gönderen GM - Naruto tarih 12 Eyl 2014, 20:27
Üç büyük tepeden biri olan tepelerden doğuya düşeninin tam arkasından doğmakta olan Güneş Kusagakure’ye has, ancak Kusagakureliler için rutin olacak bir günü müjdeliyor. Sabahın o mahmur serinliği henüz kendini kaybetmemişken, Kusagakureli birçok kişi yorganlarına iyice sarılmış uyumakta. Hafif esen rüzgar ağaçların yapraklarına değerken hoş bir hışırtı çıkarmakta, ne var ki Kusagakure için en tehlikeli rüzgarlardan biri de bu tür rüzgarlar. Soğuk esen bu tip rüzgarlar önlemini almayanlar için doğrudan bir hastalanma sebebi oluşturmakta. Zaten bu yüzden Kusagakure’de çoğu kişi camlarını açmadan uyur ve pike gibi ince örtünme eşyaları yerine yorganları tercih eder.
Güneş ile rüzgarın oluşturduğu bu derin kombinasyon diğer insanların için bir Cennet imgesi , Kusagakureliler için ise günün en saf hali olduğunu söylemek de mümkün. Genellikle boş sokakların varlığı ile şenlenen bu havaya eşlik eden bir diğer şey ise taze ekmek kokusu. Her ne kadar klasik bir yaşam tarzı seçilmiş olsa da Kusagakure’de de bazı insanlar kahvaltılarında bir dilim de olsa ekmek yemeyi adet edinmişlerdir. Bu sebeple de köyün bu anlamdaki tek fırının çalışmaya başladığı bu saatlerde ekmek kokusu rüzgarla birlikte adeta tüm köye yayılır.
Havanın bu dinginliği sayesinde kolay kolay uyku problemi çekmeyen halk, erken saatlerde uyansa da evlerinden kahvaltılarını etmeden çıkmamaya özen gösterirler. Topluca yenen yemekler Kusagakure’de ayrı bir öneme sahiptir. Ancak yine de tek tük de olsa bazı insanlar dükkanlarını açmak için sokaklara çıkar. Fakat bir öğle vakti ile kıyaslandığında, şu anda sokakta insanların gerçek anlamda olmadığını söylemek bile mümkündür. İşte böyle bir sabahtı olayların başladığı sabah da. Güneş’in ilk ışıkları, serin bir rüzgar, dağılan ekmek kokusu ve birkaç insan…
Hızlı bir biçimde size bildirilen olay yerine doğru ilerlemektesiniz. Olayın erken saatte olmasının bir avantajı olarak çatıları rahatça kullanabiliyorsunuz. Olayın öğle saatlerine denk geldiği düşünülürse, çatılarda yer alan kafelerdeki insanların size bir hayli ayak bağı olacağı ortada. Bu yüzden de ilerlemeniz normalden birkaç kat daha hızlı olabiliyor bu sayede. Başlarda rüzgarın hışırtısı ile şenlendirdiğiniz kulaklarınız ilerlemeye devam ettikçe ufak insan seslerine bırakıyor kendini. Daha sonra ise ufak bağırışlar geliyor kulağınıza. Köy meydanında tamamen tek katlı binaların olması, sizin olaylar az da olsa tepeden bakmanızı sağlıyor. Bu açıdan baktığınızda ise, bir kadını sol kolu ile boğazından sarmalamış, sağ elindeki kunai’yi de kadına dayamış, uzun siyah saçlı bir adam görüyorsunuz. Adamın görebildiğiniz tek şeyi aslında bu oluyor da denebilir, çünkü şu anda tamamen adamın arkasında bulunuyorsunuz. Adam ile aranızda ise Matsuoka-sama bulunuyor. Bunun dışında adamın üstündeki giysiler hemen hemen her Kusagakureli’nin giydiği türden şeyler. Yani kıyafetlerine bakarak adamın fakir veya zengin olduğunu söylemek güç.
Çevreyi biraz daha incelediğinizde etrafta hemen hemen 15 kişi olduğunu görüyorsunuz. Ağırlıklı erkek yetişkinlerin oluşturduğu bu gruptan oldukça fazla ses yükseliyor. Ancak bu yükselen seslerden birbirlerini ayırt edemiyorsunuz ve bu yüzden de söylenenleri tam olarak anlayamıyorsunuz. Fakat görünen bir şey var ki burada bulunan kişiler uzun saçlı adama karşı bir hayli öfkeliler. Bu kişiler adamın etrafını hilal şeklinde sarmış haldeler. Zaten adamın arka yüzü Matsuoka-sama’ya denk geldiği için bu noktaya bir adamın gelmesi de söz konusu değil. Sizin bulunduğunuz alan ise, bir manav dükkanına ait binanın tepesi. Matsuoka-sama ile aranızda yaklaşık 20 metre bulunmakta.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.