Dövüş tüm heyecanıyla devam ediyordu. Katsuo defansına güvenerek bütün hamlelerden teker teker kaçıyordu. En ufak bir hasar aldığı söylenemezdi. Ne de olsa o ileride bir tanrı olacaktı. Gücünün sonsuz olmasını dilerken daha şimdiden bir yara almak onun için hiç de iyi olmazdı. Dövüşün bitmesine az kalmıştı. Etraftaki insanlar yeni tanrılarının yeteneklerine şahit oluyorlardı. Elinden geleni ardına koymuyordu. Çünkü tüm halkın kendinden haberdar olmasını istiyordu. Herkes ama herkes onu bilecekti. Önünde saygıyla eğilecekti. Şimdi olduğu gibi mal mal dikilmek yerine diz çökecek, gücüne saygı duyacaklardı. Onu takip edecek insanlar, uğruna savaşacak askerleri olacaktı. Bu yolun ilk adımını bugün atmıştı. Etrafında topladığı onlarca insan artık onu tanıyordu. Yolda gezerken onu gören herkes ona bir yabancı muamelesi sergilemeyecek, aksine onu bir kahraman olarak görecekti. Köyü bir hainden barındıran mükemmel bir shinobi. İnsanların aklına kazınmayı istiyordu. Köyün bir efsanesi olacaktı. Katsuo'nun Kudreti hiç de fena olmazdı. Şimdiki gençlerin çocuklarına anlatacağı birisi olmak için çabalıyordu ne de olsa. Hiçbir zaman bir kahramana sahip olmamıştı. Bu yüzden kendisinden sonraki çocukların bir kahramana sahip olmasını istiyordu. Hikayelerle hayat bulan o kahraman ise kendisi olmalıydı. Başaracaktı. Gerekirse çocukların kalbine korku salacak, çocukların daha da cesaretlenmesi için yardım edecekti. Nasıl bir kaderi olduğunu o bile bilmiyordu. Fakat tek bildiği bir şey vardı. Kaderini kendi yazacaktı.
Mükemmel işleyen bir planın ardından gelen acınası bir mağlubiyet bir hayli canını acıtmıştı. Bu planın bitiş noktasıydı fakat böyle biteceğini hiç ummamıştı. Resmen bir böcek gibi kenara savrulmuştu. Rakibinin maruz kaldığı muameleye o da maruz kalmıştı. Etme bulma dünyası diye boşuna dememişler. Uğradığı bu yenilgiden sonra adama tekrar saldırmayı düşünmüştü. Bunun büyük bir yanlış olduğunu biliyordu. Böyle bir yanlışın içinde bulunmanın sonuçlarını daha da iyi biliyordu. Sakinleşmek zorundaydı. Tekniğinin ona sağladığı faydalardan yararlanmaya başladı. Duygularını denize döküyordu. Kan revan içinde olan deniz bir anda kapkara bir hal almıştı. Sanki gün bir anda sona ermiş, gece gelmişti. Gökyüzünü göremiyordu. Hiçbir şeyi göremiyordu fakat suyun içinde olduğunu biliyordu. Anlamıştı ki duygularıydı bu denizin rengini değiştiren. Öldürmek istediğinde kırmızı oluyordu. Nefretini ve öfkesini içine alarak kızıl renge dönüyordu. Fakat siyahın anlamını henüz anlayamamıştı. Belki de anlamak istememişti demeliyim.
Planı ayağa kalktıktan sonra hiç de beklemediği bir hal almıştı. Karşısındaki insan hiç de normal birisi değildi. Onu tanıyordu. O bu köyün başındaki adamdı. Köyün en güçlü shinobisi, Katsuo'nun en büyük düşmanı. Şimdiyse onun karşısında ona rapor vermek, boyun eğmek zorundaydı. Duygularına hakim olmak hiç bu kadar zor olmamıştı. Belki de en büyük sınavını yaşıyordu. Karşısındaki adama dalarsa ölecekti. Hem de planı bu kadar güzel ilerlerken. Derin bir nefes aldı ve son kez duygularından arınmaya çalıştı. Daicho'ya doğru yürürken bir yandan da konuşuyordu. "Bu adam bir böcek. Önce emirlerinizin bulunduğu parşömenleri alıp kaçtı, ardından bana saldırmaya başladı. Bense onu siz gelene kadar oyalayıp suçu gözler önüne serdim. İsterseniz parşömenleri arayıp üstünde bulabilirsiniz. Bana saldırdığına ve sadece kendimi korumak üzere hamleler yaptığıma ise bütün halk şahit." Sözlerinin sonunda sanki halkı da söze katmaya çalışır gibi ellerini avucu göğe bakacak şekilde kaldırmış ve halkı da bu konuşmanın içine davet etmişti. Planı burada son buluyordu. Nasıl bir sonuçla karşılaşacağını sabırsızlıkla beklemekten başka çaresi yoktu. Ne de olsa karşısındaki insan hiç de sıradan sayılmazdı.