[Tobio Hinata | Av] Aslan Pençesi

Moderatör: Game Master

Re: [Tobio Hinata | Av] Aslan Pençesi

Mesajgönderen GM - Naruto tarih 20 Şub 2016, 23:23

"Yok yani, tavrından değil de..." Bir an duraksıyor ve başını tekrar iyi yöne sallıyor. "Neyse, önemli değil. Eğer yemek falan istersen otur bir yerlere, birazdan ilgilenirler." Ardından kendi işlerine dönüyor eleman. Resepsiyonun önündeki parşömenleri düzeltiyor ve bir döküman dolduruyor mürekkebe fırçasını daldırıp. Sen ise etrafta, ayakta oyalanıyorsun. Bu sırada, bir kaç dakika sonra, ağır adımlar duyuyorsun merdivenden. Göz ucuyla kafanı oraya çevirdiğinde, siyah cübbenin içerisinde Noguchi'yi görüyorsun. Yakından bakınca herif, cidden iri bir tipleme. Fakat cübbe herifin cüssesini iyi gizliyor. Ayrıca kapüşonu suradının neredeyse tamamını gizleyecek şekilde kapattığından, suradındaki keyifsiz ifadeyi sadece ağzının şeklinden anlayabiliyorsun.

Aranızda bir 10 metre falan var. Eğer herhangi bir tepki vermezsen merdivenlerden inip kervansarayı terkedecek.

Ve kapının önündeki 2 baygın elemanı görecek.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
Kullanıcı avatarı
GM - Naruto
Game Master
Game Master
 
Mesajlar: 2208
Kayıt: 09 Tem 2014, 22:21

Re: [Tobio Hinata | Av] Aslan Pençesi

Mesajgönderen Tobio Hinata tarih 21 Şub 2016, 00:14

Çocuğun verdiği cevap sonrası gülümsemekle yetindim. Ardından etrafıma şöyle bir baktım tekrardan. Derince bir nefes aldım. Çocuk o sırada konuşmasına devam ediyordu. Gidip bir yere oturursam çocuklar benimle ilgilenirmiş. Gerek yoktu o kadar gevşemeye, her an o merdivenlerden inen Gennosuke olabilirdi. O yüzden etrafımda biraz dolanıp, oyalanmak en iyisiydi.

Genelde masaların etrafında dönüp, insanların ne yediğini bakıp, rahatsızlık vermeden uzaklaştım. Bazıları ters tepki verir diye, bakmadan öylece geçip gittiğim bile oldu. Küçük bir çocuk gibi, oyun arkadaşım olmadan masaların etrafında koşuşturuyordum. Ah birde kovalayanım olsa amına koyacaktım herhalde koskoca tüccarların ama o yoktu. Yalnız ve tektim burada. Gerçi çoğu zamandır öyleyim. Yani Bishamon ve Daichi ile uzun zamandır görüşmüyoruz. En son hep beraber kumarhaneye gitmiştik ama genin dönemlerinden beri bir göreve çıkmamıştık. Nasıl desem, benim dört yıllık kayboluşum bunda büyük bir etken olmuştu. Onların arası hâlâ fıkı fıkıydı, gerçi benle tekrardan iletişme girdiklerinden beri aradan yıllar geçmesine rağmen tavırlarımız hiç değişmemişti. Bizim dostluk bağımız güçlüydü, hiç kopmayacak kadar. Birimiz ne yaparsa yapsın diğerimiz onun açığını kapatacak kadar cüretkar olabiliyorduk. Genin yıllarında küçük birer çocuk olmamıza rağmen, her birimiz diğerimiz için çekinmeden öne atlayabiliyordu. Gerçi Bishamon biraz seyrekti ama Daichi için aynı şeyi söyleyebilmem pek mümkün değildi. Çoğu zaman kavga ettiğim bu insanlar, ilginç bir şekilde en iyi arkadaşlarımdı ve şuan yanımda olmalarını fazlasıyla istiyordum.

En son masada, yine bir tüccarın yediklerini incelemek üzereyken, bu işe başlamamın üzerinden bir dakika bile neredeyse geçmemiş ağır bir siluet ve onun adımları merdivenlerde belirdi. Hışımla bakışlarımı o yöne doğru çevirdiğimde, duraksadım. Tüm yaptığım bu saçma işe ara verdim, yutkundum ve gözlerimin fal taşı gibi açılmasını kapüşonumu öne çekerek sakladım. Sonunda elaman ortaya çıkmıştı. İlk gördüğümden çok daha iri gözüküyordu ve cübbesi cüssenin bir kısmını halen saklıyordu. Göründüğünden çok daha yapılı olduğu her halinden belliydi. Bu beni korkutmuyordu. Yapılı olmak, güçlü olmak değildi. Bunu çok zaman önce öğrenmiştim. Daha çok ilgimi çeken, keyifsizliği idi. Toplantı kötü mü geçmişti emin değildim, ağzının şeklinden anladığım kadarıyla keyfi yoktu. Derince bir nefes alıp, avım ile bu kadar yakın temasa bu kadar yakın bir zamanda geçmemi unutmaya çalıştım. Görev Takashi-sensei'nin belirttiği gibi gitmiyordu ama hâlâ yapabileceğim bir şeyler vardı. Aklımdaki planı sürdürmek, şu an en iyisiydi. O yüzden bulunduğum yerden dikkatlice hal ve hareketlerini izlerken, dışarıya çıkıp patakladığım iki adamını görmesine izin verdim. Bundan sonrası Kazama ve sarhoş gençte idi.

Hızlı ve seri adımlarım eşliğinde Gennosuke'nin ardından çıkışa doğru ilerlemeye başlayacaktım. Vereceği tepkiyi daha yakından izlemeyi düşünüyordum. Bir süre Kazama ve sarhoşun ne yapacağını bekleyecektim, eğer iki aptaldan hamle gelmezse geriye tek ben kalıyordum. Umarım olaylar düşündüğüm gibi gelişirdi. Aksi taktirde, yakın temastan sıcak temasa geçmek zorunda kalırdım ve bu Takashi-sensei'nin söylediği gibi aşırı tehlikeliydi. Evet bu adamla dövüşmeyi düşünüyordum ama bu görev sorumluluğumu üzerimden kaldırdıktan sonra olacaktı. Eğer bunu şimdi yaparsam, görevin ağırlı hâlâ üzerimde olacaktı ve yenilirsem sonuçları da bir o kadar ağır olacaktı. Bundan ötürü, tüm dileğim olayların isteğim üzerine gelişmesiydi aksi taktirde, ya herro ya merro deyip kolları sıvamaktan başka şansım kalmıyordu.
Resim
Belki bir aptal, belki bir deliyim; ama her şeyden öte bir manyağım.

Künye
İsim: Tobio Hinata
Yaş: 19
Cinsiyet: Erkek
Element: Katon
Seviye: C-rank
Rütbe: Chuunin
Alım Gücü:4 - Orta-Düşük Gelirli/4
Kullanılabilir GP: 45

Profil
Güç: 9
Çeviklik: 9
Kondisyon: 7
Potansiyel: 3
Varlık: 2
Zeka: 2

Eksiklikler/Özürler
-

Ninjutsu
-

Taijutsu
  • Juudaichi Stili, D Rank
  • Juudaichi Stili, C Rank
  • Juudaichi Stili, B Rank
  • Juudaichi Stili, A Rank

Genjutsu
-

Beceri Listesi
Gözlem x3
Juudachi x2

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Kullanıcı avatarı
Tobio Hinata
 
Mesajlar: 70
Kayıt: 26 Ara 2015, 10:50

Re: [Tobio Hinata | Av] Aslan Pençesi

Mesajgönderen GM - Naruto tarih 21 Şub 2016, 01:13

Etrafta yemek yiyen insanları inceliyorsun beklerken. Bir çoğu standart ramen yerken, daha zengin görünümlüler et ve türevleriyle karnını doyurmakta. Noguchi'nin aşağıya inmesiyle ise bütün lobinin herifin ağır aurasını farkettiğini gözlemliyorsun. Millet göz ucuyla herifi kesiyor, bazıları tedirginlikle, bazıları merakla.

Herif çıkışa ilerliyor ve arkasından sen de temkinlice ilerliyorsun. Sürgülü kapıyı aralıyor ve sokağa adımını atıyor, fakat 2. bir adımı atmıyor. Onun yerine, biri yerde biri de kapının yanında yatan herifleri süzüyor. En azından arkasından süzdüğünü gerüyorsun. Ardından tok bir ses duyuluyor. "Noluyor lan burda?" Hanın içerisindekilerin de tedirgin olduklarını görebiliyorsun. Zira kapı açık kaldığından, kapının önünde baygın olan 2 kişiyi de içeridekiler görmüş durumda. Resepsiyondaki herifin ekstra tedirgin olduğunu görüyorsun.

Bu noktada, kapıya uzaktan Kazama'nın yaklaştığını görüyorsun. "Efendim! Şey..." diye lafa girmeyi deniyor. Suradında bir korku ifadesi var. "Tatava yapma lan! Derdin ne?" diye üsteliyor Noguchi. Kazama ise dediğin gibi söylediklerini tekrarlıyor. "Efendim bu herifleri döven adam doğuya gitti, köy çıkışına doğru. Çok güçlüydü, ikisine de tek attı! Dedi ki bunların ustası gelsin dedi, görürsen söyle dedi..." Noguchi'nin suradını göremiyorsun lâkin memnun olmadığından eminsin. Sen daha bir tepki veremeden, şiddetli bir şekilde Kazama'ya tokat atıyor. Kazama ise 2 metre havada uçup bir yarım metre de yerde sürükleniyor yolun ortasına doğru.

Noguchi ise, sen bir tepki vermeyeceksen, doğuya doğru ilerleyecek.

Bu noktada kervansarayın içerisindeki insanlar ayaklanıp odalarına doğru ilerliyorlar. Resepsiyondaki herif ise kalkıp mutfağa kaçıyor seri adımlarla.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
Kullanıcı avatarı
GM - Naruto
Game Master
Game Master
 
Mesajlar: 2208
Kayıt: 09 Tem 2014, 22:21

Re: [Tobio Hinata | Av] Aslan Pençesi

Mesajgönderen Tobio Hinata tarih 21 Şub 2016, 02:03

Sürgülü kapıyı açıp, dışarıya doğru ilk adımını attıktan sonra ikinci bir adımla devamını getirmeyince, hafiften yutkundum. Sonunda yaptığım hamleler onu etkilemeye başlamış ve yakın temas, gerçekten bu andan itibaren kurulmuştu. Artık görev plan aşamasından çıkmış ve uygulama aşamasına girişmişti. Gennosuke'nin yüzünü göremiyordum ama, yüzündeki şaşkınlığın az çok hissedebiliyordum. Bu iyi bir şey miydi bilmiyorum, zaten keyifsizdi ve keyifsiz bir adamı dahada öfkelendirmek... Daha sonra bu herifle dövüşmeye başladığımda başıma dert açacak gibiydi. Kimi insanı öfke güçsüzleştirirken kimisini ise güçlendirirdi. Gennosuke, güçlüydü. Belki boş bir adamdı kişilik olarak, ama güçlüydü. Merdivenlerden aşağı inerken bunu hissetmiştim. O aura, ürkütücüydü. Aura'nın ağırlığını tek hisseden ben değil, tüccarlarda olmuştu. Kimisi korkuyla bakarken kimisi merakla bakacak kadar cesurdu. Belki bu tip adamları gezgin hayatları boyunca bir çok kez görmüşlerdi. Tüccar hayatını ve diğer dış ülkeleri tam kapsamlı bilmediğimden, Gennosuke'nin seviyesi hakkında fikrim İshi sınırlarını geçemiyordu. Güçlüydü ama nereye kadar? Belki Konaha'nın Gennosuke gibi onlarca adamı vardı. Normal bir sivil, Gennosuke gibi bir herifi her gün görüyordu. Bunlar ihtimali kuvvetli şeylerdi.

Duyduğum tok bir sesle, durdum. Yavaşça tüm yaşam sinyallerimi kapatıp, o süre zarfında nefes dahi almadım. Dikkatli, keskin bir şekilde her an adım atmaya hazır bir yırtıcının ki kadar kusursuz bir duruş aldım. İlk tepkiyi vermişti avcı konumundaki av. Bu bir aslanla ceylanın kapışması değildi. Bu daha çok iki avcıdan birinin ilginç bir şekilde avcıyı av olarak göze kestirmesi kadar tuhaftı. O yüzden bu olayı bu şekilde dile getirmem doğal gelmeliydi göze. Yavaşça, dikkatimi arkadaki hafif bir uğultu çekti. Hanın içerisindeki insanlar, gözlerini bizim tarafa doğru çevirmiş sürgülü kapının arkasında baygın baygın yatan iki elamanı izliyordu. Resepsiyondaki herif ise, diğerlerine nazaran daha bir tedirgindi. Az önceki tedirgin haliyle şuan ki tedirgin hali arasında, dikkate değer bir fark vardı. Bir kaç saniye daha arkamla oyalandıktan sonra, tekrardan önüme döndüm.

Kapıya doğru dönüp, gözlerimi kapının çevresine doğru yaydığımda yavaş ve tedirgin adımlarla Gennosuke'ye yaklaşan Kazama dikkatimi çekti. O kadar ürkek ve narin duruyordu ki Gennosuke'nin karşısında, bir an gözüm diğer sarhoşu aradı ama yoktu ortalıkta. Hâlâ kendine gelememiş olmalıydı ya da yediği tokat kaçıp gitmesi için yeterli olmuştu. Kazama, söze girmeye çalıştı ilk başta ama başarısız oldu. O an hak verdim bu çocuğa, sadık bir şekilde aldığı paranın hakkını vermeye çalışırken, böyle bir canavarın karşısında durmak zordu. Ben bile ilk seferimde konuşabilmekte zorluk çekebilirdim, tabii hazırlıksız bir anımda. Canavar diye hitap ettiğim şerefsizin, Kazama'yı yalpalaması ile kaşlarımı çattım. Kazama'nın yüzündeki korku biraz daha arttı ama bu korku, nihayet söylediklerimi dile getirmesi için ön ayak oldu. Söze cümlelerini kekelemeden girdiğinde, derin bir oh çekmemde bir olmuştu.

Aslında plan bu değildi. Plan, Gennosuke'nin sarhoş ve Kazama'nın kulak misafiri olup, doğuya yönelmesi ile gelişecekti ama şartlar buna ön ayak olmuştu diyebilirim. Zavallı Kazama, kendini feda etmişti. Gennosuke, çocuk konuşmasını bitir bitirmez, benim tepki verme duvarımı saniyesinde aşıp, bir tokat geçirdi. Kazama yediği sertçe tokadın etkisiyle havada bir iki metre savruldu ve yere çakılıp, yerde biraz süründü. Durduğunda en az benim bayıltmış olduğum iki elaman kadar yerde cansız bir şekilde yatıyordu.

İnsanların çoğu telaşla odalarına doğru hızlıca çekilirken, resepsiyondaki elamanın çoktan kaybolduğunu fark ettim. Arkasından sallanan mutfak kapısından mutfağa kaçtığını düşünüyordum. O sırada, Gennosuke harekete geçmek için hazırlanıyordu ki, dikkatimi tekrardan ona çevirip kafamdaki kapüşonu hızla çıkarttım ve kel kafamı gururla gözler önüne serdim. Eğer Gennosuke bu şekilde doğuya yönelirse, işime gelmezdi. Ya çok geçmeden onu takip ettiğimi fark eder ya da bir sonuç elde etmeyince, vazgeçip geri dönerdi. O yüzden sıcak teması, kurmak zorundaydım. "ABİCİM!" Kendimden emin bir ses tonum, bir o kadar da ürkek bir yüz ifadem vardı. Gennosuke'ye hitaben, o harekete geçmeden önce arkasından bağırmıştım. "Senin kıytırık elamanları tekleyen piçin kim olduğunu ve nereye gittiğini biliyorum. Şimdi sen böyle doğuya doğru gitsen, kaybolursun. Eğer benide arkadaş gibi tokatlamayacaksan seni götüreyim, tabii bir şartım var." duraksadım. Yüz ifadesinden verdiği tepkiyi anlamaya çalıştım ve hızlıca onun gerilmiş sinirlerini daha fazla girmeden söze devam ettim: "Beni senin gruba alacaksın. Dövüş konusunda deneyimliyim, boş adam değilim. Seninle takılmama izin vereceksin yani, başka da şartım yok valla. İstiyorsan götüreyim istemiyorsan tokatlamadan bırak gideyim, kurbanın olayım."

İnandırıcı olur muydum olmaz mıydım bilmiyorum ama, olmasını umuyordum. İnanması için beni gruba almasını şart olarak bile koymuştum. Gerçekte onun gruba girmek gibi bir niyetim yoktu elbette. Sadece inandırıcı bir şekilde yalan söylemeye çalışıyordum. Nitekim inanırsa onu götürebildiğim kadar doğu tarafına, uzağa götürecektim. Bir saat, iki saat. Ne zaman sıkılır ve alev almaya başlarsa, onun ardından biraz lafa tutacak ve baam, aslında senin adamları ben dövdüm diyecektim. Eheheh, sonra ya dayak yerdim, ya yine dayak yer ama biraz döverdim, belki çok az dayak yeyip döverdim, belkide yine dayak yer ama KAZANIRDIM!
Resim
Belki bir aptal, belki bir deliyim; ama her şeyden öte bir manyağım.

Künye
İsim: Tobio Hinata
Yaş: 19
Cinsiyet: Erkek
Element: Katon
Seviye: C-rank
Rütbe: Chuunin
Alım Gücü:4 - Orta-Düşük Gelirli/4
Kullanılabilir GP: 45

Profil
Güç: 9
Çeviklik: 9
Kondisyon: 7
Potansiyel: 3
Varlık: 2
Zeka: 2

Eksiklikler/Özürler
-

Ninjutsu
-

Taijutsu
  • Juudaichi Stili, D Rank
  • Juudaichi Stili, C Rank
  • Juudaichi Stili, B Rank
  • Juudaichi Stili, A Rank

Genjutsu
-

Beceri Listesi
Gözlem x3
Juudachi x2

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Kullanıcı avatarı
Tobio Hinata
 
Mesajlar: 70
Kayıt: 26 Ara 2015, 10:50

Re: [Tobio Hinata | Av] Aslan Pençesi

Mesajgönderen GM - Naruto tarih 21 Şub 2016, 02:26

Noguchi, "Abicim!" lafını söylemenle arkasını dönüyor ve seninle göz göze geliyor. Herifin suradını tam anlamıyla işte bu anda görüyorsun. Sinirli bakışları ve sert çehresiyle, gücüyle insanları sindiren bir zorbadan farksız. Kapüşonunu indiriyor ve içeriye doğru bir kaç adım atıyor seni dinlerken. Dağınık, yağlı saçlarından ve kirli sakalından kendine bakım yapmaktan pek hoşlanmadığını çıkarıyorsun. Kırık bir burnu var, fakat yıllar önce iyileşmiş. Fakat burnuna nasıl bir darbe aldıysa, burun köprüsünün şeklinin bozukluğu 10 metre öteden farkediliyor.

Laflarını dinledikten sonra sinirli surat ifadesi, sabırsızlığa dönüşüyor. Yumruklarını sıktığını elleri cübbenin altında kalsa da farkedebiliyorsun. "Düş önüme." Diye homurdanarak bir ses çıkarıyor sadece Noguchi. Ardından bir adım yana çekilerek senin kapıdan çıkmanı beklemeye başlıyor. Uydurduğun teklifini kabul veya red etmişe benzemiyor, sadece ona yol göstermeni "emrediyor" gibi bir tavrı var. Hani, "lafımı dinlemezsen kafanı kırarım" gibi. Veya, "kabul ediyorum, hadi işim gücüm var" da olabilir. Emin değilsin. Bu herifi cidden okuyamıyorsun.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
Kullanıcı avatarı
GM - Naruto
Game Master
Game Master
 
Mesajlar: 2208
Kayıt: 09 Tem 2014, 22:21

Re: [Tobio Hinata | Av] Aslan Pençesi

Mesajgönderen Tobio Hinata tarih 21 Şub 2016, 03:14

Tüm bunları bir çırpıda, oldukça rahat bir şekilde söylediğime hâlâ içten içe inanmıyordum. Galiba bir şeyi kafama koyduğumda, ne olursa olsun yapabilecek bir potansiyel barındırıyorum içimde... Ne ala memleket. İshi'nin kızlarından birini gözüme kestirip, onunla bir gece geçirmeyi kafama koyarsam... Olur galiba. Yani ciddi bir görevin ortasında, Gennosuke gibi bir adamla konuşabilmeyi başarabildiysem İshi'nin güzel bir kızınıda yatağıma atarım herhalde, on dokuz yılın patlamasını yapar, evine gönderirim -hâlâ yaşıyorsa, daha sonra ise bunu becerdim başka bir kız niye olmasın ayağına yine meydana çıkar, birilerini ayartmaya çalışırım. Sonra bir bakmışım, köyün kel porno starı olmuşum. Oh oh, ne hoş! Gerçekte olmak istediğim adam olurum, sonra babamın kemikleri mezarında sızlar, bu şekilde aval aval düşünmeye devam edersem Gennosuke yüzüme bir tane geçirir! Kendime geldim hemen, kafamdaki seksi kadın profilini bir çırpıda dağıtıp, seslenmem ile bir çırpıda bana doğru dönen Gennosuke ile göz göze geldim. Bunun sonucunda ise, ilk defa tüm yüz hatlarını detaylıca görebildim. Kafamda canlandırdığım gibi sinirli bir bakışı vardı. Güldüğü zaman bile kaybolmayacağını hissediyordum. Klasik, zorba tipleri andırıyordu. Kapüşonun indirip, üzerime doğru adımlamaya başladığında istemsizce bir iki adım geri kaçtım. Arkada buluşturduğum ellerimi sıktım, ters bir hamleye karşı kendimi hazırlıklı bir hale getirdim, o sırada bir kez daha gözlemledim karşımdaki bu adamı. Saçları uzunca bir zamandır yıkanmamış olmalı ki, yağlı. İşte kel olmanın avantajları, yağlandığı zaman yıkamak zorunda kaldığın bir saçın olmuyor! Birde kirli sakalı var ki, o bende bu yaşıma kadar hiç çıkmadı. Çıkmasın zaten! Birde onu kesmekle uğraşamazdım.

Barbar bir insanı andırıyordu Gennosuke. Tüm bunları geçip, burun tarafına odaklandığımda ise, içimden bir vay be çekiyordum. Üzerinden bayağı vakit geçmiş bir kırık vardı burnunda. Zamanla iyileşmiş; ama yumruğu atan nasıl geçirmişse, burunda sağlam bir hasar bırakmıştı. Dibine girmesen bile, yeteri kadar yakın bir mesafeden burun köprüsündeki yana kaymayı fark etmek mümkündü. Ya çok zorlu bir dövüş sonrasından kalma bir eserdi bu yumruk ya da vakti zamanında öyle bir dayak yemişti ki, o burun bu hale gelmiş ve kendisi de hırstan bugün bu herif olmuştu. Ben dayak yememiştim ama benim bir babam vardı ve babamın sayesinde bugünlere kadar gelmiştim, yoksa doğuştan gelişmiş olan bu kas yapıp karı kız milletine heba olmuş olurdu. Gerçi bu hoşuma giderdi ama Kami'nin bana bahşettiği bu gücü, boşa harcamak büyük bir günah olurdu. Öldüğüm zaman, babam gibi iyi insanların gittiği yere gitmek istiyordum.

Sabırsızlığını iliklerime kadar hissettiğim o an hem rol gereği hemde gerçektende bir yutkunmam gerektiğini düşünüp, yutkunmuştum. Cübbesinin altında kalan yumruklarını nasıl sıktığını göremesem bile, fark edebiliyordum. O yumruklardan bir tanesinin yüzümde patladığını şöyle bir düşününce hafif bir titreme alıyordu vücudumu ama, çok değil bir kaç saniye sonra geçiyordu. Ben sakinleşmek ile meşgulken, Gennosuke homurdanarak önüne düşmemi istemişti. Ses tonunda emir veren bir adam hissiyatı vardı ya da teklifini kabul ediyorum, çabuk ol dercesine bir tavırda; tam olarak kestiremiyordum. Ki bu başından beri Gennosuke için geçerli olan bir şeydi. Ne kendisin nede tam olarak yaptığı hareketlere, bir anlam katamıyordum. İçi dolu gibi gözüken, boş şeyler yapıyordu. Bu, tehlikeli bir özelliğiydi. Bu yüzden, buna aşırı dikkat etmem gerektiğini düşünüyordum.

Derince bir nefes alıp harekete geçmeden önce Gennosuke'yi tedirginlik ile son kez süzdüm ve: "Bak geçiyom ha, şaplak falan vurmak yok." dedim. Yavaş adımlarımı tam yanından geçene kadar sürdürdüm, yanından geçerken aniden hızlandırıp ellerimi enseme doğru vurmasına karşın siper edip: "Vurma o karıyın amına goyayım vurma!" tarzı sözler çıkarttım ağzımdan, bir aptal olarak bir aptal rolünü ilk deniyordum ve başarısız gözükmüyordum. Gerçekten vuracağından değil, rol gereği bunu yapıyordum. Bir aptal gibi gözüküp, benden şüphelenmemesi için elimden gelen her şeyi yapacaktım. Az önce yaptığım bu harekette dahildi bu çabama.
Resim
Belki bir aptal, belki bir deliyim; ama her şeyden öte bir manyağım.

Künye
İsim: Tobio Hinata
Yaş: 19
Cinsiyet: Erkek
Element: Katon
Seviye: C-rank
Rütbe: Chuunin
Alım Gücü:4 - Orta-Düşük Gelirli/4
Kullanılabilir GP: 45

Profil
Güç: 9
Çeviklik: 9
Kondisyon: 7
Potansiyel: 3
Varlık: 2
Zeka: 2

Eksiklikler/Özürler
-

Ninjutsu
-

Taijutsu
  • Juudaichi Stili, D Rank
  • Juudaichi Stili, C Rank
  • Juudaichi Stili, B Rank
  • Juudaichi Stili, A Rank

Genjutsu
-

Beceri Listesi
Gözlem x3
Juudachi x2

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Kullanıcı avatarı
Tobio Hinata
 
Mesajlar: 70
Kayıt: 26 Ara 2015, 10:50

Re: [Tobio Hinata | Av] Aslan Pençesi

Mesajgönderen GM - Naruto tarih 21 Şub 2016, 07:57

Noguchi salaş davranışlarına karşılık vermiyor ve önüne geçmene izin veriyor. Ardından sokağa çıkıyorsunuz. 2 tane eleman yerde baygın. İlerdeki bir evin verandasının altında yatan uzun saçlı genci görüyorsun. Sizden bir kaç metre ilerde ise yerde baygın yatan Kazama'yı görüyorsun. Herifin yanağı bayağı bir şişmiş; muhtemelen haftalarca o tokadın acısını hissedecek. Fakat rengini belli etmeden yürümeye devam ediyorsun doğuya doğru. Bu sokağı terkediyorsunuz, ardından bir ara sokağa giriyorsunuz, ardından bir caddeye, onu aşıp başka bir sokağa...

Sokaklar boş, zira herkes artık evine çekilmiş durumda. Karanlığın çöktüğü sokakları rüzgarda sallanan loş fenerler aydınlatıyor. Noguchi ise ses etmeden seni takip ediyor, şimdilik oyununu yutmuş gibi. Konuşmuyorsunuz, zira eminsin başka bir şebeklik yaparsan sana saldıracağından. Konuşmasan da sabrının sınırı olduğunun farkındasın.

Aklında bu noktada bir zaman hesabı yapıyorsun. Noguchi gelmesi gereken saatten 45 dakika önce geldi. Senin de 1 saat onu oyalaman gerekiyordu. Bu da totalde 1 saat 45 dakika yapıyor. Noguchi'nin hana girmesiyle bütün olan bu olayları topladığında muhtemelen 15 dakika falan ediyor, o da şu anda 1 saat 30 dakika kadar daha bu herifi oyalaman gerektiği anlamına gelmekte. Noguchi arkanda homurdanarak şimdiden 15 dakika daha zaman harcadın, bu da 1 saat 15 dakika ediyor. Hala eritmen gereken büyük bir zaman dilimi var.

İşte bu bahsettiğim 15 dakikalık sürenin ardından Noguchi konuşuyor; "Bu herifi nerden tanıyorsun? Benimle olan derdi ne?" Derinden gelen tok sesi suradındaki görünüme göre daha sakin. "Ayrıca biraz hızlan, olmam gereken başka yerler var." Bu noktada Noguchi yürüyüş temposunu hızlandırıyor.

Yavaş yavaş köyün sınırına yaklaştığınızı, evlerin kat sayılarının azalmasından anlayabiliyorsun. Birazdan ana caddeye çıkacaksınız ve 5 dakikalık bir yürüyüşün ardından o ana caddeyi takip ederek köyün resmi olarak doğu çıkışına varacaksınız.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
Kullanıcı avatarı
GM - Naruto
Game Master
Game Master
 
Mesajlar: 2208
Kayıt: 09 Tem 2014, 22:21

Re: [Tobio Hinata | Av] Aslan Pençesi

Mesajgönderen Tobio Hinata tarih 21 Şub 2016, 13:29

İçimde beliren rahatlığın neden ötürü aniden ortaya çıktığından tam olarak emin değildim. Kafama yemediğim şaplaktan ötürü mü yoksa bir şekilde, Gennosuke'yi kandırıp doğuya doğru götürebildiğim kadar götürüp, daha sonra Kami ne verdiyse diye dalacak olmamdan mı? Gennosuke bir kaç adım arkamda, ben ise nereye gittiğimi bilmeden önde bir şekilde yürümeye başladığımızda, ilk dikkatimi çeken köşede uyumakta olan sarhoş oluyor. Oysa savaştığım adamların o kadar güçlü olmadığına, yemin edebilirdim. Belki şuan sızıp kalmasında günün yorgunluğu ve içtiği sakelerin de katkısı vardı ama, yinede uyuyup kalmasındaki en büyük etkenin yediği şaplak olması... Tuhaf geliyordu. Aynı adamdan bir yumruk ve bir tanede tekme yemiştim; fakat pekte etkisi olmamıştı. Kazama'ya döndüğümde, içim parçalanıyor ve Gennosuke ile dövüşme fikrinin aklıma nereden geldiğini sorgulamaya başlıyordum. Kazama'nın tokadı yediği yanağı epeyce şişmiş, belki de bir kaç dişi kırılmıştı. O kadarını bulunduğum konumdan görememiştim ama tek bir şeyden emindim, haftalarca bu tokadın acısını çekecek ve bana güzelce bir saydıracak idi. Ki ben hâlâ yaşıyor olursam o zaman, kulağım epeyce bir çınlayacaktı.

Gördüğüm rahatsız edici görüntüye renk vermemek için, bakışlarımı yerde yatan Gennosuke'nin adamlarına çevirdim. Hâlâ baygın baygın yatıyorlardı. Nitekim zaten düşüncem işe yaramış ve renk vermeden, yürümeye devam edebilmiştim. Kervansarayı barındıran sokağı terk edip, başka bir ara sokağa girdiğimizde derince bir nefes aldım. Kafamdaki düşüncelerin, en çok dikkat çekeni işlerin başından beri rast gitmemesi ve bunun böyle şekilde devam edebilme durumuydu. Neredeyse bir saat erken gelen bu herifi, ekstra tutacak olmam en büyük korkuydu içimdeki. Yani, ben dövüşe başladığımda hâlâ onu tutmam gereken büyükçe bir zaman varsa ve bu dövüş elimde patlayıp, bu zaman bitmeden Gennosuke Takashi-Sensei'lerin oraya varırsa iş içten geçmiş olurdu. Oysa, uslu uslu tam zamanında gelseydi bu herif, her şey tıkır tıkır gidecekti ama öyle olmamıştı işte. Sokaklar sakin ve boştu. Sabahın en erken saatlerinden beri barındığım Chibu kasabasının en sakin halleriydi diyebilirim. Karanlık boş sokaklarda, hafifçe esen bir meltemin altında iki tehlikeli adam, bozuyordu bu sakinliği. İnsanlar evinde uyumakla meşgulken, gölgelerin ardında dönen komplo oyunları tüyler ürpertici geliyordu bana. Her bir hamlenin bir sonraki hamleyi etkileyecek olması, küçükken babamın zorla oynattığı o Shogi oyunu gibiydi. Oynamayı hiç sevmezdim ve her zaman kaybederdim, bir an önce bitsede gidip morukla antreman yapma düşüncesi olurdu aklımda; fakat zamanla bir dövüş anında bile, kendimi Shogi tahtasında gibi hissetmeye başladım. Rakibin hamlesi, benim hamlem ve sonuç. Şuan Gennosuke farkında olmasada, Shogi oynuyordu benimle.

O konuşmadıkça konuşma konusunda çekingen bir tavır sergileyecek olmamın tek sebebi, Gennosuke'nin sabır sınırın sonlarına ulaşmış olmamamdı. Biraz sonra yapacağım herhangi bir şebekliğin bedeli herhangi bir yerimde patlayan ağırca bir yumrukla sonuçlanabilirdi. Elbet bugün o yumruğu yiyecektim ama şimdi ve burada değildi, o yüzden susup, yoluma devam etmem en doğrusuydu. Oltaya yakalanmış balığı, kaçmaması için sabırlıca oynatan balıkçı gibi olmam gerekiyordu.

Her bir dakikayı saydığım zaman diliminde, on beş dakika kadar yürümüştük. Bu zaman diliminde, kırk beş dakika kadar erken gelen Gennosuke'yi yarım saat oyalamıştım. Gerçi ben on beş dakika kadar oyalamıştım diğer on beş dakikalık zaman dilimi kendi eseriydi. Toplantı, kervansaraya giriş derken bu kadar bir zaman yemişti bey efendi. Geriye, bu herifi bir saat tutmam gerektiğini düşünecek olursak bir saat on beş dakika kadar bir zaman kalmıştı ki, bu neredeyse epeyce bir zaman demekti. Bundan ötürü hafif bir stres içimi kaplamış ve bu stresi dağıtmak için, ağzımda bir ıslık melodisi çalmaya başlamıştım. Ellerimi ense kısmına götürüp, kaypak ve ciddiyetsiz adımlarımın bir gün böyle bir adama önderlik edeceğini hiç hayal etmiyordum ama şuan vaziyet bunu gösteriyordu. Yani ağzımda bir ıslık, adımlarımda bir ciddiyetsizlik vardı.

Köyün sınırına doğru yaklaşıp, evlerin kat sayısının gettolaşma kavramına uygun bir şekilde azalmaya başladığında, Gennosuke'nin homurdanması dışında tok sesinide duydum. Benle, iletişme geçme kararı almış olmasıyla, öne doğru attığım adımlarımı sürdürürken başımı ona taraf çevirmiş ve sorduğu soruyu şöyle bir kafamda düşünmüştüm. Yüzündeki ürkütücü ifadeye nazaran sesi biraz daha sakin gözüküyordu. Oysa, yalandan bir oyunun içinde olsada adamlarına tek atan bir adamla dövüşmeye götürülüyordu ve belkide bir tuzağın içindeydi. Bu kadar sakin olması, o sıkmaktan hiç bıkmadığı yumruklarına ne kadar güvendiğinin bir kanıtıydı kanımca. Gennosuke adımlarını hızlandırınca, bende onun temposuna uymaya mecbur kaldım. Hızlı hızlı yürümeye başladığımızda, çok sürmeden köyün doğu çıkışına varacağımızdan emindim.

Derince bir nefes aldım. "Valla abicim, öyle şahsi olarak tanışıklığım yok. Eğer Konaha tarafında birazcık bulunduysan, adını duymuşsundur. 'Şeytan' diyorlar bu herife. Yaptığı iş hiç belli olmuyor, bazen köyler adına göreve çıkıyor bazense senin gibi kaçakların peşine düşüyor. Muhtemelen damarına bastığın bir elaman para karşılığında tutmuştur. Gerçi öyle paraya pek bakmıyor diye biliyorum, muhtemelen seninle sik yarıştırmak istiyor." dedim ve duraksayıp şöyle bir etrafıma baktım. "Geçenlerde geldi buraya. İki-üç gündür doğu tarafında, köyün dışında bir yerde konaklıyor. Tek, muhtemelen orada bekliyor seni. Buradan bir buçuk saat kadar uzakta kafadan, hızlanırsak bir saate varırız, koşarsak kırk beş dakika ama koşmayak yolun yarısında durur benim dinlenmemi beklersin, boş değiliz ama o kadar da dolu değiliz şimdi."

Shogi'de başka bir hamle daha yapmıştım. Yavaş ve sakince yaptığım hamleler, babamın hamleleriydi. Küçük bir çocukken genelde benim yaptığım hamleler deneyimsiz ve hızlıca olurdu. Sabırsız bir şekilde saldırıya geçer ve babamın tek bir hamlesi ile, oyun biterdi.
Resim
Belki bir aptal, belki bir deliyim; ama her şeyden öte bir manyağım.

Künye
İsim: Tobio Hinata
Yaş: 19
Cinsiyet: Erkek
Element: Katon
Seviye: C-rank
Rütbe: Chuunin
Alım Gücü:4 - Orta-Düşük Gelirli/4
Kullanılabilir GP: 45

Profil
Güç: 9
Çeviklik: 9
Kondisyon: 7
Potansiyel: 3
Varlık: 2
Zeka: 2

Eksiklikler/Özürler
-

Ninjutsu
-

Taijutsu
  • Juudaichi Stili, D Rank
  • Juudaichi Stili, C Rank
  • Juudaichi Stili, B Rank
  • Juudaichi Stili, A Rank

Genjutsu
-

Beceri Listesi
Gözlem x3
Juudachi x2

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Kullanıcı avatarı
Tobio Hinata
 
Mesajlar: 70
Kayıt: 26 Ara 2015, 10:50

Re: [Tobio Hinata | Av] Aslan Pençesi

Mesajgönderen GM - Naruto tarih 21 Şub 2016, 13:52

Noguchi sessizce sözlerini dinliyor. Arada sırada omzunun üstünden herife ve surat ifadesine bakıyorsun, lâkin her kafanı arkana çevirdiğinde sinirli 2 gözün, senin gözlerinin içine baktığını görüyorsun. Bu üzerindeki stresi arttırıyor. Zaten herifin önünden yürüdüğünden mütevellit üzerinde ayrı bir gerginlik var, fakat her döndüğünde herifin gözlerini yakalıyor olması da ayrı bir sinir telini geriyor.

Ana caddeyi geçip köy çıkışına varmanız sen sözlerini sarfettikten sonra 5 dakikanızı almış oluyor. Bu noktada dikkatini çeken şey ise, çevrede hiç yerleşke shinobisi görmemiş olman. Muhtemelen hepsi saldırı hazırlığında. Köyün son müsatakil evlerini bir çit çevreliyor ve ardından direk bir ova başlıyor. Ufukta hayal meyal ormanlar görülebiliyor, ana cadde yaylana yaylana o ormana doğru ilerliyor. Sağda ve solda ufak tefek tepecikler ve o tepecikleri kaplayan yaylalar var. Çevrede köyün dışarısında bulunan tarlaları ve bu tarlaların sahipleri tarafından ikâmet edilen evleri görebiliyorsun. Gecenin karanlığında camlarından süzülen ışık, gökyüzündeki yıldızlar gibi parıldıyor.

Noguchi, köyün dışına adımını atmıyor. Duraksıyor, ufka doğru bakıyor. Bir süre sessiz kalıyor ve inceliyor. Herife baktığında ise, onu senin peşinde buraya kadar getiren öfkenin yol boyunca sönmüş olduğunu anlayabiliyorsun. Şu anda olayları mantıken tartıp düşünebilecek kadar kafası temiz gibi görünüyor. Ardından arkasını dönüyor ve caddeyi takip ederek köyün içerisine doğru geldiğiniz yönden ilerlemeye başlıyor. "Sen git, adama haber ver. Bu akşam yapacak daha önemli işerim var. Yarın akşam saat 8'de Matsunaga hanına gelsin o herif, artık her kimse. Eğer adamı getirirsen 5000 ryo alırsın."

5000 ryo da az para değil. Eğer öyle bi herif cidden varolsaydı ve yarına kadar vakit problemin olmasaydı, vurgun yapabilirdin.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
Kullanıcı avatarı
GM - Naruto
Game Master
Game Master
 
Mesajlar: 2208
Kayıt: 09 Tem 2014, 22:21

Re: [Tobio Hinata | Av] Aslan Pençesi

Mesajgönderen Tobio Hinata tarih 21 Şub 2016, 14:49

Bir dağın ardından başımı kaldırıp burnundan duman tüten bir ejderhanın gözlerine bakıyormuş gibi hissediyordum her seferinde. Omzumun üzerinden, konuşurken Gennosuke'ye doğru attığım her bir bakış sonrası onun öfkeli gözlerine yakalanmam içten içe ciddi bir rahatsızlığa ulaştırıyordu beni. Bir olur, iki olur veya üç; ama dört raslantı değildir. Sanki adamın doğma amacı benim arkama dönüp ona doğru baktığımda direk gözlerimin içine bakmakmış gibi, her seferinde, her dönüp baktığımda o gözlerin öfkesine yakalanıyordum. Aynı bizim moruğun ürkütücü derecedeki soğuk ve ciddi bakışlarını anımsatıyordu bana. Ne zaman, her an ona doğru baktığımda gözleri ile beni yakalıyordu. Sanki tüm güçlü adamların, ortak yönü buymuş gibiydi. O bakışların altında yatan şey tehlikeli bir hayvanın karanlık ininden, gelecek tehlikeyi her saniye inin girişine diktiği o gözleriyle beklemesi gibiydi. Sanki Gennosuke, bir şekilde zihnimi okumuş ve en zayıf anında onu öldürmek için saldıracağımı öğrenmiş gibiydi. O bakışlarda yatan, aslında ölme korkusuydu. Ne kadar korkusuz olursan ol, babama göre her insanın kalbinin derinliklerinde yatan bir ölme korkusu varmış ve güçlenmiş savaşçılar bunu kabullenerek, güçlerine güç katarlarmış. Gennosuke de öyle miydi acaba? İçinde barındırdığı ölme korkusunu, güçlenmek için mi kullanıyordu.

Düşündüğüm gibi, ana caddeyi arkamızda bırakıp köyün doğu çıkışına varmamız beş dakikamızı alıyordu. Bununla birlikte, Gennosuke'yi oyalamak için bir saat on dakikalık bir süre kalıyordu. Çevreme baktığımda bir shinobi yerleşkesi görememiştim. Kimsecikler yoktu ve bunun sebebinin diğer taraftaki saldırı planıyla ilgili olduğundan emindim. Fazla takılmadan bakışlarımı köyün son müstakil evinin sonrasında gelen ovaya doğru çevirdim. Net bir şekilde göremesemde, şekil ve yapısından anladığım ormanlar ise çabasıydı. Gennosuke ile yapacağım dövüş için, fazlasıyla uygun bir yerdi orası. Ana caddeden ormana doğru giden bir yol vardı. Yolun sağını ve solunu dolduran şeyler küçük küçük tepeler ve o tepeleri kaplayan, tam emeklilik yeri olan yaylalar vardı. Derince bir iç çekip, bakışlarımı çevredeki tarlalara ve onların yanına inşa edilmiş evlere şöyle bir göz ucuyla baktığımda, kafamdaki emeklilik hayatı az çok oluşuyordu. Bir kaç dönüm tarla, güzel bir kadın ve bana benzeyen iki tane çocuk. Bir tane ahır, içinde organik yaşam için gerekli hayvanlar ve güzel, sağlıklı bir hayat. Babama verdiğim sözleri yerine getirdikten sonra, yaşayacağım hayat buydu.

Göklerdeki yıldızlar gibi parıldayan, bazı evlerin camından süzülen ışık; orman tarafından yüzüme doğru esen meltemle güzel bir ahenk, hoş bir hissiyat bırakıyordu içimde. Bir kaç saniye, Gennosuke gibi bir canavarın arkamda olduğunu unutup, derince soluduğum her bir nefesin keyfine varırken, canavarın yanı başımdan geçip, dışarıya doğru attığı bir kaç adımla, dikkatimi yine bu canavarda toplamaya mecbur kalıyordum.

Bir gün, tekrardan buraya gelip doya doya bulunduğum bu konumdan, gecenin bu saati kimse tarafından rahatsız edilmeden izleme hissiyatı ile dolup taşıyordu içim, vay anasını vesselam.

O sırada, aynı benim gibi ufka baktığını fark ettim. Sessizliğinin sebebini düşünürken, benim gibi ortamdaki ahenk durumundan ötürü olmadığını içten içe biliyordum. Sanki daha çok yol boyunca seviye seviye azalan öfkesinden sonra, bu gece yaşadığı tüm olayları kafasında tartmakla meşgul gibiydi. Hafif bir yutkunma sonrası, lanet etmemde bir oldu haliyle. Daha bir saat kadar bir süre varken, Takashi-Sensei'lerin kampa saldırıyı düzenlemediğinden oldukça emindim, eğer şimdi bu herif beni takip eden öfkesini yitirir ve bahsettiği diğer o işleri ile ilgilenmeye başlarsa, işte bu kötü olurdu.

Gennosuke'nin yapacağı hamleyi tahmin etmeye çalışırken, aniden geldiğimiz yöne doğru dönüp ilerlemeye başlaması ile içimden savurmaya başladığım küfürlerle kalbim küt küt atmaya başlıyordu. Ne yapmalıyım, ne yapmalıyım... Koca bir zihnimi kaplayan düşünce, saniyeler içerisinde beynimi yavaş yavaş tüketmeye başlıyordu. Derince soluduğum her bir nefes sonrası, beynim yeni bir küfür türetiyor ve bulunduğum bu duruma, nasıl düştüğümü nerede yanlış hamle yaptığımı kafamda canlandırdığım Shogi tahtasında bulma çalışıyordum; ama nafileydi. Bu hüsranla birlikte, bir an düştüğüm durumu düşünmeye bırakıp, Gennosuke'nin ortaya attığı paranın miktarını şöyle bir düşünüyordum. O kadar fazla paraydı ki, eğer bu iş bir tiyatro oyunundan ötesi olsaydı köşeyi ciddi anlamda dönebilirdim; fakat ne öyle bir zaman söz konusuydu nede bu parayı düşünebilecek kafam vardı şuan. O yüzden hızlıca, para düşüncesini bana yakışmayacak bir derecede bir kenara itip, arkasından tip tip baktığım Gennosuke'yi bir süre süzmekle yetindim sadece. Kafamda, aniden verdiği bu reaksiyonu nasıl idare etmeliyim diye düşünüyordum. Eğer saldırırsam, dövüşün en fazla on dakika olduğunu hesap edersek yenildiğim vakit işler hiç hoş olmazdı, kazanmam zor bir ihtimaldi. O yüzden biraz daha, bu oyunu devam ettirmeyi denemekten başka bir şansım yoktu. Olmazsa, dövüşmekten başka çarem de kalmıyordu. Adeta ipler benim elimdeyken, tek hamleyle hem ipleri eline almış hemde beni köşeye sıkıştırmıştı Gennosuke.

Gennosuke'ye doğru bir adım atıp, bakışlarımı tekrardan saflaştırmamın ardından derince bir nefes aldım. "İyide abicim!" diye seslendim tekrardan. Yüzüme düşünceli bir ifade kondurdum o sırada. "İlk olarak söylediğin miktar iyi hoşta ben bu işe iki sebeple giriştim: Biri senin gruba katılmak diğeri ise sen arkamda olacaksın diye." tekrardan duraksadım, etrafıma baktım. "Şayet ben oraya tek başıma gidersem ölürüm. Zaten, beni yanlış anlama ama o herifin dövüş teklifini reddetme gibi bir durumun yok. Onunla bu gece dövüşmek zorundasın, aksi taktirde pişman olursun. Dinleyeceksen nedeni açıklayayım, dinlemeyeceksen git ama bugün önemli gördüğün o işler yarın seni pişmanlığa sürükleyebilir."

İlk defa, Shogi oynarken bu kadar sabırlı olduğumu anımsadım bir an, şuan normalde yapmam gereken hamle Gennosuke'nin arkasından patlayıcı parşömen sarılı olan bir Kunai fırlatmak olurdu. Sabırsız ve toyca, doğru olan buydu. Bundan emindim.
Resim
Belki bir aptal, belki bir deliyim; ama her şeyden öte bir manyağım.

Künye
İsim: Tobio Hinata
Yaş: 19
Cinsiyet: Erkek
Element: Katon
Seviye: C-rank
Rütbe: Chuunin
Alım Gücü:4 - Orta-Düşük Gelirli/4
Kullanılabilir GP: 45

Profil
Güç: 9
Çeviklik: 9
Kondisyon: 7
Potansiyel: 3
Varlık: 2
Zeka: 2

Eksiklikler/Özürler
-

Ninjutsu
-

Taijutsu
  • Juudaichi Stili, D Rank
  • Juudaichi Stili, C Rank
  • Juudaichi Stili, B Rank
  • Juudaichi Stili, A Rank

Genjutsu
-

Beceri Listesi
Gözlem x3
Juudachi x2

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Kullanıcı avatarı
Tobio Hinata
 
Mesajlar: 70
Kayıt: 26 Ara 2015, 10:50

ÖncekiSonraki

Dön Role Play Arşivleri

Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir

cron