1. sayfa (Toplam 2 sayfa)

Kesitler

MesajGönderilme zamanı: 25 Ara 2015, 18:52
gönderen Kiichi Asai
-Saat kaç ve babam böyle pasta yapmayı nereden öğrendi?
Yatakta kıvranırken bile ciddileşemiyorum artık. Uykunun sıcaklığını tüm vücudumda hissetsem bile uyku perileri beni ziyaret etmiyor. Kara listeye aldılar her halde beni yıllar içerisinde. Kötü bir çocuk olduğun için Noel Baba seni ziyaret etmiyecek bu sene seni gibi saçma bir şey oldu ayrıca bu. Fakat pikenin altında kıvranan uyku için yalvaran biri ne yapabilir ki? Başta da cevabını verdiğim gibi. Saçmalamak...

Birkaç saat yada dakika daha harcadıktan sonra havaya savurduğum tekme ile pikeyi üzerimden uçurmuş ve de kendimi yataktan itmek için beynime emir gönderiyordum. Ayaklanıp bir kahve hazırlamak için küçük ayaklarımı, ayaklarımdan da daha küçük olan mutfağa sürüdüm. Evin en geniş alanı yaşadığım bu ufak salon yatak odası karışımı yerdi. Duvarlardaki boyanın büyük çoğu duvardan sıvanmış, kalan yerleri ise ilk boyandığı gündeki rengini çoktan kaybetmişti. Yere serili kirli halının üzerinde duran kovalar ise evimin dekorasyonu için aldığım özel malzemelerden biri. Akan tavanımın halıma zarar vermemesi için olduğunu anlamışsınızdır. Bir kapağı kırık gardolabım ise he zamanki -salonun tam ortasında yerleştirilmiş iki kişilik olarak tasarlanmış yatağımın tam karşında, iki pencerenin arasında- yerinde. En yeniye benzeyen şey sahininden temiz kullanılmış ikinci el kitaplık başlığıyla satılabilecek ahşap bir kitaplık.

Dair kapısından biraz içeri girip sağ tarafa baktığınızda ise daha dün mermeri kanırta kanırta çitelediğim uzun tezgahım. Aynı zamanda mutfak masası yerine geçmesi için önüne sıraladığım 2 adet uzun bar taburesi. mermerin öteki tarafında ise klasik amerikan tipi bir mutfak. İçinden bakıldımı tüm evi görebildiğin zamanında neredeyse aç gezmeme sebep olan ocak ve fırın seti, mutfak tezgahıydı, çeşmeydi, buzdolabıydı falan. Klasik mutfak demiştim zaten.

Evin en ucunda da tuvalet banyo ortak kullanılan yer. İçine zor sığdığım bir duşa kabin, alafranga tuvalet, çeşme ve kenarlarında bir iki çatlak olan buğulu aynam.

Yataktan kalkıp mutfağa geçeyim dedim geçene kadar da tüm evi betimleyip özel hayat gizliliği gibi bir şeyi de kaldırdığım için teşekkür edebilirsiniz her halde. Siz ede durun hem bende çaydanlığa kahve için su koyup kaynatayım. Fakirim çünkü makine almaya yetecek param yok. Hem hazırlaması da kolay. Suyu kaynat, toz haline getirilmiş poşet kahvelerden iki tanesini dök -iki de kesmiyor aslında ama- suyu dök ve karıştırıp homojenize hale getir. Sonra da geç camın karşısına yağmuru izlerken arkadan melankolik şarkılar geçerken eline aldığın göstermelik kitapla fotoğraf çektir. Son kısmı ciddi almayın orası sosyal içerikli göndermeydi. Ben daha yatağın üstüne çıkıp okuya okuya eskittiğim günceleri karıştırmak ve kaçırdığım detayları öğrenmek, unuttuklarımı da hatırlamak peşindeyim.

Re: Kesitler

MesajGönderilme zamanı: 25 Ara 2015, 22:43
gönderen Kiichi Asai
Evet bir adam daha. Aynen böyle. Derin nefes al. Aaaaahh! Aaaah! Dökülmedi dökülmedi. Hayır, hayır....

(Bu tarz içsel çatışma dolu bir gurup sözcük öbeğinden sonra elde taşınılan kahve kahve taşımayı beceremeyen bir mahlukat tarafından yatağa taşınır ve onun kahveyi içmesi, içerken biraz üzerinde dökmesi ve kahve içindeki kafein gibi bir nörotransmitter maddenin de vücutta doping etkisi yapmasıyla kendine gelmiş ve zincileme reaksiyonlar bütününde bir çığlık atmıştır. Sonrasında da ayağa kalkıp boş fincanı mutfak mermerine bırakmış ve canım kitaplığından üzerinde roman rakamıyla ''1'' yazılmış kitabı diğer kitapların arasından çekmiş ve yatağına tekrardan uçmuştur)
....
13. Gün. Kargalar... Onlar her yerdeler. Her yerde onları görüyorum. Benim suretimdeler. Kaçmam bir işe yaramıyor. Bana saldırıyorlar. Her biri teker teker, belli bir ritimle - ahenkle vücuduma saldırıyorlar. Ve ölüyorum. Ama her seferinde de tekrar uyanıyorum. Kaçmak hiç bir işe yaramıyor. Kabuslarımda ki lanet beni takip ediyor. Şuan nerede olduğumu bilmiyorum bile. Fakat artık Ishi'nin taşlığı yavaş yavaş yerini çimenlere bırakıyor. Yolda geçerken şans eseri bir nehirde temizlenme şansı bile buldum. Fakat temiz kıyafetlere ihtiyacım var. Taşlar üzerinde yuvarlanmış gibi gözüküyorum vede kızıl renk her şeye rağmen belli oluyor. Ve de kim bir shinobi kıyafetini fark etmez ki? Bir de ait olmadığı topraklardaki bir shinobiyi...

Çoktan peşime düşmüşlerdir belki. İsmimi o salak kitaplarına yazmaya başlamışlardır. Ama onlara desem ne olur ki tüm bunları yapan o kargaydı diye. En iyisi kafayı yemiş derler ve zindanın birinde beni tek başıma çürümeye bırakırlar. Çünkü inanmazlar demi bana. Evet... Evet inanmazlar. Diğerleri de inanmamıştı başta zaten. Ama onlar için çok geç demi artık. Zaman ve gerçeklik onlar için bitti. Kozmos'un dışındalar artık. Belki genişlemeye devam eden karanlığın ucundaki yıldızlardan biri haline gelmişlerdir.

Aman tanrım neler diyorum böyle? Kafayı yemek üzereyim her halde. Neden bir şeytan karga kılığına girip benim rüyalarıma taciz etsin ki? Belki de gerçekten kafayı yemişimdir ha?
....

(Birkaç sayfayı okuyarak biraz daha ilerler kitabın sayfalarında. Nerede ne olacağını bilen kitaptan diziye geçmiş izleyicilerin boşluğu yüzüne oturmuştur. Fakat okumaya devam eder. Gece uzundur çünkü daha)
...Bir aya yaklaşmış olmalıyım. Geceler gündüzlere karıştığı için daha normalim artık. Var olan nadir uykularım daha da seyrekleşti. En son 1 haftaya yakın bir süre önce uykuya yenik düşmüştüm. Fakat kafiledeki diğer kişiler bana daha da soğuk bakıyorlar artık. Sigarayı elimden düşürmemem ve uyku önleyici hapları kullanma sıklığım onları rahatsız ediyor.

Fakat büyük sorularım devam ediyor. Hala neden bu kervan kafilesinde olduğumu bilmiyorum mesela. Geçen gün şans eseri Ateş Ülkesi diye bir yere yaklaştığımızı duydum mesela. Daha fazla şüphe yaratmamak için soru da soramıyorum zaten. Hem kaçmam gerek zaten artık. Medeniyetten uzun zamandır uzağım. Adım ve fotoğraflarım basılmış meraklı kafa avcılarının eline ulaşmıştır bile. Büyük bir bölgeye bu kadar bariz kıyafetlerle giremem. En yakın zamanda kaçmam gerek. Evet kaçmam gerek.
.....
Az kaldı. Birazdan hepsi uyumuş olur. Atlar, köpekler ve efendileri. Sonra buradan uzaklaşabilirim. Ama hala kararsızlıklar var beynimde. Arkamda iz bırakmalı mıyım? Bırakmamalı mıyım? Pimi çeken kişi olmam anlamına geliyor bu. Belkide yerimizi kesin oranda bilebilme fırsatım olsaydı her şeye daha kesin karar verebilirdim. Kafam çok karışık belki de ''Karga''ols. Düşüncesi bile tekrar çıldırmam için yeterli. Öyle bir şeyi aklımdan bile geçirmemem gerek. Bu yüzden bu işi kendim halletmeliyim. İşime yarabilecek her şeyi toplayıp en uygun olduğuna emin olduğum an patlatırım buraları
...

Re: Kesitler

MesajGönderilme zamanı: 26 Ara 2015, 23:48
gönderen Kiichi Asai
Birkaç saat daha oyalandım böylece elimdeki kitapla. Hava her zaman olduğu gibi yine karanlıktık. Ayağı kalkıp güneşin gözükmesi gerektiği saatte pencereden dev karanlığı izliyordum. Böyleydi çünkü buralar. Yanılmıyorum demi? Güneşi şanslıysak gittiğimiz görevlerde görebiliyorduk. Bir keresinde çok renkli bir yarım daire bile görmüştüm. Garip bir portreydi. Sakae halkı şanslı olduğumuzu filan söylemişlerdi. Hiçte bile aslında. O gün saatlerce gözcülük yapıp tavşanların, kirpilerin sallandırdığı ufak çalıları gözlemiştim. Çünkü benim birilerinin kölesi olmam gerekiyor. Güç bende çünkü. Daha doğrusu güç denen şey benim ve benim tek başıma bir kimlik kazanmam doğanın kanunlarına aykırı. İnsanın yarattığı kendi doğasına aykırı. Çünkü doğada gücün özgür olması gerekmiyor mu?

Pencereden biraz daha bakındım. Tek tük insanlar hareketlenmeye başlamıştı. Erkenden kalkıp kepenk açmak için yağmurun arasından kendine bir boşluk bulup ilerleyenler. Kısacası yaşamak için bu yaptığını her gün aksatmadan yapması gerektiğine inananlar. Aslında öyleler de biraz. Çünkü onlar köleleşmiş kişilerin kölesi. Aciz varlıklar. Birilerinin dediği gibi Üstün insan olmayı başaramayanlar. Benim gibi...

Ama benim bir farkım var. Onlar köle. Efendileri de köle bunu inkar etmiyorum. Ama ben ise köleleşmiş bir gücüm. Farkımız bu. Onlar her zaman kıöleydi ve ben de sonradan prangalara, zincirlere vuruldum kaçmaya kalkmayayım diye. Kaçarsam beni dar ağacına aldılar veya yedi katlı cehennemin sekizinci katına vurdular. Çünkü daha önce kaçanlar oldu ve onlar da zaten bu düzeni yıktı ama kalıcı olarak değil...

Pardon yaaa. Sizi biraz iç dünyamla baş başa bıraktım galiba. Dalmışım biraz öyle. Uykusuzluktandır. En iyisi beni sigaraya başlatan senseime küfürler edip bir dal daha yakayım. Hiç bir faydası dokunmayacak fakat dumanları görmek zevkli çünkü. Belki dışarı çıkarım fakat botlarım ve yağmurluğumun kuruyup kurumadığını kontrol etmem gerekiyor. Doğru söylemeyi unuttum benim bir peteğim vardı. Yuppiii

Re: Kesitler

MesajGönderilme zamanı: 28 Ara 2015, 12:07
gönderen Kiichi Asai
Birkaç dakikalık bir timeskip ve üstü başı giyilmiş ben apartman merdivenlerinin çıkışa göre sonu, girişe göre başında. Tek hedefimde açık marketlerden birinden ucuz noodle kapatmak. Şanslıysam akşama kadar bir şey yemem de gerkmez. Göbeğime sesleniyorum ve onun içinde saklanan titrek mideme. Bildiğiniz şeyleri anlatayım şimdi sizlere biraz da. Beynimde dile bile gelmeden bilinç altımda gerçekleşen uyartılar sonucu yapılan sıralı hareket sonucu. Buna adım atmak diyoruz. Aslında böyle olduğuna bile emin değilim ama az buçuk biyoloji bilgim sayesinde öyle bir şey olduğunu çıkarım yaptım.

Tamam geri dönüyoruz. Avcumun içinden daha iyi bildiğim mahallemin tabiki de bakkal amcasının dükkanının olduğu hemen arka sokağa ilerledim. Kiriş denebilecek kısımlarda kalmayı tercih ediyordum her zamanki gibi. Yağmurda ıslanmak gibi bir fantezi sahibi insan değilim tabiki de çünkü.

Gittim su dök karıştır noodlelardan da aldım ve işte buradayım. Tekrardan evimde. Sırtımı kaloriferime dayamış hayaller kuruyorum. Az buçuk kan da işin içinde tabiki de. Hayatımda en eksik olan rol var aslında kafamın içinde bu sefer. Siz yanılmadan önce söyliyeyim. ''Anne'' Hiç bir bilgi yok hakkında. Doğmamış yoktan bu halde var olmamış birisi gibiyim kendimce aslında. Soğuk kalplilik, gaddarlik, hayal gücü eksikliği bundan ötürü belki de. Nede olsa kişilik gelişimi çocukken tamamlanıyor. Ve şefkat eksikliği de beni daha realist olmaya itiyor.

Re: Kesitler

MesajGönderilme zamanı: 03 Oca 2016, 17:30
gönderen Kiichi Asai
Neden yazıyorum biliyor musunuz? Çünkü az önce bunun farkına vardım. İyileşmeye çalışıyorum. Ama beni bu hale getiren adamın da etkisinden de kurtulabilmiş değilim. Bir yöntem benim için bu anlatma yöntemi. Yaşlı bir adam vardı zamanında. Ne yüzünü gördüğüm ne de adını bildiğim. Ama kendi rüyasal sorunlarını yani kabuslarını bu şekilde çözdüğünü duymuştum.

Önce kabusları ile baş başa kalmış. Sonra neler gördüğünü hatırladığı ne varsa yazmaya başlamış. Hep kabuslar diğer rüyalara göre de hatırlanması daha kolay değil midir zaten. Sonra da analiz etmeye başlamış. Kendini üçüncü bir kişi yerine koyup 4. duvarın dışından izlemiş kendisini vede peri ebeveynlerinin değneğini sallayıp bir dileği gerçekleştirmesi kadar kolay olmuş kendisini engelleyen kabusları.

Fakat benim kabuslarım yok. Hatta benim kabus görmek için fırsatım bile yok. Çünkü uyku yok. Uykum var ama yok. Karmaşık bir sorun. İlaçlara ihtiyacım var aslında ama adını ve varlığı hakkında fikrim olmayan ilaçlar bunlar. Ama durumum o kadar da kötü değil. Günü daha uzun yaşıyorum. Belki daha erken bir yaşta toprağa çürümek için bırakılcam fakat o yaştaki bir insanın ulaşamayacağı kadar da fazla saat daha gözlerim açık bir şekilde kalmış olucak. Biraz daha açık anlatayım. Siz de bir oyuncak alın ben de bir oyuncak alayım. Bu oyuncaklar aynı anda bozulacak veya patlayacak. Ben patladığı güne kadar her boş vaktimde onunla siz ise stres atmak için onunla uğraşıyorsunuz.

Anlamıyacak şey değil ama oyuncak yaşam süresi, bozulması ölüm, oyuncakla oynamak-uğraşmak ta ayakta geçirilen süre.

Dayandığım petekten kalkmış ve kendimi yatağa doğru yürümeye zorlayıp yumuşak yatak şiltesine sermiştim kendimi. Ne kadar süredir o peteğe dayalı kaldıysam bir üşüme gelmişti ve tekmeleyerek fırlattığım pikeyi bulmak için acele bir çabaya tutuldum... Kafamı tam anlamıyla yastığa koyduğumda karanlık odanın penceresinden gözüken koyu mavi renge odaklanmıştım. İçeriyi aydınlatmaya yetmiyordu fakat zihnimin gözümün önüne perde çekmesini engelliyordu

Re: Kesitler

MesajGönderilme zamanı: 14 Oca 2016, 00:31
gönderen Kiichi Asai
Şans eseri bugün yolu bana da düşen bir uyku perisi benim gibi uyku kralının kara listesine de uyku tozundan bir miktar ikram ettide. Şansımda bu da varmış deyip kapadım gözlerimi ama sınırlıymış bende ki toz. Fakat Peter'in Tinker'ı beklemesi gibi bir durum yok bende. Peter salakmış da beklemiş ya da daha bebek ergenliğinden muzdarip ufacık -boyut olarak- Tinker'ı eli çükün de hayal etmiş.

En son gözlerimi kapadığımdan biraz daha aydınlıktı hava. Duygusuzca karşıladım çünkü havanın aydınlık yada karanlık olması bir şey ifade etmiyordu. Kalkıp gün içinde de devamlı olarak yaptığım sporlardan biri olan ayağa kalkıp yüzümü yıkamayı gerçekleştirdim. Aranızda topuklu ayakkabıdan şarap içmek zannedenler de oldu biliyorum ama sosyal içerikli mesajımı da içeriye sıkıştırıp gidiyorum. O da başka fantezi dünyalarının olsun.

Havluyla filan kurulamama gerek olmadan çıktım yüzümün o ıslak haliyle odanın içerisine. Eğer annem olsaydı bu ne dağınıklık gibi bağırışlarla karşılanırdım belki fakat bana dağınık gelen bir durum yoktu orada. Evet kaotik bir durum vardı yatağın salonun ortasında hellim peyniri gibi yatması mesela ama ben bu tablomu kaostan doğan tertip gibi şimdi uydurduğum bir şeyle adlandırıyorum.

Alevler her yeri sardı. Bazılarının çığlıkları hala kulağımda. Sonsuz bir döngüde tekrar edicekmiş gibi yankılanıyor beynimin merkezinde. Ve de alevler bu çığlıklardan beslenip sonsuza dek yanacak alevlerin ilk tohumunu ekiyor. Ben oradan kaçarken aklımda devamlı olarak ''Acaba hayatta kalan var mıdır?'' sorusu büyük puntolu LED ışıklı tabelalarda parlıyor. Ben de sadece kaçıyorum...

Şimdi tamamen yalnız başımayım. İçinde bulunduğum ülkenin adına itafen gerçekleşen eylemden ne kadar uzaktayım bir fikrim yok. Kaç dakikadır uzaklaştığımı bile bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var. Hepsi gitti artık. Bir kervanın tüm halkalarını teker teker diğerinden ayırdım ve yok ettim. Ama neden hala korkuyorum? Neden korkmam gerekiyor yada? Her defasında beni sabaha kadar zinde tutabilecek bu haplardan mı? Yoksa Rolando'nun üstüne tünemiş ve acıktıkça gagalayan kargadan mı? Bu nasıl soru böyle. Başka korkmam gereken ne var ki zaten...

Peki şimdi ne yapmalıyım? Bilmiyorum ki sesli düşünüyorum zaten. Benim yarattığım alevleri ön görüpte ülkesine bu ismi koymuş salak saçma bir yerin ormanlarından birinde saklanıyorum. Ve de iki soru daha. Neyden ve kimden? Yangını görüpte gelebilecek kişilerden mi? Hayır olamaz eğer böyle bir şey yapsam dahada uzakta hala uzaklaşıyor olmam gerekirdi. Kendimden mi saklanıyorum yoksa? Gözümün önünde soyunan düşüncelerime RHCP'ın dediği gibi ''Please don't strip my mind' bile diyemiyorum hatta kendime. Kendimden de kaçıyor olamam bu yüzden. Çünkü nereye gidersem gideyim onun da benle olacağının bilincindeyim...


İster istemez gözüm kitaba biraz daha takıldı ve ortada zar zor gözüken yazıdan bir kısmı daha okudum. Gözlerimle kelimeleri takip ederken ezbere bilinen bir şarkıya eşlik eder gibi de zihnimden eşlik edilişin sesi geliyordu. Bilmem kaçıncı milyonuncu kez aynı sayfaları eskitmenin bir farklı kötü yönünden biri işte.

Re: Kesitler

MesajGönderilme zamanı: 26 Oca 2016, 04:24
gönderen Kiichi Asai
Nice aşk sözcüğü, insanların sevgilerini ifade etmek için o yerden bu yere çektiği nice sözcük var demi? Hepsi de anlamlarını kaybetmiş bomboş kalan çıplak sözcükler. Ama öfke ve nefret öyle mi? Hep uzak tutulmuştur söz sanatlarından. Çünkü kanın saf kalması gereken, onurundan vazgeçemeyen bir kraliyet ailesi mensubu gibi.

Bir sigara daha yaktım ve dışarıya nefesimi verdim. Boğazımda artık kötü bir tat bırakmıyor çünkü her geçen gün biraz daha alışıyor biraz daha istiyordum. Orada burada uyuya kalmamın sebebini düşünüyorum. Hatta daha da ötesi kafayı taktım. Başka bir şey düşünemiyorum. Gözlerimi kapayıp rahatlayabilirim normal(?) biri olsam belki. Ama kapattığım anda kabuslarım beni buluyor. Derin ve sonsuz bir karanlık. Hiç karşılaşmayacağımı bilsem dayanabilirim belki ona.

Bu sefer hayal dünyasına dalıyorum. Çünkü gözlerim acıyor. Bir kaç sene öncesi. Yerleşik bir hayatım yok sayılır. Hun boylarını özenmiş ve kendime uyarlayarak kuru bulduğum yere kuruyorum otağı. Bir gün akademinin boş bir sınıfında, başka bir gün birinin balkonu. Soran olursa da zaten üstümde ıslana ıslana eskimiş eski üniformamı her meseleden kurtulmak için kullanabiliyorum. Bir profesörüm arıyorum o aralar. 40 tane filan öğrencisi var galiba. En önden oturup nasıl başardığını öğrenmek istiyorum o kutsal uykuyu.

Anlayanlar olmuştur belki anlattığım her şeyin bir hayal ürünü ve aklımda kalanlarladan ortaya atarak yarattığım bir çorba olduğunu. Ama asıl problemim uyku değil biliyor musunuz? Hani dünyanın en zengin adamları listesi yaparlar da başa Bill Gates yazmışlardır fakat bu liste tepesinin tepesinde aslında birkaç aile vardır. Bende de öyle bu sahip olduğum problemler listesi. En tepenin de tepesinde yazılması bile gerek olmayan iki üç tane vardır. Merak nefret ve aklıma gelemeyen üçüncü. İki üç demiştim direk iki diye düzeltelim o zaman.

Öfkeliyim fotoğrafı bile olmayan adama. Merak ediyorum ama. Onu değil! Anlattıklarını. Kargayı merak ediyorum mesela. Adını anmayı bile kendisine yasakladığı o kargayı. Ya da başka kitaplar(günceler) bıraktımı arkasında. Ya da bana bıraktıklarını düşündüğüm sonuncusu muydu...

Uzar gider bunlar. Ben düşünmeye ve bulmaya yorulurum ve şimdi de olduğu gibi elbet pes ederim. Not listesi oluşturmam gerek aslında ama aynı şeyi onlarca kez yazacağımı da biliyorum. Bu yüzden daha fazla üşeniyorum ve asenkronik bir döngü içerisinde ilerliyorum. Ve beynim daha da bulunuyor ben de. Sözde babamın bana bıraktığı son cümle ile bu anı bitiriyorum.
Ve sen doğdun.

Re: Kesitler

MesajGönderilme zamanı: 30 Oca 2016, 20:52
gönderen GM - Naruto
Ka-ching! RPGTurk yönetimi insiyatifiyle, kurgularınıza özen gösterdiğinizden mütevellit ödül kişi başı 30GP kazandınız! Güle güle harcayın.

Re: Kesitler

MesajGönderilme zamanı: 01 Şub 2016, 03:10
gönderen Kiichi Asai
Sabah olmak üzere ve sizden habersiz bir gök taşı evinizin çatısına doğru yaklaşıyor ve bum. Büyük bir gürültü ve alevler. Peki sağ kalma olanağınız ne? Eğer gerçek dünyada iseniz bu oran sıfır. Fakat çizgi romanlardan birinde iseniz. O meteor sadece size süpermen vari güçler kazandırabilir ve gök yüzüne tamamen parçalanmış kıyafetleriniz ile yükselebilir ya da bir molozu fırlatıp meraklı gözlerin sizi o cehennemden çıkarken görmesini sağlayabilirsiniz.

Peki bunun konumuzla alakası ne? Uzaktan yakından bir alakası yok hatta hemşehriliği bile yok. Peki ben bunu neden anlatıyorum size. Çünkü bir giriş cümlesine ihtiyacım vardı ve aklıma tek gelen de bu oldu. Bayadır kendimden bahsetmediğimden en son neleri anlattığımı unutmuşum. Yeni günler geldi geçti hatta geçmiş günler gelecek.

Tamam bu kadar trivia yeter. Belki birgün bunlardan bir sınav hazırlarım ama çok büyük sıkıntılarım var. Param bitti... Bunu biliyorsunuz zaten. Görevlerde geliyor ayrıca. Ama hiçbir primde vermiyorlar. Yakında yaşamsal ihtiyaçlarımı karşılamak bile benim için bir lüks haline gelecek. Yok lan şimdi gördüm kitaplığın tepesine bayağı para koymuşum. Konuyu saptırmayalım. Kendime inanamıyorum. Yola çıkmak için gereken doğru zaman olup olmadığını hala bilmiyorum. Belki benim başlangıcım başkasının sonu olan kargayı görmem ile başlayacak fakat. Ne kadar beklemek zorundayım bunu görmem için. Sonsuza kadar?

Bir sigara arası ve tekrar devam.

Bir maceraya atılmalıyım. Bunun için de kendimi hazırlamalıyım. Mental olarak en tepede olmalıyım. Beynimi keşfetmeliyim. Beni sınırlarıma ulaştıracak yegane varlık o çünkü. Aslında sınır demek de istemiyorum ama hangi kelime beni tam olarak ifade eder bilmiyorum. Sınırlarım olmasını istemiyorum, çünkü sınırlar beni kısıtlar. Ve kısıtlanmak, kendimi kısıtlamak istemiyorum. Hem kelimelerle ifade edemesen bile uygulaması daha kolay değil mi zaten. Bunu uzun uzadıya açıklayabilirim aslında. İlk önce düşünce gelir mesela. İnsanın önce düşünmesi gerekir. Sonra düşündüğünü ifade eden kelimeler bulması. En sonunda ise tüm bu kelime yapbozundan düzgün bir kelime oluşturması gerekir. Fakat harekete dökmek çok daha kolaydır. Düşün ve bedensel olarak uygula.

Uzatmak istemiyorum ama yapabileceğimi bilmem yeterli çünkü. Yapabileceğimi bilmem yeterli çünkü. Çok hoşuma gitti en iyisi bir kere daha hatırlatayım kendime.

Yapabileceğimi bilmem yeterli.

Re: Kesitler

MesajGönderilme zamanı: 13 Şub 2016, 02:20
gönderen Kiichi Asai
Resim
Kanat sesleri duyuluyordu. Birbiri ardına çırpmaya başlayan siyah kanatlar gözüküyordu. Gözlerim kızıl ve karanlığa bürünmüştü. Kendi bedenimde değildim galiba. Evet kendi bedenimde değildim ve ağzıma iğrenç bir tat geliyordu. Gözlerimin açık olduğu konusunda emindim aslında. Fakat karanlık ve kızıl perde kalkmıyordu hala. Neredeydim ve nereye düşmüştüm gözlerimi bir iki saatliğine kapattığımda. Ölmüştüm belki de ha. Evet ölmüştüm. Belki bu dindirir acımı. Rahatlatır beni durmaksızın kaçtığım kabuslardan.

KABUSLAR!! Bingo. Yine bir kabusum içindeyim. Evette nasıl farkındayım peki. Ve fark ettiysem sonlanması gerekmiyor mu? Rüyamın bitişine tetikleyecek bir hamle olmalı. Düşme sekansı mesela. İnsanlar bazen yaşar bunu hem. Bir anda düştüğünü hisseder ve tatlı uykusunu birkaç dakikalığına sonlandırır ve sebebini hiç bir zaman merak etmez. Çünkü hatırlamaz genelde. Anca uyku geçerse ''aaabi ben çok uyanıyorum ya'' diye muhabbette dalar.
-Tekrar kanat çırpışları-
Ahaa görüntü geliyor ve perdeler kalkıyor. Önce biraz sarı ışık ve aydınlık gökyüzü. Her an hissedilen yükselme hissi var bir de. Uçuyorum galiba. Pardon galibası yok uçuyorum ama hala neler olduğunu bilmiyorum. Bu daha da gıcık bir hale getiriyor her şeyi. Sesler normal düzeye iniyor ve karanlık gurupta tek tek dağılıyor. KARGALAR dağılıyor bense tanrısal bir açıdan zemine bakıyorum. Bakıyorum ama görmek istemiyorum. Gördüğüm şeyleri hissetmiş olduğuma inanmak istemiyorum. Yerde yatan çürümeye başlamış bedenler. Yanık deriler, açılmış ve çekilmiş göğüs kafesleri etrafa dağılan tahta parçaları. Tanıdık gelen bir resim mesela. Kendi yarattığım tablo. Ama ironik bir şekilde. Francisco Franco'nun yarattığı bir tablo gibi mesela. Guernica. Dünyanın her kesiminden Picasso'ya tebrikler ve destek sunulan bir şaheser. Ama Dali dahilini göstermiş olsa gerek ki tabloyu asıl yaratan adamı tebrik eden tek kişi.
Kiichi Miyazawa'nın ağzından