Raijin'e sorduğu sorular gene cevapsız kalmıştı. Aynı görevin başında olduğu gibi gene cevap alamamıştı ondan. Biraz sinirlerini bozuyordu açıkçası bu durum. Birisinin onu takmıyor oluşu kendisini germeye yetiyordu. Raijin-san'dan cevap alamamış halde kahvaltı yapmaya gittiğinde Ko-san'ın da onunla geldiğini görmüştü. Raijin'e kıyasla daha konuşkan ve cana yakındı bu shinobi. Beraber işçilerden biraz uzakta kahvaltılarını ederken aralarında pek muhabbet geçmese de onunla daha yakın olduğunu farkındaydı Kasumikage. Kahvaltılar bitirilip tekrar yola çıkıldığında köprüye çok yakın olduklarının farkındaydı tüm grup...
Köprüye varıldığında herkes köprünün halini görmüş ve nerenin tamir edilmesi gerektiğini anlamıştı. Bunun için işçi olmaya gerek yoktu. Genede Kasumikage tamir işlerinden anlayan birisi değildi ve bu yüzden ne yapacakları hakkında pek fikri yoktu. Geçen gece işçilerle Raijin konuşmuştu ancak ondan da ses seda çıkmıyordu şu durumda. İpleri eline alma vakti gelmişti. En azından kendisi böyle düşünmeye başlamıştı. Çevreye bakınınca işçilerin kullanacağı alet edevatların onlardan önce geldiğini gözlemlemişti. İşçiler malzemelerine doğru ilerlerken sanki hepsi birden Kasumikage ve diğerlerinin gözlerinin içine bakıyordu. Bu adamlardan bi bok olmazdı. Sadece emir bekleyen kullardı resmen bunlar. Gerçi o kadar sallantılı bi köprüde çalışmak zorunda kalacak olsam bende biraz gerilebilirdim. Hele shinobilerin aksine yatay zeminde dengede duramıyorsam...
Yavaşça işçilere doğru yaklaşırken iki elini havaya kaldırmış ve onların ilgisi çekmeye çalışmıştı Kasumikage. ''Ouuii!! İşçi-sanlar! Bi yaklaşın iş bölümünü halledelim.'' Yeteri kadar ilgi çektiğini düşündüğünde ellerini indirmiş, özellikle herkesin malzemelerin yanına gelmesini bekledikten sonra konuşmaya devam etmişti. ''Şimdi dün aranızdan birine dediğim gibi ben bu işlerden pek anlamıyorum. Ancak sizin bu haldeki bi köprüde plansız çalışmanıza gönlüm izin vermedi. Öncelikle her hangi biriniz o an köprüye çıkacaksa beline halat bağlanacak, en az 3 kişi onu tutarken o işi yapacak. Aşağıdaki azgın sulara düşmenizi istemiyorum. Onun dışında her işçi en fazla 15 dakika çalışsın. Böylece ani yorulmaları ve iş gücü azalmalarını engelleriz. Aranızda bi grup hazırlayın ve tur dönerek devam edin. Bunu kendiniz yapabilirsiniz. Son olarak eğer yatay zemine benzer aşırı dengesiz bir yerde tamire ihtiyaç varsa ya bana ya da görev arkadaşlarıma sesleneceksiniz. Biz çakra kontrolümüz sayesinde yatay zeminde ayakta durabiliyoruz. Onları halledebiliriz.''
Konuşması bittiğinde derin bir nefes almıştı durduğu yerde. Zor gelmişti bunca plan. Hele dün o kadar laf etmişken. Genede görevin iyiliği için yapması gerekti. Ellerini birbirine vurarak ''Haydi iş vakti'' dediğinde çoktan işçilerle malzeme arayışına koyulmuştu bile...