1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

[Flashback] Cesur On'lu

MesajGönderilme zamanı: 26 Ara 2015, 16:49
gönderen Kurochi Hirashimatsu
Resim

Bu hikaye Hirashimatsu'nun akademi dönemlerinde Ishigakure için kurduğu ''Cesur On'lu'' adlı ilk örgütünü anlatmaktadır. Arkanıza yaslanın ve liderliği kader edinen bu genç shinobi'nin ilk örgütlenişini okuyun lütfen.



Ishigakure her zamanki gibi sıcak ve aydınlık. Güneş'in Dünya'da ilk aydınlattığı yer biz miyiz acaba? Ne güzel bir lütuf bu? Akademi'nin son yılı olması beni her geçen gün heyecanlandırıyor. Ama içimi rahatsız eden bir husus var. Akademi'yi hiç bir şey yapmadan boş boş geçiremem. Uzun zamandır planladığım bir oluşum fikri var kafamda. Hem diğer dostlarımı da ikna ettim sayılır. Ama geriye sadece iki kişi kaldı. Saizo ile Takashi-sensei. Bu ikisini ikna etmek epey zor olacak. Saizo'nun Ishigakure için yapacağı şeylerin aşırı kısıtlı olması ve Takashi-sensei'nin böyle şeyleri pek takmayacak olması. Ne yapacağımı bilmiyorum açıkçası. Takashi-sensei'yi sona saklayıp bugün Saizo'yu ikna etmeye gideceğim. Karar verildi o halde.

Akademi'ye girişimi yaptığımda sıkıcı derslerin ardından yemek molası vermiştik. Tüm örgütleneceğim arkadaşlarımla bakışıyordum. Hepsi bana güveniyor gibi görünüyordu. Ama Saizo? Lanet olası yine gelmemiş akademiye. Bu gerizekalı nasıl mezun olacak merak ediyorum? Yemek molasında akademiden kaçmayı düşünüyordum. Saizo'yu ikna edemezsem bu senede boş geçecekti çünkü. Tüm sensei'ler derse girdiği sırada arka bahçenin ağaçlarından doğu bölgesine doğru kaçacaktım. Saizo'nun gidebileceği yerler kısıtlıydı. Ya evinde ya da her zamanki gibi Kurobe Vadisinde..

Kurobe vadisine gitmek için rotamı değiştiriyordum. Tahmin ettiğim gibi ağaçlar devriliyordu. Bu yıkıcı zararı ondan başkası veremez. Ağaçların üzerinden yolunu takip ediyordum Saizo'nun. Yine bir şeyler için gaza gelmiş. Tam bir sonraki saldırısını yapacakken eline doğru tekme atmak suretiyle sıçrayacaktım. Elbette bu kadar basit bir hamleyi savuşturacak kadar becerikli birisiydi. Saizo 5 adım geriye sıçradı ve dövüş pozisyonu aldı hemen. Beni pek sevmediği için bunu yapması gayet doğaldı. Kılıcını çektiği anda pis pis gülümsemeye başladı. ''Antrenman partnerim olmaya geldin sanırım?'' demişti. Çok geçmeden cevabımı veriyordum elbette. ''Öylede sayılabilir.''

Şuan Saizo'nun karşısındayım ve onu ikna etmek için ne yapacağımı düşünmeye başlıyordum..

Re: [Flashback] Cesur On'lu

MesajGönderilme zamanı: 26 Ara 2015, 17:11
gönderen Kurochi Hirashimatsu
Saizo, her zaman aklı başında birisi olmuştur ama nedenini bilmediğim bir şekilde Ishigakure'den hep nefret etmiştir. Sevmemesini geçtim, ben köyü sevdiğim için her zaman bana karşı düşmanlık duyguları beslemiştir. Geçmişinde neler yaşadığını bilmiyorum ama bu büyük travmayı atlatmadan bu Dünya'da acımasız bir kadere sahip olacak. O benim dostum, her şeyden önce Ishigakure Shinobi Adayı. Saizo üstüme doğru koşmaya başladığında Kawarimi no Jutsu kullanarak onun arkasındaki ufak bir taşla yer değiştirecektim. “Saizo, uzun zamandır seni davet ettiğim Cesur On'luya katılma fikrini düşündün mü?” Sorusunu yöneltecektim. Alacağım cevabı bilsem de tam olarak ne tepki vereceğini merak etmiştim.

Bu soruyu 50 kere sordun, bu 51. soruşun. Ve bu da sana 51. cevabım. Kaybol! Bu köy adına kılımı bile oynatmam. Adi insanların arasında şerefli kalmak isterim.” dediğinde ise şok geçirecektim. Adi insanlar mı? Tahmin ettiğim gibi geçmişinde büyük bir travma geçirmiş. Fakat bir köyden bu kadar nefret edecek ne yaşamış olabilir? Çok mantıksız. Saizo'yu şuan anlayamıyorum. “Saizo, karanlık geçmişini aydınlatmak istiyorum.

Aslında bu sözümün bir çok anlamı vardı. Onunla dostluk kurmak gibi bir niyetim vardı. Her ne kadar köyden nefret ediyor olsa da onu bu düşüncelerden arındırabilirdim. Fakat Saizo hiç beklemediğim bir şekilde geçmişinden bazı anılarını haykırmaya başlamıştı. Bu sözleri duymak kalbimi paramparça ediyordu. Saizo, acıların arasında ayakta durmaya çalışan bir insandı.

Karanlık geçmiş mi? Güldürme beni! Sen mi aydınlatacaksın o geçmişi? Peki annemle babamı geri getirebilecek misin bana? Bunu yapabilecek gücün var mı? Kardeşime can verebilecek kadar ulvi misin? Bunları yapabileceğine inanıyorsan buyur gel aydınlat beni!

1-2 dakikalığına suskun kalmayı tercih ediyordum. Söyleyecek bir şeyim yoktu çünkü. Annesi, babası, kardeşi hiç biri yoktu yanında. Benim tam tersime, o yalnızlık içinde büyümüştü. “Peki bunun köye nefret beslemekle ne alakası var?” diye sorduğumda üzerime atlayıp kılıcıyla beni öldürme niyetinde bir saldırı gerçekleştiriyordu. Eğer 3 adım geriye sıçramasaydım kelle gidiyordu!

Pekala, istediğin olsun. Seninle dövüşeceğim. Kaybedersen Cesur On'luya katılacaksın.

Re: [Flashback] Cesur On'lu

MesajGönderilme zamanı: 26 Ara 2015, 18:13
gönderen Kurochi Hirashimatsu
İki elimde kunailerim dövüşe hazır bir şekilde pozisyonumu alıyordum. Saizo ise tedirgin gibi duruyordu. Ne o? Az önceki ağır abi gitti yerine çocuk mu geldi yoksa? Üzerine doğru hafif hamleler yapacaktım. Tedirginliği daha da artarsa dikkati dağılabilirdi. Çok uzun sürmeyecekti sanırım bu dövüş. Saizo benim saldırılarımdan kaçmaya çalışıyordu. Fakat 2 dakikalık bir sürtünüşün ardından bir şey fark ediyordum. Saizo çok basit hamlelerden kaçamıyordu. Ayaklarından birisinde problem var gibi görünüyordu. Belli etmemeye çalıştıkça aslında dahada belli ediyordu. Saizo'yu biraz daha yorduktan sonra bitirecektim bu dövüşü. Ve dediğim gibi çok geçmeden Saizo artık bitkin hale geliyordu. Zorlandığı yüzünden belli oluyordu. Kunailerimden birini Saizo'nun yüzünün sağ tarafına atacaktım ki iyice korksun. Ardından daha fazla saldırı yapmayacaktım artık.

Neden kendini bu kadar zorluyorsun? Ayağına bir problem olduğu çok belli. Yürek mi yedin be dostum?” diyecektim. Ardından Saizo ayağa kalkıp isteksiz bir şekilde, “Anlaşmamız belli. Şu Cesur bilmem nesine katılıyorum. Ama Akademi bitene kadar. Akademiden sonra bir daha bu teklifi yapmayacaksın bile.” diyordu. Aşırı isteksiz oluşu beni biraz olsun rahatsız etmişti. Ama başka çarem yoktu. Belki arkadaşlığımızı beğenir ve bir şeyler değişir onda. Öyle umut ediyorum.

Saizo'ya veda mı edip Kurobe Vadisinden çıkacaktım. Birinci hedefime ulaştım sayılır. Kısmende olsa Saizo artık bizimle birlikte. Bugünlük çok yoruldum. Ayrıca kavgadan çıkıp Takashi-sensei'nin yanına gidersem pek hoş olmaz. Bugünlük evime gidip güzel bir uyku çekeceğim. Yarın ilk iş Takashi-sensei'nin yanına giderek onu grubuma dahil etmek. Saizo ile dövüştüm onun anlayacağı dilden konuştum ama Takashi-sensei? Onunla dövüşemem bile. Neyse bakalım. Yarın ola hayrola..

Re: [Flashback] Cesur On'lu

MesajGönderilme zamanı: 31 Ara 2015, 03:15
gönderen Kurochi Hirashimatsu
Güneş tekrar Ishigakure topraklarını parlatıyordu. Altın rengi kayalar ısınmaya başlıyordu. Horozlar ötmeye başlıyor, akademi öğrencileri sıcacık yataklarını terk edip okullarının yolunu tutuyordu.

Ama ben akademi'ye gitmiyordum bugün. Yarım kalan işlerimi tamamlamak için Takashi-sensei'nin yanına uğrayacaktım. Bakalım neredeymiş bizim senseimiz? Umarım yine saçma sapan bir işle uğraşmıyordur. Annemi öpüp evden dışarı atıyordum kendimi. Akademiden bir sensei'ye görünmemem lazımdı. Yoksa fena dayak yerim ki asla istemediğim bir şeydir senseiden dayak yemek. Lan? Belki Takashi-sensei'den yerim dayağı. Başımı iki yöne sallıyordum. Yok canım, Takashi-sensei yapmaz öyle şeyler. Yapmaz değil mi? Daha önce sadece bir kaç kez görmüştüm onu. Her seferinde benim teklifimi reddetmişti. Teklif derken, Cesur On'lu üyeliği teklifi. Eğer bu işi başarabilirsem sensei bizim yanımızda olacak. Sensei oğlum sensei lan! Adam Jounin ve bizim takımın bir üyesi olacak. Amegakure'yi fethederim ben o takımla. Neyse çok uçtum sanırım. Ahuahau, kafam yerinde değil şuan. Ben niye böyle davranıyorum? Uykumu alamadım sanırım. Bugün akademiye gitmiyorum niye bu kadar erken uyandım ki? Neyse, şu nehirde elime yüzüme bir su çarpayım da kendime geleyim.

Nehre indi ve elini yüzünü yıkamaya başladı. Yüzüne her su çarpışında geleceğin ona getireceği tecrübeleri hayal ediyordu. Belki şuan akademi düzeyinde ufak bir takım kuruyor olabilirdi ama bu onun için bir başlangıçtı bunu da biliyordu. Suyun yüzeyinde babasının yansımasını görüyordu. Sanki oğluyla gurur duyuyormuş gibi gülümsüyordu. Babası gülümsedikçe, Hirashimatsu'nun gözündeki yaşlar nehre dökülüyordu. O an sadece tek bir cümle kurabilmişti. “Gurur duymaya devam etmelisin.

Oh be kendime geldim! Hadi bakalım istikamet Takashi-sensei'nin antrenman sahası. Antrenman sahası dediğime bakmayın. Tapulu malı değil tabi. Kurobe Vadisinin Kuzeyi. 15 dakika kadar koştuktan sonra Kurobe Vadisine gelmiştim. Şimdi efendim, buranın Kuzeyine nasıl gidiliyordu? Ormanın derinliklerine girmem lazımdı. Çok zahmetli ve tehlikeli bir işe giriştiğimin farkındayım. Bu arada akademide çoktan dersler başlamıştır. Vadinin Kuzeyine giderken yolda kan izleri görüyordum. Yok artık?

Hirashimatsu birden bire kan izlerini takip etmeye başlamıştı. Kendi iradesiyle mi? Yoksa iradesiyle oynanarak mı?

Re: [Flashback] Cesur On'lu

MesajGönderilme zamanı: 10 Oca 2016, 16:35
gönderen Kurochi Hirashimatsu
Bu kan izleri neyin nesi birader? Şöyle bir takip ettikçe o kadar yoğunlaşıyor ki kan izleri, burnuma kan kokusu bile geldi. Yaklaşık 10 dakikalık bir takibin ardından gözlerime inanamıyordum. Burada bir gariplik var. Mümkün olan bir şey değil bu. Karşımda ağaca çivilenmiş olan cesedimi görüyordum. Bir-iki adım geriye atıyordum kendimi. Gördüklerim karşısında suratım bembeyaz olmuştu. Hayal bile edemeyeceğim şeyler gözümde canlanmıştı. Beni kim öldürmüş olabilir? Daha doğrusu ben neden şuan cesedimi görüyorum? Ruh muyum ben şuan? Kafamı bir sağa birde sola hızlıca sallayarak bunların gerçek olma ihtimalini gözden geçiriyordum. Tam o sırada ceset ve kan izleri ortadan kayboldu. Her taraf Ishigakure'nin normal vadisi gibiydi. Nefesimi alıp verirken vücudumun titremesi ne kadar korktuğumu anlatıyordu ağaçlara. Şöyle bir ellerime baktım, yere yumruk attım ve ruh olmadığımı anladım. Geriye doğru uzandım ve derin bir oh çektim. Alnımdan akan teri sildim ve ayağa kalktım.

Bu pis genjutsu'yu bana kim yaptıysa bedelini ödetmek istiyorum. Ellerimle ona ninjutsularımı tattıracağım anı kolluyordum. Hatta ellerim her an Raiton: Kangekiha yapmaya hazırdı. Ağaçların arasından birisi fırladı. Tam el mühürlerine başladığım sırada kafama yediğim tekme beni 7 metre geriye uçurmuştu. Kurochi o sırada baygınlık geçiriyordu.

Kurochi gözlerini yavaş yavaş açıyordu. Gözlerini açtığında ve yattığı yerden hafif bir şekilde doğrulduğunda kamp ateşinin yanında buluyordu kendisini.
Bu da ne böyle? En son hatırladığım şey kafama sert bir tekme yediğim. Esir mi alındım yoksa? Esir alınmış olmam çok saçma ve olabilitesi düşük bir ihtimal. Benim gibi bir akademi öğrencisini esir alıp ne yapacaklar? Tam o sırada hiç beklemediğim birisi ile karşılaşıyordum. Uzaktan Takashi-sensei geliyordu. Elinde odun ve birazda yiyecek vardı. Beni kurtaran Takashi-sensei mi oldu yoksa? Eğer öyleyse ona bir teşekkür borcum var. Takashi-sensei yanıma geldiğinde, “Aah! Hirashi-chan.. Demek uyandın. Suratına fena geçirdim kusura bakma evlat!” NE!? Bana onları yapan Takashi-sensei miydi yani? Suratımdaki şaşkınlık ifadesinden anlamış olsa gerek hemen söze girdi. “Bugünlerde köyün bu civarlarında çok serseri geziyor. Bazı evleri soyuyorlar ve haraç kesiyorlar. Vadinin bu sınırları içine girmek Chuunin ve alt rütbeler için yasaklandı haberin yok mu? Her kim ki bu kuralı ihlal ederse ona istediğimi yapma yetkim var. Ishi-chou'dan tam yetki aldım. Dua et seni tanıyorum evlat, yoksa şuan akademiden atılmıştın. Söyle bakalım derdin neydi de buraya kadar geldin?

Re: [Flashback] Cesur On'lu

MesajGönderilme zamanı: 10 Oca 2016, 17:06
gönderen Kurochi Hirashimatsu
Ne kadar kalın kafalıyım ben? Köyde ne olaylar dönmüş ve benim haberim yok bundan. Eğer bilseydim bu kuralı ihlal eder miydim hiç? Muhtemelen Takashi-sensei haberimin olmadığını anlamış, çünkü benim asla kuralları ihlal etmeyeceğimden tüm arkadaşlarım ve senseilerim emin. Bir kez daha insanlara güven verebildiğim için kendimle gurur duydum. Bir yandan da güncel haberleri takip etmediğim için kendime kızdım. Ama ne yapalım? Akademi öğrencisiyiz daha, elimden daha fazlası gelmiyor. Suratımdaki suçluluk ifadesinden hemen kurtulmalıydım ve öyle yaptım da. Ardından elime bir sopa aldım ve kamp ateşiyle oynamaya başladım. Kamp ateşiyle oynarken gözlerimdeki kararlılık hissi okunmalıydı dışarıdan. Zaten istemsizce de olsa bir şeyler düşünürken suratım hep böyle olur. Babam söylemişti bunu..

Takashi-sensei, hiç düşündünüz mü Ishigakure neden bir Konoha veya bir Kiri olamıyor diye?” Bu soruyu sorarken sensei ile göz teması kurmama gerek yoktu. Ses tonum ve ateşe bakışım her şeyi açıklıyordu zaten. Biraz sakalını kırptıktan sonra bir elini dizinin üzerine koydu. “Bak evlat, bu hayat o kadar ilginç ki bazen en ufak detaylar bile seni göklere çıkarabilir. Ben nasıl shinobi olmayı seçtim biliyor musun? İsmimde Shi kelimesi geçtiği için. Ben Akiya Takashinobiyim. Shinobi olmak bana doğuştan verilmiş bir lütuf.” Bu sözlerin ardından Takashi-sensei'ye dönüp anlamsızca bakacaktım. Çünkü dediği şeyler hiçte mantıklı gelmemişti bana.

Bunun sorumla ne ilgisi var sensei?” Diye soruyordum haklı olarak. Çünkü ufacık bile bağlantı kuramamıştım dedikleriyle sorum arasında. “Hahaha! Çok saçma oldu değil mi? Senin sorunla arasında ne bağlantı var? Hmm, aslında çok basit. Ishigakure de insanların birbirine olan bağlılığı Kirigakure de var mı evlat?” Dediği sırada gözlerim parlamıştı. İşte şimdi bir anlam verebilmiştim o sözlere! En ufak bir detaydan kastı aslında o köylerde bulunmayıp bizde bulunan bağlardı. Sensei saçma konuşuyor olsa da kelimelerinin arasından çok mükemmel bir cevap çıkarabiliriz aslında. Neden Jounin olduğunu şimdi daha iyi anladım bu adamın. Helal olsun ulan sensei! Valla kral adamsın sende benim gibi köyü seviyorsun demek bu kadar. Gurur duydum, gurur.

Ama hala bir şeyler eksik. Aramızda sıkı bağlar olsa bile neden adımız büyük köyler arasında geçmiyor? Bu eksikliğin sebebi nedir? Aslında bu sorunun cevabı benim için daha aydınlatıcı olabilir. “Peki sensei, neden bizde diğer köyler gibi büyük, ulu bir köy olarak anılmıyoruz?” Takashi-sensei ayağa kalktı ve bana sert bir tokat geçirdi. Sebebini anlayamadım, babamdan bile bu kadar sert bir tokat yememiştim hayatım boyunca. “Köyüne karşı inancın kalmadı mı yoksa? Babanın ne kadar zorluklarla karşılaştığından haberin yok mu? O da hep senin gibiydi. Köyün eksikliğini arardı. Ve sonunda cevabını bulmuştu. Bizim köyümüzde eksik olan şey güç! Konoha ile bir savaşa girsek 1 ay sürmeden köyün her toprağına alevler yağdırırlar. Bu gerçek benim sinirlerimi ne kadar bozsa da gerçek bu. Ve siz! Küçük veletler bu güç açığını kapatacaksınız! Bu yüzden yetiştiriyoruz sizleri.” Senseimin sözleri bittiği sırada ayağa kalkacaktım. “O halde Cesur On'luya katılın sensei! Muhtemelen ben akademiden mezun olduğumda örgütüm dağılacak ama olsun. En azından ben mezun olana kadar liderliğimi hissedin. Bu köyün kaderini değiştirecek kişi benim. Öyle bir gün gelecek ki Ishigakure'nin imzası olacağım. Gücüm ve yanımdaki dostlarım ile!” Kendimi kaptırmıştım. Neler diyorum ben? Diye düşünemiyordum bile. Çünkü dediklerim tamamen iç dünyamın bir yansıması.

Takashi-sensei ise ağzı açık bir şekilde bana bakıyordu. Ağzındaki sigarası yere düşmüştü haberi yoktu bile. Kafma sol elini koymuştu ve arkasını dönüp gidiyordu. “Siz veletler çok komiksiniz. Eğer bu karanlıkta evine başarıyla gidersen katılırım şu cesur şeysine. İlginç bir şey olabilir.” Demişti. Buradan eve gidebileceğimi bal gibi de biliyordu. Bu cevap kabul ettiğini gösteren cevaptı! OLLEY ULAN! OLLEY BE!

Eve dönerken suratımdaki mutluluk ifadesi tarif edilemezdi. Ishigakure çok farklı bir yer olacak. Seçilmiş insanım ben. Evet bu hikayeyi okuyan dostum! Kayaların seçtiği insanım ben. Ve bu köyün kayaları bir gün altın değerinde olacak. Çünkü Kurochi Hirashimatsu gibi bir shinobi geliyor. Ve onun dostlarından oluşan büyük bir grup gelecek. Tüm Dünya hazırlansın. Asıl tarih şimdi başlayacak!


-SON-

Re: [Flashback] Cesur On'lu

MesajGönderilme zamanı: 30 Oca 2016, 20:58
gönderen GM - Naruto
Ka-ching! RPGTurk yönetimi insiyatifiyle, kurgularınıza özen gösterdiğinizden mütevellit ödül kişi başı 25GP kazandınız! Güle güle harcayın.