Bir tanrının her şeyi bilmesi, görmesi ve duyması gerekmez miydi? Yapacağı her şeyin bir hikmeti olurdu. Ve hikmetinden sual olunmazdı. Çünkü herkes bilirdi ki tanrının attığı her adımın bir nedeni olmalıydı. Katsuo ise bu özellikten bir hayli uzaktaydı. Böyle bir özelliğe yaklaşamıyordu çünkü sahip olduğu beden karşısında bu tamamen elde edilmesi imkansız bir yetenekti. Belki de tanrısal özelliklerinin kısıtlandığı tek nokta burasıydı. Hala insan aklının ötesine geçememişti. Attığı adımları sadece düşünerek ve umarak atıyordu. Bildiği hiçbir şey yoktu. Sadece kendine tanrı diyor ve hayatını böyle yaşıyordu. Belki de kendini öyle görmesi onu daha da özgür kılıyordu. Dünya üzerindeki en özgür insan tanrı değil midir zaten? İstediği an istediği her şeyi yapabilecek güce sahip olan tek kişidir. Katsuo'nun en iyi yaptığı şey buydu belki de. İstediği zaman istediği şeyi yapmayı çok iyi başarıyordu. Fakat istediği şeyi yaparken aynı zamanda evrenin en bilge varlığı olamıyordu. Mesela şimdi olduğu gibi. Bu eve adımını atmıştı. Hiçbir şey bilmiyordu. Ne kapının kilitli olduğunu, ne yaşlı kadının önemini, ne de Shima denen adamın kim olduğunu. Kapının önünde, kolunda kan lekeleriyle salakça bir vaziyette kızın karşısına çıkmıştı.
Aslında işler aklındaki gibi gitse daha iyi hissedebilirdi. Şuanki durumu pek de hoş sayılmazdı ne de olsa. Kızdan kaçmaya çalışırken kızın önünde salak bir pozisyonda yakalanmak ve üstüne üstlük daha olanları anlatamadan kızın onu suçlaması hiç de tanrıya yaraşır bir şey değildi. Bütün bunlara rağmen yaşadığı her şeyi bir anda görmezden geldi Katsuo. Çünkü kızın söyledikleri önemli olabilirdi. Yaşlı kadının ağzından çıkan kelimelerin ne demek olduğunu açıklayabilecek tek insan karşısındaydı. Bu yüzden yavaş adımlarla kıza yaklaşırken kıza "Evet, öldürdüm. Çünkü ölmek istiyordu. Beni buraya kimse göndermedi. Gönderemez. Ben sadece istediğim için buradayım. Şimdi bana her şeyi anlat." diyecekti. Kızla arasındaki mesafe 4-5 metre olduğundaysa durup kızı dinlemeye başlayacaktı. Karşısındaki insanın nasıl bir ruh hali içinde olduğunu çözememişti. Bu yüzden yavaş adımlarını atarken bir yandan da temkinli olacaktı. Yaşlı kadının intikamını almaması için hiçbir neden yok gibi gözüküyordu.