Rüzgarın hafif sert esintisinin pencereden yüzüne doğru vuruşuyla uyanmıştı Kyouya o sabaha. Acıkmıştı belliydi. Dolabından biraz kutu ramen alıp yemişti. Tadını pek sevmese de açlığı dindirmeye yarıyordu. Gayet sakin bir şekilde yemekten kalktı ve dışarı çıktı. Bugün yapacağı ilk şey mezarlığı ziyaret etmekti. 1 ay oldu onları ziyaret etmeyeli. Yaklaşık 10 dakikalık bir yürüyüşün ardından Yuumi'nin mezarını gözetlemişti uzaktan. Yakınlaşamıyordu, belkide suçluluk hissiydi. Mezarlığa doğru gelenlerin olduğunu duyunca hemen oradan uzaklaşacaktı. İnsanların onu mezarlıkta görmemesi gerekiyordu. Tek dostu olan Kusagakure'de devriye geziyordu Kyouya. Canı sıkıldığında Otonashi Düzlüklerindeki bir ovaya gidip kafasını dinleyecekti.
Köyün durumu gayet iyi görünüyordu. Gayet sakindi herkes. Kyouya bu durumu gördüğünde Otonashi Düzlüklerine doğru yola çıkmıştı. Elleri koynunda bağlı ve gözleri hafif kısıktı giderken. Etrafa bakınıp insanların mutlu olduğunu görüyordu. Ve sonunda ovaya gelmişti. Çimenlerin arasına uzanmıştı. Temiz havayı içine her çekişinde azda olsa rahatlıyordu elbette. Ve gözlerini kapatmıştı Kyouya.
Çok geçmeden arkalardan bir kaç çimenin arasından bağrışmaların geldiğini duyar. Gözlerini aniden açıp savaş pozisyonuna geçer. Sakince oraya doğru yaklaşıp gözetlerken Kyouya boynuna garip bir iğne yemesiyle beraber bayılır. Neler oluyordu? Kusagakure köyünde bunu yapacak kim olabilirdi?