Akari'yi alıp hızla dışarıya fırlamıştım. Kız oldukça hafif olduğu için hızımdan pek bir şey eksilmemişti. İşin ilginç tarafı beni arkamdan takip eden kimse yoktu. Belli ki bu Maruya ve Obi ismindeki iki manyağın kendilerine özgüveni tamdı ya da güvendikleri bir şey vardı. Bu beni biraz korkuttu doğrusu. Ancak yinede Gin, heriflere girdiyse onu burada yalnız bırakmam istemem. Hem dediğim gibi iki tane suçlunun içini açtığım için beni kimse suçlamaz. Hehehe... Belkide onları öldürmek yerine kollarını birbirine takmalıyım. Evet, evet böylesi daha eğlenceli.
Dışarı çıktığımda ilk olarak kapıyı kapattım ve Akari'yi yere bıraktım. Ardından kapının yanına parşomeni yerleştirdim. Shiruken'i de patlayıcı mühürü bozmadan üzerine sapladım. Böylece şarapnel etkili, patlayıcı tuzağımız hazır olmuştu. Geri doğru çekilip, patlamadan etkilenmeyecek bir mesafeye geldiğimde ise beklemeye koyulmuştum. Gin ya da bir başkası kapıdan kimin çıktığı önemliydi, bu yüzden dikkatli olmalıydım. Tuzağı Gin'in üzerinde kullanmak istemem, onun suratında bir delik açılması her ne kadar heyecanlı dursa da şimdilik olmaz. Kısa süre sonra bir gaz bulutu ve ardından gelen dağıtıcı bir rüzgar beni biraz şaşırtmıştı. İçeride işler biraz karışmış gibi duruyor.
Mavi genetik bozukluğuna gelirsek, bu durum canını epey sıkmış gibi. Ona "Endişelenme senin için savaşmak adına gönderildik. Ölsek bile bundan zevk alacağız.", yalan! Ben hiç zevk almam, hatta senin için ölmem. Bir durum olursa direk seni bırakacağım. Zaten o zaman Gin ölmüş olur ve onun içini açarım. Hem iki tane suçlu varken onun içini benim açtığımı kim düşünür ki? Ardından ise "Hangisi sana aşık?" diye soracağım ve kahkaha eşliğinde beklemeye koyulacağım.