Himei'yi takip edip eve girmemizin ardından bizi karşılayan yer kocaman bir salondu.Sade fakat birçok el işçiliğinin birleşimiyle oluşmuş şahane bir tasarımı vardı salonun. Göze hitap ediyordu ama göze batmıyordu.
Böyle şeyler görmek gerçekten güzeldi. Bir de odaya kırmızı renk hakim olmasaydı keşke. Üç yaşındaki bir çocuk, ressamlık ayağına her yere boya sıçratmış gibiydi. Keşke boya yerine kan kullanılmasaydı ama.
Çocuk demişken, oradaki bir koltukta oturan, hayır, oraya oturtulan iki çocuk cesedi. Çocuk cesedi. Çocuk, çocukları neden öldürür bir çılgın? Gerçi böyle bir katliamın sorumlusundan neden çocukları öldürdüğü sorgulanamaz. Ben de sanırım yolun sonunda birilerini öldüreceğim, kan, kan kokusu vücudu dinç tutuyor sonuçta. Bir de bunu misliyle başkasından akıtma isteğinin ruha verdiği huzur var tabii. Akane-san'a çaktırmadan, ağzımdan akan salyayı silmiştim. Üzgünüm, evet, belki etik bir davranış değil ama olmuştu işte.
Çocuk cesetlerini es geçecek olursak bir de sandalyede oturuyormuş gibi oturtulmuş bir ceset var. Bizden biraz büyük gibi. Gırtlağı kesilmiş, haşat etmişler. Muhtemelen savunmasız bir anda öldürülmüş ya da savunmasız bırakılarak öldürülmüş. Öldürülüp sürüklenmiş bir de. İnanılmaz bir soğukkanlılık.
Savunmasız bir anda yakalanması bir yana, savunmasız bırakılması ihtimalinin nereden düşünüldüğüne gelecek olursak, alnındaki Kusagakure alın bandından dolayı diyebiliriz. Aradığımız ninjalardan biri olabilir. Meh, ölecek demiştim zaten bu herifler için. Her neyse.
Hmm. Burada nefes alan bir şeyler varmış, enteresan. Ufak bir kız çocuğu, sanırım flütü de çalan bu kız çocuğu. Tamam, üst üste dizsek yatay halde bile boyunu geçecek kadar cesedin olduğu bir odada flüt çalıyor olabilirsin ama, bardaklar niye lan çılgın! "Tch." çıkmıştı ağzımdan, istemsiz. Trajikomik gelmişti bu olay.
Kız, üstüne başına da boya sıçratmış olduğuna göre, sanırım cinayet gözünün önünde işlenmiş. Kızın yaptığını sanmıyorum ama kız neden bırakılmış? Birisinin gelip ona acıyıp götürmesi için mi? Kızın karşısında oturan Himei, tam olarak bu iş için yaratılmış biri oysa ki!
Tamam, şimdi. Fazla garip geliyor bu iş bana. Cesetler sürükleniyor bir kız çocuğu oraya bırakılıyor. Henge ihtimalini hiç mi düşünmüyorsun Himei? Kamin olayım çarpayım ağzına iki tokat Himei. Eh be Himei.
Akane-san'a dönüp "Kılıcını yerine koyarsan sevinirim Akane-san. Ya da burada kalıp olası bir tehlike anını kollayabilirsin. Ben partiye katılıyorum." diyecektim sessizce, sonrasında kapıyı tıklatacak ve içeriye girecektim.
"Merhaba! Himei, beni arkadaşınla tanıştırmayacak mısın yoksa? Neyse, ben kendim tanışırım. Merhabalar küçük hanımefendi, ben Shizawa Tatane! Rica etsem ve varsa bir bardak çay da ben alabilir miyim? Çok eğlenceli görünüyor da." diyecek, elimi uzatacak ve içtenlikle gülecektim. O da elini uzatırsa, bir hanımefendiye yapılması gerektiği gibi elini nazikçe öpecek ve ardından yavaşça bırakacaktım.
Kız deliyse, ben zır deliyim ulan! Ben ki Sensei delirtmiş, küçük bir kızın sorumluluğunu üstlenip ondan çok daha boktan bir ninja olmuş, Chuunin olur olmaz ilk görevinde takım arkadaşının leşini görmüş, yıllarca bir boklar yemiş, bir intihar görevine katılıp ölememiş adamım!
Atara atar, gidere gider, Kusagakure Chuuniniyiz, çayımız biter!
Bu arada.. Ama, ama, ama görev! Göreviniz var, siz ne biçim shinobilersiniz ulan küçük bir çocuğa tav oldunuz dediğinizi duymaz gibiyim ama sikimde değil, yine de söyleyeyim. Sikeyim görevi de başarıyı da, ben bu kızı kolundan tutup köye götüreceğim. Sorumluluğunu da üstüme alacağım. Hatta şimdiden cümlelerim hazır.
"Dostlarımın göreve devam etmek konusundaki ısrarlarını hiçe sayıp, iç karışıklık çıkarmak pahasına bu kızı buraya getirdim. Başarısızlığın sorumluluğunu üstüme alıyorum, onların herhangi bir suçu yoktur." Hoop, fix kahraman shinobi konuşmasını da çakacağım Kusa-chou'ya. O da diyecek ki "Süper be, oley be benim mega multi muhteşem shinobim Tatane!" Hayır, öyle bir şey demeyecek amına koyim. Diyecek ki, "Ben sana shinobi dedim, sen bana küçük kız getirdin. Siktir git alın bandı ve ekipmanlarını teslim et şuraya da barnak bas defol köyden."
Ben de diyeceğim ki, "Tağam." Amaan, kafamda deli sorular işte. Kim ne bok yerse yesin, kim ne bok derse desin. Ben kesinlikle yolumdan sapmayacağım. Himei zaten baştan tav, çok gerekirse de koz kullanıp, o gün yerin altından, adamın arkasına değil köyün yoluna kaçsam bugün burada olamayacaktın derim olur biter.
Akane-san'ın da yabancı olduğunu biliyorum. Sorun olursa ona da oradan vururum, can damarından alırım kızı. Kafam rahat. Henge ihtimalinin de kafamın bir tarafında olduğunu söylemeliyim ama. Yapacak bir şey yok yani, paranoyak sayılacak biriyim ben. Paranoyağımsı. Meh. Kız umarım kendini tokatlayarak "Vurma baba." demeye başlamaz, valla tırsar basarım tepiği. Yok lan basmam, ebesinin nikahı o kadar da değil.