Sevginin Doğuşu

Moderatör: Game Master

Re: Sevginin Doğuşu

Mesajgönderen Izumi Katsuo tarih 27 Eki 2014, 16:52

Bir tanrının her şeyi bilmesi, görmesi ve duyması gerekmez miydi? Yapacağı her şeyin bir hikmeti olurdu. Ve hikmetinden sual olunmazdı. Çünkü herkes bilirdi ki tanrının attığı her adımın bir nedeni olmalıydı. Katsuo ise bu özellikten bir hayli uzaktaydı. Böyle bir özelliğe yaklaşamıyordu çünkü sahip olduğu beden karşısında bu tamamen elde edilmesi imkansız bir yetenekti. Belki de tanrısal özelliklerinin kısıtlandığı tek nokta burasıydı. Hala insan aklının ötesine geçememişti. Attığı adımları sadece düşünerek ve umarak atıyordu. Bildiği hiçbir şey yoktu. Sadece kendine tanrı diyor ve hayatını böyle yaşıyordu. Belki de kendini öyle görmesi onu daha da özgür kılıyordu. Dünya üzerindeki en özgür insan tanrı değil midir zaten? İstediği an istediği her şeyi yapabilecek güce sahip olan tek kişidir. Katsuo'nun en iyi yaptığı şey buydu belki de. İstediği zaman istediği şeyi yapmayı çok iyi başarıyordu. Fakat istediği şeyi yaparken aynı zamanda evrenin en bilge varlığı olamıyordu. Mesela şimdi olduğu gibi. Bu eve adımını atmıştı. Hiçbir şey bilmiyordu. Ne kapının kilitli olduğunu, ne yaşlı kadının önemini, ne de Shima denen adamın kim olduğunu. Kapının önünde, kolunda kan lekeleriyle salakça bir vaziyette kızın karşısına çıkmıştı.

Aslında işler aklındaki gibi gitse daha iyi hissedebilirdi. Şuanki durumu pek de hoş sayılmazdı ne de olsa. Kızdan kaçmaya çalışırken kızın önünde salak bir pozisyonda yakalanmak ve üstüne üstlük daha olanları anlatamadan kızın onu suçlaması hiç de tanrıya yaraşır bir şey değildi. Bütün bunlara rağmen yaşadığı her şeyi bir anda görmezden geldi Katsuo. Çünkü kızın söyledikleri önemli olabilirdi. Yaşlı kadının ağzından çıkan kelimelerin ne demek olduğunu açıklayabilecek tek insan karşısındaydı. Bu yüzden yavaş adımlarla kıza yaklaşırken kıza "Evet, öldürdüm. Çünkü ölmek istiyordu. Beni buraya kimse göndermedi. Gönderemez. Ben sadece istediğim için buradayım. Şimdi bana her şeyi anlat." diyecekti. Kızla arasındaki mesafe 4-5 metre olduğundaysa durup kızı dinlemeye başlayacaktı. Karşısındaki insanın nasıl bir ruh hali içinde olduğunu çözememişti. Bu yüzden yavaş adımlarını atarken bir yandan da temkinli olacaktı. Yaşlı kadının intikamını almaması için hiçbir neden yok gibi gözüküyordu.
Resim

Künye
İsim:Izumi Katsuo
Yaş:21
Cinsiyet:Erkek
Element:Fuuton
Seviye:C-Rank
Rütbe:Chuunin
Alım Gücü:5 - Orta Gelirli/10
Kullanılabilir GP:11

Profil
Güç:5
Çeviklik:5
Kondisyon:5
Potansiyel:5
Varlık:6
Zeka:4

Eksiklikler/Özürler:-


Ninjutsu
Tobikoshi no Jutsu
Furyuu no Jutsu



Taijutsu
Suiseiki Stili, B-Rank
Kaidan, C Rank



Genjutsu


Beceri Listesi
Etkileyici Konuşma 8
Gemmei-dou (D-Rank)



Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
-Herkese verilen shinobi çantası (Tamamı dolu)
Kullanıcı avatarı
Izumi Katsuo
 
Mesajlar: 72
Kayıt: 09 Eyl 2014, 18:43

Re: Sevginin Doğuşu

Mesajgönderen GM - Naruto tarih 28 Eki 2014, 18:43

Kızın çatık kaşları hala senin üzerinde bulunurken, vakit kaybetmenin mantıksızlık olacağını düşünerek konuşmaya başlıyorsun. Konuşmana eşlik eden adımlarını temkinli bir şekilde atıyorsun ve kızdan gelebilecek olası bir saldırıdan kaçınabilmek adına tetikte bekliyorsun. Bu durum konuşmana da yansırken, normalden daha kısık sesli ve yavaş konuştuğunu fark ediyorsun. Bu konuşma tonunun kendine egzotik bir hava kattığının farkına vardığında ise cümlelerin sonlanıyor. Yine emir kipi ile tamamlanan bir cümlenin ardından kız çatık kaşlarını ilk kez harekete geçiriyor. Sol kaşını havaya kaldıran kız sana şüpheli bir şekilde bakmaya devam ederken “Sen kim olduğunu sanıyorsun?” diyor olduğu yerde kıpırdamadan. Bu sözlerin üzerine bir saldırı ihtimali kafanda canlansa da kızdan böyle bir hareket gelmiyor ve “Benimle bu şekilde konuşamazsın ve sana bir şey anlatmak zorunda da değilim. Hele ki sen her şeyin içine güzelce sıçmışken, kalkıp sana neyin ne olduğunu anlatmam.” diyor. Aranızdaki mesafe aynı dururken kız bakışlarını tekrar sertleştiriyor ve “Ama sana her şeyi anlattıracak biri var. Ya benimle tıpış tıpış gelirsin, ya da ayaklarını kırıp eline veririm ve öyle gelirsin. Seçim senin!” diyor. Bu tehditkar sözler ister istemez senin damarına basıyor olsa da, kızın söylediklerinde ne ufak bir blöf görünmüyor. Ancak bu seni durdurmaya yeterli olacak cinsten bir durumda değil. Tam bu esnada sanki kız senin saldırgan havanı sezmiş gibi gözlerini kısıyor ve “Uyarıyım... Benim kılıma zarar gelirse, karşında Aiga Miura-sama’yı bulursun! Hem kadını öldürdüğünü hem de bana zarar verdiğini öğrenirse, eminim seni en ufak hücrene kadar kızartacaktır!” diyor. Bu cümlelerinin ardından kızın yüzünde sinsi bir gülümseme belirirken “Seçimin ne? Kuzu mu olacaksın yoksa kurt taklidi mi yapacaksın?” diye soruyor.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
Kullanıcı avatarı
GM - Naruto
Game Master
Game Master
 
Mesajlar: 2208
Kayıt: 09 Tem 2014, 22:21

Re: Sevginin Doğuşu

Mesajgönderen Izumi Katsuo tarih 29 Eki 2014, 12:16

Tanrının ayak sesleri bütün odada yankılanıyordu. Temkinli ve sakin adımlarıyla kıza doğru yaklaşırken bütün dikkatini toplamıştı. Herhangi bir saldırıda ölüp gitmek istemiyordu. Bu kadar dikkat sesini bile değiştirmişti. Tanrılara yaraşan bir ses oluşmuştu istediklerini söylerken. Ne kadar önemli bir kızla konuştuğunun farkındaydı. Belki de yürüdüğü yolda ona yol gösterebilecek tek insandı. Çaldığı kapı bayırdaki en doğru kapı olmalıydı. Ne de olsa o bir tanrıydı, değil mi? Tanrının yaptığı bütün seçimler doğru yola çıkardı. İçine doğan 3 rakamı bile bunun bir göstergesiydi. İçinde bulunan mucizevi güç sayesinde bunu isteyip yapmıştı. Şimdiyse karşısında belki de istediği her şeyi bilen birisi duruyordu. Tabi bu yolda birisini öldürmek zorunda kalmıştı. Belki de daha fazla ölen insan olacaktı. Ne de olsa yolu henüz tamamlanmamıştı. Yolun sonunu bile göremezken bunu söyleyemezdi. Öldürmekten çekinmiyordu. İnsanlara yaşama hakkını verenin kendisi olduğunu düşünüyordu. Onları öldürmek için hiçbir şey yapmıyorsa yaşamayı hak etmişler demektir. Hele ki bazı insanların asla ölmemesi gerektiğini düşünüyordu. Koruması gereken insanlar vardı. Dünya üzerine gelmiş en kudretli tanrılar bile bazen bunu başaramıyordu. Ne de olsa her zaman her yerde olma gücüne erişen kimse olmamıştı şuana kadar.

Sanmaktan ziyade kim olduğunu biliyordu Katsuo. Kızın sorusuna karşılık suskunluğunu koruyup sözlerini dinlemeye devam edecekti. Fakat o kendisinin tanrı olduğunu sanmıyordu. Bir tanrı olduğunu biliyor, hissediyor ve inanıyordu. Bu inanç tamamen bir saçmalık değildi. Eğer bu eve girmiş ve doğru yolu bulmuşsa içinde ufak da olsa bir tanrı parçacığı olmalıydı. Ve bu parçacık gün geçtikçe çoğalıyor ve bütün bedenine yayılıyordu. Günü geldiğinde bir güneş gibi bütün dünyanın üzerinde belirecek ve ışığıyla bütün insanları aydınlatacaktı.

Kızın sözlerinin tamamını dinledikten sonra kahkaha atmaya başlamıştı. Bir tanrı olduğunu ve yaptığı her şeyin doğru olduğunu biliyordu. Fakat bu kadarını beklemiyordu. Karşısında resmen altın yumurtlayan tavuk vardı ve onu kesmemek için kendini zor tutuyordu. Onu öldürmeden de istediği şeye ulaşabilirdi. Bu yüzden içindeki öldürme arzusunu neşeye çevirip işin zevkine bırakmıştı kendini. Kahkahasını sonlandırdıktan sonra şeytani bir gülümsemeyle kızın gözlerine bakıp "Kim olduğumu sanıyorum? Hayal edemeyeceğin birisi! Bu yüzden kim olduğum kısmını geçiyorum." dedikten sonra kıza daha da yaklaşacaktı. Aralarındaki mesafe birkaç metreye ulaştığında kıza "Bir kurt ya da kuzu olacağımı sanmıyorum. Ben çoktan rolümü buldum. Şimdi ne yapıyoruz biliyor musun? Yemeğimizi yedikten sonra beni Aiga Miura'nın yanına götürüyorsun. Merak etme, ben her şeyi anlatırım. Ayrıca ona zarar verecek en son insan olduğumdan emin olabilirsin. Sadece onun karşısına çıkmak istiyorum." dedikten sonra gözlerini kızın gözlerinden ayırmadan ellerini dikkatlice kızın aldığı yemeğe götürecekti. Eğer yemeği alırsa "Ben Izumi Katsuo. Senin adın ne?" diyecekti yemeği yemek üzere mutfağa geçerken.

Kıza karşı kibar davranmıyordu. Kıza karşı korku beslediği zaten düşünülemezdi bile. Onu sadece küçümsüyordu. Çünkü kız, kendisine değil arkasındaki insanlara güveniyordu. Bu da onu zayıf yapıyordu. Hatta Katsuo kızdan nefret bile ediyordu. Böyle bir insana kim olduğunu ve neler düşündüğünü anlatmakla zaman kaybedemezdi. Sadece istediklerini yapan bir köle olması için çabalamalı ve başarıya ulaşmalıydı. Tek istediği Aiga Miura'nın karşısına geçmeli ve içinden gelen her şeyi ona söylemeliydi. Onun özgürlüğünü tatmak istiyordu. Onun emrinde çalışmaya bile razıydı. Ne de olsa o bir tanrıydı. Emirlere uyacaksa bu sadece tanrının insan taklidi yapması demek olurdu. Kullarının arasına karışıp onları gözlemlemek için mükemmel bir fırsat da denebilir.
Resim

Künye
İsim:Izumi Katsuo
Yaş:21
Cinsiyet:Erkek
Element:Fuuton
Seviye:C-Rank
Rütbe:Chuunin
Alım Gücü:5 - Orta Gelirli/10
Kullanılabilir GP:11

Profil
Güç:5
Çeviklik:5
Kondisyon:5
Potansiyel:5
Varlık:6
Zeka:4

Eksiklikler/Özürler:-


Ninjutsu
Tobikoshi no Jutsu
Furyuu no Jutsu



Taijutsu
Suiseiki Stili, B-Rank
Kaidan, C Rank



Genjutsu


Beceri Listesi
Etkileyici Konuşma 8
Gemmei-dou (D-Rank)



Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
-Herkese verilen shinobi çantası (Tamamı dolu)
Kullanıcı avatarı
Izumi Katsuo
 
Mesajlar: 72
Kayıt: 09 Eyl 2014, 18:43

Re: Sevginin Doğuşu

Mesajgönderen GM - Naruto tarih 30 Eki 2014, 20:15

Kahkahan kızda adeta bir şok etkisi yaratıyor. Az önceki o üstten konuşan tavrın yerini büyüyen göz bebekleri alırken, senin konuşman başlıyor. Her bir kelimeni özenle seçerek yaptığın konuşma kızın hemen önünde sonlanırken, yere uzanıyor ve kızın yere atmış olduğu poşeti alıyorsun. İçini açıp şöyle bir baktığında ise, kurutulmuş et olduğunu görüyorsun. Şimdilik işini görecek bu yiyecek eşliğinde gitmeye hazır hissediyorsun kendini. Yakında Aiga Miura ile tanışacak olmak, belki düşmancıl bir şekilde olacak olsa da, seni heyecanlandırmaya yetiyor. Belki de bir tanrıya yaraşmayacak bu heyecan karşısında gayet insan oluşun, anlamsızlığın içinde saklı bir anlama tekabül ediyor. Ancak kudretin şu an için olgun bir tanrıya yaraşmayacak olduğu için de kendi düşüncelerini doldurmakta güçlük çektiğin bir gerçek.

Karşındaki kız senin konuşman esnasında kendisini yüzündeki şaşkınlıktan kurtarmış olsa da, hala daha şaşkın olduğunu söylemek mümkün. Belli ki kız kendisine saldıracağını düşündüğü için bu şaşkınlığı taşıyor. Yaptığın seçimin üzerinde, iki küçük kurutulmuş et parçasını midene indirme süresi geçtikten sonra kız "Pekala, çok istiyorsun, öyle olsun." diyor. Bu cümlesinin ardından ise senin yanından usulca geçiyor ve az önce senin açmak için önünde durduğun, ancak kilitli olduğunu anladığın sırada kız ile karşılaştığın, holün hemen karşındaki kapıya yöneliyor. Kız bir el mührün yaptıktan sonra da, sanki kapıyı hiç kilitli değilmiş gibi açıveriyor. Merakın midendeki açlıktan baskın gelirken, adımların seni kızın yanına doğru götürüyor. Kilitli bir odanın içindekileri bilmek bir tanrının hakkı olsa da, ardını göremiyor olmak yine kafanda ufak çaplı bir sorunsal olabilecek türden. Kız kapıyı tamamen açmasına rağmen hala karanlık olan odaya doğru kafanı uzattığında ise hiçbir şey göremiyorsun. Zifiri karanlık ve havasız bu ortamda nefes almanın bile zor olduğunun farkındasın.

Senin oda ile ilgili ilk görüşün bu şekilde olurken, kız çekinmeden odanın içine giriyor ve usul adımlarla ilerledikten sonra, sadece bir fısıltı eşliğinde "Miura-sama." diyor. Vahşi bir hayvanı uyandırırken yaşanan tedirginliği andıran bu ses tonu kulağına iliştiği anda ise, büyük ikramiyeyi kazanmış gibi hissediyorsun kendini. Ancak sana bu kadar yakın olmasına rağmen Miura'yı hissedememiş olmak da aranızdaki görünmeyen bağın zayıflığı gibi geliyor sana. Kız aynı harfleri bir kez daha yan yana getirdiğinde, bir mırıltı eşliğinde ve kasvetli, boğuk bir ses "Ne var?" diyor. Sesin içinde kibarlığa dair hiçbir buluntu olmasa da bu ses seni büyülemeye yetiyor. Kız vahşi hayvanın uyanması ile biraz daha ürkekleşir gibi bir ses tonu ile "Plan Miura-sama..." diyor ve hemen ardından "Yaşlı kadın öldürüldü." diyor. Tam bu anda oldukça hızlı bir şeyin hareket ettiğini fark ediyorsun kızın oralarda ve birden gelen kızın boğuk sesi sana olan biteni anlatıyor. Karanlığın içinde gözlerini kıstığında bir elin kızın boğazını sıktığını görüyorsun ve kız da çaresizce "Davetsiz bir misafir efendim! Sadece bizden şüphelenmemesini istedim." diyor yaşama tutunmaya çalışırken. Kızın cümlelerinin üzerine birkaç boğulma tınısı daha eklendikten sonra ise el, kızın boğazını bırakıyor. Derin nefesler alarak yere çöken kızın hemen yanında iki bacak beliriyor ve bu bacaklar yavaş yavaş adımlamaya başlıyor. Karanlığın içinde bir ışık süzmesi gibi yavaşça ortaya çıkan Miura, hiç de dostane olmayan bakışlar ile seni karşılıyor o anda!

Karşında masmavi saçları ve donuk bakışları ile, 1.70 boylarındaki Miura duruyorken, senin için de zamanda duruyor gibi. Ancak Miura'nın bakışlarının yarattığı donuk hava, giderek soğuyarak bir korku filmi efekti yaratmaya başlıyor. İkiniz göz göze gelmişken dizleri üstüne çöküp kalan kız bir heyecanla "İşte Miura-sama! Kadını öldüren adam bu!" diye haykırıyor. Buna rağmen Miura'nın donuk bakışları senin üzerinde kilitli kalırken, kendini adeta Araf'ta hissetmeye başlıyorsun. İşte tam bu esnada o büyülü boğuk ses sana ilk kez sesleniyor ve "Sadece bir dakikan var." diyor korkusuzca. Yüzündeki hiçlik ve gözlerindeki donukluk bu korkusuzluğu tesciller nitelikte duruyor.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
Kullanıcı avatarı
GM - Naruto
Game Master
Game Master
 
Mesajlar: 2208
Kayıt: 09 Tem 2014, 22:21

Re: Sevginin Doğuşu

Mesajgönderen Izumi Katsuo tarih 01 Kas 2014, 19:27

İşte tam da bir tanrıya yaraşacak bir an! Sözleri karşısında adeta şok olmuş zavallı kızın gözlerinden okunan o korku ve şaşkınlık Katsuo'yu zevkten dört köşe etmişti. Üstünlüğünü sonunda kanıtladığını anlamıştı böylece. Kız artık ondan korkuyordu. Tehdit dolu cümleler geride kalmıştı. En azından artık kendini beğenmiş cümlelerle bir tanrının karşısına çıkacağını sanmıyordu. Tanrıyla karşı karşıya kaldığını anlayan bir kul zaten eskisi gibi olamazdı. Sonsuz kudret ve gücün sahibi olan kişinin karşısında olmak insanda diz çökme isteği uyandırırdı. Tabi karşısındaki kız henüz diz çökmüş olmasa da hisleri gözlerinden okunuyordu. Diz çökmemiş olması Katsuo'nun henüz bir tanrının kudretine erişememiş olmasından kaynaklanıyordu elbette. Onun içinde sadece ufacık bir tanrı parçacığı bulunuyordu ve onun yapabileceği tek şey ise çoğalmasını beklemekti. Yavaş da olsa çoğaldığını hissediyordu. Her ne kadar bu hislerin esiri olsa da aynı zamanda insani hislerinin de esiriydi. Heyecanı ve aynı zamanda korkusu bütün bedeninde yayılıyordu. Heyecanının nedenini hepimiz biliyoruz fakat korkusu tamamen kendisine yönelikti. Yaşlı kadını öldürmekle zaten büyük bir hata yapmıştı. Artık hata yapma hakkı yoktu.

Yorgunluğun kaynakladığı açlığı bir an önce dindirmek için hemen etleri midesine indirmeye başlamıştı. Tıka basa doymuş olmasa da ağzına attığı iki küçük kuru et açlığını biraz da olsa dindirmişti. Daha fazla yemek yemek istese de kızın yaptıkları yemeğini yarıda kesmesine sebep olmuştu. Az önce arkasına sığınmak istediği kilitli kapıya doğru ilerleyen kızın ne yaptığına odaklanmaya başladı. Kilitli kapının ardında ne olduğunu merak ettiği için utanç duyuyordu. Daha basit bir kapının ardında ne olduğunu bile bilmiyordu. Bu onun ne kadar da aciz biri olduğunun göstergesiydi. Yine de böyle düşünüp moralini düşürmek yerine günün birinde o bütün kapıların ardında ne olduğunu öğrenecekti. Buna inanmıyor, bunu biliyordu. Ne de olsa o bir tanrıydı, değil mi? Kızın yaptığı mühürler hakkında hiçbir fikri olmayan, kapının nasıl açıldığını anlamayan ve aynı zamanda karanlığın ardında neyin veya kimin olduğunu bilmeyen bir tanrıydı o. Yoksa tanrıcık mı demeliyim? Belki de hayalperest bir insan. Aptal...

Sonunda! Sonunda hayallerinin sonucuna ulaşmıştı. Daha en başında o kapıya sığınmak istemişti. O kapıyı açmak ve içeriye girmek. Fakat başaramamıştı. Başarması gerekiyordu. Neden başaramamıştı? Başta Miura ile arasındaki bağın zayıf olduğunu düşündü. Morali bozuldu. Daha sonra kızın yaptığı mühürler aklına geldi. Kapı başka bir boyuta açılıyor olabilirdi. Mühürler sayesinde içeriyi hissetmek belki de imkansızdı. Her ne kadar imkansızları yaratan tanrı olsa da bu da ufak bir istisnaydı işte. Diğer her şey gibi. En azından o kapının ardına sığınmak istemişti. Çünkü içten içe bildiğine inanıyordu. İstediği şey o kapının ardındaydı. Hatta öyle bir inanıyordu ki, kız Miura'ya gitmeden kendisinin gitmesi gerektiğini hissettiğini düşünmüştü. Belki gittikçe şizofren bir insana, belki de gerçek bir tanrıya dönüşüyordu.

Hayatında duyduğu en güzel sesin sahibinin yüzünü görmek için sabırsızlanıyordu. Üç günlük yolun ardından duyduğu bu ses karşısında bütün yorgunluğu adeta kaybolmuştu. Kendini rahatlamış hissediyordu. Zevksiz bir insan için kibarlığa dair hiçbir buluntu olmayan bir ses olsa da onun için dünyanın en güzel melodisi gibiydi. Bu melodi genç kızın çirkin sesiyle bölünmüştü. İşte bu andan itibaren o kıza karşı gerçekten nefreti tatmıştı. Çünkü kendi menfaati için tanrının beden bulmuş haline meydan okuyordu. Ölümünü istiyordu. Hemen, şimdi. Miura'nın onu öldürmesi için içten içe yalvarıyordu ona. Miura farklıydı. Bir tanrının bile ona yalvarması hiç de tuhaf değildi. Hele ki bu tanrı insani duygularla boğuşan birisiyse...

Göz göze geldiklerinde dünya kararmaya başlamıştı. Kendini sanki başka bir dünyada gibi hissediyordu. Farklıydı. Hem de çok farklı. Nasıl bir his olduğunu anlayamıyordu bile. Üstüne kilitlenen gözler, hayatında gördüğü en soğuk ve korkusuz bakışlara sahipti. Doğru insanı bulduğuna emindi. Karşısında normal bir insan yoktu. Kendinden daha üstün bulduğu birisiyle ilk defa karşı karşıya kalıyordu. Yine de her zamanki halinden zerre taviz vermeden o da Miura'nın gözlerine korkuyu denizinde boğarak bakmaya başladı. Ne söyleyeceğini sanki ilk andan beri biliyor gibiydi. Düşünmesine bile gerek kalmadan Miura'ya "Kadın ölmek istiyordu. Ben de öldürdüm." demişti. Bir dakikanın daha dolmadığını düşünerek kızın gözlerinin keyfine varmak istedi biraz. Çünkü az sonra söyleyecekleri işleri kızıştıracak gibiydi. "Buraya sizin için geldim. Özgürlük anlayışınıza, yaptıklarınıza ve yapacaklarınıza hayran kaldığım için. Sizden tek isteğim özgürlüğünüze beni de dahil etmeniz. Plana gelecek olursak, telafi etmek için ne gerekirse yaparım."
Resim

Künye
İsim:Izumi Katsuo
Yaş:21
Cinsiyet:Erkek
Element:Fuuton
Seviye:C-Rank
Rütbe:Chuunin
Alım Gücü:5 - Orta Gelirli/10
Kullanılabilir GP:11

Profil
Güç:5
Çeviklik:5
Kondisyon:5
Potansiyel:5
Varlık:6
Zeka:4

Eksiklikler/Özürler:-


Ninjutsu
Tobikoshi no Jutsu
Furyuu no Jutsu



Taijutsu
Suiseiki Stili, B-Rank
Kaidan, C Rank



Genjutsu


Beceri Listesi
Etkileyici Konuşma 8
Gemmei-dou (D-Rank)



Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
-Herkese verilen shinobi çantası (Tamamı dolu)
Kullanıcı avatarı
Izumi Katsuo
 
Mesajlar: 72
Kayıt: 09 Eyl 2014, 18:43

Re: Sevginin Doğuşu

Mesajgönderen GM - Naruto tarih 04 Kas 2014, 18:43

Cümlelerin kısıtlanmış zaman diliminde ağzından dökülürken, üzerinde ufak bir gerginlik ve hayallerinin getirdiği tedirginlik bulunuyor. Olmak istediğin yerde bulunuyor olmana rağmen, olmak istediğin yerden uzakta bulunduğunu biliyorsun ve bu sebeple de karşındaki kadının senin hakkında vereceği hükmün ne olacağını acı içerisinde merak etmekten başka bir şey yapamayacağını biliyorsun. Bu kaygıyla beraber cümlelerinin noktalandığında ise ufak bir ışık kayması yaşanıyor gözlerinin önünde. Miura'nın görüntüsü sana doğru hareket ederken birden flulaşıyor ve sonunda da midende hissettiğin bir acı ile tekrar görüntü eski netliğine geliyor. Yediğin yumruğun çok da şiddetli olmamasına karşılık çektiğin acının epey fazla oluşu seni şok ediyor ve ağzından bir miktar kan fışkırırken, Miura tekrar flulaşıyor ve eski görüntüsünü kazandığında bir önceki yerinde görüyorsun onu. Her şeyin çok hızlı geliştiği bu anda, Miura'nın yumruğu ile bir kolun istemsizce karnına giderken, diğer elin de ağzından çıkan kanı temizlemeye çalışıyor. Bu esnada Miura "Sana bir dakikayı konuşman için değil, kaçman için vermiştim!" diyor ve hemen ardından bir kez daha flulaşmayı ve karnındaki acıyı hissediyorsun. Yine ağzından fışkıran kan ile neye uğradığını anlayamazken, bir kez daha Miura'yı aynı yerinde buluyorsun. "Benim yanımda yer almak istiyorsan..." diyor Miura o puslu sesi ile ve ardından cümlesini "Özgürlüğün olmadığını anlaman lazım!" şeklinde tamamlıyor. Bu son kelimelerinde derin bir öfke ile söylendiğini hissettiğin anda ise, Miura bir kez daha gözlerinin önünde flulaşmaya başlıyor!
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
Kullanıcı avatarı
GM - Naruto
Game Master
Game Master
 
Mesajlar: 2208
Kayıt: 09 Tem 2014, 22:21

Re: Sevginin Doğuşu

Mesajgönderen Izumi Katsuo tarih 05 Kas 2014, 16:40

Tanrının sabrı denen bir kavram vardı bu dünya üzerinde. İnsanlardan yaptıklarının hesabını sorabilmek için koca bir insan ömrü kadar bekleyen bir sabır. Öyle bir şeydir ki, bu süre boyunca kimse hiçbir şeyi anlamaz, duymaz ve hissetmez. Belki bilir, belki bilmez ama tanrı onları hep izler, neferlerine not tutturur ve intikam için o günü bekler. O gün geldiğinde suçu işleyen her kimse korku ve dehşet içinde af diler. Anlatılanlar doğrultusunda bu hikayeyi anlatmak pek de yanlış sayılmaz aslında. Katsuo da tıpkı bir tanrı gibi bekliyordu. Sırasının geleceğini, en sonunda istediğine ulaşacağına inanıyordu. Çünkü o bir tanrıydı ve yapamayacağı hiçbir şey yoktu. Karşısında tamamen ulaşılması imkansız bir insan duruyordu. Fakat Miura'nın bilmediği bir şey vardı. Katsuo çoktan tüm insanların içine girmişti. Tüm insanların düşüncelerinden daha üstün düşüncelere sahipti. Onları anlamak için çaba göstermiyordu. Onları sadece anlıyordu. Mesela genç kızı düşünelim. Onun sadece ufak bir evcil hayvan olduğunu anlamıştı. Artık onunla işi bitmişti. O sadece ölmesi gereken ispiyoncudan öteye gidemezdi. Fakat karşısındaki kadın onun istediği türden birisiydi. Kendini en tepede gören, yenilmez olduğunu hissedebilen nadir insanlardan birisiyle karşı karşıyaydı. Hatta kadın kendisini Katsuo'dan bile üstün hissediyordu. Yaptıklarından ve söylediklerinden sonra ancak bu söylenebilirdi.

Bir tanrı zarar alır mıydı? Kimse ona dokunmaya cürret dahi edemezdi. Başına geleceklerden haberdar bir şekilde ondan af dileneceği zamanı beklerdi sadece. Ona baş kaldırmak gibi bir düşünce aklından geçmezdi. Tabi bu sadece tanrıya inancı olan insanların beslediği düşüncelerdi. Karşısında tam bir tanrıtanımaz duruyordu. Ya da Katsuo kendini tam olarak ispatlayamamıştı. İki seçenek de birbirinden daha olasıydı. Miura'nın yaptıklarından sonra Katsuo ne yapması gerektiğini anlamıştı. Ağzından gelen kana rağmen öfkesini bastırmıştı. Belki de bu dünyada en iyi yaptığı şeydi bu. Duygularını bir kenara bırakarak sadece düşünmeyi seçmek onun yöntemleri arasındaydı. Duyguların düşünceleri kör ettiğini, tamamen gereksiz olduklarını düşünürdü. Tabi kendini hepsinden alıkoyamıyordu. Sadece Miura'ya karşı bitmek tükenmek bilmeyen bir duygu besliyordu. Asla bitmesini istemiyordu. Bu duyguyu başkasına karşı duymak istemiyordu çünkü bunun çok değerli olduğunu düşünüyordu.

Kendisine karşı söylenen tehditkar ve küstahça kelimeler hoşuna gitmişti. En az kendisi kadar egoist birisi duruyordu karşısında. Miura'dan daha uygun bir seçenek göremiyordu etrafında. Bu yüzden onu ikna etmek zorunda hissediyordu kendini. Neler döndüğünü az çok anlamış gibiydi. Başarabilirdi. Bir sonraki saldırısını bloke ederek ne isterse haykırabilirdi onun yüzüne. Onunla delicesine konuşmak istiyordu. Ne de olsa onun düşüncelerine uyan tek insan oydu. Sonuna kadar baş kaldıran ve en tepeye çıkmak isteyen birisiydi. İkisi de aynı düşüncelere sahipti. Fakat yetenekleri farklıydı. Birbirinden çok ama çok farklı yönlerdeki yetenekleri vardı. Kimin kazanacağı belli değildi. Katsuo bu sırada bir şeyi fark etmişti. Son cümlesi ağzından dökülürken hissettiği o duyguyu tekrar düşündü. Miura'nın öfkeyle dolup taştığını anlamıştı. Bunu anladığı anda "Kaidan"ı kullanarak bir sonraki hamlesini yapacaktı. Karşısında çok ama çok güçlü bir rakip vardı. Bu yüzden bu saldırıdan nasıl kurtulacağını tam olarak kestiremiyordu. Nasıl olsa saldırıyı göremiyordu. Gözlerini kapatarak tamamen etrafına odaklanacak ve tüm düşüncelerine kısa bir ara vererek saldırıya odaklanacaktı. Kendisine gelecek olan saldırının yönünü hissedemese bile en azından acıyı duyar duymaz elini oraya atarak kızı yakalayabilirdi. Eğer tutabilirse söylemek istediklerini söyleyene kadar o eli bırakmayacaktı.
Resim

Künye
İsim:Izumi Katsuo
Yaş:21
Cinsiyet:Erkek
Element:Fuuton
Seviye:C-Rank
Rütbe:Chuunin
Alım Gücü:5 - Orta Gelirli/10
Kullanılabilir GP:11

Profil
Güç:5
Çeviklik:5
Kondisyon:5
Potansiyel:5
Varlık:6
Zeka:4

Eksiklikler/Özürler:-


Ninjutsu
Tobikoshi no Jutsu
Furyuu no Jutsu



Taijutsu
Suiseiki Stili, B-Rank
Kaidan, C Rank



Genjutsu


Beceri Listesi
Etkileyici Konuşma 8
Gemmei-dou (D-Rank)



Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
-Herkese verilen shinobi çantası (Tamamı dolu)
Kullanıcı avatarı
Izumi Katsuo
 
Mesajlar: 72
Kayıt: 09 Eyl 2014, 18:43

Re: Sevginin Doğuşu

Mesajgönderen GM - Naruto tarih 06 Kas 2014, 20:11

İçindeki tüm dürtüleri tek bir noktaya topluyorsun bu anda. Gelebilecek her türlü saldırıya karşı kendini açık konuma getirdiğin anda, aldığın eğitimlerin faydasını görmeyi umut ederek, kendini adeta bir boşluğun ortasına bırakıyorsun. Flulaşan Miura'ya karşı yapabileceğin en iyi hamleni yapmak için her şeyini ortaya koymayı düşündüğün bu anda, Miura harekete geçiyor ve sen onun gelişini adeta kitap gibi okuyorsun! Sana doğru hızla çıkan yumruğu gördüğün anda, sanki geleceği görme yetin varmış gibi onun yumruğunu kavradığını bile görebiliyorsun. Tam bir Tanrı'ya yaraşır bir his ile sana doğru gelmekte olan yumruğu zaten yakalayacağını bilerek hamleni yapıyorsun ve bir anda, avucunun sıkarken, avucunun içinde başka bir insanın tenini hissedebiliyorsun! Tuttuğun bileğin sahibini görmek için kafanı kaldırdığın anda ise Miura'nın açılmış gözlerini görüyorsun. Tam bir şok havasının estiği bu bakışlara karşı, ufak bir orgazm yaşamıyor değilsin. İbrenin sana döndüğünü düşündüğün anda, konuşmaya geçmeye hazırlanıyorsun. Ancak tam bu anda, bir insandan fazlası olmadığın düşüncesi ile bir kez daha karşı karşıya kalıyorsun!

Miura'nın gözleri eski donuk halini alırken, birden avucunun içindeki tenin kaybolduğunu ve ne olduğunu bilemediğim bir gazı tutuyormuşsun gibi hissediyorsun. Miura'nın flu bedeninden oluşan kolu sanki senin avucun hiç yokmuş gibi avucunun içinden çıkıp giderken, bir kez daha midenin üstüne yediğin yumruk ile kan püskürtüyorsun! Bu sefer gözleri haddinden fazla açılan seninkiler oluyor ve dizlerinin üstüne çökerken, midendeki acının ağzındaki kan tadı ile burulduğunu hissediyorsun. Bir kez daha ağzını silmek için elini ağzına götürdüğünde ise daha önce bu hamleyi yaptığında sildiğin kanın elinde olmadığını görüyorsun. Bakışların bu kez püskürttüğün kana dönüyor ve zeminde ve üzerinde kan izleri aramaya koyuluyorsun. Ne var ki karanlık zeminde hiçbir iz göremezken, üzerindeki kan izlerinin sadece öldürdüğün kadından kalma izler olduğunu görüyorsun. Miura tekrar eski pozisyonuna geçtiği sırada ise, kafa karışıklığın artıyor ve çözümleme sürecine girerken, Miura'nın bakışları altında ezildiğini hissedebiliyorsun. Bir Tanrı'nın diz çöküşünü görmek de herkese nasip olmaz!
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
Kullanıcı avatarı
GM - Naruto
Game Master
Game Master
 
Mesajlar: 2208
Kayıt: 09 Tem 2014, 22:21

Re: Sevginin Doğuşu

Mesajgönderen Izumi Katsuo tarih 10 Kas 2014, 19:51

Bir tanrı her şeyi bilir, duyar ve görürdü. Bunu herkes bilir. Söylemesi kolay, basit bir özellik. Fakat bunu basit bir insan bedeninde gerçekleştirmek gerçekten zor. Nereden mi biliyorum? İşte, tam karşımızda! Izumi Katsuo. 21 yaşında. Bir tanrı olmak istiyor. Ve görüyoruz ki... O da ne? Katsuo, Miura'nın hamlesini sanki biliyormuş gibi hissediyordu. Kendi hareketi gibi görüp, olacakları önceden tahmin edebiliyordu. Ruhu sanki bedeniyle göremediği şeyleri görüyor gibiydi. Gözlerine ihtiyacı olmadığını burada anlamıştı. O zaten bir tanrı gibi hissediyordu ve bir tanrı olmaya neredeyse yaklaşmış gibiydi. Karşısında basit, zavallı bir kız görüyordu. Korkakça hamlelerle bir tanrıyı yıldırmaya çalışıyordu. Fakat tanrının yılmaya niyeti yoktu. Doğruca Miura'nın yaptığı saldırıya atıldı ve tam bileğinden kavradı. O zarif tenine ilk kez temas ediyordu. Bunun ne demek olduğunu bir tek o bilebilir herhalde. Çünkü o benim bile bilemeyeceğim şeyleri bilendi. Bir tanrının bilgisiyle benimki bir tutulamazdı. Fakat bildiğim kadarıyla anlatmam gerekirse, sonunda istediği şeyi elde ettiğini hissetmişti. Onun tenine dokunmayı imkansız olarak görmeye başlamıştı. Dokunulmaz, erişilemez olanın kendisi olması gerekirken o basit bir kızı, hayır, dünyada onun için en değerli insanı böyle görmeye başlamıştı. Bir tanrının tanrı olarak gördüğü birisi denebilir.

Her güzel şeyin bir sonu vardır. Bunun bir tanrı için ne kadar geçerli olduğunuzu uzun uzun sorgulamamıza gerek yok. Tam karşımızda! Miura bir hayal gibi yok olmuştu. Gördüklerinin gerçek olmasını istemiyordu. Onun teninden ayrılmak, ondan kopmak, ayrı düşmek istemiyordu. Nefret etmişti. Hayatından, isteklerinden ve olamadığı tanrıdan. Daha basit bir kızı bile ellerinde tutamıyordu. Olduramadığı şeylerden nefret ediyordu. Bir tanrı olmanın ne demek olduğunu çok iyi biliyordu. Fakat yapamıyordu işte, olamıyordu. Güçsüzdü. Narin bir kızın ellerini tutamayacak kadar güçsüz. Üstüne üstlük tek bir yumrukla dizlerinin üstüne çökecek kadar da dayanıksız. Kendinden utanmaya başlamıştı. Yaptıklarından, söylediği sözlerden ve hayatından utanıyordu. Kendini bir hiç gibi hissediyor, ölmek istiyordu. Tekrar ağzındaki kanı silmek için kolunu ağzına götürdüğünde bir şeyi fark etmişti. Etrafta kan man yoktu. Üstüne bulaşan tek kan öldürdüğü yaşlı kadına aitti. Bu da onda bir şeyleri çağrıştırmaya başlamıştı. Zaten dizlerinin üstüne çökmüştü. Acı çekiyormuş gibi elini karnına götürerek kafasını yere dayayacaktı. Böylece yapacaklarını görmelerini engelleyecekti. Karnına götürdüğü eliyle elbisesini sıyırarak herhangi bir hasarın olup olmadığını kontrol edecekti. Aynı zamanda hala acı veya ağrı hissedip hissetmediğine de. Neler döndüğünü anlamasına az kalmıştı. Hem de çok az. Herkese, ama herkese bir tanrı olduğunu gösterecekti!
Resim

Künye
İsim:Izumi Katsuo
Yaş:21
Cinsiyet:Erkek
Element:Fuuton
Seviye:C-Rank
Rütbe:Chuunin
Alım Gücü:5 - Orta Gelirli/10
Kullanılabilir GP:11

Profil
Güç:5
Çeviklik:5
Kondisyon:5
Potansiyel:5
Varlık:6
Zeka:4

Eksiklikler/Özürler:-


Ninjutsu
Tobikoshi no Jutsu
Furyuu no Jutsu



Taijutsu
Suiseiki Stili, B-Rank
Kaidan, C Rank



Genjutsu


Beceri Listesi
Etkileyici Konuşma 8
Gemmei-dou (D-Rank)



Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
-Herkese verilen shinobi çantası (Tamamı dolu)
Kullanıcı avatarı
Izumi Katsuo
 
Mesajlar: 72
Kayıt: 09 Eyl 2014, 18:43

Re: Sevginin Doğuşu

Mesajgönderen GM - Naruto tarih 23 Kas 2014, 13:02

Kafanı fazlasıyla acı çekiyormuş gibi yere indirdiğinde dünyanın senin için aslında bambaşka döndüğünü fark ediyorsun. Acı çeken bir insanın ilk yapacağı şeylerden biri olarak iki büklüm yerde kalırken, yavaşça kıyafetini sıyırıyor ve darbe yediğin yerlere bakıyorsun. Her ne kadar bu hareketinin görünmemesi için uğraşsan da, hareketlerin gereği az çok yaptıkların Miura tarafından fark ediliyor. Ancak Miura, senin bu iki büklüm haline aldanmış olacak ki sana karşı hiçbir müdahalede bulunma gereği hissetmiyor. Dolayısıyla da kendi bedenine yapacağın kontrolü daha rahat bir şekilde yapabiliyorsun. Bu kontrol sırasında ise mucizevi olarak vücudunda hiçbir yara izine rastlamıyorsun. En ufak bir kızarıklığın bile bulunmadığını anladığın anda da hissettiğin acı duygusu tamamen yok oluyor. Şu an kendini sadece dizleri üstüne çökmüş olarak buluyorsun. Bundan başka bir şey olduğunu söylemek mümkün değil.

Out: Gecikme için üzgünüm, en kısa sürede rutin zamana döneceğiz.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
Kullanıcı avatarı
GM - Naruto
Game Master
Game Master
 
Mesajlar: 2208
Kayıt: 09 Tem 2014, 22:21

ÖncekiSonraki

Dön Role Play Arşivleri

Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir

cron