ağlatacak. Köyden, Ishigakure Sanatçılar Derneği’nden falan bursları toplayacak sonra o paraları babanın %65’i olan emmiyle yiyecek! Büyüyünce de Ishi-Chou olmaya kadar yolu var. Bu başarıların arkasındaki sır da tabii ki ben, emmisi, ona her şeyi öğreten Hamaguchi Daichi olacak! S-U-G-O-İ!
Evet, şimdi geriye son bir sorun kaldı. Benim yeğenimin anası, abimin hanım hanımcık hanımı ve benim yengem, yengem deyince garip oldu yenge ne amk kim bulmuş bunu, kim olacak? Şimdi, bizim gibi elit bir insan olmalı. Elinin yüzünün düzgünlüğünün yanında insanüstü beceri ve kabiliyetleri aynı zamanda daha da müthiş bir annelik güdüsü olmalı. Her ne kadar yeğenimin yetiştirilmesi konusunda genellikle ben etkin rol oynayacak olsam da ana baba da önemli. Vardır abimin aklında birileri. YAKIŞIKLI ABİM BENİM EN GÜZELİNDEN EN HAMARATINDAN BİR EŞ BULUR KENDİNE! Kaynana derdi de yok amk, koşun bayanlar koşun!
Derken bir baktım abimin dairesinin kapısının önündeyim.
Eksiklikler/Özürler Insomnia: Daichi, doğuştan bu hastalığa sahiptir. Uyuyamadığı için hırsla dolu bir şekilde bir şeylerle uğraşmazken genelde uykulu ve dikkatsizdir. Takıntılılık: Daichi, boyu konusunda takıntılıdır. Boyuyla ilgili gerçek ona hatırlatıldığında hemen alnındaki damarlar belirginleşmeye başlar.
Heyecanlandım vallahi. Birkaç kere öksürüp sesimi yokladım, üstümü başımı düzelttim, elimi kıçımın etrafında salladım biraz ne olur ne olmaz diye ve işte karşınızda yeğen sahibi olmaya hazır süper bir emmi! GELİYORUM YEĞENİM, BEKLE BENİ!
2 kere vurdum kapıya gayet medeni insanlar gibi. Ardından adım sesleri yaklaştı. Tabi öküz gibi herif, adım attığında yer titriyor. Sonra daaa, kapı açıldı. AHA DA BENİM KOCAMAN ABİM! Direk girdim söze. “Müsait misin Hamaguchi Yamaguchi, geleyim mi?” dedim mutlu bir tonda. Vallahi özlemişim amk! Çok mutlu oldum. Abim durur mu yapıştırdı tokadı! Tokadı..? Sırtıma xd “Nerelerdesin lan sen, hiç uğramıyorsun hayırsız! Geç içeri geç!” Acıttı yeminle. KAYAYI SIKSA SUYUNU ÇIKARIR ABİM BENİM! BİR DE YEĞENİM OLSUN METHİYE DÜZCEM SANA! Güle oynaya geçtik içeri. Sarıldık, ağladım… Çok özlemişim lan! Tamam abartmıyorum, kardeşçe sarılıp 45 derecelik açıyla havaya yolladık öpücükleri. Ağlama falan yok. Sonra salona geçtik. Kuruldum kanepeye girdim söze. “İş güç uğraşıyoruz abi kusura bakma uğrayamadım. Nasılsın? İyi gördüm seni.” Hal hatır sorarak havadan sudan konuşarak kıvama getireyim de sonra yeğen isterim. Löp diye olmaz yani. “İyiyim ya ne olsun. Uğraşıp gidiyoruz.” diye başlayan konuşma bir süre daha havadan sudan devam etti. Sonra bir ara kısa bir sessizlik oldu. O ara hemen daldım konuya ben. “Ya abi ne diyeceğim. Seni eversek diyorum?” Şimdilik fazla yeğen işine girmeyeyim, önce bir tepkisini ölçeyim. Bakarsın sinirlenir falan. Dememe kalmadan çatıldı kaşları. Yüzü de sinirli bir hal alırken “Ulan bunu demek için mi geldin göt! Nereden çıktı o şimdi?” deyip enseme şaplattı bir tane. Pis yandı. Ensemi ovuştururken “Hemen kızma yav, kötü bir şey mi dedim? Senin iyiliğini istiyorum. Maşallahın var tamam ama yaş geçiyor Yamaguchi efendi! VE ŞUNU BİL Kİ BİR YEĞEN SAHİBİ OLMAK BENİM DE HAKKIM!” Dayak yemezsek iyidir, amin. Yeğen deyince, kıyıya vuran koca koca dalgalar gibi köpüren adama bir sakinlik geldi. Yanlış bir şey mi dedim lan? Korktum bak şimdi. Abimden bir tepki gelmeyince “Ne oldu ya? Niye kızmadın?” diye sordum merakla. Vallahi bir şey var. Şimdiye dayağı yemiş olmam lazımdı benim. Abim bir iç çekti sonra gözlerimin içine bakıp duraksadı. “Daichi, sana bir şey demem lazım.” LAN ADAMI KİM HAMİLE BIRAKTI!? Dur amk, ciddileş! Ciddi bir şey var herhalde. “Dinliyorum reyiz.” Derin bir nefes aldı, verirken de birkaç kez öksürerek konuşmaya hazır hale geldi. Tam diziye döndü hadi amk. “Daichi… Ben de senle bunu konuşmak istiyordum. Benim zaten yakında bir çocuğum olacak…” Pompa… NE DEMEK LAN ÇOCUĞUM OLACAK! HAHAHAHAHA! YEĞENİİİM! Bitirmesine izin vermeden hemen daldım söze. “Ula sen ne dersun! Ağzından bal damlıyor! Kim bu şanslı bayan, çıtlat bakayım kardaşına! Haydi haydi, seni yaramaz seni!” Bir tane daha geçirdi enseme. “Ya dur oğlum, ciddi bir şey konuşuyoruz şurada.”“Peki.” VUR AMINA KOYİM İPLEMİYORUM! YEĞEEEEN! “Ben de seninle tanıştırmak istiyordum müstakbel eşimi. Yakın zamanda da düğün var. Elin diline düşmeyelim.” YAV SEN HALA NE DİYON GODOŞ? YEĞEN GELİR HOŞ GELİR! Yamaguchi reyiz bunları anlatadursun ben göbek atmaya başlamıştım bile. Ankara havası mı dersin ayılıp bayılmalar mı dersin… Dans ederken bir yandan da abime laf yetiştireceğim tabii ki. “Elini sikeyim, bize ne!” Sonra hemen durup oturdum ama. Çünkü aklıma önemli bir şey geldi. “Evlenin ama yine. Yeğenimin sağlıklı bir ortamda yetişmesi için evlilik şart. Hem bir düğün olsun da kurtlarımızı dökelim, he?” Abim de havaya giriyor ha, sırıtmaya başladı. Gülsün tabii, baba oluyor adam. Babalık da pis yakışır ha, vallahi. Aa! “Bebek kaç aylık ya? Sevinçten sormayı unuttum.” Ona göre oyuncakları takımları ayarlayalım. “Bir aksilik çıkmazsa doğuma 7 ay var. Heyecanlıyım lan, düşünsene baba olacağım… Tırsıyorum hafiften.” Amk pısırığı seni. Saçma salak konuşma. Koca adamın ettiği lafa bak. “Velet velet konuşma amk, baba dediğin senin gibi olur.” Vereyim gazı, zaten bizimki gaza gelmeyi sever.
Sevmiyormuş. Bu sefer yakaladı kapüşonumdan dışarı attı beni. AT ULAN! YEĞENİM VAR BENİM FARK ETMEZ. Kapıya attıktan sonra da “Yarın adam gibi giyin, saat 7’de benim evin 2 sokak aşağısındaki restorana gel. Yengenle tanıştıracağım seni. Hadi şimdi kaybol göt lalesi seni.” deyip suratıma kapadı kapıyı. Haklı tabii biraz bokunu çıkardım. Amaan, siktiret. Yeğenim oluyor lan! Abim de evleniyor. Evir çevir kıvır çevir salla!
LAN! HAYIR, KAPININ ÖNÜNE ATILMIŞ OLAMAM! ABİ, BENİ O OSURUKLA BAŞBAŞA BIRAKMA! GİDECEK YERİM YOK. YER BİTİRİR LAN O BENİ! HAYIIIIIIRRRRRRRRR…
Eksiklikler/Özürler Insomnia: Daichi, doğuştan bu hastalığa sahiptir. Uyuyamadığı için hırsla dolu bir şekilde bir şeylerle uğraşmazken genelde uykulu ve dikkatsizdir. Takıntılılık: Daichi, boyu konusunda takıntılıdır. Boyuyla ilgili gerçek ona hatırlatıldığında hemen alnındaki damarlar belirginleşmeye başlar.
Arkada müzik çalmaya devam ederken ben de mutlu mutlu damat halayında üstüme düşen görevi yerine getiriyordum. Damadın erkek kardeşi olarak tabii ki halay başıydım. Elimde mendille koptukça kopuyor halayın içine sıçarak oyunu yavaş yavaş kolbastıya çeviriyordum. Hafif de içmişim, çakırkeyfim. O içkinin elime nasıl geldiğini de anlatayım size keza biraz ilginç bir olay. Düğün daha başlamamıştı. Misafirler geliyordu yavaş yavaş. Ben de kapıda milletin eline kolonya döküyordum, şeker dağıtıyordum. Damadın tek yakını olarak tokalaşma işlerine falan da girişiyordum tabii. Sonra bir baktım, gelinin erkek kardeşleri. İçmişler bunlar, pis pis kokuyorlar. Geldiler bana“Kığzımığza iyği bağk!” diye çemkirmeye başladılar. Ellerinde de sake var. Ben bir dellendim. “Her düğünde sizden olmak zorunda mı lan!” diye aldım ellerinden sake şişelerini. Sonra da götürüp çöp kutusuna attım bunları. Amk sarhoşları! ABİMİN DÜĞÜNÜ MÜTHİŞ OLMAK ZORUNDA, SİZİN GİBİ PİSLİKLERE YER YOK! E sakeler bende kaldı. Abim evleniyor, mutluyum diye iki tek de ben attım. Cidden iki tek, bak kafam hala yerinde.
Evet, şimdi halaya geri dönelim. Ben saçma saçma hareketler yaparak kopuyor, bir türlü hızlanmayan damat halayından daha hareketli olduğu için daha çok sevdiğim kolbastıya döndürmeye çalışıyordum milleti. Bu sırada yanımdaki halaycı “Kardeş, düzgün düzgün halay çekecek misin? Saçmalamaya başladın.” diyerek beni milletin içinde azarlamaya başladı. NE DİYOR LAN BU PEZEVENK! “SEN NE DİYORSUN LAN GÖTÜM!” dedim kopmayı bırakıp. Alkolün de etkisiyle kontrolü kaybetmiştim. Abimin düğünü olduğu için böyle bir şey yapmazdım yoksa. Sonra herife dönüp baktım bir. Herif yok. Takım elbisenin içinde, insan siluetinde yeşil bir gaz vardı. “ANANI SİKEYİM! GENE Mİ SEN!?” diyerek kaçmaya başladım. O’ydu… Beni bulmuştu… “KÖTÜLÜĞÜN BABASI LÜTFEN BIRAK PEŞİMİ! TEK YAPTIĞIM CAMI AÇMAKTI! SEN KENDİN GİTTİN!”
Çığlık çığlığa, terler içinde uyandım. Tabii ki küçük Daichi de benimle beraber ayakta, saygı duruşundaydı. Yataktan kalkıp koşa koşa camı açtım. Yine buralarda olabilir. Kendini belli etmiyordur belki de. Bugün de aynı eziyeti çekmeye niyetim yok. Zaten uzun bir gün olacak bir de bu gazla uğraşmak istemiyorum. Üstüme siniyor amına koduğumun şeyinin kokusu. Şimdi hazırlanma zamanı. Çünküüü… AKŞAMA YENGEYE GİDİYORUZ! Şey, tanışmaya… YEĞENİM!
Eksiklikler/Özürler Insomnia: Daichi, doğuştan bu hastalığa sahiptir. Uyuyamadığı için hırsla dolu bir şekilde bir şeylerle uğraşmazken genelde uykulu ve dikkatsizdir. Takıntılılık: Daichi, boyu konusunda takıntılıdır. Boyuyla ilgili gerçek ona hatırlatıldığında hemen alnındaki damarlar belirginleşmeye başlar.
Kalktıktan sonra üstünkörü bir şekilde hazırlanıp çıktım evden. Her gün olduğu gibi yine devriyeye çıkacağım. Yemek, akşam yemeği olduğu için sorun yok öğleden sonra boşum.
Hazırlanmam bittikten sonra çıktım dışarı başladım gezinmeye. Güya devriye amına koyim! Gez gez bir bok olduğu da yok. Gerçi bir ara bir iki velet geldi bulaştı da onları hırpaladım biraz, eğlenceli oldu. Gelmiş bana “Sen nasıl shinobisin?” diyor. Tokatlayıp yolladım. Sonra bir yarım saat falan geçti bir tane daha geldi. Saç baş saçma sapan şekillerde falan para istiyor benden “50 kuruş ver lan tırrek!” diye. Buna şöyle iyice gerilip bir şamar yapıştırdım ağzı yüzü kaydı. Bir de zıpladım suratına vurmak için ondan da güç aldım epey. Kuyruğunu bacaklarının arasına sıkıştırıp kaçtı pezevenk. Seni doğuranı… Tövbe tövbe…
İşte böyle geçti devriyem. Sonra döndüm eve baktım saat daha 2. 7 saat var. Giyeceklerimi hazırlayıp koydum bir kenara. Geç kalmayalım, bu sefer önemli bir mesele var. Ne yapsam ne yapsam… Biraz düşündükten sonra yapacak bir şey bulamayıp yatağımın altında takılan erotik dergilere bulaşmaya karar verdim. Bir koli dergi var bende. Koleksiyon için ama, yoksa… Vallahi lan. İnanmazsan inanma amına koyayım, çok da sikimdeydi. Dergiler de eski ya hep. Bir ara gidip yeni sayılardan toparlayayım. Bak mesela bu kadını kırkıncı kez görüyorum, yeni birileri lazım artık. Yeni bir heyecan… Aa, bak bu çok değerli. Bunu bitpazarından almıştım. 47 senelik bu dergi. Şimdi satsam servet eder ama sikseler satmam. Ulan araştırmadım ama belki dünya üzerinde sadece bende vardır bu sayı. Bu kadar saklayan olmaz yani. Bak bu da güzeldir. Açılmıyor lan? Neyse… Dur şöyle bir tekrar gözden geçireyim hepsini, hepsi benim bebeklerim…
Ben 47 yıllık dergi falan derken epey daldım dergilere. Hepsini şöyle bir iyice gözden geçirdim. Sonra saate bakmak aklıma geldi. Dergilerden kafamı kaldırıp saate baktığımda hazırlanıp gitmek için 2 saatim vardı. Dergileri sakladığım koliye geri doldurup yatağın altına attıktan sonra gidip yıkandım. Sonra da saçımı başımı düzeltip, temiz kıyafetlerimi giyip yola koyuldum. Gideceğim yer pek de yakın sayılmaz. Zengin tayfa mahallesine gidiyoruz, daha yukarılarda orası.
Garip olacak lan. Yani, abinin eşiyle tanışacaksın ne konuşursun ki? Kafamda bir taslak hazırlasam iyi olur, en azından birkaç fikrim olur. Önce abim bizi tanıştırır. Sonra oturup yemek sipariş ederiz büyük ihtimalle. Bu sırada bir sessizlik oluşur. Sessizliği kim bozacak..? Normalde olsa kendimi konuşmak zorunda hissetmem ama bu sefer durum farklı. Basit bir şaka yaparak muhabbete girilebilir. Hmm… Büyük ihtimalle abim beni beklemeden konuşmaya başlar… Sikerler, bu taslak işinin üstesinden gelemem ben. Tanımadığım birinin ne konuşacağı, nasıl konuşacağını tahmin edemem, bu çok saçma adamım. Lanet olsun! O zaman ne yapalım biliyor musun, gidip tanışalım.
Eksiklikler/Özürler Insomnia: Daichi, doğuştan bu hastalığa sahiptir. Uyuyamadığı için hırsla dolu bir şekilde bir şeylerle uğraşmazken genelde uykulu ve dikkatsizdir. Takıntılılık: Daichi, boyu konusunda takıntılıdır. Boyuyla ilgili gerçek ona hatırlatıldığında hemen alnındaki damarlar belirginleşmeye başlar.
Nasıl olacağını düşünmekten vazgeçip sağa sola bakınarak dikkatimi dağıtmaya çalıştım. İnsanlar yavaş yavaş işlerinden çıkıp evlerine gidiyorlardı, bu yüzden ortalık kalabalıktı. Duble yollarımız olmadığından oluyor bunlar hep. Yine de buna da şükür.
Daha fazla yolculuk betimlemesi yapmadan restorana ulaştım. Evet, dışarıdan bakınca fena bir mekan gibi durmuyor. Mekan tamam tamam olmasına da bizimkiler yok. Dahiyane bir fikirle içeri daldım. Tabii girmeden nefesimin kokup kokmadığını yokladım.
BETİMLEME HASTALIĞIM TUTTU İÇERİYİ DE BETİMLEYECEĞİM. Çok affedersiniz çin kerhanesi gibi bir yer. Her yer kırmızı. Masaların örtüsü, zemin, ışıkların etrafındaki kağıttan lambalar… Kami’den çatal kaşık falan normal. Sizin yapacağınız mekana sokayım, amk zenginleri…
Neyse! Şöyle bir bakındım bizimkileri görmek için. AHA ABİM! Oo, ne kadar da cilveli bir kader, yengemin sadece kafasının arkasını görebiliyorum. Arkası bana dönük oturmuş. Evet, büyük an geldi, yengeyle tanışma zamanı. Birkaç küçük öksürükten sonra yola çıktım. Bu sırada da gıp gıp atan kalbim benim için ortamı iyice geriyordu. İyice yaklaştım… Aha, abim beni fark etti. Hemen yan yan sırıttım. Düz de sırıtabilirdim ama yanlış anlar falan. Yengenin yanında olmasın…
VEEEE! Merakla masaya giden son adımlarımı attım. “Merhaba.”“BU NE LAN! SÖYLEDİĞİNDEN DE KISAYMIŞ BU! AHUAUHAUHUAHUAHU!”
İşte o an Daichi’nin şalterleri atmıştı. Alnındaki damarlar kilometrelerce öteden görülebiliyor, öfkesi yüzünü mekandan daha kırmızı bir hale getiriyordu. Soluk alıp verme sesi ise burnu tıkalı bir aslanı andırıyordu. Bilirsin… hırıltılı falan… Di mi..? *Öhm* Aldığı her nefesle vücut ısısı daha da artıyor, Daichi patlamaya hazır bir volkana dönüşmeye her solukta bir adım daha yaklaşıyordu. Ve, en sonunda birkaç saniyedir Daichi için dönmeyen dünya, tanrının iradesine boyun eğdi ve volkan patladı. HEPİNİZİ EVİNİZDEN ALDIRICAM. Pardon, bu kısım yoktu.
“HAYATINDA İLK DEFA GÖRDÜĞÜN BİRİNE BÖYLE BİR ŞEY DEMEZSİN! 13856847 YAŞINA GELMİŞSİN BUNU ÖĞRENEMEMİŞSİN! SEN BİR DE GELMİŞ BUNU BANA DİYORSUN! BANA!? ISHIGAKURE’NİN EN DÖVÜCÜ CHUUNİN’İNE!? BURASI BENİM ÇÖPLÜĞÜM KADIN! BURASI BENİM LANET OLASICA ÇÖPLÜĞÜM… YA BENİM KURALLARIMLA OYNAR VE İYİ BİR TAVUK OLURSUN YA DA KANLI BİR SAVAŞA HAZIR OLURSUN! AMA BENİM SANA TAVSİYEM, BANA HOROZLANMAMAN YÖNÜNDE SÜRTÜK!.. LANET OLSUN ADAMIM!”
Eksiklikler/Özürler Insomnia: Daichi, doğuştan bu hastalığa sahiptir. Uyuyamadığı için hırsla dolu bir şekilde bir şeylerle uğraşmazken genelde uykulu ve dikkatsizdir. Takıntılılık: Daichi, boyu konusunda takıntılıdır. Boyuyla ilgili gerçek ona hatırlatıldığında hemen alnındaki damarlar belirginleşmeye başlar.
Gözü dönmüştü... Ellerini sertçe masaya vurmuş ve kollarıyla masadan destek alarak suratını tam yengesinin suratının önüne getirmişti. Bu sırada acı bir gerçek de ortaya çıkıyordu. Bunu yapması Daichi’nin ayaklarını yerden kesmeye yetmişti…
İyi haber, Daichi’nin suratı oldukça korkunçtu… Kıpkırmızı ve damarlı çehresi, sıkılmış dişler ve çatık kaşlarla süslenmiş ve derinden alınıp verilen sesli, hırıltılı solukla beraber tam bir canavara dönüşmüştü. Yarağımın canavarı… Hehehe… Yengesi de bu korkunç yüzün hakkını vermekten geri durmamıştı. Yüzünde, affınıza sığınarak, piç bir gülümseme oluşmuştu.
“Oo taşaklıymış ama bak.”
Kazandığı takdir ve saygıyla Daichi’nin de beynine tekrar kan gitmeye başlamıştı. Kafasından ayaklarına kadar bir soğukluk hissetmiş ve ardından gelen tatlı karıncalanmayla da sözlerinin sonuçlarını düşünmeye başlamıştı.
Evet bugünlük benden bu kadar. Daichi’nin bugün bir daha düşünme yetisini kaybedecek kadar sinirleneceğini sanmıyorum. Her ne kadar çabuk parlayan bir velet olsa da abisi var sonuçta. Unutmadan eklemek istiyorum: Her türlü sinirli, gözü dönmüş anınızda cüzi ücrete anlatıcılık yapılır, anlatıcılık metinleri yazılır telefon nu: 0566 666 66 66! ALL HAIL SATAN! Ayrıca hemen şimdi ararsanız bu 666 ryo değerindeki ergonomik, bolca şirin Satan peluş oyuncağı hediye!
Yengemin sözlerinden sonra yavaşça kendime geldim. Ama yine de sinirim geçmedi, hala nefret ediyorum ondan. Açtım ağzımı yumdum gözümü. “NE SANDIN OROSPU! ŞİMDİ SİKTİR GİT BURADAN!” diyecektim ki abimin varlığını hatırladım. Oldukça korkunç suratımı hiç bozmadan kafamı abime çevirdim. Tek kaşını kaldırmış, kollarını bağlamış bize bakıyordu. Almam gereken mesajı alarak yüzümü hiç bozmadan tekrar yengeme çevirdim. “Ne sandın yenge!” dedim ve korkunç suratımı abimin ikna edici tavrıyla bozdum. Hatta masadan da inmeye başladım. AMA O DA NE! AMAN TANRIM! YENGEM SERTÇE YAKAMDAN BENİ YAKALAYIP İNMEMİ ENGELLEDİ LANET OLSUN ADAMIM! “Bir daha bana yenge dersen taşağını koparır eline veririm.” Lanet olsun adamım, yanlış adama çattık! Tam bir hayaller hayatlar kepsi. AMA BEN KENDİMİ ÇOK DA EZDİRMEM… “Taam ya, Kami Kami…” derken elini hafifçe ittirip kurtuldum ve yere yumuşak bir iniş yaptım. İnişten sonra da yakamdan başlayarak üstümü başımı düzelttim “cık cık cık” yaparken. O iş bittikten sonra da barış antlaşmasını imzalamak için elimi uzattım abimin müstakbel eşine. Yenge de diyemiyoruz amk ne desem… “Ben Daichi.”
Eksiklikler/Özürler Insomnia: Daichi, doğuştan bu hastalığa sahiptir. Uyuyamadığı için hırsla dolu bir şekilde bir şeylerle uğraşmazken genelde uykulu ve dikkatsizdir. Takıntılılık: Daichi, boyu konusunda takıntılıdır. Boyuyla ilgili gerçek ona hatırlatıldığında hemen alnındaki damarlar belirginleşmeye başlar.
Abimin müstakbel eşi, kısa bir süre elime baktı. Gerçi eylemlerimiz sonucu ortam sessizliğe büründüğünden bu süre bana pek kısa gelmedi ve yalan olmasın beni biraz gerdi. Elime bakması bittikten sonra gözlerini kaldırıp sırıtarak elimi sıktı ve kendini tanıttı. “Satou Nanami. Memnun oldum Daichi-chan! Hıhıhı…” Sanırım beni sinir etmek için –chan ekledi. Ama buna alışabilirim, bence bir sorun yok. Ben de sırıttım aynı şekilde. Nanami… Nasıl hitap etmeliyim? “Peki… madem sana, şey, o kelimeyi kullanarak hitap edemiyorum, nasıl hitap etmeliyim? Yani, abimin eşi olduğunu düşününce… İsminle hitap etmek garip geldi. Nanami-Nee falan mı demeliyim?” Yüzünde bu kadar büyük bir gülümseme oluştuğuna göre aklına bir şey geldi. “TABİİ Kİ ONEE-SAMA DİYECEKSİN! HAHAHAHA!” Amk trolü… “Sanırım sadece isminle hitap edeceğim.” Geber.
Nanami “Ne kadar sıkıcısın, pöff…” diye homurdanırken ben de sonunda abimle iletişime geçebildim. Yumrukları tokuşturma ve hal hatır sorma işini de bitirince masada benim için ayrılmış üçüncü sandalyeye yerleştim. Bu sırada da Nanami için bir umut ışığı yaktım. “Eğer bir ablalığını görürsem Nee-san diyebilirim aslında.” dedim az önce dağıttığım masayı toplarken. Sözlerim üzerine biraz durdu. Düşünür gibi bir hali vardı. Bu safhayı atlattıktan sonra bir şey bulmuş gibi şaşırdı. Noluyor amk? Hemen elini cebine attı. VE O DA NE! BİR SİGARA PAKETİ ÇIKARIP BANA UZATTI. “Bu olur mu mesela?” Ben tam sigara kullanmadığımı söyleyecektim ki abim kafayı yedi. “NANAMİ! SİGARA İÇMEYECEKSİN!” AYNEN LAN, KADIN HAMİLE! “HARBİ LAN! SİGARA YASAK SANA!” YEĞENİMİ SAKAT MI BIRAKACAKSIN KADIN! Bizden sonra Nanami de kafayı yedi. Sertçe masaya vurup ayaklandı. “APTAL! BENİ TANIMIYOR MUSUN? SİGARA İÇİYOR OLSAM CANIMI ALMADAN BENDEN BU PAKETİ ALAMAZSIN!” Şapşik hehe... Sözleri abimeydi… Yalnız karı taşaklı ha, helal olsun. Abim de zavallı, mahcup oldu. “Haklısın.” deyip yerine oturdu ezik. Ah ah, koca adamın düştüğü hallere bak. Hemen ortalığı yumuşatmak, konuyu değiştirmek için “Aslında güzel teklif ama sigara kullanmıyorum.” diye girdim söze. Sonra da devam ettim. “Ee, sen de shinobi misin? Kimsin, kimlerdensin… Abim pek bahsetmedi, senden dinleyelim madem.” KONUŞ KADIN!
Bu arada ben Nanami’nin nasıl bir tipi olduğundan bahsetmedim değil mi? Hemen anlatayım. Öncelikle, havalı bir dövmesi var sağ omzunda. Giydiği tişörtten bir kısmı görünüyor ve epey beğendim. Fiziği de güzel abime yaraşır. 20’li yaşlarında, orta boylu, fit biri. Özensiz bir şekilde at kuyruğu yapılmış saçlarının rengi patlıcan rengi gibi bir şey. İlginç bir tercih ama beğendim. Yüzünde ise, ne bileyim, özel bir şey yok sanırım. Genelde munzur bir ifade takınıyor, en ilgimi çeken o olsa gerek. Gözleri de normal işte, ela, kahverengi gibi bir renk. Fazla anlamam göz renginden ben. Böyle biri işte.
Tam soruma cevap vermek için ağzını açtı ki bir eleman geldi bizim masaya. Garson. Korkarak yaklaşıp “Şey… öteki müşteriler rahatsız oluyor da, sizden restoranı terk etmenizi rica edeceğim.” dedi. Lanet olası zenginler! YUVA YIKMAYA ÇALIŞAN PİSLİK HERİFLER! LANET OLSUN SİZE! GODOŞLAR! Hiç bizimkilere söz hakkı tanımadan “İSTENMEDİĞİMİZ YERDE KALMAYIZ! HADİ GİDELİM!” dedim ve ayaklandım. Garsona da “SİZ DE BOK YİYİN!” diye çemkirip çekip gittim. Garson da benle beraber ağlayarak kaçtı zaten. VELET!
Eksiklikler/Özürler Insomnia: Daichi, doğuştan bu hastalığa sahiptir. Uyuyamadığı için hırsla dolu bir şekilde bir şeylerle uğraşmazken genelde uykulu ve dikkatsizdir. Takıntılılık: Daichi, boyu konusunda takıntılıdır. Boyuyla ilgili gerçek ona hatırlatıldığında hemen alnındaki damarlar belirginleşmeye başlar.
Ben arkama bile bakmadan artist artist çıktım mekandan. Dışarı çıkınca arkama bakmak aklıma geldi. Ama hemen dönüp bakmadım. Kendimce heyecanlı bir an oluşturdum. Acaba beni takip ettiler mi? Bana güveniyorlar mı? Bu yolda benimle beraberler mi? Bu soruların cevabını öğrenmek için ağır çekimde arkama döndüm. Benimleler… GÖZYAŞLARI OLUK OLUK! “SİZİ SEVİYORUM!” DİYE BÖĞÜRÜRKEN LANET OLASI MUTANT BİR ÖRÜMCEĞİN ISIRDIĞI LANET OLASI ÖRÜMCEK GÜÇLERİ KAZANMIŞ LANET BİR MUTANT SÜPER KAHRAMAN GİBİ ABİME TIRMANIP BOYNUNA SARILDIM. SONRA HOP DİYE YERE ATLAYIP NANAMİ’YE SARILDIM. HATTA NEE-SAN’A SARILDIM. BENİ TAKİP ETTİ LAN! Ayrıca sağ olsunlar bozmadılar beni.
Çıkış kararı benimdi. O yüzden kimseye “Ee şimdi ne yapıyoruz?” diyecek bir an bırakmamalıyım. Hemen atıldım. “Sallayın burayı. Ramenciye gidelim biz. Film gibi olur, he?” dedim ve liderliğimi devam ettirerek yola koyuldum. Onlar da arkamdan “He” dediler. Yolda gelirken bir tane seyyar ramenci görmüştüm. Şu arabalarıyla dolaşanlardan. Küçük esnaf be! Hala oradadır umarım.
Neyse efendim. Az gittik uz gittik falan filan 10 dakika sonra ramenciyi bulduk. Hala aynı yerdeydi. Tam bir aile mekanı. Adam arabanın arkasında durup ramenleri pişiriyor arabanın ön ve yan taraflarında ise bar gibi uzun ince bir masa var. Yine barlardaki sandalyelere benzeyen uzun tabureleri de unutmuyorum.
Kırlarda koşuşturan çocuk edasıyla koşup sandalyenin birine kuruldum. Zaten hiç müşteri de yoktu. Adam da oldukça samimi bir şekilde “Hoşgeldiniz.” diyerek karşıladı bizi. Yine bırakmadım liderliği. “Hoşbulduuuk. Şef, donat masayı, zevkine güveniyoruz.” Adam “Hay hay” diyerek hemen bizim ramenleri pişirmeye girişti. Abim ve Nee-san ise bana pek hoş olmayan bakışlarla bakıyorlardı. Ehehe… Herkesin aklında bir şeyler vardı herhalde, neyse… “Ee, hayat hikayeni anlatacaktın Nee-san?” Nee-san dediğimi duyunca keyfi yerine geldi, yine sırıttı piç piç. “ANLATAYIM TABİİ KAYNIM!”
Kayın ne lan, balık değil mi? Yok, yayın o. “Şey, düşündüm de, en iyisi sen de bana kayın deme.” Her şey karşılıklı. “Yaa, nasılmış Daichi Efendi?” diye küçük bir intikam aldıktan sonra başladı anlatmaya ailemizin yeni üyesi. Kanım ısındı ha!
“Anlamışsındır zaten, ben de shinobiyim.” diye başladı baştaki kavga olayını kastederek. Sonra da duraksamadan devam etti. “Buralı değilim ben. Bizim sülale Konoha’da kalıyor.” Vay anasını! Konoha demek! Süper lan! “Shinobilik bizde aile mesleğidir. Tüm sülale shinobi. Hatta bizimkiler epey milliyetçi tipler falandır. Ben biraz farklıyım işte. Onlar gibi köyün kölesi olmak yerine kendi yolumu çizdim. Chuunin olduktan sonra köyden ayrıldım. Eper bir süre gezdim, gördüm. Sonra yolum Ishigakure’ye düştü. Yamaguchi de köy girişinde nöbetteydi. Köye giriş işlemlerimi yaparken falan yavşadı bana.” Bu sırada abimi dirseğimle dürttüm tabii ki. Ehe öhö geçiştirmeye çalıştı o da. PEZEVENK SENİ! “Şekil de eleman, bir şans verdim ben de. İşte öyle olaylar gelişti. Şimdi de evleneceğiz. Hah! İşe bak. Nereden nereye.” VAY BE! TAM FİLMİ ÇEKİLMELİKMİŞ! “Evlendikten sonra da kaydımı buraya aldırıp burada shinobiliğe devam etmeyi düşünüyorum. Nasıl, süper hikaye değil mi?” Cevap vereceğim ama kendimden geçtim. İçimde kuğu gölü balesi falan oynuyor hani. O ne demekse artık. “Vallahi süper Nee-san. Hayran kaldım. Kelimeler kifayetsiz.” Yoğamına, güzel de abartıyorum biraz. Şaka lan, epey güzel, kıskandım.
Hikaye sonlanırken bizim sofrada epey güzel bir şekilde hazırlanmıştı. Hava karardı, karınlar zil çalıyor. İtadakimasu dedik daldık yemeğe. AMA NASIL YEMEK! KITLIKTAN ÇIKMIŞ SANARSIN! Yemek bitince herkes şişti, ortam sessizleşti. Ama benim aklıma bir soru takıldı ve fırsat bu fırsat. “Nee-san, sizinkiler düğüne buraya gelecekler o zaman he mi?” Yer yurt ayarlamak lazım misafirlerimize, öğrenelim de. “Yok ya! Salla sen onları onlar gelmez buraya, sorun falan çıkarır Kami’nin ülkücüleri.” Peki çeyrekler? PEKİ ÇEYREKLER NE OLACAK NEE-SAN!? BU ÇOCUĞUN MASRAFINI NASIL KARŞILAYACAKSINIZ? EV NASIL DÜZECEKSİNİZ? OLMAZ ÖYLE ŞEY! “Olur mu öyle şey Ablacım! Abimin tek akrabası ben olduğuma göre sizinkilerle dünür oluyorum. Siz düğüne hazırlanın, gerisini bırakın dünürler kendi arasında halletsin. Kızlarının mürüvvetini görmek onların da hakkı hem.” Nee-san yapma, etme, başına bela alma falan dedi ama ben oralı olmadım. Hem Konoha’yı görmüş olacağım lan! Shinobiliğin beşiği, önemli bir yer. Nee-san ve abimi susturarak “İtiraz istemiyorum, yarın yola çıkıp dünürlerimle görüşeceğim bu mevzuyu. Siz de düğünle ilgili hazırlıklara başlayın en kısa zamanda.” dedim. Tabii biz böyle sohbet ederken saat da geçti epey. Abime kaş göz yaptım yemeği ödesin diye. Yani, DİŞİSİNİ ETKİLEMESİ LAZIM! O da anladı masaya iyi bir para bırakıp üstünü beklemeden “Kalkalım artık, geç oldu.” dedi. GEBEYİ YORMAYALIM! Bu arada yine iyisin ramenci, beş garsonluk bahşiş var orda. Böylece böyle önemli bir gününde sonuna geldik. Abim ve Nee-sanla vedalaştım ve herkes kendi yoluna gitti. Ama benim gidecek yolum daha uzun, Konoha yani, karşı sokak değil. Hah! Eve gidip hazırlıklarımı yapayım da yarın hemen yola çıkarım. SABIRSIZLANIYORUM LAN!
Eksiklikler/Özürler Insomnia: Daichi, doğuştan bu hastalığa sahiptir. Uyuyamadığı için hırsla dolu bir şekilde bir şeylerle uğraşmazken genelde uykulu ve dikkatsizdir. Takıntılılık: Daichi, boyu konusunda takıntılıdır. Boyuyla ilgili gerçek ona hatırlatıldığında hemen alnındaki damarlar belirginleşmeye başlar.