Hoşgeldiniz.
Izumi'nin çok sevdiği evidir burası. Duvarlar gridir. Ölüm gibi gri. Gökyüzü gibi gri. Olmayan resim yeteneği ile duvarlara bir şeyler çizmiştir bu kişi. Sprey boya, pastel boya ve bazen kurşun kalemi ile, hiç gerek olmayan şeyler, inanmadığı, hatta saçma bulduğu kültlerin işaretleri ile doludur bu ev. Fırtınalarla dolu bir ruhun tasviri de denebilir, dikkatli bakılırsa saçma sapan bir ev de denebilir. Duvarlarda bolca kaba sözcük yazılıdır.
Aslında kaba sözcüklerden hoşlanmaz Izumi. Ama gerekliliğinin farkındadır. Doğru yerde çekilen "siktir'in" gücüne tanık olmayan yoktur aramızda.
Çok da korunaklı olmayan, basit bir kilidi olan ve içeriden kilitlenebilen kapıdan girince solda sizi mutfak karşılar. Evin geneliyle karşılaştırıldığında, en toplu yer orasıdır.
Mutfak miniktir. Tezgahın üstü her zaman boştur, zira güzel bir hatun geldiğinde yer ayarlamak lazımdır, ve yerler her zaman ayarlıdır. Fit vücuduna bakmayın, Izumi çikolataya, bisküviye bayılır. Alttan ikinci çekmecedir onların yeri, ve bunu bütün arkadaşları bilir. Onun üzerindeki çekmecede de sigaraları, sarmalık tütünleri, hatta bazen ot da bulunur ama, sonuçta yasaktır ve pahalıdır. O yüzden ayda bir, arkadaşlarıyla ve sevdiği insanlarla tüketmek için saklamaktadır. Buzdolabı genelde doludur. Garip sebzeler, birkaç meyve, her zaman birkaç elma bulunur içinde.
Beyaz, üç ayaklı bir masa vardır, ve altında üç tane sandalye bulunur. Yıkadığı küllükleri ve tabaklar dizilidir üzerinde. Küçük, ama işe yarar bir masadır. Muhtemelen üzerinde sevişilemez, çünkü kırılabilir.
Mutfaktan çıkınca sağda çıkış kapısı, karşısında ise oturma odası vardır. Aslında salon da denebilir. Ama normal, insanların oturduğu bir eve kıyasla salon denemez. İçerisi çok güzeldir aslında. Kırmızı, pencereden bakan ve sokağı gören bir koltuk vardır. Sağı solu yanmıştır, sigaradan ya da küllerden dolayı. Bitişiğinde bir de masa, bir küllük bulunur. Evin çeşitli yerlerinde küllükler vardır. Sağa sola saçılmıştır bu küllükler adeta. Küllüklerin bulunduğu yerleri dikkatlice incelerseniz, şahsın genelde oturduğu, takıldığı yerleri görebilirdiniz. Koltuğun baktığı pencere, kalın bir sineklikle örtülmüştü. Aslında bu, sinekler girmesin diye değil de, yağmur içeri damlamasın diyeydi. Her ne kadar süper etkili bir şey olmasa da, hem sokağı gösteriyor, hem de parkelerin şişmesini engelliyordu. Koltuğun arkasında, ama odadan içeri girince gözüken bir başka şey de kemandı. Eğer dikkatli biriyseniz, kemanın yanında ya da yakın çevresinde hiç küllük olmadığını görebilirdiniz. Keman tanrıların çalgısıydı, ve herhangi bir kondemnasyonla karşılaşmamalıydı. Bu arada, size ilginç ve güzel bir bilgi vermek de isterim. Keman kelimesinin sonuna sou eklerseniz, kemansou kelimesini elde edersiniz ve bu kelime japoncada Kanayan Kalp çiçeğini karşılayan bir kelime haline bürünür. Bu yüzdendir ki, Izumi o çalgıya keman değil de, kalbim demekten hoşlanır. Kemandan çıkan her bir nota kalbinden gelmektedir çünkü. Ruhunun bir eseridir kemandan çıkan her bir ses, her bir nota. Kalbin birazcık uzağında bir nota sehpası, nota sehpasının bitişiğinde de bolca boş nota kağıdı, kurşun kalem ve bir neşter bulunur. Kalemtıraş yerine neşter kullanmayı geç keşfetmiştir Izumi, kalemi daha güçlü, daha keskin yapardı bu. Bu kalemlerle sadece nota kağıdını değil, duvarlarına da resim çizerdi. Büyük bir sol anahtarı çizmişti mesela Izumi. İçini de siyah, pembe boyayla boyamıştı. Kemana ve koltuğa en uzak köşede de bir kitaplık vardı. Kitaplık ağzına kadar doluydu. Zira okurdu Izumi. Her şeyi okurdu. Şu aralar Yıldızların ötesindeki karanlık kitabını okumaktaydı belli ki, çünkü kalınca bir kitaba ait bir boşluk vardı ve bahsi geçen kitap şu an kırmızı koltuğun üzerindeydi. Soldaki bir masada da içki köşesi bulunmaktaydı. Çeşitli garip içkiler vardı. Viski, vodka, birkaç çeşit bira, birkaç çeşit sake. Biri bugün biterdi muhtemelen az kalmıştı çünkü. Dün ne kadar içtiğini hatırlamıyordu Izumi.
İçki köşesinin yanında mütevazı bir plak koleksiyonu ve bir pikap vardı.
Salondan çıktığınızda solunuzda çıkış kapısı, karşınızda mutfak kapısı ve sağa doğru koridor denemeyecek kadar bi hol vardı. Bu holde bir portmanto vardı. Izumi'nin sevdiği trenchcoat'u, spor ve rugan ayakkabıları, takunyaları, Wakizashi'si Illumi ve Shinobi ekipmanları bulunurdu. Eğer bu koridoru takip ederseniz, solda tuvaleti ve karşıda yatak odasını bulurdunuz. Tuvalet bildiğimiz bir tuvaletti. Bir duş, lavabo, klozet, üç farklı bornoz, küllük, çamaşır makinesi vardı. Karşıdaki odaya girdiğinizde ise sizi, buraya nasıl girdiğini merak etmeye zorlayacak büyüklükte bir yatakla karşılaşırdınız. Çünkü odanın dörtte üçü yataktı. Ve içeride, kralın kendisi vardı. Izumi... Boş günlerinde güneşi görmeden uyumasa da bugün erken yatmış olmalıydı. Saat 15.00 civarıydı ve bu saatlerde uyanık olmaması gerekse de, uyanıktı. Sigara içiyordu. Günün ilk sigarasını keyifle tüttürüyordu. Camlar her zaman olduğu gibi açıktı ve camlardan kablolar, gri gökyüzü gözüküyordu.
Gerindi kral ve gökyüzüne baktı. Nedense güneşli bir gökyüzü beklemişti ama, bulamadığına şaşırmadı da. Yağmur ülkesi burası, ne bekliyordu ki? Doğru, söylemiştim. Güneşli bir gökyüzü beklemişti.
Bugün ne yapacağı hakkında hiçbir fikri yoktu aslında. Hala kedisinin eksikliğini hissediyordu. Sarılıp uyuyabileceği bir kedinin eksikliği, sarılıp uyuyabileceği bir hatunun eksikliğinden çok daha büyüktü. Makyajı yoktu, ve yüzü öyle saf, öyle güzel gözüküyordu ki yattığı yerden. Bir melek gibiydi adeta. Sigaradan dolayı çarşaflarında çabucak söndürüldüğü belli olan lekeler vardı. Elindeki sigarayı güzel yönetmeye o kadar alışmıştı ki, zerre kül dökmeden içebiliyordu artık. Yine de, bazen hatalar olabilirdi. Söndürdü sigarayı Izumi. Saate baktı ardından. Neden baktı ki? Yapacağı hiçbir şey yoktu bugün, ya da bu hafta... Ya da, bu ay... Kalktı kral, ve oturma odasına doğru gitti. En sevdiği dal olan klasik müzik ihtiva eden bir plağı aldı ve pikaba yerleştirdi. İğnesini güzelce oturttu ve çalması için bıraktı. Kırmızı koltuğuna oturdu. Karnı açtı, bu yüzden birinin evine gelip ona biraz kahvaltı getirmesi için dua ederek bir sigara daha yaktı. Dumanın içinde oturmaya başladı...