Bir görevde de bir bokluk olmasın, adam gibi işimizi bitirelim arkadaş ya. Ne demek "Suna'lılar denetledi."? Sırıtışım yok oldu, kaşlarım çatık bir vaziyette kadını incelemeye başladım. Bir umursamamazlık, bir siklememezlik. Shinobi var lan karşında, adam ol kadın! Şeytan diyor çek restini, "Denetlemeye izin vermedi, gitmiş bir de Suna'lılara raporları vermiş, adi karı!" diye tutanak tutup köye dön. Köy illa ki böyle bir saçmalıkta daha kalabalık bir denetleme ekibi ile yeni bir han görevlisi gönderir buraya. Ama ekmekle oynamak delikanlıya yakışmaz, belli bir derdi var.
O değil de Natsu benden önce çekti resti, yalnız bayağı bir yanlış çekiyor. Bir kere burası bizim ülkeye ait değil ki. Rüzgar ülkesine de ait değil, iki ülkenin sınırı burası. Hem kadın raporları vermiş bir kere, gereksiz yere "Rapor da rapor, ille de rapor, ah canım rapor!" diye üstüne gitmenin pek bir manası yok. Hele hele daha büyük bir sıkıntı oluşturmak? Of anam of, Natsu sen n'apıyon? Niye Tatsuya'yı da işin içine karıştırıyon? Anaşılan Agresif Kiyo out, Kibar, orta yol bulmaya çalışan Kiyo tekrar in.
"Abla siktir et sen onu." manasında kaşlarımı kaldırıp indirerek, kafamı hafifçe sağa sola salladım, Natsu'ya çaktırmamaya çalışarak. Adam gaza geldi iyi mi? İyi değil, bir de gitti en yakın küllüğe kilitlendi manyak gibi, bu gazla sigaraya mı başlayacak nedir? Derin bir nefes alıp konuşmaya başladım. "Şimdi hanımefendi... Yanlış duymadım değil mi? İki gün önce Suna'lılar geldi ve sırf sizi haydutlardan kurtardılar diye onlara rapor verdiniz? Hmmm... Ne yapsak acaba? Ne yapsak diyorum, çünkü sadece işimizi değil, sizin işinizi de düşünmek zorunda hissediyorum. Yaptığınız şeye dair tarafsız bir tutanak tutup, burayı denetlemeden de gidebiliriz elbette, zor kullanarak denetleyecek de değiliz. Ancak öyle yaptığımızda ne olacağını bir düşünelim: Biz köye döneriz, köye durumu açıklayan tutanağımızı verir, paramızı alır evlerimize döneriz. Köy daha sonra daha kalabalık bir ekibi buraya gönderir, onlar da bizim kadar kibar olmaz, işleri de sadece denetlemek olmaz. Ne kadar tarafsız da tutsak tutanağı, kafana göre hareket etmişsin laflarına kanarak. Bu sene onlar denetleyecek olsaydı, bizden de bir haber gelirdi sana bu durumu açıklayan, nitekim denetlemenin bizde olduğunu da biliyordun." Kadının verdiği suyu çantama attım ve konuşmaya devam ettim. Lan amma konuştum be, benim bu kadar konuşmamam lazım. Zorlanıyorum cidden kelimeleri seçerken, hele de salak sivillerle konuşurken. Ota boka alınıyorlar sonra, sikikler.
"Haydutlar diyorsun, öyle bir durumda Suna'lılar değil biz olsaydık etrafta, biz de kurtarırdık seni. Sırf seni kurtardılar diye önüne ilk çıkana vermiş olman saçma geldi doğrusu. Belgeleri yani. Bence senin bir derdin varmış, atara atar gidere gider yapmışsın. Ishi'nin sağladığı şartlardan mı memnun değilsin acaba?" Tabii, kadın sonuçta, ne bileyim maaşından memnun değildir, sular sık kesiliyordur falan, işin içine haydutlardan kurtarmalı senaryo da girince "Ayh yeter yha!" diyerek Suna'lılara vermiştir eriyerek, belgeleri. Hatta abartayım, aha bu sikik Suna'lılar kadının güvenini kazanmak için ortaya fake haydut bile salmıştır. Her şey beklenir bu kum tanesi beyinli göteleklerden. "İstersen, varsa ilk bir şikayetlerini, dertlerini dinleyelim biz senin. Sonra o sikik raporlar olmadan da denetlememizi yapabiliriz. Yapının sağlamlığını falan da daha sonra, köy bir zanaatkar eşliğinde kontrol edebilir." Hah işim gücüm yok sivillerin dertlerini dinliyorum bir de, hay kafamı sikeyim. Ama Natsu öyle konuşunca, kadının yerine bir de kendimi koymayı deneyince, ne bileyim, derdimi anlatmak iyi gelebilirdi sanırım?