Elemanın elini sıkıyorsun ayağı kalkınca, nezaketen. Ancak tek taraflı sıktığını farkediyorsun, eleman tam bir "tokalaşma" denecek kadar bir basınç uygulamıyor el sıkışmaya. Sanki... Dokunduklarını hissetmiyor gibi. Hani, bandajın altından da olsa hissedersin, ancak elemanın herhangi bir şekilde duyu hissi olduğundan şüphe etmeye başlıyorsun. "Ben de Gantai." Tokalaşmanın ardından eleman yerdeki çapulcuları teker teker sırtlayıp, dar bir kıvrıma doğru götürüyor. Bir çöp kutusunun dibine bıraktıktan sonra baygın elemanları, Oogami dükkanına ilerliyor. "Köye girdiğinden beri seni şu üçlü takip ediyordu. Muhtemelen turist avı yapacaklardı. Daha dikkatli olmalısın." Dükkanın kapısına dokunuyor ve bir kilidin açıldığını duyuyorsun. "İçeri gel."
İçeri giriyorsunuz. Geniş bir dükkan, yarı çembersel bir yapıya sahip. Çembersel ana duvar kocaman bir raf olarak düzayn edilmiş. Ayrıca odanın ortasında da üst üste dizilmiş kitaplar görüyorsun. Çevrede masalar ve sandalyeler var, ancak yakın zamanda kullanılmamışlar. Tüm raflar tozlu. Parşömenler sararmış. Odanın ilerisindeki, çemberi ikiye bölen duvardaki kapı açılıyor. Gantai bunu farkedince, hemen sol dizinin üstüne çöküyor, sağ elini sağ dizine koyuyor, diğerini yumruk yaparak sol dizinin önüne, yere koyuyor. Kafasını eğiyor. "Shisho..." Fısıldar bir sesle, ustasını saygıyla selamlıyor.
İçeri giren eleman kısa boylu, yaşlılıktan kamburu çıkmış bir eleman. Kar beyası uzun saçlarını arkada toplamış, ince sakalını da kısa kesmiş. Gözleri o kadar kısık ki gördüğünden şüphelisin. Bastonu elinde, diğer elinde çayı, sana bakıyor. "Ah, müşteri mi getirdin Gantai... Geç, otur şöyle genç adam. Ben Oogami. Umarım Gantai sana zorluk çıkarmamıştır."
Dipnot: Shisho, usta, öğretmen anlamına gelen Japonca kelimedir.