Dışarı çıktım, gayet hoş. Gözlerimi radar gibi yaptım, arıyorum işte afiş mafiş. Ama yok, anasını sattığım şeyi yok ortalıkta. Köyün eksikliğine veriyorum bunu. Normalde böyle bir şeyin olmaması lazım, neyse. Afiş yoksa sırada Plan B vardır demek oluyor bu. Hep böyle insanlar planlarını A, B, C cinsinden hazırlar ya, çok imrenirim onlara. Sanki insanı daha havalı gösteriyor dimi? Eheheh, bu yüzden afiş aramaya Plan A, insanlar ile konuşmaya Plan B dedim. Ulan harikayım ben ya, çok havalıyım.
Plan B uygulandı ve entel bir tip bulundu. Ona soru soruldu ve... Ulan tam görev havasına bürünmüşken oldu mu bu? Adam değişiğin teki çıktı ya. Ne bu böyle değişik, acayip hareketler. Entel dediğin adam, entelce sevinmeli! Misal vermek gerekirse kahkaha değil de sırıtmalı. Asla 32 dişini göstermemeli. 16 - 14 arası maksimum olmalı falan. Ayrıca kelimelerini de düzgün seçmeli. Öyle şeyler yani. Hem neden bu soruya sevindi bilmiyorum. Ama sanat seven enteller böyle oluyor sanırım.
Aman, neyse. Başımdan def edebildim, zor olsa da. Sonra öğrendiğim yere doğru yürümeye başladım. Aklımda Norio, görev tarzı şeyler dönüp duruyordu. Aynı anda kaç tane şeyi düşündüğümü bilseniz, inanmazdınız. 20 tane farklı şey, beynimin içinde kuyruğunu kovalayan köpek gibi dönüp duruyor. Buna emin olabilirsiniz. Her neyse, yürüyordum. Ama birden yağmur başladı. Yağmuru sevmem diyemem ama ıslanmayı sevmem. Islanmak kötü. Ayakların ıslanması, sırt bölgesinin ıslanması gibi şeyler hayattan soğutuyor beni. Rüzgar falan ile de birleşince hasta olmamakta elde değil yani. O yüzden koşar adım öğrendiğim yere doğru harekete devam ettim. Yolculuğumun sonunda buldum anlatılan yeri. İçine girdim, birkaç kişi var.
Ama o da kim? Norio'nun ta kendisi ulan! Ulan ne mutluluk verici bir şey bu! Ben de geride kaldım diye endişeleniyordum. Bugün şanslı günümdeyim sanırım, umarım her şey böyle devam eder. O kadar sevindim ki, az önceki o entel herif keşke burada olsaydı da ona sarılsaydım diyorum. Hani o derece. Siz düşünün yani.
Şimdi, gözlemlediğim kadarıyla heykellere bakıyor Norio. Heykelin biriyle işi beş dakika civarı falan sürüyor. O zaman aralığında da susuyor ve hayat ile bağlarını koparıyor. Meymenetsiz herif seni. Canını sıkmak istemiyorum ya da yanlış bir şey yapmak. Bu yüzden şu an baktığı heykel ile işi bitmeden ona seslenmeyecektim. Ama işi bitince direkt atılacaktım. Atılmam gerekiyordu, zaman kaybetmek istemiyorum çünkü. Her neyse, işi bitince ben konuşmaya başlayacaktım.
"Norio-san, sizsiniz değil mi? Sizinle burada karşılacağımı hiç tahmin edemezdim. Sizin işinize çoook büyük bir saygı duyuyorum." diyecektim. Hafiften de sırıtacaktım, masum bir sırıtma. Çok derken de uzatacaktım ki, ona cidden saygı duyduğumu düşünsün. İşin aslı pekte umurumda değil, sanattır falan filan işte. Sonra devam edecektim, konuşmayı soğutmadan. "Zamanınız varsa birkaç dakikanızı bana ayırabilir misiniz? Sanat denince akla gelen ilk isimlerden biri olan sizinle konuşmak, beni çoook mutlu ederdi." Yine masum bir gülümseme, yine çok derken uzatma falan filan. İyi rol kesmem lazım, kandırmam lazım bu adamı. Bilgi koparmam lazım. Bu benim için büyük, köy için küçük bir adım olabilir. Belki hem köyün için hem de benim için büyük bir adım olur, kim bilir? İkimiz için küçük bir adım olma ihtimalini düşünmek istemiyorum. Ben büyük adam olacağım. Ona göre yani. Her neyse, şimdi bekleme vakti. Umarım düzgün bir sohbet gerçekleştirebiliriz bu şekilsiz ile.
Motivasyon Hayranlık; Göreve şöyle bir motivasyonla çıkar; Her yaptığı görev ona bir artı olarak dönecektir şeklinde. Eğer iyi bir başarı ve iyi bir sonuç aldıysa, bu Isshiki’nin övülmesini, tanınmasını sağlayacaktır. Ve bu da babasının dediği gibi onu, insanlar tarafından hayran duyulacak biri yapacaktır. Bu da onun en büyük motivasyon kaynağı denebilir.
Komplikasyon İmaj Bozukluğu; Görünümündeki bozukluklar falan, giysisinde yırtık tarzı ya da saçının başının dağılması gibi şeylerden rahatsız olur. Moralini falan bozar Isshiki’nin. Canını sıkar, görevi aksatmasına, bazen unutkanlığa falan sebep olur. Bu da görev tarzı şeylere eksi bir durum olarak yansır tabii. Bu da onun hayran kazanma planını falan etkileyebilir belki.
Ninjutsu NINPOU Karasu Bunshin no Jutsu - C Rank Shunshin - D Rank Sanzengarasu - C Rank
RAITON Kangehika - C Rank Ikadzuchi no Kiba - C Rank Kizetsu no Jutsu - C Rank
Usagi'yi yani Rin'i takdim etmemin ardından o da temkinli ve şaşkın bir şekilde yanıma oturmuştu. Bu konuda pot kırmadığı için Usagi'ye minnet borçluydum. Dango satıcısı ise düşünceli bir haldeydi. Soruma vereceği yanıtı beklerken ben de bir hayli düşünceli bir hal almıştım. Beni bu durumdan çıkaran ilk uyaran, 'Karen' kelimesi olmuştu. Ardından konuşmasına devam etti. Merak ettiğim şeyleri duymayı pek ummuyordum açıkcası. Öyle de oldu. Edindiğimiz istihbaratı yorumlayarak bu anlattıklarına ulaşabilirdik pekala. Ancak konu bu sevişme mevzusundan açılınca aklımda tekrardan şimşekler çaktı. Neden onunla sevişenler başka birini istemesin ki? Bunun nedenleri arasında Karen'in çok güzel olması veya işini çok iyi yapması olabilirdi. Profesyonellik isteyen bir iş. Seksi sanat, hayat kadınlığını da sanatçı olarak sayan insanların sayısı azımsanmayacak derecede çok olduğu için bahsetti şey abartı değil, aksine gerçek olabilirdi.
Bu gerçeklik sahte olabilir miydi? Karen'in bir konuda yeteneği olması, veya arkasının çok güçlü olması da ihtimaller arasındaydı. Düzenli müşterileri olan birinin burada, Kanwa'da sık sık konaklaması burada da oldukça müşterisinin olduğunun bir göstergesi ollabilirdi. Bir sonraki adımımı bu olarak belirledim. Usagi de benimle birlikteydi. Bir sonraki durağımız müşteri avıydı. Buradan ayrılmanın vakti gelmişti. Yediğim lezzetli dangodan dolayı çok hoşnuttum. Kalkmak için hazırlık yaptığım sırada satıcı söz aldı. Rin'i kastederek zengin olduğum tahminine varmıştı. Doğal olarak... Neler sattığımı merak ediyordu. Bir dango satıcısı, bir çok konuda bilgi sahibi olabilirdi ancak shinobilik felsefesi ve kültürü için fazla bilgisizdi. Genç yaşı benim shinobi olduğumu anlamasına imkan vermiyordu. Gözlerinin içine bakarak bir gülümseme attım ona. Ardından Usagi'ye kalkması için işaret verdim. İkimiz de ayaklanmışken söze girdim.
"Pek zengin olduğum söylenemez. Rin bizim bir aile dostumuz. Ona çok ödeme yapmak durumunda kalmıyorum yani." dedikten sonra Usagi'ye baktım. Göz kırptıktan sonra söze devam ettim. Bir yandan da dükkanı terketmeye hazırlanıyordum. "Hofuna şehrinden geliyorum. Babam en iyi bildiği şeyi yapıyor, demircilikle uğraşıyor.. Ben de silahlarını satmak üzere seyahat ediyorum. Pek kazandığım söylenemez ama halime şükrediyorum.." Dedikten sonra dükkanın dışına doğru gerçek bir adım attım. Ardından diğer adımım onu takip etti. Usagi'de yanıma kadar geldikten sonra dangocuya dönüp bol kazançlar dileyecek, dinmeye başlayan yağmuru fırsat bilip buradan gidecektik.
Karakter Kartı İsim: Kazuki Hayato Yaş: 18 Cinsiyet: Erkek Element: Doton Seviye: C-Rank Rütbe: Chuunin Ryo: 21.800 Prestij: Moumoku/3 Puan Kullanılabilir GP: 112
Vatansever: Daha iyi bir köy, daha güçlü bir köy ve köyünün menfaatleri adına yapamayacağı şey neredeyse yoktur. Görevlerine bu bilinçle çıkar. Onun kaybetmesi demek Nikkougakure'nin kaybetmesi demektir. Zafere ulaşma hissi onu zinde tutar ve ne olursa olsun kazanan tarafta olmak ister.
Komplikasyon
Migren: Bazı zamanlar dayanılmaz acı veren baş ağrıları yaşayabilmektedir. 20-25 günlük süre içinde mutlaka ve en az 1 migren atağı geçirir. 8 saat - 3 gün arası süren bu ataklar süresince Hayato'nun kişiliği berbat bir hal alır. Çekilemeyecek derecede huysuz ve gönülsüzdür. Baş ağrısı fiziksel ve zihinsel kapasitesini etkilemektedir.
Kabus: Hayatının belli dönemlerinde karşılaştığı ve belki de en çok sıkıntı duyduğu şey budur. Gördüğü can sıkıcı ve korkutucu kabuslar hayatını çoğu zaman cehenneme çevirmeyi bilmiştir. Genel olarak bir gölgenin onu sarıp yutması, kendi gölgesinin bir canavara dönüşüp ona zarar vermesi veya simsiyah katranla kaplı bir denizde boğulması gibi sahneler uykularını zehir etmektedir.
Ninjutsu
-Sanzengarasu | C Rank
Genjutsu
-Houkibo Disiplini | D Rank
-Kuroshiki | D Rank -Teishi | C Rank -Rishuu | C Rank
Dango satıcısının Hayato'ya eğilmesini ve bir şeyler fısıldamasını kendisine yormuştu Usagi. Kendisi hakkında bir şeyler söylediğini düşünüyordu. Belki saçları hakkında, ya da sevgilisi olup olmadığı hakkında. Konuştukları konu her ne ise, Usagi bundan hoşlanmamıştı. Bide üstüne göz kırpması Usagi'nin içine daha da merak salmıştı. Buradan çıktıktan sonra ilk iş olarak Hayato'ya konuşulan konunun ne olduğunu sormalıydı. Tabi, öncesinde dango satıcısına bir soru yöneltebilirdi. Tam dango satıcısına soru sormak için ayağa kalkmaya hazırlanırken, yöneltilen soru sonrası yerinde kalmaya karar verdi. Sahi Hayato, sen ne iş yapıyordun?
Aile dostu mu? AİLE DOSTU NE DEMEK? AİLEM HAKKINDA HİÇBİR ŞEY BİLMİYORSUN SENİ GERZEK!
İçinden Hayato'ya saydırırken, bir yandan da konuyu unutmaya, kafasını başka yerlere dağıtmaya çalışıyordu. Hayato dönüp göz kırpmıştı Usagi'ye. Niye göz kırpmıştı? Niye herkes birbirine göz kırpıyordu ve Usagi'nin bununla ilgili tek bir bilgisi bile yoktu? Sabrı taşmaya başlamıştı. Soracağı soruyu bile neredeyse unutacaktı. Hayato'nun hareketi ile ayağa kalkmıştı ve dışarı çıkacaklardı. Bu sorusunu sormak için son şansıydı. Ama o bir korumaydı. Yanında patronu varken bu soruyu sesli bir şekilde soramazdı. Bu sebeple Dango satıcısına biraz sokuldu. Elini satıcının omzuna koyduktan sonra kulağına doğru eğildi. Sonrasında sorusunu sordu.
"Bu yakınlarda kendime takı bulabileceğim bir yer var mı? Lütfen biraz sessiz cevap verirsen, patronumun bunu duymasını istemiyorum."
Sorusunu sarf ettikten sonra kendisini biraz geri çekip sevimli bir şekilde gülümsemeye çalıştı. Ne kadar başarılı olduğunu bilmiyordu. Sorusuna cevap bulup bulamayacağını da bilmiyordu. Ama kendisine seçtiği iki kişiden birisinin mücevher tüccarı olmasından dolayı, bu konu hakkında bilgi almak istiyordu. Belki Hayato ile bu konu hakkında bilgi topladıktan sonra mücevher tüccarı hakkında bilgi toplamaya gidebilirlerdi. Tabi, şimdilik öncelik Hayato'daydı. Onda daha fazla bilgi vardı.
Sorusuna cevap aldıktan veya cevap alamadıktan sonra Hayato'nun peşine takılacaktı tekrardan.
Ailesini Bulmak: Herkes, ailesini ölmüş olarak görse bile Kita, ailesinin ölmediğini biliyordu. En azından abisinin ve annesinin. Onları bulmak için, gereken her şeyi yapacağına yemin etmişti. Ne olursa olsun, onları bulacaktı. En azından onlara ne olduğunu bulacaktı. Beklenti: Ailesinin ondan beklentilerini karşılamak ve bir gün onları bulduğunda hayal kırıklığına uğratmamak için, Altın Jenerasyonun Altın Kunoichisi olmaya çabalamaktadır.
Suiben Ninja oldukça kısa olan el mühürleri serisini Ushi mühründe bitirir. Mühürleri tamamlamasının ardından kullanıcı elini bir su kütlesinin içine sokar ve ardından suyun içinde avucunu yumruk haline getirecek şekilde sıkarak çeker. Bu sayede kullanıcı suyun içinden uzunluğu, kalınlığı, sağlamlığı chakrası ile oranlı olan bir kırbaç çıkarır. Bu kırbaç her ne kadar sudan oluşmuş olsa da hemen hemen katı bir cisim özelliği gösterir. Bu sayede hedefe fiziksel zarar verebileceği gibi onları bağlama gibi işlerde de bu kırbacı kullanabilir.
Heisashiki Ninja gerekli el mühürlerini tamamladıktan sonra suyun altında nefes alma yetisini kazanır. Tekniği kullandıkça chakra harcar, ancak suyun altında nefes alması gerekmez ve boğulmaz. Ancak bu teknik ona suyun altında manevra kabiliyeti sağlamaz. Teknik maksimum 1 saat kadar açık kabilir, ardından kullanıcı nefes almak için suyun dışına çıkmalıdır.
Mizurappa Ninja oldukça kısa olan el mühürleri serisini Tori mühründe bitirir ve derin bir nefes alır. Aldığı nefesi hızlı bir şekilde ağzından dışarıya veren kullanıcı bu sayede oldukça hızlı ilerleyen bir su kütlesini hedefine yollar. Kullanıcı chakrası ile suyun oluşturacağı zarar gücünü arttırabilir ve nefesini vermeye devam ettiği sürece su hedefe doğru ilerler.
Niji no Jutsu Ninja el mühürlerini tamamladıktan sonra yere büyük miktarlarda su kusmaya başlar. Bu su, toprak tarafından zor emilir ve ninja tarafından diğer suiton teknikleri için kullanılmaya uygundur. Kullanıcı istediği kadar su kusabilir, ancak ne kadar çok su çıkarmaya çalışırsa o kadar çok süre geçer. Ortalama bir shinobi, 5 saniyede, bir kaç suiton tekniği için gerekli suyu ortama boşaltmış olur. Tekniğin bir diğer formu olarak da, kullanıcı ağzından hemen hemen bir gülle boyutunda bir su kütlesi fırlatır. Bu su kütlesi çarptığı duvar benzeri dikey yüzeylerde kalır ve kullanıcının diğer teknikleri için zemin oluşturur. Rakibe fırlatılırsa herhangi bir etki yaratmaz.
Kasui no Jutsu Ninja el mühürlerini tamamladıktan sonra bir su kütlesine odaklanır. Odaklandığı su kütlesinden aniden 20 santim boyutlarında delici, sudan oluşan dikenler belirir. Rakibin hareketlerini kısıtlar ve eğer üzerine basılırsa hasar verir. Tekniğin ardından kullanılan su kütlesi kaybolur.
Shunshin Kullanıcı bir elinin işaret ve orta parmağını dışarı açar ve vücudundaki chakraya odaklanır. Ardından, kullanıcı aşırı hızla hareket etme kabiliyetini kazanır. Genelde kullanıcıya bakan kişiler onun birden yokolduğunu görür, ancak teknik sadece aşırı hızdan oluşmaktadır. Kullanıcı çevresel etmenleri kullanarak hareketini gizler ve birden yerinde varolduğu izlenimini verir. Kullanıcı teknik ile chakrası yettiği sürece istediği mesafeyi katetebilir, ancak teknik süresince başka teknikleri kullanamaz ve saldırı yapamaz, bütün odağı tekniği açık tutmak üzerine olmalıdır. Teknik havada hareket etmek için kullanılamaz. Teknik kullanılarak rakibe hızlıca yaklaşılabilir ve uzaklaşılabilir, ancak avantajlı bir pozisyona geçmek aşırı derecede zordur, zira bir çok kişi Shunshin ile yapılan hareketi görebilir ve farkedebilir.
Isshiki; Norio'nun bir heykelle olan münasebetini bitirmesini beklerken, kafanda ne şekilde konuşacağını, hangi kelimeyi cümlenin neresinde söyleyeceğini düşünüyor ve kurguluyorsun. Noiro'nun heykel ile işi bittiği anda ise, hızla atılıyorsun ve neredeyse adamın önünü keserek konuşmaya başlıyorsun. Norio, senin cümlelerine sempatik bir dede gülümsemesiyle karşılık veriyor. Ancak sen konuşma istediği dile getirdiğinde, adamın yüzü biraz asılıyor. Yine de tebessümünü senden esirgemeyen Noiro dingin bir ses ile “Senin gibi gençlerin sanata ilgi duyuyor olması beni sevindiriyor. Ancak şu an burayı bitirmek durumundayım. Dilersen sonrasında seninle bir şeyler yemeye gidebiliriz ve orada konuşuruz.” diyor. Noiro'nun bu teklifini kabul etmek dışında başka bir seçeneğin bulunmuyorken, sanki Noiro yüzündeki ifadeden bir şeyler anlıyor ve yanından ayrılmadan “Merak etme, en fazla yarım saat.” diyor gülümseyerek.
Seni cezbetmeyen sanat eserleri arasında kabus gibi olacağını düşündüğün bir yarım saat geçirirken, aslında bu süre senin lehine oluyor. Norio ile paldır küldür bir ayak üstü konuşma yerine, oturaklı ve düşünülmüş bir konuşma yapmak senin için avantajlı bir durum. Geçen süre zarfından cümleler, verilecek cevaplar, ağızdan alınması gereken laflar gibi, birçok şey zamanın senin için hızlı akmasını sağlıyor. Noiro'nun her bir anını özenle izlesen de, adamın sanat eserlerine çok uzun süre bakması dışında olağandışı herhangi bir hareketine denk gelmiyorsun. Zaten bir esere uzun süre bakması da sadece sana göre olağandışı duruyor. Noiro işini bitirip yanına geldiğinde ise, “Hadi gidelim genç adam.” diyor sana.
Noiro ile 5 dakikalık bir yürüyüş mesafesindeki restorana giriyorsunuz. İçerisi ortalamanın üstünde bir görüntü çizerken, sen hedefine odaklanmış olduğun için etrafa pek dikkat etmiyorsun. Her ne kadar shinobi içgüdülerin sonuna kadar devredeyse de, sıkıntı olabilecek bir durum gözüne ilişmiyor. Restoranın ortalarına denk gelen bir masaya geçmenizin ardından, masanın ortasına dikdörtgen bir ızgara geliyor. Buranın konseptinin ızgara olduğunu anlaman kolay olurken, Norio bir şişe sake ve 2 kişilik yakiniku için gerekli eti sipariş veriyor. Etin gelişini beklerken Norio sana dönüyor ve “Evet genç adam, kendini hala tanıtmadın.” diyerek sohbete giriş yapıyor.
Hayato ve Usagi; Dango satıcısının sorusunu Hayato cevapladıktan sonra, dango satıcısı da sizi uğurlamak için ayağa kalkıyor. Ancak muhabbeti hala devam ettiren dango satıcısı “Katana falan yani...” diyor biraz küçümseyerek biraz da bilgisizlikten. Ne var ki hemen ardından “Muhakkak Oda Miyazaki ile irtibata geçmelisin. Kendisinin buralarda olduğunu duydum. Eminim işlerinde sana yardımcı olur.” diyor. Beklenmeyen bu bilginin ardından ise, dango satıcısı “Açık pazar alanından geçmişsinizdir. Oradaki büyük satış noktalarından biri Miyazaki'ye ait.” diyor ve her ihitmale karşı pazar yerini tarif ediyor. Bahsettiği noktanın ise sizin buraya gelirken geçtiğiniz yol üzerine kurulu sabit olmayan dükkanlar olduğunu anlayabiliyorsunuz.
Hayato'nun çıkmasının ardından Usagi dango satıcısına mücevherlerle ilgili sorusunu yöneltiyor. Dango satıcısı hafif bir gülümsemenin ardından ise, “Eğer bizimkilerden birini istiyorsanız, biraz ileride görürsünüz. Ama tercihiniz kaliteden yana ise, yine pazar alanını tavsiye ederim. Seki Shunsen ismini duymamış olamazsın... Şanslısınız ki o da burada, ürünlerini orada satışa çıkarıyor.” diyor. Yağmur tamamen durmuşken, siz de yeni istikametinizi belirlemek için dükkandan çıkıyorsunuz.
Kapalı konu
Bu kısımdan sonrası, ikinizin de pazar alanına gitmesi halinde geçerlidir. Konunun uzamaması için böyle bir uygulama yapıyorum, bu yüzden eğer tercihiniz pazar alanına gitmek değilse, lütfen olayı metalaştırıp bu noktadan sonraki bilgilere hakimmişsiniz gibi davranmayın.
Pazar alanına gitmenizin ardından, başta birbirinizden ayrılmadan keşfe çıkıyorsunuz. Her ihitmali göze almanız gerektiği için, ilk olarak Miyazaki'nin dükkanının önünden geçiyorsunuz. Bu dükkanda ilk gördüğünüz şey, çok sayıda silah oluyor. Ancak bakışlarınız kafasında dövme olan kel bir adamı arıyor ve çok geçmeden, dükkanın en dibindeki masanın arkasında kendisini görüyorsunuz.. Satış işleri ile iki personel ilgilenirken, Miyazaki şu an için boş boş oturuyor gibi duruyor.
Miyazaki'nin lokasyonunu belirlemenizin ardından, sıradaki ziyaret noktanız Shunsen'in yeri oluyor. Yaklaşık 250 metre sonra vardığını noktada ise, hemen hemen Miyazaki'nin dükkanının bir benzerini görüyorsunuz. Zaten bu dükkanlar sabit olmayan, prefabrik yapıların bir tık altı kalitede yapılar olduğu için, genellikle birbirlerine benziyorlar. Shunsen'in dükkanındaki fark ise, kendisinin Miyazaki gibi bir köşede oturmayıp, şatış yapan personeline yardımcı olması oluyor. Bir diğer fark ise, bu dükkana giren kimse eli boş bir şekilde çıkmıyor.
Yürürken gözlerimi Usagi'ye bir süre boyunca dikmemiştim. Yüzünde bir hoşnutsuzluk seziyordum. Belki vardı, belki de yoktu. Bu sadece benim sezilerimdi. Satıcının yanından ayrıldığımızdan beri pek konuşmamıştık. Herhangi bir şekilde pot kırmadığı için de minnettardım ona açıkcası. Fazla ciddi olmayan kişiliğim aslında şu an oldukça ciddi bir havaya bürünmüş, benliğimden uzaklaşmıştı. Neşelenmek benim için bu gibi zamanlarda zordu. Çünkü kendimi hep kaptırırdım ben. Beni bir çok insan somurtuk biri olarak tanımlardı. Veya beni tanımadan yorum yapanlar keza öyle.. Bunları pek önemsemesemde yanlıştı. Usagi belki de benim gıcık biri olduğumu düşünüyordu. Ancak ona şu anlık bir görev arkadaşı olarak güvenebileceğimi biliyordum.
"Kızmadın umarım... Yerel esnaflar biraz dedikoducudur. Burada iz bırakmamız görevi tehlikeye sokardı. Bu ittifaktan köyümüzün haberi olduysa büyük köylerin haberi kesin vardır. Aynı bizi gönderdikleri gibi, buraya shinobi yollamış olabilirler. Onlar da bizim gibi araştırma yapıyor olabilirler. Yani gözünü dört açmalısın, konuşulması gereken yerde ben konuşurum. Fazla dikkat çekmeyeceğiz."
Yine ciddiydim, yine serttim. Bunun olmasını istemiyordum. En ufak bir şekilde gülümseyememek sarsılmaz ciddiyetimden kaynaklanıyordu. Gülüp eğlenmeyi bilen birisiydim ancak bu görevin bize verilen bilgilerle sınırlı olmadığını bilmek ve bu işi çözebileceğimizin garantisi olmaması beni delirtiyordu. Delirdikçe daha çok düşünüyor ve paranoyaya kapılıyordum. Sonrasında ise sakin kalabiliyor, terlemeyi bırakıyordum. Karen konusunu halletmiştim. Bir şeyler bilmeme olasılığının olması imkansızdı. Aradığımız Karen olmasa bile şu an için en büyük şüphelimiz oydu. Dango satıcısının lüzumsuz konuşmaları arasında ilgimi çeken ender bir isim vardı. Aradığım isim... Miyazaki. Satıcının verdiği en değerli bilgi olmalıydı. Onu takip ederek pazar yerine ulaşmıştık. Aklıma gelen ilk şey bireysel iletişim ile bilgi edinmekti. Dağınık ve sağlam görünmeyen dükkanlardan oluşan küçük pazar alanında 2 kişi dolaşmamız dikkatleri çekebilirdi. Usagi ile kendi hedeflerimizi sorgulamak amacıyla ayrılmalıydık. Etrafımı kontrol ettim. 30 saniye boyunca etrafımı ve insanların yüzlerini taradım. İzlenmediğimden emin olmalıydım. Yalnızca benim ve Usagi'nin duyacağı bir ses tonuyla konuşuyordum:
"Aradığımız taslak evde bırakılmak için fazla değerli. Eğer aradığımız isimler bunlardan biri ise taslağı yanına almış olmalı. Shunsen'i sen al. İlk baş etrafını gözlemle, sonra tezgahı gözlemle. Ardından gidip biraz ağzını yokla. Ben Miyazaki'yi alıyorum."
Emir vermiş gibi olduğumu farkettim. Usagi'nin üstü değildim ve bu durum biraz yanlıştı. Ancak bir planım olduğunda kendimi pek durduramıyordum. Söyleyiş tarzım Usagi'yi tedirgin veya sinir etmiş olabilirdi. Ama mantıksız olmadığını düşünecek olursak buna uyacaktı. Onunla göz temasını kesip Miyazaki'nin tezgahına yaklaştım. Bir kaç adım sonra duracak ve kısa bir gözlem yapacaktım. Gözlemim; dükkanın içindeki masaları, masaların şeklini, kasa varsa kasayı, kişisel çantaları ve Miyazaki'nin kıyafetini incelemek üzerineydi. Yani bir belgenin saklanabileceği herhangi bir yer arıyordum kendimce. Karen hala benim için bir numaralı şüpheli de olsa bütün tüccarlar hakkında gerekli bilgiyi toplamadan göreve devam etmek saçmaydı. Yarına kadar olan vaktimizi çöpe atmak gibi olurdu. Bu kaba incelemeyi yarım dakika içinde bitirip tezgahın önüne gidecektim ve iletişime geçecektim. Dikkatlerini dağıtmam, benim ve amacım hakkında daha az düşünmelerini sağlamam gerekiyordu. Çünkü klasik bir müşteri sohbeti yapamayabilir, derinlere inebilirdim. Tezgaha yaklaşana kadar kendimce bir üslup geliştirecektim. Yüzüme olabilecek en aptal gülümsemeyi geçirecek, kollarımı ise neredeyse dans ediyor gibi görünecek kadar sallayacaktım. Konuşurken de yapabildiğim kadar aksatacaktım bu konuşmayı. Yani deli dolu bir tip olmam daha az ciddiye alınmamı, ama soracağım sorulara 'bir aptal tarafından sorulduğu için' nedeni düşünmeksizin daha net yanıtlar verilmesi ihtimalini arttıracaktı. Usagi ile ayrılıp tezgaha gittiğimde neşeli bir şekilde sırasıyla; kunai, shuriken, tantou ve katana fiyatlarını soracaktım. Direkt olarak muhattabımı Miyazaki olarak almak istiyordum. Yanlarına gittiğimde personeller beni buyur etse bile isteklerimi Miyazaki'ye bakarak belirtmem daha yararlıydı.
Karakter Kartı İsim: Kazuki Hayato Yaş: 18 Cinsiyet: Erkek Element: Doton Seviye: C-Rank Rütbe: Chuunin Ryo: 21.800 Prestij: Moumoku/3 Puan Kullanılabilir GP: 112
Vatansever: Daha iyi bir köy, daha güçlü bir köy ve köyünün menfaatleri adına yapamayacağı şey neredeyse yoktur. Görevlerine bu bilinçle çıkar. Onun kaybetmesi demek Nikkougakure'nin kaybetmesi demektir. Zafere ulaşma hissi onu zinde tutar ve ne olursa olsun kazanan tarafta olmak ister.
Komplikasyon
Migren: Bazı zamanlar dayanılmaz acı veren baş ağrıları yaşayabilmektedir. 20-25 günlük süre içinde mutlaka ve en az 1 migren atağı geçirir. 8 saat - 3 gün arası süren bu ataklar süresince Hayato'nun kişiliği berbat bir hal alır. Çekilemeyecek derecede huysuz ve gönülsüzdür. Baş ağrısı fiziksel ve zihinsel kapasitesini etkilemektedir.
Kabus: Hayatının belli dönemlerinde karşılaştığı ve belki de en çok sıkıntı duyduğu şey budur. Gördüğü can sıkıcı ve korkutucu kabuslar hayatını çoğu zaman cehenneme çevirmeyi bilmiştir. Genel olarak bir gölgenin onu sarıp yutması, kendi gölgesinin bir canavara dönüşüp ona zarar vermesi veya simsiyah katranla kaplı bir denizde boğulması gibi sahneler uykularını zehir etmektedir.
Ninjutsu
-Sanzengarasu | C Rank
Genjutsu
-Houkibo Disiplini | D Rank
-Kuroshiki | D Rank -Teishi | C Rank -Rishuu | C Rank
Ikına sıkıla da olsa Norio ile konuştum. Hiç istemediğim şeyler yapacaktım biraz sonra. Gerçi şu anda da yapıyorum. Mesela bu adamla konuşmak gibi. Bu adam dediğim de Norio işte... Hatta ben, bu adama yalakalık yaptım. Ayıp ulan bana! Ne dönek adamım ben. Aklımdan geçirdiklerimi söylesem bu herife, kesin şaşırırdı. Ama bunu söylemeyeceğim tabii ki de. Görevi yapmam lazım benim. O görev olacak işte diyorum. Tabii bunu da kendi kendime diyorum da önemi yok.
Ben konuştum ya, sırıttı pis pis. Ulan masum olduğunu mu sanıyorsun sen? Ben senin ne boklar yediğini biliyorum da konuşmuyorum. Kim bilir kaç tane metresin vardır senin. Para çok tabii. Ne bekliyorsun ki. Acaba ben de parayı bulsam, böyle gavatlaşır mıydım diye düşünmeden edemiyorum. Parayı bulan değişiyor. Gerçi benim durumumda para değil de ünlü olunca. Köy tarafından tanınan biri olunca. Herkes benim ne kadar yüce bir kişilik olduğumu öğrenince işte. Ya da şöyle diyeyim; dünyanın en zeki insanı olan ben, zekamı ucundan bu insanoğlu ile paylaşma zahmetine girince. Çüş, uçtum mu ne? Bu kadar da abartmamak lazım. Tamam zekiyim de, insanoğlu demek falan, garip havalar. Ama şu an sakinim yani, bir sıkıntı yok.
Onu geçtim, Norio puştu gerçek yüzünü gösterdi gibi bir şey oldu. Somurtmaya başladı it. Ulan ben gururumu, onurumu ayaklar altına serip senin gibi bir dalkavuk ile konuşmaya çalışıyorum ve senin gösterdiğin tepkiye bak. Normalde kültürlü bir insanımdır, küfür falan da sevmem! Entellik de var ucundan yani ben de. Yalan değil. Bizim köy içinde entel olarak bilinirim, yani sanırım. Bana baksın bir. Entel olsak da biz de delikanlıyız yani. Böyle tavırlar, böyle bir gence karşı hiç hoş değil. Düşmanın olsa bile saygı göster gavat! Çıldırdım sanırım ama sakin olmalıyım. Bu sinirli tavrımın suratıma yansımadığından oldukça eminim. O yüzden bir sıkıntı yok. Görevdeyim, görevin sorumluluğunu sırtlamam lazım yani. Buraya oyun oynamaya falan gelmiyoruz dimi? Eğer yanlış bir şeyler olursa sadece bana değil; görev arkadaşlarıma ve görevin kendisine zarar verir. Mantıklı düşününce bu görev önem içermekte, köy için yani. Tamam, sakinim. Sakince düşünebiliyorum.
Pekala, somurttu ve bana birkaç şey söyledi. Yemek yemeye gidelim falan diye. Ama bekle de dedi. İşi ne kadar sürer acaba diye düşünmeden de edemiyordum. Göreve devam etmeye karar verdim ama zamanım da kısıtlı yani. Tam bunları düşünürken bana yarım saat diye karşılık verdi. Tabii ben de sırıtarak tamam dedim. Rol icabı sırıtmaydı bu. Yani gerçekçi veyahutta benim hislerimi yansıtan bir sırıtma değildi. O yüzden gönlüm rahat. İşin aslı itiraf etmek gerekirse gönlüm rahat falan değil. Burası beni boğuyor! Kelimenin tam anlamıyla boğuyor, sanat mı meh! Sanat, çoğunlukla insanların ceplerini boşaltmak için vardır. Aksini düşünemiyorum bile. Ne toplum içindir ne de sanat içindir, sanat. Para içindir, açık ve de net. Gerçi sanatı yapan para için mi yapıyor, bilmiyorum. Ama Norio gibi piçler, çok para kazanıyor. Onun gayet bilincindeyim de neyse.
Ölüm gibi yarım saat geçmişti. Zamanımın çoğunu somurtmamaya çalışmakla geçirmiştim. Kalan zamanımda da heykelleri süzüp etkilenmiş gibi yapıyordum. İşin aslı heykellere bakarken aklımdan geçen şey; umarım eve gidince annem güzel bir yemek yapar ve onu afiyetle yerim idi. Onun dışında kardeşimi merak ediyordum. Acaba şimdi ne halt yiyordur? Halt yiyor dememe bakmayın, o kadar da yaramaz biri değil. Benden daha iyi diyebilirim o konuda. En azından işbirlikçi değildi benim gibi. Bir şeyin artılarına ya da eksilerine bakmazdı yani. Aileden geliyorsa o şey, tamam derdi ve yapardı. Öyle bir insandı. Neden şimdi aklıma kardeşim geliyor onu dahi bilmiyorum. Ama geliyor işte, yapacak bir şey yok.
Her neyse, bu yarım saat içinde Norio ile yapacağım konuşmamı hemen hemen tamamlamıştım. Tabii kafamda. İşler istediğim gibi giderse hoş olurdu. Ha gitmezse o zaman geçmiş olsun bana. Sonum ne olurdu bilmiyorum. Ama çokta kötü şeyler olmazdı diye düşünüyorum ya. Neyse, şimdi yürüyoruz. Yemek yiyecektik ya hani, oraya gidiyoruz. Yani umarım oraya gidiyoruzdur ehehehe. Yani başka ihtimal düşünemiyorum gerçi ama. Olur mu olur yani.
Pek bir şey olmadan restorana varıyorduk. Pek bir şey dediğime bakmayın hiçbir şey olmuyordu. Norio olmasa bir dakikada yürünülecek yolu, Norio ile beş dakikada yürüyorduk. Bu sanırım bir şey olabilir ama bu da pek bir şey değil. Ne diyorum ben ya? Neyse, geçtik oturduk. Izgara söyledi, sake söyledi. Helal olsun la, para bol ya, yemeğe de özen gösteriyor. Ama etten ben de tadarım sanırım ya. Sanırım ama sakeyi bilemeyeceğim. Görev sırasında içmem. Ona da bir sebep uydururuz. Her neyse, Norio'dan beklediğim soru geldi. Aslında bunun cevabını defalarca kez kafamda kontrol ettim. Şaka ya, bir kere düşünürken gözden geçirdim. Birde az önce. Ama bir yamuğunu görmedim. O yüzden yaptığım diyaloğa sadık kalacağım.
"Norio-san, benim adım E-... Isshiki deyin siz bana. İşin aslı küçüklükten bu yana ressam olmak istiyordum. Resimler çizerdim ama babam çok sert bir adamdı. Böyle şeyleri katiyen sevmezdi ve izin vermezdi. Ondan gizli birkaç kez resim çizerken yakalandım. En sonunda bu iş parmak kırmaya kadar gitti. Sağ işaret parmağımı kırdı. Artık eskisi gibi resim çizemiyordum. Sonrasında sadece bununla da sınırlı kalmadı yaptıkları. Dış görünüşüme daha doğrusu giyimime kuşamıma dahi karışıyordu. Taktığım küpeler onun için büyük bir sorun olmuştu. Onu utandırdığımdan ve kız gibi giyindiğimden söz ederdi sürekli. Bu tarz şeyler dayanılmayacak hal alınca onun ismini attım ve varisliğinden ayrıldım. O yüzden bir soyada en azından şimdilik sahip değilim." diyorum suratımda tüm anlattıklarımın doğru olduğunu niteleyen bir hüzünle.
Sonrasında devam ediyordum aynı tempoyla. "Ama sakın yanlış anlamayın. Şu an bir gezgin olarak yaşıyorum ve oldukça rahatım. Babam oldukça zengindir, ayrılsam bile annemden hala para almaktayım. Sadece benim amacım; kendimi sanata adamak. Ufak köyüme sanatı sokmak ve insanlara bunu yaymak. Araştırınca sizin adınız çıktı hep. Ve sizi orada bizzat görünce heyecanlandım doğrusu. Benim hikayem bu." diyordum suratımda koca bir gülümsemeyle. Pff, ne salladım yav. Umarım çakmaz. Çakmaması için şu an sanki babamdan nefret ediyormuş hissine kapılmam lazım. Yüzümde biraz kızgınlık, biraz kırgınlık, biraz da nefret olacaktı. Her şey rol icabı yani.
Motivasyon Hayranlık; Göreve şöyle bir motivasyonla çıkar; Her yaptığı görev ona bir artı olarak dönecektir şeklinde. Eğer iyi bir başarı ve iyi bir sonuç aldıysa, bu Isshiki’nin övülmesini, tanınmasını sağlayacaktır. Ve bu da babasının dediği gibi onu, insanlar tarafından hayran duyulacak biri yapacaktır. Bu da onun en büyük motivasyon kaynağı denebilir.
Komplikasyon İmaj Bozukluğu; Görünümündeki bozukluklar falan, giysisinde yırtık tarzı ya da saçının başının dağılması gibi şeylerden rahatsız olur. Moralini falan bozar Isshiki’nin. Canını sıkar, görevi aksatmasına, bazen unutkanlığa falan sebep olur. Bu da görev tarzı şeylere eksi bir durum olarak yansır tabii. Bu da onun hayran kazanma planını falan etkileyebilir belki.
Ninjutsu NINPOU Karasu Bunshin no Jutsu - C Rank Shunshin - D Rank Sanzengarasu - C Rank
RAITON Kangehika - C Rank Ikadzuchi no Kiba - C Rank Kizetsu no Jutsu - C Rank
Hayato; İlerlemeniz esnasında gözlendiğinize dair hissiyatını yenmek adına etrafına dikkatle bakınsan da, sizleri gözleyen gözler göremiyorsun. Bu konuda emin olmanın ardından ise, daha rahat bir şekilde kafandaki planı oluşturuyorsun.
Miyazaki’nin dükkanına vardığında, yarım dakika içinde dükkanı hızla inceliyorsun. Miyazaki’nin masası girişin tam karşısında bulunuyor ve arkasında bir duvar görüyorsun. Bu duvarın sağına doğru ise büyük bir kasa görebiliyorsun. Ancak bu dükkanın konar göçer yapısı olduğunu düşündüğünde, bu kasanın bir çelik kasa kadar ağır olamayacağını düşünüyorsun. Bunun yanında, girişe paralel ikinci bir masa bulunuyor ve bu masada da personeller atış yapıyor. Dükkanın duvarları çeşitli silahlarla kaplıyken, personelin ve Miyazaki’nin kıyafetleri oldukça şık duruyor. Takım elbise giymiş olan Miyazaki’nin göbekli olması nedeniyle takım elbisesi biraz bol duruyor. Dolayısıyla bu da bir parşömenin ceket içine koyulup fark edilmemesini sağlayacak gibi duruyor. Bu bilgiler ışığında dükkana girdiğin anda, kafandaki şekilde iletişime geçmeye çalışıyorsun.
Kendine muhatap olarak direk Miyazaki’yi almış olman, personelin ve Miyazaki’nin dikkatini çekiyor. Bu nahoş bir dikkat çekiş olsa da, Miyazaki tek elini kaldırarak personelini durduruyor. Sonrasında bakışlarını senin üstüne odaklarken, gırtlaktan gelen bir ses tonuyla “Saçma sapan hareketleri bırak shinobi. Ne istiyorsun onu söyle?” diyor sana. Bu direk soru karşısında gardını alamamış olman seni afallatıyor, ancak Miyazaki “Bu gözler binlerce shinobi gördü… Sizin klasınız farklı.” diyor hafif bir tebessümle. Bu noktada Miyazaki’nin senin bu köyden olmadığını da anlamış olduğu konusunda kafanda pek bir tereddüt de kalmıyor.
Isshiki; Norio bir yandan seni dinlerken yakiniku için sipariş etmiş olduğu et de masanıza geliyor. Sen hikayenin ikinci kısmına geçtiğinde, Norio bir yandan seni dinlerken, bir yanda da etleri pişiriyor. Yine senin hikayenin bitmesi ile beraber tabağına bir çift eti koyduktan sonra, onların pişmesini bekliyor. Ancak oldukça kısa bir süre sonra “Hadi, başlayalım.” diyor. Et biraz çiğ kalmış olsa da, oldukça lezzetli geliyor sana. 2-3 parça etin ardından ise Norio “Hikayen üzücü ve umut vaat edici. Sana verebileceğim tavsiye, inandığın şeylerin peşinden gitmen. Durumunu net olarak anlayamam, çünkü benim ailem sanat konusunda beni her zaman desteklediler. Doğruyu söylemek gerekirse onların servetini sanat uğruna hiç ettim. Ancak şimdi, onlara eskisinden daha iyi bir hayat sunuyorum.” diyor. Birkaç parça etin ardından da “Köyün neresi, bu konuda sana destek olmaya çalışırım. Zaten tüm bu ülkeleri gezme, gereksiz toplantılara katılma, ciğeri beş para etmez insanlarla resepsiyonlarda yer alma sebebim senin gibi sanat seven gençlere ulaşabilmek için!” diyerek sözü sana bırakıyor.
İçimden kendime aptal diyor, bir yandan da aptal üslubu sürdürmeye devam ediyordum. Yıllarını shinobiler ile geçirmiş bir adama böylesine ucuz bir numarayı yutturabilmek fazla imkansızdı. Ben bunun anlamsız bir uğraş olduğunu zaten bu planı kurmadan önce biliyordum. Biliyor muydum? Bir ihtimal vermemiş değildim açıkcası. Oda Miyazaki... Kişilik analizine mi başlamalı, kendimi düzlüğe çıkarmaya mı odaklanmalı? Benden bir hayat hikayesi istemedi. Sadece ne istediğimi sordu. Yani buradan ekipman fiyatlarını sorup, onları öğrenip gidebilirim. Ancak aklında soru işareti kalmaz mıydı? Kalır kalır... Bu kısa zaman dilimi içerisinde dükkanı çoktan gözlemiş hemen hemen bir çok şeyi ezberlemiştim. İlk baş dükkan kasasını incelemiş, hafif bir yapıya sahip olabileceğini düşünmüştüm. Bu dükkanda kasaya koyulabilecek çok şey vardı. Taslağı kasaya koymak saçma geldi. Sonuçta burada çalışan sıradan bir personelin o kasaya erişiminin olması ihtimali söz konusuydu. Sıradan bir çırağa böyle değerli bir taslağı göstermek başka bir delilik olsa gerek. Kasayı eledikten sonra Miyazaki'nin şık kıyafetini düşünmüştüm. Göze güvensiz gelse bile en güvenli yer ceket. Bir hayli göbeği olan adamın ceketi neredeyse benden iki taneyi sarardı. Oraya bir parşömen koymak onu tamamen gizlerdi. Bunun hakkında fazla düşünmeye de pek gerek yok açıkcası. Etrafı daha çok incelemek yararlı olabilirdi fakat üslubumu bozup etrafa bakınmam, gözlerimi kaçırmam daha çok şüphe çekerdi. Sakin kalıp konuşmamı sürdürmeliydim. Miyazaki... Tecrübeli olduğun kadar akıllısın da. Garip bir karizması vardı. Ama bu hayranlığım kısa sürdü gibi. Onu alt edebilirdim. Bana vereceği cevaplar çok önemliydi. Belki birazdan aramızda sıradan bir müşteri konuşması geçecek olsa bile korumacı ve şüpheci davranışları onun aradığımız tüccar olma ihtimallerini benim gözümde arttıracaktı. Ben ise daha geleceğe dönük düşünüyor, Karen ile ilgili tespitlerimi güncel tutuyordum. Aynı anda bu kadar şeyi düşünüyor olmak beynimi fazla yoruyordu. Geçen her salisede biraz terlemiş, garip hissetmeye başlamıştım. Madem turist olduğumu da anladı, daha çok sıkıntıya girebilirim o halde! Şüphelenmesi için her şey hazırdı. Birazdan ona bir cevap verecektim. Ne söylersem söyleyeyim benden şüphelenmeye devam edecekti. Seçeceğim 2 şey vardı. Klasik bir şekilde fiyat sorup müşteriymiş gibi davranmak. Diğeri de Miyazaki ile rulet oynamaktı. Benim bu hırslı yapım büyük ihtimalle 2. seçeneğe giderdi. Ancak mantık hep ilk seçenekten yana...
"Sizden de daha azı beklenemezdi zaten..." İki yana açtığım kollarımı indirdim, ardından ellerimi cebime attım. Yüzüme belirsiz bir gülümseme yerleştirdim. "Bir demir parçası ile sanat eseri arasındaki farkı bu dükkana bakarken anlayabiliyorum. Kaliteyi anlamak çok zor değildir." Demiş ve Miyazaki'ye sevecen bir gülümsemeyle devam etmiştim. Aslında rol yaptığım pek söylenemezdi. Gerçekten içimden gülümsemek gelmişti.
"Fakat insanın cebinde parası olmazsa sadece bakmakla yetinir. Benim gibi." Cümlemi kurduktan sonra biraz da içerlenmiş bir hale bürünmüştüm. Bu da rol değil, gerçekti. Bir yandan çeşitli silahlara göz gezdiriyor, genelde hançer ve tantou gibi şeyleri arıyordum. İlk cümlelerimle Miyazaki'de bir sempati oluşturmaya çalışmıştım ancak onun kişiliği hakkındaki önsezilerim sayesinde bu denemenin pek başarılı olacağını sanmıyordum. Hoş, planım zaten şu an için sadece onunla bir kaç kelime daha konuşabilmeye dayanıyordu. Aslında görevin tamamen dışına çıkmış bile olabilirdim. Çünkü Miyazaki'nin nasıl biri olduğunu merak etmem görevi tehlikeye sokabilirdi. İstediğim an bir yalan uydurup geri bassam bile bir kere onlara bir tehtit salmıştım. Tetikte olacaklardı. O yüzden konuşmayı sürdürme kararı aldım. Miyazaki'nin güvenini kazanacak, belki benimle özel olarak sohbet etmesini sağlayacaktım. Aklıma ilk olarak beni yarınki resepsiyona aldırma olasılığı geldi. Bu pek mümkün gözükmüyor olsa bile bir ihtimaldi işte. Şu an için tek dileğim Miyazaki'nin bana 'paran yoksa siktir' çekmemesiydi.
Karakter Kartı İsim: Kazuki Hayato Yaş: 18 Cinsiyet: Erkek Element: Doton Seviye: C-Rank Rütbe: Chuunin Ryo: 21.800 Prestij: Moumoku/3 Puan Kullanılabilir GP: 112
Vatansever: Daha iyi bir köy, daha güçlü bir köy ve köyünün menfaatleri adına yapamayacağı şey neredeyse yoktur. Görevlerine bu bilinçle çıkar. Onun kaybetmesi demek Nikkougakure'nin kaybetmesi demektir. Zafere ulaşma hissi onu zinde tutar ve ne olursa olsun kazanan tarafta olmak ister.
Komplikasyon
Migren: Bazı zamanlar dayanılmaz acı veren baş ağrıları yaşayabilmektedir. 20-25 günlük süre içinde mutlaka ve en az 1 migren atağı geçirir. 8 saat - 3 gün arası süren bu ataklar süresince Hayato'nun kişiliği berbat bir hal alır. Çekilemeyecek derecede huysuz ve gönülsüzdür. Baş ağrısı fiziksel ve zihinsel kapasitesini etkilemektedir.
Kabus: Hayatının belli dönemlerinde karşılaştığı ve belki de en çok sıkıntı duyduğu şey budur. Gördüğü can sıkıcı ve korkutucu kabuslar hayatını çoğu zaman cehenneme çevirmeyi bilmiştir. Genel olarak bir gölgenin onu sarıp yutması, kendi gölgesinin bir canavara dönüşüp ona zarar vermesi veya simsiyah katranla kaplı bir denizde boğulması gibi sahneler uykularını zehir etmektedir.
Ninjutsu
-Sanzengarasu | C Rank
Genjutsu
-Houkibo Disiplini | D Rank
-Kuroshiki | D Rank -Teishi | C Rank -Rishuu | C Rank
Shunsen'in dükkanının önüne gelince durdu. İçeride bir sürü mücevher, bir sürü değerli eşya vardı. Ne hikmetse kimse de içeriden eli boş çıkmıyordu. Birbirinden değerli takı ve mücevheratla çıkan insanlar. Bu kasabada bu kadar parası olan insanın olması Usagi'nin dikkatini çekmeye yetmişti. İçeri doğru yavaş adımlarını atarken, gözleri dükkanın içini tarıyordu. Neler vardı? Shunsen'in müşterilere olan tavrı nasıldı? Genelde sıradan gözlemlerini yapsa da, parşömenin saklanabileceği herhangi bir yeri de arıyordu gözleri. Dükkanın içine girdiği zaman da, hiç beklemeden kendisini bir tezgahın önüne atacaktı. İnceleyebileceği, ya da en azından inceliyormuş gibi yapabileceği bir sürü mücevherat vardı. Tabi bir de cinsiyeti sayesinde, çok fazla göze batmayacağını biliyordu. Bu sebeple tezgahın önüne vardığı gibi ilk takıyı alıp denemeye başlayacaktı. Tabii, bu tezgahın Shunsen'e yakın olması da gerekiyordu tabiki. Ne de olsa, aradığı adam Shunsendi.
Shunsen'in dikkatini çekmek için elinden geleni yapacaktı. Personelleri çıkmaza sürükleyecek sorular sorabilirdi. Ve ya personellere ters davranabilirdi. Her iki durumda da shunsen ile konuşacaktı. Birisinde iki tarafta sakin, diğerinde iki tarafta gergin olacaktı. Bu yüzden ilk seçeneğini seçti. Çalışanlardan birisi yanına gelirse eğer onlara sorması gereken bir kaç soru üretmeye çalıştı kafasında. Mücevherleri nereden aldıklarını, ve ya takılara nasıl işlendiklerini sorabilirdi. Bu tip konularda çok fazla bilgisi yoktu. Bu yüzden bir çalışanın bu tip sorulara cevap verip veremeyeceğini pek bilmiyordu. Verememelerini umut etmekten başka bir şansı yoktu. Ya da shunsenin gelmesini umut ederek yapabileceği başka bir hamle vardı.
Yüzüne hafif bir utangaçlık, hafif bir tebessüm takınmaya çalıştı. Başarılı olduğunu düşündüğü zaman yumuşak ve saf bir ses tonuyla Shunsen'e doğru seslendi.
Ailesini Bulmak: Herkes, ailesini ölmüş olarak görse bile Kita, ailesinin ölmediğini biliyordu. En azından abisinin ve annesinin. Onları bulmak için, gereken her şeyi yapacağına yemin etmişti. Ne olursa olsun, onları bulacaktı. En azından onlara ne olduğunu bulacaktı. Beklenti: Ailesinin ondan beklentilerini karşılamak ve bir gün onları bulduğunda hayal kırıklığına uğratmamak için, Altın Jenerasyonun Altın Kunoichisi olmaya çabalamaktadır.
Suiben Ninja oldukça kısa olan el mühürleri serisini Ushi mühründe bitirir. Mühürleri tamamlamasının ardından kullanıcı elini bir su kütlesinin içine sokar ve ardından suyun içinde avucunu yumruk haline getirecek şekilde sıkarak çeker. Bu sayede kullanıcı suyun içinden uzunluğu, kalınlığı, sağlamlığı chakrası ile oranlı olan bir kırbaç çıkarır. Bu kırbaç her ne kadar sudan oluşmuş olsa da hemen hemen katı bir cisim özelliği gösterir. Bu sayede hedefe fiziksel zarar verebileceği gibi onları bağlama gibi işlerde de bu kırbacı kullanabilir.
Heisashiki Ninja gerekli el mühürlerini tamamladıktan sonra suyun altında nefes alma yetisini kazanır. Tekniği kullandıkça chakra harcar, ancak suyun altında nefes alması gerekmez ve boğulmaz. Ancak bu teknik ona suyun altında manevra kabiliyeti sağlamaz. Teknik maksimum 1 saat kadar açık kabilir, ardından kullanıcı nefes almak için suyun dışına çıkmalıdır.
Mizurappa Ninja oldukça kısa olan el mühürleri serisini Tori mühründe bitirir ve derin bir nefes alır. Aldığı nefesi hızlı bir şekilde ağzından dışarıya veren kullanıcı bu sayede oldukça hızlı ilerleyen bir su kütlesini hedefine yollar. Kullanıcı chakrası ile suyun oluşturacağı zarar gücünü arttırabilir ve nefesini vermeye devam ettiği sürece su hedefe doğru ilerler.
Niji no Jutsu Ninja el mühürlerini tamamladıktan sonra yere büyük miktarlarda su kusmaya başlar. Bu su, toprak tarafından zor emilir ve ninja tarafından diğer suiton teknikleri için kullanılmaya uygundur. Kullanıcı istediği kadar su kusabilir, ancak ne kadar çok su çıkarmaya çalışırsa o kadar çok süre geçer. Ortalama bir shinobi, 5 saniyede, bir kaç suiton tekniği için gerekli suyu ortama boşaltmış olur. Tekniğin bir diğer formu olarak da, kullanıcı ağzından hemen hemen bir gülle boyutunda bir su kütlesi fırlatır. Bu su kütlesi çarptığı duvar benzeri dikey yüzeylerde kalır ve kullanıcının diğer teknikleri için zemin oluşturur. Rakibe fırlatılırsa herhangi bir etki yaratmaz.
Kasui no Jutsu Ninja el mühürlerini tamamladıktan sonra bir su kütlesine odaklanır. Odaklandığı su kütlesinden aniden 20 santim boyutlarında delici, sudan oluşan dikenler belirir. Rakibin hareketlerini kısıtlar ve eğer üzerine basılırsa hasar verir. Tekniğin ardından kullanılan su kütlesi kaybolur.
Shunshin Kullanıcı bir elinin işaret ve orta parmağını dışarı açar ve vücudundaki chakraya odaklanır. Ardından, kullanıcı aşırı hızla hareket etme kabiliyetini kazanır. Genelde kullanıcıya bakan kişiler onun birden yokolduğunu görür, ancak teknik sadece aşırı hızdan oluşmaktadır. Kullanıcı çevresel etmenleri kullanarak hareketini gizler ve birden yerinde varolduğu izlenimini verir. Kullanıcı teknik ile chakrası yettiği sürece istediği mesafeyi katetebilir, ancak teknik süresince başka teknikleri kullanamaz ve saldırı yapamaz, bütün odağı tekniği açık tutmak üzerine olmalıdır. Teknik havada hareket etmek için kullanılamaz. Teknik kullanılarak rakibe hızlıca yaklaşılabilir ve uzaklaşılabilir, ancak avantajlı bir pozisyona geçmek aşırı derecede zordur, zira bir çok kişi Shunshin ile yapılan hareketi görebilir ve farkedebilir.
Uzun uzun konuşmuştum. Bayağı da sallamıştım. Planlarıma uygun giderse her şey güzel olurdu. Bu adamdan o bilgileri koparacağım, bu kadar ilerlemişken vazgeçmek artık bir seçenek olmaktan çıktı. Şu an yusuf yusufum orası yalan değil. Ama önemli olan, korkularını yenip bir şeyi başarmak değil midir? Özellikle benim gibi yüce bir şahsiyet isen. Bu yüzden devam etmeliyim, pot kırsam bile. İrade max anlayacağınız.
Bu arada bahsetmekte fayda var, konuşurken et yemeye başlamıştık. Tam pişmemişti et ama oldukça lezzetliydi. Sonuçta kırmızı et, çok pişmemişi bir zarar vermez diye düşünüyorum. Öldürmez yani. Onun dışındaki seçenekler için de katlanabilirdim. Lezzetli et sonuçta. Öyle gözükmesem bile lezzetli şeyleri yemeyi severim bayağı. Bunu da şöyle not düşelim. Eti yiyoruz iyi, hoş. Norio konuşmaya başladı işte. Beni takdir ediyor. Ehehehe içimden gülüyorum da puşta, haberi yok yani. İyi rol çekmenin artılarından biri de bu. Karşındaki anlamayınca seviniyorsun bu duruma. Ben de seviniyorum tabii. Ama dışarı yansıtma lüksüm yok. Hem de hiç. Sıfır yani...
Norio işte öyle havadan sudan konuştu işte. Beni bitiren şey de; köyün neresi sorusuydu. O soruyu duyunca bir an bayağı korku kapladı beni. Ama buna hazırlıklıydım. Böyle bir yalandan sonra o soru beklendik bir şeydi. O yüzden sıkıntı yok diyemeyeceğim. Bir şeyi beklesen de sıkıntı olur. Diyelim az sonra kılıcı bir yerinden sokup çıkaracaklar. Buna hazır olabilir misin? Tamam olursun ama sıkıntı yaratmadı diyemezsin. Ya da idam cezası almış bir şahıs. Her şeyin farkında. Ölecek lan zamanı gelince. Hazırlıklı, vasiyetini yazmış. Amma velakin o ölüm anı gelince, cellada; "Sıkıntı yok kardeş, kesebilirsin ya da asabilirsin" demez kimse. Diyemez abi. Mantıklı bir yönü yok yani. Her neyse çok uzatmadan bu konuyu ne cevap vereceğimi düşünsem.
Şimdi bu adam çok yer gezmiş biri. Ben götümden bir yer atsam, yakalanma olasılığım çok yüksek. Öyle bir yeri atıp da işimi şansa bırakmam. Gözlerine bakınca sanki yanlış bir yer söylersem hemen anlayacağını düşündüren bir hava seziyorum. En iyisi doğruyu söylemek. Hem bizim görevimiz olduğunu bir şekilde duydu. Ki bunu duyması için de aradığım adam olması lazım. Ama onu da geçersem görevimi biliyorsa köyde bir hain var demektir. Köyde de hain olma olasılığını düşük görüyorum. Özellikle böyle bir görevin sızdırılması falan işte. O yüzden direkt söyleyecektim. Ama arkasından birkaç bir şey daha söyleyip hemen sohbeti değiştirme havasına sokacaktım. Bunu yaparken de en ufak bir yanlış yapmayacaktım. Daha doğrusu yapmamaya dikkat edecektim. Öyleyse başlıyorum.
"Benim köyüm Nikkougakure olarak bilinir. Ufak bir yer. Ama güzel bir yer. Memleketim diyebileceğin, uzakta olsan bile özlem duyacağın yer." Ulan ne yapıyorum ben? Nikkougakure'yi övmenin sırası değil. Hemen sohbeti başka yere çevireyim. "Öyle işte. Bu arada sizin burada bulunma sebebiniz, benim gibi biriyle buluşmak mıydı? Sanki konuşmanızdan öyle bir anlam yakaladım. Yanlış anladıysam kusuruma bakmayın." diyecektim gülerek. Hem böyle konuşarak heriften bilgi de koparmış olacaktım. Hem de sohbeti başka yere çekebilecektim. Umarım terslenmem. Terslenilecek bir şey söylediğimi de düşünmüyorum gerçi de. Hani olur mu olur. Her şeye hazırım. Şimdilik Norio'yu alttan almak lazım. Olabildiğince sohbeti uzatıp bilgi koparmak falan gerek. Neyse işte ya. Yapacağım bir şeyler artık. Köy bana güveniyor.
Motivasyon Hayranlık; Göreve şöyle bir motivasyonla çıkar; Her yaptığı görev ona bir artı olarak dönecektir şeklinde. Eğer iyi bir başarı ve iyi bir sonuç aldıysa, bu Isshiki’nin övülmesini, tanınmasını sağlayacaktır. Ve bu da babasının dediği gibi onu, insanlar tarafından hayran duyulacak biri yapacaktır. Bu da onun en büyük motivasyon kaynağı denebilir.
Komplikasyon İmaj Bozukluğu; Görünümündeki bozukluklar falan, giysisinde yırtık tarzı ya da saçının başının dağılması gibi şeylerden rahatsız olur. Moralini falan bozar Isshiki’nin. Canını sıkar, görevi aksatmasına, bazen unutkanlığa falan sebep olur. Bu da görev tarzı şeylere eksi bir durum olarak yansır tabii. Bu da onun hayran kazanma planını falan etkileyebilir belki.
Ninjutsu NINPOU Karasu Bunshin no Jutsu - C Rank Shunshin - D Rank Sanzengarasu - C Rank
RAITON Kangehika - C Rank Ikadzuchi no Kiba - C Rank Kizetsu no Jutsu - C Rank