[Kusa] Olay Yeri İlk Müdahale

[Arete Akeno]

Aşağı iner inmez hızlıca adama doğru ilerlemeye başlamıştım. Kavganın gittikçe şiddetlenmesi yüzünden henüz kimse beni fark edememişti. Bunda ufak tefek olmamın ve ağaçlar arasında saklanarak ilerleyişimin de katkısı vardı. Durup ağaçaların arkasına her saklanışım da göz ucuyla adama ve kalabalığa bakıyordum. Henüz benim geldiğimi anlamamış gibiydiler. Fark edilmeden ilerlemem çok önemliydi. Yoksa bu deli adam neler çevirdiğimi anlayabilirdi. Eğer anlarsa geçen bunu seferki gibi bunu anlayışla karşılayacağını hiç sanmıyordum. En kötü ihtimalde kadının boğazını keserdi ve halk onun üstüne çullanırdı. Bu durumda kan gövdeyi götürürdü ve suçluda biz olurduk. Suçlu demişken, şu aptal Jounin de hala ortalarda yoktu. Bence tüm suç onundu. Biraz erken gelmeyi deniyebilirdi mesela.

Kısa bir koşunun ardından sorunsuzca ağacın arkasına varmıştım. Ağacın arkasına vardığımda derince soluklanmıştım. Kısa bir koşu olsa da durumun heyecanı yüzünden kalbim küt küt atıyordu. Birinin hayatı benim ellerimdeydi ve benim kararlarım sonucunda ya kurtulacaktı yada ölecekti. Birinin ölmesi yada yaşamıyla ilgili bir kararın sizin elinizde olması, korkutucu bir şeydi. Oradaki kadının beklemekten başka hiç bir şey yapamıyordu. Kendimi onun yerine koyunca derin bir korku hissetmiştim. Bir olay karşısında hiçbir şey yapamayıp çaresizce beklemek. Ölümden bile beter gibi geliyordu bana.

Soluklanıp sakinleştikten sonra çaktırmadan adama bakmaya başlamıştım. Şuan için rahatsız edici bir durum yok gibiydi ama fazla oyalanmadan bu işi bitirmeliydim. Kalabalık her an kavgaya olan ilgisini kaybedip tekrar bu tarafa odaklanabilirdi. Adamla aramdaki mesafeyi dikkatlice inceledikten sonra hızlı ve sessizce adamın arkasına doğru ilerleyecektim. Buradaki asıl önceliğim sessizlikti. Gerekli mesafeye geldiğimde Muştalarımı da kullanarak sol elimle ensesine sağ elimle de böbreklerine doğru sertçe vuracaktım. Amacım adamı bayıltıp etkisiz hale getirmekti. Eğer boyum adamın ensesine yetişmeye yetmezse belirli bir mesafeden zıplayacaktım.

[Miyahara Miharu]

Miharu, son anda fark ettiği ölümcül güçteki yumruktan kaçtıktan sonra Kaidan'ı aktifleştirerek rakibinden gelen birçok saldırıyı rahatlıkla savuşturmayı amaçlamıştı, ki şu ana kadar da aklındakileri başarmış gibi duruyordu. Ama öte yandan henüz eline Ko'ya saldırabilmek için uygun bir fırsat geçmemişti. Karşısındaki insan yıllarca birlikte göreve çıktığı birisiydi ve Ko'nun, kendisinin yapabileceklerini az çok bildiğini tahmin ediyordu. Ama karşılaşmaya bardağın diğer tarafından bakıldığında aynı durumun Miharu için de geçerli olduğu rahatlıkla yorumlanabilirdi. Aynı Ko'nun kendisi hakkında bir çok şeyi bildiği gibi, Miharu da dev takım arkadaşı hakkında bir çok bilgiye sahipti. Özellikle karşısında düşünerek hareket etmekten çok, kaba kuvveti çözüm yolu bilen birisi olduğunun farkındaydı. Bu yüzden Ko'dan aşırı kompleks hareketler beklemiyordu. Büyük ihtimalle dövüştükleri süre boyunca sıradan yumruklar ile Miharu'yu deneyecek ve kızın yeterince kıvama geldiğini düşündüğünde hamlelerini değiştirerek onu şaşırtmaya çalışacaktı.

Kısa süre sonra kızın düşüncelerindeki doğruluk payı ön plana çıkmıştı zaten. Ko, bir anda dövüşün ritmini değiştirerek Miharu'yu şaşırtmayı amaçlamıştı ama bilmediği şey Miharu'nun da tahmin ettiği kadar kolay lokma olmayacağıydı. Genç kız, rakibinin yaptığı bu hamle karşısında yumruğun geldiği yönün tam ters tarafına -yumruk sağdan geliyorsa sola; soldan geliyorsa sağa doğru- bir hamle yaparak kendisini hedef alan yumruktan sıyrılmayı planlıyordu. Böylece attığı yumruk bir kez daha Miharu'nun kızıl saçlarını havalandırmaktan başka bir işe yaramayan Ko da rakibinin, bir anda yumruğunun etki alanından çıkması ile birlikte dengesini kaybedip birkaç adım öne ilerlemek zorunda kalacaktı. İşte bu tam bu anda da rakibinin yan tarafında kalmayı başaran Miharu, Ko'nun açıkta kalan karnına doğru yan taraftan Gekiha uygulamayı düşünüyordu. Eğer ki hamlesi başarılı olursa Ko'yu düşük bir ihtimalle metrelerce geriye fırlatabilirdi.

Böylesine cüsseli birisine pek fazla zarar verebileceğini düşünmüyordu bu hamle ile ama şu an için jutsuyu uygulayabilmesi bile kendisine büyük bir avantaj sağlayacaktı. Hiç değilse rakibine dengesini kaybettirerek savunmasını kırabileceğini biliyordu. Ayrıca yeniden dikkatini yavaş yavaş rehine olayına veren kalabalık için de bir aksiyon olacaktı bu durum. İkilinin yaptığı bu hamlelerin iki taraftan birisinin hasar alması ile biteceği belliydi. Bu da Akona'ya bir şeyler yapması için biraz daha zaman doğurabilirdi. "Umarım o çocuk biz burada dövüşüp insanların dikkatini üzerimize çekmişken bir şeyler yapmakla meşguldür." diye geçirdi içinden. Dövüş başladığından beri ona göz atma fırsatı olmamıştı ve çocuğun boş boş bekleyip herkes gibi yapılan dövüşü izlemediğine emin olmak için dua etmekten başka bir şey yapamazdı.

[GM - Naruto]

Ko rutin yumruklarından sıyrılıp, farklı bir saldırı şekli deniyor bu kez. "Yarım" yumruk şeklinde nitelendirilebilecek bir hamle için sağ kolunu kullanırken, Oukashou için de chakrasını sağ yumruğuna yönlendirmiş bulunuyor. Buna karşın Miharu sadece yumruktan kaçınmak ve hemen ardından bir saldırı şansı yakalamak niyetinde bulunuyor. Ko'nun yumruğu havada ilerlerken, Miharu kendisini sağa doğru atması gerektiğini düşünüyor. Ancak ne var ki bir açık yakalayıp, ani bir saldırı fikri sebebi ile stilinin getirdiği postürden çıkmak durumunda kalıyor. Bu durum karşısında da ilk yumruktaki kurtulma işini tam olarak başaramıyor. Ko'nun Oukashou yüklü yumruğu Miharu'nun sol omzu ile temas ettiği anda, Miharu sol omzunda ciddi bir acı hissetmeye başlıyor. Öte yandan yumruğun etkisi ile sol omzu merkez, diğer omzu yarı çap olacak şekilde, yani yatay bir şekilde havada bir tur döndükten sonra yere düşüyor ve yerde de yuvarlanarak birkaç metre geriye gidiyor. Kalabalığın hemen önünde duran Miharu yerde bulunuyor ve sol omzuna baskı yapacak hamlelerden uzak durması gerekiyor.

Akeno: Yeteri kadar soluklanmanın ardından kafandaki düşünceleri ortaya dökmek için harekete geçiyorsun, ancak bir sorun var! Ellerinin küçülmesi ile muştalarının tam kavranamamış olduğunu görüyorsun. Fakat yine de şansını denemekten başka seçeneğin kalmıyor ve ilerlemeye devam ediyorsun sessizce. Adamın tam arkasına geldiğinde ise hem böbreğine hem de ensesine vurmaya çalışıyorsun. Ne var ki zaten muştalar sana dengesiz bir vuruş ortamı hazırlarken, aynı zaman boyunun tam olarak adamın ensesine gelmemesi ve senin de bu yumruğu zıplayarak vurma isteğin bir parça sıkıntıya yol açıyor. Biraz zıplayıp iki yumruğunu da adama geçirdiğin anda, adam öne doğru sendeliyor. Tam yere düşecekken de elinde tuttuğu rehineyi salıyor ve tek eli ile yerden destek alarak düşmesini engelliyor. Ancak şu anda bu değil seni şaşırtan... Adam rehineyi bıraktığı anda rehine yere düşüyor ve boynundan akan kanlar yere yayılmaya başlıyor. Kısa bir süre sonra ise rehinenin boynuna saplanmış kunaiyi görüyorsun!

Genel: Akeno'nun hamlesi sonucunda kalabalıktan büyük bir uğultu kopmaya başlıyor. Ko ve Miharu da bu uğultu ile birlikte rehine ve onu tutan adamın olduğu tarafa baktığında gördükleri manzara karşısında şok oluyor. Yerde, boğazına kunai saplanmış bir şekilde yatmakta olan rehine, onun hemen gerisinde yerden destek alarak doğrulmaya çalışan adam ve onun da birkaç metre gerisinde bir çocuk şekline bürünmüş Akeno! Miharu Ko'nun birkaç metre önünde bulunmakta, kafasını çevirmiş bir halde, sırtı rehinenin bulunduğu noktaya bakmakta. Ölü rehine ile arasındaki mesafe de 5 metre civarında.

[Kon Ko]

ŞİMDİ SİKTİM SENİN EBENİ! ULAN AMCIK HOŞAFI BİZ KAVGA EDERKEN, MİLLETİN DİKKATİNİ ÇEKERKEN GİDİP KARIYI MI ÖLDÜRDÜN!? Bu arada biz milletin dikkatini çekerken adamı durdurmaya çalışmak iyi planmış. AMA GİTTİ KARIYI ÖLDÜRDÜ APTAL! Zaferimizi kutlayamadık ulan!

Zaferi de es geçmedik yani. Ehehehe... Benim efsane hareketlerim kızın kafayı allak bullak etti tabi. Yine refleksif olarak kaçtı bir yerlere ama Ko affetmez. Knockout! Öyle bir gömdüm ki omzuna pervane gibi dönerek yere yapıştı. Hadi geçmiş olsun. Ama şimdi daha büyük bir derdimiz var. Çünkü karı öldü. Koduğumun salağı...

Bir anda bütün öfkem yön değiştirip Kaltak Miharu'dan Salak Akeno'ya yöneldi. Ulan bir yumruk oturtup azıcık bir şey stres atmıştım hemen bokunu çıkardın. Senin ağzına da sıçacağım. Sen dur. Önce şu adamı zapt etmek lazım ama.

Ulan kan aktı ya! Bir değişik oldum. Hayır nasıl becerdin anlamadım ki. Düşünce güzel ama uygulamada nasıl bu kadar sıçılabilir ki? Ben bile daha iyi yapardım yeminle. Buna yıkacağız hatayı. Zaten bunun hatası yahu!

Kavga dövüş işini bitirme zamanı geldi. Ben bu Akeno'ya doğru yürümeye başladım. Bu sırada da "Adamı bağla öküz! Bön bön bakma!" dedim. Kanlarla aynı renk saçı olan kevaşenin suratına bile bakmadım. Belki halkımız galeyana gelir de hazır yerdeyken tecavüz falan eder. Hayırlısı... Önce şu arkadaşı bir etkisiz hale getirelim de yine gidip milletin boynuna kunai dayamasın. Bu götlek uğraşa dursun ben de bunun yanına gideceğim. Adam delirir falan. Ulan adama da üzülüyom! Kim bilir ne sorunu vardı!

[Arete Akeno]

Her şey güllük gülistanlık gidiyordu. Gizlice adamın arkasına kadar gelmiştim. Adamın dikkati hala dağınıktı. Bu fırsatı kullanıp sorunsuz bir şekilde adamı etkisiz hale getirebilirdim. Şu iki malda bir biriyle kavga ettiğinden tüm övgü bana kalırdı. Sonra gelsin paralar, plaketler hatta rehin alınan kız öpücük falan kondurur yanağıma. Buradan da bir aşk başlar. Filmlerde olsa olacağı buydu. Ama gerçek hayatta işler maalesef farklı işliyordu.

Adamın arkasından hızlıca koşmuş ve zıplamıştım. Dönüştüğüm kişinin kısa olması sebebiyle boyum adama tam yetişmiyordu. Ellerimin küçüklüğü sebebiyle de muştaları tam tutamıyordum. Belkide adamın dibindeyken '' henge jutsumu '' bozmalıydım. Ama o zamanda fazla vakit kaybettiğim gibi arkasında olduğumu da anlardı. Tam bir kumar oynuyordum şuan. Adamın arkasından zıplayıp vurduğumda adamda öne doğru yalpalamış ve rehineyi bırakmıştı. Adam ileri doğru yalpalarken, düşmemek için yerden destek almıştı. İki tane sert yumruk attığım halde bayılmadığına göre sağlam biri olmalıydı. Belki oda bir Shinobiydi. Rehineye döndüğümde ise ilk olarak boğazından kanlar geldiğini görmüştüm. Kunai filan kesmişti herhalde o yüzden kanıyordur. Daha dikkatli baktığımda ise acı gerçeği görmüştüm. Kunai kadının boynuna saplanmış ve onu öldürmüştü. O sahneyi gördüğümde başımdan sanki kaynar sular dökülmüştü. Bir kaç dakika önce düşündüğüm tüm karamsar şeylerin kat kat fazlasını saniyeler içinde kafamda belirmişti.

Bir an için durup ne yapmam gerektiğini düşünüyordum. Kaçmayı deneyebilirdim yada özür dileyip hatamı telafi etmeyi deneyebilirdim. Tabi bir insanın ölümü nasıl telafi edilebilirdi bilmiyordum. Ama hepsinden öte içimde muazzam bir öfke vardı. Her şey şu salak adamın suçuydu. Eğer baştan anlaşmaya gelseydi bunların hiçbiri olamayacaktı. Ne olursa olsun bunu ona ödetecektim. İlk önce '' Henge no Jutsu'' mu bozacak ve hızla '' Raiton no Yoroi '' tekniğimi yapacaktım. Sonra hızla adamın yanına gelip tüm gücümle suratına bir tekme atmayı deneyecektim. En sonunda ise fırsatım olursa adamı yakasından tutup linç edilmesi için halkın arasına atacaktım.

[Miyahara Miharu]

5 dakika öncesine kadar her şey sorunsuz ilerliyor, sıradan bir günmüş gibi hayatını sürüyordu ama bir kadının rehin alındığının duyulması ile birlikte köy meydanına gitmesi emderilmişti yanına verilen iki kişi ile birlikte. Yapmaları gereken tek şey kendilerinden belki de on kat daha deneyimli bir jounin gelene kadar köy halkını ve suçlu konumundaki kişiyi sakinleştirmeye çalışmaktı. Bir jounin geldiğinde ise onun emirleri doğrultusunda ya görevden çekileceklerdi ya da düzgün bir şekilde planlanmış bir operasyon ile birlikte kadının güvenliğini sağlayacaklardı. Ama bunların hiç biri gerçekleşmemişti. Önce başarısız bir şekilde giriş yapmak zorunda kalmışlardı tanımadığı çocuk yüzünden. Sonra da bir anlık sinir ile söylediği sözler yüzünden köyde tanıdığı iki kişiden biri olan Ko'nun kendisine düşman kesilmesini sağlamıştı. Yaptığı hatalar yüzünden sıradan bir insandan kat kat daha güçlü olan Ko'nun ezici yumruğuna maruz kalmıştı. O anda kararmıştı bütün her yer Miharu için. Hayatında ilk defa böylesine ciddi bir darbe alıyordu ve aldığı darbenin etkisi ile birlikte sol omzunda nefes kesen bir ağrı hissetmeye başlamıştı. Yaklaşık birkaç metre yuvarlanmıştı kalabalığın önüne doğru. Hareket edebilecek gibi duruyordu ama sol omzuna dikkat etmesi gerektiğinin bilincindeydi.

Şimdi ise buraya kurturmak için geldikleri kadının ölümünü izlemek zorunda kalmıştı. İlk defa masum, sivil birisinin öldürüldüğüne şahit olmuştu. Yerde yatan kanlı cesede baktı birkaç saniye. Bunun sorumlularının uzun saçlı adamdan çok kendileri olduğunun bilincindeydi. Gerçekten bu kadar kolay bir görevi nasıl batırabilmeyi başarmışlardı? Bundan sonra neler olacağını düşünmeye başladı sonra da. Büyük ihtimalle üstlerinden bir güzel azar işitecekti. Belki de bir tür ceza ile hayattan daha da soğutulacaktı ama shinobilikten atılmak kadar büyük bir sonuç ile karşılaşacağını sanmıyordu. Öte yandan sarf ettiği karamsar cümlelere Ko ya da Akeno raporlarında yer verirse başının belaya gireceğinden emindi. Diğerleri hakkında düşünmeye başladı sonra da. Ko, bu görevde yapması gereken her şeyi yapmış ve güzel bir performans sergilemişti. Akeno ise görevin içine sıçan kişi olmuştu genel olarak bakıldığında. İlk başta elektrik adama dönüşerek bir anda ortaya atılması zaten başlı başına yanlış bir hareketti. Ama şu an yaptığının yanında hiç bir şeydi az önce yaptığı. Kadının ölümündeki en büyük rolü oynuyordu Akeno. Miharu ve Ko kavga ederek etraftaki herkesin dikkatini üzerine çekmişken daha farklı şeyler yapabilirdi çocuk. Ama o yeteneksizliğini bir kez daha konuşturarak kadının ölümüne sebep olmuştu.

Başını iki yana sallayıp gözlerini birkaç kez açıp kapadıktan sonra içinde kaybolduğu düşünceleri kafasından atmaya çalıştı. Sinirli halka çevirdi bakışlarını ağır hareketlerle. Buradan uzaklaşması gerektiğini fark etti o anda. Zaten ağır bir darbe aldığı için sol kolunu kullanamaz hale gelmişti ve sözleri ile öfkesini kazandığı halkın kendisine zarar vermesini istemiyordu. Halk kontrolden çıkıp olaylara müdahele etmeye kalkışırsa ilk hedeflerinin hemen önlerinde savunmasız yatan Miharu olacağı bir gerçekti. Bu yüzden yattığı yerden olabildiğince hızlı bir şekilde kalkmaya çalıştıktan sonra olay yerinden uzaklaşıp gözden uzak bir yer bulmaya çalışacaktı kendine. Eğer ki güzel bir saklanma yeri bulabilirse oradan olup bitenleri kendisine daha fazla zarar gelmeyeceğini bilerek izleyecekti sadece.

[GM - Naruto]

Herkes büyük bir şok içinde olup bitene anlam vermeye çalışırken, ilk kıvılcım Ko’dan geliyor. Ancak Akeno onu dinlemek yerine Henge no Jutsu’yu bozuyor ve ardından hızla Raiton no Yoroi’yi aktif hale getiriyor. Daha sonra yerinden bir yıldırım gibi fırlayan Akeno, kendisinin bile ne yaptığına, neler olduğuna anlam veremediği adamın suratına sert bir tekme geçiriyor! Yediği darbe ile geriye savrulan adamın ağzından ve burnundan kanlar gelmeye başlarken, Akeno adamı yere düştüğü anda tutuyor ve hızlıca savurarak kalabalığın üstüne fırlatıyor! Kalabalık üstüne gelen adamı fark ettiği anda bir çember gibi açılıyor ve adam yere sertçe düşerken çember de kapanıyor! Kalabalığın içinden bağırışlar yükselmeye başlarken, hepiniz adamın linç edildiğinin farkına varıyorsunuz. Miharu ise hızlı bir şekilde olay yerinden kaçmak için hareketleniyor. Olay yerinden az biraz uzaklaştığında ise, karşısına çıkan Jounin grubu sebebi ile durmak zorunda kalıyor. Sadece saniyeler önce gelmiş olsalardı, tüm bu rezilliğin yaşanmayacağı olay yerine de geri dönmek zorunda kalıyor.

Jouninlerin olay yerine gelmesi ile birlikte, 4 kişilik grup derhal kalabalığı dağıtıyor. Daha sonra içlerinden biri yerde kanlar içinde yatan adamın yanına gidiyor ve kısa bir süre sonra onun ölmüş olduğunu söylüyor. Olay yerindeki iki ceset sebebi ile Jouninler öfkeli bir şekilde ilk müdahale görevindeki sizlere bakıyorlar ve daha sonra olayların açıklamasını almak için iki kişi sizi kenara çekiyor. Hepinizden olayları anlatmasını istiyorlar ve sizler de bu istekleri yerine getirmek zorundasınız.

Kapalı konu

Konu sonlanmıştır. Olayı iki Jounine anlattığınıza ilişkin RPlerinizi yapın, sonrasında ben ödüllerinizi yazacağım.

[Kon Ko]

Lan ne yapıyor bu! Senin gelmişini geçmişini sikeceğim çocuk! Ulan ölen öldü sen hala ne yapıyorsun!? Ya arkadaş sonra neden bu çocuğun ağzı bozuk oluyor. Nasıl olmasın ulan! Şerefsizin yaptığı harekete bak. Attı adamı halkın arasına. Ulan ben böyle bir göt oğlanı görmedim. Kendi suçunu telafi etmek için, sinirlenilmesi gereken kişiyken adamı halkın arasına atarak adamın canını yaktı. Ben bu adamı gebertmeden rahat uyuyamam. Bu arkadaş geberecek o kadar!

Siktir! Aha jouninler de geldi. Adam ölmemiştir lan inşallah. Az önce tüm sinirimi stresimi kızıl orospuya kusmuş olmasaydım bu arkadaşın kafayı betona gömerdim. Şimdi yapmadığım sonra yapmayacağım anlamına gelmez tabi. Ah şu jouninler gelmeseydi... Arete adını yazdım bir kenara. Unutulmayacağının garantisini verebilirim.

Aha, adam ölmüş. Sen de kendini ölü bil bundan sonra Arete efendi. Seni arayıp bulup götüne Kusagakure'nin en yüksek binasını sokacağım. Hatta bu konuda oldukça açık da konuşacağım. İçim rahat olsun bana yeter. Ama önce olan biteni anlatmak, sonra da sadede gelip mesajı vermek gerekir. O yüzden basit bir öksürükle temizleyelim boğazımızı. Ardından da girelim söze.

Burada bir uyarı geçeyim. Buradan sonrası, 63 SITAYLA!

"Hocam öncelikle size birkaç önerim var. İlk önerim gözünüzü seveyim şu köyün ulaşımını, iletişimini geliştirin. Bu ne biçim lojistiktir ki göt kadar köyde meydana 100 yılda varıyorsunuz. Öteki önerim ise bu ikisi gibi aptalları ve shinobiliğe uygun olmayan kişileri shinobi yapmayın. Şu olayları anlatayım siz de bana hak vereceksiniz.

Bu kızıl kafalı göt deliği benim eski takım arkadaşım olur. Bu arada şerefsizin de önde gideniymiş. Öteki aptalı tanımıyordum. Yolda tanıştık. Olay yerine geldiğimizde adamın arkasında bir manavın çatısındaydık. Ben olayları kontrol altına almak için indim aşağı, halka açılmasını söyleyip adamla iletişim kurmaya çalıştım. Tabi bu erkek olan aptal durur mu? Kendisini çin kerhanesine benzettiği bir jutsu açıp adamın arkasına yani Matsuoka-dono'nun arkasına geçti. Aslında çin kerhanesi mor, kırmızı falan olur da bu keko maviydi. Anlayın işte siz. Bir de ses çıkarıyor kuş sesi mi desem alkış sesi mi desem. Millet korktu biraz daha geri kaçtı. Adam da kıllandı tabi. Bağırdı bu adamı evinden aldırın falan diye. Kız olan aptal o sırada ne yapıyordu bilmiyorum ne yalan söyleyeyim. Sonra ben bu erkek olan aptala çıkmasını söyleyip adamla yine iletişim kurmaya çalıştım. Adamın bir derdi vardı herhalde. Kaybedecek bir şeyim yok falan diyordu. Neyse işte, adam bizim de gitmemizi istedi sonradan. Bu erkek olan için özellikle istekte bulundu hatta. Shinobileri de sevmiyordu sanırım adam. Olayın derinine ineceksiniz diye anlatıyorum." Nefesim bitti ulan. Nefes arası! Al, ver, al, ver... ekonomiye can ver. Devam et. "Adamın gazlı gazlı konuşmasıyla halk da bir galeyana geldi. Siz yapmazsanız biz hallederiz falan dediler. Yaptılar da sonuçta. Adam ex. O da bu erkek olanın suçu! Geleceğim hepsine. Baktım adamın dediğini yapsak halk dalacak halkın dediğini yapsak adam kadını kesecek ben halkın damarına basacak bir konuşma yaptım. O bölüm epikti ha. Öhöhöh... İşte sonra halk biraz sakinledi. Ama adam deli, ya gidin ya kızın ölüsünü veririm elinize dedi. Şu ana kadar hep baş aktör bendim, işe yaramayan Arete isimli aptal, etkisiz eleman olan da kızıl kafalıydı. Ben hem artık diyecek bir şeyim olmadığından hem de şunlara da konuşma fırsatı verip bir de onların yollarını görmek istediğimden sustum bu sefer. Dilimi eşek arısı soksaydı da konuşsaydım! Aha bu kızıl kafalı ne kadının yaşamı ne de başkaları umurumda, senin suratını dağıtmak tek istediğim tarzı konuştu. İnsan hayatı bu kadar değersiz mi be! Kan beynime sıçradı arkadaş. Yıllardan sonra bunu duymak öyle bir canımı yaktı ki! Ama benim çözümlerim kesindir. Daldım bu kevaşeye. Mücadele ettik biraz. Sonuçta omzuna bir tane geçirip birkaç metre uçurdum bu orospuyu. Bu sırada çin kerhanesinin orospusu ne yapsa beğenirsin? Küçücük bir sabiye dönüşüp sessizce adama iyice sokulmuş. Etkisiz hale getireyim diye bir de buna yumruk atmış. Ama nasıl bir shinobidir ki yumruk atmayı bile bilmiyor! Bak konuşamıyorum. Hep aynı şeyleri söylemeye başladım. Hep sinirden bunlar. Konuya dönelim, bunun yumruğu adamı sendeletmekten ileri geçemedi. Adam da düşerken kunaiyi kadının boğazına saplamış. Sonra bir de halk kendine saldırmasın diye adamı tekmeleyip halkın arasına attı. ULAN ÖLEN ÖLMÜŞ SEN HALA NEYİN MÜCADELESİNDESİN? Halk da adamı parça pinçik etti tabi. Hop, ne oluyor demeye kalmadan adamı pert etmişler." Olaylar böyle işte. Ama ben kişisel fikirlerimi de sunacağım. Jouninlerden ziyade ötekilerin duyması için tabi. "Böyle ülkeyi siksinler hocam. Şu sıfatına sıçtıklarıma akademi diploması veren hocaların sülalesine fısıldayayım. Hem köyün yoluna, kaldırımına hem de sizin babanızın bacağına sıçayım. Kırk yılda geldiniz. Tulumbacılar sizden hızlı gelir. Bu halka eğitim vereni, daha doğrusu vermeyeni, boka boğayım. Asıl suçlu burada yatarken deli adamı öldürmüşler. Sonuç olarak alayınızın amına koyayım!" Jouninler de duysun ama. Bu ne hacı? Köye saldırsalar açıktayız bildiğin. Bir de sonuca bağlamak lazım. Bağlayalım. "Sonuç olarak bir suç varsa hepimizin suçu. Ben cezamı çekerim. Ama bu Arete gibi itleri de hayatta komam! İtlere de hakaret ettik ama kusura bakmasınlar. Ötekini de bir psikoloğa bir şeye yollayın. Amacı buysa onu da gebertirim ben. HEEYT!"

[Arete Akeno]

Epey sinirlenip adama doğru koşmaya başlamıştım. Adamın az önceki darbelerden kaynaklı şaşkınlığı ve Jutsumdan dolayı artan hızım birleşince sorun yaşamadan adamın yanına gelip sağlam bir tekme atmıştım suratına. Adamın suratı güzel bir şekil almıştı. Sonrasında ise tutup bir güzel halkın arasına atmıştım. Piç herif, fazlasını da hak etmişti. Ama benim aceleciliğim direk bitirmiştim işini. Neyse şu diğer iki maldaki şaşkınlıkta görmeye değerdi. Tabi bunun hemen sonrasında Jouninler ortaya çıkmıştı. Ulan herifler sanki Fizandan geliyor. Tabi bu heriflerde durum karşısında epey şaşırmıştı.

Adamlar yanımıza geldiğinde konuşmaya başlayan Ko olmuştu. Olayı anlatmıştı. Aslında onun dediğinin aynısı diyip geçiştirmek istiyordum ama durumumu düşünce bu beni epey zora sokardı. Ukalalık yapacak bir pozisyonda değildim. Ko konuşmasını bitirdikten sonra ben konuşmaya başlayacaktım:

'' Olayla ilgili bir çağrı aldık ve hemen geldik. Bu ikiliyle de ilk defa o zaman karşılaştım. Kısa süre sonra olay yerine ulaştık. Bir manavın üstünden durumu izlemiştik. Manyağın biri bir kadını rehin almıştı. Fazla düşünmeden yada taktik kurmadan direk olaya atladık. İlk giden Ko sonrada kızıl kafalı kız oldu. Bende durum ciddileşirse arkadan etkisiz hale getirebilmek için Matsumo'nun arkasına doğru koştum. Koşarken daha hızlı koşup, mesafeyi hemen kapatmak için Jashin-sama'nın belası bir jutsu kullandım. İşte refleks ve hızımı geliştiren bir şey. Ama cızırtı gibi bir ses çıkartıyor. Halk benim geldiğimi anladı ve 15 metre kadar geri çekildi. Bir şeyler döndüğünü anlayan adam arkasına döndü ve beni fark etti. Sonra oradan ayrılmak zorunda kaldım. Olay yerinden ayrıldıktan sonra bir süre düşünüp, ufak bir kız aradım. Bulamayınca aklımdakilerden birini düşünüp Henge No Jutsumu yaptım. Ama bu sırada bu iki malın kavga ettiğini gördüm. Ve hemen adamın arkasından tekrar gittim. Ufak tefek olacağımdan bu sefer fark edilmeyeceği mi düşünüyordum. Nitekim düşündüğüm gibi de oldu. Adamın arkasına ensesine ve böbreklerine muştalarımla sertçe vurmak istedim. Böylelikle bayıltabilirdim. Ama adam bayılmak yerine yalpaladı ve düşerken de kadını öldürdü. Bende sinirlenip adamı bir güzel dövdükten sonra halkın arasına attım. '' diyecektim. Yalan söylemenin yada numara yapmanın bir anlamı yoktu. Onlarca kişi olaya tanık olmuştu. Ayrıca iyi bir yalancıda değildim.

[Miyahara Miharu]

Genç kız sol omzundaki acının kendisine engel olmasına izin vermeyip ayağa kalmak için hamle yapmıştı. Hiç kimse, henüz yaşananların şokunu üzerinden atamadığı için kendisine odaklanmış birkaç itici bakış dışında herhangi bir zorlukla karşılaşmamıştı ayağa kalkarken. Sonra da sol omzunu tutarak ağır ağır ilerlemeye başladı insanların arasından birer birer. Umursamıyordu kimse onu. Daha doğrusu olay yerinde çoğu insan, ilk defa birisinin gözlerinin önünde öldürülüşüne tanık olduğu için kurtulamıyordu karşılaştıkları panik duygusundan. Aynısını kendisi de yaşamıştı daha önce. Bu yüzden şu anda bu insanların akıllarında ne tür bir soru işareti olduğunu az çok tahmin edebiliyordu.

Bu sırada etraftaki insanlar gibi genç kız da başını çevirdi işittiği düşük seviyedeki elektrik sesine doğru. Gözlerini ağır ağır sesin kaynağına çevirdiğinde bu manzara ile karşılaşmamış olmayı dilemişti. Zaten işler yeterince zora girmişken bir de Akeno'nun uzun saçlı adama saldırması ile birlikte çok daha büyük bir boyuta ulaşmıştı yaşanan kaos ortamı. Akeno, sert bir şekilde adamın kafasına tekme attığı sırada Miharu'nun izlemekten başka bir şey gelmiyordu elinden. Aslında elinden bir şey geliyor olsaydı bile Akeno'nun karşısına çıkıp ona engel olmak gibi bir niyeti de olmazdı zaten. Sonuçta az önce o adamın suratına vurmak istediğini kendi ağzıyla dile getirmişti.
Aynı şekilde yaptığı jutsunun etkisiyle, hızıyla birlikte kuvveti de bir hayli artan çocuğun uzun saçlı adamı tek bir hamlede kalabalığın arasına fırlatışını izledi. Kendilerine doğru yarı ölü bir beden fırlatılan kalabalık da önce olayın şoku ile biraz bocalasa da aralarından birkaç kişinin kendi öne atması ile birlikte yerdeki adama saldırmıştı.

O andan itibaren anlamıştı genç kız artık yerde darp edilen adamın hayatının sonuna geldiğini. Olaya engel olamazdı bu haliyle. Bu yüzden tekrardan önüne dönerek ilerlemeye başladı gözüne kestirdiği saklanabileceği basit noktaya doğru. Ancak bu sefer de sonunda olay yerine varan jouninlerin müdahalesi ile karşı karşıya kaldı. "Sonunda." diyebildi içinden sadece. Kendileri gibi bu rütbeyi hak etmeyen birkaç basit shinobi bile olay yerine bu kadar kısa sürede intikal edebilmişken kendilerinden belki de on kat daha deneyimli ve hızlı olduğu söylenen jouninlerin olay yerine bu kadar uzun sürede gelmelerine bir anlam veremiyordu. Belki de birkaç saniyenin bile önemli olduğu bu görevde, jouninler biraz daha aceleci davranıp olay yerine daha erken gelebilseydi bunların hiç biri gerçekleşmezdi.

4 Jouninin olay yerine gelmesi ile birlikte Matsuoka'nın gölgelediği meydanda oluşan kalabalık bir anda dağılmıştı adamların birkaç uyarısı ile birlikte. Kendilerinin uzun bir süredir yapamadığı bu hareketi sadece birkaç dakika içinde yapan jouninleri hayranlıkla izlerken kendisine yöneltilen birkaç soru irkildi. Bir başka jounin ondan burada yaşanan olayları ve basit bir rehine olayının nasıl iki ölü ile sonuçlandığını anlatmasını istemişti Miharu'dan. Bir süre zihnindeki kelimeleri bir araya getirmek için düşündükten sonra konuşmaya başladı büyük bir bıkkınlık ile. Konuşmasında artık bitse de gitsek gibi bir hava olduğunu herkes anlayabilirdi.

"Köy meydanında bir rehine olayının gerçekleştiği haberini almam ile birlikte hemen bana emredilen yerde iki ekip arkadaşım ile buluştum. Aslında ilk başta Ko'ya kadını rehin alan kişiyi sakinleştirmesi gerektiğini söylemiştim. O da hemen ortaya attığım öneriyi yerine getirmek için kalabalık ile kurbanın arasına girerek konuşmaya başladı. Böylece iki tarafı da sakinleştirebilirdi. Bu sırada ben de olayı izlediğimiz çatıdan inip olayı izleyip sloganlarla protesto eden halkın arasına karışıp bana burada neler döndüğünü anlatabilecek birisini aramaya başladım. İşte işler tam da bu noktada kötüleşmeye başladı. Akeno denen herif bir anda jutsularından birini aktive edip rehin alan kişiye saldırmaya çalıştı. Aslında kullandığı teknik ses çıkarmamış olsaydı başarılı olabilirdi bu hamlesi ama dediğim gibi aktive ettiği garip jutsu elektriğe benzer bir ses yaydı çocuğun her hareketinde. Bu olay ile birlikte kalabalık da birkaç adım geriye çekilince ben de aynı Ko gibi açıkta kaldım ve bir shinobi olduğum belli oldu.
Bundan sonra gerçekleşen olaylar belli. Akeno, adamın daha fazla sinirlenmemesi için ortalıktan kayboldu. Bense... İnsanların dikkatini üzerime çekip rehine olayının unutulmasını sağlamak için Ko'yu kızdırabileceğim sözler söylemiş olabilirim bu süre içinde. Aslında tek amacım geçen süre içinde kendini unutturan Akeno'ya bir şeyler yapma fırsatı tanımaktı. Her ne kadar ağır bir darbe yemiş olsam bile bunu başardığımı da söyleyebilirim ama Akeno kendisine tanıdığım fırsatı pek iyi kullanamadı..." dedi yaptığı uzun konuşma ile. Anlattığı çoğu şeyi çarpıtmıştı. Pek yalan söylüyor sayılmazdı aslında. Her ne kadar birkaç saniyeliğine kendisine ve mesleğine hakaret edilmesine sinirlenip içindeki bütün öfkeyi dışa vurmuş olsa bile bu sırada Akeno'ya hamle şansı doğurduğu da bir gerçekti. Eğer karşısındaki jouninleri inandırabilirse Ko'nun ve Akeno'nun, kendisi hakkında anlatacağı şeyleri bu şekilde geçiştirebilirdi.