1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

Masum Beyaz Bir Kağıt

MesajGönderilme zamanı: 01 Şub 2016, 13:18
gönderen Jin Ori
Günün büyük bir çoğunluğunda kendisine eşlik eden tek arkadaşı yağmur, istirahate çekilmişti. Kapşonunu açtı ve saatlerdir kapalı kalan kuru saçlarının rüzgar esintisi ile birlikte dans etmesine izin verdi. Oluşan hava akımı cildine masaj yaparken etrafta olan biteni izliyordu. Çevresinden akan kalabalığı, yağmurun dinmesiyle rahat rahat yuvalarından ayrılıp yemek arayışına çıkan hayvanları, kendileri için özel olarak yerleştirilmiş platformlarda yürüyen shinobileri izledi. Yanlarından geçerken zemin kattaki apartman dairelerinin açılmış olan pencerelerinden içeriye göz atmayı da ihmal etmedi. Sıradan bir Amegakure günüydü işte. Güneş her zamanki gibi bulutların heybeti karşısında yenik düşmüş, üstüne bir de gökyüzünü sarmalayan borular ve kablolar yerküreye ışınlarını ulaştırmasına engel olmuştu.

Ori ise yalnızlığın verdiği huzuru ciğerlerine çekerek sallana sallana yürürken, kendisine göz ucuyla bakanlara acıyla karışık tebessümler yayıyordu. En son çıktığı yorucu görevin ardından köy yönetimi kendisine dinlenmesi için birkaç günlük süre vermişti ve o da bu süreyi evde boş boş oturmaktansa yağmur altında eğlenerek geçirmeyi tercih etmişti ama artık arkadaşı onu yalnız bıraktığına göre dışarıda yapabileceği başka bir şey gelmiyordu aklına. Hem dışarıda soğuk yağmur altında geçirdiği zamanın ardından bir duş alıp sıcak bir şeyler yudumlarken annesinin kitaplarından birini okumak bir anlığına daha ilgi çekici gelmişti. Gözleri yavaş yavaş eteğinin gölgelediği çamur içinde kalmış bacaklarına kaydı. Kurumuş çamur parçaları beyaz cildinin üstünde sırıtıyordu adeta. Eve dönme fikri yapabileceği en doğru hareketti şu an için.

O sırada iki apartmanının arasına yığılmış çöplerin üstünde bir insan bedeni çarptı gözüne. Göğsünün bir aşağı bir yukarı hareket etmesinden yaşıyor olduğu çıkarımını yaptığından dolayı umursamadan yanından geçip gitmeyi düşündü ancak yapamadı. Yapmak istemedi. Kendisi bu kadar iyi durumdayken bir başkasının böylesine sefil bir hayat sürüyor olmasını umursamadan edemedi. Annesi ona böyle mi öğretmişti? Bir kitabında okuduğu birkaç söz yankılandı zihninde.
İnsanlar, yardım yaparsa yardım alır,
İnsanlar, dostluk yaparsa dost olur,
İnsanlar, başkalarını sevgi beslerse sevgi görür,
İnsanlar, insan sevgisi ile yaşar.

İstemsizce birkaç adım attı o tarafa doğru. En baştaki tereddütten eser yoktu şimdi adımlarında. Yakınlaştıkça karşısındaki kişinin turuncu saçları ve bir erkek olduğuna dair belirtiler ön plana çıkmaya başlamıştı. Sonunda yanına vardığında ne yapması gerektiğini bilmediğini fark etti. Olduğu yerde üstünün kirlenmesine aldırmadan dizlerinin üstüne çöktü ve eteğinin malum yerlerini kapattığına emin olduktan sonra çocuğun göğsüne bastırdı işaret parmağı ile. Daha çok uyanması için yaptığı bir dürtme gibiydi bu.

Re: Masum Beyaz Bir Kağıt

MesajGönderilme zamanı: 01 Şub 2016, 15:00
gönderen Yukimura Yabuko
Sabah kalktığımdan beri yağıyor, gece yattığımda da yağıyordu. Hiç durmadı, sesinden nefret etmeye başladım ancak durmuyor. İnsanların bereket olarak baktığı bir şeydi geldiğim yerde. Orada çok yağmazdı ancak burada durmuyor, delirtiyor beni bu durum. Sürekli olarak sesler duyuyorum, evde olmam ya da başka bir yerde olmamın bir anlamı yok. Suyun sesi kesilmiyor, uyku uyuyamıyorum artık. Yoruyor beni, evde kalmak bile istemiyorum çoğu zaman. Islanmaya alışmak çok daha kolay. Islandığımı hissediyorsam yaşıyorum demektir değil mi, sürekli olarak ıslanıyorsam ölmüş müyümdür. Nereye kaçarsam o da peşimden geliyor. Gök yüzünü sevmiyorum. Güneşi, yağmuru hiç birisini sevmiyorum ben. Gök yüzü bu ülkede sürekli ağlıyor, başka bir yerde gülüyor başka bir yerde kendini göstermiyor bile. Bu adil değil, insanlara benziyor. Güzelliğini göstermek için önce acı çektiriyor. Ortasını bulamıyor.

Eve dün gece gitmedim yine, bir yerlerde sızdım galiba. Belki de artık seslerden bıktığım için bayılmışımdır. Kim bilir, ben bile hatırlayamıyorum artık bu uykusuzluk yüzünden. Güçlü birilerini bulup onlarla dövüşmeyi isterdim ancak öyle bir bakışta bunu anlayabilecek kadar kabiliyetli de değilim. Köyde kavga çıkartıp konumumu riske atmakta istemiyorum, sadece yürüdüm. Şemsiyemi açıp yürüdüm, biraz kurumam gerekiyordu. Yağmur dinince belki adam akıllı bir şekilde uyuyabilirim diye düşünmekten kendimi alamadım.

İnsanlar kapşonlarını kapamış etrafındakilere bakmadan koşuşturuyor, herkes kendi işini bir an önce halledip eve dönmek için çabalıyor. Bu köy hiç bir zaman değişmiyor. Bazen kesilen yağmur insanların etrafa bakmasını sağlıyor ancak her zaman aynı. Kör gibi geziyorlar. Bu iğrençliğe o kadar alışmışlar ki değiştirmek için çaba bile göstermiyorlar. Büyük bir çarşı kurulsa mesela ne güzel olur. İnsanlar koşuşturmak zorunda kalmadan işlerini yapabilir ve etraflarına bakabilir; tabi benim için iyi olmaz. Benim gibi meteliğe sıkacak kurşunu olmayan insanlar için koşuşturan inek sürüleri daha güzel. Nerede olursam olayım uyuyabilirim, yemek yiyebilirim. Umurunların da olmaz. Kimsenin umurunda olmadım zaten. Çünkü kulakları doldurulmuş, gözleri kapanmış. Her yeri saran yağmur ve ardından gelen sis onları üç maymuna çevirmiş. Kendilerini düşünen yaratıklar. Ben de onlardanım ancak arada bir etrafa bakanlardanım. Az da olsa farklıyım sanırım.

Sonunda yağmur durmaya başladığında güneş yine kendini gösterememişti. Bir sonraki yağmura hazırlanan bulutların arkasında saklanmıştı. Gök yüzü yine gülüyordu, bize istediğimiz şeyleri hiç bir zaman gerektiğinde vermeyecekti. Oradan durmuş gülüyordu, eminim arkasındaki kişi de kahkaha atıyordur ancak bu benim için kafi. Artık kulağımı dolduran su sesi yok. Etraf bir anda sessizleşti, uyuyabilirim.

Sokak aralarından birine girip çöplerin üstüne atmak kendimi. Her türlü yataktan daha iyi hissettirir. Kokusuna biraz alışınca rahat bir yatak ve açık havada yağmursuz bir şekilde uyuyabilirim. Rüya görmeyeceğim belki ancak biraz olsun rahat bir şekilde uyuyabilirim içmeden.

Göğsümde bir şey var. Fare mi? Hayır istemli bir şekilde dürtüyor. Köpek mi yoksa. Kaç dakika oldu sızalı? Belki bir köpektir, onun yerine mi geldim acaba? Öyleyse birlikte uyuyabiliriz sarılıp değil mi? Gözlerimi açıp bakmamla bir kız görmem bir oldu. İlk defa başıma geliyordu, bir kadınla bu kadar yakınlaşmak. Güzel denilebilirdi. Gözlerimi onunkilere dikip "Hanım efendi eliniz pislenecek." diyecektim. Sonrasında doğrulup yüzüne iyice yaklaşacaktım. Gözlerine bakıp "Her gün böyle uyanabilirim aslında. Hoşuma gitti." diyecektim. Evet hoşuma gitmişti birinin beni böyle ürkek bir şekilde uyandırması; ancak neden buradaydı? İnsanlar kafasını çevirip gitmez miydi? Bu kafamı karıştırıyor "Yardım edebileceğim bir şey mi var yoksa kavga etmek için mi geldiniz?" diye soracaktım gayet saf bir şekilde. Aklıma başka bir seçenek gelmiyordu. Saç örgünümü iyice büküp sıkarken cevabını bekleyecektim. Ne oldu aba?

Re: Masum Beyaz Bir Kağıt

MesajGönderilme zamanı: 04 Şub 2016, 20:03
gönderen Jin Ori
Çocuğun, göğsünün bir kaç kere dürtülmesinin ardından gözlerini yavaş yavaş açmasını, uyanmak istemediğini belli eden davranışlar sergilemesini yüzüne yayılan masum bir gülümseme eşliğinde izledi. Karşısında hiç tanımadığı birini gördüğünde yaşadığı şaşkınlığı tahmin etmeye çalıştı. Gözleri aynı hizaya geldi bir ara. Daha önce karşı cinsten herhangi birisiyle bu kadar yakın mesafeden iletişim kurmadığı için utanarak kaçırma ihtiyacı hissetti göz bebeklerini. Tam o sırada Ori kendisine bakmıyorken, aralarında geçen ilk konuşmanın ilk cümlesini kurdu turuncu saçlı çocuk.

"Hanım efendi eliniz pislenecek."

Neden birisi böyle bir durumda hiç tanımadığı bir insana karşı bu cümleyi kurar ki? Kendisini nasıl bu kadar ezik durumuna sokabilir karşı cinsin karşısında? Ya da daha da önemlisi içinde bulunduğu durumu nasıl bu kadar kolay kabul edebilir? İster istemez kaşlarını çatmak zorunda kaldı ancak teninin hala çocuğun göğsüne temas ettiğini fark ettiğinde tüm yüzüne yayılan utanç duygusu ile birlikte geri çekip arkasına sakladı elini. Sonra da doğru bir tavır sergileyip sergilemediğini düşünmeye başladı. Büyük ihtimalle elini, kendisine söylediği gibi kirlenmemesi için çektiğini düşünecekti ve aralarındaki iletişim daha başlamadan biter duruma gelecekti.

Sonrasında kulağına çarpan sözler garip bir duygu seline yakalanmasına sebep olmuştu. Hiç beklemediği bu sözler karşısında utanması mı gerekiyordu yoksa hiç tanımadığı birisi kendisine yavşadığı için sinirlenmesi mi gerekiyordu bilmiyordu. İçinden turuncu saçlı çocuğu etraftaki diğer herkes gibi umursamayıp yoluna devam etmiş olmayı dilemeye başlamıştı bile. Ne demesi gerektiğini, nasıl bir tutum sergilemesi gerektiğini bilmiyordu. Dilini yutmuştu sanki. Önünde duran bütün olasılıkları değerlendirmeye çalışıyordu ancak aklı yeterince hızlı çalışmamayı tercih ediyordu bugün.

Çocuğun, güneş ışınlarının yeterince aydınlatmadığı sokağa ışık sağlaması için asılmış lambanın titrek aydınlığı altında doğrulmasını izledi. Saçlarını iyice sıkarken kendisinden bir cevap beklemeye başlamıştı bile. Refleksif olarak biraz geriye itti kendini ve "Burada bu şekilde yatmamalısın." dedi. Büyük ihtimalle gidecek başka bir yeri olmadığından dolayı sokakta kaldığı için bu cümleyi kurmasının saçma olduğunu çok geçmeden fark etti. Onun burada uyumasına engel olsa ne olacaktı ki? Bu sefer de gidip başka bir sokağın başka bir karanlık köşesinde kıvrılacaktı. Aceleyle hatasını düzeltmek için "Gidecek başka bir yerin yok mu?" diye sordu. Sesinin titremesine engel olamamıştı ve farkında olmadan daha da özel bir soru sorduğu düşündü. İşte bu yüzden yalnızdı demek ki. İşte bu yüzden tek arkadaşı yağmurdu. Başkalarıyla saçmalamadan iletişime geçemediği gerçeğini bir kez daha değiştirememişti.

Re: Masum Beyaz Bir Kağıt

MesajGönderilme zamanı: 04 Şub 2016, 21:46
gönderen Yukimura Yabuko
Hanım efendi eliniz kirlenecek lafı benim için çokça üzücü bir laf, ancak doğru olan bir şey. Genelde görmezden gelinen kişi oldum ve her zaman dışarıda yatıp kalktığım için dış görünüşüm sebebiyle insanlar benden kaçardı. Kaçmayanlar da olmuştu tabi ki, mesela Natsu, beş yaşında olan küçük bir kız. Babamın amcasının bir şeyinin bir şeyi.Aynı benim gibi güneşten çok fazla etkileniyo ve çöplüklerde geziniyo ya da Kirie gibi. Buranın yerlileri beni genelde ikat garibesi ve pislik olarak görürler bu yüzden alıştım bu duruma. Muhtemelen bu kız da beni öyle görecek, hatta geriye kaçmasından da bunu anlıyorum. Tiksinmesi gayet normal, ben olsam onun yerinde ben de kendimden tiksinirdim.

Ayağa kalkıp saçımı sıktığım sırada bile beni izliyordu, ben de ona gülümseyerek karşılık vermiştim. Bana burada yatmamam gerektiğini söylemişti. Ona dönüp tekrar gülümsedim ve bana kalacak bir yerimin olup olmadığını sordu. Başımı kaşıyıp çöplerin arasından güzelim şemsiyemi aramaya başladım. Bir yandan da ona cevap verecektim elbette "Burada böyle yatmamda bir sakınca yok. Bu köydeki kimse etrafına bakmıyor, kimse açık havada gezmeyi bile düşünmüyor. Yağmurun altında insanlar o kadar fazla ıslanmış ki nasıl bir his verdiğini bile düşünmüyorlar. Herkesin üstünde, seninki gibi yağmurluklar var. Yağmura külfet olarak bakıyorlar sadece pislenmekten kirlenmekten korkuyorlar. Geceleri bulutları izleyip uykuya dalmak akıllarından bile geçmiyor. Kimse kapüşonları yüzünden etrafı bile görmüyor. Sadece önlerine bakıp geçiyorlar." dedikten sonra nihayetinde şemsiyemi altında kaldığı çöpler arasından çıkarmıştım. Gülseyerek kıza gösterdim sanki çok büyük bir hazine bulmuş gibi, hoş benim tek hazinem buydu. Sonrasında bozulmuş örgülerimi açıp saçımı sağa sola salladım.

Yere oturup "Kalacak bir yerim var aslında. Sadece, aileme daha fazla yük olmak istemiyorum. Kendi yerime geçebilecek kadar param da yok. Ayrıca buranın yerlileri nasıl sürekli olarak bu yağmurun sesine dayanabiliyor anlamıyorum." dedikten sonra elimi uzatmıştım tokalaşmak için "Ama sen farklısın, etrafında ki birini gördün. Ben çöplüklerde yaşayan süper elit chuunin Yukimura Yabuko.Tanıştığımıza memnun oldum, senin gibi iyi insanları her gün görmüyorum. İstediğin zaman uyandırabilirsin beni, pek akıllı değilimdir ama işe yararım hahaha!" diyecektim, adını duyduktan sonra "Saçımı örebilir misin?" diyecektim gayet saf bir şekilde.

Re: Masum Beyaz Bir Kağıt

MesajGönderilme zamanı: 06 Şub 2016, 10:31
gönderen Jin Ori
Ori'nin yaptığı saçma sapan davranışlardan sonra çocuğun yüzünde nedensiz bir gülümseme oluşmuştu. Bu gülümsemeyi iyi niyet göstergesi olarak mı yoksa gergin olduğunu anladığından dolayı Ori'yi rahatlatmak için mi yaptığını tam olarak kavrayamamıştı genç kız. Sonra dikkatini başka bir yere çevirerek çöplerin arasını karıştırmaya başladı çocuk. Büyük ihtimalle bir eşyasını kaybettiğini düşündü. Karnını doyuracak bir şeyler arıyor olduğunu da düşünmeden edemedi doğal olarak. Hayal etmeye başladı sonra çocuk kendisiyle ilgilenmiyorken. Gerçekten çöplerin arasından yiyecek bir şeyler çıkarıp onu yese hatta bir kısmını da Ori'ye ikram etse kendisine uzatılan şeyi yer miydi? İster istemez bir tiksindi geldi ve başını iki yana sallamak zorunda kaldı. Cevabı basitti. Üzerinde fazla düşünmesine gerek yoktu. Nazik bir şekilde reddederdi böyle bir şey gerçekleşirse. Gerçi bir shinobi olduğundan böyle koşullara alışması gerekiyor olabilir aslında. Hayatının geri kalanında nasıl bir yaşam süreceğini kimse bilemez sonuçta. Belki de çıktığı bir görevde açlıktan ölmemek için çöpten bir şeyler yemesi gerekir. Belki de daha kötüleri ile karşı karşıya kalır. "Hayat kestirilemeyecek kadar uzun." diye düşündü. Yine de büyük konuşmamakta fayda vardı.

Turuncu saçlı çocuğun konuşmaya başlaması ile birlikte düşünceler dünyasından gerçek tarafa adım attı yeniden. Gözlerini kocaman açıp dikkatinin onda olduğunu belli etmeye çalışarak dinlemeye başladı. Ancak dinledikçe çocuğun yaptığı genellemelerin kendisiyle hiç uyuşmadığını fark etti. Kimsenin etrafında olup biteni izlemediğini söyledi. Ori sabahtan beri köy içinde boş boş dolaşıp etrafındaki her şeyi izlemişti. İş için koşuşturan insanları, oyun oynayan çocukları, insanlardan kendilerine kalan küçücük yaşam alanlarında yaşamaya çalışan sokak hayvanlarını... Her şeyi önemsiyordu çevresinde olup biten. Hem sensörlük için aldığı eğitim de bunu gerektirmiyor muydu? Sonra da yağmur hakkında atıp tutmaya başladı. Yağmurluk giydiği için suçladı Ori'yi. Ama bilmiyordu ki yağmur onun tek dostuydu. Su onun her şeyiydi. Saatlerce yağmurun altında üstünde yağmurluk boş boş olmadan oturduğu zamanları hatırladı. Saçlarının ıslanmasını, cildine denen su taneciklerinin soğukluğunun bedenine işlenmesini anımsamaya çalıştı. "Yanılıyorsun..." diye başlamak geldi içinden cümlelerine ancak engel oldu kendisine. Daha ilk dakikalardan karşısındaki kişi ile ters düşmek istemiyordu. Bu yüzden sustu. Pek ihtimal vermese bile olur da arkadaşlıkları ilerlerse zaten kendiliğinden öğrenirdi Ori hakkındaki bütün gerçekleri.

Sonra da Ori'nin sorusuna cevap verme ihtiyacı hisseti. Kalacak bir yeri olduğundan ama ailesine yük olmak istemediğinden... Bir eve çıkabilecek kadar da birikimi yoktu. İçinden kendini hayattan bu şekilde dışlamak yerine genç olduğunu ve bir işe girip para kazanabileceğini söylemek geldi ama yine sustu. Sustu, sustu ve sadece sustu. Ta ki çocuk en sonunda Ori'nin diğerlerinden farklı olduğunu söyleyene kadar. Bu kadar belli mi ediyordu cidden köydeki herkesten farklı olduğunu? Mavi saçları dolayısıyla dışarıdan bakıldığında dikkat çektiğini biliyordu ama çocuğun daha farklı bir şeyi kastettiği anlamıştı.
Aynı kendisi gibi o da bir shinobiydi ama neden bu kadar geçim sıkıntısı yaşadığını anlayabilmiş değildi. Görevlere çıkmıyor muydu? Ya da köyün kendisine ödediği maaşı boş şeylere mi harcıyordu? Çünkü Ori'nin cebine giren maaş da öyle ahım şahım bir şey değildi ama yine de istese annesinden ayrı bir eve çıkıp küçük bir dairenin içinde kendisine yetecek bir hayat sürebilirdi. Yabuko'nun neden bu kadar fakir durumda olduğunu merak ediyordu cidden.

Çocuğun kendisinden saçını toplamasını istemesi ile birlikte ellerinin titremeye başlamasına engel olamadı. Heyecanlanmıştı daha önce hiç olmadığı kadar. İlk defa birisi kendisinden böyle bir şey yapmasını istiyordu ve bu kişi daha önce hiç görmediği birisi olduğu için biraz garip olmuştu doğal olarak. Ancak reddetmesinin yanlış bir davranış olacağını bildiği için yavaş yavaş ayağa kalktı. Ellerini kirlenen dizleri üzerinde gezdirirken "Jin Ori. Memnun oldum." diyebildi sadece. Sonra da ağır ağır Yabuko'nun arkasına geçti. Az önceki gibi diz çöktü çocuğun arkasında ancak bu sefer dizlerinin altında taş zemin değil çöp poşetleri vardı. Utana utana saçlarına dokundu çocuğun. Doğal olarak Ori'ninkilere göre daha kirli ve bakımsızdılar. Ellerinin titremesine engel olamadığından çocuğun bunu anlamaması için elinden geldiğince çok hareket ettirdi kollarını ve şöyle dedi. "Yağmur hakkında yanılıyorsun." Daha fazla konuşma ihtiyacı hissetmemişti. Tek bir cümlenin aklından geçen her şeye tercüme olacağını düşünüyordu.

Re: Masum Beyaz Bir Kağıt

MesajGönderilme zamanı: 06 Şub 2016, 22:07
gönderen Yukimura Yabuko
Söylediklerimden sonra hayalimdeki bir an gerçekleşiyordu sanki, tabi çöplükte olmak değildi. Bir gün beni kabul edecek birinin saçlarımı öreceğini ve yaralarımı saracağını düşünmüştüm her zaman. Hızlı titrek elleriyle o da aynı şeyi yapıyordu şu anda tepemdeki sokak lambasına bakar bir şekilde bulmuştum kendimi. Jin Ori ismindeki bu kız bana hayatım boyunca beklediğim bir şeyin hissini vermişti. Ailem dışında yanında gülüp ağlayabileceğim bir insana sahip olmak istemişim her zaman, hikayelerde anlatılan eşler gibi aynı. Hiç sahip olmadığım bir dostta olabilir, her şekilde bu beklediğim bir şeydi ancak en beklemediğim zamanda gerçekleşmişti.

Bana yağmur hakkında yanıldığımı söylemişti. Doğrudur belki, herkesin farklı düşünceleri olabilirdi. Ben sadece gök yüzünü genel olarak sevmiyorum, insanlara kahpe bir şekilde yaklaşıyor gibi geliyor. Yağmur hakkında belki de bu yüzden sürekli düşünüyorum. İstemsizce ileri geri çocuklar gibi hareketliydim, mutluydum bu durumdan. Hiç böyle bir arkadaşım olmamıştı bu köyde, genin takımımdaki insanlar bile zayıf olduğumu söylemişti beni küçümsemişlerdi. Belki de bana öyle gelmişti, güçsüz olmamla ilgili bu kadar takıntılıyken insanların bana doğru düzgün bir şey söyleceğini bile hayal edemiyorum. En derin yerlerim güçsüzsün diyor adeta.

Saçımı örerken kız bende havayı ve ışığı izlemeye dalmışım, söylediğine hiç bir cevap vermemiştim. Söylediklerine cevaben "Herkesin kendi fikirleri var tabi ki... Ancak ben buralı bile değilim. Uzun süredir Amegakure shinobisiyim ancak çocukken yaşadığım yerle burası çok farklı, belki de alışamadım." diyecektim. Bunu söylemek belki bir hata olur, yabancılar her yerde yabancıdır ve dışlanırlar. Sonrasında sözüme "İnsanların pek çoğu için böyle, gerçi insanların beni umursamamasına ve ya yermesine alıştım. Benim gibi alkolik yabancı bir shinobiyi kimse kabul etmez. Sanki istediğimden içiyormuşum gibi görüyorlar beni. Benim için alkol almak bir zorunluluk ancak insanlara açıklayamıyorum bile..." dedikten sonra saçımın örülmesinin bitişine gelmiştik.

Ben de hızlı bir şekilde kıza dönüp "Arkadaşım olur musun?" diyecektim. Çok yakın durmuştum ancak benim için normaldi bu. Biraz daha ilerlesem öpüşecektik. Hoş olurdu benim için ancak o kadar cesur değilim. Belki o cesurdur, hayır sanmıyorum. Arkadaş olmak benim için yeterli. Gözlerinin içine bakıyordum çocuk gibi belki kabul ederdi. Kabul etmesi için "Benimle arkadaş olursan seni her şeyden korurum." diyecektim. Bunu gayet ciddi bir şekilde söylüyorum, sevdiğim insanları her şeyden korumam gerekli.

Re: Masum Beyaz Bir Kağıt

MesajGönderilme zamanı: 21 Şub 2016, 12:31
gönderen Jin Ori
Yabuko'nun sürekli bir ileri bir geri sallanması, saçlarının ellerinden sürekli olarak kaçıyor olmasına sebep olduğu için omuzlarından tutarak sabit durması gerektiğini anlatmaya çalıştı. Ardından ellerini yeniden çocuğun kirlenmiş saçlarının arasında gezdirmeye devam etti. Biraz gecikmeli olmuş olsa da söylediği şeye cevap alabilmişti. Buralı olmadığından ve Amegakure'nin iklimine alışamadığından bahsetmişti. Çocuğun, en azından buralı olmadığını bildiği için şükretmesi gerektiğini düşünüyordu. Çünkü Ori dünyaya gözlerini nerede açtığına dair herhangi bir bilgiye sahip değildi. Görme yetisini nerede kazandığını bilmiyordu ancak gördüklerinden bir anlam çıkarmaya başladığında daha çok küçüktü ve anlamlandırabildiği tek şey yetimhanedeki odasının soğuk gri renkteki duvarlarıydı ve hayatının büyük bir çoğunluğu da o dört duvarın arasında geçtiğinden dolayı pek de güzel anlamlar yüklediği söylenemezdi gri rengine.

Yabuko, sözlerine alkol hakkındaki düşüncelerini belirterek devam etmişti. Neden içmek zorunda olduğunu söylememiş olsa da bir zorunluluğu olduğu gerçeğinden bahsetmişti. İster istemez düşünmeye itmişti bu durum Ori'yi. Hasta mıydı acaba? "Saçma" diye geçirdi içinden. Hasta bir insan neden kendisini daha da kötü duruma düşürecek bir şeye bağımlı olur ki? Belki de sadece zamanında bağımlı olduğu için şimdi bırakamadığından dolayı bu alışkanlığını devam ettirmek zorunda olduğunu söylemişti. Daha mantıklı bir açıklama gelmiyordu zaten genç kızın aklına. Bu yüzden bu düşünceyi kabullenmeyi yeğlemişti. Zaten çocuk nedenini kendisine saklıyor olduğu için üstüne pek gitmeyi düşünmüyordu.

Daha sonrasında hiç beklemediği bir şey oldu. Saçlarını örmeyi bitirdiğinde Yabuko birden yüzünü Ori'ye dönerek neredeyse burunlarının birbirine değeceği bir mesafeden onunla arkadaş olup olamayacağını sormuştu. Ori gerçekten böyle bir hareket beklemiyordu ve 18 yıllık hayatında ilk defa annesi dışında bir insana bu kadar yakın olduğunu açıkça söyleyebilirdi. Bir anlığına donup kaldı bu yüzden. Çocuğun yaptığı hareketten ziyade bir ilki yaşıyor olmasından dolayı... Daha önce arkadaşım diye nitelendirebileceği tek bir insan bile olmamıştı ve şimdi birisinden böyle bir istek almış olması garibine gitmişti. Kekeleyerek "O-o-olabilir ta-biki." demekle yetinde ve refleksif olarak vücudunu biraz geriye çekti. Yanaklarının kızardığını hissedebiliyordu ancak hiç bir şey olmamış gibi davranarak konuşmaya devam etti. Daha doğrusu etmeye çalıştı. "En azından Amegakureli olmadığını biliyorsun. Doğduğun yeri, ebeveynlerini, aile kavramının ne demek olduğunu biliyorsun. Tüm bunlar çok güzel şeyler olmalı..." dedi ve yutkunduktan sonra sözlerine devam etti. "Ben gözlerimi Amegakure yetimhanesinde açtım. Annemin, babamın kim olduğunu ya da beni neden terk ettiklerine dair en ufak bir fikrim yok. Nerede doğduğumu, Amegakureli olup olmadığımı bile bilmiyorum. Sadece hayatı bu köyde yaşarken anlamlandırmaya başladığım için kendimi bu köye ait hissettiğimi biliyorum." dedi. Bütün hayat hikayesi gözlerinin önünden geçerken ağlamamak için zor tutmuştu kendini.

Re: Masum Beyaz Bir Kağıt

MesajGönderilme zamanı: 10 Mar 2016, 03:23
gönderen Yukimura Yabuko
İnsanlar pek çok yönden incelenebilecek yaratıklar, hayalleriyle düşünceleriyle her şeyleriyle. Bedenleri, sahip oldukları ve olmadıklarıyla bu yüzden bir kişiyi tek seferde yargılamak gibi bir saçmalığa düşmek için hayat çok karmaşık ancak pek çok garip olayın birleşimiyle de bir o kadar kolay. Göz açıp kapıyıncaya kadar ivmesi değişen bu garip girdapta insanlar bir şekilde kendilerine yakın olanları çekiyorlar etraflarına. Korkutucu bir gerçeklik olsa da, bir kişinin etrafında ona benzerleri bulunuyor. Ori ise benim benzerim değildi, belki bazı yönlerden benziyoruzdur ancak arkadaş olmak için fazlasına ihtiyacımız yok. Onu dinlemek eğlenceli gelmeye başlamıştı, çöplükte yaşayan birisiyle konuşmak istemez insanlar çünkü kendilerinin daha fazlasına sahip olduklarını düşünürler.

Güneş hala yerindeydi, çok uzun süre kalmayacaktı belki de ancak tek başıma olmadığım için mutluydum. Yağmurun kesildiği o kısacık anlardan birisini kendi abartımla olsa da birisiyle paylaşmak beni mutlu ediyor. Her ne kadar kendi abartım olsa da burada tek başıma güneşin ışıklarıyla ıslanmıyorum. Bulutlar hala orada biliyorum, hatta kuşlar kaçışmayı kesmedi bile. Etrafta ki azıcık güneş bile onlara yağmurun yeniden geleceğini söylüyormuşcasına bir aşağı bir yukarı uçuyorlar ve bana şemsiyesini unutmuş bu kızı korumamı haykırıyorlardı. Mutlu olmuştum, onunla birlikte yıkanmak beni mutlu etmişti, ıslanmakta edecektir elbet. Her ne kadar yağmur sadece onun pınarlarında toplanmış olsa da.

Onun hikayesi de üzücüydü, herkesin kendi derdi vardı. Her ne kadar benimkiler onlarınkiler kadar büyütülecek şeyler olmasa ve sadece dışarıdan bakan bir göz olarak onları yargılasam da insan duyunca kendinin ne kadar hatalı olduğunu görüyordu. Tüylerim diken diken olmuştu istemsizce, ailem olmasa ben nasıl birisi olurdum bilemiyordum. İnsanın ailesi etrafındaki sevdiği kişilerdir ancak benim öz ailem olmasa nasıl hissederdim kendimi. Nereden geldiğini bilmeyen bir tohumun nerede açtığı önemsiz midir, diğer herkes bir birine benzerken etrafında bulunan diğerlerinin zıttı olduğunu hisseder mi? Onlara uyum sağlayıp yapraklarını döker ve yenileriyle mi geri döner? Hepsi olsa bile kökleri onun geldiği dallardaki gibi tutunabilir mi toprağa...

Söyledikleri bittikten sonra her ne kadar ara sıra kızaran yüzünü okşayasım gelse de onun yüzüne aptal bir şekilde bakıp dolmuş gözleri için ne yapabileceğimi düşünmem gerekiyordu. Git gide dolan sular yüzünden büyüyüp küçülen göz bebeklerini ilk defa gülen yüzünü görmek için yapabileceğim en basit şeyi yapmak istedim. Bende onu gıdıklamak için elimi beline atıp, gıdıklamaya başladım. Hemen ardından da "Köklerini bilmeyen bir çiçek bile diğerlerinin yanında kendi güzelliğini parlatabilir." diyecektim.

Re: Masum Beyaz Bir Kağıt

MesajGönderilme zamanı: 20 Mar 2016, 21:26
gönderen Jin Ori
Yabuko'nun kendisini gıdıklamaya başlaması ile birlikte bedenini refleksif olarak çöplerin üstüne fırlatmak zorunda kaldı. Elleriyle, çocuğun kendisini gıdıklamasına engel olmaya çalışırken istemsizce gülmekten kendini alıkoyamıyordu. Gülüyordu gülmesine ama ruhunun kan ağladığını söylerse yalan konuşmamış olurdu. Gözlerinin çevresinde biriken su damlacıkları da gözlerini kapaması ile birlikte yanaklarından süzüldü böylece. Kendisine engel olmaya çalışmıştı bu tarz hislerini bir başkasına göstermemek için ancak pek de başarılı olduğunu söyleyemezdi. Zaten acemiydi bu konuda. Daha önce hiç deneyim etmemişti ki böyle bir olayı.

Çocuğun durmayacağını anladığında bedenini sert bir şekilde itme gereksinimi duydu. Nefes nefese kalmıştı ve üstü başı toz içindeydi. Üstünde oturduğu poşetlerin içinde ne olduğunu anlayabilmek için poşetlerin üzerinde ellerini gezdirdi. Ancak gözyaşlarının görüşüne engel olmaya başlaması ile birlikte ellerini üstüne oturduğu zeminden çekip yağmurluğunun kollarını gözlerinde gezdirdi. Her şey daha da netleşmeye başladığında kendinden yalnızca on on beş santim ilerisinde oturan Yabuko'ya dikti gözlerini. Aslında ilk defa annesi dışında birisiyle gerçek ailesi hakkında konuşmuştu ve bunun ne kadar doğru bir davranış olduğunu bilmiyordu. Çocuğa güvenebilir miydi? Sırrını saklar mıydı sonsuza kadar yoksa yarına gözlerini açtığında herkes tarafından dışlanarak mı uyanırdı? Bilmiyordu. İçinden bir anlığına çocuğun icabına bakmak bile geçmedi değil o an için. Ancak nedendir bilinmez, onun masum duygularının güvenirliğine inanmak gelmişti içinden. Her ne kadar kendisine acı dolu dakikalar yaşatmış olsa da amacı genç kızın birazcık mutlu olmasını sağlamak değil miydi? Bunu istediği için hiç kimseye kızamazdı.

Cesareti yerine gelmişti. Çocuğu sanki uzun zamandır tanıyormuş gibi hissediyordu artık. Kısa süre içerisinde gereğinden fazla yakın davranmışlardı birbirlerine. Açık konuşmak gerekirse Yabuko gıdıklama bahanesi ile genç kızın vücudunda ellenmedik yer bırakmamıştı. Sinirlenmiş miydi bu duruma? Pek öyle olduğu söylenemezdi. Çöplerin üstünde doğrulduktan sonra çocuğun yüzüne doğru eğildi ve tek kaşını havaya kaldırarak "Sen bana yavşıyor musun?" diye sordu karşısındaki kahverengi gözlerin sahibine.