Kanae kardeşler göreve

Nanase için yine her zaman olduğu gibi gürültülü bir sabahtı. Kız kardeşine kahvaltı hazırlamak için yine erken saatlerde uyanmıştı ve sabah egzersizinden sonra kardeşi uyanmıştı. Küçük kardeşi durmadan konuşuyor, Nanase onu dinlemiyor, Nana Hana'yı dinlemedikçe Hana daha çok konuşmaya başlıyordu. Bu da Nana'yı sinir ediyordu. Biraz fazla Hana ve Nana içerikli cümleler kuruyorum kusura bakmayın. Bu ikilinin maceralarında sürekli göreceksiniz bunu zaten. Her neyse. Konudan sapmayalım şimdi. Nanase her zaman kardeşinin fazla boş konuştuğunu, fazla gürültü yaptığını söylerdi. Gerçekten de öyleydi biraz. İki kardeş bu konuda zıt hareket ediyordu. Gerçi her konuda zıttılar ama neyse. Hana asla susmazdı. Nana da az konuşurdu. Nana'ya göre gereken yerlerde konuşmak bir olgunluk belirtisiydi. Kendisini fazlasıyla olgun görüyordu. Şimdi yiğidi öldürelim hakkını yemeyelim. Çoğu olgun taijutsu kullanıcısından da daha disiplinli bir kızdı Nana. Evet taijutsu dedim. Nana kardeşi gibi genjutsu kullanamazdı. Anca tekme olsun. Sonra yumruk olsun, yeri gelir kafa olsun, bir diz olsun. Öyle kafa göz girerdi yani kısacası. Kardeşine de öyle girerdi. Kardeşine sağlam girerdi. Bu kısım gereksiz oldu ama belirteyim dedim.
O gün Nanase kız kardeşi ile muhattap olarak kendini yoramazdı. O gün Kusa-Chou binasına gidip abla kardeş bir göreve çıkacaklardı. Bu yüzden Hana kendine her yaklaştığında elini yüzüne bastırıp, umursamadan sertçe geriye itiyordu Hana'yı. Evden çıktıklarına Hana hala heyecanlı bir şekilde konuşuyordu ve Nana ise esnemekle meşguldü. Kusa-Chou binasına kadar gelmişlerdi. Durum aynıydı. ''Hana. Sesini. Kes.'' demesiyle kardeşinin susması bir olmuştu. Kusa-Chou binasına direkt daldılar. Nezaketten biraz yoksundu ikiside. En çok Nana yoksundu. Çok pis yoksundu Nana. Hiç yani nezaket falan yoktu. Kollarını bağladı ve küçük kardeşinin konuşmasını beklemeye başladı. Dediğim gibi. Kesinlikle gerekmediği sürece ya da karşısındaki bir yakını değilse konuşmamaya özen gösterirdi.
O gün Nanase kız kardeşi ile muhattap olarak kendini yoramazdı. O gün Kusa-Chou binasına gidip abla kardeş bir göreve çıkacaklardı. Bu yüzden Hana kendine her yaklaştığında elini yüzüne bastırıp, umursamadan sertçe geriye itiyordu Hana'yı. Evden çıktıklarına Hana hala heyecanlı bir şekilde konuşuyordu ve Nana ise esnemekle meşguldü. Kusa-Chou binasına kadar gelmişlerdi. Durum aynıydı. ''Hana. Sesini. Kes.'' demesiyle kardeşinin susması bir olmuştu. Kusa-Chou binasına direkt daldılar. Nezaketten biraz yoksundu ikiside. En çok Nana yoksundu. Çok pis yoksundu Nana. Hiç yani nezaket falan yoktu. Kollarını bağladı ve küçük kardeşinin konuşmasını beklemeye başladı. Dediğim gibi. Kesinlikle gerekmediği sürece ya da karşısındaki bir yakını değilse konuşmamaya özen gösterirdi.