Bakalım... En son, en son birini arıyordum. Niye arıyordum sorusuna cevabım bayağı açıktı. Hatta çok açıktı. Doktor bul demişti birini. Geldiğimi haber ver mi, öyle bir şey demişti. Ben de ne yaptım, elbette birilerini aramaya koyuldum. Sonra buldum da! Evet, yanlış duymadınız buldum. Bulduğum kişi yerden bitme biriydi. Ufaktı, küçüktü. Yaşı da küçüktü. Yani bir çocuktu. Belki de ileri de benden büyük olabilirdi. Büyüklükten kastım, uzun yani. Benim gibi birinden daha büyük olmasına imkan yoktu. Yani öyleydi, ama bu önemli değildi. Önemli mevzular farklı konular. Önemli denilince insan farklı şeyler düşünür. Tabii ben görevdeydim, görev daha önemliydi. O yüzden görev önemliydi. Ama şu da var ki, her insan için çok önemli olan bir şey veya bir şeyler vardır. Benim için annemdi o kişi. Tamam, onunla birlikte ben vardım birde. Kendimi severim, çünkü ben kendimim. O derece de saçma bir cümle oldu. Ama ne demişler haticeye bakma, neticeye bak.
O değil de, şu sıralar abazalığı az biraz bırakmış gibiyim. Hayır, memnun olmadığından değil. Belki bu durumdan memnunumdur da, ama değişmek iyi değil. Olgunlaşıyor muyum ne? Tabii bu düşünce, kız bulsam ona sorgusuz sualsiz atlayacağım gerçeğini de değiştirmiyor. Sanırım yaşadığım olaylar, biraz kendi düşüncelerimi örttü. Kalbim dakikada, normal sayısından 2 ya da 3 tane daha fazla atıyor gibi. Bu biraz da heyecan yaptığımın göstergesi. Niye heyecan yapıyordum? Çünkü hafif bir korkum vardı. Neyden korktuğumu biliyorsunuz, vebadan. Ya bana da bulaşırsa? Ulan o zaman yarağı yedim demektir. Ölmek istemiyorum ben amını sikim. Hem de böyle ücra ve de önemsiz bir yerde. Benim hayallerim var. Hayallerim büyük. Cidden büyük. Kafaya da koydum. Hay amını sikem, yarrağana sokam ya. Neye, yersiz heyecan iyi değildir. Aynı şekil de yersiz korku da öyle. O yüzden nefesimi çektim derince, artık doktorun evine gidebilirim.
Kafamda ikibin türlü şey dönse de, adımlarım normal ve de sağlamdı. Bu adımlarımın beni götürdüğü iskamet olan doktorun eve de varıyordum zaten. Önce kapıyı çalıyordum. Kapıyı açmıyordı. Hani bir an açsana orospu çocuğu diye düşünmedim de değil yani. Birader, işimiz gücümüz var. Neden açmıyorsun kapıyı? Söyler misin? He, bunu bana açıklar mısın? Neyse ki, Kanaye açıyordu. Kanaye, iyi çocuk gibi. Ama suskun. Belki de iyi rolü yapıyordur piç. Benim öyle numaralara karnım bayağı tok. Gerçi iyi rolü yapıp da, kötü çıkan da görmedim. Hep arkadaşlarım niyetlerini belli etmiştir ta ilk baştan. Bir sürü örneği de var yani. Ama onların adını anmaya gerek yok. O değil de, bizim Tatsuya malı köye varmış mıdır? Ne yapıyor acaba? Aptaldı, salaktı falan da seviyorduk be! Kötü çocuktu, ama zihinsel engelliydi ya. Kozmos onu öyle yaratmış, çocuk ne yapsın. Bence akıllı biri olsa, böyle biri de olmazdı. Bu çocuğu döve döve akıllı yapabilir miyim acaba? Gerçi ona vuramam da, pezevenk çok hızlı. Deli hızı var mına koduğumda. Deli gücü de olabilir, ama deli hızı kesinlikle var. Gücünü kullandığını pek görmedim. Ama sürekli koşar. Aptalca bir şekilde koşar. Delidir, ne yapsa yeridir tarzında da koşar. Sanırım aptal ve de deli olduğundan böyle. Neyse ya, siktir ediyorum Tatsuya'yı. Kendime bakayım ben. Başkaları için düşünecek zamanım yok! Sikmişim kozmosu. Kozmosa küfretmek de hoşuma gidiyor. Fırsatını bulunca yapıştırıyorum küfrü. Umarım kozmos bunların öcünü hayli hayli benden çıkarmaz. Çıkarırsa yarrağı yedim demektir. Yarrağı yediğim tescillenmiştir. Hatta belgesi bile hazırdır. Şu şu tarihte, Natsume Kouichi adlı insan, kozmosun yarrağını yiyecektir. Hmm, düşüncesi bile iğrenç. Hatta aklımdan geçirirken, bir anda tüm tüylerim diken diken oldu. Üstüne birde titredim olduğum yerde. Piç kozmos, hain seni.
Neyse, içeri gireyim de kafa dinleyeyim az. O bu değil de, bu doktor niye toparlanıyor ki? Hastayla işi bitti mi piçin? Bence bitmedi. Daha bir sürü kişi var burada doktor. Nereye amın oğlu? Nereye lan? Bu tepkileri içimden geçirdim. Senaryoları hazırladım. Söyleyeceği şeye bağlı yapıştıracaktım herhangi bir senaryoyu. Bir sürü senaryo oluşturup, kafamda onlarla oynamak güzel bir şey. Severim yani. Ama gereğinden fazla yapmaya da gerek yok. Niye gereğinden fazla senaryo yaratayım ki. Her neyse, konuyu kapatayım. Doktor zihnimi okudu galiba. Vay orospu çocuğu! Lan bakma bana öyle. Yani öyle bakıyorsa, tek bir sebebi vardır. İçimden geçenleri duydu. Lan bakma! Heh, gözlüğünü çıkardı. Ama çok ciddi. Fakat ben bu ciddiliğe götümle gülerim. Gülmek bir yana, öksürmeye başladı piç. Hasta mı edeceksin lan bizi? Diablo, sikerim belanı. Adam ol, otur oturduğun yerde. Ben kendimi seviyorum ya. Yapma bunu doktor. Oh, durdu öksürük. Ciğer falan da yok yerde. İyiye işaret bu. Ölmedim, bugün de ölmedim anne. Şimdi bakalım, ne diyecek bu bize. Yavaştan giriyordu, usulca. Sonra duruyordu. Tamamlasana lan şu cümleyi, demeye kalmadan konuşmaya devam ediyordu. Ve konuşmasının bitmesiyle tüylerim diken diken oluyordu. BOM! Kafamda bomba patlıyordu. Üzerime sıcak sular akıyordu. Ne demek lan beni öldürür müsünüz? Lan yarrak kafa bunu yapamayacağımı biliyorsun. Bir açıklama yapmak zorunda bana. Doktor'a: "Ne demek oluyor lan bu? Bak zaten bir şeyler sakladığınız her halinizden belliydi. Bir açıklama bekliyorum. Ben sıradan bir insanım. Ve canımı seviyorum. Çabuk ol, çabuk ol. Yoksa isteklerine hiçbir zaman ulaşamazsın." diyecektim. Sonrasında ağzımdaki nefesi vererek: "Eğer beni açıklamaların ile tatmin edersen, dileğini gerçekleştireceğiz." diyecek ve Kanaye'ye dönüp: "Öyle değil mi?" diyerek bitirecektim.
Şu an var ya... Elim ayağıma girdi. Kalbim dakikada, normal sayısından 20 tane daha fazla atıyor sanırım. O kadar heyecanlandım yani. Biraz da korktum. Evet, ben de korkarım. İnsanım sonuçta. O kadar da mükemmel değiliz ki amına koyayım!